Gülse BİRSEL - Büyüklerimiz Amerika'ya bir el atsın! gbirsel@hurriyet.com.tr 28 Temmuz 2013 Amerikalı siyasetçiler bildiğin mıymıntı, affedersiniz! New York'ta o kadar değerli arsa atıl duruyor, toplasan üç-beş AVM var o kadar. Sanatçılarla gazeteciler el ele vermiş, ukalalık ve taşkınlık içinde, vatandaş zaten parklara yayılmış. Kim bakıyor yav bu işlere? Türk siyasetinin ileri gelenlerini New York'a bir el atmaya çağırıyorum! Buranın çivisi çıkmış! Şehrin ortasında, dikkat ediniz bildiğin göbeğinde diyorum bak, Central Park öylece duruyor. Bildiğin yeşillik. Kimi kısımlarda ağaç bile yok, öylesine çim. Bildiğin otlak yav! 'Orman vasfını kaybetmiş arazi' de diyebiliriz hatta! Üç-beş kişi yayılıp yatacak, yok sabahları gelip spor yapacak, oksijen bilmem ne diye milli servet atıl duruyor! 3 bin dönüm yer. Bu civarda gayrimenkul metrekaresi on bin dolara filan gidiyor. Kat başına 30 milyar dolar ciro yaparsın! Beş kat çık, hadi aralara üç-beş saksı bitkisi koy, süs havuzu, çocuk parkı, ne bileyim bir özgürlük heykeli maketi filan, nereden baksan yüz milyar dolar kemiksiz kâr var bu işte! Kimsenin aklına bu arsayı alıp yüzlerce rezidans/otel/AVM kompleksi haline getirmek gelmiyor mu? Koskoca Manhattan dersin, dünyanın en ticari şehri dersin, dört, bilemedin beş tane AVM var. Onların adına utandım! BROADWAY SAVURGANLIĞI Niye böyle? Sanırım yatırım yapacak para yok. Veyahut becerip bir proje çıkartamıyorlar! Esasında iki yüz-üç yüz yıl önce burada ne vardı, ona bir bakacaksın, kopyasını yapıp, aynen AVM'ye otele yardıracaksın! 1853'te "Park yapalım, her şehre park lazım, hem çevre hem demokrasi açısından önemli" diyen bir gerizekâlı çıkana kadar bu alan bildiğin arsaymış zaten! Hatta bir tane manastır varmış. Yap o eski manastırın kopyasını ortaya, etrafına bir süs bahçesi, gerisini de milli servete dönüştür değil mi? Nerede bunlarda o basiret! Çevrecilikse mevzu, o hallolur. Eyaletin ıssız yerlerine bol bol fidan dikersin, aynı şey işte, bitti. Bir başka savurganlığı Broadway'de müşahade ettim. Broadway, malumunuz geniş cadde demek. Bu geniş caddenin büyükçe bir bölümü sağlı sollu tiyatro. Bak yine şehrin göbeği, dikkat et! Kocaman kocaman tiyatro binaları yapılmış. Sadece bu alanda 40 tiyatro var! Nedir? Millet akşamları gidip oyun seyrecek bilmem ne. Televizyon seyret kardeşim! Hem sansürü ona göre olur; denetimi, aile yapısına, geleneğe uygunluğu ona göre olur. Gerçi burada televizyonları filan da denetleyen yok, içki bardakları, öpüşmeler, siyaset eleştirileri gırla. Sanat bu ülkede resmen saldım çayıra mevlam kayıra. İsteyen istediğini yazıp çekip oynuyor, başına "Şu yaştan küçükler izlemesin" dedin mi bitti, rezalet! Tükürürüm böyle sanatın içine! Sinirlendim bak! Dur, tiyatrolar diyordum, asabi olunca laf yarım kaldı. O harika binalar, o değerli gayrimenkuller sanatçılara çalışıyor ha. Çıkıp haftada üç gün, iki saat dans edip, iki şarkı söyleyip, ayda 20 bin dolardan 200 bin dolara paraları cukka ediyor bunlar! Ne âlâ iş! O değerli binalar ziyan zebil. Bir kere tiyatroları şehir dışına taşıyacaksın. Çok isteyen oraya gidiversin. İkincisi, tiyatro yönetimlerini, hükümete bağlayacaksın; sanat yönetmenlerini kendin atayacaksın; bir düzen, bir nizam, bir kontrol olacak. Kafalarına göre her oyunu oynuyorlar! Oha yani! Peki Utah'taki bir vatandaş o oyunu kendi değerlerine uygun bulmazsa? "Gitmesin" olmaz! Herkesin gidip, herkesin uygun bulacağı, her şeyden önce hükümetin uygun bulacağı oyunlar oynanacak. Doğrusu budur. Bu ülkenin değerleri yok mu? Kepazelik! Zaten böyle böyle sanatçıları da şımartmışlar burada. Hepsi üstüne vazife olmayan şeylere karışıyor malumunuz! Broadway'e bir kentsel dönüşüm lazım. Hatta el değmişken Los Angeles'a, Hollywood stüdyolarına filan da lazım. Bana sorarsan 'Hollywood' yazısını oluşturan o taşlar bile değerlendirilebilir. Her birine bir otel mesela. "Ben H'de kaldım, sen O'da mı kaldın, a süper" filan. Nerede bunlarda o yaratıcılık! Broadway'le Hollywood'da kentsel dönüşüm yapınca, otomatikman keseceksin sanatçıların ekmeklerini, bak o zaman nasıl mum gibi oluyorlar! Gerçi sanatçı milleti de bir tuhaftır. Hadi buradakiler sahnede iyi para kazanıyor, bizimkiler oyun başına 150 liraya çalışıp hâlâ niye "Tiyatrolar kapanmasın" diye ter ter tepiniyorlar, anlamak mümkün değil. Hepsi hasta bunların! HAMİLELERE YARI AÇIK KONAKLAMA MERKEZİ Beni en çok rencide eden ve "Terbiyesizliğin dikâlâsı" olduğunu düşündüğüm şeyse, New York'ta hamilelerin yaldır yaldır sokakta dolaşması. Şoklardayım! Çok çirkin! Şöyle bir proje düşündüm: Broadway'deki tiyatrolar kapatılıp daha kârlı işletmelere dönüştürülünce, birkaç bina da şehirde yaşayan hamile kadınlar için yarı açık konaklama merkezleri haline getirilebilir. Yakınları belli bir ücret karşılığı onları haftada birkaç kere ziyaret eder. Böylece sokaklarla hamilelerin iletişimi minimum seviyeye indirilmiş olur. Bir düzen, bir estetik, bir terbiye sağlanmış olur. Buranın çivisi çıkmış. Sanatçılar şımarmış car car konuşuyorlar. Gazeteciler hadsiz hadsiz ne düşünüyorlarsa yazıyorlar, hükümete bir sorular, bir meydan okumalar, bir hadsizlikler... O Christian Amanpour'un şuursuzluğu nedir yahu? Bizde olsa yedi-sekiz yıldır işsizdi. Öte yandan halk parkları doldurmuş, vatandaş AVM'ye gidemiyor. Tam bir kâbus. Ama yöneticilerde de çok hata var. Hepsi mıymıntı gördüğüm kadarıyla. Siyasetçi dediğin masaya yumruğu vurdu mu herkes titreyecek, kendi partisi dahil kimse ağzını açamayacak, lafının üzerine laf söylenemeyecek. Ne derse o olacak! Bir el atalım gözünüzü seveyim. Amerika bitmiş arkadaş! |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder