27 Ağustos 2013 Salı

10-Mehmet Türker: Valla diktatör değil!.. - Mustafa Mutlu: Bayram’da mazeret izni kullanmayı düşünen siyasetçilere…



Mehmet Türker: Valla diktatör değil!..

27 Ağustos 2013

Zaten kendisi de söylüyor: "Ben diktatör değilim" Biz de aynı şeyi söylüyoruz:

Ülkede dikta rejimi var, fakat Tayyip Bey diktatör değil!..

Diktatör, bir bakanı fırçalamak için yanına çağırdığında o bakan önüne gelip çömelmez!..

Diktatör, valiyi yanına çağırdığında, o vali iki büklüm vaziyette laf işitmez!..

Diktatör bunlara dikkat eder!..

Bu sebeple Tayyip Bey hakkındaki diktatör iddiaları külliyen yalandır, iftiradır!..

* * *

O diktatör değil, 15.Yüzyıl kralları gibidir!..

Ya da zamanımızın Arap kralları, şeyhleri gibi!..

Arap kralı veya şeyhi bakanını yanına çağırdığında yerde sürünerek gider!..

Şeyh "Çök" der, çöker!..

Sonra fırçalar!..

Çünkü onun tebaasıdır!..

Tayyip Bey de ne diyor?..

"Bakanım"

Onun bakanı!..

"Türkiye Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu" lafı, "Tayyip Erdoğan'ın Bakanlar Kurulu'ndan" sonra geliyor!..

Önceki gün gazetelerde yer alan Tayyip'in karşısında çocuk gibi çömelmiş azar işiten Çevre Bakanı ile iki büklüm Rize Valisi'nin fotoğrafları aslında Tayyip Bey'in ne olduğunun fotoğraflarıdır!..

* * *

Tayyip Bey, Suriye ile Mısır için esip savuruyor, ama ne yazık ki elinden bir şey gelmiyor!..

Dün kara gözlükleriyle Rize'de yaptığı konuşmada bir tek Saddam gibi silahı eline alıp havaya ateşlemediği kaldı!..

Bağırdı, çağırdı, bütün Batılı ülkeleri, Birleşmiş Milletleri sıraya dizdi, öfkelendi!..

Ama o kadar!..

Buna karşılık eski canciğer kuzu sarması olduğu eski arkadaşı Esad, onun hakkında çirkin bir iftirada bulundu:

"Birkaç dolara ülkesini satan adam"

Ben olsam anında 2 adet F-16 kaldırır, Esad'ı saklandığı sarayında vururdum!..

Ne var ki, halen 2 THY pilotunu bile kurtaramadık, Esad'ın şehit ettiği iki savaş pilotumuzun hesabını soramadık!..

***

Tayyip Bey asla diktatör değildir!..

Kral adamdır!..

Türk sinemasının kralı bir zamanlar nasıl Ayhan Işık idiyse;

Tayyip Bey de alemin kralı!..

Tek eksiği, bu alemde onu takan yok!..

Kadınlar hamamı!..

Tayyip Bey'i, devrik Mursi'ye benzetenler var!..

Hayır, Mursi kadınların denize girmesini yasakladı!..

Oysa, Tayyip havuzları haremlik-selamlık yaparak ileri demokrasi örneği gösteriyor!..

Rize'de kadınlar için ayrı, erkekler için ayrı olimpik havuz yaptıracakmış!..

21.Yüzyıl medeniyeti!..

Şimdi bazı münafıklar çıkar, buna "radikal İslamcılık" diyebilir!..

Aldırmayın, Tayyip kadınların rahat hareket etmesini, rahat yüzmesini istiyor!..

Tıpkı kadınlar hamamı gibi!..

Orası artık olimpik yüzme havuzu değil kadınlar hamamı olur!..

O havuza bikiniyle mi girerler, haşemayla mı, peştamalla mı orasını kadınlar düşünsün!..

Tayyip demokrat adamdır, o kadarına karışmaz!..

Ama kadınlar hamamına bir de natır tayin ederse, kadınlardan çok hayır dua alır!..

Hoş geldin Kara Murat

Zaten aramızdaydı da şimdi açıktan yer aldı, sütunlarını büyüttü…

Türk basınının efsane Genel Yayın Yönetmeni Rahmi Turan, bundan böyle usta kalemiyle SÖZCÜ'ye güç katacak…

Türkiye'nin rotasını değiştiren iktidara, kravatlı yobazlara, haramzadelere, ülkenin kanını emen sülüklere karşı, halkın temsilcisi olarak yerini aldı…

Sütunları er meydanı olacak…

Rahmi Turan gerçek hayatında da, ciltler halinde yazdığı ve filmleri çevrilen romanlarındaki Kara Murat gibidir…

Mert, cesur, yürekli ve bilekli…

Hoş geldin Kara Murat…

Kılıcın keskin, yolun açık olsun…

SÖZCÜ

-               -               -               -               ^^^^^ - vvvvv

Mustafa Mutlu: Bayram'da mazeret izni kullanmayı düşünen siyasetçilere…

27 Ağustos 2013

Büyük Taarruz ve 30 Ağustos dersleri (1)

30 Ağustos Zafer Bayramı'nı kutlamamıza sadece üç gün kaldı… Ülkemizin düşman işgalinden temizlendiği günün, yani "Büyük Zafer"in 91'inci yıldönümünü kutlayacağız üç gün sonra…

Ancak ne yazık ki devlet ve hükümet büyüklerimiz son yıllarda tüm bayramlarda olduğu gibi bu bayramda da kaytarıyor!

Ya migrenleri tutuyor…

Ya burunları akıyor…

Ya gözleri görmüyor…

Ya da yurt dışında oluyorlar…

Oysa 26-30 Ağustos 1922'de verilen o büyük mücadele, bugünkü varlık nedenimizdir… Eğer bugün kendi devletimizde özgürce yaşabiliyorsak; bunu, o dört gün boyunca şehit olan ama vatanlarını düşmandan temizleyen kahramanlarımıza borçluyuz…

O nedenle bu yıl da 30 Ağustos Zafer Bayramı'nda "hastalanmayı" ya da "yurt dışında olmayı" planlayan devlet yöneticilerine sesleniyorum:

Üç gün boyunca bu sütunlarda bu büyük mücadeleyi anlatacağım…

Okuyun da neden "hastalanmamanız gerektiğini" öğrenin:

Ders başlıyor!

Başkomutanlık Meydan Muharebesi ya da Dumlupınar Meydan Muharebesi, Kütahya'ya bağlı Dumlupınar yakınında 30 Ağustos 1922'de Türk ve işgalci Yunan orduları arasında meydana gelen savaştır.

Başkomutan Mustafa Kemal Paşa tarafından bizzat yönetildiği için Başkomutanlık Meydan Muharebesi olarak anılır.

Kurtuluş Savaşı'nın son evresi 26 Ağustos 1922 günü Kocatepe'de başlayan Büyük Taarruz ile açıldı ve 9 Eylül 1922'de Türk Ordusu'nun İzmir'e girmesiyle sonuçlandı.

Bir yıllık çalışma…

Aslında bu büyük savaşın hazırlıkları, 15 Eylül 1921'de ilan edilen seferberlikle başladı.

1899, 1900, 1901 doğumlular silah altına alındı.

20 Ekim 1921'de imzalanan anlaşmayla Çukurova'daki işgalini sonlandıran Fransa'dan önemli miktarda silah ve mühimmat desteği alındı.

Sovyetler Birliği'nden sağlanan mali yardım da orduyu geliştirmekte kullanıldı.

Batı Cephesi'nde askeri mevcut 208 bin kişiye ulaştı.

Yiyecek, giyecek ve cephane yeterli düzeye getirildi.

Genel taarruz hazırlıkları ise Haziran 1922'de başlatıldı.

6 Ağustos 1922'de orduya gizlice taarruz için hazırlanması emri verildi.

Karşılıklı hazırlıklar!

İlk iş olarak Mustafa Kemal, Akşehir'de tüm yüksek rütbeli komutanlarla bir toplantı yaptı.

Bu toplantıda 26 Ağustos, "taarruz günü" olarak belirlendi.

Taarruz, Afyon'un güneyinden Dumlupınar yönüne doğru baskın şeklinde başlayacak ve sonra da meydan savaşına dönüştürülerek düşman kuvvetleri tümüyle yok edilecekti.

Öte yandan işgalci Yunan Ordusu da zaten böyle bir Türk taarruzu bekliyordu.
O yüzden öncelikle Afyon bölgesini tamamen müstahkem hâle getirdiler…

Sıra sıra tel örgülerle, makineli tüfek yuvalarıyla ve topçu mevzileri ile takviye ettiler.

Ayrıca, bir geri çekilme gerektiğinde Afyon'un kuzeyinde İlbulak Dağı merkez olmak üzere ikinci bir mevzi, daha geride Dumlupınar-Toklu Sivrisi hattında üçüncü bir mevzi hazırladılar.

Bunun yanında İzmir-Afyon-Eskişehir demiryolunun ve Mudanya iskelesinin ellerinde olması, keşif uçakları, dört binden fazla kamyon ve otomobil, Türk ordusuna kıyasla kendilerine büyük bir lojistik ve keşif üstünlüğü sağlıyordu.

'Futbol Turnuvası…'

Mustafa Kemal, ordunun taarruz hazırlıklarını büyük bir gizlilik içinde sürdürdü.

Taarruzu gizlemek için Temmuz ayı sonunda ordu birlikleri arasında bir "futbol turnuvası" düzenleyerek komutanlarla topluca görüşme olanağı yarattı.

Büyük Taarruz öncesinde Yunan Ordusu'nun toplam mevcudu 300 bin kişiydi.

Bunun 225 bini Anadolu'da bulunuyordu.

Yarın: Büyük savaş başlıyor!

Taarruz öncesi…

- Yunan Ordusu, Sakarya'da uğradığı bozgunun ardından Eskişehir, Kütahya ve Afyon'un doğusuna çekilmişti.
Burada yaralarını sarmaya çalıştı.

- Türk Ordusu ise Kurtuluş Savaşı'nın ilk taarruz harekâtına hazırlanıyordu.

- Ordu için, Tekalif-i Milliye Emirleri ile halktan yardım sağlanıyordu…

- İstanbul'daki cephaneliklerden sürekli olarak Anadolu'ya silah ve cephane kaçırılıyordu.

- Türk ulusu çocuk yaşlı, kadın erkek, bir bütün olarak bu mücadeleye destek veriyordu.

- Amaç, Yunan Ordusu'nu yıpratmak falan değil, Anadolu'dan söküp atmaktı.

- 26 Ağustos 1922'de Afyon'dan saldırıya geçildi.
Oysa Yunan Ordusu taarruzu Eskişehir tarafından bekliyor ve önlemlerini buna göre alıyordu.
Afyon'dan gelen beklenmedik saldırı ile şoka uğradı.

GÜNÜN SORUSU

Sorum, ulusal bayramların hepsinde kırıp da rapor bile getirmeyen tembel siyasetçilere:

Buraya kadar anlattıklarımı anladınız mı çocuklar?

VATAN


a45UyF587661-201307301451-10
^^^^^ - vvvvv
 

zaryop:jaro

GECEYE KARSI MUDAFAA
. . . . . .
Bu adam olmustur ama,
Dusmedi topraga henuz vakit.
Hayatini devrettik agaclara
Kalbi kimlere ait.
Bu adam olmustur ama,
Basucundan ayrilamadik.
Sonsuz kederinde gecelerimizin
Nedendir hala bu beyazlik.
Bu adam olmustur ama,
Henuz durmadi nehir.
Ve nasibi muhtesem kuslar gibi
Onu goturebilir.

Fazil Husnu DAGLARCA
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com
Ayrilmak isterseniz de :
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com

Grup Sayfamız :
http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder