29 Haziran 2017 Perşembe

KAAN SEZYUM : EVRİM YOK, GELİŞME YALAN

Türkiye'ye bakarak tabii ki, böyle.
Ülkemiz elbette geri vitese takmış 600'lü yıllara doğru yol alıyor.
Zannediyorum, 600'lü yıllara kavuştuğumuzda, diğer bütün İslam alemiyle beraber topluca cilalı taş devrine doğru ikinci bir yolculuk başlayacak.

Bu gün ilettim, medeniyetler yaratmış bir milletin evlatları olarak artık Ruanda'dan dahi ibret alacak mertebeye düştük.

Oraj POYRAZ ( 0raj.p0yraz@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc / oraj_poyraz@alpinaasia.com )
           L2fSIJNoA0xfSNxA      


KAAN SEZYUM : EVRİM YOK, GELİŞME YALAN

28.06.2017

Herkes her şey için bir şeyler söyleyebiliyor. Herkes pek de bilgi ya da ilgi sahibi olmadan her şeyi söyleyince de her fikir daha ilk günkü boşluğuna, neredeyse sıfır noktasına dönüyor.

Uzun uzun, dünyanın düz mü yoksa yuvarlak mı olduğu tartışılabiliyor. Çünkü oluşmuş bir bilgimiz yok. Sadece bireysel fikirler var. Dön başa, dön baba dönelim… Güneşin etrafında değil ama kendi etrafımızda bu sefer.

Çocuklarla evlenilir mi? Açlık grevindeki insan 110 küsur gündür nasıl yaşar, her şeyi, "Neden ya da nasıl?" diye sormadan tartışıyoruz. Ünlü futbolcunun umreye gittikten sonra Mikonos'a tatile gitmesiyle aynı düzlemdeyiz. Onu da tartışıyoruz. Her şeye en baştan başlıyoruz, sanki gizli gizli şeytan taşlıyoruz. Hiç kimse hiçbir şey öğrenmek istemeyince de en başa dönüyoruz. Kimse herhangi bir fikri dinleyip uzlaşmıyor, kimse ikna olmuyor, herkes bildiğini yapıyor. Hatta bilmediğini yapıp, yaptığının bir şey bilerek yapıldığını savunanlarla bile karşılaşıyoruz. Herkes neye bakarsa baksın, sadece görmek istediğini görüyor.

Okuma yazması olmayan, iki cümleyi bir araya getiremeyen, neredeyse kendi adını kâğıda yazamayacak anayasa profesörleri adalet hakkında konuşur, "Sevgili" kelimesini "Sevğili" diye yazabilen güzel insanlar yetkili bir abi olur… Yani olacağı bu. Tam da o yüzden değil ama her şey birbirine bağlı. Gençlerin, çocukların henüz soyut kavramlarla başa çıkamadıkları 5-6 yaşlarında metafizikle buluşmasını onaylayan akıl, "Bizim öğrencilerimiz bu mevzuyu anlayamaz" diyerek, bilimsel bilgiden gençleri uzaklaştırıyor. Neden? Çünkü hiçbir şey bilmemize gerek yok. Ne ne dediğimizi bilmemize gerek var, ne de ne düşündüğümüzü. Fikrimiz yok, ilkemiz var, davamız var. Fikrimiz yok, düşmanımız, bizi sevmeyenler, sağda solda lobilerimiz var. Fikrimiz yok ama borumuz, toryumumuz ve daha bilemediğimiz bir çok değerli kaynağımız var. Ama bizi sevmeyenler bunlara ulaşmamızı engelliyor. Neredeyse Haliç'in dibindeki altınları bile az sonra Japonların kaçırdığını öğreneceğiz. Altın önemli, tarih gibi bir şey değil. Bir aralar herkesin gözü önünden bir ton altın kaybolmuştu, kimse onu aramıyor. Herkes Haliç'teki söylentinin peşinde.

Çünkü tarih konusunda da bir fikrimiz yok. Bizden öncekiler biz değil çünkü. Tarihi kalıntılara "Çanak çömlek" diyebiliyoruz. Çünkü fikrimiz, bilgimiz, ilgimiz yok. "Tesis mi zeytinlik mi?" diye utanmadan, sıkılmadan soran yetkili abilerimiz var. Çünkü onların da pek bir fikri yok. Sadece niyetleri ve davaları var. Dava da ne davaymış arkadaş? Hiçbir farkındalığı olmayan, giderayak herkesin kandırıldığı, herkesin "A kuzenim yapmış" dediği bir farkındalık. Bitmez bir açgözlülük ve bencillik fırtınası.

Hiçbir şeyi bilmek istemiyoruz. O yüzden araştırma komisyonlarından hiçbir şey çıkamıyor. Kimse ne olduğunu bilmek istemiyor. Herkes düşmanların peşinde. Ülkemizde nedense her şeyde olduğu gibi en ufak bir sıkıntı her zaman yasaklanıyor. Kimse de gelip "Nedir bu sıkıntının kaynağı? İnsanlar neden bu halde?" diye sormuyor. Çünkü toplumda kanunlar var. Eğer uygun bir kanun bulursanız her şeyi yapabiliyorsunuz. Kanun yoksa da çözülüyor o iş, sıkıntı yok.

Hiçbir şeyi merak etmiyoruz ama her şeyin arkasındaki büyük resmi, sübliminali nasıl da hızlı görüyoruz. Hiçbir fikrimiz yok ama her şeyi biliyoruz. Hiçbir duygumuz yok ama insanların haklarını aramaları bile gözümüze batıyor. Hiç kimse görmesin ne olduğunu, belki böylesi daha iyi. Çünkü kötülüğümüzü de görmek istemiyoruz. Sorunlarımızla "Çömeyim de geçsin" diye başa çıkıyoruz. Aynada bize bakan kişi çirkin görünmemizi istiyor.

Hal böyle olunca da ilerlememiz geri viteste oluyor. Özgürlük mü? En özgür biziz. İşte bunu dediğimiz zaman en özgür oluyor. Kalkınma mı, "En süper kalkınan biziz, dünya bizi çekemiyor" dediğimiz zaman da hızlıca kalkınıyoruz dikkat ederseniz. Dünyanın geri kalanına bir ders gibiyiz, tersine evrim mümkünmüş demek ki. Şu anda leğeninde dans eden goril bile daha mutlu. Bizim leğenimizde su yok, leğenci de bizi feci kazıklamış. 5 liralık malı 500 liraya okutmuş. Olsun leğen de bir başlangıçtır.

İleriye gideceksek, biraz geriden başlamak da bizim farkımız olsun.

 
a45UyF587661-170629175055 Oraj Poyraz oraj.poyraz@openmail.cc
2017/06/29  22:24 2  65  alelma@yahoogroups.com


 

Bos zaman yoktur bosa gecen zaman vardir.

Tagore

Cennetten kovulup geri sizan seytan
SAD 76.iblis: ben ondan hayirliyim!
Beni atesten yarattin, onu camurdan yarattin, dedi.
SAD (77-78) (Allah teala da) buyurdu ki: Cunku sen suphe yok ki, kogulmussundur.
Ve muhakkak ki, lanetim kiyamet gunune kadar senin uzerinedir.
A RAF 20.derken seytan, birbirine kapali ayip yerlerini kendilerine gostermek icin onlara vesvese verdi ve: rabbiniz size bu agaci sirf melek olursunuz veya ebedi kalanlardan olursunuz diye yasakladi, dedi.


Hastanelerde ayrimcilik var

14 Subat 2014

Gectigimiz hafta bir ameliyat icin hastaneye gittim. Heyecan yapmayin, ameliyat olan ben degildim, bir yakinimdi. Zaten heyecan yapmamistiniz degil mi? Iste siz busunuz.

Ameliyatin ismi bile insani germeye yetiyor. Son yillarda bunun yerine operasyon kelimesini kullanir oldular. Bu, insani daha da geriyor. Cerrah yerine de operator diyorlar. Adam alti sene tip okumus, sanirsin cagri merkezinde calisiyor.

Ameliyathanenin onu cenaze evi gibi. Herkes tedirgin, herkes doktorlarin yuzune bakiyor. Bir cerrah gayet neseli bir sekilde salinarak geldi. Gulerek ameliyathaneye girdi. Yahu sen birazdan birini keseceksin, bu nese niye? Biz burada aglamak uzereyiz. Adamin gercekten cerrah oldugundan suphelendim. Bu kadar gulecek ne vardi?

Bizimkini ameliyat edecek doktor da geldi. Baktim yuzunden dusen bin parca. Yaklastim.

Hocam birazdan cok onemli bir ameliyata gireceksiniz, kendinizi hazir hissediyor musunuz? diye sordum.

Anlamadim. dedi.

Eger kafaniza takilan bir sey varsa, ne bileyim sabah esinizle tartistiysaniz lutfen ozel meselelerinizi ameliyat masasina tasimayin olur mu? diye uyardim.

Alin bunu burdan. dedi.

Tek istegim ise konsantre olmasini saglamakti ama o uygarca tartismak yerine kacmayi tercih etmisti. Doktorlar da ne bilur cigerun acisuni diye bagirdim.

Hastabakicilara bir isaret cakti. Iki kolumdan tutulup goturulurken seslendim. Hocam lutfen aramizda yasadigimiz tatsizligi hastaya yansitmayin. Bu sizinle benim aramda, hastanin sucu yok.

Hastanede ikinci darbeyi hasta yakini olmamla yasadim. Ameliyat sonrasi odada otururken temizlik gorevlisi gelip disari cikmami soyledi. Hastanin yaninda sadece refakatcisi kalacakmis.

Soyle bir durup dusundum. Hastane calisanlari hastalari gercekten cok seviyor, ilgi alaka on numara. Fakat hasta yakinlari ikinci sinif insan muamelesi goruyor. Adeta saglikli olmak otekilestirme sebebi haline getirilmis. Bu ulkede saglikliysaniz her turlu asagilayici muamele yapiliyor.

Hasta yakinlari odaya alinmiyor, ameliyathaneye alinmiyor, tuvalete korkarak gidiyorsunuz, kantinde cay icerken bile istenmiyorum hissi yasiyorsunuz. Her hareketiniz sakil, urkek bir ceylan gibisiniz.

Kantinde soyle bir etrafima baktigimda ozguveni elinden alinmis tipler gordum. Burasi adeta bir toplama kampina donusmustu. Sucumuz ne? Hastaya yakin olmak.

Elbette bazi hasta yakinlarinin yaki$iksiz hareketlerini gormuyor degilim. Google da ogrendigi veya kulaktan dolma bilgilerle doktora is ogretmeye kalkanlar var. Ama birkac kendini bilmez hasta yakini yuzunden koca bir hasta yakinlari camiasini linc etmek hakkaniyete sigar mi?

Bu muamele o kadar canimi $ikti ki kantinde cay icerken ayagimi bilerek masaya vurdum ve aci icinde klinige kostum. Bir baktim herkes seferber, biri neyiniz var diye soruyor, digeri telasla bana yer gosteriyor. Yaziklar olsun ya, dedim. Az once kapidan kovuyordunuz, ne oldu da birden kiymete bindik dedim. Tuhaf tuhaf baktilar yuzume. Tedavi olmak istemiyor musunuz, diye sordu biri. Istemiyorum dedim. Ne zaman insanlari saglikli veya hasta diye ayirmazsiniz, iste o zaman ben de gelip tedavi olurum. Simdi musaade ederseniz eve gidecegim, sanirim ayagim kirildi deyip topallayarak oradan ayrildim. Umarim bu onlara guzel bir ders olmustur.

Hastane notlari

Hastalarin cogu zaman bir sey yemesi yasak oldugu icin gelen yiyecek ve icecekleri hastanin refakatcisi tuketiyor. Buna gore getirin.

Hasta yakinlari arasinda zaman icinde yeni dostluklar kuruluyor. Arkadas $ikintisi cektigim icin ara sira hastanelere gidip hasta yakiniymisim gibi davranacagim.

Ziyaretcilerin hastanin durumuna uzulduklerini belli etmek icin kederli yuz ifadesi takinmalarinin hastanin iyilesmesine katki yaptigini ispatlayan bir bilimsel arastirma yok.

Hayatimda ilk defa hastaneye gitmis oldum. Gecen sene hasta olmustum, internetten randevu alman gerekiyor dediler. Girdim ve randevu aldim. Ancak internetten randevulasan insanlarin baslarina gelenleri haberlerden gordugum icin guvenemeyip gitmedim.



Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/

BitCoin URL: 16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder