Emekli Albay Erdal Sarızeybek "sunuş" yazısında bu kitabı yakın tarihimizin karanlıklarını aydınlatabilmek için yazdığını söylüyor... Sonra da ekliyor:
"Bu ne bir romandır, ne de anı... Sade bir yaşamdır!"
O yüzden kitabın türünü yazdığım bölüme ben de "sade bir yaşam" ifadesini koymayı tercih ettim.
Özellikle Kürt sorunu ve terörle mücadele konusundaki birikimlerinden bugüne kadar sıklıkla yararlandığım yazar, bu kitabında meslek hayatının detaylarına yer vermiş...
Örneğin, onun kısa bir süreliğine de olsa "diplomaside" çalıştığını bu kitap sayesinde öğrendim.
Sarızeybek her kitabında olduğu gibi bu kitabında da Türkiye'yi anlatıyor. Ancak anılarının ve dünyaya bakışını şekillendiren Şeyh Edebali'nin sözleri eşliğinde...
Kitap, Edebali'nin, "Ey Oğul! Haklı olduğun mücadeleden korkma! Bilesin ki atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli derler" sözleriyle başlıyor ki... Ben de bu sözleri çok seviyorum.
Arınç'la başlamış...
Kitapta Bülent Arınç'la ilgili öyle bir bölüm var ki, hayli çarpıcı... Bölüm çok uzun olduğu için alıntılar yaparak yayınlıyorum:
"Her şey Temmuz 2003'te, Bülent Arınç'tan gelen bir telefonla başladı. O TBMM Başkanı, biz Manisa İl Jandarma Komutanı bir albay... O sordu biz cevap verdik ama bu telefon sonrasında bütün hayatımız değişti. Hatırlayınız: Manisa'da annesine ait bir evin jandarma tarafından aranmak istendiğine ilişkin haberler kamuoyuna açıklandığında, Arınç'ın önce ekranların karşısına geçerek, 'O albaya soracaklarım var' demesi ama ardından geri çekilmesiyle biz siyasetin ve hukukun hedefinde bulduk kendimizi...(...)
Savcı Öz'le sürmüş!
Savcı Zekeriya Öz'le karşı karşıya getirildik. 30 Nisan 2008'de bizi tanık sıfatıyla çağırdı. İstanbul Levent'teki bürosunda iki saat sorguladı ancak ifademizi tutanağa geçirmedi ve bizi mağdur etti. Aslında bu bir tuzaktı. Psikolojik baskı yaratılıp bizden Türk Ordusu aleyhine ifade vermemiz istenmişti. İfademiz tutanağa geçirilmeyerek de yanlı medyanın kara propagandasına zemin yaratılmaya çalışılmıştı. Ama bu tuzağa düşmemiştik.(...)
26 Mart 2009'da Adalet Bakanlığı'na bir dilekçe vererek Savcı Öz'den şikayetçi olmak durumunda kaldık. Ancak soruşturma izni vermediler. Meğerse bu tuzağın ikinci adımıymış...
Ergenekon'un kasası!
Zekeriya Öz olayı zamanında incelenmiş ve bu olay çerçevesinde İstanbul'da yürüyen ve kod adı Ergenekon olan soruşturmadaki gizlenen gerçekler açığa çıkarılmış olsaydı, sonraki haksızlık ve hukuksuzluklar hiç yaşanmayacaktı.
Aynı süreçte bu kez 'Ergenekon'un Kasası' diye hakkımızda manşet attılar. Öyle ağır ifadeler kullandılar ki onu yazanların vicdanı, imanı, Allah'ı var mı diye şimdi bile kendime soruyorum. 'Ergenekon'un kasaları tir tir titriyor' dediler ve en başa da adımızı yazdı bu vicdansızlar. AKP siyasetine destek veren tüm medya ve internet siteleri de yıldırım hızıyla bu yalan haberi kamuoyuna ulaştırdı. Konu açıktı; bizi hizaya çekmek istiyorlardı. Tuzak kurguluydu, her şeyin farkındaydık ama savunma hakkı verilmediği için kıpırdayamıyorduk. O medya kuruluşları hakkında dava açtık. Bu davaların özüne bakıldığında en sade hakimin dahi lehimizde karar vermesi kaçınılmazdı. Ancak ne yaptı bu Savcı Zekeriya Öz? Bu mahkemelere bir yazı göndererek, 'Ergenekon Terör Örgütü Şüphelisi' olduğumuzu bildirdi ve iki olumsuz sonuçla karşı karşıya bıraktı bizi:
Biri açmış olduğumuz davanın kaybedilmesi, ikincisi ise bundan sonraki hukuksuzluklara kapı aralanması. Böyle bir vicdansızlığı nasıl kabul edebilirdik ki? Bir savcının görev ve yetkisini kötüye kullanarak bizi soruşturmaya dahil etmeye çabalaması akla ziyandı."
Sorun kimde?
Bunun gibi birçok ilginç "yaşanmışlıkları" yazmış Sarızeybek. Ve Türkiye'nin sorunları hakkında ilginç değerlendirmeleri var. Bakın birinde ne diyor:
"Bugün sorun milletimizde değil, devletimizi yöneten siyasettedir. Bu siyasete karşı bir yol izleyen muhalefettedir. Siyasete yön veremeyen sivil toplum güçlerindedir. Sorun MHP, CHP ve AKP teşkilatlarında değil... MHP'yi, CHP'yi ve AKP'yi yönetenlerdedir. Halkımız kendi seçtiği yöneticilerin, devletine ve milletine zarar verebileceğini aklına bile getirmemektedir.
Bunda da ülkemizde öğretim ortalamasının ilkokul 3-4 seviyesinde oluşunun payı büyüktür."
Kısacası...
Ben kitabı beğendim.
Ancak yayınevi yöneticilerinden artık klasikleşen isteğimi yinelemek istiyorum:
Lütfen artık bir editörle çalışın da yayınlayacağınız kitapları en az bir kez okutun. Güzelim kitapları, yazım yanlışlarına kurban ettirmeyin!
YÜZLEŞME (****)
Türü: "Sade bir yaşam..." Yazan: Erdal Sarızeybek. Yayımcı: Pozitif Yayınları Baskı tarihi: Mayıs 2013. Sayfa sayısı: 383. Fiyatı: 20 lira. İnternet fiyatı: İdefix 15.00, D&R 14.99 lira...
Kişisel not: Erdal Sarızeybek'i birlikte katıldığımız kitap fuarlarından ve söyleşilerden tanıyorum. Daha önce yazdığı kitaplardan İhaneti Yaşamak'ı, Hesaplaşma'yı, Kurt Kapanı'nı, Çarçella'yı ve Şemdinli'de Sınırı Aşmak'ı okudum. Hepsinde hiç bilmediğim bir dünyaya ait çok şey buldum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder