27 Ağustos 2017 Pazar

ORHAN ÖZKAYA : SUDAN’DAN TOPRAK KİRALAMANIN ACI GERÇEĞİ…



ORHAN ÖZKAYA : SUDAN'DAN TOPRAK KİRALAMANIN ACI GERÇEĞİ…

27 Ağustos 2017

Kılıçtaroğlu'nun "Adalet Kurultayı"ndaki konuşmasında, "Ülke topraklarını satıp, tarımı bitirirken, Sudan'dan toprak kiralanması anlaşılır bir durum değildir!" diye eleştirmesi ve bu kiralamanın tohum ve pancar üretimi için yapılmasını dile getirmesi ülkenin küresel tekellerin elinde ne hale getirildiğinin somut açıklamasıdır.

Aslında böyle bir yalın gerçeği, gecikmeyle bile olsa dile getirmesi, halkımız adına bir kazanım sayılır.

Ülke toprakları yabancı kartellere, şirketlere satılarak, tarım yok edilirken; Sudan'dan 3 Mayıs 2012'de İstanbul büyüklüğünde arazi kiralamak yürek yakıyor.

AutoResizeImage.https://i1.wp.com/i.milliyet.com.tr/YeniAnaResim/2016/06/23/fft99_mf7235689.Jpeg

Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM), Sudan'daki arazilerden toprak numuneleri alarak Türkiye'de analizleri yapması, işin kamuya dönük bir uygulama olduğunu çağrıştırsa bile, gerçekte bu arazilerin özel sektör için ve araziler üzerin de özel çiftlikler kurulmasının hedeflenmesi, işlerin yine yandaşlar için tezgâhlandığını ortaya koyuyor.

Bakanlık anlaşmaya gerekçe olarak bazı ürünlerin "Türkiye'de yetiştirilemiyor" olmasını gerekçe gösteriyor. Oysa gerçekler çok farklı…

Pancar ve tohum küresel şirketlere teslim

Sudan'da yetiştirilmesi planlanan ürünlerin hepsi Türkiye'de yetiştirilebiliyor. Pamuk ve pancarın da aralarında bulunduğu bazı ürünlerin ithal edilmesinin gerekçesi aslında üretime konan kota olduğu çok açık…

Bunun bahanesi olarak da AB müktesebatlarına sarılmak, ülke yönetiminin bir türlü AB'den kopamadığının kanıtı… Önemli gerekçelerden birisi de Sudan'daki işçiliğin ve sulama giderlerinin maliyetinin düşük olması. Bu durum da, Türk tarımının ölmüş olduğunun tescili anlamına geliyor.

Ülkenin tarım topraklarını yabancı küresel şirketlere;kartellere, Cargillere satarak bitirip, köylüyü ve çiftçiyi banka kredilerinin tutsağı yaparak haciz ipotek altında inleten bir iktidardan beklenecek hiçbir çözüm olamaz.

Hazırlanan raporları yok saymak

Mersin CHP Milletvekili Vahap Seçer'in Kılıçtaroğlu'na "Tarımda Muhteşem Düşüş" başlıklı verdiği rapora göre durum içler acısı olarak belirlenmekte.AKPdöneminde, tarımdan kaçış başladı, tarım sektörünün payı sürekli düştü, tarım alanları azaldı, çiftçinin geliri düştü, borcu arttı…

İşte Seçer'in raporundaki tarımda çöküşün ayrıntıları: " 1-) AKP'nin iktidara geldiği 2002'de Türkiye'de tarım istihdamının oranı yüzde 34.9 olurken 2011 yılında bu oran yüzde 25.5'e geriledi. 2-)

Sektörün milli gelirdeki payı 2002'de yüzde 10.3 olarak belirlenirken 2012'de yüzde 8'e düştü. 3-) 2002 yılında tarımın gayri safi milli gelir içindeki payı yüzde 10.3 iken AKP iktidarı döneminde yüzde 7.6' ya kadar geriledi. 4-)

2002 yılında bir litre mazot 1 TL, bir kilogram buğdaysa 35 krş. İdi…5-) Mazot fiyatları AKP döneminde yüzde 285 oranında arttı. 6-) 2012'de toplam tahıl üretimi bir önceki yıla göre yüzde 5 azaldı. En hızlı düşüş yüzde 7.8 oranıyla buğday üretiminde gözlendi. 7-)

AKP döneminde 19.9 milyon ton buğday ithal edilip karşılığında 5.8 milyar dolar ödendi. 😎 Aynı dönemde mısır ithalatının 6.7 milyon ton, çeltikteyse 2.5 milyon ton ithalat yapıldı. 9-) Destekleme ödemeleri 2006 yılında çıkan yasa hükmüne göre yanlış ve eksik ödendi.

Çiftçilere yaklaşık 36.2 milyon TL eksik ödeme yapıldı. 10-) Kurbanlık ithalatını da ilk kez gerçekleştiren AKP iktidarı oldu. 2010-2012 döneminde ithal hayvana ödenen tutar 6.2 milyar dolara ulaştı.

Tohumculuğu dahi yabancıların eline bırakarak, ABD ve AB dayatmalarıyla kendi yerli tohumculuğu yok edip, 5553 sayılı yeni Tohumculuk Yasası'yla İsrail'den GDO'lu tohum alan, halkın sağlığını hiçe sayan bir anlayıştan ülke lehine bir şey beklenemez."

Vahap Seçer' in konuya ilişkin raporu ve saptamaları gündem oluşturmamış, yetkililer bildiklerini okumuşlar idi. Sudan'dan alınan topraklar büyük şirketlerin işine yarayacak, halk ve küçük çiftçi yine bu şirketlerin insafına kalacak.

Bu şirketler yabancı tekellerin ortaklığı ile ve ABD ve AB'nin taşeronu haline gelecek. Aslında Sudan gibi Afrika'nın yoksul ülkelerinin kurtuluşunun reçetesi; Çin ve Rusya'nın Afrika'ya yaptıkları karşılıksız ve bağımsızlığa dayalı işbirliğinin gelişerek sürmesi… Afrika halklarının ayağa kalkmalarının en büyük çıkış yolu bu sayılır.

Toprak kiralamak açlığa teslim olmaktır

İktidar, ülke topraklarını yabancılara ve yerli küreselci işbirlikçilere satarak, çiftçi ve köylünün ölüm fermanı olarak nitelenen bir anlaşmayı Sudan'la imzalamayı içine sindirmiş görünüyor.

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Sudan Tarım ve Sulama Bakanlığı ile anlaşarak 5 milyon dönüm yani 5 bin kilometre kare büyüklüğünde bir araziyi tarım üretimi yapmak amacıyla 99 yıllığına kiralamış bulunuyor. Bu da 5289 km2.yüzölçümü büyüklüğünde olan İstanbul demektir.

Üretime, sözde AB müktesebatı dayatılarak kotalar uygulanması; tarımdan vazgeçilmesi, ülke kaynaklarının ve üretiminin yıkılması gelinen noktanın ne kadar çıkmaz içerisine saplandığını ortaya koyuyor.

Böyle kiralama yoluna başvurulması milli tarım politikasına en büyük darbe sayılır. Aslında milli bir uygulama içerisinde kalan hiçbir kurum ve kuruluş bırakılmamışken, böyle bir beklenti içerisinde olmak ütopik bir özlem sayılır.

Yabancı bir ülkede toprak kiralamak, ülke tarımını bitirerek ülke halkını açlığa terk etmek ve çiftçiyi, köylüyü ortadan kaldırmak anlamını taşır…

Büyükşehir Yasası küresel dayatmadır

Zaten AB dayatmalarıyla köyler mahalle statüsüne getirilerek, köylü nüfus ortadan kaldırıldı; mahalleli yapıldı… Yani Atatürk'ün dava arkadaşı, cephe ve siper dostu köylü ortadan kaldırılarak, ülkenin en stratejik üreticisi yok edildi.

Kotaya tabi tutulan pamuk, pancar, tütün başta olmak önemli stratejik ürünler üretim dışına itilirken, sebze ve meyve üretileceği açıklaması yapmak gerçeği gizlemek demektir.

Ülke tarımını küresel ekonomik uygulamalarla yabancı şirketlerin eline, mülkiyetiyle birlikte teslim etmek ve köylüyü, çiftçiyi banka kredileriyle; yüksek maliyet ve girdi artışlarıyla tüketerek yok ettikten sonra, böyle geçici ve geçersiz çözümlere başvurmak, gelinen noktanın ne kadar acı olduğunu ortaya koyuyor.

Patates, soğan ithalinden sonra domates ithal eder hale gelinmesi, Yunanistan'dan pamuk, Virjinya'dan tütün ithal edilmesi, kendi tütünümüze, üreticimize ve Tekel'imize ihanetten başka bir şey değildir.

Uruguay'dan büyükbaş hayvan ithali ve Gürcistan'dan, yerli ineklerimizin bile burun kıvırdığı saman almayı, iktidarın bölge Milletvekillerinin basın açıklamalarında, "Saman ithal yasağı kalktı…" diye övünçle dile getirmesi insanın yüreğini burkuyor. Bu aslında tarımın hayvancılık kolunun yok edildiğinin tescili anlamını taşıyor.

Büyükşehir Yasası, köylüyü tüketici duruma düşürerek,borç batağına terk etti… Köylü üretim araçlarını, arazilerini, tarlalarını, banka ipotekleriyle elden çıkarmakta, kent varoşlarına göç etmekte ve küresel şirketlerin tüketim ekonomilerinin elinde tutsak olarak kalmaya devam etmekte…

Böylece yoksulluğun pençesinde büyük bir oy deposu, siyasal malzeme aracı haline dönüşmekte. Kaderciliğin dinsel malzemesi olarak istismara açık hale gelmekte… Yoksulluk "alın yazısı, fıtrat" sayılmakta…

Bütün bu durumları önlemenin yegâne yolunun, mülkiyeti ile birlikte yabancı küresel vampirlerin eline düşmüş olan KİT'lerin tekrar geri alınması ve özelleştirmelerin tümünün iptal edilerek, halka verilmesinden geçtiği gerçeğidir.

İşte o zaman Atatürk'ün ülkesi olma onuru yeniden kazanılmış olur. Bu da, böyle kurultaylarda gündemi "Altı Ok" la belirlemek ve böyle bir mutluluğu halkla paylaşmak demektir.

https://1923turkcelil.wordpress.com/2017/08/27/sudandan-toprak-kiralamanin-aci-gercegi/


a45UyF587661-170827211927 Oraj Poyraz oraj.poyraz@openmail.cc
2017/08/27  23:27 2  65  alelma@yahoogroups.com


 

. . . . . .
Dunyada oturarak basariya ulasan tek canli tavuktur.

Anonim

Kalp vs beyin
A RAF 179
Andolsun, biz cinler ve insanlardan bircogunu cehennem icin yaratmisizdir.
Onlarin kalpleri vardir, onlarla kavramazlar; gozleri vardir, onlarla gormezler; kulaklari vardir, onlarla isitmezler.
Iste onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da saskindirlar.
Iste asil gafiller onlardir.
ISRA 46.ayrica, onu anlamamalari icin kalplerine bir kapalilik ve kulaklarina bir agirlik veririz.
Sen, Kur an da rabbinin birligini yadettiginde onlar, canlari $ikilmis bir vaziyette, gerisin geri donup giderler.
EN AM 25.onlardan seni (okudugun Kur an i) dinleyenler de vardir.
Fakat onu anlamalarina engel olmak icin kalplerinin ustune perdeler, kulaklarina da agirlik verdik.
Onlar her turlu mucizeyi gorseler bile yine de ona inanmazlar.
Hatta o kafirler sana geldiklerinde: bu Kur an eskilerin masallarindan baska bir sey degildir diyerek seninle tartisirlar.
BAKARA 97.de ki: cebrail e kim dusman ise sunu iyi bilsin ki Allah in izniyle Kur an i senin kalbine bir hidayet rehberi, once gelen kitaplari dogrulayici ve muminler icin de mujdeci olarak o indirmistir..
TEGABUN 11.Allah in izni olmaksizin hicbir musibet isabet etmez.
Kim Allah a inanirsa, Allah onun kalbini dogruya goturur.
Allah her seyi bilendir.

Mine Sogut : AKP nin secim sarkisi Bismillah , muhalefetinki de Illallah


Dunyayi asirlardir coktanrili arkaik dinlere mitoloji ; tektanrili yakin zaman dinlerine inanc degeri bicen bir akil yonetiyor.

O yuzden kalabaliklarin hala gokten bir koc indirildigine inanip kurban kesiyor ve bayram yapiyor olmalarinda yadirganacak bir taraf yok.

Dunyayi yonetmeye talip olmayan ve inatla gercegi arayan supheci akil, dunyayi yonetmeye hevesli ve gucunu gercegi sonuna kadar yadsimaktan alan dogmatik akil karsisinda zayif kaliyor.

Cunku masallar gerceklerden daha etkileyicidir ve kalabaliklar masallara kolay kanarlar.

Buna ragmen gercekler masallardan daha belirleyicidir.

Dogmatikler dunyayi okuzun ya da gokten inen bir kocun boynuzlarinda dondure dursunlar; o bildigini okur ve bir basina uzay boslugunda doner durur.

Kutsallara inanmakta israrci kalabaliklar artik dunyanin yuvarlak oldugunu kabul etmek zorunda kalsalar da bu bosluk meselesi onlarin hic hosuna gitmez.

Bos inanclar olsun, gelenekler olsun ellerine ne gecerse onlarla bu boslugu doldurmaya calisirlar.

Ebedi ve ezeli bir Tanri ya ikna olurlar da varolusun kulliyen ebedi ve ezeli olabilecegi varsayimina katlanamazlar.

Sonsuzluk...

Belirsizlik...

Rastlantisal var oluslar, rastlantisal yok oluslar, evrimler, donusumler...

Tum eski dinlerin bir cikis ve bitis tarihinin olmasi...

Tanri nin bir fikir olarak insanligin cok ileri asamalarinda ortaya cikmasi...

Evrenin sonsuz, zamanin gorece olmasi...

Tum bu bilimsel gercekler bir onceki yazida bahsettigim suskunluk sarmalinda erir gider.

Cunku gercek, her konuda ama en cok inanc konusunda huzur kaciricidir.

Kalabaliklar inanirken inanca kuskuyla bakan azinliklar ve inanmayanlar alacaklari tepkilerden korkar ve susarlar.

Bu suskunluktan ve korkudan guc alan kalabaliklar da kendilerinin evrimleserek degisen, seviserek ureyen ve siddetten beslenen bir canli turu olarak tanimlanmasina pervasizca karsi cikarlar.

Onlar bir yilana kanan Adem le Havva nin gunahkar torunu, birbirini olduren Habil le Kabil in cani kardesidirler ve Tanri ya kurban ettikleri koc sayesinde gunahlarindan ve cinnetlerinden arinacak, sirat koprusunu gecip cennete gideceklerdir.

Obur dunyaya ait bir kusursuzluk olarak istahla tarif ettikleri cenneti bu dunyada neden yaratamadiklarinin sorgulanmasi islerine gelmez.

Iclerindeki kotulugu seytanin varligina atfederek ve Tanri nin merhametine siginarak yasarlar; inancsizlari da yine ayni Tanri nin atesine atarlar.

Kutsal kitap ustune kutsal kitap yazarlar.

Kalabaliklar kendilerini basi sonu belli kurgulanmis bir hikaye icinde goremezlerse, guvende hissedemezler.

Cinayetleri ve suclari ve kavgalari ve dusmanliklari inanc kiliflarinda saklaya saklaya soydan soya bir meziyet gibi aktarirlar.

Varolus efsaneleriyle hayatlarini kutsallastiranlarin...

Dini masallari bilimsel gerceklere ve sorgulamalara tercih edenlerin...

Gokten bir koc indigine inananlarin...

Gerceklerle masallar arasindaki koprude aslinda ne muhtesem hikayeler anlatildigini hic umursamayanlarin...

Iste tum bunlarin nabzina gore serbet veren iktidarlar da bu cehalet atina yular takip kalabildikleri kadar uzun sure iktidarda kalirlar.

O yuzden AKP nin secim sarkisi Bismillah olmalidir.

Muhalefetinki de Illallah ...

http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/375735/Bismillah-ve-illallah.html#


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/

BitCoin URL: 16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder