29 Ağustos 2013 Perşembe

10-İslamcılar korkarlar ve hukuk dışına kaçarlar


Paşa tasfiyelerinin kısa tarihi: - İslamcılar korkarlar ve hukuk dışına kaçarlar

 Temel'i darağacına çıkarmışlar, asıyorlar, usuldendir, son sözünü soruyorlar.

Bu Temel, tabii Karadenizli, ilini söylemiyorum, "bu bana ders olsun" cevabı işte budur.

Olsuun, sakıncası yoktur, diyorum.

 

Yalçın Küçük

ŞEYTANCA – Aydınlık, 20 Ağustos 2013

 

Hükümete gelirler, gelmeleri korkmaları ile beraberdir.

Sınır ve hukuk bilmezler; içlerinden düşüşü hak ettiklerini biliyorlar.

Soygun ve yoksulluk el eledir; işleri, diyebiliriz.

Düşecekler ve peki nasıl, tasfiyeye başlarlar.

Bunların işi sonuna kadar tasfiyedir.

Düşüşleri bu yolladır.

Yolun kısa tarihine giriyorum.

***

İslamcılar korkarlar ve tasfiye ederler

Demokrat Parti'ye "muvazaa partisi" dendiğini biliyoruz ve ben, iktidardaki Chp ve tabii İsmet Paşa ile anlaşarak kurulduğu iddialarını pek ciddiye alıyorum.

İsmet Paşa, hem barışçıl bir iktidar değişikliği istiyor ve hem de Celal Bayar ve arkadaşlarına güveniyordu.

Çabuk yıpranırlar ve hükümeti verirler, güvende bu var.

Ancak Bayar-Menderes ekibinin çok korktuğunu anlıyoruz.

İslamistler hem korkarlar ve hem de hukuk dinlemezler; korkuları arttıkça hukuku daha çok çiğnerler.

2 Haziran 1950 tarihinde Genelkurmay Başkanı A.
Nafiz Gürman, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Zeki Doğan, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Mehmet Ali Ülgen, Jandarma Genel Komutanı Nuri Berköz, Ordu Komutanları Asım Tınaztepe, Muzaffer Tuğsavul, Mahmut Berköz, ayrıca İzzet Aksalur, Kazım Orbay, Salih Omurtak emekli edildiler.

Tasfiyeleri icra eden Milli Savunma Bakanı Refik Şevket İnce idi, Emin Çölaşan'ın dedesidir.

Teşebbüs iddiası

Tasfiyeler, "darbe teşebbüsü" iddiasına dayandırılıyordu.

Gürman, İsmet İnönü'nün sınıf arkadaşıdır ve Selanikli olmasından başka bir "delil" hiçbir zaman bulunamadı ve görülmedi.

Ancak 14 Mayıs 1950 seçimlerinden sonra yüksek komutanların İnönü'ye giderek "emrederseniz.." dedikleri ve Paşa'nın ise kesinlikle reddettiği, "asla" dediği rivayeti hep olmuştur-, fakat kaynak hiç olmamıştır.
Ama muhtemeldir.

9 Mart ve Faruk Gürler vakası

15/16 Haziran 1970 günlerinde İstanbul proletaryası iki gün İstanbul'un kontrolünü eline almıştı ve Başbakan Demirel idi, askeri birlikler hareket ve kayış halindeydiler.

Pek çok cunta vardı.
İngiltere'den dönmüştüm; çoğu bana geliyordu.

Ortadoğu'da öğretim üyesi idim, radyoda okunacak bildiriyi yazmamı istiyorlardı.

Hepsini reddetmiştim, arkadaşlarımdılar ve çok üzüldüler, hatırlıyorum.

Avcıoğlu Komitesi

En güçlü olan Avcıoğlu-Madanoğlu komitesi idi; Doğan büyüğümdü, ama yavaş yavaş yaşta eşitleşiyorduk, "yapma Doğan, tutamazsın" diyordum.

Sert tartışmalar yaptık.

Kara Kuvvetleri Komutanı Faruk Gürler, Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur komitedendiler, diğerleri uyum gösteriyordu.

9 Mart 1971 günü kaybettiler ve Gürler, Genelkurmay Başkanı olduktan sonra "düğmeye basarım" diyordu.
Devrimcileri verdiler.

Birinci Ordu Komutanı Kemal Atalay gelecekti.

Gürler, İkinci Ordu'da, o tarihte Konya'da, komutandı.

Atalay'ın Büyük Kulüp'te çok kumar oynadığı ve planlı bir şekilde kazandığı yazıldı ve Gürler komutandır.

Kansere yürüyenler

Gürler Genelkurmay Başkanı oldu, Demirel ve Ecevit cumhurbaşkanı olmasını kabul ettiler; 12 Mart Darbesi'nin müstebit komutanı Tağmaç, Gürler'i cumhurbaşkanlığına itiyordu, herhalde oyundur.

Gürler emekli ve arkasından cumhurbaşkanı adayı oldu; Demirel ve Ecevit sözlerinden döndüler.

Ordu sağa kaymıştı ve desteğini çektiler.

İki lider Fahri Korutürk'ün cumhurbaşkanlığında anlaştılar, İbrani asıllıdır.

Önce Gürler devrimcileri ve sonra Ordu, Gürler'i sattılar.

Gürler hızla kanser oldu, öldü.

Hatırlıyoruz.

Kenan Evren vakası:

Demirel'in komutan tasfiyeleri

Haklıdır, Demirel 12 Mart 1971 tarihinde düşürüldü ve bundan sonra hep düşürülme kompleksi ile yaşadı, iki tanesini not etmek istiyorum.

Orgeneral İrfan Özaydınlı'nın Hava Kuvvetleri Komutanı olması bekleniyordu; Demirel ise Özaydınlı'ya güvenmiyordu.
Kuvvet komutanı yapmamak için komutanlık kadrosunu orgenerallikten korgeneralliğe indirdi; yerine Korgeneral Cemal Engin'i atadı.

Atama, ordu hiyerarşisine aykırıydı; Özaydınlı'nın bu hamleye dava açarak yanıt verdiğini, Cemal Engin ise, atanmasının üzerinden daha bir ay geçmeden emekliye ayrıldığını biliyoruz.

Herhalde 1 Mayıs 1977 katliamından sonra Demirel daha çok korkmaya başladı ve bu nedenle KK komutanı olarak Ali Fethi Esener'i öne sürdü; "molla" olarak biliniyordu.
Esener,  Üçüncü Ordu Komutanı idi, Ecevit, İkinci Ordu Komutanı Şükrü Olcay'da ısrar etti.

Demirel cesaret edip Esener'i atamadı ve durdu.

Bu, birinci şeriatçı komutan açılımı olup püskürtülmüştür.

Darbe'nin Evren'i

Kenan Evren sivil liseden gelmişti, bir sınıf kaybetmişti, yükselme şansı olmayan bir general idi.

O tarihte Ege Ordusu, henüz "Ordu" olmaktan çok uzaktı ve daha çok emekliliğini bekleyen generaller gönderiliyordu.

Böyle olmakla birlikte ve belki de bu nedenle, Ecevit ve Demirel, Evren üzerinde anlaştılar.

"Aklı kıttır, idare ederiz", öyle düşünmüş olabilirler.

Evren ummadığı bir zamanda Kara Kuvvetleri Komutanı oldu ve tabii Genelkurmay Başkanlığı önünde açık duruyordu.

Genelkurmay Başkanı olması gecikmedi, Amerikan stratej Wohlstetter'ın planları çerçevesinde, İran'da Humeyni Devrimi'nin hemen arkasından, bir tür karşı tedbir olarak, 12 Eylül 1980 Darbesi'ni icra etti.

Adalet Partisi ile Cumhuriyet Halk Partisi'ni de, Demirel'i, Ecevit'i Gelibolu'da Hamzaköy'e sevk etti.

Çok karanlık bir darbedir, "1 Mayıs" ve "27 Mayıs" bayramlarını da lağvetmeyi unutmamıştır.

Çankaya'daki Cumhuriyet düşmanı

Ve ben 1980 yılı başında, "Ordu gelecek, Erbakan'ı hapse atacak ve çok daha dinsel bir yol izleyecek" açıklamasını yaptım.

Evren, yazdıklarımdan bir milim dahi ayrılmadı; hem akepe'yi aramaya başladı ve hem de temellerini attı.

Türkiye'nin islamizasyonu işte bu dönemde başlamaktadır.

Evren, Çankaya'daki ilk "Cumhuriyet Düşmanı" bir adamdır.

The rise and fall of Ozal

Necdet Oztorun ve Necip Torumtay Paşalar

Elektrik Etüd İdaresi icracı değildi, parlak mühendisler gitmezlerdi, oradaydı ve evliydi; daktilo Semra ise bir mühendisle evlenmek istiyordu, bastı-sıkıştırdı, boşandı ve evlendiler.

O sıralar Özallar'ın, kardeşi Korkut dahi öyledir; içkiye ve sefaya düşkün olduklarını duyardık.

Tarikat'a, Nakşibendi, staj için gittiği Amerika'da duhul ettiği de bilgiler arasındadır.

Devlet Planlama Teşkilatı kurulunca, deneyimli uzmanları da yedek subaylık hizmeti çerçevesinde alıyorduk, geç yedek subay Demirel bunlar arasındadır ve yanında Turgut Özal'ı getirmişti.

Bizi önce Turgut Bey'in ceketinin yakalarındaki yemek lekeleri ve sonra bilgisizliği şaşırttı.

Çok bilgisiz buluyorduk.

Basbakanlık'ta takunya acılımı

En son Yunanistan'ın milli bayramı resepsiyonunda karşılaştık, dikkat dağıtmak istiyordu; doğru bana geleli, "Yalçın, Planlama'dan seni ben atmadım, öyle söylüyormussun" dedi, gazetelerde kayıtlıdır ve "Nasıl olur Turgut Bey, ben sizinle çalışmayı reddettim" demiştim.

Süleyman Bey, başbakan olunca, Turgut Bey'i müsteşar yaptı ve ben ayrıldım; başbakanlıkta "takunya açılımı" işte bu zaman başlamıştır.

Tıkır tıkır ya da şıpıdak şıpıdak yürüme zamanıdır.

Hapishaneden hapishaneye

Beni alırlar ve bırakmazlar.
Son olarak tutuklayacaklarını biliyordum
, 13.mahkemeden tutuklarlar, artık 16.mahkemeden bırakabilirler.

12 Eylül Darbesi'nde biliyorum, kitabımdan aldılar, sekiz yıla mahkum ettiler.

Bir süre Selimiye'nin altında yattım, Devri Osmani'de ahır ve ancak 20 kişi kalabilirdi, 90 kişi yatıyorduk, sardalye konservesi türü yatışı o zaman öğrendim.

Askeri Yargıtay tahliye kararı çıkarmıştı, telgraf geldi, usuldendir, bütün giysilerimi dağıttım, kapı altına çağırdılar.

Veda ettim, gittim, birden üzerime çullandılar, arkadan kelepçe taktılar, Selimiye'ye götürdüler, "ordu'ya hakaret", tutukladılar.

Birinci Ordu Komutanı Orgeneral Necdet Öztorun komplo hazırlamış, yazık, imzalı, "Davalarım" kitabımda var.

Devrimin büyüdüğü topraklar

Ve 26 saat kustum.

O gün çıldırmadım, bir daha çıldırmam.

Ve "hapisten beni bırakmazlar" ben buna inanırım.

Ama rahatım, mutlaka çıkarım.

Bu hakaretimin davası yine Selimiye'de görüldü, Mahkeme Başkanı Albay Tahsin, iri yarı, soyadı "İnce" olabilir, Nazım Hikmet'i çok severmiş, beni de Nazım'a benzetirmiş, sonradan duydum, hiç görmedim, bana inandı, tek celsede çıkardı.

Çıkarım.

Bu topraklar bizi çıkarır.

Topraklarımız "devrim" kokuludur.

Mürteci bayramı

Genelkurmay Başkanı Necdet Üruğ idi, Faruk Gürler dayısıdır, yerine KKK Necdet Öztorun geliyordu, kesin idi; yalnız Üruğ biraz erken emekli oluyordu.

Bir sürpriz var, 29 Haziran 1987 tarihinde, Başbakan Özal, Orgeneral Necip Torumtay'ı, Bakanlar Kurulu kararı ile Genelkurmay Başkanı atadı, Torumtay önce ve şeklen KKK komutanı oldu.
Usul budur.

Gericiler bayram yaptılar.

"Sivilleşme sürecinde" çok büyük adım attılar, böylece, yeni sözcükle, "vesayet zincirini" kırdılar.

Gericilerin iki lafı vardır, "Anadolu kapitalistleri" ve "sivilleşme zaferi", ikisini de yaptılar.

KKK için Kemal Yamak bulundu, "ayakçı" sözü, "paişa" çok uygundur.

Öztorun, Özal'ın mürteci olduğunu söyledi ki, bihakkın yerindedir.

Güven sorunu

Torumtay, Talat Aydemir'e yakın bir subaydı, "sağ kolu" olarak biliyoruz.
Ancak Talat Albay'ı yakaladı ve idam sehpasına götüren subay oldu.
Yaparlar.

Osmanlı dönemi ile ilgili İngiliz dış politika arşivlerinde "Türk Paşaları'na güvenilmez" aforizması var, o sırada yarbay idi ve hazırlanmaktadır.

Bu sözü, "güvenilmez", hep kafamda tutuyorum.

Darbe hesabı

Özal yeteneklerini çok aşan yerlere gelmişti, yükselten 12 Eylül Darbesi'dir.

Artık sınır bilmiyordu ve Musul Fatih'i olmak istiyordu.

Birinci Körfez ya da Irak Krizi'ni fırsat bildi, Yeni  Yüzyıl "Türk Yüzyılı" olacaktı, Musul'a girecek, bir koyup üç alacaktı.

Biz Planlama'dan biliriz, bütün hesapları yanlıştır.

Özal'ın ölümü

Ordu karşı çıktı.
Ama durduramadı, Genelkurmay Başkanı Torumtay, kendini attı, istifa ederek yoluna taş koydu.

Özal'ın adamı Özal'ı durdurmakla kalmadı, düşüşünü ve sonunu belirledi.

Artık ölümüne mesafe kısadır.

Asıl karşı çıkan Israel'dir.

Ayrıca Washington'ın "closed door" doktrini var, artık Türk askerini sınırdan çıkarmazlar.

"Çuval geçirme" ve doktrin icabıdır.

O halde Özal öldürülmüş olabilir, öyleyse "yabancı parmağı" marifetidir, demek durumundayız.

***

Temel'i darağacına çıkarmışlar, asıyorlar, usuldendir, son sözünü soruyorlar.

Bu Temel, tabii Karadenizli, ilini söylemiyorum, "bu bana ders olsun" cevabı işte budur.

Olsuun, sakıncası yoktur, diyorum.

 

 http://www.gazetevatanemek.com/index.php/yazarlar/yalcin-kucuk/item/8457-pasa-tasfiyelerinin-kisa-tarihi-islamcilar-korkarlar-ve-hukuk-disina-kacarlar.html


a45UyF587661-201307301451-10
^^^^^ - vvvvv
 

zaryop:jaro

. . . . . .
KUMRULU SIIR
. . . . . .
Duydugum yoktu ne vakittir
Guvercin sesi, kumru sesi, pencerede;
Icime gene
Yolculuk mu dustu, nedir?
Nedir bu yosun kokusu,
Martilarin gurultusu havalarda;
Nedir?
Yolculuk olmali, yolculuk.

Orhan Veli KANIK
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com
Ayrilmak isterseniz de :
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com

Grup Sayfamız :
http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder