Mustafa Mutlu: Her an için bir 'Fethullah Gülen Cemaati Silahlı Örgütü' davası açılabilir!
Agos gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin açılan davanın görülmesine, İstanbul 14.Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edilmiş…
Dink cinayetinin "Büyük Abi"si Erhan Tuncel, salıverildikten sonra tekrar yakalanmasının ardından ilk kez hâkim karşısına çıkarılmış…
Tuncel, Dink cinayetinin tüm suçunu polis müdürleri Ramazan Akyürek, Sabri Uzun ve Ali Fuat Yılmazer'e yüklemiş…
Bu isimleri "çete" olarak suçlayıp, kendisini de bu çetenin Dink cinayetinin 1 numaralı sanığı haline getirdiğini iddia etmiş!
Sonra da eklemiş:
"Ancak, suç bu çetenin…
Cemaat suçsuz…"
***
"Gazeteci kuşkuculuğu" ile sormak istiyorum:
Erhan Tuncel yıllardır sustu sustu da neden bugün bu isimleri suçladı?
İşte; bu sorunun yanıtını aramamız gerekir.
Şimdi genel bir durum değerlendirmesi yapalım ve adım adım ilerleyelim:
***
Bir: Cemaat-iktidar kavgası kızıştı.
İki: Cemaat; MGK kararını Taraf yazarı Mehmet Baransu'ya sızdırarak, iktidara karşı bir "bavul" açtı.
Üç: İktidar da yıllardır "silahtan uzak durduğunu söyleyen" Cemaat'e karşı, "Erhan Tuncel bavulu"nu açtı.
Tuncel her ne kadar, "Cemaat suçsuz" dese de suçlamalarının tüm Cemaat mensuplarını bir anda "silahlı terör örgütü" davasının sanığı haline getirebileceği ortada…
Dört: Çünkü, polis şefi Ramazan Akyürek'in Cemaat'le ilişkisi, devlet tarafından biliniyor.
Bu, sadece bilinmekle de kalmıyor; raporlarla da pekiştiriliyor.
Beş: Kısacası, Erhan Tuncel'in bu iddiasından sonra bir savcı, başta Akyürek olmak üzere adı geçen polis şeflerini tutuklattırırsa…
Altı: Sonra da bunların Cemaat'le ilişkisini sağlayanları tek tek cezaevine tıktırırsa…
Yedi: Ve haklarında bir "Fethullah Gülen Cemaati Silahlı Terör Örgütü" davası açarsa…
SAKIN ŞAŞIRMAYIN!
***
Eminim ki; iktidar-Gülen savaşı büyüdükçe birçok karanlık ve pis iş de açığa çıkacak.
Ancak burada en büyük görev savcılara düşüyor.
Hadi beyler; cesur olun…
"Cumhuriyet"e karşı işlenen ve teker teker ortaya çıkmaya başlayan bu pisliklerin hesabını sorun!
SUÇ İTİRAFI!
Eski Başbakanlık Müsteşarı ve eski Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, Cemaat-iktidar savaşında Cemaat'i suçlamış ve "Haklarındaki dosyaları bile kapattık.
Ne istedilerse verdik" diye sitem etmiş…
Ey cumhuriyet savcıları:
Ömer Bey'in bu sözleri bal gibi, bir suçun itirafıdır.
Bu suçun adı da "görevi ihmal ve delilleri karartma suçu"dur…
Eğer bu itiraftan sonra hâlâ Ömer Bey'i davet edip, "Hangi dosyaları, kiminle birlikte kapattın kardeşim?" diye sormazsanız, siz de "görevi ihmal" suçu işlemiş olursunuz!
GÜNÜN SORUSU
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Cemaat'in gündeme getirdiği 2004 tarihli "MGK kararı" hakkında konuşmuş ve "On yıl öncesine ait şeyleri heybeden çıkarmanın, fitneyi büyütmekten başka faydası olmaz" demiş…
Sorum kendisine:
Başbakanınız, altmış, yetmiş, seksen yıllık şeyleri ortaya çıkarıp bu ülkenin kurucularını ayyaşlıkla, faşistlikle suçlayıp duruyor…
Bu durumda o, "daha büyük fitneci" mi oluyor?
AKP 'yenileniyor'muş!
AKP'nin belediye başkanı adaylarına bakıyorum da bu partinin gerçekten ne kadar "demokrat" olduğunu bir kez daha görüyorum.
O kadar demokrat ki; önceki seçimlerde Sivas Katliamı sanıklarının avukatlığını üstlenen sekiz ismi milletvekili seçtirdi.
Meşhur Ali Dibo Skandalı'nın başkahramanını Adalet Bakanı yaptı.
Tacizden, kaçakçılıktan, yolsuzluktan yargılananlarla kol kola girmekten çekinmedi.
Sadece iki özellik aradı adaylarında:
Bir: Recep Tayyip'e biat eder mi, etmez mi?
İki: Din devletine dönüşme hedefine taş koyar mı, koymaz mı?
İki soruluk bu sınavı geçenleri, geçmişleri ne olursa olsun baş tacı etti!
***
Başbakan dünkü grup toplantısında belediye başkan adaylarını açıklamaya devam etti.
İsimler arasında dikkat çekici biri var:
Van Belediye başkan adayı Osman Gülaçar.
Gülaçar, El Kaide'nin Van Sorumlusu olduğu iddiasıyla tutuklanan ve "aşırı dinci" olduğunu saklamaya bile gerek duymayan bir isim…
1965 yılında Van'da doğmuş…
Tahmin edebileceğiniz gibi İmam-Hatip lisesi mezunu…
Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'ni bitirmiş ama 28 yıl imam-hatip olarak görev yapmış…
Ününü ise Ensar Vakfı Van Şube Başkanlığı sırasında edinmiş…
"Ensar Vakfı da ne?" mi diyorsunuz?
Özetle; ülkenin şeriatla yönetilmesini açık açık savunan bir vakıf…
***
Hani, "AKP yenilenecek, üç dönem üst üste görev yapan yeniler bir daha aday olmayacak" diyorlar ya…
İşte; AKP'nin "yenileri" bunlar…
Varın gerisini siz düşünün!
GÜNÜN İSYANI!
Dünkü Sözcü gazetesi, her fırsatta "Kredi kartı kullanan yanar" diye ahkâm kesen Başbakan'ın cüzdanının fotoğrafını yayımlamış…
Bu fotoğraf, Başbakan'ın çok sayıda kredi kartı kullandığını kanıtlıyor.
İsyanım ortaya:
"Ele verir talkını, kendi yutar salkımı" dönemi ne zaman bitecek?
0000
Uğur Dündar: Kayınpeder enişte, Sülün Osman bile şaşardı bu işe!..
Sevgili okurlarım.
SÖZCÜ'nün "Kayınpeder enişte, çok para var bu işte" manşetiyle duyurduğu dolandırıcılık iddialarını araştırdıkça, devletin bittiği gerçeğiyle karşılaşıyorum.
Maalesef AKP'nin çağdışı ve tamamen ranta dayalı yönetim anlayışı devletin çivisini çıkarmış!
Koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti adeta mum gibi eriyip tükenmiş!
* * *
Şu rezalete bakar mısınız?
Asıl adı Muhammed Zahid Ferşatefendioğlu olan kişi, Türkiye'de imam hatip okulunu bitirdikten sonra kaçak olarak Almanya'ya gidiyor.
Burada bir Alman kadınla para karşılığı evlenerek durumunu yasallaştırıyor.
Bu arada Almanya Milli Görüş Teşkilatı için çalışırken, yıllar sonra 112 Acil Servis İstasyonları işinde birlikte hareket edeceği, teşkilatın önde gelen isimlerinden Ali Yüksel'le tanışıyor.
Camilerdeki etkileyici konuşmalarıyla Kombassan gibi şirketlerin başını çektiği "yeşil sermaye" kuruluşları için yüklü miktarda paralar topluyor.
İddiaya göre o dönemde 1 milyon Euro toplayana 100 bin Euro komisyon veriliyor.
Almanya'da yaşayan bir akrabası, Oktay Ferşat'ın bu işlerin yanısıra, birçok kaçak Türk'e paralı evlilikler yaptırdığını iddia ediyor.
Tabii yine sevabına (!) yani komisyonu karşılığında!..
Oktay Ferşat lüks araçlara ve giyime olan düşkünlüğüyle tanınıyor.
Günün birinde bir akrabasından 15 bin Euro borç para alıyor.
Borcunu zamanında ödeyemeyince, o sırada kullandığı S kasa Mercedes otomobili getirip veriyor"Borcuma karşılık bunu bırakayım.
Zamanında 55 bin Euro'ya almıştım.
Ödemeleri bitmek üzere.
Ben gerisini hallederim" diyor.
Aradan altı ay geçmeden resmi makamlar araca el koyuyorlar!
Gerekçe olarak da hiçbir ödeme yapılmamasını gösteriyorlar.
Böylece Oktay Ferşat'a 15 bin Euro veren akrabası parasını alamadığı gibi, üste 40 bin Euro ödemek zorunda kalıyor!
* * *
Oktay Ferşat'a para kaptırıp, sonradan avucunu yalamak zorunda kalanlar bu akrabasıyla sınıırlı değil.
Parmak ısırtacak işler asıl bundan sonra başlıyor.
Örneğin yakın bir akrabasının SÖZCÜ Almanya Temsilcisi Ali Gülen'in teybine anlattığına göre, Oktay Ferşat bir inşaat şirketi kuruyor.
İddiaya göre gelmiş geçmiş en büyük dolandıcı olan Sülün Osman'a rahmet okutturacak işlere de işte bu dönemde hız veriyor.
Kişileri, şirketleri, bankaları dolandırıp, Alman maliyesine yüklü mitarda vergi borcu taktıktan sonra Türkiye'ye kaçarak izini kaybettiriyor.
Almanya'daki bir yakını o günleri anlatırken "Köln civarında dolandırmadık kişi bırakmadı.
Neredeyse uçan kuşa bile borcu vardı.
Ocakları sönen bazı alacaklılar yakalayabilseler çok fena yapacaklarını, artık her şeyi göze aldıklarını söylüyorlardı!" diyor.
* * *
Başından geçen evlilikleri, bir kadına yüzbinlerce euroluk kazık attığı iddiasını, Başbakan Erdoğan'ın siyasi başdanışmanı ve AKP Millletvekili Yalçın Akdoğan'ın kızkardeşiyle izdvacını, özel hayatlara duyduğum saygı gereği burada anlatmıyorum.
Ancak şu kadarını söyleyeyim:
Almanya'da yaşayan mağdurlar bu evliliği duyar duymaz Yalçın Akdoğan'ı uyaran mesajlar göndermişler, ancak hiçbir cevap alamamışlar!
Yani Akdoğan çok önceden uyarılmış"Kardeşiniz bir işadamıyla değil Almanya'ya giriş yasağı olan bir dolandırıcılık sanığıyla evlendi" denilmiş.
Bu arada Oktay Ferşat ve Ali Yüksel, 112 Acil Servis işine soyunarak 150 civarında müteahhitten milyonlarca lira toplamışlar.
Bunları yaparken hem Yalçın Akdoğan, hem de Yüksel'in damadı Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç'ın adlarını bol bol kullanmışlar.
Valilerin, il sağlık müdürlerinin ve üst düzey bürokratların katılımıyla göstermelik açılışlar yapmışlar.
Daha sonra da müteahhitlere taahhüt ettikleri paraları ödemeyip büyük mağduriyetler yaratmışlar.
Yalçın Akdoğan ise şimdi kalkmış "Oktay Ferşat'ın adımı ticari işlerinde kullandığını duyar duymaz savcılığa suç duyurusunda bulundum.
Ekim ayında başvurdum" diyor.
Suat Kılıç da suç duyurusu için hazırlandığını söylüyor!
Akıllara durgunluk veren olay, koskoca devletin kimler tarafından nasıl çürütüldüğünü gözler önüne seriyor.
Bekleyin daha neler çıkacak, devletteki bu çürümeye, AKP'ye oy verenler bile şaşıracak…
HOŞ GELDİN SONER YALÇIN…
SÖZCÜ'deki dünkü yazısını okudunuz.
Yazılı basına bir döndü, ama pir döndü.
Daha ilk yazısıyla Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlarıyla, içimizdeki Ali Kemal'lerin uykularını kaçırmış, hatta bazılarını korkudan sarılık bile yapmıştır!
Daha neler neler yazacak…
"Samizdat" gibi son yılların alkışlanan başyapıtlarından birine imza atan Soner Yalçın'ın bilgiye, belgeye ve araştırmaya dayalı yazıları, ilkeli gazetecilik anlayışı ve entelektüel birikimiyle SÖZCÜ'deki kalite sıçramasına büyük katkı sağlayacağına inanıyorum…
Gerek haksız yere girdiği cezaevinde ve gerekse serbest kaldıktan sonra, halkın gerçekleri öğrenme hakkının dışındaki hiçbir gücün önünde eğilmeyen bu dik duruşlu, yürekli ve değerli meslektaşıma hoş geldin diyor, başarılar diliyorum.
a45UyF587661-201307301451-10
Kavramak icin gormek, gormek icin de dikkatle bakmak gerek.
PITIGRILLI
Kurmus oldugum gruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur: Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com | Ayrilmak isterseniz de : Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com | Grup Sayfamız : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ | Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz. http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder