17 Ağustos 2017 Perşembe

MUSTAFA BİROL GUGER : TÜRKİYE, RUSYA VE İRAN ARASINDAKİ ASKERİ TRAFİĞİN ŞİFRELERİ



MUSTAFA BİROL GUGER : TÜRKİYE, RUSYA VE İRAN ARASINDAKİ ASKERİ TRAFİĞİN ŞİFRELERİ

16.8.2017

Ankara bir kaç gün arayla İran ve Rus genelkurmay başkanlarını ağırlarken Aydınlık, bu sıradışı askeri hareketliliğin şifrelerini okuyucularına sunuyor

15 Ağustos'ta, İran Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Muhammed Bakiri Ankara'da Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ı ziyaret etti. Ardından bugün Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Rusya Genelkurmay Başkanı Gerasimov'un da Türkiye'ye geleceğini açıkladı.

General Bakıri'nin, 1979 yılındaki İran İslam Devrimi'nden bu yana Türkiye'yi ziyaret eden ilk İran Genelkurmay Başkanı olması şüphesiz bu ziyareti önemli ve eşsiz kılan olguların başında geliyor. Ancak, bir de konjonktürel gelişmeler var ki adeta ziyaretin tarihsel niteliğini pekiştiriyor.

'IRAK'IN PARÇALANMASI KABUL EDİLEMEZ'

General Bakıri, Ankara'ya ayak bastığı saatlerde, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Bağımsız Yüksek Seçim ve Referandum Komisyonu, uzun bir süredir planlanan 'Bağımsızlık Referandumu'nun tarihini belirlemekle meşguldü. Oylama sonucunda, referandumun 25 Eylül tarihinde yapılması oy çokluğuyla kararlaştırıldı.

General Bakıri, 17 Temmuz'da yaptığı açıklamada, IKBY'nin Irak'tan ayrılmasını öngören referandumun 'kabul edilemez' olduğunu ifade etmişti. İranlı General, "Bu Irak'ın komşuları tarafından asla kabul edilebilir değildir. Irak'ın bağımsızlık ve toprak bütünlüğünün korunması ülkedeki tüm mezhep ve etnik grupların yararınadır" şeklinde konuşmuştu. (1)

AFP'nin 'beklenmedik', VOA'nın 'nadir', hükümete yakın Daily Sabah gazetesinin ise 'dönüm noktası' olarak tanımladığı bu ziyaretin ardından IRNA'ya konuşan Bakıri, ziyaretini şu sözlerle özetledi: "Uzun zamandır böyle bir ziyaret gerçekleştirmemiştik. Ancak, bölgedeki gelişmeler, iki ülkenin güvenliğine ilişkin meseleler, sınırlarımızın güvenliği ve terörle mücadele göz önünde bulundurulduğunda, bu ziyaretin yapılması gerekli hale gelmiştir"

'ATLANTİK CEPHESİNE İNDİRİLMİŞ BİR DARBEDİR'

İranlılar ise ziyaretin Türkiye'deki yankılarını, eski MGK Sekreteri Tuncer Kılınç'ın İran basınına verdiği kritik demeçten okudu. Kılınç konuşmasında, "[Bu ziyaret] Türkiye iç politikasında ve İran'ın bölgesel diplomasisinde tarihsel bir dönüm noktası teşkil ediyor. Şayet Türkiye ve İran birlikte hareket ederlerse, bölge tarihinde yeni bir sayfa açabilir."

Türkiye'nin daha önce 'mavi gözlü generaller' ve 'yankiler'i ağırlamaya alışık olduğunu ifade eden Kılınç, konuşmasının devamında, Batı Asyalı bir şahsiyet olarak tanımladığı İranlı generalin Ankara ziyaretini, 'Türkiye'nin Atlantik cephesiyle ilişkilerine indirdiği bir darbe' olarak tarif etti.

Kılınç'a göre bu ziyaret, olağandışı bir değişim geçiren Türkiye için tarihsel bir semboldü. Kılınç bu değişimi şu sözlerle açıkladı: "[Türkiye], Rusya ve Çin'e yaklaşıyor ve aynı zamanda Riyad, Abu Dabi, Brüksel ve Washington politikalarından uzaklaşıyor. Tüm parametreler bu değişimi işaret ediyor."

TÜRKİYE'NİN SURİYE POLİTİKASI...

İran merkezli Günlük Vatan (Vatanemrooz) gazetesinin konuya ilişkin yayınladığı analize göre, Bakıri ve Akar'ın bir diğer önemli gündem maddesi de Suriye'deki son durum oldu.

Ziyaretin, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve İran Devlet Başkanı Hasan Ruhani'nin Suriye konulu görüşmelerinden bir gün sonra gerçekleştiğini vurgulayan gazete, Türkiye'nin Suriye politikasında belirgin bir değişiklik gözlemlendiğini, İdlib'te yuvalanan terörist grupların Türkiye'yi kapsamlı bir çözüm geliştirmeye ittiğini vurguladı.

Bu noktada, Ortadoğu merkezli Zaman el-Vasl gazetesinin 7 Ağustos'ta, Suriyeli Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu'ndan bir kaynağa dayandırdığı, 'Türkiye'nin, koalisyona yönelik mali desteği durdurduğuna' ilişkin haberi hatırlamakta fayda var. (2)

Türkiye, ABD'nin girişimiyle kurulan bu örgüte bugüne dek aylık 320 bin dolardan fazla mali destek sağlıyordu.

KRİTİK NOKTA İDLİB

Geçtiğimiz hafta İran'ın başkenti Tahran'da bir araya gelen Türk, Rus ve İranlı uzmanlar, Suriye'deki son durumu masaya yatırmış ve İdlib'teki son durum, önemli bir gündem maddesi olarak öne çıkmıştı.

Zira, geçtiğimiz hafta ABD destekli PKK/PYD güçlerinin, işgal altında tuttukları Afrin'in güney komşusu İdlib'e saldırı hazırlığında olduğuna dair haberler basına yansımıştı.

13 Ağustos'ta, Yeni Şafak'ta yayınlanan bir habere göre, ABD tarafından oluşturulmaya çalışılan terör koridoru planı uyarınca, Fırat Kalkanı bölgesinin PKK unsurlarınca ele geçirilmesi gerekiyor ve İdlib bu noktada kritik önem teşkil ediyor. (3)

- Zira, Afrin ve Kobani'deki sözde kantonlarını birleştirmeyi hedefleyen PKK'nın Akdeniz'e ulaşabilmesi için İdlib'i de işgal etmesi gerekiyor.

- Bu doğrultuda daha önce IŞİD bahanesiyle Suriye'nin kuzeyini PKK'ya teslim eden ABD, şimdi de el Kaide bahanesiyle İdlib'i işgal ederek terör koridorunu genişletmeyi hedefliyor.

ZİYARETİN HEDEFİ TERÖR KORİDORU

Irak'ın kuzeyinde yürütülen 'referandum' hazırlıkları, ABD'nin, Suriye'nin kuzeyinde PKK/PYD'ye yönelik yürüttüğü eğitim ve silahlandırma faaliyetlerinden bağımsız düşünülemez.

- Pentagon, sadece geçtiğimiz 2 ayda PKK/YPG'ye 1100'ü aşkın TIR dolusu silah ve mühimmat gönderdi.

- 30 Nisan'da Sputnik'e konuşan Peşmerge'ye bağlı kaynaklar, ABD'nin kurulacak iki yeni Peşmerge taburu için 110 milyon dolar değerinde silah ve mühimmat göndereceğini aktardı. (4)

- Aynı haberde, gelecek yılın başında oluşturulması öngörülen taburların eğitimlerini de ABD'nin üstlendiği; eğitim ve diğer masraflarla birlikte taburlar için harcanacak rakamın 200 milyon dolara çıkacağı belirtildi.

Bütün bu bilgiler ışığında, ABD ve Batı koalisyonunun eğitip silahlandırarak düzenli orduya dönüştürdüğü Irak ve Suriyeli Kürtlerin, günü geldiğinde, aralarındaki çıkar çatışmalarını bir kenara bırakıp, Batılı devletlerin de desteğiyle birleşerek, savaşı Türkiye ve İran'a taşımaya karar vermeleri oldukça muhtemel.

BÖLGEDE TOPRAK GİDEREK ISINIYOR

Bu noktada, 500 kilometrelik bir ortak sınıra, binlerce yıllık devlet ve komşuluk geleneğine ve bölgenin en güçlü iki ordusuna sahip olan Türkiye ve İran'ın genelkurmay başkanları arasında gerçekleşen bu ziyaret, kısa bir süreç okumasıyla tarihi amacını ortaya koyuyor.

Bizler bu satırları yazarken, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Rusya Genelkurmay Başkanı Valeriy Gerasimov'un İdlib'deki durumu tartışmak için Türkiye'ye geleceğini açıkladı.

Bölgede toprak giderek ısınıyor...

Atlantik ve Avrasya güçleri arasında derinleşen çelişkiler, iki taraftan biri topyekün yenilgiyi kabul edene dek, çatışmanın, vekalet yoluyla da olsa süreceğini işaret ediyor.

Ancak bizzat ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) tarafından ortaya koyulan istatistikler, kurulan yeni ittifaklarla birlikte yükselen gücün hangisi olduğunu açık bir biçimde ortaya koyuyor.

***

İlgili haberler

(1) - İRAN GENELKURMAYI: IRAK'TAKİ REFERANDUM KABUL EDİLEMEZ

- PERİNÇEK-VELAYETİ GÖRÜŞMESİNDE NET MESAJ: İKİNCİ İSRAİL'E İZİN VERMEYECEĞİZ

(2) - TÜRKİYE, SURİYE MUHALEFETİNE MALİ DESTEĞİ KESTİ

(3) - ABD'NİN SURİYE HARİTASINDA DİKKAT ÇEKEN DETAYLAR

(4) - ABD, ALMANYA VE İNGİLTERE'DEN PEŞMERGEYE REKOR DESTEK!

https://www.aydinlik.com.tr/turkiye-rusya-ve-iran-arasindaki-askeri-trafigin-sifreleri-dunya-agustos-2017

 
a45UyF587661-170817113349 Oraj Poyraz At 0raj.p0yraz@neomailbox.net 0raj.p0yraz@neomailbox.net
2017/08/17  12:27 2  65  alelma@yahoogroups.com


 
--

? Turk ler Arap larin dinini kabul etmeden evvel de buyuk bir millet idi.
Arap dinini kabul ettikten sonra, bu din, ne Araplarin, ne ayni dinde bulunan Acemlerin ve ne de Misirlilarin vesairenin Turk lerle birlesip bir millet teskil etmelerine hicbir sekilde tesir etmedi.
.
Bilakis, Turk milletinin milli rabitalarini gevsetti, milli hislerini, milli heyecanini uyusturdu.
Bu pek tabii idi.
Cunku Muhammed in kurdugu dinin gayesi milliyetlerin fevkinde samil bir Arap milliyeti siyasetine muncer oluyordu.
Bu arap fikri ummet kelimesi ile ifade olundu.
Muhammed in dinini kabul edenler, kendilerini unutmaga hayatlarini Allah kelimesinin her yerde yukseltilmesine hasr etmege mecburdular.
Bununla beraber, Allah a kendi lisaninda degil Allah in Arap kavmine gonderdigi Arapca kitapla ibadet ve munacatta bulunacakti.
Arapca ogrenmedikce Allah a ne dedigini bilmeyecekti.
Bu vaziyyet karsisinda Turk Milleti bir cok asirlar ne yaptigini ne yapacagini bilmeksizin adeta bir kelimesinin manasini bilmedigi halde Kuran i ezberlemekten beyni sulanmis hafizlara donduler.


Rivayet olunduguna gore, Siddika-i musarun-ileyha bir kere ufak bir yastik, bir silte almisti.
Ustunde hayvan resimleri vardi.
Resulullah salla llahu aleyhi ve sellem bunu gorunce kapinin onunde tevakkuf buyurdu da iceri girmedi.
Aise radiya llahu anha bu sirada Resulullah in yuzunde siddet asari sezdim de:
- Ya Resula llah!
Allah a ve Allah in Resulune tevbe ederim.
Fakat bilmem ki ne kusur ettim, dedim.
Resulullah salla llahu aleyhi ve sellem:
Su yastigin burada isi nedir?
buyurdu.
Ben:
- Ya Resula llah!
Kah uzerine oturasin, kah yaslanasin diye senin icin istira ettim, diye cevab verdim.
Resulullah salla llahu aleyhi ve sellem:
- Bu suretlerin sahibleri kiyamet gununde muhakkak azab olunurlar.
Ve bu kimselere tahakkum ve ta ciz yollu : tasvir ettiginiz bu hayvanlari haydi diriltiniz bakalim?
denilir, dedi.
Yine Resulullah:
Sol bir ev ki, icinde suretler vardir, artik o eve Melekler girmez, buyurdu.

Sahih Buhari 980

Kur an daki Celiskilerin Gercek Nedenleri Hakkinda

Akilci bir okuyusla Kur an daki celiskili hukumlerin varligina tanik olanlarin kendi kendilerine soracaklari bir soru vardir: Tanri nin celiskili bir dille ya da tutarsiz bir mantikla konusabilecegini dusunmek mumkun olmadigina gore, celiskilerle dolu bir kitabi Tanri sozleri olarak kabul etmek mumkun olur mu? Eger celiskili hukumleri kapsayan bir kitabi Tanri sozleri olarak kabul edecek olursak, bu takdirde Tanri fikrini zedelemis olmaz miyiz? Bu tur bir soruyu yanitlamak amaciyla Kur an uzerinde inceleme yapacak olanlar pek muhtemelen su sonuca yoneleceklerdir ki, Kur an daki celismelerin nedenlerini Tanri da degil, kitabi hazirlayanlarda, daha dogrusu Muhammed in davranislarinda, mantiginda veyasam kosullarinda aramak gerekir. Bu yapilacak olursa gorulecektir ki, bir kisim celismeler onun gunluk siyasetinin gereksinimlerini, kendi icinde bulundugu kosullara uydurmaya calismasindan; bir kisim celismeler gucsuz durumdan guclu duruma gecmis olmasindan; bir kisim celismeler unutkanligindan; bir kisim celismeler ugradigi basarisizliklarinbasarisizligi ustlenmek zorunda kalmis olacakti; boyle bir durumda, cevresindekilerin Bu nasil peygamberdir ki. kendi amcasini bile Musluman yapamaz? seklinde konusmalarina neden yaratacak, mahcup durumda kalacakti. Musluman olmanin ozgur irade isi olmadigini belirtmekle, bu sorumlulugu sirtindan atmis olmayi, cikarlarina uygun bir is saymistir.

Musluman yapmaya calisip da yapamadigi diger kisiler hakkinda da Kur an in yukaridakine benzer ayetler koymaktan geri kalmamistir. Ornegin, Islam olmak istemeyen al-Nadir Ibn al Haris hakkinda, Allah diledigini saptirir, diledigini de dogru yola eristirir (Ibrahim Suresi, ayet 4) seklinde ayet yerlestirmistir. Yine bunun gibi Umeyye b. Ebi s-Salt (ya da Nu man b. S ay fi er-Rahib) hakkinda Tanri nin soyle konustugunu bildirmistir:

Ey Muhammed!.. Dileseydik onu ayetlerimizle ustun kilardik... Durumu, ustune vursan da, kendi haline biraksan da, dilini sarkitip soluyan kopegin dununu gibidir (Araf Suresi, ayet l.76).

Mekke doneminde daha henuz gucsuz bulundugu icin, zaman zaman kisileri kendi serbest iradelerine gore davranabilir ve bu davranislarinin sorumlulugunu yuklenebilirmis gibi durumlarda birakmayi, gunluk siyasetinin ereksinimlerinden saymistir. Eger Tanri ve peygamber buyruklarina uygun hareket edecek olurlarsa, cennetlere kavusacaklarini, etmeyecek olurlarsa cehennemi boylayacaklarini anlatmayi, o an icin isine gelir bulmustur. Cunku, bu ilk baslangic doneminde taraftarlarinin sayisi pek azdi; siddet usulleriyle ve kilic yoluyla insanlara hukmunu gecirebilecek yeterlilige henuz erismemisti/Bundan dolayidir ki, kisileri, irade ozgurlugu disindaki davranislara suruklemesi kolay olamazdi. Nitekim, Mekke doneminde (ya da Medine ye yeni gectigi zamanlarda) Kur an a koydugu hukumler arasinda, Herkese islediklerinin karsiligi odenir (Ahkaf Suresi, ayet 19) ya da Dileyen Rabbine giden yolu tutar... (Insan Suresi, ayet 29) ya da Ayetlerimizi yalanlayanlar, karanliklardakalmis sagir ve dilsizlerdir... (Enam Suresi, ayet 39) seklinde, irade ozgurlugune yer verirmis gibi gorunen buyruklar vardir.Ayni nitelikte olmak uzere Kur an olmayarak yerlestirmeyi ihmal etmedigi hukumler de (hadisler) vardir ki, bunlardan en cok bilineni Omer b. Hattab in rivayetine dayali su hadistir:

Amellerdin kiymeti) ancak niyetlere goredir. Herkesin niyet ettigi ne ise, eline gececek olan ancak odur. Artik nail olacagi bir dunya veya nikah edecegi bir kadindan dolayi hicret etmis kimse varsa, hicreti (Allah in ve Resulunun rizasina degil) sebeb-i hicreti olan seye muntehidir. (1)

Muhammed, bu tur buyruklari yerlestirerek, Mekke den Medine ye hicret (goc) etmek isteyenlerin, bu isi, Tanri nin ya da Resulu nun emriyle degil, kendi emriyle yapmis olacaklarini anlatmak istemistir. Dusunmustur ki, cennet nimetlerine konmak icin, kisiler kendiliklerinden Medine ye hicret edeceklerdir. Bu ve buna benzer hukumlerle su kaniyi yaratmak istemistir ki, kisi, kendi davranislarinin, kendi kararlarinin sorumlulugunu yuklenmistir: yani iyi bir is yapmissa, yaptiginin karsiligini alir, kotu is yapmissa cezasina katlanir; kendi istegiyle ve iradesiyle Musluman olacaklarsa cennetlere gidecektir, olmazlarsa cehennem azabini goze almis demektir. Yukaridaki hukumler (ve benzerleri) bu dogrultuda anlam tasir. Bununla beraber tekrar belirtelim ki, Mekke doneminde de, kisi iradesini hice sayan ve kisiye ozgurluk birakmayan, ornegin Musluman olup olmamanin ya da Kur an i anlayip anlamamanin, kisi iradesine degil, dogrudan dogruya Tanri iradesine bagli bir sey oldugunu gosteren hukumler koymamis degildir. Bunlar arasinda, Kur an i anlarlar diye (onlarin) kalplerine ortuler, kulaklarina da agirlik koyduk (Enam Suresi, ayet 25); Kur an okundugu zaman, seninle, ahrete inanmayanlarin arasina gizlice bir perde gereriz. Biz... Anlamamalari icin gonullerine perdeler gerer, kulaklarina agirlik veririz ve sen Kur an da Rabbini bir olarak andin mi, yuz cevirirler, uzaklasirlar senden (Isra Suresi, ayet 45-46); Allah kimidogru yola koymak isterse onun kalbini Islamiyete acar, kimi de saptirmak isterse... kalbini far ve $ikintili kilar (Enam Suresi, ayet 125) seklinde olan ayetler vardir. Yani Musluman olup olmamak kisilerin iradesine bagli degil, Tanri nin iradesine bagli bir seydir; Tanri, diledigi kimseyi Musluman yapar, dilemedigini yapmaz; diledigini saptirir diledigini saptirmaz; diledigine Kur an i okuyup anlama olanagini verir, dilemediginin de gonlune perde serip kulaklarina agirlik koyar ve boylece onun Kur an i okumasina ya da anlamasina engel olur. Soylemeye gerek yoktur ki, ozgur iradeyi yok sayan bu hukumlerle, ozgur irade ye yer verir gorunen yukaridaki hukumler celiski halindedirler.

Goruluyor ki, birinci Mekke donemindeyken yapabildigi tek sey, cennet vaatleriyle, cehennem korkutmalariyla ya da lanetlemelerle is gormekti. Islami kabul edecek olanlarin cennete alinip, oradaki guzel kizlara, yesil irmaklara, meyve ve sarap bolluklarina kavusacaklarini anlatmak uzere, Kur an a, Suphe yok ki cekinenlere bir kurtulus... ve murada eris var; bahceler, uzumler ve memeleri yeni sertlesmis yasit kizlar ve dopdolu kadeh... (Nebe Suresi, ayet 29-38; Araf Suresi, ayet 42 vd...) seklinde ayetler koyarken, kabul etmeyenlerin butun bunlardan mahrum kalip cehennem atesinde yakilacaklarina dair hukumler eklerdi. Bu sayede, Mekke nin genellikle en fakir, en cahil ve en basit insanlarindan bazilarini, kendi yakin akrabalarindan da bir iki kisiyi (ornegin, amcasinin oglu Ali ile kolesi Zeyd i) kendisine inandirabilmisti. Peygamberligini ilan edisinden iki yil sonra Ebu Bekir i ve biraz daha sonraki yillarda da onun oglu Abdurrahman i Musluman edebilmisti. Bu kisilerin, Islami ozgur irade yoluyla sectiklerini soyleyip baskalarina ornek kilabilmek icin Tanri dan, Herkese islediklerinin karsiligi verilir (Ah-kaf Suresi, ayet 19) seklinde ayetler indigini bildirmistir. Ve sanmistir ki, cehennem atesinden korunmak ve cennet nimetlerine konmak hevesiyle, kisiler, tipki Ebu Bekir ve oglu Abdurrahman gibi, kendiliklerinden Islam olacaklardir. Ancak, evdeki hesap carsiya uymamis ve dusundugu gibi olmamistir. En yakin akrabalari arasindan olup da, Mekke nin ileri gelenlerinden sayilanlarin cogu, ornegin Ebu Talib —ki amcasidir ve kendisine babalik yapmistir- ya da Ebu Leheb ve Ebu Cehl gibi kimseler Musluman olmamislardir; ona inanmamislar, onu peygamber aymamislardir. Amcasi Ebu Talib bile, ona en buyuk yakinligi gostermis, onu her turlu tehlikeye karsi korumus oldugu halde Islam olmamis, putperest olarak kalmistir. Onlari Musluman yapamamis olmak, Muhammed bakimindan prestij yikici bir basarisizlikti. Ve iste bu basarisizliginin Mekkeliler arasinda kendi aleyhine soylentiler yaratabilecegini ve bu soylentilerin kendi otoritesi bakimindan tehlikeli olabilecegini dusunerek, Kur an a, Musluman olup olmamanin Tanri nin dilegine, iradesine ve iznine bagli olduguna dair ayetler koymustur. Yani anlatmak istemistir ki, Tanri, kisinin bir seyi istemesini (ya da istememesini) diledigi zaman, kisi o seyi ister ya da istemez.(2)Daha baska bir deyimle Musluman olup olmamak ozgur irade isi degildir; kisi, kendi dilegiyle, kendi iradesiyle Musluman olamaz; meger ki, Tanri ona Musluman olma dilegini vermis olsun. Nitekim, Kur an da Allah dileseydi puta tapmazlardi (musrik olmazlardi...) (Enam Suresi, ayet 107) diye yazilidir. Bu dogrultuda olarak Tanri, kisileri soyle konusturtuyor:

Hidayetiyle hamdolsun! Allah bizi dogru yola iletmeseydi kendiligimizden dogru yolu bulacak degildik... (Araf Suresi, ayet 43).

Neden Tanri butun kullarini hidayete eristirip Musluman yapmaz? diye sorulacak olunursa, Muhammed, bunun cevabini Kur an a koydugu ayetlerle soyle veriyor: Cunku, Tanri cehennemi insanlarla dolduracagina dair kendi kendine soz vermistir (Secde Suresi, ayet 13) ve iste bu sozunu tutmak icin insanlardan bircogunu kafir kilip cehenneme atar. Cehennemin dolup olmadigini anlamak icin ikide bir cehenneme, Doldun mu? diye sorar. cehennemde ona, (Hayir) Daha var mi? der (Kaf Suresi, ayet 30). Bu nedenle Tanri insanlardan bir kismini kafir kilmaya devam. eder. Anlasilan o ki, Ebu Talib bunlardan biridir; yani Tanri ona, Musluman olma istek ve dilegini vermemis, onun kafir olarak canini almistir. Muhammed, bununla beraber, amcasindan gordugu iyilikler nedeniyle, onun sadece topuklarina kadar cehennem atesinde kavrulacagim, beyninin kaynayacagini bildirmistir.(3) Daha sonraki bir tarih itibariyle (yani Medine ye gectikten sonra) kafir olarak olenler icin (akraba dahi olsalar) magfirette bulunmanin yasaklandigina dair ayetler koyacaktir (Tevbe Suresi, ayet 113).

Goruluyor ki, Muhammed, Ebu Bekir in Muslumanligi kabul etmesi vesilesiyle Kur an a, Herkese islediklerinin karsiligi odenir (Ahkaf Suresi, ayet 19) ya da Dileyen Rabbine giden yolu tutar (Insan Suresi, ayet 29) diyerek Musluman olup olmamayi sanki kisinin istek ve iradesine bagliymis gibi gosterirken, Muslumanligi kabul etmeyen Ebu Talib in tutumu karsisinda, Allah kimi dogru yola iletmek isterse onun kalbini Islama acar; kimi de saptirmak isterse... kalbini iyice daraltir... (Enam Suresi, ayet 125; Kasas Suresi, ayet 56 vd...) seklinde ayet koymus, boylece celiskili iki hukmun Kur an da yer almasina neden olmustur.(4) Fakat, butun bu celiskilere neden olurken, bir de Tanri yi, hem bir yandan kisileri kafir yapan hem de diger yandan ceza/andiran , yani haksizlik, adaletsizlik yaratan olarak gostermis olmaktadir ki, bu da ayetlerin tumcelerinin tertipsiz bir sekilde duzenlemis olmasindandir. Cunku, yukaridaki ayetlerden her biri, ayrica kendi iclerinde, birbiriyle celismelidir. Ornegin, Enam Suresi nin 125. ayetini tekrar okuyalim:

Allah kimi dogru yola iletmek isterse onun kalbini Islama acar; kimi de saptirmak isterse... kalbini iyice daraltir. Allah inanmayanlarin ustune iste boyle murdarlik verir (Enam Suresi, ayet 125).

Goruluyor ki, burada, ilk iki tumceyle son tumce birbirleriyle celismekte; cunku, Tanri, diledigi gibi kisilerin kalbini daraltip kafir yapmakta, yaptiktan sonra da onu cezalandirmaktadir. Ayni seyi NahI Suresi nin 93. ayetinde gormekteyiz:

Allah dileseydi, hepinizi bir tek ummet kilardi; fakat o, diledigim saptirir, diledigini de dogru yola iletir. Yaptiklarinizdan mutlaka sorumlu tutulacaksiniz (NahI Suresi, ayet 93).

Burada anlatilan, Tanri diledigini dogru yola sokuyor, diledigini saptiriyor, sonra da onlari,, boyledirler diye sorumlu tutuyor. Zumer Suresi ndeki su ayet bir baska ornektir:

Allah kimin gonlunu Islama acmissa, o, Rabbinden bir nur uzerine olmaz mi? Allah i anmak konusunda kalpleri katilasmis olanlara yaziklar olsun! Iste bunlar apacik bir sapiklik icerisindedirler... Allah kimi de saptirirsa artik ona yol gosteren olmaz (Zumer Suresi, ayet 22-23).

Tanri, butun bu ayetlerde, birbirleriyle celisen tumcelerle buyruklarda bulunmaktadir: zira, bir yandan Ben diledigimi saptiririm, dogru yoldan uzaklastiririm seklinde konusuyor, sonra da bu sekilde saptirmis olduklarina Yaptiklarinizdan sorumlusunuz diyor! Bir yandan Allah i anmak konusunda kalpleri katilasmis olanlara yaziklar olsun... diyor, diger yandan kalpleri katilastiranin yine kendisi oldugunu bildiriyor!

Yine bunun gibi Muhammed, Kur an a, Sana ne kotuluk gelirse ken-dindendir (Nisa Suresi, ayet 79) ya da Inananlar... iste cennetler onlaradir (Araf Suresi, ayet 42) seklinde ayetler koyarak, Muslumanligi kabul edenlerin cennete, etmeyenlerin cehenneme gideceklerini bildirerek taraftar kazanacagini sanmis, fakat basarisiz kalip da cevresindekiler, (Muhammed peygamber degil) buyulenmis bir adamdir (Enam Suresi, ayet 7) seklinde konusmaya baslayinca, sorumlulugu Tanri ya yuklemek uzere, Allah dusseydi onlari dogru yolda toplardi (Enam Suresi, ayet 35) ya da Allah kimi dilerse onu saptirir ve kimi dilerse de onu dogru yola koyar (Enam Suresi, ayet 39) seklinde ve biraz yukarida belirttigimiz hukumlerle celiski yaratan ayetler koymustur.

Yine bunun gibi, putlara tapmanin ve Tanri ya es kosmanin cehennemlik bir sey olduguna dair, Kur an a, Allah a ortak kosan kimse derin bir sapikliga sapmis olur (Nisa Suresi, ayet 116) ya da Puta tapanlardan yuz cevir (Enam Suresi, ayet 106) seklinde ayetler(5) koymasina ragmen, henuz gucsuz oldugu donemde kisileri puta tapma geleneginden uzaklastiramayacagini anlayinca, basarisizligini ortmek uzere, bu kez, puta tapmanin Tanri dilegine bagli oldugunu bildirmis ve Kur an a su tur ayetler koymustur:

Allah dileseydi puta tapmazlardi (Enam Suresi, ayet 107).

Yine ayni sekilde, Kur an a. inanip inanmamanin kisilere kalmis bitis olduguna dair Kur an a ayetler koyarken, bu isin Tanri ya ait oldugunu bildiren ayetlere yer vermistir. Bunun nedeni sudur: ilk zamanlar Mekkeli Araplara Kur an i sundugunda, bunun Tanri sozleri oldugunu ve bu sozlere inanan kisilerin cennetlik olacaklarini soylemis ve Dileyen Rab-bine giden yolu tutar (Insan Suresi, ayet 29) seklinde ayetler koymustur. Ancak, bu soylediklerine pek az kimse inanmisti; bunlar genellikle Mekke nin fakirleri ve duskunleriydi; sirf cennete gitme hayaline kapilarak Islama girmislerdi. Buna karsilik inanmayanlar pek coktu; ozellikle Kureys in ileri gelenleri, Muhammed i, belli bir kitapla gonderilmis bir peygamber olarak ciddiye almamislar(6)Kur an i Tanri sozleri olarak tanimamislardir; soyle demislerdir:

Bu (Kur an) oncekilerin masallarindan baska bir sey degildir (Enam Suresi, ayet 25).

Boylece eski geleneklerine uyarak kendi ilahlarina tapmaya devam etmislerdir.Muhammed in Tanri dan geldigini soyledigi Kur an ! dinlemek bile istememislerdir. Ve iste onlarin bu sekildeki davranislarina karsi Muhammed, Kur an a, Ayetlerimizi yalanlayanlar karanlikta kalmis sagir ve dilsizlerdir (Enam Suresi, ayet 39) ya da ...zalimlerdir (Enam Suresi, ayet 21) seklinde ayetler koymus, cehennem tehditleri sa-vurmus, yine basari saglayamayinca, Eger onlar Kur an a inanmiyorlarsa, bunun nedeni Tanri dir; cunku, Tanri onlarin kalplerini kapamis, kulaklarim tikamistir seklinde su tur ayetler koymustur:

Kur an i anlarlar diye (onlarin) kalplerine ortuler, kulaklarina da agirlik koyduk (Enam Suresi, ayet 25).

Kur an okundugu zaman seninle ahrete inanmayanlarin arasina gizlice bir perde gereriz. Biz... anlamamalari icin gonullerine perdeler gerer, kulaklarina agirlik veririz ve sen Kur an da Rabbini bir olarak andin mi, yuz cevirirler, uzaklasirlar senden (Isra Suresi ayet 45-46). Dikkat edilecegi gibi bu ayetlerde, tehdit, korkutma var, fakat vurusmali saldiri isareti yok; cunku, dedigimiz gibi Muhammed, o tarihlerde henuz gucsuz durumdadir; siddet ve kilic yoluyla insanlari Islama sokmasina olanak yoktur. Boylece bir yandan Dileyen Rab-bine giden yolu tutar (Insan Suresi, ayet 29) ya da Sana ne kotuluk gelirse kendilidendir (NisaSuresi, ayet 79) diyerek ya da buna benzer ayetleri getirerek (7) kisileri, kendi eylemlerinden dolayi sorumlu kilmak isterken, yani Kur an ] Tanri sozleri saymanin ve okuyup anlamanin, kisi iradesine bagli oldugunu soylerken, diger yandan, bu soylediklerinin tam tersine, kisi iradesini hice sayar nitelikte olmak uzere, Kur an i anlamasinlar diye onlarin kalplerini perdeledik, kulaklarina agirlik koyduk (Enam Suresi, ayet 25) seklinde ayetler koymaktan geri kalmamis, boylece celiskili hukumlerin Kur an da yer almasina neden olmustur. Irade ozgurlugu konusundaki celiskiler dogrultusunda verilebilecek bir baska ornek, biraz yukarida degindigimiz gibi, Ebu Bekir ile oglu Ab-durrahman in Musluman olmalari olaylariyla ilgilidir. Hatirlatalim ki, Ebu Bekir, Muhammed in Islamiyeti yaymaya baslamasindan iki yil sonra Musluman olmustur. Olduktan sonra, oglu Abdurrahman i da Musluman yapmak istemistir; yapabilmek icin ona, eger Islama girecek olursa, oldukten sonra dirilip cennetlere kavusacagini soylemistir. Ancak, Ab-durrahman, babasinin ve anasinin israrlarina ragmen Islami kabul etmemis, direnmistir. Hem de kendisini Musluman yapmak istiyorlar diye onlara kafa tutmus, guya Of, artik yeter! seklinde konusmustur. Hatta Kur an in, masal kitabindan baska bir sey olmadigini soyleyerek onlarla alay bile etmistir. Onun bu direnisini goren Muhammed, Tanri nin gazabinin, onun (ve onun gibilerin) uzerinde oldugunu one surerek, Kur an a su ayeti koymustur:

Annesine, babasina Of ikinizden; benden once nice nesiller gelip gecmisken beni tekrar diriltimemle ini tehdit ediyorsunuz? diyen kimseye, anne ve babasi... Sana yaziklar olsun! inan, dogrusu Allah in sozu gercektir dedikleri halde, Bu Kur an otekilerin masallarindan baska bir sey degildir diye cevap veren kimse gibiler, iste onlar ... Allah in azap vaadinin aleyhlerinde gerceklestige kimselerdir (Ahkaf Suresi, ayet 17-18).

Fakat, az gecmeden Abdurrahman tutumunu degistirip babasinin yolundan gitmis, Islam olmustur: muhtemelen, cennetteki guzel hurilere kavusmanin pek kotu bir sey olmadigini dusunmus olmalidir! Ve iste Muhammed, gerek Ebu Bekir in ve gerek oglu Abdurrah-man m, kendiliklerinden Musluman olduklarini one surerek, putperest Araplara ayni yolu secmelerini bildirmis ve Islam olacak olurlara mutlaka cennetlere gireceklerini soylemis, Kur an a su turayetler yerlestirmistir:

...Islediklerinden oturu herkesin bir derecesi vardir; herkese islediklerinin karsiligi odenir (Ahkaf Suresi, ayet 19).

Basiniza gelen herhangi bir musibet, ellerinizle islediklerinizden oturudur... (Sura Suresi, ayet 30).

Iste orada herkes, dunyada yapmis oldugunu bulur (Yunus Suresi, ayet 21-30, 52).

islediklerinden oturu herkesin bir derecesi vardir. Herkese? islediklerinin karsiligi odenir. Kendilerine haksizlik yapilmaz, inkar edenler, atese sunulduklari gun, onlara, ...Dunyadaki hayatinizda sizin icin guzel olan her seyi harcadiniz... yoldan cikmanizin karsiliginda alcaltici bir azap goreceksiniz... (Ahkaf Suresi, ayet 19-20).

Dikkat edilecek olursa, bu ayetler, irade ozgurlugune yer veriyormus kanisini yaratacak anlamdadir. Ancak, kisinin, kendi davranislarinin sorumlusu olarak, cennete ya da cehenneme gidecegine dair gorunen bu hukumlere bakip da, Muhammed in irade ozgurlugunu tanidigini sanmak yanlis olur. Tekrar edelim ki, bu hukumleri, o, genellikle henuz guclu bulunmadigi birinci Mekke doneminde koymus, cennet ve cehennem usulleriyle kisileri Muslumanyapmanin yollarini aramistir Daha baska bir deyimle, onlari, bu ilk baslangic doneminde, sorumluluk duygusu icinde tutmustur ki, cehennem azabindan korksunlar ya da cennet hayalleriyle yogrulsunlar da Islam olsunlar diye.

Yukaridaki aciklamalardan anlasilacagi gibi, Muhammed, Islami kendi dilegi ve iradesiyle kabul eden Ebu Bekir (ve benzerleri) vesilesiyle dogru yola girmenin ozgur irade isi oldugunu ve bu sekilde davrananlarin cennetlere kavusacaklarini soylerken, Islama girmekten kacinan Ebu Talib (ve benzerleri) vesilesiyle dogru yolu secmenin ozgur iradeye degil, Tanri nin dilegine bagli bir is oldugunu bildirmistir.. Yine bunun gibi, Mekke doneminde henuz gucsuz oldugu icin, kisileri, kendi iradelerine gore hareket ozgurlugu icerisinde birakici nitelikte ayetler koyarken, Medine ye gecip de guclenince, irade ozgurlugunu kokunden yok edici ayetlere agirlik vermistir. Ozellikle, Musluman olmanin, kisi iradesine degil, esas itibariyle Tanri iradesine bagli oldugunu ve Tanri iradesinin cihat (kilic) yoluyla is gordugu temasini islemeyi, kendi gunluk siyasetinin gereksinimlerinden saymistir. Su bakimdan ki, Medine doneminde, cete saldirilari ve savaslar sayesinde guclenmeye ve bol miktarda ganimetler elde etmeye baslamisti. Bu basarilardan yararlanmak ve ganimetlerden pay almak amaciyla, Araplardan pek cogu .Musluman olmaya baslamislardi. Musluman olanlar, Biz Musluman olduk diyerek Muhammed i minnet altina sokma yolunu tutmuslardi; ikide bir onun basina bunu kakarlardi. Ve iste onlarin bu sekilde konusarak kendisini minnet altinda birakmalarini onlemek uzere, Muhammed, onlari Musluman yapanin Tanri oldugunu soylemis ve Kur an a su tur ayetler koymustur:

(Ey Muhammed!) Onlar Islama girdikleri icin seni minnet altina sokuyorlar. De ki, Muslumanliginizi benim basima kakmayin... Bilesiniz ki, sizi imana erdirdigi icin asil Allah size lutufta bulunmustur (Hucurat Suresi, ayet 17).(8)

Ve iste hep buna benzer nedenler yuzundendir ki, Muhammed, birbiriyle celiskili ayetlerin Kur an da yer almasina neden olmustur. Daha baska bir deyimle, irade ozgurlugune yer verir gorunurken ya da boyle bir ozgurlugu yok bilirken, hep kendi gunluk siyasetinin gereksinimleri dogrultusunda is gormustur.

Dipnotlar;

1)Sahih-i..., Hadis No. l, c.I, s.I.

2)Elmalili Haindi Yazir, age, c.7, s.5626 vd.

3)Sahih-i..., Hadis no. 665, c.4, s.533: ayrica bkz. Sahih-i..., c.IO. s.54 vd.

4)Bunu yaparken Ebu Talib i Tanri nin hidayetine layik girmedigi kisiler arasina kalmaktan ve cehennemlik saymaktan geri kalmamistir. Yukaridaki ayete sunu koymustur: Al/ali diledigi kisiyi hidayette kilar. Ve o, hidayete layik (ilanlari cok iyi bilir (Kasas Suresi, ayet 56) . Bu konuda bkz?. Sahih-i.... Hadis No. 1548-1549. c.IO. s.52-53.

5)Furkan Suresi, ayet 3; Tevbe Suresi, ayet 28. 114; Kasas Suresi, ayet 62-74; Nisa Suresi, ayet 50. 51. 116 vd...

6)Aralarinda konusurlarken buyulenmis bir adam oldugunu dusunerek Muhammed e bir melek indirilmelidegil iniydi? (Enam Suresi, ayet 7); Rabbinden Muhammed e bir belge indirilseydi ya (Enam Suresi, ayet 37) dediklerini soyluyor Muhammed.

7)Ayrica Rad Suresi nde, Allah:., gonluyle kendisine yone/enleri... dogru yola sevk eder (Rad Suresi, ayet 27) diye yazilidir.

8)Bu konuda bkz. Elmalili Hamdi Yazir, age. c.6, s.4467. 276
https://kuranelestirisi.wordpress.com/2011/12/20/kurandaki-celiskilerin-gercek-nedenleri-hakkinda/


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/

BitCoin URL: 16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder