Yaptığı her işi, söylediği her sözü bu ölçüyle değerlendirmek gerekir.
Ve cemaatle ilgili her lakırdıyı beş kez sınamak, on kez başka kaynaklardan onaylamak gerekir.
Bilin ki, bunlar Allah bir diyorsa, şüphe vardır, araştırmak lazım.
Faili meçhul lafının ardında bulunan zayıf, sanal bağlantıları sıralayalım.
-
Kurtarma çalışmalarında görülen gecikmeler ve aksamalar.
Kışın ortasında, ağır tipi altında, yol dışında arazide bulunan bir noktaya ulaşımın ne kadar zor olduğunu hiç düşünmüyorlar.
Ben bu şartlarda arazide birkaç yüz metre yürüdüm, bırakın bir yere ulaşmayı, hayatta kalmakta dahi çok zorlandım.
-
Muvazzaf bir subay tarafından gönderildiği düşünülen(!?) kaza ile ilgili videoda cesetler ve helikopterle ilgilenen asker kişiler olduğunu söyleyen Cemaatin Cumhurbaşkanının ifadesi.
Peki Cumhurbaşkanı askerler şüpheli işler yapıyor, cinayet işliyor, suç örtbas ediyor mu demiş?
Anlaşılan, kaza kırım ekibinin olay yerine ulaştıktan sonra yaptığı incelemeler suçlama ve şüphe yaratma aracı yapılıyor.
Kafası almayanlar için bir örnek olsun, düşünün bir trafik kazası olmuş, olay yerine gelen polis, kurtarma ve sağlık ekiplerine cinayet suçlaması yapılıyor.
-
Bu asker kişilerin susma hakkı kullanmaları ve tutuksuz yargılanmak üzerer salıverilmelerinden duyulan şüphe.
Peki neden devletin havacılık kazalarıyla ilgili görevlisi oldukları düşünülmez?
Neden mahkeme heyetinin bu görevlilerden şüphe duymadıkları düşünülmez?
Düşünülemez mi, imkansız mı?
Belli ki, kaza kırım ekibi yaptıkları görev yaptıklarını isbatlama ihtiyacı içinde değil, kurumsal görevlendirme emirlerinin kendilerini şüpheden kurtaracağını düşünüyorlar,
netemik tutuksuz yargılanmak üzere salıverilmelerilmişler ve bu ekstra bir şüphe olarak sunulmuş.
Aslında lakırdıların tamamı TSK üzerine şüphe bulutları toplamaya yönelik. -
Yine bir iddia, Malatya Özel Yetkili Savcısı'na ifade veren ve muvazzaf asker olduğu bilinen gizli tanığın, helikopterin düşüşünden 160 dakika sonra kısa aralıklarla iki helikopterin kaza mahalline indiğini, Hava Kuvvetleri Radar Modülü'nden çok farklı yöntemlerle çıkarılan görüntüleri de delil olarak savcılığa teslim ettiği iddia edilmişti.
Yine bir iddia, bir gizli tanık iddiası ve bir dedikodu.
Radar modülü görüntüleri nerde, kim almış, kim vermiş, kimde kalmış, kim saklıyor, kim istemiş?
Somut hiçbir laf yok.
-
Yine bir iddia ve gizli tanık, Bora kod adlı gizli tanığın, dönemin Kahramanmaraş İl Jandarma Komutan Yardımcısı Hamza Tiryaki'nin aramaların sürdüğü sırada ''Siz o bölgeye kayın, duruma bakın gerekirse eks olana kadar oralarda durun'' şeklinde Genelkurmay'dan bir binbaşı ile telefon görüşmesi yaptığı iddiasının savcılık tarafından detaylı olarak soruşturulduğu da medyaya yansımıştı.
Utanmazca birşey, medya yani bir gazete dedikodusu sanki ciddi bir delil gibi sunulmuş.
Cemaat medyası işte, uydur uydur salla, ondan sonra kıyametleri kopar.
Kendi yarattığı puta tapmak diye buna denir işte.
-
Yine bir iddia; Ayrıca yapılan tahkikatlarda bazı üst düzey askerlere savcılık tarafından sorulduğu iddia edilen ''Ergenekon üyesi misiniz?'' Helikopteri BÇG yerine kurulan Atakurtlar Cumhuriyet Oluşumu mu düşürdü şeklindeki sorular, soruşturmada helikopterin bir kaza sonucu değil bir suikast sonucu düşürüldüğü yönünde önemli bilgi ve belgelerin savcının elinde olduğunu ortaya koymuştu.(Ortaya koyma falan yok)
Ahlaksızlığın bir dip noktası daha, bir sürü yönden bozuk.
Bir kere savcılık sorgusu deniyor bu sadecee bir iddia.
İkincisi velev ki, sorguda savcı suçlama soruları yöneltmiş olsun, bu suçluluk karinesi sayılmış.
Neden savcıdır bu herşeyi sorar demiyor?
Bir de sonunu kesin bir şekilde bağlamış, savcı böyle sorular sorduğuna göre önemli belge ve bilgilerin varlığı ortaya konmuşmuşmuş.
Peki nerde bu lakırdının arkası, o savcı neden elindeki önemli bilgi ve belgeleri iddanamesinde kullanmamış?..
-
Bir şüphe; Ayrıca helikopterin düştüğü saatten 5 dakika önce olay mahalline 28,5 km uzaklıkta iki F-16 ve bir F4 olmak üzere üç adet uçak ile ilgili olarak dijital radar görüntü kayıtlarının doğu bölgesinde bütün radarlarda meydana gelen kısa süreli bir arıza nedeniyle alınamadığı Genelkurmay tarafından olayı soruşturan savcılığa bildirilmişti.
Peki bu ne demek?
Cemaatçi ahlaksızların hep yaptığı gibi, ima ediyor, şüpheli laflar ediyor, sonra şüpheyi ortada bırakıyor.
Jetler helikopter üstünde uçarak, helikopterin uçuşunu bozdu, düşürdü diyor.
Ama karnından konuşuyor, yiğit değil.
Ağır tipi altında yere oldukça yakın uçan bir helikopterin üzerinden jetlerin seyir hızında geçmek ne kadar zor, bunu düşünen yok.
Ulan(Başbakanın tazıyla övmek için) dangalak(hakaret amaçlı değil, durum tesbiti) jetlerin uçuş yüksekliğinde ve hızında ağır tipi altında, yerde uçan bir helikopteri göremezsin bile.
-
Ve çeşitli şüphe, dedikodu ve iddialara dayalı bir cinayet suçlaması.
Ama herşey kurgusal, herşey kanılara dayalı, herşey dedikodulara dayalı.
Bir dost konuşuyor, bir başka kimliği gizli komutan konuşuyor.
Ve bol bol imalar var.
Mürteciler böyle işte.
Hocaları bunlara Amerikada Psikolojik Harekatı böyle öğretmiş.
Dedikoduları en kesin gerçekler gibi kullanacaksın.
Dedikoduları desteklemek için gizlik kimlikler, yalan ifadeler üreteceksin.
Yalanı tıpkı halı dokur gibi ilmik ilmik işleyeceksin.
İnandırıcılığı artırmak için içine birkaç da doğru koyacaksın.
Entegre ve kombine bir yapı oluşturacaksın ki inandırıcı olsun.
Kanıtları ve isbatları bulmayı suçladıklarına yıkacaksın.
Din, iman, yalan, dolan, kin, intikam, işbirliği ve ihanet.
Fitnebaz Cemaat'in özeti budur.
Oraj POYRAZ
Muhsin Yazıcıoğlu'nun da içinde olduğu helikopterin bilinmeyen bir nedenden dolayı Kes Dağı Kanlıçukur mevkine düştüğü tarihten günümüze kadar 4 yılı aşkın bir süre geçti. Bu süre zarfında ortaya çıkan gerçekler ve yeni deliller ışığında Muhsin Yazıcıoğlu ile birlikte helikopterde bulunan 6 kişinin kaza süsü verilmek istenen bir suikast ile hayatlarını kaybettikleri kesinleşmiş gibi görünüyor.
Helikopterin düşmesi sonrasında arama- kurtarma ekiplerinin son teknolojik gelişmelere rağmen enkaza kazadan 48 saat sonra ulaşması ve yaşanan zafiyetler kamuoyunda şüphe ile karşılanmış ihmal kusur veya kasıt iddialarına neden olmuştu.
Yıllar sonra Cumhurbaşkanı'na olayın içindeki muvazzaf bir subay tarafından gönderildiği düşünülen kaza ile ilgili videoda, helikopterdeki cihazları sökmeye çalışan ve cesetlerle ilgilenen askeri kişilerin görüntülerinin yer aldığı bizzat Cumhurbaşkanı Gül tarafından açıklanmıştı.
Helikopterin dış bir etki ile düşürülüp düşürülmediğini ortaya çıkaracak cihazların ortadan kaldırılması ile helikopterin düşüş sebebinin tespit edilmesi önlenmiş oluyordu. Üstelik cihazları çalan kişilerin mahkemede susma haklarını kullanarak kendilerine bu emri veren üstlerine güvenerek deşifre etmemeleri ve birkaç ay içinde tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmaları korunduklarının en açık belirtisiydi.
Olayı soruşturan Malatya Özel Yetkili Savcısı'na ifade veren ve muvazzaf asker olduğu bilinen gizli tanığın, helikopterin düşüşünden 160 dakika sonra kısa aralıklarla iki helikopterin kaza mahalline indiğini, Hava Kuvvetleri Radar Modülü'nden çok farklı yöntemlerle çıkarılan görüntüleri de delil olarak savcılığa teslim ettiği iddia edilmişti.
Bora kod adlı gizli tanığın, dönemin Kahramanmaraş İl Jandarma Komutan Yardımcısı Hamza Tiryaki'nin aramaların sürdüğü sırada ''Siz o bölgeye kayın, duruma bakın gerekirse eks olana kadar oralarda durun'' şeklinde Genelkurmay'dan bir binbaşı ile telefon görüşmesi yaptığı iddiasının savcılık tarafından detaylı olarak soruşturulduğu da medyaya yansımıştı.
Ayrıca yapılan tahkikatlarda bazı üst düzey askerlere savcılık tarafından sorulduğu iddia edilen ''Ergenekon üyesi misiniz?'' Helikopteri BÇG yerine kurulan Atakurtlar Cumhuriyet Oluşumu mu düşürdü şeklindeki sorular, soruşturmada helikopterin bir kaza sonucu değil bir suikast sonucu düşürüldüğü yönünde önemli bilgi ve belgelerin savcının elinde olduğunu ortaya koymuştu.
Ayrıca helikopterin düştüğü saatten 5 dakika önce olay mahalline 28,5 km uzaklıkta iki F-16 ve bir F4 olmak üzere üç adet uçak ile ilgili olarak dijital radar görüntü kayıtlarının doğu bölgesinde bütün radarlarda meydana gelen kısa süreli bir arıza nedeniyle alınamadığı Genelkurmay tarafından olayı soruşturan savcılığa bildirilmişti. Cumhurbaşkanlığı DDK'nın daha önce yaptığı tespitlerde helikopterin tam da bu zaman aralığında düştüğü yer almıştı.
Bütün bu yaşanan yeni ve önemli gelişmeler sonrasında, Cumhurbaşkanlığı DDK, Malatya Cumhuriyet Savcılığı'na gönderdiği yeni değerlendirme raporunda, kendilerine ve savcılığa ulaşan bilgi ve belgelerle, kaza gününe ilişkin Genelkurmay Başkanlığı tarafından üretilen bilgi ve belgelerin çeliştiği ve sıhhatinin tartışılır olduğuna dikkat çekilerek, radar görüntülerinin belirli bir süre alınamamasına ilişkin, arızanın gerçekliliğinin ve uçak kayıt cihazlarındaki uçuş kayıtlarının saklanıp saklanmadığının araştırılmasına dikkat çekilmişti.
Haftaya devam edeceğiz.
Bülent Orakoğlu[publicize twitter]
[publicize facebook]
[category istihbarat]
[tags MUHSİN YAZICIOĞLU SUİKASTİ, Bülent Orakoğlu, faili meçhul]
__._,_.___
Reply via web post Reply to sender Reply to group Start a New Topic Messages in this topic (1) .![]()
__,_._,___
Sozunde duramayacagin bir yerde soz verme ve kefaletine vefa edemeyecegin yerde kefil olma.
Hz.Ali
| Kurmus oldugum gruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur: Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com | Ayrilmak isterseniz de : Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com | Grup Sayfamız : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ | Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz. http://orajpoyraz.blogspot.com/ |

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder