Aslında her bir haber için beynimde bir sürü fikir oluştu.
Ancak, vaktim ve enerjim yeterli olmadı.
Bunların dijital çöplüğümde yok olup gitmesine de razı olamadım.
Sağ yandaki konu listesinde başlıklara bakarak yalnızca ilginizi çekenleri dahi okusanız gündemi yakalamış olursunuz.
L2fSIJNoA0xfSNxA
=======================
PAKİSTAN'DA KİMYA FABRİKASINDA YANGIN: 11 KİŞİ HAYATINI KAYBETTİ
Pakistan'ın Karaçi şehrinde bir kimya fabrikasında yangın çıktı. Yangında ilk belirlemelere göre 11 işçi hayatını kaybetti.
27.08.2021, 14:43
Karaçi'nin Korangi ilçesinde bulunan kimya fabrikasında henüz belirlenemeyen bir sebeple yangın çıktı.
Yangında ilk belirlemelere göre 11 işçi yaşamını yitirdi.
Fabrikada mahsur kalan çok sayıda işçinin bulunduğu öğrenildi.
Yangını söndürme çalışmaları sürüyor.
=======================
KAZAKİSTAN'DA MÜHİMMAT DEPOSUNDA PATLAMA: 9 ASKERİ PERSONEL HAYATINI KAYBETTİ, 90 KİŞİ YARALANDI
Kazakistan'da bir askeri birliğin mühimmat deposunda patlama meydana geldi. Olayda, 9 askeri personel hayatını kaybetti, 90 kişi yaralandı. Patlama sonrası bölgede yangın halen devam ederken, civar köylerde yaşayanlar tahliye edildi.
27.08.2021, 13:03
Kazakistan'ın güneyindeki Taraz kentinde Savunma Bakanlığına bağlı mühimmat deposundaki patlama meydana geldi.
Bölgede patlamaların durdurulduğu ancak küçük çaplı yangının devam ettiği aktarıldı.
Resmi kaynakların son verilerine göre, askeri mühimmat deposunda art arda meydana gelen patlamalarda askeri personel ve kurtarma ekip görevlisi 9 kişi yaşamını yitirdi. Çoğunun itfaiye ve kurtarma görevlisi olduğu 90 kişi yaralandı. Patlama sonrası 4 kişinin kayıp olduğu öğrenildi.
Eyalet merkezi Taraz'daki 1 Nolu Şehir Hastanesi önünde dün geceden beri aileler yaralanan yakınları hakkında bilgi almak için nöbet tutuyor. Hastane yönetimi, yaralıların çoğunun ilk müdahale sonrası evlerine gönderildiği, 6'sı ağır 28 yaralının hastanede tedavilerine devam edildiği bilgisini paylaştı.
YANGIN DEVAM EDİYOR
Civardaki 3 köyden bin 200 kişi tahliye edildi. Bölgeyi terk etmek isteyenler nedeniyle trafikte aksamalar yaşandı.
Bölgede yangın henüz devam ederken, alevlere müdahale sürüyor.
Yangının nedeninin depodaki patlayıcılar olabileceği ifade ediliken polis, sabotaj dahil ihtimaller üzerinde duruyor.
=======================
AFGANİSTAN'DA PEŞ PEŞE 6 PATLAMA: 110 KİŞİ HAYATINI KAYBETTİ, EN AZ 150 YARALI VAR
Afganistan'ın başkenti Kabil'de peş peşe 6 ayrı patlama yaşandı. Patlamaların ikisinin terör saldırısı olduğu açıklandı. 110 kişi hayatını kaybetti. En az 150 da yaralı var.
27.08.2021, 14:09
Afganistan'ın başkenti Kabil'de Hamid Karzai Havalimanı bölgesinde peş peşe 6 patlama meydana geldi.
İlk patlama DEAŞ'lı bir teröristin tahliye bekleyen Batılıların kaldığı The Baron Hotel'in dışında canlı bomba saldırısı gerçekleştirmesiyle yaşandı.
İkinci saldırı ise ilk patlamadan hemen sonra bombalı araçla gerçekleştirildi. Bu saldırı, Afganistan'ın Kabil'deki Hamid Karzai Havalimanı'nın Abbey Kapısı yakınlarında yaşandı.
Havalimanı yakınlarındaki saldırıyı terör örgütü DEAŞ üstlendi. DEAŞ'ın Horasan kolu, saldırıyı Abdulrehman el-Logri'nin gerçekleştirdiğini iddia etti.
ABD'den ilk açıklama Savunma Bakanlığı'ndan geldi. Pentagon'daki açıklamada olayın nasıl gerçekleştiğini anlatan General McKenzie, sorumluların peşine düşeceklerini ifade etti.
Kabil'deki patlamaların ardından havaalanına yakın bölgelerden 4 patlama sesi daha geldi. Bunlardan en şiddetli patlama 6'ncısında hissedildi.
Taliban Sözcüsü Zabihullah Mücahid, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, bombalı terör saldırıları dışındaki patlamalar için, "ABD güçlerinin havaalanı içinde kendi ekipmanlarını imha ettiğini" duyurdu. Mücahid saldırıyı "güçlü bir şeklide" kınadıklarını ve olayın "ABD güçleri tarafından güvenliğin sağlandığı alanda" meydana geldiğini bildirdi.
İsmi açıklanmayan bir Taliban yöneticisi ise 28 Taliban üyesinin yaşamını yitirdiğini belirterek "Biz, Amerikalılardan daha fazla insan kaybettik." dedi. Yönetici, ABD'nin tahliyelerini tamamlamak ve geri çekilmek için 31 Ağustos tarihini uzatmasına gerek olmadığını söyledi.
Saldırılarda hayatını kaybedenlerin sayısı 90a yükseldi. Afgan Sağlık yetkilileri 150 kişinin ise yaralandığını ifade etti. ABD yetkilileri ise patlama nedeniyle 13 Amerikan askerinin öldüğünü bildirdi.
ABD Başkanı Joe Biden da saldırılardan bir süre sonra açıklama yaptı. Biden, hayatını kaybeden ABD askerleri ve ailelerine karşı sorumlulukları olduğunu ve "saldırıyı gerçekleştirenleri avlayacağını" söyledi.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres Afganistan konusuyla iligli BMGK daimi üyelerini toplantıya çağırdı. Toplantı 30 Ağustos Pazartesi günü yapılacak. Guterres, BM Güvenlik Konseyi'nin 5 daimi üyesi ABD, İngiltere, Fransa, Çin ve Rusya'nın temsilcileri ile bir araya gelecek.
Öte yandan İslam İşbirliği Teşkilatı, Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler ve NATO'dan Afganistan'daki saldırıyı kınama açıklamaları geldi.s
=======================
JANDARMADA 41 MAHREM FETÖ'CÜ SUBAY YAKALANDI
Ankara'da FETÖ operasyonu: 41 şüpheli hakkında gözaltı kararı..
27-08-2021 02:57
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nca terör örgütü FETÖ/PDY'nin Jandarma Genel Komutanlığındaki 'mahrem hizmetler' yapılanmasına yönelik soruşturmada 41 şüpheli hakkında gözaltı kararı verildi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan yapılan açıklamaya göre; Milli İstihbarat Teşkilatı, Emniyet Genel Müdürlüğü terörle mücadele ve siber daire başkanlıklarınca FETÖ/PDY mensuplarının deşifresine yönelik çalışma yapıldı.
Bu kapsamda, 5'i halen görevde, 36'sı geçici olarak görevden uzaklaştırılmış/ihraç edilmiş 36 astsubay olmak üzere toplam 41 şüphelinin örgütün Jandarma Genel Komutanlığı'ndaki 'mahrem hizmetler' yapılanması içerisinde yer aldıkları tespit edildi.
Ankara merkezli 32 ilde haklarında gözaltı kararı verilen şüphelilerin yakalanması için çalışma başlatıldı.
http://turkiyebulteni.com/jandarmada-41-mahrem-feto-cu-subay-yakalandi/90314/
=======================
TÜRK ASKERİ DÖNDÜ, ABD'NİN KAOS PLANI ÇÖP OLDU
Hürriyet gazetesi yazarı Nedim Şener, ABD'nin Türkiye'ye yaptığı "Kabil Havalimanını siz koruyun" teklifinin çok tehlikeli bir iş olduğunu söyleyerek, ABD'nin yaratmaya çalıştığı göç dalgasına ve Türkiye'ye etkisine değindi.
27-08-2021 07:44
En büyük endişem; Amerika Birleşik Devletleri'nin yönlendirmesiyle Türkiye'nin Kabil Havaalanı'nı koruma görevine soyunmasıydı.
Aklıma hep Türkiye'nin Suriye'ye sokuluşu geliyordu.
Bana göre, Amerika'nın planı, tıpkı Suriye'de olduğu gibi, Afganistan'da da Türkiye'nin başını belaya sokmaktı.
14 Haziran'da ABD Başkanı Biden ile Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yaptığı görüşme sonrası, havaalanı koruma konusu sürekli gündemde kaldı. Taraflar görüşmelere devam ederken Taliban hızla ilerleyip, beklenmedik bir zaman içerisinde Kabil'i aldı.
ABD'NİN BEKLENTİSİ ÇATIŞMA İDİ
Amerika'nın beklentisi ise çekilme sonrası Taliban ile Afgan hükümet güçlerinin savaşmasıydı.
ABD Başkanı Biden, 75 bin Taliban üyesine karşın savaş uçakları da olan 300 bin kişilik iyi donanımlı Afgan ordu birliklerine karşı bir zafer elde edemeyeceğini söylüyordu.
Ama daha Amerikan güçleri çekilmeye başlamadan Afgan birlikleri silahlarını da bırakarak ülkeye terk etti. Afgan Genelkurmay Başkanı'nın sivil giysiler içinde, havaalanında kendisini götürecek bir uçak beklerken çekilmiş görüntüleri de basına yansıdı.
ABD Genelkurmay Başkanı Milley'in "Afgan ordusunun 11 günde çökeceğine dair hiçbir ibare görmedik" sözleri bir beklentiyi yansıtıyordu. Yani, ABD, 31 Ağustos olarak açıkladığı çekilme ile birlikte 75 bin kişilik Taliban güçleri ile 300 bin kişilik Afgan ordusu arasında bir çatışma ve kaos bekliyordu.
TEKLİFİN ANLAMI
Tam bu kaosun ortasına da Türkiye'yi atacaktı. Kabil Havaalanı'nı koruma teklifi bana göre bundan başka anlam taşımıyordu.
Aynı anda bir başka senaryo devreye sokuldu. Aynı Amerika, yıllarca kendileri ile birlikte çalışan Afganların ülkeden çıkması çağrısını yaparken, adres gösterdikleri ülkelerden birisi de Türkiye oldu. Sonradan düzeltseler de o yaydan çıkmıştı bir kere, Afganlar gruplar halinde İran'ı da geçerek Türkiye sınırına dayandılar.
GÖÇ DALGASI YARATILACAKTI
Böylece, Afganistan'ı terk eden Amerika, Türkiye'yi bir yandan Taliban ve Afgan ordusunun çatışmasının ortasında bırakacak diğer yandan da yeni bir göç dalgasıyla, Suriyeli sığınmacılar nedeniyle ciddi gerilimler yaşayan Türkiye'de büyük bir kaosa sebep olacaktı. Nitekim bazı Avrupa ülkeleri de Afgan göçmenlere sınırların açılması çağrısı yapıyorlardı.
Ancak Taliban'ın beklenenden hızlı biçimde Kabil'i de almış olması, Afganistan Cumhurbaşkanı Eşref Gani'nin 15 Ağustos günü ülkesini terk etmesi ve Afgan devletinin çöküşü tüm planları altüst etti.
Bana göre tüm bu gelişmelerin sonuçları Türkiye için hayırlı oldu. 2002'den beri Birleşmiş Milletler, NATO ve ikili anlaşmalar kapsamında Afganistan'da görev yapan Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin ülkeye dönmesi kararı alındı. Ve ilk grup Türkiye'ye döndü.
Böylece 20 yıldır Afganistan'da görev yapan Türk askeri, Batılı birçok ülkenin askerlerinin aksine hiçbir savaş suçuna karışmadan ve burnu kanamadan ülkesine geri döndü.
Nitekim dün Kabil Havalimanı yakınlarında gerçekleşen bombalı saldırı Türkiye'nin nasıl bir beladan kurtulduğunu gösteriyor. Taliban'ın Kabil'i de alması Afganistan'ı yöneteceği anlamına gelmiyor. Emperyalist güçler devreye girdikçe yaşanacak iç savaş daha büyük kaosu getirecek.
AFGANİSTAN BATI'NIN SAVAŞ SUÇLARIYLA ANILACAK
Türkiye, alnının akıyla ve hiçbir savaş suçuna bulaşmadan Afganistan'ı terk ederken, Amerika Birleşik Devletleri başta, Batılı ülkelerin Afganistan'daki askeri operasyonları sırasındaki hak ihlalleri uzun süre konuşulacak.
Son yaşanan gelişmeler sırasında bunlardan bazıları tekrar dünya gündemine geldi. Bu konuda 2010 yılında Wikileaks tarafından yayınlanan 92 bin belge arasında, ABD'nin İsveç Maslahatgüzarı Robert Silverman tarafından kaleme alınan skandal belge de var. İsveç Silahlı Kuvvetleri'nin JAS Gripen savaş uçaklarını Afganistan'a gönderme önerisine dikkat çeken Silverman imzalı belgeye göre, uçağın pazarlanması için Afganistan'da kullanılması önerisini gündeme getiriyor. Afganistan'ı bu uçaklarla bombalamanın uçağın reklamı için yararlı olacağı ve personele de tecrübe kazandıracağı belirtiliyor.
Sadece bunlar mı?
CIA İŞKENCELERİ
Amerikan istihbarat kuruluşu CIA'in adının karıştığı işkenceler, gizli hapishaneler ve sivil katliamları ileriki günlerde bolca tartışılacak.
Wikileaks belgelerine göre ABD özel kuvvetlerine bağlı "siyah" birimler, Taliban liderlerini yargısız infaz etti.
NATO birlikleri kendilerine yaklaşan araçlara intihar saldırısı korkusuyla yok yere ateş açtı. Mesela İngiliz askerleri 16 çocuğu sadece böylesine bir şüphe üzerine öldürdü. Yine Fransız askerleri 2008'de bir okul servisini tarayarak 8 çocuğu vurdu.
Polonya birlikleri ise Taliban'dan intikam almak amacıyla 2007'de bir köy düğününe düzenledikleri havan toplu saldırıda hamile bir kadın da dahil 6 sivili katletti.
Nitekim, Hollanda'nın Lahey kentindeki Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Temyiz Dairesi, Başsavcı Fatou Bensuda'nın, Afganistan'da ABD ordusu ve müttefikleri tarafından işlenen savaş suçlarını soruşturabileceğine hükmetti.
ABD, taraf olmadığı UCM yetkililerine açtıkları soruşturmalardan dolayı yaptırım kararı aldı. Ama bu başta Amerika olmak üzere Batılı ülkelerin suçlarının üzerine örtmeye yetmeyecek.
KAYNAK: HÜRRİYET GAZETESİ
http://turkiyebulteni.com/turk-askeri-dondu-abd-nin-kaos-plani-cop-oldu/90312/
=======================
KILIÇDAROĞLU YİNE FENA PATLADI! BİR YALANI DAHA ÇÜRÜTÜLDÜ
MB rezervine ilişkin "128 milyar dolar" yalanını ortaya atan Kılıçdaroğlu bir sonuç alamayınca şimdi de "IMF'den para almışız, getirmişiz koymuşuz" şeklinde yine yalan ve iftiradan ibaret açıklamalarda bulunarak gündem oluşturmaya çalıştı.
Tarih: 27-08-2021 08:41
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Rezerv 109 milyar dolar" açıklamasına karşın Kılıçdaroğlu'nun "IMF'den para almışız, getirmişiz koymuşuz. Gerçekte Merkez Bankası'nın döviz rezervi -53 milyar 200 milyon dolar" şeklinde dile getirdiği iddiaları da Hazine ve Maliye Bakanlığı kaynaklarınca çürütüldü.
Merkez Bankası rezervinin -53 milyar dolar olduğunu söyleyen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun yalanı ayağına dolandı.
Kılıçdaroğlu, katıldığı bir programda "Merkez Bankası'nın rezervi 109 milyar dolar oldu. Yakında 115 milyar dolar olacak dedi devleti yöneten kişi. Soru şu, IMF'yi söyleyemiyor. 115 milyar dolar olacak diyor. Bu kimin parası? Türkiye Cumhuriyeti'nin parası mı? Çin'in, Katar'ın Güney Kore'nin parası, borç almışız. IMF'den para almışız, getirmişiz Merkez Bankası'na koymuşuz. Başkasından almışız kendi kasamıza koymuşuz ama bu para bizim paramız değil. Gerçekte Merkez Bankası'nın döviz rezervi -53 milyar 200 milyon dolar" ifadelerini kullandı.
IMF İLE ANLAŞMA YAPILMADI
Hazine ve Maliye Bakanlığı, kısa sürede Kılıçdaroğlu'nu yalanladı. Bakanlıktan yapılan açıklamada, Uluslararası Para Fonu'nun 'Özel Çekme Hakkı' ödemelerinin üye 190 ülkeye kota payları oranında yapıldığı belirtildi. Açıklamada, "Türkiye'ye, IMF'deki kota payına karşılık gelmek üzere 6,3 milyar dolar tahsis edilmiştir. IMF ile bu konuda bir anlaşma imzalanmamış ya da program ilişkisine girilmemiştir. Bu imkan, tüm üye ülkelerin kullanımına açılmış bir kaynaktır" denildi.
ÜYE ÜLKELERE DESTEK
Hazine Bakanlığı açıklamasında IMF'nin 23 Ağustos 2021'de Kovid-19 salgını nedeniyle üye ülkeleri desteklemek amacıyla toplam 650 milyar dolarlık SDR tahsisatı, başka bir ifadeyle koşulsuz rezerv desteği sağladığı kaydedildi.
TEK PROJESİ ELEŞTİRMEK
Her dönem Türkiye'nin dev projelerine karşı çıkan Kılıçdaroğlu, dün bir programda yaptığı konuşma ile sadece hükumeti eleştirmek için muhalefet ettiğini ortaya koydu. Kütahya'daki havalimanını yolcu azlığı nedeni ile eleştiren CHP ve Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Çorum'a havaalanı yapılmaması nedeniyle hükumeti suçladı. Olası iktidarlarında yol, köprü, havaalanı projelerini durdurup paralarını ödemeyeceğini söyleyen Kılıçdaroğlu bu kez de "İstanbul'a kanal mı yapalım Çoruma havaalanı mı yapalım?" sorusunu yöneltti.
128 MİLYAR DOLAR ALGISI ÇÖKTÜ
CHP, daha önce Merkez Bankası kasasının boşaldığını, 128 milyar doların kaybolduğunu iddia etmişti. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu, 128 milyar dolar tutarındaki rezervin akıbetine ilişkin iddialara verdiği cevapta döviz alım-satımlarının koordinasyon içerisinde yapılabilmesi için Şubat 2017'de Hazine Müsteşarlığı ile protokol imzaladıklarını belirtmişti.
Kavcıoğlu, "Söz konusu döviz işlemleri, işlem platformları üzerinden o günkü piyasa koşulları ve fiyatları çerçevesinde gerçekleştirilmiştir. Herhangi bir kesime, banka veya firmaya ayrıcalıklı döviz işlemi gerçekleştirilmesi söz konusu değildir. Anılan platformlarda piyasa dinamiklerinden bağımsız, piyasa dışı fiyatlardan belirli taraflar seçilerek işlem yapılması mümkün değildir. Kaybolmuş bir varlıktan bahsetmek mümkün değil" ifadelerini kullanmıştı.
http://turkiyebulteni.com/kilicdaroglu-yine-fena-patladi-bir-yalani-daha-curutuldu/90311/
=======================
TALİBAN, HAVALİMANI SALDIRILARINI ÜSTLENEN IŞİD-K İLE DE SAVAŞIYOR
August 27, 2021
IŞİD-K, Afganistan'da bugüne kadar ortaya çıkan en kanlı ve radikal cihatçı grup olarak biliniyor.
IŞİD-Horasan grubu, 2013'te El Kaide'nin Irak kolunun ayrılarak oluşturduğu Irak Şam İslam Devleti'nin Pakistan-Afganistan bölgesindeki koluna verilen isim. İlk olarak Ocak 2015'te ortaya çıkan gruba Batı'da Horasan'ın İngilizce yazılışından (Khorasan) dolayı IŞİD-K deniliyor.
IŞİD 2013 Nisan'da Irak'ta kurulduktan sonra 2014'te Rakka ve Musul'u alarak hızla güçlendi. Ocak 2015'te de, yani gücünün doruklarındayken Pakistan ve Afganistan'dan Irak veya Suriye'ye giderek örgüte katılmak isteyen savaşçıları bölgede topladı; Pakistan Taliban'ından ayrılan militanları da yanına alarak IŞİD-Horasan'ın kurulduğunu duyurdu.
Kısa bir süre sonra ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyon, IŞİD'in Irak ve Suriye'deki gücünü büyük oranda bitirdi, 2017'de ise örgütü neredeyse tamamen yok ettiğini duyurdu.
Savaşçı topladıkları dönemde, Taliban'ı "yeterince sert bulmayan" militanların buradan ayrılarak IŞİD'e katıldıkları biliniyor.
Horasan, Perslerin bölgeye hakim olduğu dönemde, -bugün Afganistan, İran'ın doğusu, Pakistan, Tacikistan, Türkmenistan, Özbekistan ve Pakistan'ın da bir kısmını kapsayan- imparatorluğun doğusuna verilen isimdi. Horasan Farsça "güneşin yükseldiği yer" anlamına geliyor.
BİRÇOK ÜLKEDEN MİLİTANLAR ÖRGÜTE KATILDI
IŞİD'in Irak ve Suriye'de gücünü kaybetmesinin ardından Afganistan'a kaçabilen militanların yanı sıra örgüt bazı Arap ülkelerinden, Tacikistan, Özbekistan, Çeçenistan, Hindistan, Bangladeş ve Çin'den gelen savaşçılarla büyüdü.
2018'den başlayarak bazı Avrupa ülkeleri ve ABD'de, IŞİD-Horasan üyesi olduğu gerekçesiyle 10'un üzerinde şüpheli tutuklanarak uzun yıllar hapis cezası aldı.
2019 yılında IŞİD'in Horasan grubunun Afganistan'daki saldırıları arttığında ABD, Taliban'la görüşmelere başlamıştı. Bu dönemde IŞİD-K'nın saldırılarını Avrupa ve ABD'ye de genişletebileceğinden korkan ABD'nin, Taliban'la IŞİD'e karşı mücadelede işbirliği yapabilmek için görüşmeler yaptığı, Amerikalı yetkililere dayandırarak yapılan haberlere yansımıştı.
Ancak bu süreçte bir yandan da Taliban'dan daha fazla örgüt üyesinin ayrılıp IŞİD'i büyütmesinden korkuluyordu.
TALİBAN ÖZEL KUVVET KURARAK IŞİD-K'YA SAVAŞ İLAN ETTİ
IŞİD-K, çoğunlukla Afganistan'ın doğusunda, İran sınırındaki Şii nüfusu hedef alan kanlı saldırılar yürüttü. Bu sebeple uzmanlar, Taliban'ın kendi gücünü tehdit etmediği sürece IŞİD-K'ya karşı savaşmadığı yorumunda bulunuyor. Ancak ülkenin özellikle kuzeyinde ve doğusunda Taliban ile IŞİD-K arasında çatışmalar yaşandı.
İki örgüt, Ocak 2015'te birbirlerine karşı savaş ilan etti. IŞİD'in üstlendiği ilk saldırı, Mayıs 2015'te Nargarhar bölgesinde bulunan Kot'ta Taliban militanlarının öldürüldüğü bir saldırıydı.
Daha sonra Taliban'la işbirliği yaptığını söylediği aşiretlere yönelik katliamlar yaptı. Taliban'ın bölgedeki de-facto yöneticilerini başlarını keserek öldürdü.
Taliban, IŞİD lideri Ebu Bekir el Bağdadi'ye 16 Haziran tarihli açık mektubunda "kendi başarılarını savunmak zorunda kalacakları uyarısında bulundu.
Örgütün kurulduğu yılın sonlarında, Ekim 2015'te Taliban, 1000 kişiden oluşan bir özel kuvvet oluşturdu.
Özel kuvvetler, savaş kabiliyetlerine ve deneyimlerine göre itinayla seçilerek IŞİD-K'nın var olduğu Nangarhar, Farah, Helmand ve Zabul gibi eyaletlere gönderilmişti.
Yıllar içinde onlarca Taliban ve IŞİD-K üyesinin öldüğü çatışmalar yaşandı.
https://acikgazete.com/taliban-havalimani-saldirilarini-ustlenen-isid-k-ile-de-savasiyor/
=======================
SAVCININ GÖZALTINA ALDIRDIĞI DOKTORA DAVA
Osmaniye'de tartıştığı doktor için gözaltına aldıran savcı Mehmet Bülbül hakkında Adana Cumhuriyet Başsavcılığı 'kovuşturmaya yer yok' kararı verdi. Doktor Kemal Gökhan Günel'e ise 'kamu görevlisine hakaretten' dava açıldı.
İstanbul - BİA Haber Merkezi 27 Ağustos 2021, Cuma 13:41
Osmaniye Devlet Hastanesi'nde kendisini 'randevusu olmadığı için' muayene etmeyen doktor Kemal Gökhan Günel'i gözaltına aldıran Cumhuriyet Savcısı Mehmet Bülbül hakkında karar çıktı.
Adana Cumhuriyet Başsavcılığı Savcı Günel hakkında 'basit yaralama ve basit tehdit' suçlamasından 'delil yetersizliği ve unsur yokluğu nedeniyle kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına' karar verdi.
SAVCI KENDİSİNE BAKMAYAN DOKTORU GÖZALTINA ALDIRDI
https://m.bianet.org/bianet/yasam/242332-savci-kendisine-bakmayan-doktoru-gozaltina-aldirdi
Adana Cumhuriyet Başsavcılığının kararından bir gün sonra da doktor Kemal Gökhan Günel'e 'kamu görevlisine görevinden dolayı alenen hakaret' suçlamasıyla dava açıldı. Hazırlanan iddianame Osmaniye 7. Asliye Ceza Mahkemesince kabul edildi.
İddianamede, savcı Mehmet Bülbül'ün tedavi olmak amacıyla hastaneye gittiği, doktorun nöbetçi olmasına rağmen tedaviden kaçındığı ve müştekinin kamu görevlisi olduğunu bildirmesine rağmen sanığın 'beyaz kod' vererek hastane polisi ve güvenlik görevlilerini çağırdığı belirtildi.
Doktor Günel'in, hastane polisi ve tanıklar önünde, güvenlik görevlilerine hitaben, "Çıkarın şunu dışarı. Kim olursan ol, kime şikayet edersen et. Beni sürdürecekmiş terbiyesiz" dediği kaydedilen iddianamede, yine Günel'in 'aşağılayıcı ve onur kırıcı tavırlar sergilediği' öne sürüldü.
İddianamede, olayın hastanenin güvenlik kameralarına da yansıdığı aktarılarak, Günel'in 'kamu görevlisine görevinden dolayı alenen hakaret' suçundan cezalandırılması ve bazı hakları kullanmaktan yoksun bırakılması istendi.
Sağlıkçıya şiddeti toplumsal şiddetten ayrı düşünebilir miyiz?
Ne olmuştu?
12 Nisan'da Osmaniye Devlet Hastanesi'ne ortopedi servisine muayene olmak için giden Osmaniye Cumhuriyet Savcısı Mehmet Bülbül, iddiaya göre ortopedi doktoru Kemal Gökhan Günel'e sırası ve randevusu olmadan muayene olmak istedi.
Günel'in bunu reddetmesi üzerine tartışma yaşandı. Tartışma sonrası doktor Günel ifadeye çağrıldı. Meslektaşlarıyla birlikte ifade veren Günel daha sonra serbest bırakıldı.
Olayın medyaya yansımasının ardından Osmaniye Cumhuriyet Başsavcısı Ahmet Tekne yazılı bir açıklama yaparak doktor Günel'in, savcı Bülbül'ün şikayeti üzerine ifadeye çağrıldığını söyledi.
Savcı Bülbül ve doktor Günel daha sonra birbirlerinden şikayetçi oldu. (HA)
https://bianet.org/bianet/insan-haklari/249395-savcinin-gozaltina-aldirdigi-doktora-dava
=======================
28 ŞUBAT DAVASI: ÇEVİK BİR'İN UNUTKANLIĞI VAR, BİR BAŞKA GENERAL İSE SONDA TAKILI HALDE CEZAEVİNDE!
28 Şubat davası nedeniyle cezaevine gönderilen 80 yaşın üstündeki generallerin sağlık durumları tartışılmaya devam ediyor. Sözcü yazarı Saygı Öztürk, Emekli Orgeneral Çevik Bir'in unutkanlığının olduğunu ve bir başka generalin ise sonda takılı halde cezaevine konulduğu belirtti.
27 Ağustos 2021 - 11:30
28 Şubat Davası'nda tutuklanan emekli generaller tartışma konusu. Generallerin 80 yaşın üzerinde olması ve sağlık durumlarının cezaevine el verişli olmaması tepki çekmişti. Sözcü yazarı Saygı Öztürk, emekli orgeneral Çevik Bir'de yaşı nedeniyle unutkanlık başladığını söyledi. Ayrıca Öztürk, Genelkurmay Personel Başkanı emekli Korgeneral Yıldırım Türker'in sonda takılı halde cezaevine götürüldüğünü ifade etti.
Saygı Öztürk'ün yazısı şu şekilde;
"28 Şubat Davası'na hep "İntikam davası" olarak bakılıyor. İddianameyi hazırlayan savcının, yargılamayı yapan bazı hakimlerin Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensubu olduğu gerekçesiyle hükümlü, tutuklu ya da yurt dışında kaçak olduğu hep vurgulandı. Dahası dava sürecinde sahte olduğu öne sürülen belgelerden hemen her duruşmada söz edildi.
Komutanlar cezaevine girince birilerinin yüreğinin soğuduğuna ilişkin haberler yansıdı. Milli Güvenlik Kurulu'nun (MGK) aldığı ve hükümete tavsiye ettiği kararların sonucuna bakarsak, 8 yıllık temel eğitime geçilmesinin dışında da o kararlardan uygulanan da olmadı. Silah ruhsatları denetim altına alınmış olsaydı, İçişleri Bakanlığı tarafından aranan kişilere silah taşıma ruhsatı verilir miydi? Üzerine gidilseydi pompalı tüfekler internetten alınabilir miydi? Tarikat bağlantılı kişiler bu kadar kritik görevlere getirilir miydi?
SONDALI HAYAT
28 Şubat sürecinde Genelkurmay 2. Başkanlığı döneminde bulunan ve TSK'dan orgeneral olarak emekliye ayrılan Çevik Bir de sağlık durumu nedeniyle Adli Tıp'a götürüldü. Ben, tanık olduğum bir olayla Çevik Bir'in durumunu anlatacağım.
İnsanların yaşı gereği bazı rahatsızlıkları ortaya çıkıyor. Cezaevine konulan komutanların yaşları 73 ile 89 arasında değişiyor. Örneğin siz biliyor musunuz dönemin Genelkurmay Personel Başkanı emekli Korgeneral Yıldırım Türker'in, sonda takılı olarak hayatını cezaevinde sürdürmek zorunda bırakıldığını? Emekli Orgeneral Çetin Doğan'ın belindeki rahatsızlık nedeniyle yürümekte bile zorlandığını. 89 yaşındaki emekli Orgeneral Hava Kuvvetleri Komutanı Ahmet Çörekçi'nin cezaevinde nasıl yaşadığını?
Çevik Bir'de de "unutkanlık" baş gösterdiğini fark ettim. Kendilerine "Ömür boyu hapis cezası verildiğini" hatırlattığımda, "Nereden çıkarıyorlar anlamadım. Ben cezaevinde iki yıla yakın yattım, çıktım. Şimdi ne cezasıymış? Onca yıl sonra ceza mı olurmuş?" dedi. Ben yargının işleyişini anlatırken, cezaevinde yattığı dönemde "Tutuklu" olduğunu, şimdi ise hüküm verildiğini belirttiğimde, "Bunların gerçekle ilgisi yok. Kasıtlı olarak bunu gündeme getiriyorlar" dedi. Çevik Paşa'da, yaşı gereği olsa gerek unutkanlığının tırmandığını gözlemledim. Zaten, Adli Tıp'a da bu yüzden gönderildi.
İNTİKAM DAVASI MI?
Çevik Bir, her konuşmamızda davanın temelini oluşturan 5 no.lu CD'nin adli bilişim açısından güvenilir olmadığının bilirkişiler tarafından ortaya konulduğunu belirtiyor ve şunları söylüyordu:
"Cezaevinde en uzun süre yatan beş kişiden birisiyim. Tam 20.5 ayım cezaevinde geçti. Biz ilk günden beri CD'nin düzmece olduğunu belirtiyorduk. Devlete hizmet etmenin bazen ağır bedelleri de oluyor. Yanlış yapmadık, ülkemize hizmetten başka bir şeyimiz yok."
28 Şubat Davası'nın sanıklarının yaşları gereği sıkıntı çektikleri doğru. Ama başlarının hep dik olduğunu, yanlış bir şey yapmadıklarını da hep dinledim. Bu davanın bir "İntikam davası" olduğuna ilişkin yorumlar ise hiç eksik olmuyor."
=======================
İBB'DEN MADDE BAĞIMLILIĞI RAPORU: TEDAVİLER İÇİN TARİKAT VE CEMAATLERE BAŞVURULUYOR!
İstanbul Planlama Ajansı madde bağımlılığına ilişkin raporu açıkladı. Rapor, bazı başlıkları ile dikkat çekerken dini kurum ve cemaatlerin bağımlılıkla mücadele sürecine yönelik rollerini ortaya koydu.
27 Ağustos 2021 - 09:53
İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlı İstanbul Planlama Ajansı'nın (İPA) İstanbul'da madde bağımlılığı üzerine hazırladığı rapora göre, aileler tedavi için tarikat ve dini kurumlara başvuruyor. İPA Başkanı Emrah Şahan, ailelerin tedaviye erişilebilirliği talep ettiğini belirterek küçülen sosyal devlet, bağımlılık yapan maddeye erişim kolaylığı gibi birçok başlığın öne çıktığını söyledi.
Cumhuriyet'ten Hazal Ocak'ın haberine göre; Şahan, İstanbul'da madde bağımlılığı için "Madde bağımlılığı İstanbul için önemli bir sorun. Katılımcıların büyük bir kısmının 'Bu benim yaşadığım ilçenin/mahallenin de önemli bir sorunu' dediği bir mesele. Katılanların yüzde 84'ü, bağımlılık yapan maddelere erişimin oldukça kolay olduğunu belirtiyor. Ailelerin büyük bir kısmı maddeye erişimin bu kadar kolay olmasını "devletin bu işi bitirmek konusunda yetersiz kalması" olarak yorumluyor" dedi.
"İSTANBUL'DAN ÇORLU'YA YATILI TEDAVİ ALMAK İÇİN TAŞINAN AİLELER VAR"
Kurumlarla ilgili yatak sayısının azlığı, randevu alamama, sıra gelmemesi, belirli bir süre madde kullanmamış olmak gibi bağımlılar için oldukça zorlayıcı bazı kriterlerin şart koşulması birer erişim problemi olarak sık sık dile getirildiğini belirten Şahan, "İstanbul'dan Çorlu'ya sadece yatılı tedavi almak için taşınan aileler var. Tedavi merkezlerinin ve yatak sayılarının artırılması, tedavi imkânlarının herkes için erişilebilir olması ailelerin en öncelikli taleplerinden. Tedavi sürecine sosyal hizmetlerin eşlik etmesi gerekiyor. Aileler, tedaviden sonrası kritik süreçte bağımlı yakınlarına nasıl davranmaları gerektiği üzerine danışmanlık ve eğitim almak istiyor" şeklinde konuştu.
BAĞIMLILIKLA MÜCADELE, GENÇLİK POLİTİKALARINDAN BAĞIMSIZ OLMAMALI
Şahan, madde bağımlılığına çözüm olarak bağımlılıkla mücadele için gençlik politikalarından bağımsız düşünülmemesi gerektiğini belirtti. Şahan, gençlerin eğitim, istihdam ve sosyal olanaklardan yoksunluk, gelecek kaygısı, kimlik ve aidiyet oluşturamama, kurumlara güvensizlik gibi temel sorunları bağımlılığı tetikleyebileceğini söyledi.
Öte yandan Şahan, "Bağımlılığın, sosyal politikalarla ele alınması oldukça önemli. Bağımlılığı tetikleyen aile, okul ve mahalle dinamiklerini anlamak ve buralarda oluşan riskleri bertaraf etmek için politika geliştirmek gerektiği gibi bu ekosistem gençlere ulaşmanın ve bağımlılıkla mücadelenin iyi bir aracı olarak da kullanılabilir.
En temelde yapılması gereken şey; bağımlılığı çoklu iş birlikleri gerektiren bir kamu sorumluluğu olarak masaya koymak ve bu sorunu bütüncül bir gençlik politikasının parçası olarak içerisinde düşünmek. Asıl ortaya konulması gereken çözüm çocukların, gençlerin uyuşturucu ile karşılaşmalarının acil olarak önlenmesi" açıklamasını yaptı.
"BİR SOSYAL HİZMET ALANI OLARAK DİNİ KURUM VE CEMAATLER"
Raporun "Bir sosyal hizmet alanı olarak dini kurum ve cemaatler" bölümünde bağımlılıkla mücadele eden ailelerin bir sosyal rehabilitasyon misyonu yükledikleri dini kurum ve cemaatler aracılığıyla da çözüm aradıkları anlatıldı. Raporun bu bölümünde "Bazı ilçe belediyelerinin bağımlılar için bu merkezlere servis hizmeti de sağladığına dikkat çeken aileler, bağımlıların mekân değişikliği, bir cemaat içerisinde aidiyet duygusu hissetmek, iyi planlanmış ve kolektif işlerle rutinleri oluşturulmuş gündelik hayatın akışı içerisinde yaratılan 'meşguliyet' ile bağımlılıktan bir süre de olsa uzaklaşabildiğini ifade etmiştir.
Ancak, söz konusu bağımlıların geri döndüklerinde yeniden madde kullanmaya başladığı ifade edilmiştir. Bağımlılık sorunu karşısında dini aidiyet ve cemaatler de tıpkı akrabalık, komşuluk, hemşerilik, usta-çırak ilişkisi gibi toplumsal bir işlev yüklenmiştir" ifadelerine yer verildi.
=======================
VATANDAŞ ARTIK DEVLETE DEĞİL HALUK LEVENT'E KIZIYOR: "HELİKOPTERİN NEREDE!"
Tunceli'nin Hozat ilçesinde 18 Ağustos'ta başlayan orman yangını henüz kontrol altına alınamadı. Sosyal medyada bazı kullanıcılar ise Devlete değil AHBAP'ın kurucusu Haluk Levent'e tepki gösterdi.
27 Ağustos 2021 - 09:36
Türkiye, Akdeniz kıyısındaki yangınlarda derin bir yara alırken bir yangında Tunceli'nin Hozat ilçesinde çıktı. 18 Ağustos'ta başlayan yangın aradan geçen süreye rağmen kontrol altına alınamadı. Bölgede yaşayanlar müdahalenin yetersiz olduğunu öne sürerken AHBAP'ın kurucusu Haluk Levent'e tepki gösterdi.
VATANDAŞ DEVLETE DEĞİL HALUK LEVENT'E KIZIYOR
Antalya ve Muğla'daki yangınlar için helikopter kiralamasıyla alkış toplayan Haluk Levent'e sosyal medyada bazı kullanıcılar Hozat'a helikopter göndermemesi nedeniyle eleştiride bulundu.
Bir kullanıcı Haluk Levent'i etiketleyerek, "Süper doğa sever Haluk Levent burası Hozat olmasaydı çoktan Helikopter kiralamiştı bile. Hozat olduğu için Tweet bile atamıyor" dedi.
Haluk Levent ise söz konusu paylaşıma, "Eleştirilerinizi anlıyorum kardeşlerim. Kiraladığımız helikopterin süresi bitti ve gitti. Kalsaydı da karar Orman Müdürlüğünde olacaktı. Hozat yanıyor ve ben helikopter kaldıramadığım için üzgünüm. Lütfen bağışlayın" ifadeleriyle yanıt verdi.
TUNCELİ VALİLİĞİNDEN AÇIKLAMA
Tunceli Valiliğinden yapılan açıklamada, görevli olmayan vatandaşların bölgeye girmemesi istenerek, "Bölgeye Hozat istikametinden ulaşım imkanı bulunmamaktadır. Bu sebepledir ki, araçlarımız ve ekiplerimiz, Ovacık istikametinden çalışmaktadır. Bölge, görevli olmayan vatandaşlarımız için risk arz etmektedir. Vatandaşlarımızın, görevli arkadaşlarımıza kolaylık göstermeleri ve Ovacık Kaymakamlığımızın izni olmaksızın alana girmemeleri rica olunur" denildi.
=======================
KABİL'DEKİ İNGİLİZ BÜYÜKELÇİLİĞİ, KENDİLERİYLE ÇALIŞAN AFGANLARIN LİSTESİNİ BİNADA BIRAKARAK KAÇMIŞ
27.08.2021 13:36
İngiltere'nin Kabil'deki büyükelçiliği ekibi, bölgeyi tahliye ederken kendileri için çalışan Afganların bilgilerini elçilik binasında bıraktı.
Kabil'deki İngiliz büyükelçiliği, kendileriyle çalışan Afganların listesini binada bırakarak kaçmış
İngiltere Dışişleri Bakanlığı personeli, tahliye edilen İngiliz büyükelçiliği binasında kendileri için çalışan ve iş başvurusunda bulunan Afganların bilgilerinin yer aldığı bir listeyi bırakarak gitti.
The Times tarafından aktarılan habere göre, salı günü İngiliz büyükelçiliği yerleşkesine giren Talibanın devriyesi sırasında, 7 Afganistan vatandaşının iletişim bilgileri bulundu.
İletişim bilgileri bulunan Afganlarla yapılan görüşme sonucunda ise, söz konusu kişilerin tahliye operasyonu sırasında havaalanı çevre duvarının yanlış tarafında mahsur kaldıkları ortaya çıkarıldı.
=======================
HABİP HAMZA ERDEM : STRA-TACİK
Prş Ağu 26, 2021 23:19
Öyle görünüyor ki, daha uzunca bir süre Afganistan'dan sözedilecek.
Politikacısından gazetecisine, askerinden akademisyenine bir dizi jeo-politik, jeo-stratejik, stratejik-mtratejik iri iri 'kelam'ların haddi var hesabı yok.
Ve çoğu temelsiz, kulaktan dolma ve ezberletilmiş 'ideolojik kalıp'larla sözde akılyürütmeler insanı tiksindirtecek boyutta.
Örnek olsun, eğer varsa, jeo-politik disiplini ne zaman ve kim tarafından kurulmuştur diye sorulacak olsa, sizi temin ederim Yves Lacoste'un adını anabilecek kişi sayısı bir elin parmağını geçmeyecektir.
Kaldı ki Yves Lacoste henüz yaşamakta olup, başkaları arasında Heredot dergisinin de kurucusu bulunmaktadır.
Yetmişli yıllarda ilk çıktığında bu derginin alt başlığı: Strateji, jeografi ve ideoloji idi.
Daha sonra jeografi ve jeopolitik oldu, ki coğrafyanın 'politika' tarafından belirlenmesinden başka bir anlama gelmemektedir.
Yani, yine anlamı tam bilinmeden kullanılan 'coğrafya kaderdir' kalıbına tamamen zıt bir anlayışı dile getirmektedir.
Oysa Türkiye'deki jeopolitikçiler ile jeo-stratejistler bu zıtlığın ayırdına varmadan uçuk-kaçık değerlendirmeler yapabilmektedirler.
İzniniz olursa ben de bunları 'Stra-Tacik'ciler olarak adlandırayım.
Değil mi ki Afganistan'ın yüzde 15'i Tacik olup, Afganistan da 'katman katman' (stratifié) etnik gruplardan oluşmaktadır.
Ve katman katman 'devletimsi' (quasi-état) aşamalardan geçmiştir.
O acımasız coğrafya'da, tam ikibin yıldır 'feodal' yapısını sürdürmekten başka olanağı da olmamıştır.
Milat'tan önceki yıllarda, Büyük İskender'in 'Satrap'ları, yani farsça 'Vali' (İlbay)leri günümüz, moda deyimiyle 'savaş baron'ları olmuşlardır.
Ve yine biliyoruz ki, bir 'Ülke'nin kurtuluşu, ancak ve sadece o coğrafya insanlarının 'kendi öz güçleri' tarafından gerçekleştirlebilir.
'Milletlerin kendi kaderlerini tayin hakkı' diye bir 'hak' var ise de, önce bu 'hak'kın bilincine varmış olmak gerekmektedir.
Hele Türkiye'nin 'Kurtuluş Savaşı' ile Taliban'ın 'Amerika'yı kovması(!)' arasında bir koşutluk kurabilmek için, değil solcu-molcu olmak, zerre kadar Türk Kurtuluş Savaşı hakkında bilgi sahibi olmamak gerekmektedir.
Kaldı ki, Türk Kurtuluş Savaşı, bilmeyenlere anımsatalım, herhangi bir ülkenin 'kurtuluş'u ile karşılaştırılamaz, çünkü biricik (unique)tir.
Örneği yoktur.
Biz yeniden Jeo-Strateji ve Yves Lacoste'a dönersek; o'na göre üç tip coğrafyadan sözedilebilir: Okullarda ögretilen coğrafya, seyrinden zevk alınan coğrafya ve 'güç aracı' (instrument de pouvoir) olarak coğrafya.
Bu sonuncusu, ki tamamen bir askerî kurmaylık alanıdır ve doğrudan 'savaş'la ilgilidir.
Kaldı ki, 'strateji'nin kendisi de askerî bir terimdir.
Eğer o arada bir 'politika'dan sözedilecekse, bu da ancak ve sadece 'savaş politikası' olabilecektir.
Demek ki, eğer bir 'barış ortamı' sağlanacak olsa, ne 'jeo-politik'e ve ne de 'jeo-strateji'ye gerek kalmayacaktır.
O nedenle olsa gerek, özellikle askerler, 'savaş'ı, 'politika'nın 'başka araçlarla sürdürülmesi' olarak tanımlarlar.
Kısası, Afganistan'la alevlenen stratejik-mtratejik değerlendirmelerin çoğu bu elemanter bilgilerden yoksun olarak yapılmakta olup, havanda su dövmenin ötesine geçmeyecek niteliktedirler.
Afganistan'ın tarihsel, toplumbilimsel, etnoğrafik ve antroplojik nitelikleri şöyle dursun, bu 'stra-tacik'cilerin değerlendirmeleri kendi öz disiplinleri jeopolitik ve jeostratejiye de aykırı gibi durmakta.
Bu konuya olanağı olduğu ölçüde açmak gerekecek diye düşünüyorum.
https://www.guncelmeydan.com/pano/stra-tacik-t50266.html
=======================
MELİH GÖKÇEK HAKKINDAKİ DOSYALAR NEREYE TAKILDI?
Mansur Yavaş başkanlığındaki Ankara Büyükşehir Belediyesi, Melih Gökçek hakkında 100'e yakın suç duyurusunda bulundu. Savcılık ise Gökçek'i ne ifadeye çağırdı ne de bir dava açtı.
Melih Gökçek hakkındaki dosyalar nereye takıldı?
27 Ağustos 2021
Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin, eski Başkan Melih Gökçek hakkında yaptığı 100'e yakın suç duyurusuna ilişkin soruşturmalardan henüz bir sonuç çıkmaması tartışma yarattı. İçişleri Bakanlığı'nın, savcılığın talep ettiği soruşturma izinlerini henüz vermediği öğrenildi. Terör Savcılığı ise Gökçek hakkındaki "Gülen yapılanmasına yardım ve terörizmin finansmanı" iddiasıyla yapılan şikâyeti "terör" suçu olmadığı gerekçesiyle Memur Suçlarını Soruşturma Bürosu'na devretti.
Mansur Yavaş, 31 Mart 2019 tarihindeki yerel seçimlerin ardından göreve gelir gelmez, Teftiş Kurulu Başkanlığı aracılığıyla Melih Gökçek dönemini incelettirmişti. Belediye avukatları, Teftiş Kurulu'nun yaptığı tespitler üzerine Melih Gökçek ve dönemin bürokratları hakkında bugüne kadar 100'e yakın suç duyurusunda bulundu. Görevi kötüye kullanma, görevi ihmal, ihaleye fesat karıştırma, kamuyu zarara uğratma gibi suçlardan işlem yapılması istendi.
Yargıya taşınan konular arasında Ankapark, helikopter kiralanmasındaki usulsüzlük, Belbeton A.Ş.'nin özelleştirilmesi, hafriyat gelirlerinin Osmanlıspor'a devri, süs bitkisi ihalelerinde belediyenin zarara uğratılması iddiaları başı çekti. Gökçek hakkında yapılan 40 suç duyurusu dilekçesindeki toplam "yolsuzluk iddiası" 3 milyar TL olarak açıklandı.
Nevşin Mengü Soruyor | Ağırel: Gökçek'le FETÖ'nün siyasi ayağının yargılanması başlar
Habertürk TV'de Fatih Altaylı'nın programına konuk olan Mansur Yavaş, Gökçek hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na 100'e yakın suç duyurusunda bulunduklarını belirterek, "Melih Gökçek bir tane yolsuzluk dosyası için bile çağrılmadı" dedi. Yavaş'ın açıklamaları, gözleri yargıdaki Gökçek'in dosyalarının ne durumda olduğuna çevirdi.
SAVCILIK, İÇİŞLERİ BAKANLIĞI'NI BEKLİYOR
Alınan bilgiye göre, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na bağlı Memur Suçları Soruşturma Bürosu Savcılığı, Gökçek hakkındaki "görevi kötüye kullanma ve görevi ihmal" iddiasıyla yapılan şikâyetleri, yasa gereği soruşturma izni için İçişleri Bakanlığı'na gönderdi. Bakanlık, ön inceleme raporu hazırlanması amacıyla müfettiş görevlendirdi. Müfettişlerin hazırlayacağı raporlar çerçevesinde dosyalar İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun önüne gidecek. İçişleri'ne giden dosya sayısının 15-20 arasında olduğu belirtildi. Bakanlığın henüz savcılığa olumlu veya olumsuz bir yanıt vermediği öğrenildi.
TAKİPSİZLİK VERİLEN DOSYALAR VAR
Savcılığın, suçlanan diğer belediye personeli hakkındaki soruşturmayı sürdürdüğü, dosyaların bilirkişi incelemesinde olduğu bildirildi. Bazı şikâyetlerle ilgili ise hazırlanan bilirkişi raporlarında "kamu zararı tespit" edildiği bildirildi. Diğer yandan savcılık bir kısım şikâyetlerle ilgili takipsizlik kararı verdi. Ancak şu ana kadar açılan herhangi bir dava bulunmadığı bildirildi.
GÖKÇEK'İN EN ÇOK KONUŞULAN PROJELERİ
Şaşırmayın. Sedat Peker kiminle akraba imiş!Şaşırmayın. Sedat Peker kiminle akraba imiş!
Ankapark'ın tanıtımı için Çiftlik Kavşağı'na parkta yer alacak dinozorlardan bazıları tanıtım amaçlı yerleştirildi. Fotoğraftaki bu dinozor da Ankapark'taki onlarca dinozordan sadece biri. Ankapark'taki dinozorlar arasında T-Rex isimli hareketli bir dinozor maketi de var.
TERÖR DOSYASI MEMUR SUÇLARI SORUŞTURMA BÜROSU'NDA
Öte yandan Mansur Yavaş, Gülen yapılanması soruşturmasında firari olan eski savcı Şadan Sakınan lehine imar değişikliği yapmak, 17-25 Aralık sürecinden sonra Samanyolu ve Bugün TV'ye reklam vermek iddiasıyla Gökçek aleyhinde "terör örgütüne yardım etme ve terörizmin finansmanı" iddiasıyla suç duyurusunda bulunmuştu.
Şikâyeti inceleyen Terör Savcılığı, olayda terör suçu unsurları bulunmadığı gerekçesiyle görevsizlik kararı vererek, dosyayı Memur Suçları Soruşturma Bürosu'na gönderdi. Bu iddialarla ilgili soruşturmayı da Memur Suçları Savcılığı yürütecek.
Yargı sürecinin ağır işlemesi eleştiri konusu olurken; İçişleri Bakanlığı'nın Gökçek hakkında ne zaman soruşturma izni vereceği, savcılığın ise dava açıp açmayacağı bilinmiyor.
https://www.gunlukbakis.com/melih-gokcek-hakkindaki-dosyalar-nereye-takildi/
=======================
KABİL SALDIRILARINDA ÖLÜ SAYISI ARTTI! CESETLER KANALİZASYONA YIĞILDI: DÜNYA BUNU GÖRSÜN
27.08.2021 14:01
Afganistan'ın başkenti Kabil'de Hamid Karzai Uluslararası Havalimanı'nın bulunduğu bölgedeki terör saldırılarında ölenlerin sayısı 13'ü ABD askeri olmak üzere 90'a yükseldiği belirtilirken, İngiliz gazete The Sun bu rakamı 100'den fazla diye duyurdu. Öte yandan patlama sonrası ajanslardan ve sosyal medyadan servis edilen fotoğraf kareleri yürek burktu. Atık suların geçtiği drenaj kanallarına dolan cesetlerin görüntüsü paylaşılırken, CBS muhabiri Ahmad Mukhtar "Tüm dünya bunu görmeli" dedi.
Tahliye çalışmalarının sürdüğü Kabil Hamid Karzai Uluslararası Havalimanı'na yakın bölgede meydana gelen patlamalar tüm dünyayı sarstı. Ülkede yaşanan bu kanlı saldırıda BBC, saldırılardaki ölü sayısının 90'a çıktığını, en az 150 kişinin de yaralandığını bildirmişti. İngiliz gazete The Sun'a göre ise ölü sayısı 100'den fazla. Ölen ABD askerlerinden 12 tanesinin deniz piyadesi ve birinin de donanma görevlisi olduğu belirtildi.
Taliban yetkilileri Reuters'e verdiği demeçte ise, saldırılarda en az 72 Afgan'ın öldürüldüğünü söyledi.
"DÜNYANIN BUNU İZLEMESİ GEREKİYOR"
Patlama sonrası ajansların ve sosyal medya kullanıcılarının paylaştığı fotoğraf kareleri yürek burktu. Sosyal medyada yayılan bir videoda ölenlerin bir kısmı pis sularda yüzüstü yatarken, yaralı görünen diğerleri oturuyor ve yardım bekliyor gibiydi. Askava Haber Ajansı'nın Twitter'dan paylaştığı 52 saniyelik videoda bir adamın yukarıya çekildiği görüldü. Ancak ölü ya da yaralı olduğu netlik kazanmadı. Twitter'da 21 saniyelik bir klip yayınlayan ABD'li yayın organı CBS News'in muhabiri Ahmad Mukhtar da yayınladığı videoya "Tüm dünya bunu izlemeli" notunu düştü.
Screenshot_2
Son 12 gün içinde binlerce kişi, Taliban'ın yönetimi ele geçirmesinin ardından tahliye edilmeyi umarak havaalanında toplandı.
Korkunç terör saldırıları, cumhurbaşkanının Afganistan'daki kaosu daha da kötüleştiren birkaç başarısızlıkla suçlanmasının ardından Joe Biden'ı görevden almak için yeni bir baskı yarattı.
"SORUMLULAR BIDEN VE HARRIS YÖNETİMİ"
Cumhuriyetçiler, Biden yönetiminin Afganistan'ı ele alış biçimini eleştiriyor.
Kongre üyesi Marjorie Taylor Greene, görevden alınma çağrısı yapanlar arasındaydı ve tweet attı: Kabil havaalanında patlamalar. Tüm bunların sorumlusu Biden/Harris yönetimi.
=======================
KILIÇDAROĞLU: "BEN ERDOĞAN VE HAKARETLERİNİ CİDDİYE ALMIYORUM ANCAK ÜLKEM İÇİN KAYGILIYIM"
Ağustos 27, 2021
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın , Bosna Hersek ziyareti öncesi Atatürk Havalimanı'nda basın toplantısı esnasında muhalefete yönelik sözlerine yanıt verdi.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Atatürk Havalimanı'ndan ayrılmadan önceki sözlerine cevap verdi. Kılıçdaroğlu, Erdoğan'ın konuşmasıyla ilgili "Erdoğan'ın öfke nöbetleri alarm veriyor; Kendisi bir trol gibi konuşmuş" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Afganistan'daki gelişmelerle ilgili demeç verdiği esnada şu ifadeleri kullanmıştı:
"Göç baskının en yakın olduğu ülke Türkiye. Ama Türkiye'nin içindeki bazı mahfiller var ki, bunlar yalan terörü estiriyorlar. Bay Kemal, onun izinde gidenler bunu 1,5 milyon gibi açıklıyorlar. Bunların hepsi yalan, adamların işi gücü yalan. Bu yalan terörünü bir şaklaban bulmuşlar, onunla beraber sürdürüyorlar. Hele bir de bulmuşlar bir kadın. Yalan makinesi, çıkartıyorlar televizyona sürekli ona bol bol yalan söylettiriyorlar" dedi.
Kılıçdaroğlu, Erdoğan'ı, "Ben Erdoğan ve hakaretlerini elbette ciddiye almıyorum ancak ülkem için kaygılıyım" sözleriyle eleştirdi.
CHP'nin resmi sosyal medya hesabından yapılan videolu paylaşımı alıntılayan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
Erdoğan ülkeyi yönetemiyor. Küfürbaz trolleri yetmemiş olacak ki, kendisi bir trol gibi konuşmuş. Ben Erdoğan ve hakaretlerini elbette ciddiye almıyorum ancak ülkem için kaygılıyım. Erdoğan'ın öfke nöbetleri alarm veriyor; söylediklerine azami ihtiyatla yaklaşmak gerekir.
=======================
KÜBA'DAN KRİPTO PARA ADIMI
Küba, kripto paraları ödeme aracı olarak tanıma ve düzenleme için merkez bankasını görevlendirdi.
Sozcu.com.tr
12:49 - 27 Ağustos 2021
Küba'dan kripto para adımı
Kripto paralarla ilgili düzenlemeler tüm dünyada tartışılırken, sosyalist sistemle yönetilen Küba'dan da bir adım geldi.
AP'nin aktardığına göre, Küba hükümeti, kripto paraları ödeme aracı olarak tanıyıp düzenleyeceğini duyurdu.
MERKEZ BANKASI DÜZENLEME YAPACAK
Dün Küba'da resmi gazetede yayımlanan karara göre, Küba Merkez Bankası, kripto para birimleriyle ilgili düzenlemeleri ve kripto paralarla ilişkili hizmet sağlayıcıların nasıl lisanslandırılacağına belirleyecek.
AP'nin haberinde, Donald Trump'ın başkanlığı döneminde sertleştilen ABD ambargosu nedeniyle Küba'da dolar kullanımının daha da zorlaştığı ve son dönemde ülkede kripto paraların popülaritesinin arttığına dikkat çekildi.
ABD'nin çok sert abluka uyguladığı Küba, salgın nedeniyle turizm gelirlerinin de dibe vurmasıyla ağır bir ekonomik kriz yaşıyor.
Orta Amerika ülkesi El Salvador, Bitcoin'i yasal para birimi olarak tanıyan ilk ülke olmuş, ülke dışındaki vatandaşlarının ülke içine para aktarımlarını bu yolla yapmasını teşvik etmeyi amaçlamıştı.
https://www.sozcu.com.tr/2021/ekonomi/kubadan-kripto-para-adimi-6616463/
=======================
ÇİĞDEM TOKER : İHALELERE DOYMAYAN PİST: SABİHA GÖKÇEN
27 Ağustos 2021
Yazarlar - Çiğdem TOKER
Sabiha Gökçen Havalimanı'nın yıllardır bitirilemeyen bir "ikinci pist" meselesi var. 7 yıldır "bitti, bitiyor" diye millet oyalanıyor. Oyalama sürerken, çatlaklar, göçmeler, çökmeler birbirini kovalıyor. Aksilikler çıktıkça da sorumlusu bizmişiz gibi Ulaştırma Bakanlığı ihale üstüne ihale yapıyor. Müteahhitlik firmalarına aktarılan milyarların hesabı sorulamıyor.
Ama bu durum yeni gelişmeyi duyurmaya engel değil. Bugün ihaleye doymayan Sabiha Gökçen 2. pistiyle ilgili son ihaleyi anlatacağım. Öncesinde meselenin can alıcı noktasını hatırlatalım: Havaalanı/şirket akrabalığı ve çıkar çatışması.
Biraz açalım…
Yılan hikayesine dönen ikinci pistte ilk ihaleyi YSE, sonra ikinci kısım ihalesini Makyol almıştı. Makyol, kısa süre sonra Sabiha Gökçen'in bir numaralı rakibi İstanbul Havalimanı'nı işleten İGA A.Ş.'nin ortaklarıyla pist için bir araya gelecekti.
Bir yandan yolcu garantili İGA Havalimanı'nı işletirken, diğer yandan rakip konumdaki Sabiha Gökçen'de artan yoğunluğa çare olacak ikinci pisti yapacaktı yani. Çıkarların çatışması olgusuna tipik örnek. Ve bu durum sektörde ikinci pistinin yılan hikayesine dönmesinin asıl nedeni olarak gösteriliyor.
Devam edelim.
İkinci pist ikinci kısım inşaatındaki sıradışı tablo, bu kadarla kalmamış ihaleyi Makyol aldığı halde, sonrasında şirket kimlik değiştirmişti. Makyol, ansızın pist yapımını üstlenmek üzere kurulan "KMC Sabiha Gökçen Havaalanı Adi Ortaklığı"ndaki üç şirketten birine dönüştü.
Diğer iki ortak mı? Pek tabii ki Kalyon ile Cengiz. Yani İGA Havalimanı'nın ortakları.
BAKANIN SÖZÜNE NE OLDU?
Konu Meclis'te gündeme geldi. Ulaştırma Bakanı Adil Karaismailoğlu, CHP Milletvekili Gülizar Emecan'ın sorusuna cevapta; Covid-19 nedeniyle aksaklıklar çıktığını, iş bitim tarihinin 28 Aralık 2021 olarak revize edildiğini söylüyordu (4 ay sonraya. İnanırsanız.)
Daha ilginci "Pistin tamamlanamamasından kaynaklı kamunun uğradığı bir zarar bulunmakta mıdır?" sorusuna Bakan, "maliyet artışının oluşmadığını" belirtiyordu.
Bendeniz de konuyu aktardığım son yazımı (28 Haziran 2021) şöyle bitirmiştim:
"Bu iyi bir haber. Çünkü pist tünelinde oluşan çatlak nedeniyle, güçlendirme ihtiyacının doğduğu, bu ihtiyaç için de ek 400 milyon TL gerektiği, Ankara kulislerinde konuşuluyordu. Bakan bu yanıtı verdiğine göre, demek ki Sabiha Gökçen Havalimanı ikinci pisti için ek bir ihale ihtiyacı çıkmayacak."
Pist için 18 Ağustos'ta pazarlık usulüyle yapılan yeni ihalenin bakanlıkça belirlenen yaklaşık maliyet tutarını görünce "Ne kadar naif bir yorumda bulunmuşsun" diye kendime teessüf ettim.
★★★
Bu özetin ardından, Ulaştırma Bakanlığı'nın geçen hafta yapıp açıklamadığı ihaleye gelebiliriz:
Adı: Sabiha Gökçen Havalimanı TEM Bağlantı Yolu Tünelinin Güçlendirilmesi ve İlave İmalatların Yapılması işi
Yaklaşık değer: 842 milyon 239 bin 810 TL, 66 kr
ÇATLAK TÜNELE NEDEN KAMU KAYNAĞI
"Tünel güçlendirmesi" dedikleri iş, tüneldeki hasarın büyüklüğünü gösteriyor. Geçen yıl tünel inşaatında iki kez büyük çatlaklar oluştuğu haberleri medyada yer almıştı. Havalimanını yöneten HEAŞ Genel Müdürü Hüseyin Sağlam, HaberAero sitesine, ikinci pistin sorununun Pendik sahilini otobana bağlayan tüneldeki çatlak olduğunu söylemişti.
Bu çatlaklarda çökmelerdeki sorumluluk ortaya çıkarılmadan yine yakın firmaların pazarlık usulü ihaleye çağrıldığı bir düzenin içindeyiz. Peki firmaların hataları sonucu tünele gömülen milyarları niye biz ödüyoruz? Sessizce yapılan bu son ihaleyle, yükü sırtımıza yüklenerek tüneldeki hasar kamufle mi edilecek?
METRO KREDİSİNE HACİZ KOYDURDU
En düşük teklifi veren Met-Gün'ü kamuoyu İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun açıklamasıyla hatırlayabilir.
Met-Gün, İBB AKP yönetimindeyken biriken asfalt hakedişlerini tahsil için, İmamoğlu'nun metro projeleri için sağladığı krediye haciz koydurmuştu. İBB'nin banka hesaplarına gönderilen hacizle 536 milyon TL'nin şirket hesaplarına geçtiği açıklanmıştı.
Son söz: Sabiha Gökçen'in ikinci pisti, Ulaştırma Bakanlığı marifetiyle gözü daima vatandaşın cebinde olan projedir.
https://www.sozcu.com.tr/2021/yazarlar/cigdem-toker/ihalelere-doymayan-pist-sabiha-gokcen-6615387/
=======================
ABD'DEN TALİBAN'A MÜTTEFİK MUAMELESİ: TALİBAN'LA İSTİHBARAT PAYLAŞIMI YAPIYORUZ
Amerikalı General Kenneth McKenzie, terör tehditlerine ilişkin bazı istihbaratın örgütle paylaşıldığını ve bunun işe yaradığını söyledi.
27 Ağustos 2021 14:01
ABD'den Taliban'a müttefik muamelesi: Taliban'la istihbarat paylaşımı yapıyoruz
IŞİD-Horasan grubunun Kabil Havaalanı'nda 110'dan fazla kişinin öldüğü saldırının ardından ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı'ndan (CENTCOM) Taliban'a müttefik muamelesi geldi.
Sputnik'in aktardığına göre CENTCOM Komutanı General Kenneth McKenzie, 'ABD ile Taliban arasında istihbarat paylaşımı operasyonu yürütüldüğünü, iki tarafın 31 Ağustos'ta tahliyelerin tamamlanması gibi ortak bir amacı paylaştığını' söyledi.
Taliban'dan "Bu ortak amacı uyumlu tuttuğumuz sürece birlikte çalışmak faydalı oldu" diye söz eden ABD'li general, terör tehditlerine ilişkin bazı istihbaratın örgütle paylaşıldığını ve bunun işe yaradığını dile getirdi:
İSTİHBARAT PAYLAŞIYORUZ
Bu istihbaratın [terörist tehditlerle ilgili] versiyonlarını Taliban ile paylaşıyoruz, böylece onlar gerçekten baskınlar yapıyor... (Olası saldırıların) bazılarını engellediklerini düşünüyoruz."
Tahliyelerin gerçekleştiği Kabil Havaalanı bölgesinde dün ABD askerleri dahil onlarca kişinin öldüğü saldırıların gerçekleşmesine Taliban'ın kasten izin verdiğine inanmalarına yol açacak herhangi bir istihbarata sahip olmadıklarını aktaran McKenzie, IŞİD-Horasan'ın üstlendiği saldırıların gerçekleşmesine Taliban'ın izin verme potansiyeliyle ilgili bir soruyu şöyle yanıtladı:
"Bilmiyorum. [Taliban'ın] buna izin verdiğine beni ikna edecek herhangi bir şey olduğunu sanmıyorum."
'BİZ AMERİKALILARNDAN DAHA FAZLA İNSAN KAYBETTİK'
Son haberlere göre IŞİD-Horasan'ın tarafından üstlenilen Kabil Havaalanı bölgesine yönelik intihar saldırılarında 13'ü ABD askeri olmak üzere en az 110 kişi öldü, 1300'den fazla kişi yaralandı. İsmi açıklanmayan bir Taliban yöneticisi, 28 Taliban üyesinin yaşamını yitirdiğini söyleyerek "Biz, Amerikalılardan daha fazla insan kaybettik" dedi.
McKenzie, 15 Ağustos'ta Katar'ın başkenti Doha'da Taliban siyasi liderliğiyle 'ABD'nin tahliye operasyonuna müdahale etmemeleri' konusunda yüz yüze görüşme gerçekleştirmişti. Haberlere göre tahliye sürecinin müdahalesiz şekilde gerçekleşebilmesi noktasında ABD'li general Taliban ile bir 'çatışmasızlık mekanizması' konusunda uzlaşmaya varmıştı.
'İSİM LİSTELERİ TALİBAN'A VERİLDİ'
CENTCOM Komutanı'nın son açıklamasından önce ABD'li haber sitesi Politico 'Washington'ın Kabil Havaalanı'na girişine izin verilmesi gereken ABD'liler ile Afgan işbirlikçilerinin isim listesini Taliban ile paylaştığını' duyurdu. Haberde Joe Biden yönetiminin bu hamlesinin 'bazı ABD Kongresi üyeleri ve askeri yetkilileri kızdırdığı' aktarıldı. Zira Taliban'ın ABD öncülüğündeki yabancı güçler için çalışmış Afganlara işkence ve katliama varan misillemelerde bulunmasından korkuluyor. Nitekim Politico'ya konuşan bir savunma yetkilisi "Temelde bu yaptıkları, tüm o Afganları ölüm listesine koymaktır. Çok tiksinti verici, şok edici ve insanı kirlenmiş hissettiren bir hareket" tepkisini vermişti.
=======================
CUMHURBAŞKANLIĞI KARARINDAKİ İLLER ARASINDA VAN'IN OLMAMASINA TEPKİ: AYRIMCILIK
27 Ağustos 2021 14:34
Cumhurbaşkanı kararına göre, mücbir sebep ilan edilen afet bölgelerinde yaşayan vatandaşların, alacaklı idarelere olan taksit ödeme süreleri uzatıldı ancak sel felaketinin yaşandığı Van dahil değil.
Resmi Gazete'de bugün yayımlanan Cumhurbaşkanı kararına göre, mücbir sebep ilan edilen afet bölgelerinde yaşayan vatandaşların, alacaklı idarelere olan taksit ödeme süreleri uzatıldı. Borçluların ödemeleri mücbir sebep halinin sona erdiği tarihi izleyen aylarda ödenecek şekilde yeniden düzenlendi.
Düzce, Rize, Artvin, Osmaniye, Antalya, Mersin, Adana, Muğla, Kastamonu, Sinop ve Bartın'da bazı yerleşim yerlerinde oluşan mücbir sebebe istinaden, bazı alacakların yeniden yapılandırılmasına ilişkin kanunlardaki taksit ödeme süreleri yeniden belirlendi.
VAN'A AYRIMCILIK TEPKİSİ
İller arasına sel felaketinin yaşandığı Van'ın dahil edilmemesine HDP'li Sezai Temelli "Ayrımcılığın belgesi olur mu? Olur…" diyerek tepki gösterdi.
Temelli sosyal medya hesabından şu mesajları paylaştı:
Ayrımcılığın belgesi olur mu? Olur… Bugünkü Resmi Gazete'de yayımlanan Cumhurbaşkanı kararıyla doğal afetlerden zarar gören yörelerdeki halkın taksit ödeme süreleri mücbir sebep ilan edilerek uzatılmıştır. Van hariç!
Öncelikle bu illerimizde meydana gelen afetlerde yaşamını yitirenlere başsağlığı, yaralanan ve zarar görenlere sonsuz geçmiş olsun dileklerimi iletmek isterim. Ancak bu kararla bir kez daha Türkiye'nin karşısındaki en önemli afetin AKP iktidarı olduğu ortaya çıkmıştır.
En başından bu yana hasar alan alanların afet bölgesi olması gerektiğini, halkın, esnafın vergi borçlarının silinmesi ve ertelenmesi gerektiğini dile getirdik.
Son 20 yılda doğal afetlerin müsebbibi de olan AKP iktidarı hem halkın bu haklı talebini yerine getirmemiş ve sadece son yapılandırma yasalarında süre uzatımı yapmakla yetinmiştir.
Bunu dahi yaparken yine ayrımcılığın en somut örneklerinden birini yaparak son sel felaketlerinde zarar gören başta Başkale olmak üzere Van ilimizi kapsam dışında bırakmıştır.
Doğal afetler önlenebilir sonuçları olan olaylardır ve halklar olarak bunun için bir an evvel bu ceberrut iktidardan kurtulmalıyız. (HABER MERKEZİ)
=======================
KORONAVİRÜSTEN VEFAT EDEN DOKTOR SALGINA İNANMIYORMUŞ: EMPERYALİST OYUN
Gazeteci Uğur Koçbaş, aşıya karşı olan ve covid-19'dan vefat eden Murat Tad'ın yakınlarıyla konuştu: Salgına inanmıyordu, aşı için 'Emperyalist oyun' diyordu.
27-08-2021 14:47
Uğur Koçbaş, katıldığı bir programda Marat Tad'ın meslektaşları ve aile üyeleriyle yaptığı görüşmeleri şöyle aktardı:
"Dr. Murat Tad, kendisini muhafazakar olarak tanımlayan bir doktor. Kendisini yakından tanıyan isimlerle konuştum. Kırşehir küçük yer o yüzden anlatırken ismimizi geçirme dediler. Doktorun, aşı için 'emperyalist oyun' dediğini, Covid-19 hastalığının aslında varolmadığına, insanların kandırıldığına inandığını anlattılar. Tad, çevresine de bu görüşlerini aktarıyormuş. Bu nedenle ailesiyle bile arası açılmış. Diş hekimi olan eşi ve bir çocuğu Tad'a karşı çıkarak aşı olmuş. Diğer iki çocuğu ise babalarının baskısıyla aşı yaptırmamış. Tedavisini yakından izleyen sağlık çalışanları ile de görüştüm. Onlar da hastalığa yakalandıktan sonra tedaviyi de baştan reddettiğini aktardılar."
'YOĞUN BAKIMDA BÜYÜK PİŞMANLIK YAŞADI'
Koçbaş şöyle devam etti: "Ancak sonradan durumu ağırlaşıp yoğun bakıma düşünce çok büyük bir pişmanlık yaşadığını söylemiş. Yoğun bakım sürecini yakından takip eden bir yetkili 'Aşı yaptırmamış olmanın pişmanlığını yoğun bakımda çok derinden yaşadı' diye anlattı. Daha etkili bir tedavi görebileceğini umarak kendi mezun olduğu okul olan Hacettepe'ye naklini istemiş. Aynı yetkili, 'Bir şey değişmeyecekti ama kendisi böyle istiyor diye Ankara'ya sevk ettik. Orada da kurtarılamadı' dedi."
AĞABEYİ : BİLSEYDİK BASKI YAPARDIK
Atilla Güner'le Akşam Postası yayınına bağlanan ağabeyi Erdoğan Tad ise, "Keşke aşı olmadığını bilseydik, baskı yapar aşı olmasını sağlardık" ifadelerini kullandı.
NE OLMUŞTU?
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Operatör Dr. İlhami Atılgan ve patolog Dr. Murat Tad'ın Covid-19 sebebiyle vefat ettiğini belirterek, "Kayıtlarımızdan maalesef, iki değerli hekimin aşı olmadığını öğrendik. Meslektaşlarımıza Allah'tan rahmet, ailelerine başsağlığı diliyoruz. Benzer acılar artık yaşanmasın." ifadesini kullanmıştı.
Operatör Dr. İlhami Atılgan'ın Ankara'da özel bir muayenede kadın doğum uzmanı olarak hizmet veriyordu, patolog Dr. Murat Tad'ın ise Kırşehir Eğitim ve Araştırma Hastanesinde doktor öğretim üyesi olarak görev yapıyordu.
=======================
TALİBAN'IN ATADIĞI MERKEZ BANKASI BAŞKANI'NIN 'EĞİTİMİ YOK'
Taliban yönetimi tarafından Afganistan Merkez Bankası Başkanı olarak atanan Hacı Muhammed İdris'in herhangi bir yüksek öğretim diploması bulunmuyor.
27-08-2021 11:58
Savaşla ve ekonomik zorluklarla boğuşan Afganistan'da geçtiğimiz hafta yönetimi ele geçiren Taliban, ülkenin Merkez Bankası Başkanlığına Hacı Muhammed İdris'i atadı.
Taliban yönetimi tarafından hafta başında Afganistan Merkez Bankası Başkanı olarak atanan Hacı Muhammed İdris daha önce Taliban'ın Ekonomi Komisyonu Başkanlığını yürütüyordu. İdris'in herhangi bir yüksek öğretim diploması bulunmuyor.
Hacı Muhammed İdris, bankaların kapalı olduğu ve birçok devlet dairesinin boş olduğu ülkede, savaştan büyük hasar görmüş bir ekonomiye düzen getirmeyi amaçlıyor.
Afganistan'ın Cüzcan eyaletinden olan İdris'in herhangi bir ekonomi eğitimi bulunmuyor. Hakkında çok az bilgi bulunan İdris'in herhangi bir yüksek öğretim diploması da yok. Ancak İdris, bir süredir Taliban ekonomi komisyonu başkanlığını yürütüyordu. İdris ayrıca Taliban'ın öldürülen lideri Ahtar Mansur'un da yakın çalışma arkadaşıydı.
Taliban sözcüsü, Zabihullah Mücahid konu ile ilgili, "Kapalı olan kurumları organize etmek ve ekonomik sorunlara çözüm bulmak için bu pozisyona getirildi" dedi.
Taliban sözcüsü İdris'le ilgili, "Dünyada tanınmayan ama kilit pozisyonlarda bulunan ve büyük katkı sağlayan insanlar vardır. Hacı İdris de bunlardan biri. Dini eğitim bile almamış ama mali konularda bir uzman" açıklamasında bulundu.
AFGANİSTAN EKONOMİSİ ZORDA
Afganistan uzun süredir büyük ekonomik zorluklarla boğuşuyor. Taliban'ın ülkeyi ele geçirmesinin ardından merkez bankasının uluslararası rezervlere erişimi donduruldu. Ayrıca Afgan vatandaşları, 15 Ağustos'ta Taliban'ın Afganistan'ın kontrolünü ele geçirmesinden bu yana bankalarından nakit çekemiyor.
Ayrıca bu süreçte ülkede temel ihtiyaç maddelerinin fiyatları yüzde 35'e kadar yükseldi. Devlet çalışanlarına da herhangi bir ödeme yapılamadı. Kurumların organizasyonsuzluğu sebebiyle bu durumun ne kadar süreceği ise belirsiz. Hâlâ kapalı olan Afgan bankaları, operasyonlara başlamadan önce politika konusunda netlik ve güvence bekliyor.
ULUSLARARASI VARLIKLAR DONDURULDU
Geçtiğimiz hafta Afganistan'ın uluslararası bankaların rezervlerinde bulunan 9,5 milyar dolarlık varlığına erişimi engellendi. Ayrıca IMF'nin bu hafta içinde yapacağı 370 milyon dolarlık SDR ödemesi de yapılmadı.
IMF'den yapılan açıklamada, "Şu anda uluslararası toplumda Afganistan'daki hükümetin tanınması konusunda bir netlik yok ve bunun sonucu olarak ülke SDR'lere veya diğer IMF kaynaklarına erişemez" denildi.
Ayrıca ABD yönetimi, Afgan Hükümeti'nin ABD'de sahip olduğu hiçbir merkez bankası varlığını Taliban'a vermeyeceğini ifade etti.
ESKİ MERKEZ BANKASI BAŞKANI KAÇMIŞTI
Geçtiğimiz hafta Afganistan Merkez Bankası Başkanı ve Cumhurbaşkanı Ekonomi Danışmanı Ajmal Ahmady, Taliban'ın Kabil'i ele geçirmesinin ardından Kabil Havalimanı'ndan kalkan uçaklardan birisi ile ABD'ye kaçmıştı.
Ahmady, kaçmasının ardından Taliban'ın ülkede kendisini soruşturduğunu belirtmişti.
https://gazetemanifesto.com/2021/talibanin-atadigi-merkez-bankasi-baskaninin-egitimi-yok-460190/
=======================
BİLAL ERDOĞAN'IN ARKADAŞINA İHTİYAÇ DUYULMAYAN 487 MİLYONLUK İHALE
TEİAŞ'ın düzenlemiş olduğu güvenlik kamerası ihalesini Bilal Erdoğan'ın Kartal İmam Hatip Lisesi'nden arkadaşı Fatih Başçı'nın aldığı 487 milyon TL'ye aldığını öne sürdü.
27-08-2021 10:01
Özelleştirme sürecinde olan Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi (TEİAŞ), tartışmalı bir ihaleye imza attı.
BirGün'den Mustafa M. Bildircin'in haberine göre, İdare, Türkiye genelindeki iletim hatları ve bölge müdürlüklerine kurulacak 18 bin kamera ve donanımın satın alınacağı, "Yapay Zekâ Tabanlı Entegre Güvenlik Kamera (CCTV) Sistemi" ihalesini 9 Ağustos'ta gerçekleştirdi. Adrese teslim şartname hazırlandığı gerekçesiyle tartışılan ihaleyi, Fatih Başçı'nın sahibi olduğu ERB Yapı Sanayi kazandı. Şirket ile TEİAŞ arasında 487 milyon 179 bin TL'lik sözleşmeye imza atıldı.
İhaleyi TBMM gündemine de taşıyan CHP'li Akın, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez'in yanıtlaması istemiyle şunları sordu:
"Etkin ve düzgün çalışan mevcut kamera sisteminin yerine yeni kamera sisteminin alınması ya da değiştirilmesinin gerekçesi nedir?
TEİAŞ'ın güvenlik ihtiyacını karşılanması için maliyetinin çok yüksek olduğu belirtilen yapay zeka entegreli kamera sisteminin kurulmasının gerekçesi nedir?
İhale şartnamesindeki bazı kriterler nedeniyle yalnızca belli başlı firmaların teklif vermesi rekabet ilkesiyle bağdaşmakta mıdır?"
https://gazetemanifesto.com/2021/5-yildizli-otelde-caretta-caretta-katliami-460251/
=======================
SONDAYLA CEZAEVİNE KONAN KOMUTAN: ÇEVİK BİR'İN HAZİN DURUMU
28 Şubat Davası'nda tutuklanan Emekli Orgeneral Çevik Bir'in sondajla cezaevine konulduğu belirtildi.
28 Şubat Davası'nda tutuklanan emekli generallerin yaşları ve sağlık durumları tartışılmaya devam ediyor.
Sözcü yazarı Saygı Öztürk, emekli orgeneral Çevik Bir'de yaşı nedeniyle unutkanlık başladığını ve cezaevine de sondajla götürüldüğünü ifade etti.
Öztürk şunları yazdı:
"28 Şubat Davası'na hep "İntikam davası" olarak bakılıyor. İddianameyi hazırlayan savcının, yargılamayı yapan bazı hakimlerin Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensubu olduğu gerekçesiyle hükümlü, tutuklu ya da yurt dışında kaçak olduğu hep vurgulandı. Dahası dava sürecinde sahte olduğu öne sürülen belgelerden hemen her duruşmada söz edildi.
Komutanlar cezaevine girince birilerinin yüreğinin soğuduğuna ilişkin haberler yansıdı. Milli Güvenlik Kurulu'nun (MGK) aldığı ve hükümete tavsiye ettiği kararların sonucuna bakarsak, 8 yıllık temel eğitime geçilmesinin dışında da o kararlardan uygulanan da olmadı. Silah ruhsatları denetim altına alınmış olsaydı, İçişleri Bakanlığı tarafından aranan kişilere silah taşıma ruhsatı verilir miydi? Üzerine gidilseydi pompalı tüfekler internetten alınabilir miydi? Tarikat bağlantılı kişiler bu kadar kritik görevlere getirilir miydi?
SONDALI HAYAT
28 Şubat sürecinde Genelkurmay 2. Başkanlığı döneminde bulunan ve TSK'dan orgeneral olarak emekliye ayrılan Çevik Bir de sağlık durumu nedeniyle Adli Tıp'a götürüldü. Ben, tanık olduğum bir olayla Çevik Bir'in durumunu anlatacağım.
İnsanların yaşı gereği bazı rahatsızlıkları ortaya çıkıyor. Cezaevine konulan komutanların yaşları 73 ile 89 arasında değişiyor. Örneğin siz biliyor musunuz dönemin Genelkurmay Personel Başkanı emekli Korgeneral Yıldırım Türker'in, sonda takılı olarak hayatını cezaevinde sürdürmek zorunda bırakıldığını? Emekli Orgeneral Çetin Doğan'ın belindeki rahatsızlık nedeniyle yürümekte bile zorlandığını. 89 yaşındaki emekli Orgeneral Hava Kuvvetleri Komutanı Ahmet Çörekçi'nin cezaevinde nasıl yaşadığını?
Çevik Bir'de de "unutkanlık" baş gösterdiğini fark ettim. Kendilerine "Ömür boyu hapis cezası verildiğini" hatırlattığımda, "Nereden çıkarıyorlar anlamadım. Ben cezaevinde iki yıla yakın yattım, çıktım. Şimdi ne cezasıymış? Onca yıl sonra ceza mı olurmuş?" dedi. Ben yargının işleyişini anlatırken, cezaevinde yattığı dönemde "Tutuklu" olduğunu, şimdi ise hüküm verildiğini belirttiğimde, "Bunların gerçekle ilgisi yok. Kasıtlı olarak bunu gündeme getiriyorlar" dedi. Çevik Paşa'da, yaşı gereği olsa gerek unutkanlığının tırmandığını gözlemledim. Zaten, Adli Tıp'a da bu yüzden gönderildi.
İNTİKAM DAVASI MI?
Çevik Bir, her konuşmamızda davanın temelini oluşturan 5 no.lu CD'nin adli bilişim açısından güvenilir olmadığının bilirkişiler tarafından ortaya konulduğunu belirtiyor ve şunları söylüyordu:
"Cezaevinde en uzun süre yatan beş kişiden birisiyim. Tam 20.5 ayım cezaevinde geçti. Biz ilk günden beri CD'nin düzmece olduğunu belirtiyorduk. Devlete hizmet etmenin bazen ağır bedelleri de oluyor. Yanlış yapmadık, ülkemize hizmetten başka bir şeyimiz yok."
28 Şubat Davası'nın sanıklarının yaşları gereği sıkıntı çektikleri doğru. Ama başlarının hep dik olduğunu, yanlış bir şey yapmadıklarını da hep dinledim. Bu davanın bir "İntikam davası" olduğuna ilişkin yorumlar ise hiç eksik olmuyor."
https://www.gercekgundem.com/guncel/295549/sondayla-cezaevine-konan-komutan-cevik-birin-hazin-durumu
=======================
EMEKLİ ALBAY ÜMİT YALIM ORTAYA ÇIKARDI: RESMİ GAZETE'DE BÜYÜK SKANDAL
Korkusuz gazetesi yazarı Ahmet Takan, bugünkü köşe yazısında Resmi Gazete'de yapılan MİT kanunu ihlalini yazdı.
27 Ağustos 2021 07:44
Korkusuz gazetesi yazarı Ahmet Takan, bugünkü köşe yazısında Resmi Gazete'de yapılan MİT kanunu ihlalini yazdı.
Takan, Milli Savunma Bakanlığı eski Genel Sekreteri emekli Kurmay Albay Ümit Yalım'ın ortaya çıkardığı skandalı köşesinden şöyle aktardı:
25 Ağustos tarihli Resmi Gazete'de bir skandala da imza atıldı. Resmi Gazete'de general ve amiral atamalarının yayımlandığı bölümde MİT Kanunu ihlal edildi. Milli Savunma Bakanlığı eski Genel Sekreteri emekli Kurmay Albay Ümit Yalım bu vahim hatayı ortaya çıkardı. Yalım, şunları söyledi;
"Yüksek Askeri Şura Kararları'nın 4 Ağustos 2021'de yayınlanmasından sonra beklenen general ve amiral atamaları, gecikmeli olarak 24 Ağustos 2021'de açıklandı. Atama listeleri Resmi Gazete'nin 25 Ağustos 2021 tarih ve 31579 sayılı nüshasında yayınlandı. Ancak, Atama Listesi'ni yayınlayan Resmi Gazete, MİT Kanunu'nu ihlal etmiş. 2937 Sayılı Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Kanunu'nun 27. Maddesi'ne göre, MİT mensuplarının kimliklerini herhangi bir yolla ifşa edenlere üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası verilir.
Resmi Gazete'nin 25 Ağustos 2021 tarih 31579 sayılı nüshasında yayınlanan General Atama Listesi'nde MİT Kanunu'nun 27. Maddesi ihlal edilmiş. Resmi Gazete bu durumu derhal düzeltmeli ve General Atama Listesi'ni hazırlayanlar ile listede imzası/parafesi olanlar ve listeyi Resmi Gazete'de yayınlayanlar hakkında MİT Kanunu'na muhalefetten Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma açılmalıdır."
=======================
BM'DEN AFGANİSTAN AÇIKLAMASI! "EN KÖTÜ SENARYO" DEYİP SAYI VERDİLER
27.08.2021 15:55
BM mülteciler Yüksek Komiserliği Başkan Yardımcısı Kelly Clements, Afganistan'daki duruma ilişkin açıklama yaparak "Sayı bakımından, bölgede yaklaşık 500 bin yeni mülteci için hazırlık yapıyoruz. Bu en kötü senaryo" ifadelerini kullandı.
BM'DEN AFGANİSTAN AÇIKLAMASI! "EN KÖTÜ SENARYO" DEYİP SAYI VERDİLER
Taliban'ın Afganistan'ın başkenti Kabil'i ele geçirmesiyle birlikte ülkede başlayan kaos devam ediyor. En son dün başkent Kabil'de bulunan Hamid Karzai Uluslararası Havalimanı'nın bulunduğu bölgede peş peşe 6 bombalı terör saldırısı düzenlendi. Şu ana kadar 110'dan fazla kişinin hayatını kaybettiği saldırıyı terör örgütü DEAŞ/Horasan üstlendi.
"YARIM MİLYON İNSAN ÜLKEYİ TERK EDEBİLİR"
Reuters'ın haberine göre ülkedeki durumuna ilişkin açıklama yapan Birleşmiş Milletler Mülteci ajansı (UNHCR), yarım milyona kadar Afgan'ın ülkesini terk edebileceğini ve tüm komşu ülkelerin bu sığınmacılar için sınırlarını açık tutmasını talep etti.
"Sayı bakımından, bölgede yaklaşık 500 bin yeni mülteci için hazırlık yapıyoruz. Bu en kötü senaryo" diyen BM mülteciler Yüksek Komiserliği Başkan Yardımcısı Kelly Clements, "Her ne kadar bu noktada dışarıya doğru büyük çaplı Afgan akışı görmemiş olsak da, Afganistan'ın içindeki durum beklenenden daha hızlı gelişti" dedi.
=======================
TİKTOK VİDEOSU ÇEKEN KADIN 400'DEN FAZLA ERKEĞİN TACİZİNE UĞRADI
Pakistan'ın Lahor kentindeki bir parkta TikTok videosu çeken genç bir kadın 400'den fazla erkekten oluşan bir kalabalığın cinsel tacizine maruz bırakıldı.
27 Ağustos 2021
Akıllara durgunluk veren saldırı, Lahor'un Büyük İkbal Parkında gerçekleşti. Parkta arkadaşlarıyla TikTok videosu çeken bir kadın güpegündüz yüzlerce erkeğin cinsel saldırısına uğradı. Saldırganlar genç kadını aralarına alıp tartakladı, kıyafetlerini yırtarak tacize devam etti.
Pakistan polisi, tacize katılan yüzlerce kimliği belirsiz erkeğin bulunması için soruşturma başlattı.
EŞYALARINI DA ÇALDILAR
Saldırıya uğrayan kadın polise yaptığı açıklamada, "Kalabalık beni dört bir yandan o kadar çekiştirdi ki kıyafetlerim yırtıldı. Havaya fırlatıldım. Bana vahşice saldırdılar" dedi. Kadın ayrıca kalabalığın parasını, küpelerini ve telefonunu da çaldığını sözlerine ekledi.
Pakistan Enformasyon Bakanı Fawad Chaudhry, olaya ilişkin yaptığı açıklamada, bazı faillerin kamera görüntüleri ve görgü tanıklarının ifadeleriyle tespit edildiğini, saldırıyla ilgili tutuklamaların yapıldığını söyledi.
KADINLAR İÇİN EN TEHLİKELİ ALTINCI ÜLKE
Pakistan Halk Partisi başkanı Bilawal Butto Zerdari, olayın her Pakistanlıyı utandırması gerektiğini ve toplumdaki çürümeye işaret ettiğini söyledi.
Thomson Reuters Vakfı'na göre Pakistan, kadınlar için dünyanın en tehlikeli altıncı ülkesi. Karaçi merkezli Tecavüze Karşı Savaş örgütü, tecavüz vakalarının %3'ünden azının mahkumiyetle sonuçlandığını öngörüyor.
=======================
ERGENEKON İHBARCISIYLA 28 ŞUBAT İHBARCISI AYNI KİŞİ Mİ?
14 emekli generalin tutuklandığı 28 Şubat davasının 'ihbarcısı' A.Y ile Ergenekon ihbarcısı A.Y aynı kişiler mi?
27 Ağustos 2021 16:08
28 Şubat davasından Anakara 5'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nin tutuklama kararları sonrası, dönemin Genelkurmay 2'nci Başkanı emekli Orgeneral Çevik Bir ve Genelkurmay Harekat Başkanı emekli Orgeneral Çetin Doğan'ın da aralarında olduğu 14 general geçen hafta cezaevine girdi.
İddianamesini FETÖ'cü savcıların yazdığı ve sahte belgelerle temeli atılan davada alınan tutuklama kararları büyük tepki çekti.
Öte yandan 28 Şubat ile Ergenekon kumpasları arasındaki ilişkiyi sorgulayan bir bilgi gündeme geldi.
Sözcü yazarı Aytunç Erkin Ergenekon soruşturmalarının ihbarcısı ile 28 Şubat davasının ihbarcısının aynı kişi olup olmadığını sordu.
Aytunç Erkin şöyle yazdı:
"Ergenekon ihbarcısı A.Y. 28 Şubat'ın ihbarcısı A.Y.
Tarih 7 Şubat 2013…
Günlerden Perşembe…
"… Sabah bahçemize yandan (A-1/1'den) atılmış bir not bulduk. Not İsrafil Albay'ın (Emekli Albay İsrafil Aydın) kaleminden çıkmış.
Şöyle diyor: … Değerli arkadaşlarım. Dün (6 Şubat 2013), İsmail Hakkı Karadayı'nın savcılık ve mahkeme zaptını okudum. CD ve belgelerin ilk kaynağı: Önce meçhul bir posta ile CD, belgeler emekli subay Tamer Tatar'a gidiyor. Bu kişi de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na bu CD ve belgeleri veriyor. Daha sonra Genelkurmay'dan (doğruysa) belgelerin aslını istiyor. Ancak CD'nin kaynağı, meçhul posta ve emekli subay Tamer Tatar… Bu bilgiyi de Atila'ya vermeliyim…"
Bu cümleleri emekli Albay Alican Türk'ün "28 Şubat/Sincan'dan Tarihe Notlar-2/Alibi Yayıncılık" adlı kitabından aktardım sizlere… Sincan Cezaevi'nde yaşadıklarını günlük haline getiren Alican Türk, Hacettepe Sosyoloji mezunu. Irak'ın kuzeyine düzenlenen "Çekiç 97 Harekatı"nda "Başarı Madalyası" aldı. 28 Şubat Davası'nda 12 Nisan 2012'de tutuklanıp Sincan Cezaevi'ne gönderildi. Şu anda cezaevinde olan emekli generaller Çevik Bir, Çetin Doğan ve bütün diğer komutanlarla birlikte cezaevinde kaldı ve 14 ay sonra tahliye oldu, beraat etti. Davayı didik didik etti, kitaplar yazdı, yazmaya devam ediyor. Dün kaleme aldığım "5 No'lu CD'deki parmak izi kimin" başlıklı yazımın ardından Türk'le telefonda konuştuk… Bana 8 Mayıs 2020'de Yargıtay'a teslim ettikleri 1734 sayfalık ortak savunmalarını yolladı ve şöyle dedi: "28 Şubat Davası'nın nasıl kumpas olduğunu savunmamızı okuyunca anlayacaksınız…"
FETÖ'CÜ SAVCILARA GİTTİ
18 Aralık 2011'de Yenimahalle/Ankara'dan MNG kargo ile Çorlu'daki Tamer Tatar'a ihbar mektubu, bir CD ve bazı belgeler gönderilir. Göz doktoru Tatar, bunlar eline ulaştıktan (19 Aralık) 1 gün sonra 20 Aralık'ta Çorlu veya Tekirdağ Cumhuriyet Savcılığı'na değil, o dönem tamamen FETÖ'nün eline geçmiş olan Özel Yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'na götürür. Savcılar da CD'nin adli imaj kopyasını almadan, HASH değerini tespit etmeden ve üzerinde parmak izi incelemesi yaptırmadan, hemen ertesi günü 15 Temmuz'dan sonra FETÖ'cü oldukları anlaşılan Ankara'daki savcılar Mustafa Bilgili ve Kemal Çetin'e gönderir.
Bu belgeleri TSK'dan atılmış göz doktoru Tamer Tatar'a yollayan ihbarcının adı A.Y.'dir.
16 Ağustos 2007'de Ergenekon'un ilk operasyonu olan Emin Şirin'e gözaltı süreci de A.Y. isimli ihbarının mektubuyla başladı.
Aynı A.Y, 24 Mayıs 2009'da İstanbul Emniyeti'ne "Ergenekon Terör Örgütü" başlıklı bir e-posta yollamış ve kendisini Deniz Kuvvetleri personeli olarak tanıtmış!
ANCAK… BİR A.Y. DAHA VAR! O DA ESKİ MİT MENSUBU!
MİT'E GİDEN 3 DVD
Tarih 29 Nisan 2021… MİT görevlilerinin terör suçlarıyla ilgili yargılamasıyla yetkilendirilmiş Ankara 34. Ağır Ceza Mahkemesi 16 yıl hapis cezasına hükmettiği MİT mensubu A.Y. hakkında gerekçeli kararını açıkladı. Bu karar ABD destekli ve dini görünümlü örgütle ilgili verilen ilk kararlardan biri olma özelliği taşıyor. Neden mi? Çünkü mahkeme eski istihbarat görevlisinin 'casusluk' yaptığına hükmetti! Nasıl mı? 19 Nisan 2010'da Mert Akın adında meçhul biri MİT Müsteşarlığı'na 3 DVD gönderir. "DVD'ler içerisinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı merkezli Ergenekon yapılanmasına ait detaylı bilgiler mevcuttur" diye yazar… Mektup ve 3 DVD'yi kargoyla gönderir. Söz konusu ihbar mektubu ve ekindeki DVD'ler, 10 Haziran 2010'da MİT Müsteşarlığı tarafından Genelkurmay'a teslim edilir?
DVD'lerin içeriklerinde bin 426 albay, üsteğmen, teğmen ve astsubayın isimleri yer alır. Milli İstihbarat Teşkilatı'na (MİT) 19 Nisan 2010'da gönderilen "ihbar mektubunu", 'cemaatin/FETÖ' MİT içindeki elemanı A.Y.'nin hazırladığı ve gönderdiği Genelkurmay Askeri Savcılığı tarafından tespit edilir. Dönemin Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Harun Kodalak'a durum anlatılar. Kodalak da Başsavcı vekili Necip İşçimen'i çağırır! Dosyanın önemi üzerinde iş birliği yapılır! Bu arada 'parmak izi'nin sahibi MİT'çi A.Y'nin FETÖ bağlantılarını tespit eden MİT Müsteşarı Hakan Fidan başkanlığındaki teşkilat da harekete geçer, teşkilat da ayıklama başlar. 'Mektupçu' A.Y., 15 Temmuz'dan sonra tutuklanır. Yani… Özellikle 2007'de Ergenekon'la başlayan 'vatansever', 'Mehmetçik' vs… rumuzlu ihbar mektuplarıyla ilgili ilk isim tespit edilmiştir! Gerçek bir isim vardır ve bu mektupları ABD destekli FETÖ'nün hazırladığı ilk kez tutanaklara geçmiştir!
SORU ŞU: 28 Şubat operasyonunu başlatan 5 No'lu CD'nin ve ihbar mektubunun mimarı A.Y. ile Genelkurmay ve MİT'in 'parmak izini' tespit ettiği A.Y. aynı kişi mi?"
İZLEYİN:
https://www.veryansintv.com/ergenekon-ihbarcisiyla-28-subat-ihbarcisi-ayni-kisi-mi
=======================
CANSU SAÇIDEMOKRASİNİN DOĞDUĞU YER: ANTİK YUNANİSTAN'DA DEMOKRASİ NASIL GELİŞTİ?
Atina'da ortaya çıkan demokrasi olgusu günümüzdeki temsili demokratik sistemin ilk örneklerinden biriydi.
27 Ağustos 2021
M.Ö. 6. yüzyılın sonlarında Yunan şehir devleti olan Atina, yeni bir siyasi sistemin temellerini atmaya başladı. "Demokratia" olarak bilinen bu sistem; yönetici bir aristokrat sınıf ya da tek bir diktatörden ziyade "özgür erkek" Atina vatandaşlarına siyasi güç veren doğrudan bir demokrasiydi. M.Ö. 338'e kadar süren Antik Yunanistan demokratia'sı, demokrasinin bilinen en eski örneklerinden biri.
Avrupa merkezci tarih yazımında, bunun demokrasinin ilk örneği olduğu savunuluyor. Ancak bazı tarihçiler demokrasinin daha erken örnekleri olduğunu ileri sürüyor. Nasıl olursa olsun, bu eski siyasi sistem Akdeniz bölgesinde son derece etkiliydi. Demokratia, diğer Yunan şehir devletlerindeki benzer siyasi sistemlere ilham kaynağı olmuştu. Detaylara birlikte bakalım.
Antik Yunanistan, polis adı verilen pek çok şehir devletinden oluşuyordu. Atina en gelişmiş polislerden biri olsa da hem coğrafi hem de demografik anlamda günümüz devletlerine kıyasla çok daha küçük ölçekliydi. Toplum daha homojen bir yapıya sahipken insanlar coğrafi olarak da dar bir alanda yaşıyordu. Sonuç olarak vatandaşların çoğu birbirini tanıdığı için çıkar gruplarına dayalı çatışmalar yaşanmıyordu. Tarihsel ve toplumsal koşullar demokrasinin doğması için son derece uygundu. Antik Yunanistan'ın en önemli şehri Atina'da krallık yıkıldıktan sonra demokratik sistemin ortaya çıkması kaçınılmaz oldu. Krallık ortadan kalktıktan hemen sonra bir aristokratik yönetim kuruldu. Bir zamanlar kralın danışmanı olan soylular hem yasama hem de yargı yetkilerini kendilerinde topladılar. Siyasal iktidarı ellerinde bulunduran soylular zenginleştikçe halk yoksullaşmaya başladı. Yasaları soylular hazırlıyor, yürütme ve yargı görevini yine onlar üstleniyordu.
507 yılına gelindiğinde halkın desteğiyle iktidara gelen Kleisthenes, sayısız demokratik reform gerçekleştirdi. Bu süreçte henüz adı konulmasa da vatandaşlar demokrasi kavramını benimsemişti. Kleisthenes'in demokrasi adına attığı ilk adımdan sonra Atina'da halk meclisleri kuruldu, sınıflar arasındaki farklılıklar en aza indi ve doğrudan demokrasi olarak tanımlanan bir sistem ortaya çıktı. Yunan tarihçi Herodot, "Bir demokraside her şeyden önce erdemlerin en görkemlisi olan kanun önünde eşitlik vardır" diye yazmıştı. Ancak bu eşitlik erkekler arasında bir eşitlikti. Atina Demokratia'sına katılmak için bireyin; özgür, erkek ve Atinalı olması gerekiyordu. Demokratik dönemin başlangıcında kurallar daha da katıydı. Atinalı erkeklerin, Atinalı bir babası ve özgür Atinalı bir annesi olması gerekiyordu. M.Ö. 5. yüzyılın ortalarında sadece ebeveynleri Atinalı olan bireyler vatandaş olarak kabul ediliyordu. Bugünkü gibi DNA testi olmadığı için, genç bir Atinalı erkeğin siyasete katılması için babasının kamusal alanda yemin etmesi gerekiyordu.
Atina demokrasisi günümüzdeki demokrasi anlayışını yansıtıyor mu?
Antik Yunanistan şehri Atina'da demokrasi üç önemli kurumdan oluşuyordu. İlki Atina'nın egemen yönetim organı "Ekklesia" diğer adıyla Meclis'ti. Bu meclise, vatandaşlık hakkı olan ve siyasal sisteme doğrudan katılan her birey girebiliyordu. Yasa oluşturmak, savaş kararı almak, dış politika stratejisi belirlemek Ekklesia'nın görevleri arasındaydı. İkinci önemli kurum "Boule" diğer bir adıyla Beş Yüzler Konseyi'ydi. Ekklesia'nın aksine Boule'de her gün toplantılar yapılır ve şehrin günlük sorunları burada çözüme kavuşurdu. Burada söz sahibi olan kişiler seçimle değil kurayla belirlenirdi. Üçüncü önemli kurumsa halk mahkemeleri olarak da bilinen "Dikasteria"ydı. Aristoteles, Dikasteria'nın demokrasinin gücüne en fazla katkıda bulunan kurum olduğunu çünkü jürinin sınırsız bir güce sahip olduğunu savunmuştu. Gerçekten de Dikasteria bugün hayalini dahi kuramayacağımız bir sisteme sahipti. Atina'da hükümetin belirlediği yetkililer yoktu. Bu yüzden davaları açan, kovuşturma yapan, hüküm ve cezaları veren yine vatandaşların kendileriydi.
Atina demokrasisi temsili olmaktan çok doğrudandı. Yani Atinalı erkeklerin kendisi direkt meclisi oluşturuyordu. Nüfus sayımı olmadığı için M.Ö. 5. yüzyılda tam olarak kaç Atinalı erkek olduğu bilinmiyor. Ancak tarihçiler yaklaşık 30.000 erkek nüfus olduğunu tahmin ediyor. Bunlardan 5000'i düzenli olarak meclis toplantılarına katılabilirdi. Buna ek olarak, erkekler jürilerde görev alır ve her yıl 500 kişi konseyde hizmet etmek üzere seçilirdi. Teoride tüm Atinalı erkeklere açık olan başka hükümet pozisyonları da vardı. Ancak zenginlik, bir erkeğin hükümet işlerini üstlenip üstlenemeyeceği konusunda büyük bir rol oynamaktaydı. Öte yandan sadece seçkinlere açık olan bazı pozisyonlar vardı. Örneğin hazinedarlar her zaman zenginler arasından seçilirdi. Çünkü onlar mali durumu nasıl idare edeceklerini çok iyi biliyorlardı. Hazinedar dışında üst düzey devlet dairesinde görev yapan 10 general de her zaman zenginlerden seçilirdi. Bunun dışındaki pozisyonlar tamamen Atinalı erkeklere açıktı.
Kimler demokrasiye katılamıyordu?
Atinalı erkekler dışında şehir devletinde yaşayan diğer insanların siyasi katılım hakkı bulunmuyordu. Şehirde 30.000 Atinalı erkek dışında, 90.000 insan daha yaşıyordu. Bu insanların bir kısmı kadın, bir kısmı yabancı, bir kısmı ise köleydi. Devletin yasalarına göre hiçbir Atinalı ne olursa olsun köleleştirilemezdi. Bu nedenle köleler vatandaşlık için gerekli şartları karşılamayan yerleşik yabancılardı. Peki kadınlar neden demokrasinin dışında kaldı?
Atina'da demokrasi ortaya çıktıktan sonra kadınların siyasetteki yeri çok sık tartışma konusu oldu. Hatta M.Ö. 391 yılında Aristophanes bu konuda "Kadınlar Mecliste" isimli bir komedi dahi yazdı. Aristophanes'in yazdığı bu oyunun bazı yönlerden komik olması gerekiyordu. Ancak arkasında ciddi bir düşünce barındırıyordu. O dönemlerde kadınların psikolojik olarak siyasete uygun olmadığı, onların "doğası" gereği duygusal ve zayıf olduğu düşünülüyordu. Bu nedenle kadınların siyaset gibi ciddi bir işte söz sahibi olması kabul edilemezdi.
Bugünkü demokrasi anlayışımızdan çok daha farklı olsa da Atina demokratik sistemi pek çok şehir devletini etkiledi. M.Ö. 338'de Makedonya Krallığı, Atina'yı mağlup ettikten sonra demokratik sistem sonra erdi. Her ne kadar kısa bir tecrübe olsa da bu sitem demokrasi anlayışımızın şekillenmesinde etkili oldu. Demokrasinin icadı antik Yunanistan'ın modern dünyaya en kalıcı katkılarından biriydi. Yunanistan'ın doğrudan demokrasi anlayışı, dünya çapında temsili demokrasilerin yolunu açacaktı. Nitekim Antik Yunanistan şehri Atina'da demokratik dönem sona erdikten sadece birkaç yüzyıl sonra temsili demokrasinin ilk örnekleri ortaya çıktı.
https://listelist.com/antik-yunanistan-demokrasi/
==========================
AŞI KARŞITI DİŞ HEKİMİ 5 AY MESLEKTEN MEN EDİLDİ
Sosyal medyada aşı karşıtı söylemlerde bulunan bir diş hekimi, Ankara Dişhekimleri Odası tarafından 5 ay meslekten men edildi.
27 Ağustos 2021 17:54
Ankara'da görev yapan diş hekimi Mahmut D., sosyal medyada corona virüs aşısı karşıtı paylaşımlar yapıyordu. Şikayetler üzerine Ankara Dişhekimleri Odası tarafından soruşturma açıldı.
NTV'nin aktardığına göre soruşturma sonucunda paylaşımların "hekimlik sorumluluğuyla bağdaşmadığı ve mesleki kimliğin kötüye kullanıldığı" yönünde karar verildi. Mahmut D. 5 ay süreyle diş hekimliği yapamayacak.
https://www.veryansintv.com/asi-karsiti-dis-hekimi-5-ay-meslekten-men-edildi
=======================
MARMARA'DA 3 BALIK CİNSİ İÇİN İÇİN DÖKME AVCILIK YASAKLANDI
Marmara Denizi'nde hamsi, istavrit ve sardalya için dökme avcılık yasaklandı. Buna ek olarak, Çanakkale Boğazı Dardanos bölgesinde yer alan ve nesli tehlike altında bulunan "Cladocora caespitosa" türü sert mercan resiflerinin bulunduğu alan koruma altına alındı.
27.08.2021, 16:01
Marmara Denizi'nde hamsi, istavrit ve sardalya için dökme avcılığa yasak getirildi.
Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından hazırlanan "5/1 Numaralı Ticari Amaçlı Su Ürünleri Avcılığının Düzenlenmesi Hakkında Tebliğ'de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ" Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
Halen Marmara Denizi'ndeki müsilaj nedeniyle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı koordinasyonunda "Marmara Denizi Eylem Planı" yürütülüyor.
Bu eylem planı kapsamında balıkçılık faaliyetlerinin ekosistem temelli yapılmasının sağlanması, Marmara Denizi'ndeki stokların korunması çalışmaları ise Tarım ve Orman Bakanlığı sorumluluk alanında bulunuyor.
Yayımlanan tebliğle, burada yapılan balıkçılığın kontrolünün daha iyi sağlanması, küçük balıkların avcılığının engellenmesi ve yakalanan balığın sanayide ham madde olarak değil, insan gıdasına uygun şekilde ambalajlanması hedeflendi. Bu kapsamda, küçük pelajik balıkların (hamsi, istavrit, sardalya) Marmara Denizi'nde çok fazla ve toplu olarak yakalanıp dökme olarak balıkunu yağı fabrikalarına nakledilmesi yasaklandı.
Ayrıca, Çanakkale Boğazı Dardanos bölgesinde yer alan ve nesli tehlike altında bulunan "Cladocora caespitosa" türü sert mercan resiflerinin bulunduğu alan koruma altına alındı.
IŞIKLA AVCILIK DÜZENLEMELERİ İÇİN YETKİLENDİRME YAPILDI
Tebliğ kapsamında, Karadeniz ve Marmara Denizi'nde yasak olan ancak Akdeniz ve Ege'de kontrollü olarak yaptırılan ışıkla avcılığa ilişkin daha detaylı düzenlemeler yapılabilmesi için Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğüne yetki tanındı.
Birincil av aracı değişikliği işlemlerinin geçerlilik süresinde de düzenlemeye gidildi. 12 metre ve üzeri balıkçı gemileri birincil av araçlarını 1 Eylül'den geçerli olmak üzere ağustos ayında seçebiliyordu. Akdeniz'de sezon açılış tarihinin 15 Eylül olması nedeniyle bölgedeki balıkçı gemilerinin birincil av aracı değişikliği işlemlerinin geçerlilik süresinin 16 Eylül'de başlatılması sağlandı.
=======================
İZMİR'DE SAĞLIKÇILARDAN YÖNETMELİĞE TEPKİ: İNSAN HAKLARINA AYKIRI
27.08.2021 16:31
İzmir Sağlık Platformu, 1 Temmuz itibariyle yürürlüğe giren Aile Hekimliği Ödeme ve Sözleşme Yönetmeliği ile ilgili basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamada bu yönetmenliği insan haklarına aykırı olduğu belirtildi.
İzmir'de sağlıkçılardan yönetmeliğe tepki: İnsan haklarına aykırı
GÖZDE KOÇ
İzmir Sağlık Platformu, 30 Haziran 2021 tarihinde yayınlanan ve 1 Temmuz itibariyle yürürlüğe giren Aile Hekimliği Ödeme ve Sözleşme Yönetmeliği ile ilgili basın açıklaması gerçekleştirdi.
Konak'ta eski Sümerbank önünde düzenlenen basın açıklamasında konuşan SES İzmir Eş Başkanı Nursel Yücesoy, "Yeni yönetmelik ile sözleşme yenileme ve fesih yetkisi İl Sağlık Müdürlükleri'ne verilmiş olup zaten iller arasında var olan uygulama farklılıkları kişilerin insafına bırakılmıştır. Açığa alma, sözleşme yenilememe gibi olağanüstü yetkiler çalışma hukukuna aykırıdır. İş barışını bozan fiillerden, yapboz tahtası gibi sürekli değişikliklerden vazgeçilmelidir. Hukuk çerçevesinde bir yönetmelik çıkarılmadan sistemin yürütülebilir olması imkânsızdır" dedi.
Yücesoy, aile hekimliği çalışanları 10 yıldır yüzde 60 gelir erimesi yaşarken, özlük haklarını kaybederken bütün itirazlara, başvurulara rağmen düzenleme yapılmadığında aylık 1000-1500 TL arası gelir kaybı olacağını söyledi.
"KABUL ETMİYORUZ"
Yücesoy şunları söyledi:
"16 Ağustos tarihinde yapacağımız grevden üç gün önce bu kesintilerin iptal edildiği ilan edilmiş, yani yönetmeliğin bu maddesi ile ilgili geri adım atılmış, fakat 15 Ağustos'ta aldığımız hak edişlerimiz kesintili olarak yatırılmış, maaşlarımızdan bin 500 TL'lere varan kesintiler yapılmış. Sözde düzenlemeye rağmen kesintiler hala iade edilmemiştir. Aile sağlığı çalışanı açığı tüm ülkede %15 oranında devam ederken, hastaya kendi sağlığı için sorumluluk vermeden tıbbi, teknik ve hukuki alt yapı oluşturmadan, her bir hastanın en az yarım saat sürecek izlemlerini, pandemi döneminde ağır iş yükü altında ezilen aile hekimleri ve aile sağlığı çalışanlarına sözde pozitif performans vaadiyle dayatılmasını kabul etmiyoruz. Entegre aile hekimliği çalışanlarının en temel insani hakkı olan sağlık iznine göz dikilmiştir. Yani 'Çalışan hasta da olsa kanser de olsa, kaza da geçirse, raporlu da olsa 5 nöbet tutamazsa sözleşmesi feshedilir' denilmektedir. Kabul etmiyoruz. Cezaevinde görev yapan aile hekimlerinin cari giderlerinden 3600 TL kesinti yapılmıştır. Kabul etmiyoruz. Yıllardır düzeltilmesi beklenen yıllık izin, analık, doğum izni gibi özlük haklarımızda iyileştirme/değişiklik yapılmamıştır. Hala aile sağlığı merkezlerinde çalışan sağlık emekçilerinin yerine vekalet eden bırakmadan yıllık izin hakkı yoktur."
https://www.birgun.net/haber/izmir-de-saglikcilardan-yonetmelige-tepki-insan-haklarina-aykiri-356704
=======================
REMZİ ÖZDEMİR : IMF'DEN UTANMAK
27 Ağustos 2021 Cuma
SDR, 1969 yılında IMF tarafından, uluslararası rezervlerin desteklenmesi için yaratılan bir hesap birimidir. SDR'nin değeri, küresel ekonomik sistemde önemli yer tutan ülkelerin ve parasal birliklerin para birimlerinden oluşan bir sepet esas alınarak belirlenir ve söz konusu sepetin bileşimi her 5 yılda bir gözden geçirilir.
SDR'nin değeri 5 büyük uluslararası para biriminin oluşturduğu sepet kurla günlük olarak belirlenir. Bu para birimlerinden doların sepet kurdaki oranının yüzde 42, avronun yüzde 31, yuanın yüzde 11, yenin ve sterlinin yüzde 8'erdir.
IMF, SDR'leri üye ülkelerin merkez bankalarına rezerv varlığı olarak ihraç eder. Merkez bankaları bu rezerv varlığını diğer merkez bankalarıyla gönüllü olarak kolayca döviz değiş tokuşu yapmak için kullanabilir.
Bu kapsamda 650 milyar dolarlık özel çekme hakkı (SDR) olarak adlandırılan rezerv para birimi üye ülkelere tahsisi yürürlüğe girdi.
SDR'den Türkiye'nin payına 6,3 milyar dolar düştü.
Bu Türkiye için ilaç gibi bir paraydı. Merkez Bankası kayıtlarına göre, 6,3 milyar dolar 23 Ağustos'ta hesaplara geçti.
Buraya kadar her şey normal. Normal olmayan ise Türkiye'de bu 6,3 milyar doların iktidar tarafından hiç dile getirilmemesi.
Bugüne kadar "IMF bizden borç istedi" politik söylemi kullanan bir iktidar, IMF'den para almasını her halde kendilerine yakıştıramadılar. Zaten bugüne kadar IMF'ye gidilmemesinin tek sebebi de bu söze ters gelmemek içindir.
Yoksa Türkiye'nin daha 2019 yılında IMF'ye gitmesi gerekiyordu. Daha ucuz kaynak var iken, Türkiye risk primi nedeniyle adeta yurt dışından tefeci faizi ile borçlandı.
Yeter ki tükürdüklerini yalamasınlar.
Bunun faturasını Türkiye ağır ödedi.
Bu sözün faturası gerçekten çok ağır oldu. Bugün 6,3 milyarlık SDR için de aynı utanç duyuluyor.
Hiç kimse konuşmuyor, hiç kimse yazmıyor. Yazanlar konuşanlar belli.
Sadece önceki gece Hazine Bakanlığı bir açıklama yaptı. SDR'nin IMF ile anlaşma olmadığını ve Türkiye'nin IMF ile bir anlaşma imzalamadığını bildirdi.
İyi de zaten herkes biliyor SDR'nin yani özel çekme hakkının IMF ile bir anlaşma olmadığını?
İktidar bu mesajı AKP'ye oy verenlere vermiştir;
"Bakın biz IMF ile anlaşmadık!"
IMF ile anlaşmadığınızı dünya âlem biliyor da bu utanç bu kompleks neden?
Dediğim gibi bunun tek nedeni yıllar önce seçim meydanlarında söylenmiş bir söz:
IMF bizden borç istedi!
Buna kim inandı?
Emin olun Kadir İnanır dahil hiç kimse inanmadı. Hatta AKP'ye oy veren ve hiçbir finansal okuryazarlığı olmayan taban da inanmadı.
Herkes inanmış numarası yapıyor.
Neyse biz de inanmış numarası yapmaya devam edelim.
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/imfden-utanmak-470939h.htm
=======================
ORHAN UĞUROĞLU : GÖÇ ALIYORUZ AMA GÖÇ DE VERİYORUZ
27 Ağustos 2021 Cuma
Türkiye'nin bugünlerde büyük bir sorunu daha var ki yurt dışına giden yetişmiş beyin göçünden söz ediyorum. AKP Genel Başkanlığı döneminde özel kalem müdürü ve 22. Dönem AK Parti Balıkesir Milletvekili olan Dr. Turhan Çömez ile zaman zaman konuşur, sohbet ederim.
Dr. Çömez ile konuşurken, "Şu an 500 civarında sağlık çalışanı İngiltere'de lisans alıp çalışmak için sınavlara hazırlanıyor" deyince şok oldum.
- Sordum: İngiltere'ye varsa diğer Avrupa ülkelerine olabilir mi?
Çömez dedi ki;
"Türkiye'yi mesleki açıdan da genel anlamda da elbette yakından takip ediyorum. Bugünlerde Türkiye'de Almanca kursuna giden doktor sayısı 4 bin civarında, belli ki Alman board sınavlarına hazırlanıyorlar."
- Sordum: Bu beyin göçü geleceğimiz için büyük kayıp gerçekten üzüldüm ülkem için. CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kuşoğlu Türk iş insanlarının yurt dışında 200 milyar doları olduğunu açıkladı. Bu konuda bilginiz var mı?
Çömez dedi ki;
"Ankara bilmiyorum ne kadar farkında ama İngiltere'ye inanılmaz bir Türk sermayesi geliyor, Türkiye'nin çok sayıda deneyimli, birikimli iş insanı Londra sokaklarında gelecek arıyor.
AKP döneminde palazlanıp parasını İngiltere'ye getiren sözde iş insanları da ayrı.
Akademisyenlerden aydınlardan o kadar çok insan İngiltere'ye göçmek istiyor ki, şaşarsınız.
Türkiye büyük ekonomik ve sosyal sermaye kaybı tehdidi ile karşı karşıya."
Iraklı doktor:
Çömez sohbetimizde hastanede yaşadığı bir anıyı da şöyle anlattı:
"Geçtiğimiz günlerde bir doktor arkadaşım ilginç bir değerlendirme yaptı Türkiye ile ilgili.
Sizinle paylaşmak istiyorum. Kendisi Iraklı bir anestezi uzmanı. Zaman zaman birlikte ameliyatlara gireriz.
Yıllar önce Irak'tan kaçarak İngiltere'ye gelmiş ve burada hayatına devam ediyor.
Zamanında babası Irak Komünist Partisi'nin lideriymiş. Saddam gelince baskı ve eziyet görmüşler, bir sure dağlarda saklanmışlar, sonra bir yolunu bulup İngiltere'ye sığınmışlar.
'Türkiye'yi çok yakından izliyorum' dedi ve bazı gözlemlerini şöyle paylaştı benimle.
- 'Irak'ta Saddam yönetimi devraldığında herkes önce çok mutlu oldu. Bir süre sonra Saddam gerçek yüzünü ortaya çıkarmaya başladı. Ülkenin geleceği noktayı önce aydınlar fark etti ve Irak'ı terk etmeye başladılar. Ardından sermaye sahipleri, olabilecekleri fark etti ve ülkeden kaçmaya başladı ve ne yazık ki ülke eğitimsiz, üretmeyen, istihdam sağlamayan lümpen bir güruhun eline kaldı ve talihsiz ülkem kaçınılmaz sonu yaşadı ve artık eski güzel günlere dönme şansı yok.
Türkiye olarak o kadar benzer yönlerimiz var ki, yakından izliyorum sizin de aydınlarınız, eğitimli insanlarınız ülkenizi terk ediyor, aynen Irak'ta olduğu gibi. Sizin bize göre bir başka talihsizliğiniz daha var, siz bir yabancı göçü altındasınız, mülteci işgali altındasınız bu da sizin için tehlikeyi daha da artırıyor.'
Arkadaşımın yorumu hepimizin belki de bildiği ama belki de dillendiremediği bir gerçekti.
Bunu dinlediğimde bir süre konuşamadım, ne kadar da doğru söylüyordu ve biz bu analizi yapamıyorduk.
Orhan Bey;
Oluk oluk Türkiye'ye gelen sözde mülteciler, Türkiye'nin geleceğini tehdit ederken, iktidar hâlâ sözde Ensar olmaya devam edecekse, korkarım Türkler bir gün kendilerine Ensar aramak zorunda kalacaklar. "
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/goc-aliyoruz-ama-goc-de-veriyoruz-470938h.htm
=======================
MURAT AĞIREL : PARAMIZI SU GİBİ İÇMİŞLER
27 Ağustos 2021 Cuma
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde (İBB) geçmiş dönemden kalma bir skandal daha patlak daha verdi.
İBB yönetimi el değiştirdikten sonra gördük ki Belediyeye bağlı olan iştiraklerin çoğu çiftlik gibi kullanılmış ve "kişiye özel" para kazandırma aracına dönüştürülmüş.
Bugünkü yazımın konusu Hamidiye Kaynak Suları A.Ş…
Hamidiye Kaynak Suları ortaklık yapısı yüzde 55.02'si İBB'ye, yüzde 44.88'i İSKİ'ye geri kalan hisseler de İSFALT, BELBİM ve İSTON'a ait.
Yani sermayesinin tamamının doğrudan veya dolaylı olarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde…
Hamidiye Kaynak Suları yönetim kurulu 1 Haziran 2016 tarihinde bir karar alıyor.
Yapılan açıklamada "Yatırım programımız kapsamında, Güven Su San. ve Tic. A.Ş. şirketinin hisselerinin alınması planlanmaktadır. İşbu plan dahilinde Güven Su San. ve Tic. A.Ş.'ye ait şirket değerlemesinin yaptırılması ve hisse devri konusunda hukuki ve mali danışmanlık hizmetlerinin alınması zaruriyeti hasıl olmuştu" şeklinde oybirliği ile bu karar açıklanıyor.
Hemen Güven Su firmasıyla ilgili bir değer tespiti yapılıyor. Tespiti yapan firma İrfan Bağımsız Denetim ve Yeminli Mali Müşavirlik adlı bir firma.
Tespitin ardından şirketin değeri, 7 Haziran 2016'da 75 milyon TL olarak belirleniyor.
Yani o günün kuru ile 26.8 milyon dolar.
21 Haziran 2016'da da Hamidiye Su Yönetim Kurulu "Mevcut su kaynaklarımızdan elde ettiğimiz su miktarının tamamı üretimimizde kullanılmakta olup, piyasadaki talebi karşılama noktasında kaynak suyu miktarımız yeterli gelmemektedir" açıklamasını yapıyor.
Bu nedenle şirketin yatırım planları dahilinde Güven Su firmasının hisselerinin satın alınması kararlaştırılıyor.
Bunun üzerine Güven Su firması sahibi olan Ebubekir Kılıç ve Fatih Sultan Mehmet Kılıç'a ödeme yapılmasına ilişkin şirketi temsil etmek üzere Mehmet Ali Şeker ve Muzaffer Saraç'ın yetkilendirilmesi kararı alınıyor.
Firmanın hisselerinin tamamı da 23 Haziran 2016'da 75 milyon TL'ye devralınıyor.
Her şey normal gibi değil mi?
Değil.
Anlatayım.
Hamidiye Su, Güven Su'yu devralmadan önce ne tesadüftür ki 28 Nisan 2016 tarihli Ticaret Sicil Gazetesine göre Güven Su Ltd. Şti. bir anda A.Ş. oluyor.
A.Ş. olan Güven Su 22 Haziran 2016 tarihinde de hoop 1 milyon 191 bin TL zarar açıklıyor.
İBB Teftiş Kurulu ve hazırlanan rapora istinaden müfettiş bu konuda bir soruşturma yapmış ve tespitlerde bulunmuş.
Devam edelim…
Devir işleminden sonra, Hamidiye Kaynak Suları, Güven Su firmasına ait Güvenpınar markası ile bayilere satış yapmayı bırakmış. Değer Tespit Raporunda var olan makinelerin çok yüksek bedellerden gösterildiği tespit edilmiş. Öyle ki değeri yüksek gösterilen makineler devir işlemi sonrasında devre dışı kalmış.
Hatta bir süre sonra satın alınan değerinin çok altında bedellerle satılmış. Örneğin 2016 yılında 1 milyon 250 bin TL'ye değer tespiti yapılan bardak makinesinin, 2012 yılında 180 bin TL'ye satın alındığı ve 2018 yılında da 60 bin TL'ye satıldığı tespit edilmiş.
Daha ötesi, şirket envanterinde kayıtlı bazı makine ve ekipmanların çok düşük bedellerle eski sahiplerine satıldığı tespit edilmiş.
Su hazırlama tesisi ve binaların yetersiz olduğu için ise yenileme maliyetine katlanıldığı, değerlemelerin yüksek bedelle yapıldığı belirlenmiş.
Diğer yandan, 2016 yılında 75 milyon TL'ye devralınan şirkete ait 18 adet kaynaktan günlük yalnızca 3-4 bin ton su alınabildiği, şirketin 2017 yılında 2 milyon TL, 2018 yılında 2 milyon 700 bin TL ve 2019 yılında ise 3 milyon 800 bin TL net gelir elde ettiği ve bu tutarların Değer Tespit Raporunda yer alan yıllara göre gelir projeksiyonunda öngörülen rakamların çok altında gerçekleştiği anlaşılmış.
Güven Su San. Tic. A.Ş.'nin eski sahiplerinin 23.06.2016 tarihli Hisse Devir Protokolünde yer alan rekabet yasağına rağmen, Belgrad Su adında bir şirketi 5-6 milyon TL gibi düşük bir bedelle satın alıp işlettikleri de iddia edilmiş.
Neyse al gülüm ver gülüm derken…
Müfettiş bu konu ile ilgili Hamidiye Kaynak Su yönetimine iddialarla ilgili yazı yazıp belgeleri istemiş. Ancak, şirketi bizzat Ebubekir Kılıç ve Fatih Sultan Mehmet Kılıç'ın satın aldığına dair belge bulunamamış.
Bu sefer İBB müfettişi, kararda ismi bulunan diğer değerlendirme firması olan Taksim Yeminli Mali Müşavirlik firmasının raporunu aramış ancak onu da bulamamış.
Bu sefer Taksim adlı şirkete yazı yazılmış. Sonuç olarak Güven Su firmasının "İNA Analizi doğrultusunda belirlenen değeri 112.8 Milyon TL" olduğu cevabını almış.
Gördünüz mü şimdi.
Güven Su'nun değeri bir anda arttı!
"Bu olmaz" deyip Müfettiş Hamidiye firması yönetiminden yeniden değerleme isteyince gerçek ortaya çıkmış.
112.8 milyon değer biçilen şirketin gerçek değeri "yanlış hesaplamalar" nedeni ile 25 milyon lira olarak belirlenmiş.
Öyle ki değerlemeye katılan 30 bin metrekare arazinin geçerli tapuları kayıtlardan çıkmamış. Tarım ve Orman Bakanlığı'ndan ön izni alınmış söz konusu alanların hukuki durumu belirsizken dikkate alınmış.
Bazı makine, araç ve ekipmanlar da yüksek bedellerle değerlendirildiği, söz konusu makinelerin, araçların ve ekipmanların raporda öngörülenlerin çok altında bedellerle satıldığı anlaşılmış.
Vs. vs…
Müfettişler yaptıkları soruşturma neticesinde kamu kaynaklarının yasa dışı aktarıldığını belirterek suç duyurusunda bulunulması gerektiği tavsiyesinde bulunmuş.
Yani sonuç olarak 2016 tarihinde değeri tahminen 25 milyon TL olarak belirlenen bir su firması, alavere dalavere yapılarak 75 milyon TL bedel ile satın alınmış.
50 milyon TL paramız birilerinin cebine aktarılmış. Söz konusu dosyanın olduğu yer ise İçişleri Bakanlığı… Henüz bir hamle yapılmıyor.
Bakın bu iş bilmezlikle yanlış hesapla açıklanabilir bir durum değil. Kasıtlı olarak kamu kaynağı yasa dışı aktarılmış.
Bu konuyla ilgili fikri takibi yapacağım…
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/paramizi-su-gibi-icmisler-470937h.htm
=======================
- - - - - - - - - - - - - - - -
Buradan bir kova su gibi gorunuyor, ama bir karincanin bakis acisindan engin bir okyanus, bir filin bakis acisindan sadece soguk bir icecek, bir baligin bakis acisindan ise elbette onun yurdu.
~Phantom Tool Booth | Norton Juster~
- - - - - - - - - - - - - - - -
Ömer Hayyam Bütün Dörtlükler [ 186. - 389 ]
Yerin dibinden yıldızlara dek
Ermediğimiz sır kalmadı pek,
Her düğümü çözmüş insanoğlu;
Ecel düğümünü var mı çözecek?
- - - - - - - - - - - - - - - -
Bir tebessumle dahi olsa, kardesini sevindirmeyi ihmal etme
~Anonim Nasihat~
- - - - - - - - - - - - - - - -
Surekli ben durustum diyen veya o havalari takinanlardan suphelen
~Anonim Nasihat~
- - - - - - - - - - - - - - - -
Şunu da biliniz ki, ganimet olarak aldığınız her hangi bir şeyden beşte biri mutlaka Allah içindir. O da peygambere ve ona yakınlığı olanlara aittir.
Eğer siz Allaha iman etmiş, hak ile batılın ayrıldığı o gün, iki ordunun karşı karşıya geldiği o (Bedir) günü kulumuza indirdiğimiz âyetlere iman getirmiş iseniz bunu böyle biliniz.
~ENFAL-41..~
- - - - - - - - - - - - - - - -
FAİZ BORCUMUZ 600 MİLYARI AŞTI
- - - - - - - - - - - - - - - -
Fussilet-34 'İyilik ve fenalık bir olamaz. Sen fenalığı en güzel şekilde karşıla. O zaman aranızda düşmanlık bulunan kimse ile bile yakın dost olduğunu görürsün.' Bu ayet'e karşılık ise;
Sura-40 'Bir kötülüğün karşılığı ona denk bir kötülüktür. Fakat kim affeder ve barışırsa onun mükafati Allah'a aittir. Şüphe yok ki o zalimleri sevmez.'
Bakara-179 'Ey aklı erenler kısasta sizin için hayat vardır…' veya
Maide-45 'O kitapta cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve yaralara karşı yaraları ödeşme yazdık. Fakat kim sadaka olarak bağışlarsa, bu ona kefaret olur…' yazılmaktadır.
- - - - - - - - - - - - - - - -
Umidini kaybetmis olanin baska kaybedecek bir seyi yoktur.
~Bois~
- - - - - - - - - - - - - - - -
Bu kurdun gordugu ilk kis degil.
- - - - - - - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -
Grup eposta komutlari ve adresleri | : | |
Gruba mesaj gondermek icin | : | ozgur-gundem@googlegroups.com |
Gruba uye olmak icin | : | ozgur-gundem+subscribe@googlegroups.com |
Grup kurucusuna yazmak icin | : | 0raj.p0yraz@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc |
Grup Sayfamiz | : | https://groups.google.com/g/ozgur-gundem/ |
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz | : | http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Özgürlük adam, henüz yeni kurdum. Siyasi iktidarın sürekli yasakladığı, polisiye önlemler ile gizlemeye çalıştığı şeyleri burada biriktireceğim. Videolar, resimler, makaleler falan. | : | http://insulaelibertatis.com/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder