23 Temmuz 2013 Salı

15-MUSTAFA MUTLU - Şafak!



MUSTAFA MUTLU - Şafak!

Sanatçı tavrı ile gazeteci tavrı birbirine benzer!

Sanatçının da gazetecinin de topluma karşı sorumlulukları vardır.
İz bırakan gazeteciler ve sanatçılar, omurgalı olur!

Yanlışa yanlış, doğruya doğru der...

İkisi de omurgalıdır, diktir!

Kişisel çıkarlarını, toplumsal çıkarların önüne koymaz...

Kimseye dalkavukluk etmez...

***

Dik sanatçılar!

Özellikle televizyon sayesinde üne kavuşan genç sanatçıların arasında da bu kültürü almış yüzlerce isim olduğunu Gezi Parkı Direnişi sırasında gördük...

Başbakan'ın azarlamalarına, tehditlerine, küçümsemelerine karşın doğru bildiklerini yapmaktan geri durmadılar.

Şiddete yönelmediler, şiddete yönelenleri frenlediler ama polis şiddetine karşı da tepkilerini açıkça ortaya koydular.

Yeri geldi gaz yediler, yeri geldi hedef gösterildiler.

Günlerce aç ve uykusuz kalıp, "ağaç ve demokrasi nöbeti" tuttular.

***

Eylemci Şafak!

Bu genç oyunculardan biri de yeni dönemin komedi yıldızlarından Şafak Sezer'di...

Gezi Direnişi'nde ön saflarda yer aldı.

İlginç tweet'ler atıp, görüşlerini dile getirmekten korkmadı.

Hatta Barbaros Bulvarı'nda arkadaşlarıyla birlikte trafiği kesip sosyal medyada kahraman ilan edildi.

İşte; bu genç komedyen, önceki gün şaşırtan bir "eylem"e daha imza attı:

AKP İstanbul İl Başkanlığı'nın iftarına katılarak, Başbakan'dan özür dileyip elini öpmeye kalkıştı.

Tanıkların ifadesine göre, yaptıklarından pişman olduğunu söyledi...

Elbette herkes istediği gibi düşünmekte, konuşmakta ve davranmakta özgürdür.

Ancak gazetecilerin ve sanatçıların topluma karşı olan sorumlulukları nedeniyle "dik" olmaları gerekir.

Ertesi gün özür dileyecekse, bir gün önce yol kesmemelidir...

Yolu kesecekse de başına gelebilecekleri göze almalıdır!

"Aman dizi teklifleri biter", "Yok sefil olurum" gibi kaygılarla tükürdüğünü yalayan kişiler şarkıcı olabilir, türkücü olabilir, komedyen olabilir ama asla "sanatçı" olamaz!

Çünkü bir sanatçı, annesinin ve babasının dışında kimsenin elini eteğini öpmez!

Kimsenin önünde eğilmez!

Kişisel gelecek kaygısıyla, toplumsal bir tavra ve eyleme gölge düşürmez...

***

Oyuncu olmuş ama...

Eminim kimse Şafak Sezer'e "Gel Taksim Direnişi'ne sen de katıl" diye davetiye göndermedi.
Kendisi bu işe soyundu, görev bildi.

Şimdi kalkmış özür diliyor, el öpüyor.

Onun bu tavrı sadece kendisini küçültür!

Demek ki; oyuncu olmuş ama henüz sanatçı olamamış!

***

İçki!

Hatırlarsınız THY bir süre önce bazı dış hat seferlerinde içki servisini yasaklamış, THY Genel Müdürü de bu uygulamayı hararetle savunmuştu.

THY bunu yaparken ilginç bir gelişme oldu:

İslami yaşam tarzının geçerli olduğu Birleşik Arap Emirlikleri'ne ait Emirates firması, "Yolcularına En İyi Şarap Sunan Havayolu Şirketi" seçildi.

Dünya genelinde 110 bin kişinin katıldığı oylamayla bu unvanı alan Emirates'in yöneticileri de, ödülü almakla duydukları gururu yolcularıyla paylaştı.

Manzara şu:

Laik devletin havayolu şirketi içkiyi yasaklıyor; İslami kurallarla yönetilen devletin şirketi en iyi içkiyi servis etmekle övünüyor!

Gelin tartışalım:

Kim doğru yapıyor?

***

GÜNÜN SORUSU

Başbakan yakında Gezi Parkı'na gidip oradaki vatandaşlarla çay içip sohbet edeceğini söylemiş...
Sorum İstanbul Valisi'ne:

Parka her girmeye kalktıklarında gaz manyağı yaptığınız Gezi direnişçileri, Başbakan'ın arkasına takılıp parka girerse; yine de gaz sıktırabilecek misiniz?

***

İşe yaramayan kameralar...

Taksim Meydanı'nda onlarca kamera var.
Bazıları emniyete, bazıları bölgedeki özel şirketlere, bir bölümü de İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne ait...

Belediyeye ait kameraların amacı, turizme yönelik izleme yapmak...

Gelin görün ki; İstanbul Belediyesi'ne ait "turistik kamera", Gezi olayları her başladığında bakıma (!) alınıyormuş!

Bu gerçek, BirGün Gazetesi'nin, Bilgi Edinme Hakkı kapsamında sorduğu sorular sayesinde ortaya çıkmış!

Hepsi bozuk!

Son 45 günde ülkenin dört bir yanında binlerce olay meydana geldi.

Bu olayların çıktığı her meydan ve cadde, binlerce kamerayla donatılmış durumda...

Ancak ne hikmetse halkın ihtiyacı olduğu zaman, bu kameraların bozuk ya da bakımda olduğu söyleniyor...

Bu durumda sorulacak soru net:

Bu kameralar sadece polisin halka karşı haklılığını kanıtlamaya mı ayarlı?

Neden tersi durumlarda hep bozuk oluyor?

Eğer bozukluk ya da bakım iddiaları doğru değilse; yani devlet bu gerekçelerin arkasına sığınarak görüntüleri karartıyorsa, bu açık bir suç değil mi?

Bu durumda savcıların, görüntüleri karartan kamu görevlileri hakkında acilen işlem yapması gerekmez mi?

a45UyF587661-201307231108-15
^^^^^ - vvvvv


--

zaryop:jaro

INSANLAR
. . . . . .
Her zaman, fakat, bilhassa
Beni sevmedigini
Anladigim zamanlarda
Gormek isterim seni de
Annemin kucagindan
Seyrettigim insanlar gibi,
Kucuklugumde...

Orhan Veli KANIK
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com
Ayrilmak isterseniz de :
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com

Grup Sayfamız :
http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder