27 Ağustos 2013 Salı

10-Erdal Sarızeybek: Bir çift çarık, bir çift çorap deyip geçmeyiniz! - Erdal Sarızeybek: Sevgili Ordum, bu bir dost sesidir…



Erdal Sarızeybek: Bir çift çarık, bir çift çorap deyip geçmeyiniz!

26 Ağustos 2013

Yıl 2008.Afyon, Kocatepe.
Sağda Mehmetçik, solda Yunan, ne gördüğümüzü size anlatmalıyım…

Mehmetçik aç, 8 Ağustos 1915'teki tayını;
" Sabah: Yarım ekmek.
Öğlen: Yok.
Akşam: Şekersiz üzüm hoşafı, ekmek yok"
idi.
Şimdi ise 26 Ağustos 1922, daha aç, savaş yılları alıp götürmüş ne varsa ne yoksa…
5 Ağustos 1921'de Mustafa Kemal Başkomutan olmuş, 7-8 Ağustos'ta Tekalif-i Milliye Emirleri'ni yayınlamış, istediği ise sadece şu: "…Her ilçede mevcut ev sayısınca bir takım çamaşır ve bir çift çarık ve çorabı en geç 10 Eylül 1921 tarihine kadar tamamen hazırlayarak komisyonların ambarlarına teslim etmeğe mecburdur".
Yani 26 Ağustos 1922'de, Afyon Kocatepe'de Mehmetçik hem aç, çıkın Kocatepe'ye siz de göreceksiniz, hem de Mehmetçik üşüyor…

Öte yanda Yunan askerine baktığınızda görüyorsunuz tok olduğunu, ayağında postalı, üstünde yünlü elbiseleri ile sıcak dünyasında, elinde silah, mermi, top tüfek Mehmetçiğin karşısına dikilmiş, zaferden emin… Dünya tarihçileri Afyon hattında kurulmuş olan Yunan mevzilerini "geçilmez" diye bilir, öylesine tahkimli, öylesine güçlü olduğunu anlatır durur.
Geçilmez denilen bu savunma hattı Mehmetçik tarafından 26 Ağustos 1922'de "36 saatte" aşılmıştır, o karnı aç, çarıklı Mehmetçik tarafından…

30 Ağustos 1922'de, Yunan hattını geçen Mehmetçiğe Başkomutan Mustafa Kemal: "Ordular!
İlk hedefiniz Akdeniz'dir ileri!"
emrini verir.
Şimdi bir düşününüz…

Yunan ordularının peşine düşen Mehmetçik 9 Eylül'de İzmir'e girmiş ve 15 Mayıs 1919'da işgal edilmiş olan İzmir kurtulmuş, Türk Bayrağı yeniden göndere çekilmiştir.
Afyon-İzmir hattı nereden baksanız 400 kilometredir…

Bugün tam tekmil bir komando askerimiz saatte dört kilometre yürür.
Bir günde 10 saat yürüdüğünü düşünseniz 40 kilometre, on gün durmadan yürüdüğünü dikkate alsanız 400 kilometre eder yani Afyon-İzmir hattı.
Bu demektir ki bizim çarıklı Mehmet on gün durmadan Yunan ordusunu kovalamış, aralıksız savaşarak vatanımızı düşman işgalinden kurtarmıştır.
Dünya harp tarihi böylesi bir cesaret, azim ve kararlılığı hiç kaydetmemiştir, bizim 26 Ağustos 1922'de başlayan ve Büyük Zafer'imizle taçlanan Türk- Yunan savaşı hariç!

Sonrası malum; 3 Ekim 1922'de Mudanya ateşkesi ile savaşın durması, ardından 24 Temmuz 1923'te Lozan Antlaşması'nın imzalanarak dağılmış, parçalanmış, yıkılmış ve işgal edilmiş Osmanlı'dan yeni bir Türk Devleti'nin doğuşu… 29 Ekim 1923'te, tüm dünyaca tanınmış Türk Vatanı, Türk Bayrağı, Türk Milleti ve Türkçe ile bağımsız ve özgür Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ilanı…

Gün olursa Afyon Kocatepe'ye çıkmalısınız.
Mustafa Kemal'i ve emrindeki Çarıklı Mehmet'i görmelisiniz, karnı aç.
Onların çarıklı ayaklarıyla işgalcileri nasıl kovalamış olduğunu ve kazandığı Büyük Zafer'le yeni Türk Devleti ve Cumhuriyeti'ni bize nasıl armağan etmiş olduğunu hatırlamalı ve kıymet bilmesi için çocuklarımıza anlatmalısınız.

26 Ağustos aynı zamanda 1071 Türk-Bizans Savaşı'nın yıldönümüdür.
O savaşı da biz Türkler kazanmıştık, düşününüz Mustafa Kemal'deki tarih bilincini…

Unutmayınız ki tarihini bilmeyen bir neslin geleceği de olmaz!

İLK KURŞUN

-               -               -               -               ^^^^^ - vvvvv

Erdal Sarızeybek: Sevgili Ordum, bu bir dost sesidir…

26 Ağustos 2013

Bak sevgili ordum, yüreğimize onca kılıç çekildi ama biz hiç "Ah" demedik, bunu sen de biliyorsun.
Can evimizden onca vurdular bizi ama biz "Aman" bile demedik, bunu da çok iyi biliyorsun.
Ama şimdi devran aynı devran değil, o zaman devlet vardı şimdi yok, şimdi şartlar değişti, şimdi sen sevgili ordum ortaya koyduğun tavırla yurdumuzu ve milletimizi derin endişelere sürüklüyorsan eğer, bu sesi duymalısın çünkü bu ses bir dost sesidir!

Biliyorsun ki birinci hat hudut boylarına bir kez, iki kez değil tam beş kez gönderildiğimizde yani ateşin tam ortasına atıldığımızda hiç sesimizi çıkardık mı, hayır.
Peki, bu durumdan hiç şikayet ettiğimizi duydun mu, hiç "izin mizin" deyip geç kaldığımızı gördün mü, hayır.
Yani biz, sözün özü, vazifeye atılmak için içinde bulunduğumuz imkan ve şartları hiç düşünmedik biz, bunu sen de biliyorsun biz de!

Peki, biz can pahasına ateşe giderken ve bu ateşin de önce bizi yakacağından sana hiç söz ettiğimizi duydun mu, hayır.
Açık konuş sevgili ordum, biz milletimiz, vatanımız ve devletimiz için görev yaparken senden bir şey istedik mi, "ya şu ya da bu" diyerek şart koştuğumuzu arşivin hiç kayda geçti mi, hayır.
Biz bir şey istemedik zaten isteyemezdik çünkü biz kutsal vazifemizi yaptık karşılıksız.
Gün olup da "üstün cesaret" ya da "üstün feragat" denildiğinde öne çıktığımızı gördün mü hiç, hayır.
Sen "nişan" gönderdin onur nişanı ama bir sade zarfın içinde, biz bağrımıza bastık ama bu yüreğin bu nişanı bir zarf içinde kabul edemeyeceğini sen hiç göremedin, olsun!

Biz karşılıksız sevdik sevgili ordum, bizim olan her şeyi karşılıksız sevdik, vatanı, bayrağı ve insanı, hiçbir şey istemedik senden.
Belki bu uğurda ya ölmeyi bilemediğimizden ya da Allah öldürmediğinden koştuğumuz her yolda sen dedin "bu Liyakat" ve sen bize gönderdin "bu madalya" ama o da bir zarfın içinde, olsun.
Peki, "bu olmaz" dediğimizi hiç duydun mu, hayır, sineye çektik kendi halimizle, yandığımızı bile belli etmedik…

Bu onurlu vazifede otuz yılı ömürden seve seve verdik, gün geldi emekli olmak istedik, "neden" diye bile sorulmadı, olsun, bir "hüzünlü veda" bile düşünülmedi, olsun.
Hiç yandığımızı sana belli ettik mi, hayır.
Onurlu hizmet belgemizi bile yine zarfta gönderdin ama biz yine kırılmadık, yine de halimizden şikayet etmedik, canımızı yakan her şeyi sineye çektik çünkü biz ordumuzu ve onun en büyük gücü Mehmetçiği hep sevdik ve karşılık hiç beklemedik…

Bu mesele önemli, sakın ola yanlış anlama olmasın sevgili ordum, biz "ben değilim", biz milyonlarız!
Eriyle onbaşısıyla, çavuşuyla başçavuşuyla, teğmeniyle binbaşısıyla, ebesi hemşiresi, korucusu bekçisi, kaymakamı valisi, savcısı polisiyle biz milyonlarız!

Biz devlet, biz millet, biz bayrak ve biz vatanız sevgili ordum bu sesi duymalısın!

Geçen ömre yandığımız yok, çoluk çocuk perişanlığa yandığımız yok, "her şey vatan için" ne demek biz iyi biliriz, "vazifesini en iyi yapan vatanını en çok sevendir" ne demek, onu da iyi biliriz.
Bugün yine çıkıp da kurşun yüreğimize atılmış olsa, kanımız akmaz, "ah" demezdik.
Bugün tıpkı dün gibi açık göğsümüze hançer dayanmış olsa, hatta senin elinle sırtımızdan vurulmuş olsaydık yine de "aman" demez su niyetine içerdik kanımızı!
Ama artık bu kurşun, bu hançer, bu kılıç bize değil milletimize ve devletimize çekiliyorsa eğer işte bu noktada bu dost sesini işitmelisin sevgili ordum, bu dost sesi işitmelisin…

Varlığının temeli Türk Milleti, Yurdu ve Cumhuriyeti ama baksana bir etrafına; yurdun bir kısmında adı PKK olan bir ihanet şebekesi kol geziyor, cumhuriyetimizi kuran Atatürk'ün adı genç akıllardan siliniyor… Oysa ki Türk Milleti'nin en zeki evlatları sende ve bu evlatlar en yüksek eğitim ve öğretimi almış ama baksana bir etrafına; ülkemizin bu en zor döneminde ne ekranda ne gazetede ne de Anadolu'da milletimize gerçekleri anlatması gereken bir general yok, bir kurmay subay yok, otuz yıldır terörle mücadele ediyorsun, bu millet bu uğurda 9.671 şehit vermiş ama "nedenini ve niçinini" anlatan yok, niye?

Hukuk diyorsan eğer 74 askerimizin katili Osman Öcalan'ı yargılayacak bir hukuk yok ama bu katillere karşı mücadele etmiş askerimizi yargılayacak bir hukuk bu ülkede var, öyle mi!

Demokrasi diyorsan eğer ülkemizin bir kısmında can güvenliği hiç yok, bunu biliyorsun ama hal ve şart bu iken demiyor musun ki bir insanın en kutsal varlığı olan canını koruyamayan bir demokrasi olur mu hiç!

Anayasa diyorsan eğer bu anayasa demiyor mu ki "Genelkurmay Başkanları Yüce Divan'da yargılanır" diye, öyleyse neden (E) Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ özel bir ağır ceza mahkemesinde yargılanıyor, hiç sormuyor musun!

Şimdi bana desen ki "merak etme sen, bulunduğumuz her resmi ortamda bunu dile getiriyoruz", peki bu ne yazar sevgili ordum ne yazar!
Sen dile getirsen de "hukuk yok" dile getirmesen de, sen söylesen de "PKK devlet içinde devlet" söylemesen de, sen ordumuzun bu işten rahatsız olduğunu söylesen de "ordumuz vazifesini yapmaktan engelleniyor" söylemesen de, o halde de bu gidilen yol yanlış, bu yüksek aklın bulduğu yöntem yanlış hatta bu kurmay aklının düşünce sistemi hepten yanlış!

Dedim ya sevgili ordum, yüreğimize kurşun at, kabul, sırtımızdan hançerle bizi, kabul, bu can bu uğurda feda ama iş Türk Milleti, Türk Bayrağı, Türk Devleti'ne gelince işte orada dur, bu dost sesi işit ve artık kendinle yüzleş!

Sen bizim en büyük silahlı gücümüzsün!

Sen Türk Milleti'nin en büyük ulusal gücüsün!

Artık kendinle yüzleşmelisin, onca darbe, geldiğimiz şu noktaya bak!
Onca muhtıra ama sonunda hem yurdumuzu, hem milletimizi hem de kendini düşürdüğün duruma bir bak, Türk Milleti'nin yüksek komuta heyeti terörist diye hapiste, teröristler ise dışarıda…

Dedim ya bu bir dost sesi, çok kırıldık biz, bu kol kırıldı yen içinde kaldı ama söz konusu olan vatan, söze konu olan biz Türk Milleti olunca, bu yen artık kanayan bu kolu gizleyemez oldu, artık aynaya bakmalısın!

Gücümüzde sorun yok, gücümüzden bir endişemiz de yok ama bu büyük gücün artık iyi yönetilememiş olduğunu sen de düşünmeli ve buna bir çıkar yol bulmalısın çünkü sorunu yaratan bu yüksek akıl çözüm yollarını aydınlatmasını da bilecektir!

Unutma ki sen sevgili ordum, imkan ve şartlar ne olursa olsun, biz Türk Milleti'nin en büyük silahlı gücüsün ve bu dünya var oldukça Türk Milleti var olacak, Türk Milleti var oldukça da sen var olacaksın, bunu hiç unutma!

Ve yine unutma ki buradaki "Biz", ben değilim sevgili ordum, "biz milyonlarız"; eriyle onbaşısıyla, çavuşuyla başçavuşuyla, teğmeniyle binbaşısıyla, albayı paşasıyla, ebesi hemşiresi, korucusu bekçisi, kaymakamı valisi, savcısı polisiyle biz milyonlarız, bu sesi duymalısın!

İLK KURŞUN

Detay bilgi için: YÜZLEŞME.


a45UyF587661-201307301451-10
^^^^^ - vvvvv
 

zaryop:jaro

GECEYE KARSI MUDAFAA
. . . . . .
Bu adam olmustur ama,
Dusmedi topraga henuz vakit.
Hayatini devrettik agaclara
Kalbi kimlere ait.
Bu adam olmustur ama,
Basucundan ayrilamadik.
Sonsuz kederinde gecelerimizin
Nedendir hala bu beyazlik.
Bu adam olmustur ama,
Henuz durmadi nehir.
Ve nasibi muhtesem kuslar gibi
Onu goturebilir.

Fazil Husnu DAGLARCA
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com
Ayrilmak isterseniz de :
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com

Grup Sayfamız :
http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder