24 Ağustos 2021 Salı

PROF. DR. FEYZA ERKAN : HEKİMLER KÜSTÜ MÜ?

PROF.DR.FEYZA ERKAN : HEKİMLER KÜSTÜ MÜ?

Tıpta Uzmanlık Sınavı (TUS) sonuçlarında, son yıllarda büyük bir değişiklik oldu.

En başarılı hekimler, artık cildiye, göz, radyoloji ve fizik tedavi gibi branşları tercih etmeye başladı.

Son TUS sınavında en başarılı 100 hekim içinde ülkemizin en çok ihtiyacı olan kalp-damar,göğüs , beyin cerrahisi, kadın-doğum, kardiyoloji, dahiliye gibi branşları seçen hekimlerin olmaması dikkat çekiciydi.

Bu ne anlama geliyor?

Ciddi, hayati riski olan ameliyatlar, artık özveriyle, hevesle kendini bu mesleğe adayan hekimlerce değil, daha kolay ve az riskli branşların puanını tutturamadığı için, isteksizce bu dala giren hekimlerce yapılacak.

İç hastalıklarının komplike sorunları, bu dala meraklı hekimlerce değil, düşük puan tutturan ve ilk fırsatta yeniden TUS'a girerek, dal değiştirmek isteyen hekimlere kalacak.

Ne yazık ki artık hekimler, yaşamla ölüm arasındaki ince çizgide seyreden riskli ameliyatlarla uğraşmak, iç hastalıklarının teşhis konulamayan zor olgularını çözmek istemiyor.

Onun yerine hiç komplikasyon riski olmayan hafif hastalıkları, masa başında film veya tetkik sonucu yorumlamayı tercih ediyor.

Bir başka deyişle, hastalarla karşılaşmaktan, yüzyüze gelmekten kaçınıyor.

***

Son yıllarda bir çok değerli hekim, yoğun hasta yükü olan kamu hastanelerini terkederek, az sayıda hastanın bakıldığı özel hastanelere ve vakıf üniversitelerine geçti.

Ya da çok severek seçtiği mesleğini terkederek, resimle, tarımla, lokantacılıkla vs. uğraşmaya başladı.

***

Peki, bundan sonra tıbbın komplike cerrahi ve dahili sorunlarıyla kim uğraşacak?

Ağır hastalarımızı kimin ellerine emanet edeceğiz?

Bu branşlarda yeterli hekim bulunmazsa, bunun hesabını kim verecek?

Siyasi iktidar, medya, halk.. Hep birlikte hekimleri küstürdü.

Onların büyük özverisini, yoğun emeğini onurlandıracağı yerde, hakarete ve şiddete başvurdu.

Altı yıl süren ağır tıp eğitiminin, arkasından gelen uzmanlık ve yan dal uzmanlık eğitiminin, ne kadar büyük bir emek gerektirdiğini hiç kimse anlamak istemedi.

Bu ülkenin doğusunda her mesleğe ihtiyaç varken, neden sadece hekimlerin ailelerinden, yerlerinden, yurtlarından koparılıp mecburi hizmete gönderildiğinin hesabını hiç kimse sormadı.

Herkes yatağında mışıl mışıl uyurken veya bir yerlerde eğlenirken, onların acil servislerde, imkansızlıklar içinde, insanların acılarını dindirmek için canla başla nasıl uğraştığını hiç kimse takdir etmedi.

Uykusuz ve stresle geçen gecenin sabahında , bazen kahvaltı bile edemeden yine aynı tempoda tüm gün çalışmaya devam etmek zorunda olduklarını, kimse bilip söylemedi.

Gün ışığı görmeyen ameliyathanelerde, yoğun bakımlarda 16-20 saat ayakta, nice hayatları kurtardıklarını, masaya eğilmekten kambur kaldıklarını, mikrop kaparak hastalandıklarını, hatta öldüklerini kimse yazmadı.

Aksine normalde de , zaten yüzde bir görülen komplikasyonu medya, hekim hatası olarak yansıttı.

Ülkemizde yolsuzluktan, eroinden, emlaktan.. milyonlarca lira haksız kazanç sağlayanlar baştacı edilirken, oranı binde biri bile bulmayan çok az sayıda hekimin serbest piyasada aldığı ücretler söz konusu yapıldı.

Zamanın başbakanı ve sağlık bakanı, ihalelerde yapılan vurgunları görmezken, "Hekim efendi, hastanın cebinden elini çek" diye demeçler verdiler.

Hekimin emeğinin karşılığını ödemeyerek, onu "Performans " kazancına, günde 80-100 hasta bakmaya muhtaç ettiler.

Hastanelerde kötü yönetimin, hemşire, tıbbi sekreter ve personel açığının, cihaz ve malzeme yokluğunun sorumlusu olarak, hekimi hedef gösterdiler.

Zavallı halkımız da kışkırtılmış sağlık talebinin sonucu olarak hastanelere koşup da, kalitesiz bir hizmetle karşılaşınca, karşısında başbakanı, sağlık bakanını, hastane yöneticisini değil, her zamanki gibi yokluklar içinde onun sorununa çözüm bulmaya çalışan hekimi gördü.

Sistemin gerçek sorumlularını hiç düşünmeksizin, nankörce hekime saldırdı, hırsını, özveriyle kendine hizmet etmekte olan hekimlerden aldı.

Gencecik hekimler, mesleğinin en verimli çağında, daha nice hayatlar kurtarabilecekken, acımasızca katledildiler.

Tüm kamu hastanelerinde, acil servislerde hasta ve hasta yakınlarının sözlü ve fiziksel şiddeti , hekimleri artık hayatından bezdirdi.

Mesleğinden soğuttu.

Diğer taraftan bu acımasız neoliberal düzende, hekim hatalarından kar etmek isteyen büyük bir grup doğdu.

Avukatlar haklı haksız davalar açarken, sigorta şirketleri pahalı poliçelerle hekimlerin başına üşüştü.

Ve işte, ne yazık ki hekimler küstü.

Artık, saatlerce uğraşarak zorlu ameliyatlar yapmak, risk almak istemiyorlar.

Daha komplikasyonsuz, daha rahat branşları seçiyorlar.

Şimdi hekimlerin emeğinin karşılığını vermeyenler, onları hedef gösterenler, şiddet uygulayanlar acı acı düşünmeliler..

Hekimlerin gönlünü nasıl tekrar alabilecekler?

Bu küskünlüğe son verip, onları yeniden zorlu ,ağır branşlara nasıl ikna edebilecekler?

Prof.Dr.Feyza Erkan

--

- - - - - - - - - - - - - - - -

"Her zaman, ne kadar yol alacağınıza değil, ne kadar yol aldığınıza odaklanın."

~Anonim~

- - - - - - - - - - - - - - - -

Savaşı sonlandırmazsak, o bizi sonlandıracak.

~Herbert George Wells~

- - - - - - - - - - - - - - - -

BEN BIR YILDIZIM
. . . . . .
Ben bir yildizim yildizlar ortasinda,
Saga bakarim, sola bakarim, eyvah,
Yapayalnizim yildizlar ortasinda.
Bir bitmez duzelikte aksamla sabah.
. . . . . .
Alabildigine bana vermisler, ?al Bu dus, bunu da al
Ama kalbim catlayacak yalnizlikta,
Hic olmazsa bir ayna ver bana, tanrim

~Ahmet Muhip DRANAS~

- - - - - - - - - - - - - - - -

OLVIDO
. . . . . .
Hoyrattir bu aksamustuler daima.
Gun saltanatiyle gitti mi bir defa
Yalnizligimizla doldurup her yeri
Bir renk cigligi icinde bahcemizden,
Bir el cikarmaya baslar bohcamizdan
Lavanta cicegi kokan kederleri;
Hoyrattir bu aksamustuler daima.
. . . . . .
Dalga dalga hucum edip pismanliklar
Unutusun o tunc kapisini zorlar
Ve ruh, atilan oklarla delik desik;
Iste, dogdugun eski evdesin birden,
Yolunu gozluyor lamba ve merdiven,
Susmus ninnilerle gicirdiyor besik
Ve cumle yitikler,magluplar,mahzunlar...
. . . . . .
Soylenmemis askin guzelligiyledir.
Kagitlarda yarim birakilmis siir;
Insan yagmur kokan bir sabaha karsi
Hatirlar bir gun bir cami actigini
Duran bir bulutu,bir kus uctugunu,
Cokup peynir ekmek yedigi bir tasi...
Butun bunlar askin guzelligiyledir.
. . . . . .
Asklar ucup gitmis olmali bir yazla
Halay ceken kizlar misali kolkola
Ya sizler
Aldan, gelmis olsa bile umitsiz kis;
Her garipsi ayak izi kar icinde
Donmeyen asigin serptigi cicekler.
. . . . . .
Ya sen esen dallar arasindan
Bir parilti gibi gorunup kaybolan
Ne istersin benden aksam saatinde?
Bir gulusu olsun gorulmemis kadin,
Nasil olumsuzsun aynasinda askin;
Hatiralarin bu yanma vaktinde
Sensin hep,sen, esen dallar arasindan
. . . . . .
Ey unutus kurtar bu gamlardan beni.

~Ahmet Muhip DRANAS~

- - - - - - - - - - - - - - - -

Reddite ergo quæ Cæsaris sunt Cæsari et quæ Dei sunt Deo
Sezara Sezarin olani, Tanriya Tanrinin olani verin. (Yuhanna Incili, Isanin sozu)

~Latin Atasozu~

- - - - - - - - - - - - - - - -

. . . . . .
KIZILIRMAK KIYILARI
. . . . . .
Kardas, senin dediklerin yok,
Halay cekilen toprak bu toprak degil.
Cik hele Anadoluya,
Kamyonlarla gel, kagnilarla gel gayri,
O kadar uzak degil.
Cami bitmis, kavagi azalmis,
Gamla ortulu bayirlar, ciplak degil.
Yedi ay kistan sonra,
Yeseren senin yasamindir,
Yaprak degil.
Yersin, icersin sofrasindan, uc yuz senedir,
Kuvvetlisin ama kuvvet hak degil.
Bakimsizliklarla gocup gitmis bir cihan,
Mevsimler sogumus, sular azalmis,
Bugday, Selcuklulardan kalan basak degil.
Parca parca yarilmis okuz ardinda,
Parmagi uc pare, tirnagi ak degil.
Utanir elin ayagin,
Korkarsin yakindan gorsen,
Eli el degil, ayagi ayak degil.
Gun dogar, tarla kuslari ucusurlar,
Agir bir aydinlik, bildigin safak degil.
Oyle dalmis ki yuzyillar suren uykusuna,
Uyandirmazsan,
Uyanacak degil.
Dertle, sefaletle yuklu,
Siyah leslerle kararmis, berrak degil.
Caglayan ne,
Akan kim,
Kizilirmak degil.
Kardas, gormuyorum ama hala duyabiliyorum,
Gecmis zamanlar gelecek zamanlardan parlak degil.
Vakte sahadet edercesine yukselmis,
Aksam pariltisindan, butun zaferler uzerine,
Daglar dalgalanmakta, bayrak degil.

~Fazil Husnu DAGLARCA~

- - - - - - - - - - - - - - - -

Hic bir iste acele etme, sabirli ol, kendini tut;
sabirli insanlar arzularina erisirler.

~Kutadgu BILIG~

- - - - - - - - - - - - - - - -

"Dostluk büyük bir şey değildir. Bir milyon küçük şeydir."

~Anonim~

- - - - - - - - - - - - - - - -

Genclikte gunler kisa, yillar uzun, yaslilikta gunler uzun, yillar kisadir.

~KANT~
OrajKalip


- - - - - - - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -



Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur-gundem@googlegroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur-gundem+subscribe@googlegroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : 0raj.p0yraz@neomailbox.net  /  oraj.poyraz@openmail.cc
Grup Sayfamiz : https://groups.google.com/g/ozgur-gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/
Özgürlük adam, henüz yeni kurdum.

Siyasi iktidarın sürekli yasakladığı, polisiye önlemler ile gizlemeye çalıştığı şeyleri burada biriktireceğim.

Videolar, resimler, makaleler falan.
:
http://insulaelibertatis.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder