27 Temmuz 2015 Pazartesi

IMF raporu: Türkiye 18 yılda döviz borcunda 'iyileşme' sağlayamayan tek ülke

Bu konuyu biraz açmak istiyorum.

Temel muhasebe tekniği açısından bir işletmenin dört ana muhasebe kategorisi vardır.

Gelirler ve giderler, varlıklar ve taahütler.

Gelirler işletmeye nakit girişi sağlar, giderler de nakit çıkışı anlamı taşır. Maaşlarımız, kira ve akar gelirlerimiz, ürün ve hizmet satışından elde ettiklerimiz hep gelirdir. Tam tersine ödediğimiz kiralar, okul taksitleri, gıda masrafları kısacası satın aldığımız ürünler ve hizmetler için ödediklerimiz hep giderdir.

Varlıklarımız sahip olduğumuz arabalar, evler, tarlalar, mücevherler ve bunun gibi menkul, gayri menkul ve nakitlerden oluşmak üzere bütün varlıklarımızdır.

Taahütler ise sonradan ödemek üzere taksitli borçlanmalar, visa borçlanmaları, imzaladığımız senetler, çekler ve buna benzer şekilde ileride karşılamayı taahhüt ettiğimiz bütün sorumluluklardır.

Gelirler giderlerle bir denge oluşturur. Varlıklar da sorumluluklarla karşılık olarak bir denge oluşturur.

Gelir gider dengesinin negatif olduğunda zamanla varlıklar azalır ve/veya sorumluluklar artar. Açıkçası gelir gider arasındaki fark ya varlıklarımızı satarak ya da borçlanarak kapatılabilir. Gelir gider dengesinin çok uzun sürelerle negatif olması sonunda varlıkları tüketebilir, ya da sorumluluklarımızı varlıklarımızı aşacak şekilde artırabilir. Uzun vadede gelir gider dengesizliği her zaman iflasla sonuçlanır.

Varlıklarınızın sorumluluklarınıza karşılık artması zenginleştiğinizi, azalması ise fakirleştiğinizi belirtir.

Sorumluluklarımızın varlıklarımızı aşmış olması muhasebe iflasıdır. Muhasebe kayıtlarında görülen iflasın fiili iflas şeklinde belirlenmesi zaman alır. Bir işletme fiili iflasını yıllarca gizleyebilir. Bunu sağlamak için kullanılan temel yöntem borcu borçla kapatmaktır. Bu sadece gerçek iflası ötelemeye yarar.Gerçek iflası ötelemek borçlanma miktarını artırdığından sadece gerçek iflas ortaya çıktığında durumu daha da ağırlaştırmaktan başka bir şeye yaramaz.

Fiili iflas ne zaman ortaya çıkar. İşletme ya da patron borçlarını ödemekte zorluklar yaşamaya başladığında, gecikmeler, icra takipleri, mafya kurşunları baş gösterdiğinde anlaşılır. Çok zaman önce, çoğu zaman aylar önce gerçekleşmiş olan muhasebe iflası artık gerçeklik kazanmıştır.

İflas bütün varlıklarımızı yitirdiğimiz halde hala daha borçlu kalma durumudur. Kölelik çağında iflasın tek bir sonucu vardır. Köle olursunuz. Ya da aile efradından bazılarını köle olarak satmak zorunda kalırsınız. Evet, çağımızda kölelik yasal olarak kaldırılmıştır. Modern çağın mali mevzuatı borcundan başka hiçbir şeyi kalmayanlardan daha fazla alacak takibi yapılmasına imkan vermemektedir. Ancak, bilmek gerek, bu yüzyılda dahi hala daha alacaklılar borçlarından başka hiç bir şeyi kalmamış insanları, toplumları ve devletleri alacaklarını tahsil için zorlamaya devam etmektedir. Şerefli insanların iflaslarını idrak ettiklerinde intihara yeltenmeleri bu yüzdendir. Şerefsiz, onursuz insanlar ise köleliğe, aşağılanmaya, onur kırıcı muamelelere katlanmak zorunda kalacaktır. Kölelik çağından bu yana bu durum hiçbir şekilde değişmemiştir.

Böbreğini, organlarını satan insanlar, karısını, kızını satan insanlar, günlük nafakasını hırsızlık, yağmayla temine çalışan insanlar bu sürecin sonuna ulaşmış insanlardır. Ülke bazlı baktığımızda Yunanistan'a Egedeki adalarınızı Türklere satın demek, Türkiye'nin borç verenlerinin baskısıyla sınırlarının değiştirilmeye zorlanması da bu anlamı taşır.

Gelelim Türkiye'ye rapor Türkiye'nin geçen yıllar içinde sorumluluk/varlık dengesinin iyileşmediğini tam tersine bozulduğunu söylüyor. Biraz daha açarsak, geçen yıllar içinde negatif gelir gider dengesi nedeniyle oluşan açıklar temelde iki şekilde karşılanmıştır. Ilk olarak ülke varlıkları satılmıştır. Ve şimdi kamu maliyesinin elinde satılabilir varlıklar son derece azalmıştır. Bundan sonra satılacak varlıkların satıldığını halk bunu çeşitli sıkıntılarla hissedecektir. Ya da elde kalan varlıklar ülkenin nakit ihtiyacını karşılamaktan uzaktır. İkinci olarak ülkenin borç envanteri artmıştır. Aynı zamanda vadeler giderek kısalmıştır.

Artık ülkenin gelir gider dengesinde yaşanması muhtemel en ufak bir aksaklığa dahi tahammülü yoktur. Varlıklar tükenmiş, sorumluluklar ise karşılıksız kalmıştır. Alacaklılarla borcun yeniden yapılandırma anlaşması yapmak, onları buna ikna etmek gerekecektir. Alacaklılar ise daha yüksek faiz geliri karşılığında borcun vadesini uzatabilirler. Yunanistan'ın yaptığı tam olarak budur. Yunanistan borçlarını daha ağır şartlarla yeniden yapılandırmayı kabul ederek sorunu bir süre için öteleyebilmiştir.

Peki ya Yunanistan borcunu yeniden yapılandırmakta başarısız kalsaydı ne olurdu? Tıpkı bir işadamı, ya da işletmeye ne olursa aynısı olurdu.

Alacaklıların yapacağı iki şey vardır. Ilk olarak zararın neresinden dönülürse kardır denilerek, bir kara delik haline gelmiş işletmeye/ülkeye borç vermeyi hemen durdurmaları gerekecekti. Bu durumda ülkeye para girişi duracak, döviz eksiği nedeniyle ithalat yapılamayacak, ithal girdi kalemleriyle yapılan ihracat duracak, ülke dışındaki nakit varlıklarına el konulacak, kamu görevlilerinin ve emeklilerin maaşları ödenemeyecek, bankacılık ve visa sistemi çökecekti. Yerli parası olmadığından ülkenin iç ekonomisin döndürmek için gereken para dahi sağlanamadığından iç ekonomi karteli delinmiş bir araba gibi bir anda yatak saracak, her şey bir anda duracaktı. Yunanistan bunu daha önce yaşamıştı. Türkiye de tamamen başka sebeplerle buna benzer ekonomik sonuçları ülkenin 5 cent'e muhtaç olduğu yıllarda yaşamıştı. SSCB yıkılırken eski doğu bloku ülkeleri daha da ağırını yaşamıştı. Bu nedenle böylesi bir durum nasıl olur anlamak çok zor olmaması gerekir.

Ikinci olarak ya zorla ya güzellikle ve er ya da geç ortada duran borçları ödetmek. Güzellikle ödetmek daha ağır şartlarla borcun yapılandırılmasıdır. Yunanistan ve Osmanlıya, hatta 80'lerin Türkiyesine uygulanan Duyun-u Umumiye yöntemleri bu kabildendir. Bu durumda borç veren ülke maliyesine mutlaka nezaret eder.

Zorla ödetmek ise mafyöz yöntemlere başvurmaktır. Ülke bazında bu her şiddette ekonomik operasyondan başlar, gun-boat politikasından, her şekilde ve dozda politik ve askeri müdahaleye kadar uzanır. Osmanlı'nın 1nci Dünya Savaşı sonrasında tasfiyesi bu anlamda tam bir iflas masası örneğidir.

Peki ya ne yapmak lazım? Çok basit. İlk ve ilkesel olarak kamu ya da özel kesimde, kişisel ya da işletme bazında asla ve de kat'a gelir gider dengesizliğine müsaade etmemek, çok lazımsa bu durumu çok kısa sürelerle katlanılan geçici bir durum hali olarak kabul etmek. Daha iyisi, gelir gider dengesinin her zaman fazla vermesini sağlamak. Ve böylece zaman içinde sürekli olarak varlıklarımızı artırmaya, sorumluluklarımızı azaltmaya çalışmaktır.  Türkçesi her zaman gelirlerde sağlanacak artış, giderlerde sağlanacak tasarruf, varlıklarda artışla, taahhütlerde azalmayla ve böylece zenginleşmemizle sonuçlanacaktır.

Temel muhasebe kavramları, gelir-gider dengesi, varlık-sorumluluk dengesi, fiili ve muhasebe iflasları, fakirleşme ve zenginleşmenin muhasebede ve gerçek yaşamdaki karşılıklarının neler olduklarını her yaştan, her çeşit insana öğretilmesi gerçek bir sorumluluktur.

Bakteriler dahi temel muhasebe tekniklerine ve ilkelerine uygun şekilde yaşamaktadır. Tek hücreli ya da çok hücreli, gelişmiş ya da ilkel bütün canlılar temel enerji girdilerini ve çıktılarını, enerji depolarını pozitif bir dengede tutmak zorundadır. Aksi halde bütün organizmalar ölümle tanışır.

Evet, şakası yoktur, iflas şerefsizlik, onursuzluk, kölelik ve ölüm demektir. Uzun süredir  oy kullanmaya alışmış olan Türkçe konuşabilen Anadolu ve Trakya halkları kullandıkları oyun karşılığının böylesine ağır olabileceğini bilmeli.

Siyaset, politika bir oyun, bir eğlence değildir. Canı istediği için, nedenleri ve nasılları bilmeden, merak etmeden, sadece hoşuna gittiği için, sempati, antipati sebepleriyle oy kullanan toplum aslında intihar etmektedir..

Bir inatlaşma alanı hiç değildir. Solculara inat, sağcılara inat, şuna inat, buna inat oy kullananlar sadece kendilerine zarar vermektedir.

Halkın hiç değilse orta seviyede bir basiretli tüccar gibi temel muhasebe kavramlarının ışığında tercih üretmesi devletin, milletin birlik ve bekası, huzur ve güveni için temel bir zorunluluk haline gelmiştir.

Oraj POYRAZ(cimcime@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc)            L2fSIJNoA0xfSNxA     


IMF raporu: Türkiye 18 yılda döviz borcunda 'iyileşme' sağlayamayan tek ülke

Hürriyet yazarı Uğur Gürses, IMF'nin geçtiğimiz hafta yayınlanan raporuna göre döviz borcunda 1995'ten bu yana "iyileşme" sağlayamayan tek ülkenin Türkiye olduğunu açıkladığını yazdı.

Pazartesi, 27 Temmuz 2015 09:48

Hürriyet gazetesi ekonomi yazarı Uğur Gürses, Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) geçtiğimiz hafta yayınladığı raporu köşesine taşıdı. Gürses, raporda 2013 itibariyle net döviz borç varlık oranında 1995'e göre iyileşme sağlayamayan tek gelişen ülkenin Türkiye olduğuna dikkat çekti.

Uğur Gürses, yazısında "IMF'nin tablolarına göre, 1995-2013 arası dönemde çoğu gelişen ülkede döviz rezervlerinin de hesaba dahil edildiği 'net borç varlık pozisyonunda' iyileşme olurken, Türkiye, Polonya ve Macaristan'da büyük ölçüde olumsuz bir yerde kötüleştiği anlatılıyor" ifadelerine yer verdi.

Gürses'in yazısı şöyle:

IMF'nin geçen hafta yayımladığı raporda, 2013 itibariyle net döviz borç varlık oranında 1995'e göre iyileşme sağlayamayan tek gelişen ülkenin Türkiye olduğu işaret ediliyor. Rapora göre bu da, sermaye akımlarında 'ani duruş' tehlikesine karşı ülkeyi kırılgan yerde tutuyor.

1990'lı yıllar, Türkiye gibi gelişen ülkeler için kriz yılları idi. Daha açık hali ile döviz krizleriydi bunlar. Bu dönemde krize girmeyen gelişen ülke yok gibiydi. Aradan 20 yıl geçtikten sonra 2010'lu yıllara gelişmiş ülke krizleri ile girdik. Bu krizlere önlem olarak çeşitli politikalar uygulandı; ABD, AB, Britanya ve Japonya gibi gelişmiş ülkelerde bolca para basıldı. Hem bu önlemlerin, hem de bu önlemlerden çıkış süreçlerinde diğer ülkelere, ama esas olarak gelişen ülkelere etkili biçimde yansımalar oldu. Bolca basılan paralar gelişen ülkelere gidip yüksek büyüme sağlarken, borçluluk arttı. Gelişen ülkelerin ulusal paraları değerlendi.

Şimdi durum değişiyor. ABD faizleri yükseltmeye başlarken, doların güçlenme patikasına girişi söz konusu. Peki, bizim gibi gelişen ülkelere nasıl yansıyacak?

IMF bir süredir, 'taşma etkisi' (Spillover) olarak tanımladığı çerçevede rapor yayımlıyor. Sonuncusu birkaç gün önce yayımlandı. Rapor, doların güçlenmesinin gelişen ülkelere nasıl yansıyacağını inceliyor.

Genel olarak gelişen ülkelerin 1990'lı yıllara göre oldukça iyileştiği vurgusu, raporun olumlu açısı. Olumsuz tarafı ise bizi ilgilendiriyor; 1995'e göre tüm gelişen ülkeler kırılgan taraflarını iyileştirirken, Türkiye'nin de aralarında olduğu 3 ülkede geriye gitmiş, kötüleşmiş.

IMF, tarihsel olarak sert dolar değerlenmesinin olduğu dönemlerde gelişen ülkelerde de krizlerin arttığına işaret ettiği raporda; aradan geçen zaman içinde gelişen ülkelerin hem döviz cinsi borçlanmalarını azalttıklarını, hem de döviz rezervlerini güçlendirdiklerine dikkat çekilerek, eskisine göre yani 1995'e göre daha az kırılgan oldukları vurgulanıyor. Ancak, doların güçlenmesine bağlı potansiyel kırılganlıkların hâlâ mevcut olduğuna işaret ediliyor. Kimi gelişen ülkelerde, tüm bu iyileşmelere karşın dolar cinsinden hâlâ kayda değer döviz pozisyon açıklarının (dolar yükümlülüklerinin varlıklarından fazla olması) bulunduğu not düşülmüş. Bu ülkeler arasında Türkiye de var.

IMF'nin tablolarına göre, 1995-2013 arası dönemde çoğu gelişen ülkede döviz rezervlerinin de hesaba dahil edildiği 'net borç varlık pozisyonunda' iyileşme olurken, Türkiye, Polonya ve Macaristan'da büyük ölçüde olumsuz bir yerde kötüleştiği anlatılıyor. 'Net borç varlık pozisyonu'; döviz cinsi borç ve varlıklar ile yabancıların yerel para birimi cinsinden tuttukları borçlanma senetleri ve döviz rezervlerinin netini ifade ediyor. Sadece döviz cinsi dış borç varlık pozisyonunda ise iyileşme sağlayamayan tek ülke var; Türkiye.

IMF, bunun neden önemli olduğunu şöyle açıklıyor; o ülkelerde dış borçları yapanların dış varlıkları elinde tutanlarla aynı olmayabileceği, bu yüzden de büyük dış borçların sermaye akışlarındaki 'ani duruş' ya da döviz piyasalarındaki likidite kuruması durumunda ülkeleri borç çevirme riski altına sokacağı vurgulanmış. Bu tablo Türkiye'de öyle; şirketler dış borç ve döviz borçlusu, rezervler Merkez Bankası'nın. Ama bu rezervlerin yarısından fazlası da bankaların kısa vadeli borçlanması ile tesis edilen zorunlu karşılıklardan oluşuyor.

IMF, geçen yıl yaptığı uyarıları bu yıl da tekrarlamış; şirketler kesiminde borçların GSYH'ya oranının birçok ülkede arttığını, yüksek kaldıraçlı borç yapısı olan şirketlerin aynı zamanda yüksek döviz riski taşıdığı vurgulanıyor. Yüksek borç yükü ve düşük borç ödeme kapasitesinin, şirketler kesiminin makroekonomik ve finansal şoklara olan hassasiyetini de artıracağı anlatılmış.

Son bir nokta da, döviz borç pozisyonun kompozisyonu ile ilgili. Döviz borçları ağırlıkla dolardan oluşan ülkelerin dolardaki değerlenme sürecinden olumsuz etkilenecekleri; burada da büyük dolar açık pozisyonları nedeniyle Türkiye ve Macaristan'ın adları etkilenecek ülkeler olarak sayılıyor.


a45UyF587661-150727095458 Oraj Poyraz <oraj.poyraz@openmail.cc>
2015/07/27  19:30 6  64  1 undefined kemalistiz@googlegroups.com

 


--

Bir sanat eserini yikmak, cinayetlerin en buyugudur.

Hz.Ali

BAKARA - 256 dinde zorlama yoktur...
MUZEMMIL- 19 Suphe yok ki bu (Kur an) bir oguttur.
O halde dileyen Rabbine goturen yolu tutsun...
MUDESSIR - 54 - 55 Suphesiz ki, gercekten de Kuran bir oguttur.
Dileyen ondan ogut alir.

NE KADAR HALKSINIZ?

04 Nisan 2014

Secimler bir kere daha gosterdi ki Beyaz Turklerin halka inmesi gerekiyor. Ama halka inmek sanildigi kadar kolay degil. Once kendimizi tanimakla baslamaliyiz. Asagidaki sorulara samimiyetle cevap verip kendinizi test edin.

1. Flash TV de dun gece en son hangi sarkida halay cekildi?

a) Sekizinci Senfoni
b) Saraydan Kiz Kacirma
c) Ankaranin Baglari

2. Su Gibi programinda hicbir talibini begenmeyen Zerrin hangi adama yesil i$ik yakti?

a) Leonardo Di Caprio
b) Marilyn Manson
c) Izzettin Altinbuk

3. Bir ekmek kac liradir?

a) Ne biliyim, 10 lira?
b) Bedava diye biliyorum, kapici her gun birakiyor.
c) 1 lira

4. Metrobus duragindan cikinca ilk yaptiginiz sey?

a) Metrobus derken?
b) Kalabaliga kufretmek
c) Indirim icin akbili okutmak

5. Sizi ne heyecanlandirir?

a) Van Gogh Tablosu
b) Oguz Atay
c) Makarna

6. Heyecaninizi ne oldurur?

a) Kla$ik muzik konserinin iptali
b) Iphone sarjinin azalmasi
c) Kabarik elektrik faturasi

7. En son hangi kanali seyrettiniz?

a) Mezzo
b) National Geographic
c) STV

8. Arkadaslarla ortak yemek yediginizde hesabi kim oder?

a) Ben
b) Elimi mutlaka cebime atarim
c) Elimi yalandan da olsa cebime atma riskini goze alamam

9. Kla$ik muzik size neyi cagristirir?

a) Dogayi, donguyu, kozmosu
b) Ince zevklerin adami oldugumu
c) Tupcuyu

10. Hangi yeralti kaynagi sizi heyecanlandirir?

a) Elmas
b) Altin
c) Komur

11. Gelmis gecmis en iyi dizi hangisidir?

a) The Wire
b) Lost
c) Arka Sokaklar

12. Evleneceginiz insanda aradiginiz en onemli kriter?

a) Sanat filminden hoslanmasi
b) Kafa uyumu
c) Sigortali olmasi

13. Hangisi sizi mutlu eder?

a) Issiz tropik bir adada tatil
b) 5 yildizli bir tatil koyunde tatil
c) 5 yildizli bir tatil koyunde garsonluk yapmak

14. Eski tisortlerinizi ne yaparsiniz?

a) Eski tisort derken? Eskitme anlaminda mi?
b) Yer bezi yaparim
c) Giyerim

A lar cogunluktaysa; Agir Elit

Bu ulkeye ait degilsiniz, muthis bir gelir ve entelektuelligin harika uyumunu yakalamis durumdasiniz. Ozenilecek insansiniz. Yediginiz onunuzde yemediginiz arkanizda. DNA niz arastirilsa Iskandinav kokleriniz ortaya cikacaktir. Basarili olacaginiz tek secim Yelken Gonulluleri Baskanligi olabilir.

B ler cogunluktaysa; Cakma Elit

Halktan degilsiniz ama elit de olamamissiniz, iki arada bir derede, halk desen halk degil elit desen elit degil bir yapiniz var. Akraba ortamlarinda, bayramlarda, cenazelerde iflah olmaz bir tasrali gibi davranirken hasbelkader bulundugunuz seckin ortamlarda elit taklidi yaparsiniz. En ufak bir ekonomik dalgalanmada halk tarafina gecmeniz ve sonsuza kadar orada kalmaniz isten bile degil.

C ler cogunluktaysa; Agir Halk

Bu memleketin ozbeoz evladisiniz. Yigidin harman oldugu Anadolu dan cikmis bir cengaversiniz. Yuruyun be, kim tutar sizi. Herhangi bir secimde aday olmaniz durumunda oylari siler supurursunuz. Helal olsun size.

Lutfen anketten cikan sonucu yorum olarak yazin. Tarihin en kapsamli arastirmasina katkida bulunun.

Beyinsiz Adam Arastirma Sirketi (BAAS) adina genel koordinator Beyinsiz Adam

http://beyinsizadam.net/
lukasaluka@gmail.com



Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder