20 Eylül 2017 Çarşamba

ALMANYA’YI SIKINTILI GÜNLER BEKLİYOR

Bir Almanya'yı mı, bütün Avrupayı ve dalga dalga bütün dünyayı etkileyecek aşırı sağcı bir yükseliş bekleyin siz.
IInci Dünya Savaşının suçlanmış ve aşağılanmış bütün kişilikleri ve kavramlarının aklandığını, yüceltildiğini izleyeceğiz.
Siyahlar beyaz, beyazlar ise siyah olacak.
Bunun sıkıntılarını elbette en çok Almanya'da yaşayan yabancılar ve Türkler yaşayacak.

Dünya kaşınıyor..
Büyük bir nüfus azaltma projesi pişirilip kotarılıyor.
Yine Avrupa ve Ortadoğu bu işin odak noktasında.

Fakat kör talih bu sefer ülkemizin tepesinde kuş kadar beyni olmayan liderler, ve beynini imamlara kiraya vermiş bir politik kadro var.
Boku yedik.

Asım Can Gündüz&Sevda Demirel - Boku Yedik - Boku Yedik -Star TV (1992)

https://www.youtube.com/watch?v=Kciu_LMJtNk

Oraj POYRAZ ( 0raj.p0yraz@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc / oraj_poyraz@alpinaasia.com )
           L2fSIJNoA0xfSNxA      


ALMANYA'YI SIKINTILI GÜNLER BEKLİYOR

Celal ÖZCAN / BERLİN

20.09.2017

Almanya'daki hiçbir gelişme, bu seçimlerde mülteci sorununun önüne geçemedi. AfD tehlikeli milliyetçi söylemlerle 'tabu'ları yıkarken, seçimden sonra Almanya'yı zor günler bekliyor.

ANKETLERE bakılırsa, seçimin sonucu şimdiden belli. Muhafazakar Hıristiyan Birlik (CDU/CSU) sandıktan birinci parti çıkacak. Merkel yine Başbakan kalacak. Sosyal Demokrat Parti (SPD) çok oy kaybedecek. Halen hangi partiye oy vereceğini bilmeyen kararsız seçmen oranı yüzde 15. İslam ve yabancı karşıtı sağ popülist parti AfD'nin ne kadar oy alacağı konusunda anketlerden çok farklı görüşler var. Kimine göre AfD tam bir patlama yapacak. Federal Meclis'e güçlü girecek.

Hiçbir şey bu seçimlerde mülteci sorununun önüne geçemedi. Ne fahiş kiralar, ne hastanelerde personel yetersizliği, ne düşük emekli maaşları seçmenlerin fazla ilgisini çekti.

PLANLANMIŞ GİBİ

Sanki önceden planlanmış gibi televizyonlardaki seçim oturumlarında özellikle kadın seçmenler, parti liderlerine şu soruyu soruyor: "Mülteci akınıyla çok yabancı erkek geldi. Ülkedeki kadın erkek dengesi sarsıldı. Mülteci erkekler kadına farklı bakan bir kültürden geliyor. Mülteci akınından sonra kadınlara taciz ve tecavüzler arttı. Siz bu mülteci sorunuyla nasıl başa çıkacaksınız?"

TABULAR YIKILIYOR!

Mülteci akınıyla güçlenen ve 16 eyaletten 13'ünde mecliste temsil edilen sağ popülist AfD, bu konuyu iyi kullanıyor. Tehlikeli milliyetçi söylemlerle Almanya'da tabuları yıkıyor.

* AfD'nin baş adayı Alexander Gauland, "Alman askerlerinin iki dünya savaşında gösterdiği kahramanlıklar üzerine gurur duymak Almanların hakkı" dedi. Böyle bir sözü eskiden bir politikacı yanlışlıkla bile söylemiş olsa, kıyamet kopar, tasını tarağını toplar giderdi.

* Saksonya Eyaleti'nde AfD adayı Thomas Göbel, açık açık AfD ile Pegida'nın hedeflerinin ortak olduğunu, hükümetin mültecileri ülkeye alarak, Alman halkını melez ve sonunda yok etmek için 'göç silahı'nı kullandığını söylüyor.

* AfD'nin aşağı Saksonya'dan adayı Wilhelm von Gottberg, Yahudi soykırımını "Almanları suça azmettiren etkili bir araç" diye niteliyor.

* Saksonya'da AfD'nin ikinci sıra adayı yargıç Jens Maier, Müslümanlardan "Serseri ayak takımı" ve "Peçeli baykuş" diye bahsediyor.

* AfD'nin Thüringen Eyalet Meclisi Grup başkanı Björn Höcke, Berlin'deki soykırım anıtı için "Utanç anıtı" dedi.

PROVOKASYON DENİYOR

Örnekleri daha çok uzatabiliriz. AfD'yi aşırı milliyetçiler ele geçirmiş bulunuyor. SPD Genel Sekreteri Hubertus Heil, AfD için "Biz artık sağ popülistlerden konuşmuyoruz. Bunlar çok açık aşırı sağcı" dedi.

Artık AfD'nin meclise girip girmeyeceği sorusu tartışılmıyor. Ne kadar güçlü gireceği konuşuluyor. AfD parlamentoya girer girmez ilk iş olarak, halka sormadan kapıları mültecilere açmakla suçladığı Başbakan Merkel hakkında Meclis Araştırma Komisyonu kurulması için çalışacak. Başarılı olur mu? Çok zor. Ama AfD, Meclis'te tabuları yıkmak, dikkati çekmek için çok provokasyonlar deneyecek. Meclis'i soru önergesi yağmuruna tutacak.

http://www.hurriyet.com.tr/almanyayi-sikintili-gunler-bekliyor-40584443

 
a45UyF587661-170920224459 Oraj Poyraz oraj.poyraz@openmail.cc
2017/09/21  03:44 2  65  alelma@yahoogroups.com


 

Ordunun huzuru kacar, guvenini yitirirse bu durumdan prenslerin yararlanmaya calisacagi kesindir. Bu da orduya anarsi getirecektir.

Sun Tzu dan Savas Sanati

Hadis-i Serif te, Yahudiler, taslarin ve agaclarin arkalarina saklanacaklar, tas veya agaclar Ey Musluman, ey Allahin kulu, iste Yahudi benim arkamdadir.
Gel onu oldur. diyecektir.
Ancak Garkat agaci haric.
Zira o, Yahudi agaclarindandir diyecegi ifade ediliyor.

(Buhari, Tecrid, IX, 73; Tirmizi, Birr, 25; Fiten, 2; et-Tac, I, 25).

DOGA YASALARI UZERINE DUSUNCELER -7-

Hepimiz kendimize ozgu bir simdi algisi icinde yasariz ve etrafimizdaki seylerin de bizimle ayni simdi icinde yasadigini zannedebiliriz. Newton fizigi de asagi yukari evrenin bu sekilde kabul edilmesiydi. Evrendeki butun olaylarin, surekli olarak gecmisten gelecege akan ve her sey tarafindan ortaklasa algilanan bir mutlak zaman icinde gerceklestigi dusunulmekteydi. Ozel ve genel gorelilik kuramlarinin gelistirilmesi ile bu yanilgimizdan vazgecmek zorunda kaldik.

Hicbir sekilde, cevremizdeki diger seylerle birlikte ayni simdi icinde yasamayiz. Gunes isiginda baktigimizda dahi, onun simdiki halini degil, yakla$ik olarak 8 dakika onceki halini seyrederiz. Yildizlara baktigimizda ise, aslinda gecmise bakmaktayiz demektir. Bazi yildizlarin ve galaksilerin isigi bize milyonlarca i$ik yili oteden ulasirlar ve biz onlari kendi simdimiz icinde algilariz.

Dr Hawking in, ozel ve genel gorelilik kuramini anlattigi bolum cok uzun. O yuzden kisa alintilarla devam edecegim. I$ik hakkinda yapilan calismalar fizik kuramlarinda devrimci degi$iklikler yapilmasini gerektirecek kadar onemli. Ta Aristotales zamanindan beri isigin eter adi verilen bir madde icinde hareket ettigine inaniliyordu.

1887 yilinda Michelson-Morley deneyi olarak bilinen bir deney yapildi. Gayet hassas cihazlarla isigin iki farkli acidaki hizi olculdu.Iki hiz da birbirinin ayniydi ve bu yuzden artik eter dusuncesinden vazgecilmesi gerekiyordu. Fakat bunu yapmak yerine bilimciler duruma farkli aciklamalar getirdiler.

Albert Einstein

1905 yilinda, henuz 26 yasinda olan Albert Einstein (1879-1955) Hareketli Cisimlerin Elektrodinamigi Uzerine isimli bir makale yayinladi. Varsayimina gore, i$ik hizi farkli konumlarda hareket eden tum gozlemciler icin ayni olmaliydi. Dahasi, zamanin da ayri bir boyut olarak kabul edilmesi gerektigi ortaya cikmaktaydi. Ayni olayi gozlemleyen iki gozlemci icin ortak bir simdi olamazdi. Bulunduklari yere gore, isigin kendilerine ulasma suresine bagli olarak zaman konusunda anlasamiyacaklardi. Bu durumun gundelik hayatimizda pek farkina varilmaz; zira mesafele ve hizlar cok dusuktur. Rahatlikla, cevremizdeki diger seyler ile ortak bir simdi algisi icinde yasayabiliriz. Fakat, mesafeler buyudugunde ve hizimiz arttiginda zamanin bizim icin akisinda da degi$iklikler yasanmaya baslanir. Kitaptan alintilara devam ediyorum.

I$ik hizi evrenin farkli yerlerindeki olaylari anlamamizda referans olarak kullanilir.

Bu durumu tuhaf kilan iki gozlemcinin farkli zaman olcumleri yapmalarina karsin ayni fiziksel sureci izliyor olmalaridir. Einstein bu zaman kaymasi icin yapay bir aciklama olusturma cabasina gitmedi. Urkutucu olsa bile mantikli bir sonuca vardi: Gecen zamanin olcumu, tipki alinan mesafenin olcumu gibi, olcum yapan gozlemciye baglidir. Bu etki, Einstein in 1905 teki makalesinde acikladigi kuramin temel taslarindan biriydi ve sonra ozel gorelilik kurami adini aldi. (...) Einstein in calismasi zamanin Newton un dusundugu gibi mutlak olamiyacagini gosterdi. Diger bir deyisle, her bir olaya butun gozlemcilerin kabul ettigi bir zaman atfetmek olanaksizdir. Tersine, her gozlemcinin kendi zaman olcumu vardir ve birbirine goreli olarak hareket eden iki gozlemcinin zaman olcumleri farkli olacaktir.

Bu calismalar sayesinde fizikciler anladilar ki, i$ik hizi her referans cercevesinde aynidir ve Maxwell in elektrik ve manyetizma kuramina gore zaman uc boyutlu uzaydan ayri olarak ele alinamaz. Zaman ve uzay birbirine gecmistir. Fizikciler uzay ve zamanin bu evliligine uzay-zaman adini verdi ve buna dorduncu boyut dediler.

Zamani da icine alan 4 boyutlu evren modelinde, bir cismin kutlesine bagli olarak uzay-zamanda bukulme meydana gelir ve i$ik da bundan etkilenir.

Einstein cok gecmeden, gorelilik ile cekimi uyumlu hale getirmek icin baska bir degi$ikligin daha gerekli oldugunu farketti. Newton un kutle cekim kuramina gore nesneler herhangi bir zamanda, aralarindaki uzakliga bagli olarak degisen kuvvetlerle birbirlerini cekerler. Ancak gorelilik kurami mutlak zaman kavramini ortadan kaldirdigi icin, kutleler arasi uzakligin ne zaman olculmesi gerektigini tanimlamanin hicbir yolu yoktu. Yani Newton un kutle cekim kurami ozel gorelilik kurami ile uyumlu degildi ve degistirilmesi gerekiyordu. Sonraki 11 yil boyunca Einstein yeni bir kutle cekim kurami gelistirdi ve buna da genel gorelilik adini verdi. Genel gorelilik kuramindaki kutle cekim kavrami Newton unkine hic benzemez. Tersine, uzay zamanin daha once dusunuldugu gibi duz olmadigini, kutle ve enerjisi tarafindan bukulup bozuldugunu one suren devrimci bir taslagi temel alir.

Ozel ve genel gorelilik kuramlarinin cikarimlari, kuresel konumlamalar ait hesaplamalarin hassaslikla yapilmasini gerektiren konularda onem tasir. Ornegin GPS (Global Positioning System) kuresel yer belirleme sistemi teknolojisinde genel gorelilik kurami hesaba katilmasaydi, konumlara ait hesaplamalarda kilometrelerce sapmalar olabilirdi !

Boylece hesaplamalara zaman faktoru de katilmis oluyor. Gercekligin simdi uzerinden algilanmasi bile yeterince zorken, bir de zamanin ayri bir boyut olarak algilanmasi ve bildigimiz uc boyutlu dunyanin uzerine dorduncu boyutun eklenmesi soz konusuydu. Kisa maddeler halinde, neler anlatiyordu ozel ve genel gorelilik kuramlari?

I$ik hizi, tum evrende sabit bir referans hizdir.

Mesafe ve hizdan bagimsiz mutlak bir zaman yoktur.

Cisimler hizlandikca ve i$ik hizina yaklastikca zaman onlar icin daha yavas akmaya baslar. (Kardesler paradoksu. Hayali bir kisi, i$ik hizina yakin bir hizda uzayda seyahat ederse, geri dondugunde ikiz kardesinin cok yaslandigi, belki de oldugu bir durumu bulacaktir.)

Duragan kutleye sahip cisimler asla i$ik hizina erisemezler. Cisim hizlandikca kutlesi artacagi icin daha fazla ivme kazanamaz. (CERN deki parcacik hizlandirma denemelerinde bu duruma rastlanmistir.)

Cisimler hizlandikca, hareket dogrultusunda boylari kisalmaya baslar.

Uzay-zaman mekani kutle cekim etkisi ile bukulebilir. Tipki bir carsafin uzerine birakilan bir cismin carsaf yuzeyini bukmesi gibi.

FOCS 1 isimli, Isvicre de bulunan atom saati. 2004 yilinda calismaya baslayan saat, 30 milyon yilda 1 saniyelik sapma gosterebilir.

Eistein in cikarimlari farkli zamanlarda defalarca test edildi. Cok hassas atom saatleri tasiyan ucaklar farkli yonlere dogru ucurulmus ve saatlerde akan zamanin yavasladigi tesbit edilmistir. I$ik hizina cok yaklasan notrino ve muon isimli parcaciklarin omurlerinin, Dunya da uretilen duragan parcaciklardan daha uzun oldugu gozlemlenmistir. (Kazandiklari hiz sebebi ile...)

Ozel ve genel gorelilik kuraminin cikarimlarinin gundelik hayatimizda pek yeri yoktur. I$ik hizi ile karsilastirildiginda, hareketlerimiz o kadar agirdir ki pratikte bir zaman farkliligi algilayamayiz. Her ne kadar yeni ve carpici fikirler getirmis olsa da Einstein in cikarimlari yine de kla$ik bir kuramdi. Neden ? Dr Hawking den alintiliyorum.

Maxwell in elektro-manyetizma kurami, Einstein in genel gorelilik kurami fizikte devrim yapmis olsalar da, Newton fizigi gibi kla$ik kuramlardir. Yani bu modellerde evrenin bir tek gecmisi vardir. Fakat, kla$ik evren modelleri atom ve atom alti duzeyinde karsilasilan gozlemlerle bagdasmaz. Atom ve atom alti parcaciklarin dunyasini anlayabilmek icin, bu kuramlarin yerine, her biri kendi yogunluguna veya kendi olasilik genligine sahip, olasi her gecmisi iceren bir evren modeli sunan kuantum kuramini kullanmaliyiz. Gunluk hayatla ilgili pratik hesaplamalar icin kla$ik kuramlari kullanmaya devam edebiliriz. Ancak atomlarin veya molekullerin davranislarini anlamak istiyorsak Maxwell in elektro-manyetizma kuraminin kuantum uyarlamasina ihtiyacimiz var. Eger evrenin ilk zamanlarini, yani butun madde ve enerjinin kucucuk bir hacme $ikismis oldugu zamanlari anlamak istiyorsak kuantum kuramlarina basvurmaliyiz. Bazi yasalar kla$ik olarak kalirken, digerleri kuantum yorumu ile ele alinirsa tutarli bir doga anlayisina sahip olamayiz. Bu nedenle, butun doga yasalarinin kuantum uyarlamalarini bulmaliyiz. Bu turden kuramlara kuantum alan kuramlari denir.

Fizikte kuvvet alanlari onemli bir konudur. Cesitli kuvvetler kendilerini kuvvet alani denilen ortam icinde aciga cikarirlar. Bilinen en iyi kuvvet alani manyetik kuvvettir. Bir miknatisin cekim alanindaki camin ustune demir tozu dokersek, kuvvet alanlarini rahatlikla gorebiliriz.

Newton ve Einstein fiziginin bazi cikarimlari makro kozmosa yoneliktir. Yani, Dunya miz veya Gunes imiz gibi gezegen ve yildizlarla, galaksilerle dolu bir evrene yonelik yorumlardir ve sagduyumuza uygundur. Evrenin sadece bir tane tarihi vardir. Hizin ve mesafenin etkisi ile, olaylari farkli zamanlarda algilayabiliriz ama yine de evrenin sadece bir tane gecmisi ve gelecegi olacaktir. Fizikciler buna zamanin oku derler ve bizim gundelik hayatlarimizda da son derece onemli bir kavramdir.

gecmis ------> simdi ------> gelecek

Zamanin oku ile temsil edilen bu akis diyagraminda, hepimiz bir simdi algisi icinde yasariz. Olaylarin akisi tek yonludur ve asla geriye cevrilemezler; yani tersinemezler . Vazoyu dusurup kirarsak, zamanin geriye akmasini ve kirik vazo parcalarinin birlesmesini bekleyemeyiz. Devinim icinde hepimizin biyolojik saati ilerler ve yaslaniriz. Kendimize ne kadar bakarsak bakalim, asla gencligimizdeki sagliga, dinclige geri donemeyiz; sonunda bir gun biyolojik yapimiz tamamen coker ve olum denilen duruma geceriz. Bundan sonra ise bedenimizin curume ve dagilma sureci baslar. Otesinde bir hayat olup olmadigi bilimsel olarak gozlenip olculemedigi icin, bu konu, bilimden cok dinin veya mistik felsefelerin ilgi alanina girer. Simdilik, bilindigi kadari ile olum, herhangi bir canli organizmanin hayati faaliyetlerinin, bir daha geri donmemek uzere kesin olarak sona ermesidir. Elbette, yuzlerce dini, felsefi veya mistik yorum yapilabilir.

Kla$ik fizik yorumlarina dayanarak tabloya biraz daha uzaktan bakarsak gorunen sudur, icinde bizlerin de oldugu sayisiz canli veya cansiz parcacik, surekli bir akis icindedirler ve bu akis tek yonludur .

Daha dogrusu, oyle zannediliyordu.

Artik kuantum kuramina sozu vermenin zamani geldi.

-devam edecek-

Levent ERTURK
LEVENTERTURK1961
https://leventerturk1961.wordpress.com/


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/

BitCoin URL: 16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder