25 Temmuz 2018 Çarşamba

TÜRKER ERTÜRK : BİR KUŞAK BİR YOL VE MARSHALL

TÜRKER ERTÜRK : BİR KUŞAK BİR YOL VE MARSHALL

20.07.2018



ABD'nin 45. Başkanı olan ve görevdeki 18'nci ayını dolduran Donald Trump; in'le bir ticaret savaşında değiliz. Bu savaş yılar önce ABD'yi temsil eden aptal ve beceriksiz insanlar tarafından kaybedildi. Şimdi yılda 300 milyar dolarlık ticaret açığımız ve 300 milyar dolarlık fikri mülkiyet hırsızlığı var. Bunun devam etmesine izin veremeyiz" diyor.

Trump muhaliflerine yanıt vermek adına istemeden çok önemli bir gerçeğin altını çizmiş! Halen medyada çokça duyduğunuz ABD'nin Çin'e hatta müttefiklerine karşı sürdürdüğü söylenen ticaret savaşını kazanmasına imkân ve ihtimal yok. O zaman akla hemen şu iki soru geliyor;

ABD gibi bir ülke kazanamayacağı bir ticaret savaşına göz göre göre girer mi?

Yoksa bu savaş Başkan Trump'ın hesapsız kitapsız kişisel bir girişimi midir?

Çin Birinci Sıraya Oturacak

Başkan Trump ülkesindeki elitler tarafından sevilmiyor ve çok ağır şekilde eleştiriliyor. Geçen gün Rusya Devlet Başkanı Putin'le Helsinki'de yaptığı ikili zirveden sonra kendisine yönelik olan eleştirinin dozu "hainlik" ve "derhal görevden alınması sürecinin başlatılması" gerektiğine kadar yükseldi. Üslup yönünden de problemleri var. Bu konuda hem ülkesinde hem de dünyada çok sayıda eleştiri okuna muhatap oluyor. Ama özellikle Çin'e karşı başlatılan ticaret savaşının arkasında devlet aklı var bu kesin!

"ABD-Çin Ticaret Savaşı" olarak takdim edilen bu savaş ticaretin çok ama çok ötesinde bir şey! Bu; büyük ve uzun soluklu küresel bir savaşın sadece bir cephesi. ABD 18 trilyon dolar ile dünyanın en büyük ekonomisi. Çin ise 11 trilyon dolar ile ikinci sırada. Ama uzak olmayan bir gelecekte Çin ABD'yi ekonomik büyüklük olarak geçerek birinci sıraya oturacak.

ABD Büyüdüğü Halde Küresel Payı Küçülüyordu

II. Dünya Savaşı (1939-1945) sonrasında ABD dünya ekonomik büyüklüğünün yüzde 52'sine sahipti nükleer silahları vardı Japonya'ya karşı kullanmıştı ve tüm dünyaya gözdağı vermiş bir süper güçtü. 1960'a gelindiğinde ABD dünya ekonomik büyüklüğünün yüzde 40'ına sahipti. 1967'de bu oran yüzde 36'ya 2007'de ise yüzde 25'e düştü.

Esasında; ABD ekonomisi küçülmüyor aksine büyüyordu ama artık meydan boş değildi ve mücadelede Çin ve Hindistan gibi yeni oyuncular ile II. Dünya Savaşı'nın büyük darbe yemiş oyuncularından Almanya ve Japonya da sahne almaya başlamıştı. Artık ABD her geçen zaman dilimi içinde rakipsiz olmadığını görmeye başladı.

ABD Açısından Sorun Sadece Çin Değil

Bugün için ABD; 326 milyon nüfusu ile dünya ekonomik büyüklüğünün yüzde 24'üne sahip ve dünyanın bir numaralı ekonomisi. Çin ise 1 milyar 400 milyon nüfusu ile dünya ekonomik büyüklüğünün yüzde 15'ine sahip. Ama ABD ekonomisi kan kaybediyor; özellikle de Çin'e karşı! ABD 800 milyar dolarla dünyanın en fazla dış ticaret açığı veren ülkesi. Çin ise 500 milyar dolarla dış ticaret fazlası veren bir numaralı ülkesi. Ayrıca ABD'nin büyüme hızı 1 6 iken; Çin'in büyüme hızı 6 7. Daha 1980'de ABD ekonomisi Çin ekonomisinin10 katı büyüklüğündeyken; bugün fark kapanmış artık bir katı bile değil.

ABD açısından sorun sadece Çin de değil Avrupa da artık sorun! Daha geçen hafta Brüksel'de yapılan NATO zirvesi sırasında ABD Başkanı Trump Avrupa Birliği'ni (AB) "düşman" olarak tanımlamıştı. Bu sürpriz değildi gelişmeler bunu gösteriyordu. ABD Dışişleri eski Bakanı Henry Kissinger birleşik Avrupa'nın ABD için rakip hatta ekonomik çıkarlar açısından tehdit olabileceğini çok uzun zaman önce görmüştü.

ABD'nin Başat Dayanağı Askeri Gücüdür

Sizi daha fazla ayrıntıya boğmadan büyük resme gelirsek; dünyanın ekonomik ve bunun tabii sonucu olarak siyasi ağırlık merkezi doğuya doğru kaymaktadır. Yani; Atlantik üzerinden Asya-Pasifik Bölgesi'ne doğru Avrasya'ya doğru kaymaktadır. Ekonomik veriler bunu çok açık olarak ortaya koymaktadır.

ABD ise özellikle soğuk savaş sonrasında ele geçirdiği tek kutuplu dünya düzenini sonsuza kadar sürdürmek küresel liderliğini devam ettirebilmek maksadıyla; ağırlık merkezinin doğuya doğru kayışını durdurmak istemektedir. ABD bu hedefine ulaşabilmek için küresel ve hegemonyal bir savaş vermektedir. Bu mücadelede ABD'nin başat dayanağı; askeri gücüdür.

Küresel Liderliğini Sürdürmek İçin Savaşıyor

ABD Soğuk Savaş (1947-1991) sonrasında küresel liderliğini sürdürebilmek için; Balkanlar'dan Kafkasya'ya Ortadoğu'dan Kuzey Afrika'ya Asya-Pasifik Bölgesi'nden Ukrayna'ya kadar bir savaştan diğerine girdi ve hala devam ediyor.

İşte bu; ABD'nin açmazı. Liderliğini ve küresel hegemonyasını sürdürmek için savaşmak zorunda. Ama bu onun yıpranmasına ekonomik olarak zayıflamasına Amerikan karşıtlığının güçlenmesine de neden olmakta ve bu durum her geçen gün tek kutuplu dünya düzeninin sürdürülebilirliğini ortadan kaldırmaktadır.

Çin Deniz Kuvvetlerini Güçlendirmeye Çalışıyor

Yakın gelecekte ekonomik büyüklük olarak ABD'yi geçmesi beklenen Çin'in de önünde büyük zorluklar var. Çin'de devlet kapitalizmi uygulanıyor ve ülkede bayağı sıkı bir rejim var. Ayrıca; ülke nüfusunun neredeyse üçte ikisi günde 1 dolarla yaşıyor. Diğer taraftan; Çin'in üretebilmesi için Afrika'daki hammadde kaynaklarına Afrika ve Ortadoğu'daki petrole ihtiyacı var. Bunlar da halen ABD Deniz Kuvvetleri'nin kontrolündeki sulardan geçmek zorunda.

ABD'nin en önemli küresel askeri gücü; Deniz Kuvvetleri'dir (United States Navy). ABD Deniz Kuvvetleri kendisinden sonra gelen 13 ülkenin deniz kuvvetlerinin toplamından daha güçlü. Dünya yüzeyinin yüzde 70'inin denizler yüzde 30'unun karalar olduğunu düşünürseniz; ABD Deniz Kuvvetleri gücünün ne anlama geldiğini anlamak kolaylaşır. Bu nedenle Çin tüm kapasitesi ile kendi deniz kuvvetlerini güçlendirmeye çalışmaktadır.

Çin'in Yaptığını 100 Yıl Önce Almanya Denedi

Çin'in "Bir Kuşak Bir Yol Projesi"; ekonomik olarak kendi liderliğinde Avrasya'yı birbirine bağlama projesidir. Bu proje bir anlamda II. Dünya Savaşı'ndan sonra ABD'nin geliştirdiği Marshall Planı'na benziyor; içeriği farklı olsa da! ABD bu ekonomik proje sayesinde Atlantik bölgesinin liderliğine ulaştı ve Türkiye'yi de kendisine bağladı.

"Bir Kuşak Bir Yol Projesi"; biraz da Çin'in ihtiyacından ortaya çıkmıştır. Bu projenin deniz bağlantıları olsa da ana arter karadan yani iç hatlardan Avrasya'yı birbirine bağlamaktadır. Çünkü; okyanusların şimdilik tek hâkimi ABD'dir. Aynı şeyi 100 yıl önce Almanlar da denemiş Bağdat Demiryolu ile Avrupa'yı Asya'ya bağlamaya çalışmışlardı. Çünkü o zaman da denizlerin hâkimi; Almanya'nın rakibi ve düşmanı olan İngiltere idi! İşte bu yüzden Almanya da iç hatları kullanmak zorunda kaldı!

Dengeye En Az 10-15 Yıl Var!

Sanırım en çok merak edilen soru; ABD'nin bu küresel savaşı daha ne kadar devam ettirebileceği ve savaşı kazanıp kazanamayacağıdır. Soğuk Savaş (1947-1991); yani iki kutuplu denge 44 yıl sürmüştü. Sonrasında meydana gelen tek kutupluluk son 7 yılı tartışmalı da olsa 27 yıldır sürmektedir. Şimdilik görünen o ki; bu küresel savaş farklı cephelerde de olsa en az 10-15 yıl daha sürecektir.

En önemli tehlike; bu savaşın bir yol kazası olarak nükleer çatışmaya evirilmesidir. Böyle bir kaza olmadığı taktirde; sonunda dünya çok kutuplu denge sürecine ulaşacaktır. Türkiye açısından önemli olan ise; önümüzde sert geçecek olan 10-15 yıllık küresel savaşı asgari zayiatla atlatmaktır. Halen bizi yöneten iktidarla bu başarılabilir mi çok ama çok ciddi şüphelerim var!

Türker Ertürk

RESMİ İNTERNET SİTESİ:

http://www.turkererturk.com.tr

Facebook:

https://www.facebook.com/turker.erturk.5

https://www.facebook.com/pages/T%C3%BCrker-Ert%C3%BCrk/556317261057681?ref=profile

Facebook Grup:

https://www.facebook.com/groups/797431790326056/?fref=ts

Twitter:

https://twitter.com/Orsatramola

Instagram:

https://www.instagram.com/turkererturk

Linked-in:

https://tr.linkedin.com/in/t ürker-ertürk-68815724

http://www.turkererturk.com.tr/bir-kusak-bir-yol-ve-marshall/

--
Satranctaki pismanliktan daha buyuk bir pismanlik yoktur.

H.G.Wells

--

Necip Fazil KISAKUREK : AMERIKA, DUNYA VE BIZ

Bugun dunya, milletlerin olus istikameti ve tekevvun hakki bakimindan iki vahide ayrilmistir. Sonunda kaba ve basit iki vahid... Ya Amerikayi tutacaksiniz, ya Sovyet Rusyayi; ya demokrasiyi, ya komunizmayi...
Bunlardan birine temayul derhal ve kat i olarak oburune aykirilik manasina gelir. Onun icin, en kucuk Amerikan aleyhtarligi, hangi zaviyeden olursa olsun, Sovyetleri desteklemek diye anlasilir. Bu yuzden komunizmaya zit bir dunya gorusu kerhen de olsa, Amerikan politikasini korumakla mukelleftir.
Ikinci Dunya Harbinden sonra Avrupa medeniyetinin buyuk mumessilleri, bir nevi iktisadi ve teknik tabiiyet yuzunden dunya goruslerindeki istiklallerini kaybetmisler ve mecburi olarak Amerikan hegemonyasi altina girmislerdir.
Imparatorlugunu ve dunya siyasetindeki basbuglugunu kaybeden sahsiyetli Ingiltere, simdi butun aksiyonunu ve soz hakkini kaybetmis mahzun bir ulke halindedir. Almanya, topyekun varligiyla odemek mevkiinde bulundugu harp felaketini telafi icin, harika capinda bir kalkinmadan gayri hicbir gaye sahibi degildir. Avrupa nin diger milletleri de, Garp medeniyetini mechul bir yarina ceken sinsi sartlara karsi, butun guclerini, kendi kabuklari icinde, ruhi ve iktisadi gunu birlik bir ferahliga yoneltmis ve dunya politikasi uzerinde muessir olmak politikasini unutmus bulunuyorlar.
Yalniz Fransa (Do Gol) tecrubesinden sonra bir sahsiyet hummasina dusebildi; ve (frenk) isminin eski temsil hakki uzerinde yepyeni bir istikamet kolladigini belli etti. Dis politikada ilk defa olarak (Do Gol)un; Amerikan hava uslerini Fransadan tasfiyeye kalkmasi, iste bu istiklal ve sahsiyet davranisinin en bariz isaretidir. Bu isaret, Fransanin artik bir alet mevkiinden cikip, Garp medeniyetini yuguran sahsiyetli milletlerden biri olmak sifatini her sahada gostermek ve butun ic ve dis buhranlarini yenmek istemesinden baska bir maksada yorulamaz.
Hakikat sudur ki, Amerika sadece iktisadi ve teknik ustunlugu yuzunden, ayrica hic bir payi bulunmiyan Garp medeniyetini butun haklari ve imtiyazlariyle ve acikgozce nefsine yamamis; ve cihanin komunizma dehsetine karsi kendisini biricik tutamak haline getirmegi bilmistir. Bu tutamaga el atanlar da, onun iradesine boyun egmege, dunya capinda hicbir temsil tavri takinmamaya, sahsiyetsiz yasamaya ve Amerikalilara mahsus basit ve dupeduz dunyanin bekciligini etmege mecburdur.
Bu ne bogucu, $ikici dunya! Yukariya tukursem biyigim, asagiya tukursem sakalim...
Nazariyede materyalist Rusyaya karsi Amerika, cihana oyle ablak bir cehre vermistir ki, ikisi arasinda $ikisip kalan Avrupa, evvela birincisine, sonra ikincisine karsi (spiritualist) bunyesini koruyabilmek icin ne yapacagini bilememektedir. Birinden korunmanin oburune siginmak seklinde tecelli eden caresi, gercek korunmayi ve sahsiyet mudafaasini busbutun iflas ettirici bir durum arzetmektedir.
Bize gelince:
Halk Partisi devrinden beri, mutlak ve mecburi Amerikan siyasetini tutmak, Turkiye hesabina biricik dogru yol... Buna suphe yok... Cihanin olum ve dirim halinde iki yolundan dirim istikametini secmek milli irade ibresi yalniz bu istikameti gosterdigine gore, her halde Halk Partisi hesabina buyuk bir kesif degil...
Evet, dirim yolu secildi; fakat bu yolda diri bir anlayis ve sahsiyetli bir tavir gosterilmedi. Vaziyet o turlu idare edildi ki, Amerika bizi cebinde keklik bildi; ve mevzuumuzda, idraksiz kekliklere mahsus fedakarliklardan ileriye gitmedi.
Mesele, Amerikan yardiminin azliginda coklugunda degil; Amerika nin karsisinda, yalniz kendi milli tekevvun gayesine bagli, sahsiyetli bir millet tavrini takinmakta ve ona gore hurmet ve itibar sahibi olmakta...
Cografya ve tarihimiz, bizi, kapitalizma ve komunizma sistemleri arasindaki nihai muhasebenin ana rakamini temsil edecek kadar nazik bir makamda bulundurduguna gore, Amerika dan bu makamin dolgun hakkini istemek ve nazli bir sevgili muamelesi gormek biricik dikkatimiz olmaliydi. Olmadi; sanki Amerika tarafindan bos bir araziye sevkedilmis ve hudut bekciligi almis bogaz tokluguna calisir bir millet olduk.
Hele lisaniyle, uslubiyle, tipiyle, ruh haletiyle ve kendine gore kulturu veya kultur iddiasiyle Amerikalinin icimize nufuzu korkunc bir seydir. Dolar kuvvetine dayanan ve sade Turkiye de degil, dunyanin her tarafinda kendisini hissettiren bu maddi ve ayni zamanda manevi nufuz belki Avrupa nin ruhi sahada bas derdidir.
Zira Amerikali, eski bir kok ve sahsiyet damarina bagli olmaktan uzaktir.Garbin milletler katisigindan oyle bir melezdir ki, o milletlere ait ruh uktelerini dibinden tiras etmis; ve meselesiz, davasiz, dertsiz, iztirapsiz, yalniz madde hesaplarina bagli ve bes hasse planinda yasar bir yeni insan tipi getirmistir. Bu yeni insan, elektrigin ne demek oldugunu dusunmez veya dusunmekte bir fayda gormez; onu bir ampul icinde zaptetmegi kafi bulur. Bu yeni insanin hurriyet fikrinden, daha dogrusu insiyakindan baska hicbir ruhi sistemi yoktur. Basi bostur, ilcalarina tabidir, her kayittan ve olcuden azadedir, manevi sulta ve disiplin boyunduruklarindan hic birinin hukmu altina giremez; hasili tam manasiyle tabiat ve madde insanidir.
Tarih, sahsiyet, ruhi hayat ve mesele sahibi milletler icin de boyle bir tip, ancak bozucu ve curutucu olabilir. Hele yeni bir hayat ve tekevvun arayan ve henuz olamamis bulunan milletler Amerikaliyi ornek aldiklari gun, meydana, butun lugatcesi 10-15 kelimeden ibaret, her an ciklet cigneyen ve homurtu halinde konusan ve anlasan, hicbir ruhi mueyyideye kiymet vermeyen basi boslar toplulugundan baska birsey cikamaz. Amerikali tipi, kendi vataninda belki her turlu ictimai emniyet ve murakabeye malik olabilir; fakat taklitcilerinin dunyasinda sadece felakettir. Amerikaya gidip Amerikali olmak belki iyi; fakat milleti icinde Amerikalilasmak mumkun oldugu kadar kotu...
Basinizi kaldirip buyuk sehirlerde soyle bir halimize bakacak olursaniz, Amerikanizm denilen afetin, kiligimizda, mesrebimizde, uslubumuzda, edamizda bizi kendimizden ne kadar uzaklara goturdugunu, yahut goturmek istedigini sezersiniz.
Mekteplerimize, genclerimize, zuppelerimize, zevk-u safa hayatimiza; ve oradan muesseselerimize, evet butun muesseselerimize dikkatle bakiniz yeter!
Bir Amerikan gemisinin Istanbul a geldigi gun, sehrin gecirdigi telasin, (Noel) babanin cikini etrafinda cocuklar gecirmez.
Eger arada bir kendilerinden su veya bu tarzda, hatta bayragimiza kadar uzanan kabaliklar goruyorsak, bunu, Amerikalinin mizacinda degil, kendi ruhi zebunlugumuzun muhatabimiza verdigi gururda aramaliyiz.
Iktisat recetelerine kadar her seyi sonsuz comertliginden bekledigimiz bir millet fertlerinin bize karsi ulvi hareket etmesini beklemek ve boyle bir istidadi da Amerikalidan ummak, yerinde sayilamaz.
Bize dusen, kendi kendimize sahip olarak, Amerika nin ebedi muttefiki, Amerikalinin da Sen sensin, ben de ben tarzinda dostu olmaktir.
Amerikaliyi da boylece kendimiz icin bir saadet unsuru kilmak... Yoksa bela haline getirmek degil...
Bunu en kucuk milletler yaparken biz yapamazsak hazin olur. Amerika da ancak boyle bir sahsiyete maddi ve manevi itibar bicebilir. Yoksa, gelip gecici menfaatleri bakimindan alakadar oldugu; ve bir Amerikan bahriyelisinin iki yana acik bacaklari arasindaki perspektif icinde mutalea ettigi kadrodan ileriye gecemeyiz.
Dis siyasetimizde Amerikan ve ic bunyemizde Amerikanizm politikasini, kendimizde tecezzi kabul etmez bir sahsiyet vahidine gore ayarlamakta, devlet ve millet capinda kalkinisimizi kusatacak derecede buyuk ve her ise hakim bir mana gizlidir.
Bu mana ta merkezinden ele gecirildigi gun, Turk ve Amerikan bayraklari, biri su kadar yildizli ve oburu sadece ay ve yildizli, iki ayri dunyanin iki ayri ve fakat daima beraber mumessilleri halinde yanyana gondere cekilebilirler.

Necip Fazil KISAKUREK
Buyuk Dogu Dergisi / Sayi 20 /17.7.1959

--

Umit etmedigimiz seyler, umit ettiklerimizden daha $ik gerceklesir.

Plautus

--

Ducunt volentem fata,nolentem trahunt
Kader, onu kabul edene yol verir, reddedeni ezer gecer.
(Kader hakkinda tipik stoaci soylem)

Latince Atasozleri

a45UyF587661
--


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder