Son derece hatalı bir tercihin acı sonuçlarını anlatıyor.
Fakat sonradan işler sarpa sarmış.
Kırım Hanı batılı tarzı eğitim almış.
Elbisesi kafirlerinki gibiymiş.
Abdülhamit bunu görmüş ve şıp diye anlamış, lanet etmiş.
Büyük başarısızlık yaşamış, cesedi bile hakarete uğramış, mezarını lağım basmış falan.
Bu makaleden aldığımız dersler nedir?
Batı tarzı yaşam ilahların sevmediği ve bu nedenle akibetiyle cezalandırılan kötü bir tercih.
Adeta şeytani bir şey.
Aynı zamanda yaşanan ağır yenilgini sebebi bu.
Osmanlı ve Abdulhamit bu yaşam tarzını benimsememiş.
Bütün Osmanlı ve Abdülhamit halis Müslüman.
Buradan aynı zamanda İslamiyetin batı tarzı yaşamla beraber olması imkanı yok.
Ya Müslüman olacaksınız, ya da çağdışı olacaksınız.
Başka yolu yok.
Elbette bütün bu yaşananların doğal bir sonucu olarak Allah hak edenlere gereken cezayı vermiş, diğerlerine de gereken mükafatı vermiş.
Şimdi aklıma gelen bir soru var.
Tamam Girah Han kafirler gibi olmanı, halis Müslüman olmamanın cezasını çekmiş.
Mesela batılılar gibi değil de Müslümanlar gibi giyinseydi, başarılı olmaması imkansızdı.
Batı tarzı eğitim alması da cabası, Giray Han medrese eğitimi alsaydı muzaffer olması da kaçınılmazdı.
Bunları anladık.
Peki bu durumda Abdulhamit'in başına gelenler neden?
Madem bu padişah Allahın halis kullarından birisiydi neden hanedanı son buldu, kendisi yurt dışına kaçmak zorunda kaldı?
Aklıma bir sürü soru takılıyor?
Allah yanıldı mı?
İlahi adalet nerede ve ne zaman tecelli etti?
İşte bunun gibi bir sürü saçmalık.
Saçmalıkla lafa başlayınca doğal olarak lafın devamı da saçmalıkla devam ediyor.
Kusura bakmayın.
Oraj POYRAZ
Kırım'ı kaybettiren Şahin Giray mezarında bile rahat etmemişti
Kırım'ın Ukrayna'ya mı yoksa Rusya'ya mı bağlanması gerektiği tartışılıyor.
Sayıları birkaç yüz bini bulan Kırım Tatarları ise çırpınıp duruyorlar.
Hâlbuki Kırım, asırlarca Müslüman hakimiyetinde kalan bir yerdi.
Kırım'ın elimizden çıkmasına sebep olan Şahin Giray üzerine Feridun Emecen, Fikret Sarıcaoğlu, Şühre Akay ve Uğur Demir'in yazıları vardır.
Bu araştırmalara göre Şahin Giray'ın ihaneti ve sonu şu şekilde olmuştu.
Rus taraftarı han
1768-1774 Osmanlı-Rus savaşı bir felaketle sonuçlanmış, Kırım bağımsız olmuştu.
Ancak bu durum Rus işgalinin başlangıcı için bir adımdı.
1777'de Şahin Giray'ın Rusya'nın desteğiyle han olmasıyla Kırım için felaketli günler başlamıştı.
Şahin Giray, Kırım'ı Rusya'ya yaklaştırıp, bazı idari ve askeri düzenlemeler yaptı.
Yaptığı yeni düzenlemeler Kırım'da isyana sebep oldu.
İsyanın sonunda 1778'de Şahin Giray hanlığı Selim Giray'a devretti.
Ancak Şahin Giray kısa bir süre sonra Rus desteğiyle ikinci defa han oldu.
Şahin Giray, han olmuştu ama Kırım Tatarları onu benimsemiyorlardı.
İkinci hanlığı beş yıl boyunca isyanlarla geçti.
1782'deki isyanda Şahin Giray Ruslar'a sığındı.
Rus ordusunun desteğiyle bir süre sonra tekrar Kırım hanı oldu.
Ancak artık Rus Generali Potemkin'in kuklasıydı.
Ruslar, Kırım'ı fiilen işgal için gün saymaya başlamışlardı.
Rus Çariçesi Katerina 1783 Nisan'ında Kırım'ı işgali için bir beyanname yayınladı.
Potemkin beyanname üzerine Kırım'ı fiilen işgal etti.
Osmanlı'ya sığındı
Şahin Giray, bu işgal üzerine Ruslar'ın gerçek yüzünü görmüştü ama iş işten geçmişti.
Ruslar'a karşı bir isyan çıkarmak istediyse de başarılı olamadı.
Yakalanıp gözaltına alındı.
Yıllar geçiyor ama Şahin Giray serbest bırakılmıyordu.
Şahin Giray, bunun üzerine Osmanlı yönetiminden yardım istedi.
Osmanlı hükümdarı Birinci Abdülhamid, bu isteğe çok sevindi.
On binlerce Müslüman'ın yaşadığı vatanın Ruslar'ın eline geçmesine sebep olan hain kucağına düşmek üzereydi.
Şahin Giray'a 1787'nin başlarında bir mektup gönderilerek sığınma isteğinin kabul edildiği bildirildi.
Şahin Giray mektubu aldıktan sonra hemen Osmanlı topraklarına sığındı.
Ruslar, Osmanlı yönetiminin ihanetinden dolayı Şahin Giray'ı affetmeyeceğini bildikleri için bu duruma göz yummuşlardı.
Şahin Giray, Ruslar'dan kurtulduğuna sevinmişti ama Osmanlı Devleti'nin ne düşündüğünü anlamaya çalışıyordu.
Yanında 150 kadar muhafızı vardı.
Birinci Abdülhamid Hotin'e gelen Şahin Giray'ın ülkenin iç taraflara gönderilmesini isterken, devrik han adamlarının hepsinin gelmediğini bahane ederek zaman kazanmaya çalışıyordu.
Bu durum İstanbul'u rahatsız etmişti.
Birinci Abdülhamid, bir hattı hümayununda bu gelişme için "Kimi görevlendirirseniz görevlendirin ve vücudunu ortadan kaldırın.
Bu, dinen ve İslâm diyarlarının korunması için gereklidir" demekteydi.
Mezarı lağım altında kaldı
Şahin Giray, Hotin'de kalamayacağını anlayınca gizlice kaleden kaçtı.
Ancak yolda yakalandı.
Devrik hanın adamları yanından ayrılmadığı için Şahin Giray öldürülemiyordu.
Bunun üzerine Osmanlı yetkilileri devrik hanı yolda bir suikastla ortadan kaldırmayı düşündüler.
Fakat devrik hanın adamları etrafında etten bir duvar ördükleri için suikast gerçekleştirilemedi.
Şahin Giray'ın sağ salim Edirne'ye gelmesi sinirleri iyice gerdi.
Bunun üzerine devrik hanın Rodos'a götürülmesi ve yolda ortadan kaldırılması planlandı.
Birinci Abdülhamid sürekli emir vermesine rağmen Şahin Giray, sağ salim Rodos'a da ulaştı.
Şahin Giray, başına gelecekleri tahmin ettiği için Rodos'ta kaleye değil bir bağ evine yerleşti.
Bir taraftan da kaçmak için fırsat kolluyordu.
Osmanlı yönetimi hanın kaleye götürülmesi emrini verince askerler bağ evini bastılar.
Şahin Giray ise çatışmadan kaçıp Fransa Konsolosluğu'na sığındı.
Rodos'taki Osmanlı idarecileri bir süre Şahin Giray'a dokunmadılar.
Ancak kaçmak için fırsat kollamaya başladığını haber alınca, konsolosluğu basıp Şahin Giray'ı kaleye götürdüler.
1787 Ağustos'unda Şahin Giray boğulup, kafası kesildi.
Başı İstanbul'a gönderilirken, vücudu kale içinde defnedildi.
Şahin Giray mezarında da rahat yatamayacaktı.
Rodos Kalesi içindeki kışla, daha sonraki padişahlar döneminde tamir edildi.
Tamirat sırasında kışlaya yeni tuvaletler yapılmış ve helalar için kuyular kazılmıştı.
Kuyulardan biri de Şahin Giray'ın mezarının olduğu yerdeydi.
Osmanlı tarihçilerinden Tayyarzâde Atâ hadiseyi kaderin bir cilvesi ve ihanetin cezası olarak yorumlar.
Kırım Hanlığı
Kırım Hanlığı, Altınordu Devleti'nin taht kavgalarıyla zayıflaması üzerine Cengiz Han'ın soyundan gelenler tarafından 14.yüzyılın ikinci yarısında kuruldu.
Hacı Giray'ın 1466'da ölümünden sonra oğulları arasında yıllarca sürecek taht mücadeleleri başladı.
Kırımlılar, Cenevizliler'e karşı Fatih'ten yardım istediler.
1475'te Kırım'a giden Gedik Ahmed Paşa komutasındaki Osmanlı donanması Cenevizliler'in elindeki yerleri fethedip, Kırım Hanlığı'nı da Osmanlı himayesi altına aldı.
Zaman zaman Kırım hanları Osmanlı yönetimine karşı isyan etseler de yarımadadaki Osmanlı hakimiyeti 300 yıl sürdü.
Ele geçirdikleri yerleri yakıp yıktılar
17.yüzyılın sonlarından itibaren Rusya'nın yükselmesi Kırım Hanlığı'nın aleyhineydi.
Mareşal Münnich komutasındaki Rus ordusu, 1736'da Azak'ı ele geçirip, yarımadayı işgal etti.
Ancak savaşın başında büyük başarılar kazanan Ruslar, kendi topraklarından çok uzaklaşmışlar ve ele geçirdikleri yerleri de yakıp yıkmışlardı.
Bu yüzden zor duruma düştüler.
Açlık ve salgın hastalıklar sebebiyle, Kırım'ı terk etmek zorunda kaldılar.
1768'de başlayan Osmanlı-Rus savaşında Kırım bir kez daha Ruslar tarafından istila edildi.
1774'te imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması'yla Kırım bağımsız oldu.
Rusya, 1783'te Kırım'ı istila etti.
Osmanlı Devleti 8 Ocak 1784'te imzalanan antlaşma ile yarımadadaki Rus hâkimiyetini tanıdı.
Osmanlı Devleti Kırım'ı kurtarmak için daha sonra defalarca savaşa girdiyse de hepsinde mağlup olup, başka topraklar da kaybetti.
1812 Bükreş Antlaşması'yla Kırım, Osmanlı hâkimiyetinden kesin olarak çıktı.
Batılı gibi yetişti
Şahin Giray, bir Batılı gibi yetiştirilmişti.
Konuşması, yemek kültürü, hatta kıyafetleri tam bir Batılı gibiydi.
Çariçe İkinci Katerina'nın özel ilgisini kazanan Şahin Giray, Rus saraylarında büyümüştü.
Çariçe İkinci Katerina, Voltaire'e yazdığı mektuplarda Şahin Giray'ın yakışıklılığını ve eğitimini övüp, Venedik'e giderek burada İtalyanca öğrendiğini yazıyordu.
Allah onu helak ede
Birinci Abdülhamid, Kırım'ı kaybettiren Şahin Giray'ın nasıl biri olduğunu merak etmişti.
Şahin Giray Hotin'e sığındığında padişahın merakının giderilmesi için bir resmi çizilerek, İstanbul'a gönderildi.
Birinci Abdülhamid resmi inceledikten sonra, "Onun elbisesi tam bir Hıristiyan gibi, kâfir olduğundan artık şüphe etmiyorum.
Diğerlerine ibret olsun diye Allah onu helak ede" demişti.
TARİHİN PUSULASI – ERHAN AFYONCU – BUGÜN GAZETESİ
http://gundem.bugun.com.tr/ihaneti-kirimi-kaybettirmisti-haberi/996181
a45UyF587661-201307301451-undefined
Firsat, adamin kapisini iki kere calmaz.
WCHAMFORT
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Kurmus oldugum gruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur: Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com | Ayrilmak isterseniz de : Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com | Grup Sayfamız : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ | Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz. http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder