Ben bu Kürt ayrılıkçılığı işini yemek yapmaya benzetiyorum. Malzeme hazırlanır, önce az miktarda yağda belki birkaç diş sarımsakla beraber, jülien doğranmış soğan altın rengi alana kadar kavurulur. En zor pişecek olan ilk olarak tencereye konur. Genelde ettir bu, bir miktar kavurulur. Ardında arzu edilen, önceden lokma boyutunda doğranmış, sebzeler tencereye konur, üstünü örtecek kadar su eklenir. Hafif ateşte kaynamaya bırakılır. Suyu eksildikçe önceden kaynatılımış sıcak su eklenir. Yemek pişerken, baharat, salça ve tuz arzu edildiği gibi eklenir. Yemek birden olmaz, aşama aşamadır. Malzemeleri derlersiniz, yıkar, ayıklarsınız, aşama aşama pişirirsiniz. Yemek pişerken beklersiniz, piştikten sonra demlensin diye de beklersiniz. Sofra da hazırlamak gerek, herkes hazır olunca servis edersiniz. Yemek önünüze geldikten sonraysa, sofradan kalkmak büyük kabalık olur. Çaresiz önünüze ne gelirse yersiniz. Batılı oligarklar aynen böyle yaptılar. Malzemeleri bize toplattılar, bize ayıklattılar, bize yıkattılar. Bazen bölgedeki diğer ülkeler de işin içine sokuldu. Zaman içinde yemek pişti, şimdi demlenmeye bırakıldı. Sofra da hazır olunca servis edecekler. | Aslında bu işin böyle olduğunu emin olun asker ve sivil bütün üst düzey bürokratlar, politikacılar, liderler biliyordu. Tatsız bir yemek pişiyordu. Ve bir gün mutlaka servis edilecekti. Memur olanlar ota sapa bulaşmadan emeklilik günlerini riske etmeden dönemini kapatmayı hedefledi. Politikacı ve liderler ise problemi bir sonrak iktidara devretmeyi tercih ettiler. Liderlik yapmaya yeltenenlerin önünde en büyük engel ülke ekonomisine imzalatılan borç senetleriydi. Yemeğin aşçısıysa ineğin etini bile gönülsüzce de olsa, ineğin rızasıyla aldı. Kimini tehditle, kimini şantajla, kimini çaresiz bırakarak, kimini kandırarak işi bugünkü noktaya getirdi. Aslında bizim yani Türklerin durumu daha çok kasapla dananın ortaklığına benziyordu. Sermaye koyarken, bıçak kasaptan, et danadan gelecekti. Şimdi yemek pişti, artık yavaş yavaş masaya geliyor. Kimileri önüne geleni kendine sevdirmeye çalışıyor. Kimileri başkalarına da bu b.Ktan yemeği sevdirmeye çalışıyor. Kimileri zaten hep bu yemeği beklemişti, hayal etmişti. Şimdi biz Türkler de bu b.Ktan yemeği yemek zorundayız. Böyle mi olacak? Oraj POYRAZ |
CNN KÜRT - RİFAT SERDAROĞLU
Pazartesi Akşamı Hande Fırat'ın sunduğu bir program izledik.
Program CNN Türk'te mi yoksa Roj TV'de mi yapılıyordu anlamak mümkün değildi!
Program Konuğu PKK Narko-Terör örgütünün Siyasi kuruluşu olan BDP'nin Eşbaşkanı Demirtaş idi.
Demirtaş denen çocuk, partisinin aldığı %4 lük bir oyla %96'yı teslim almış ve zafer kazanmış komutan gibi oturuyor, Türkiye'ye nizam veriyor, 25 Eyalete bölüyor, PKK katillerini müdafaa ediyor, karakol yapılmasına karşı çıkıyor, Türkiye'nin sistemini değiştiriyor, ara sıra hükümet dâhil tüm Türk Milletini tehdit etmekten geri durmuyordu.
Erdoğan'ın Akil Adamlarından Hüseyin Yayman ise, yavan-yavan çanak sorularla, Demirtaş'ın önünü açmaya çalışıyordu!
Cumhuriyet Ankara Temsilcisi Çakırözer sadece görüntüyü tamamlayan bir obje gibi oturuyordu!
Bir an için düşündüm;
Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk Milleti, Selahattin Demirtaş'a-Hande Fırat'a-Hüseyin Yayman'a-Utku Çakırözer'e ne kötülük yaptı acaba?
Bir insan, üstelik sorumluluk taşıyan bir insan, üzerinde "Ankara Temsilcisi" sıfatını taşıyan bir insan kendi programında, ülkesinin hakarete uğramasına, bölünmesine yol açacak konuşmalara nasıl geçit verir?
Niçin bu kuklaya, sorulması gereken soruları sormaz?
Bir insan, 54 bin insanımızın ölümüne sebep olmuş, ülkenin ve çocuklarımızın 400 Milyar Dolarını çalmış, Avrupa'nın en büyük uyuşturucu çetesini kurup on binlerce genci zehirlemiş eli kanlı bir katilin, yabancı ülke istihbarat örgütlerinin maşalığını yapmış bir satılmışın "itibarlı" hale getirilmesi için nasıl çanak tutabilir?
Öcalan'ın militanına şu soruları sormak aklınıza mı gelmedi, yüreğiniz mi yetmedi, patronunuz mu izin vermedi, AKP' mi korkuttu;
-
Madem barış-demokrasi diyorsun, be adam niçin 54 bin insanın ölümüne sebep oldunuz?
-
Şehit olan Asker-Polis-Bebek-Yaşlı insanlar, yöre insanına hizmet için oraya gidip öldürülen doktor- hemşire –öğretmen-mühendis-işçilerin hesabını kim verecek?
-
Yıllarca beyinlerini yıkadığınız ve dağlarda ölüme-açlığa terk ettiğiniz Kürt delikanlılarının hesabını kim verecek?
-
Beyni kullandığı eroin sebebiyle çalışmaz hale gelen Öcalan'ın "Yoğunlaştırma Evlerinde" tecavüz edip öldürttüğü Kürt kızlarının hesabı ne olacak?
-
Uyuşturucu ile zehirleyip öldürdüğünüz gençlerin hesabını kim verecek?
-
Sizin tüm işlediğiniz bu insanlık suçlarına rağmen, hala sizlere yüreğini açan Türk Milletine bir özür borcunuz yok mu?
Siz hiç utanmaz mısınız?
Öldüreceksin, yakacaksın, yıkacaksın, keseceksin, elektrik-su parası ödemeyeceksin, devlete bir kuruş vergi vermeyeceksin, kadını köle gibi kullanacaksın, Kürt kökenli vatandaşlarımızı ağa-şeyh-aşiret olup yıllardır sömüreceksin, kaçakçılık yapmak için askere saldıracaksın ve yüzün kızarmadan kendini haklı çıkarıp, Türk Milletinden toprak isteyeceksin!
Üstelik Türk Tarihini-Türk Milletini aptal yerine koyup, "biz bölünmek istemiyoruz-beraber yaşamak istiyoruz" masalına inanmamızı bekleyeceksin…
Bak Selahattin Demirtaş;
İmralı'ya gittiğinde bunları aynen önderine de anlat.
Sizler Erdoğan ile Hakan Fidan ile, Barzani ile, ABD ile, İngilizler ile anlaşmış olabilirsiniz.
Sizin bu anlaşmalarınız Türk Milletini hiç bağlamaz.
Yırtar atarız bu anlaşmayı, tıpkı Sevr'i yırttığımız gibi.
Beraber mi yaşamak istiyorsunuz?
Tamam, elinizdeki silahlarla birlikte Türk Yargısına teslim olun.
Suçlu olanlar yargılansınlar, hesaplarını versinler.
O zaman başımızın üstünde yeriniz var.
Bunu istemiyor musunuz?
O zaman ya Barzani amcanızın ya da Obama babanızın yanına gideceksiniz.
Ya da bugüne kadar yaptığınız gibi kahpece, mayınlarla bombalarla Türk Milleti ile savaşacaksınız.
Yetti artık.
Türk Milletinin bugünkü nesli bu ihanet çemberini kırmakta ve çocuklarımıza tertemiz bir Türkiye bırakmakta kararlıdır.
Bu nesil tamamen yok olma pahasına, dış destekli bu Kürtçü-Bölücü tuzağı, beraber yaşamayı seçen Kürt kardeşlerimizle birlikte yok edecektir.
Türk Milletinin gücünün ne olduğunu, sizin dış destekçiniz emperyalist devletler de bilir, dedeleriniz de bilir.
Televizyonlarını-gazetelerini-medya kuruluşlarını birer PKK yayın organı haline getirip, Türk Milletinin kafasını karıştıranlarla da çok esaslı bir hesaplaşmamız olacak…
a45UyF587661-201307301451-15
^^^^^ - vvvvv
zaryop:jaro
Concordia civium murus urbiumVatandaslar arasinda uyum, iste bir sehrin surlari budur.
Latin Atasozu
Kurmus oldugum gruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur: Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com | Ayrilmak isterseniz de : Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com | Grup Sayfamız : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ | Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz. http://orajpoyraz.blogspot. |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder