22 Şubat 2013 Cuma

15-Selcan Taşçı: Kan emiciliğin yakın tarihi

 

Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi

Ey Türk Gençliği!

Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!

 

 

Mustafa Kemal Atatürk
20 Ekim 1927

Açıklama: http://www.ataturkungencligehitabesi.com/ata_imza.gif

 

Atatürk'ün Bursa Nutku

"Türk genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir.
Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır.
Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.
Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, 'Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır.' demeyecektir.
Elle, taşla, sopa ve silahla;nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.

Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır.
Genç, 'Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir.' diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır.
Mahkeme onu yargılayacaktır.
Yine düşünecek, 'Demek adliyeyi ıslah etmek, rejime göre düzenlemek lazım.' diyecek.

Onu hapse atacaklar.
Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haklı ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek.
Diyecek ki, 'Ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım.
Araya girişimde ve eylemimde haklıyım.
Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir.'

İşte benim anladığım Türk genci ve Türk gençliği!"

*Mustafa Kemal Atatürk'ün, 5 Şubat 1933 günü Bursa'da yaptığı nutuktur

 

Evet başbakana soralım.
Kan emici vampir dedikleri kimler?
Bir de dökülmüş bunca kanın üstünden atlayıp vampirle uzlaşmak ne demektir?

Oraj POYRAZ

Selcan Taşçı: Kan emiciliğin yakın tarihi

Tayyip Erdoğan partisinin son grup toplantısında "PKK ile vuslat"a mani olmaya kalkışan "hadsiz"lere, "Allah aşkına bu nasıl bir kan davasıdır, bu nasıl bir kan sevdasıdır, bu nasıl bir vampirlik, nasıl bir vicdansızlıktır. Bizim terör karşısında taviz verdiğimizi söyleyenlere sesleniyorum; Hangi tavizi verdiğimizi, hangi geri adımı attığımızı açıklamayan müfteridir, namerttir" diye hadlerini bildirdi ya…
Arkadaşlarımız, MHP'lileri, CHP'lileri, şehit ailelerini, gazileri, katillerle "kanka" olmayı sindiremeyen herkesi; sizi, bizi, hepimizi, "müfteri", "namert" yaftasından kurtaracak bir çalışma yaptı ve bu milletin kalbinde hâlâ kanayan "derin yara" dan süzülen kan damlalarını takip ederek hem "vampirlerin", hem "vampirliğin", hem "kan sevdasının", hem "vicdansızlığın", hem de bütün bunlar karşısında "atılan geri adımın" ne olduğunu cümle aleme "hatırlattı" (Bilmediği şey değildi çünkü. Bu "akgüvercinleşme" sendromu balık hafızası illetinin sonucuydu).
Bu yazıyı internetten okuyanlara hiç vakit kaybetmeden en yakın gazete bayiine gidip bir Yeniçağ almalarını ve gazetenin dördüncü sayfasını keserek, evlerinin, işyerlerinin vicdanlarının menzili dahilindeki bir köşesine asmalarını tavsiye ederim.

*** ^^^^^ - vvvvv

Ne mi var o sayfada?
22 Ocak 1987'de, PKK'nın, Hakkâri'ye bağlı Ortabağ'da soba içine koyduğu bombalarla katlettiği 8 köylü var…
20 Haziran 1987'de, PKK'nın, Mardin'in Ömerli ilçesine bağlı Pınarcık'ta katlettiği 6'sı kadın, 16'sı çocuk 30 köylü var…
9 Temmuz 1987'de, PKK'nın, Mardin'in Midyat ilçesinde katlettiği 16'sı çocuk, 31 kişi var…
18 Ağustos 1987'de, PKK'nın, Eruh'a bağlı Kılıçkaya köyünde katlettiği 23 kişi var…
29 Mart 1988'de, PKK'nın, Eruh'a bağlı Yağızoymak köyünde boğduğu 9 çoban var…
22 Mart 1990'da, PKK'nın Elazığ'da katlettiği 9 mühendis var…
16 Nisan 1990'da, PKK'nın, Elazığ'da katlettiği 4 öğretmen var…
11 Haziran 1990'da, PKK'nın, Şırnak'ın Güçlükonak ilçesi Çevrimli köyünde katlettiği 12'si çocuk, 7'si kadın 27 kişi var…
14 Temmuz 1991'de, PKK'nın, Kahramanmaraş'ın Çağlayancerit ve Pazarcık ilçelerinde katlettiği yine aralarında çocukların da bulunduğu 9 kişi var…
11 Haziran 1992'de, PKK'nın, Bitlis'in Tatvan ilçesinde minibüs tarayarak katlettiği 13 kişi var…
27 Haziran 1992'de PKK'nın Silvan'ın Yolaç köyünde camide namazdan kaldırıp taradığı 10 kişi var…
1 Ekim 1992'de, PKK'nın Bitlis'in Cevizdalı köyünde katlettiği 30 kişi var…
22 Ekim 1992'de, PKK'nın Malazgirt'teki Dedebağ köyünde katlettiği 12 kişi var…
5 Temmuz 1993'te, PKK'nın Erzincan'ın Başbağlar köyünde katlettiği 33 kişi var…
18 Temmuz 1993'de PKK'nın, Van'ın Bahçesaray ilçesine bağlı Sündüzlü yaylasında katlettiği 24 kişi kişi var…
25 Ekim 1993'te, PKK'nın Erzurum'da Çat ilçesine bağlı Yavi beldesinde katlettiği 35 kişi var…
5 Ağustos 1995'te, PKK'nın Hatay'ın Hassa ilçesine bağlı Akbez beldesinde katlettiği 3'ü çocuk 8 kişi var…
23 Nisan 1996'da PKK'nın, Kahramanmaraş'ın Ekinözü ilçesinde katlettiği 3 öğretmen var.
13 Mart 1999'da, PKK'nın İstanbul Kadıköy'de katlettiği 13 kişi var…

*** ^^^^^ - vvvvv

Ne mi var o sayfada?
Yüzünün hiçbirinizin zihninden silinmediğine inandığım, beyaz kundağı karnını delen kurşun yarasından süzülen kana bulanmış o bebek var…
Kafatası ikiye ayrılmış çocuklar var; kurşunlanmış, kesilmiş, doğranmış, yakılmış…
Son nefesini verdiği yere beyni akmış çocuklar…
El kadar bedenlerinden kan gölleri dolup taşan çocuklar…
Abilerinin elini sımsıkı tutmuş, annelerinin koyunlarına girmiş ama caniliğin pençesinden kaçamamış çocuklar…
Çırılçıplak bedeni parçalanmış kadınlar var; gözleri, yüzleri oyuk oyuk…
Kolu bacağı kopmuş adamlar var…
Fotoğrafları dahi hâlâ yanmış insan eti kokan, küle dönmüş bedenler var…

***

Ne mi var o sayfada?
PKK'nın, Amerika'dan, İngiltere'den, Almanya'dan, Rusya'dan, Çekoslovakya'dan, İspanya'dan, Macaristan'dan, Bulgaristan'dan, Çin'den aldığı (kaydedilebilen) 4 bin 500 AK-47 kaleşnikof, 5 bin 713 tüfek, 2 bin 885 tabanca, 3 bin 490 el bombası, 11 bin 568 mayın ve roketatarlarla işlediği cinayetler var…

***

(Kimmiş vampir;
Milletin kanını içenlerin burnundan getirilmesini isteyenler mi yoksa o kanı içenler, "barış" yemeklerinde kan dolu kadehlerle çin çin yapma yarışına girişenler mi?)

***

Ne mi var o sayfada?
Kan!
Erdoğan "Hangi geri adımı atmışız?" diye soruyor ya, işte onun cevabı var!
Yaşanmamış saydığı, ayağına bulaşmasından korkar gibi üzerinden atladığı kan!
Bu kanı bedelini ödetmeden orada öylece bırakmak "vampir"lere "helal" etmek demek değil midir?
İnsanoğlu için bu insanlık dışılıkla "barışabilmek"ten geri adım mı olur? ^^^^^ - vvvvv

Anadolu'da "bozkurt" yokmuş!

Büyük Türk Milliyetçisi(!) Mümtaz'er Türköne "Türk'ü şanlı bir milletin adı olmaktan çıkartıp, Bozkurt'la, Ergenekon'la, Kürşad'la, Ötüken ormanlarıyla -bu topraklarda bin yıl boyunca var olmayan sembollerle- bir etnik grubun kimliğine kim dönüştürdü? Soruyorum, bu koca millete bu oyunu kim yaptı?" diye sormuş dünkü yazısında.
Ciddiye alıp cevaba tenezzül edecek değilim. Ben de bir tek soruyla yetineceğim:
Anadolu'nun orta yerinde Niğde'de Sungur Bey Camii'nin, Kayseri'de Bünyan Ulu Camii'nin taç kapılarındaki "kurt başı" motifleri "bin yıldır" adeta bir mühür gibi, adeta "bu toprakların" kimlik kartı gibi dururken "bozkurt"un ve Türk Mitolojisinin diğer öğelerinin Anadolu insanına, Mehmed Emin Yurdakul, Ahmed Ferit Tek, Ahmet Ağaoğlu gibi milliyetçi aydınların 1912 yılında oynadığı (ve elbette Atatürk'ün de desteklediği) bir oyunla (Türk Ocağının kuruluşu) benimsetildiğini savunabilmek için ne gerekir; gaflet mi, ihanet mi, cehalet mi?

a45UyF587661-201302221317-15
^^^^^ - vvvvv


--
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Yagmurlardir zambaklari buyuten, gok gurultuleri degil.

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Ben,Manevi Miras olarak,
Hicbir Ayet, hicbir Dogma,
Hicbir Donmus ve kaliplasmis Kural birakmiyorum.
Benim Manevi Mirasim Bilim ve Akildir...

K.Ataturk


Daha gun o gun degil, derlenip durulmesin bayraklar.
Dinleyin, duydugunuz cakallarin ulumasidir.
Saflari siklastirin cocuklar,
Bu kavga fasizme karsi, bu kavga hurriyet kavgasidir.

Nazim Hikmet Ran

"Tanri kotulukten ve acidan korumak istiyor mu?
Fakat bunu yapmaya gucu mu yok?
Eger yoksa, O gucsuz, ya da kesinlikle her seye gucu yeten degildir.
Her seye gucu yeten fakat istemeyen mi?
Eger oyle ise , O kotudur, ya da kesinlikle tum iyilik degildir.
O, ne gucu yetiyor, ne de istemiyor mu?
O zaman. O'nu Tanri diye cagirmak sacma olur.
O, hem gucu yetiyor hem de istiyor mu?
O zaman kotuluk nereden geliyor?"

(Istencin Ozgur Secimi Uzerine. Giris.)
EPICURE

Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com

Ayrilmak isterseniz de:
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com

Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder