15 Ocak 2016 Cuma

Prof. Dr. Kemal Üçüncü: 1100 akademisyenin o bildirisine itirazım var

 


Prof. Dr. Kemal Üçüncü: 1100 akademisyenin o bildirisine itirazım var

Şuna kızıyorlar karşı taraf ok kullanıyorsa siz de ok kullanın canım müsabaka yapıyoruz burada hiç oldu mu şimdi? Tank filan.

1100 Akademisyen kendi ifadeleriyle "Türkiye Cumhuriyeti devletinin Sur'da Nusaybin'de, Cizre'de,Silopi'de başta Kürt halkı olmak üzere bölge halklarına gerçekleştirdiği katliam" üzerine bir bidiri kaleme alarak Türkiye Cumhuriyeti devletinİ kınadılar ve ard arda taleplerini sıraladılar.

Arkadaşım H.İ Bayrakçı'nın uyarısı ile gördüm . "İngilizce, Fransızca deklarasyon metniyle Türkçe metni karşılaştırınca arada ciddi farklılıklar olduğunu müşahade etmemek mümkün değil.

Yabancılara imzalatılan metinlerde Kürdistan illeri ibaresi geçerken Türkçe metinde bu yok mesela... Türkçe metinde Türkiye Cumhuriyeti denirken, Yabancı dildeki metinlerde Türk devleti ibaresi geçiyor; Türkçe metinde Kürt siyasi iradesi denilirken (artık ne demekse) Yabancı dildeki metinlerde Kürt siyasi hareketi geçiyor. Türkçe metinde Devletin işlediği suçlar denilirken, yabancı dillerdeki metinde hükümetin işlediği suçlar olmuş bu iddia ve benzeri... Bu nüanslar iki metnin çok farklı algılanması için kurgulandığının apaçık göstergesidir."

Adım adım bildiriyi tetkik edelim isterseniz:

"Türkiye Cumhuriyeti; vatandaşlarını Sur'da, Silvan'da, Nusaybin'de, Cizre'de, Silopi'de ve daha pek çok yerde haftalarca süren sokağa çıkma yasakları altında fiilen açlığa ve susuzluğa mahkûm etmekte, yerleşim yerlerine ancak bir savaşta kullanılacak ağır silahlarla saldırarak, yaşam hakkı, özgürlük ve güvenlik hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı başta olmak üzere anayasa ve taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ile koruma altına alınmış olan hemen tüm hak ve özgürlükleri ihlal etmektedir.

İtiraz:

Bölgede ve bu yerleşim yerlerinde Türkiye Cumhuriyeti devletinin siyasal iradesini ortadan kaldırmaya ve yeni bir siyasi otoriteyi ihdas etmeye çalışan bir terör örgütün varlığını bu ifadelerde göremiyoruz , biz başka bir ülkede mi yaşıyoruz yoksa . Devlet olmanın gereği hakim olduğu alanda asayişi tesis etmektir.Makineli tüfek ve havan, her türden patlayıcıyı, uçaksavarları kullanan terör örgütünün kullandığı silahların hafif silahçıklar! olduğunu anlıyoruz sayın arkadaşlarımızın ifadesinden . Şuna kızıyorlar karşı taraf ok kullanıyorsa siz de ok kullanın canım müsabaka yapıyoruz burada hiç oldu mu şimdi? Tank filan.

Operasyonlar sebebiyle sivil halkın temel ihtiyaçlarının ve eksikliklerinin aksatılmamasından bahsediyorsanız buna vicdan sahibi herkes evet diyecektir.Terör örgütü kötü muamele yapmıyor mu? o mahallelerde çocukları teröre zorlanan anne ve babaların yüzüne bakarak bunu söyleyebilir misiniz?

Bu kasıtlı ve planlı kıyım Türkiye'nin kendi hukukunun ve Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası antlaşmaların, uluslararası teamül hukukunun ve uluslararası hukukun emredici kurallarının da ağır bir ihlali niteliğindedir.

Kasıtlı kıyım! Kasıtlı planlı bir kıyım yaptığı halde 1 milyon ordu 500.000 polis 50 bin korucu bir o kadar sair unsurla 30 yıldır tüketemedi.! Terör örgütünün sayısından fazla o bölgede bu unsurlarla mücadele eden kahraman yurttaşımız var.Onca evladını, yurttaşlarını korumak uğruna şehid verdi.Bu nasıl bir vicdandır?Kurşunlanan kundaktaki bebeler, hemşireler, öğretmenlerimiz de mi aklınıza bir an düşmez.

Terörü ve şiddeti meşru bir hak gibi sunmayı da bu hukuk mu söylüyor? Kamacı hukuku, keser gibi hep kendine yontuyor, ne ilginç değil mi?

Devletin başta Kürt halkı olmak üzere tüm bölge halklarına karşı gerçekleştirdiği katliam ve uyguladığı bilinçli sürgün politikasından derhal vazgeçmesini, sokağa çıkma yasaklarının kaldırılmasını, gerçekleşen insan hakları ihlallerinin sorumlularının tespit edilerek cezalandırılmasını, yasağın uygulandığı yerde yaşayan vatandaşların uğradığı maddi ve manevi zararların tespit edilerek tazmin edilmesini, bu amaçla ulusal ve uluslararası bağımsız gözlemcilerin yıkım bölgelerinde giriş, gözlem ve raporlama yapmasına izin verilmesini talep ediyoruz.

Kimdir bu halklar? ben bir halk bilimci olarak bilmek isterim .Bu değerli arkadaşlarım akademisyen olduğuna göre "katliam" kelimesinin uluslararası hukuktaki karşılığını biliyor olmaları gerekir.Kendi ülkesine dış gözlemci isteyen bu ekipler 100 yıl önce İngiliz mandası önerenlerle aynı üsluptalar, ne tesadüf!

"Boğaza nazır bakımlı parklardan o ruh hiç silinmedi zaten."

Müzakere koşullarının hazırlanmasını ve kalıcı bir barış için çözüm yollarının kurulmasını, hükümetin Kürt siyasi iradesinin taleplerini içeren bir yol haritasını oluşturmasını talep ediyoruz. Müzakere görüşmelerinde toplumun geniş kesimlerinden bağımsız gözlemcilerin bulunmasını talep ediyor ve bu gözlemciler arasında gönüllü olarak yer almak istediğimizi beyan ediyoruz. Siyasi iktidarın muhalefeti bastırmaya yönelik tüm yaptırımlarına karşı çıkıyoruz.

Emredersiniz, "rakı, çiğ küfte" de getirek mi? Yeni anayasocular/anayasayı yenilemeciler pek seviyor, belki sizin de canınız çeker.Kimle kim müzakere edecek? Türk milletini nerede ne zaman yendiniz?.Yenince, listenizi getirirsiniz o iradeyle..Bu ülkede, Türkiye Cumhuriyetinin yurttaşları ve Türk siyaseti vardır.Bu sözlerinizi İngilizce ve Almancaya ve Fransızcaya çevirip orada okusak ülkenin ismini İngiltere,Almanya ve Fransa yapsak orada demokrat aydınlar entelektüeller size ne derler?İlk komünün Fransa'sında Korsika siyaseti, Alzas siyaseti diyebilir misiniz?Herkesi Haso ve Memo profilinde mi değerlendiriyorsunuz, Nedir bu kantin geyiği?

Devletin vatandaşlarına uyguladığı şiddete hemen şimdi son vermesini talep ediyor, bu ülkenin akademisyen ve araştırmacıları olarak sessiz kalıp bu katliamın suç ortağı olmayacağımızı beyan ediyor, bu talebimiz yerine gelene kadar siyasi partiler, meclis ve uluslararası kamuoyu nezdinde temaslarımızı durmaksızın sürdüreceğimizi taahhüt ediyoruz."

Çok önemli bir bühtanda bulunuyorsunuz.Bunun adı iftiradır.Sizleri vicdanlı ve hakkaniyetli olmaya davet ediyorum.Aydın sadece bilimden ve doğrulardan yana taraftır.Uygulanan sokağa çıkma yasağı ve sair asayiş tedbirleri sebebiyle yaşam koşullarının zorlaştığı sıkıyönetimi yaşamış bütün bu ülke insanları tarafından bilinir.Buna vurgu yapmak başka bir şeydir.Bu vurgu ile dile getirilseydi hepimiz katılabilrdik.Lakin bu dil kurulmuş bir dil, başka bir şeyi hedefliyor, besbelli."Ağız büzmesinden Osman diyeceği "besbelli.

Gerçek bir çağrı, "her türlü şiddeti hangi gerekçe ile olursa olsun araç olarak kullanmayı reddetmekten ve kınamaktan geçer."

Neden bundan imtina ettiniz? Bu haliyle bildiri siyasi bir taraf izlenimi vermektedir.

Emepryalizmin 150 yıldır ve hâlen bölgede uygulamakta olduğu tahakküm politikalarını dile getirmeyerek ,hakikati örtüyorsunuz. İnsan hakları ve hukuku , bütün sıfatlarından arınmış insana ve yurttaşa hitap eder. Böyle bir vurgunuz olmadığı için Türk milletinin maşeri vicdanına ve sağduyusuna hitap edemiyorsunuz.

Evet, ülkemde akademi suskundur, yüksek idarecileri <çok uzun zamanlardan beri> [şimdi değil] bitki çayı içip gülmsemekle, labrient gibi, gizem ve sırlarla dolu akademik teşvik yönetmeliği ile meşgul.Ekipler 500 tl ödenek için puan topluyor,helâk vaziyette.2000 dolara profesörün 1000-1500 dolar diğer kadroların ücretle istihdam edildiği bir maişet temin yeri burası, dünyada örneği yok. insanları anlamak lazım, homo sapiensin ihtiyaçları önceliklidir.Buna hiçkimse kızmıyor, habire puan topluyor.

Hal böyle olunca topluma önderlik edecek, yol gösterecek, bilgi, tutum, çözüm ve öneriler de gelmiyor.Enstitüler, Saatleri Ayarlama Enstitüsü rollerinde.

Eskiden samimiyetsiz dalcı, kabakçı takımı tabak kadar Atatürk rozetini jakete takarak onun millî devletine taarruz ediyorlardı, şimdi sessiz kalarak.Nerde o büyük rozetliler, şimdi hiçbiri ortada yok.

Her ikisi için de yegane düşman gerçek milli/ulusal birikimdi oysa.

Bizi bekliyorlar, milli laik devleti kurup kurtarıp arkadaşlara teslim edeceğiz , onlar resepsiyon vakti bedeva rakı içmeye , hanımlarla ayaküstü sohbet etmeye gelecekler.

Hiçkimse kalmayınca acizane bizler vicdan ve tarihe not düşmek adına dile getirmek durumunda kalıyoruz. Küçük ,gizli kızmalar böyle başlıyor.

***

Ey ricâl-i devlet

Evet, sokaklar patlayıcılarla tahkim edilirken, kepçelerle kazınırken barikatlar kurulurken her nedense? müdahale etmeyince tablo bu hale geldi.Kimse görmedim, bilmiyordum, diyemez herşey ortada.Limonlu büyük çaylar içilip dizi seyredildi. Yara küçükken pansumanla tedavi edilebilecekken şimdi büyük ameliyat gerekebiliyor, durum budur.

Cevat Fehmi Başkut'un "Buzlar Çözülmeden " isimli tiyatro eserindeki gibi buzlar çözülür yeni kaymakam gelirse bu limonlu büyük çayların hukuk önünde hesabı sorulur gibime geliyor.Yanılıyor da olabilirim.Hepsi ya da hiçbiri.Vazgeçtim, demedim sayın en iyisi.

Tarihin hiçbir döneminde kurnaz orta şut karışımı [ ne orta ne şut , ya tutarsa] "dayama poltikaları" ile sonuç alındığı görülmemiştir.Kurnazlık zekanın düşmanıdır.

İNGİLİZCE METİN

The Turkish state has effectively condemned its citizens in Sur, Silvan, Nusaybin, Cizre, Silopi, and many other towns and neighborhoods in the Kurdish provinces to hunger through its use of curfews that have been ongoing for weeks. It has attacked these settlements with heavy weapons and equipment that would only be mobilized in wartime. As a result, the right to life, liberty, and security, and in particular the prohibition of torture and ill-treatment protected by the constitution and international conventions have been violated.

This deliberate and planned massacre is in serious violation of Turkey's own laws and international treaties to which Turkey is a party. These actions are in serious violation of international law.

We demand the state to abandon its deliberate massacre and deportation of Kurdish and other peoples in the region. We also demand the state to lift the curfew, punish those who are responsible for human rights violations, and compensate those citizens who have experienced material and psychological damage. For this purpose we demand that independent national and international observers to be given access to the region and that they be allowed to monitor and report on the incidents.

We demand the government to prepare the conditions for negotiations and create a road map that would lead to a lasting peace which includes the demands of the Kurdish political movement. We demand inclusion of independent observers from broad sections of society in these negotiations. We also declare our willingness to volunteer as observers. We oppose suppression of any kind of the opposition.

We, as academics and researchers working on and/or in Turkey, declare that we will not be a party to this massacre by remaining silent and demand an immediate end to the violence perpetrated by the state. We will continue advocacy with political parties, the parliament, and international public opinion until our demands are met.

Prof. Dr. Kemal Üçüncü

Odatv




a45UyF587661-160115101539 Oraj Poyraz At Neomailbox cimcime@neomailbox.net
2016/01/15  11:20 2  65  undefined undefined egemen-turkiye@googlegroups.com

 
--

Cezalandirmaya muktedir oldugun zaman affet ki, affinin bir degeri olsun.

Dinde zorlama yoktur
BAKARA 256.dinde zorlama yoktur.
Artik dogrulukla egrilik birbirinden ayrilmistir.
O halde kim tagutu reddedip Allah a inanirsa, kopmayan saglam kulpa yapismistir.
Allah isitir ve bilir.
TEVBE 29.kendilerine kitap verilenlerden Allah a ve ahiret gunune inanmayan, Allah ve resulunun haram kildigini haram saymayan ve hak dini kendine din edinmeyen kimselerle, kuculerek elleriyle cizye verinceye kadar savasin.

DOGA YASALARI UZERINE DUSUNCELER -12-

Kuantum kurami giderek artan bicimde fizikcilerin deney ve calismalarina yerlestikce, kafalarda zaman kavramimiz hakkinda sorular ve supheler olusmaya basladi. Tipki cevremizdeki diger seyler gibi, zaman da sorgusuz sualsiz kabullendigimiz bir gercekliktir. Oysa kuantum fizigi, gecmis , simdi ve gelecek anlayisinda devrimci fikirlere yol acmaktaydi. Gelecegin belirsiz olmasina karsilik, hicbirimizin gecmis hakkinda suphesi yoktur. Cunku gecmisin izleri simdi icindeki durumumuzu etkiler. Bir kaza gecirmis ve kolumuzu kaybetmis isek, bunun acisini omur boyu tasiriz. Bu net bir gercekliktir. Ama, adina gecmis dedigimiz sey, hep alistigimiz gibi, ke$iksiz ve tek yonde akan bir cizgi midir? Bu konuya girmek icin atom alti parcalar seviyesinde, fizikci Richard Feynman in calismalarina goz atmak gerekiyor.

Kuantum kuraminin butunluge kavusmasi icin, daha once farkli fiziksel cercevelerde ifade edilen yasalarin kuantum cercevesine gore izah edilmesi, formule edilmesi gerekiyordu. Ilk olarak elektromanyetizma kurami kuantum fizigine uyarlandi ve buna kuantum elektrodinamigi veya kisaca KED denildi. Alintiliyorum.

Elektromanyetik alanin kuantum kurami, KED, 1940 larda Richard Feynman ve digerleri tarafindan gelistirildi ve butun kuantum alan kuramlarina model olusturdu. Belirtmis oldugumuz gibi, kla$ik kuramlarda kuvvetler alanlar tarafindan aktarilirlar.

Bu alan konusu her zaman tartismalara yol acmistir. Bir yerlerde bir hareket, bir etki varsa, genelde bunun yayilabilmesi icin bir alana ihtiyac oldugu dusunulur ki pek de haksiz bir dusunce sayilmaz. Kuantum kurami ile, bazi esrarengiz alanlar aramak yerine kuvvetin nasil iletildigi onem kazanmaya basladi.

Ancak kuantum alan kuramlarinda kuvvet alanlari bozon denilen cesitli temel parcaciklardan olusmustur. Bozonlar kuvvet tasir; madde ve parcacik arasi gidip gelerek kuvvetin aktarilmasini saglarlar. Madde parcaciklarina fermiyonlar denir. Elektronlar ve kuarklar fermiyonlara ornektir. Foton veya i$ik parcacigi ise bozona ornektir. Elektromanyetik kuvveti ileten bozondur. Bir madde parcacigi -ornegin bir elektron- bir bozon veya kuvvet parcacigi yayar ve geri teper, tipki mermisini firlattiktan sonra geri tepen bir top gibi. Sonra kuvvet parcacigi bir baska madde parcacigi ile carpisarak sogurulur ve o parcacigin hareketini degistirir.

Elektron gibi parcaciklar carpisarak atom ici bir tepkime olusturur ve bir ust enerji seviyesine sicrarlar. Sonra elektron yeniden orijinal seviyesine doner ve bu arada foron enerji paketcigini firlatir. Bu, tipki bir topun doldurularak ates etmesi ve sonra geri tepmesi gibidir.

Sogurulma, isigin madde ortami tarafindan emilmesidir. Bu surec icinde fotonu (i$ik enerji paketcigini) emen elektronlar bir ust seviyeye sicrama yaparlar. Bir elektron grubunun cekirdek etrafinda bulunma olasiliginin en yuksek oldugu seviyeye orbital denir. Isigi soguran elektronlar belli bir enerji seviyesine sahip olan orbitallerde toplanirlar. Isigin enerjisi dalga boyu ile, yani sinuzoidal salinimdaki tepe boylari arasindaki mesafe ile ters orantilidir. Dalga boyu arttikca enerjisi azalir, fakat dalga boylari birbirine yaklastikca enerjisi artar.

KED in ongoruleri test edilmis ve deney sonuclariyla buyuk bir uyumluluk gosterdigi anlasilmistir. Ancak KED in gerektirdigi matematiksel hesaplamalari yapmak son derece zordur.

Dr Hawking in belirttigi, KED hesaplamalarindaki matematiksel zorluklar, evrenin erken donemindeki olasi halini tahmin etmek icin yapilan calismalarda adeta bir kabusa donusecektir. Evrenin en erken donemindeki, buyuk patlamanin ardindan gelen donemdeki kisacik zamanin su ana kadar bildigimiz 4 temel evrensel kuvveti dogurdugu varsayilmaktadir: kutle cekim kuvveti, elektromanyetik kuvvet, zayif ve guclu nukleer kuvvetler. Evrenin temel kuvvetlere yol verdigi zaman parcacigi 10 uzeri eksi 43 saniye olarak tahmin edilmektedir. Tam olarak : 0,0000000000000000000000000000000000000000043 saniye.

Ama gercek zorluk surdan kaynaklanmaktadir. Parcacik degisim cercevesine, bir kuantim kosulu olarak, etkilesimin gerceklesmesini saglayan parcacigin butun gecmisleri iceriyor olmasini da eklediginizde -ornegin kuvvet parcaciklari her bicimde takas edilebilir- matematiksel hesaplamalar oldukca karma$ik hale gelir.

Peki, bu durumu biraz olsun basitlestirmenin bir yolu olabilir mi? Iste Richard Feynman in da yaptigi budur. Feynman nerdeyse anlasilmaz hale gelen ve olasi her kuvvet takas durumunu ifade etmeye calisan formuller yerine, elektronlarin birbiriyle carpisip nasil foton takas ettiklerini gosteren ayri ayri diyagramlar gelistirmistir.

Neyse ki, Feynman alternatif gecmisler kavramini gelistirmenin yani sira, farkli gecmisleri aciklamak icin cok iyi bir grafik yontem gelistirdi. Bu yontem gunumuzde sadece KED de degil, butun kuantum alan kuramlarinda uygulanmaktadir.

Feynman in grafik yontemi gecmisler toplami icindeki her kavrami gozumuzde canlandirabilme olanagi saglar. Feynman diyagramlari denilen bu resimler modern fizigin en onemli araclarindan biridir. KED de butun olasi gecmisler toplami, bir Feynman diagramlari toplami olarak temsil edilebilir. Diyagramlar elektromanyetik kuvvet ile birbirinden uzaklasan iki elektronun gidecegi bazi olasi yonleri gosterir. Bu diyagramlardaki duz cizgiler elektronlari, dalgali cizgiler ise fotonlari temsil eder. Zamanin asagidan yukariya dogru ilerledigi dusunulur ve cizgilerin birlestigi yerler fotonlarin ciktigi veya soguruldugu noktalara denk gelir.

Burda bir seyi eklemem gerekir. Feynman diyagramlarini sadece grafik cizimler olarak dusunmemek gerekir. Bu diyagramlarda elektronlarin her hareketinin ve foton takaslarinin kendi matematiksel formulleri bulunmaktadir.

Ust resimde gorulen diyagramda birbirine yaklasan iki elektron, bir foton takas etmisler yollarina devam etmislerdir. Iki elektronun elektromanyetik olarak en basit etkilesimi budur; ama biz olasi butun gecmisleri dusunmek zorundayiz.

Feynman diagramlari matematiksel olarak sonsuz sayida olasilik icerebilir. Mesela baska bir foton takasi durumunda iki elektron birbirlerine yaklasir ve uzaklasir ama uzaklasmadan once iki foton takas ederler. Bu arada pozitron emisyonu (sogurulmasi) denen olay gerceklesir. Pozitronlar elektronlarin anti parcaciklaridir. Elektronun negatif (eksi) yukte olmasina karsilik pozitronlar pozitif (arti) yuktedirler. Baslangicta pozitronlarin aslinda proton oldugu zannediliyordu, fakat Schrodinger denklemlerinin yeniden analizi yapilirken bunlarin ayri parcaciklar oldugu farkedildi. 1932 yilinda ise kozmik isinlar (uzaydan Dunya ya ulasan parcaciklar) araciligi ile pozitronlarin varligi bilimsel olarak ispatlandi. Pozitronlar, Lepton ailesine girerler ve maddenin temel yapi taslarindan kabul edilirler. Leptonlar ise atomun kimyasal ozelliklerini belirler. Yunanca ufak sey anlamina gelen bir kelimeden turetilmislerdir. Lepton turleri. (Karsitlari ile birlikte) = Elektron-pozitron, muon/antimuon, tau/antitau.

Alintilara devam ediyorum.

Feynman diyagramlari yalnizca etkilesimin nasil olabilecegini resmeden ve bu etkilesimleri siniflandiran zekice bir yontem degildir. Feynman diyagramlari, her bir cizgiyi ve koseyi matematiksel bir tanim olarak okumamizi saglayan kurallar icerir. Iki elektronun verili bir baslangic momentumu ile birbirine yaklasma ve sonunda belirli bir nihai momentumla uzaklasma olasiligi, her bir Feynman diyagraminin katkisinin toplanmasiyla elde edilir. Bu epeyce bir calisma gerektirir; cunku belirttigimiz gibi sonsuz sayida diyagram vardir.

Konu sonsuzluga geldiginde hem uzay seviyesinde, hem de atom ve atom alti seviyesinde zorluklara rastlaniyor. Cunku -tuhaf gorunebilir- cok sayida sonsuzluklar varmis gibi anlasilmasi zor sonuclar ortaya cikmakta. Ozellikle evrenin genislemesi ve kara deliklerin dogasi gibi konularda bu durum gecerli.

Feynman diyagramlarinin KED tarafindan tanimlanan surecin olasiliklarini gorebilmek ve hesaplayabilmek icin fizikcilere muazzam yardimi olmustur. Ancak kuramin onemli bir sorununun cozmeye yetmediler. Sonsuz sayidaki farkli gecmisin katkisini topladiginizda, elde edeceginiz sonuc da sonsuz olacaktir. Sonsuz bir toplamdaki ardi$ik terimler yeterince hizli azalirlarsa toplamin sonlu olmasi mumkundur; ancak ne yazik ki bahsettigimiz durumda bu gerceklesmiyor. Ozellikle, Feynman diyagramlari toplandiginda yanit elektronun sonsuz bir kutleye yuke sahip olduguna isaret eder. Bu sacmadir; cunku kutleyi ve yuku olcebiliyoruz ve bunlar sonsuz degil. Bu sonsuzluklarla basa cikabilmek icin renormalizasyon (yeniden normallestirme) denilen bir yontem gelistirildi.

Sonsuzluk renormalizasyonlari ayri bir konu. Simdi ise su gecmis kavramina geri donmek isterim. Cift yarik deneyi ve bundan yola cikarak yapilan deneylerde elektronlarin bir tur total gecmis bilgisine sahip olduklari ortaya cikmaktaydi. Sanki, bir yerden gecmeden once her yeri dolasiyorlar, olasi yollar hakkinda bilgi ediniyorlar ve sonra karar veriyorlar gibiydi. Elektonlarin bu bilgisine hangi yol bilgisi adi verildi. Elektronlar seviyesinde gecmis bizim alistigimiz gecmis bilgisinden epey farkliydi. Bizim bildigimiz gecmis, tamamlanmis ve bitmis olaylar dizisinin bilgisiydi. Oysa elektron seviyesinde gecmis ise bir dizi olasiliklar toplamiydi. Bu durumda, -en azindan atom alti parcaciklar seviyesinde- evrenin bir tek tarihi veya gecmisi yoktu. Dr. Hawking den alintilamaya devam ediyorum.

Gecmisin belirli bir bicimi yoktur derken, bir sistem uzerinde simdiki zamanda yaptigimiz gozlemin, onun gecmisini etkiledigini soylemekteyiz. Bu durum fizikci John Wheeler in gerceklestirdigi bir deneyle, gecikmis secilim deneyi ile oldukca dramatik bir sekilde gosterilmistir. Sematik olarak, gecikmis secilim deneyi daha once gordugumuz gibi parcacigin yolunu gozlemleme seceneginin oldugu cift yarik deneyine benzer. Farki ise, gecikmis secilim deneyinde bu yolu gozlemleyip gozlemlemiyeceginize dair karari parcacigin ekrana carpma aninin hemen oncesine kadar ertelemenizdir.

Gecikmis secilim deneyinin sonuclari, hangi yol bilgisini elde etmek icin yariklari gozlemlemeyi (yada gozlemlememeyi) sectigimiz deneyin verileriyle aynidir. Ancak bu durumda her parcacigin gectigi yol -yani gecmisi- parcacik yariktan gectikten sonra kararlastiriliyor; yani parcacigin sadece bir delikten gecip girisim olusturmamasina veya her iki yariktan gecip girisim olusturmasina parcacik gecisini yaptiktan sonra karar verilmis oluyor.

1978 yilinda Dr Wheeler bir dusunce deneyi one surdu. Bu secenekte, hareket ettirilen aynalar araciligi ile foton bir delikten mi (partikul olarak) yoksa iki delikten mi (dalgacik olarak) gececegine, ilk ayna araciligi ile gectikten sonra karar verecekti. Bu deney 1980 de gercek olarak yapildi ve 2007 de dogrulugu onaylandi.

Dr Hawking in yazdiklari gecmis konusunda cok derin anlamlar icermektedir. Bu durumda, bir atom alti olayini gozlemledigimizde, yani ona mudahale ettigimizde, olcumlerimize gore, olasi tarih seceneklerinden birini tercih ediyoruz demektir. Diger gecmis secenekleri ise, en azindan artik bizim acimizdan yokturlar.

Kendini gozleyen ve boylece kendi tarihini kendi sekillendiren bir evren goz olabilir mi?

Bu cikarimin evrenin dogusu ile ilgili kuramlara derinden etkisi olmustur. Eger evrenin tarihcesinde bir gozlemci var ise, o zaman evrenin sekillenmesi bu gozlemcinin mudahalesi dogrultusunda gerceklesmis demektir. Boylece metafizik sonuclara kapi acilir. Peki, evren kendi kendini gozlemliyor olabilir mi? Bazi bilimcilere gore evet, bazilarina gore hayir. Kendini gozlemleyen evren tipki ontolojik felsefedeki ilk neden argumani gibi tartismalara kapi aralar. Tartisma bu noktadan sonra Tanri inancina sapacagi icin, sadece konuya deginip geciyorum.

Schrodinger in Kedisinin Pesinde kitabindan alintilara devam ediyorum:

Filozoflar gecmisin bir anlami olup olmadigi konusunda cok uzun zaman kafa yormuslardir. Simdiki zamanda kaydedilmis hali disinda gecmisin bir varligi yoktur. Wheeler in gecikmis secilim deneyi bu soyut kavrami pratikte somut bir bicimde ete kemige burundurmustur. Foton ne yapiyor sorusunu sormak -kaydedilene kadar- anlamsizdir.

Yani, fotonu gozlemledigimiz anda, onu da sanki bir olasilik bulutu icinden bir tek gecmis secmeye zorlamis gibi olmaktayiz. Bu durumda, gozlemlere gore degisebilen esnek bir gecmis anlayisina ulasiriz. O zaman soyle bir sonuc da cikabilir:

Gercek dedigimiz sey, gercek olarak degerlendirilemeyecek seylerden yapilmistir.

Aslinda yukardaki tespit -bence- biraz sartlayici bir tesbit. Neden, sadece algiladigimiz seyleri gercek olarak kabul ederiz de, olasilik dalgalarini gercek disi olarak dislariz? Eger onlar, soyle veya boyle bir gerceklige yol veriyorlarsa, o gercekligin temelindeki yasalardir ve ayri gercekliklerdir. Dr Hawking ve Richard Feynman bu ekolu temsil ederler ve gercek-gercek disi gibi bir ayrima sapmak yerine, bu durumu bize belirsiz gibi gorunen sureclerden belirliligi cikaran ayri bir yasalar zinciri olarak ele alirlar. Bu yeni determinist dusuncelere M Kurami bolumunde deginecegim.

Gerceklik tamamen elimizden gitti mi? Hayir, gitmedi; ama sadece onun ne kadar goreceli bir kavram oldugu bir kere daha ortaya cikti. Ama bu dusunce bicimi bizi ister istemez bir zaman paradoksuna goturecektir. Bu paradoksu anlatayim. Diyelim ki, Back To The Future filmde oldugu gibi, zamanda yolculuk edecek bir araba uzerinde calisiyorsunuz ve bir yerde takilip kaldiniz. Bir turlu zaman yolculugunu gerceklestirecek formulu bulamiyorsunuz. O anda bir boyut aciliyor ve gelecekten gelen kendinizi goruyorsunuz. Gelecekteki kendiniz, size arabayi yapmanizi saglayacak formulleri ve cizimleri veriyor. Arabayi yapiyorsunuz ve sonra gelecege, mesela 30 yil sonrasina gidip, o anda gelecekteki kendiniz oluyorsunuz ve yeniden gecmise donup gecmisteki kendinize formulleri veriyorsunuz.

Iyi ama formuller ve cizimler nerden geldi ?

Benzer bir paradoks dede paradoksudur . Gecmise gidip dedenizi oldurmek mumkun mudur ? Ama bu mumkun olmussa, o zaman sizin zaten var olmamaniz gerekecektir. Eger varsaniz, gecmise gitmemissiniz demektir.

Buna benzer dusunce deneyleri genelde kisirdir ve zamani hep tek yonde ilerleyen bir ok gibi dusunmekten kaynaklanir. Oysa, bazi kuantum fizikcilerinin olasi gecmisler toplami derken kastettigi sey bundan farklidir. Bu gecmisler toplami, bir gozlemci mudahale edene kadar olasi tum yollari iceren bir senaryodur. Gozlemci mudahale ettigi anda, gelecek bilgisi kadar, gecmis bilgisi de sekillenir. O zaman daha ust seviye bir soru ortaya cikar. Bizler evrenin baslangici ile ilgili bir gozlem yaptigimizda, mesela buyuk patlamadan arta kalan radyoaktif parcaciklari inceledigimizde, kendimize gore gercek olan sadece bir tane evren gecmis bilgisi sekillendiriyor olabilir miyiz? Neden olmasin ? O zaman, bizler icin elbette sadece bir tane gecmis vardir, ama evrensel akis, hicbir sekilde algi alanimiza girmemis sayisiz olasi gecmise sapmis olabilir. Bu elbette evrensel bir nazariyedir, ama derinlemesine dusundugumuzde, kendimizin bildigi ve depoladigi gecmisi, olasi tek gecmis senaryosu olarak kabul etmenin fazlasi ile insansi ve duygusal bir degerlendirme oldugu anlasilmaya baslanir.

Simdi, farkli bir soru soralim. Biz bir partikulu gozlemlemeye, yani ona mudahale etmeye karar verene kadar partikulun durumu nedir? Var midir, yok mudur, yoksa bizi mi beklemektedir ?

Bu soru, bilimsel bir dusunce deneyi ile ele alindi ve bu dusunce deneyinden ortaya cikarilan sonuclar butun bilimcileri birbirine dusurdu. Evet, boylece bilim tarihinin en yaramaz, en ele avuca sigmaz hayvanina geldik:

-devam edecek-

Levent ERTURK
LEVENTERTURK1961
https://leventerturk1961.wordpress.com/


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder