29 Ağustos 2021 Pazar

28/08/2021 GÜNDEMİNDE DİKKATİMİ ÇEKENLER.

  1. MEHMET ATAK : YA 30 AĞUSTOS ZAFER OLMASAYDI!
  2. WSJ: TALİBAN BÖLÜNECEK, IŞİD BÜYÜYECEK, ABD GERİ DÖNECEK
  3. "TÜRKİYE VE KATAR TALİBAN İLE HAVALİMANI ANLAŞMASINA YAKIN" İDDİASI
  4. FEZA TİRYAKİ : SÖKÜK DEMİŞ Kİ; GİDİYORUM!
  5. ZAFER ATUN : ONLARIN MALLARI, KARILARI, KIZLARI SİZE HELAL, ÇÜNKÜ BUNLAR GANİMET.
  6. 8 BİN NÜFUSLU BELDENİN AKP'Lİ BELEDİYE BAŞKANI 600 BİN LİRALIK MAKAM ARACI ALDI
  7. ERK ACARER : AFGANİSTAN HAVALİMANI: BU NEYİN TAKINTISI?
  8. AĞAOĞLU'NA ÖZEL ŞEHİR İDDİASI
  9. ATATÜRK POSTERİNİ TERS ASAN AKP'Lİ BELEDİYEDEN ŞOK EDEN AÇIKLAMA
  10. 27 ASGARİ ÜCRET TUTARINDA 'HUZUR HAKKI' ALAN KIZILAY BAŞKANI'NA İSTİFA ÇAĞRISI
  11. YARDIM KOLİLERİ SELDEN HİÇ ETKİLENMEYEN SİNOP'UN GERZE İLÇESİNDE 'SEÇİLMİŞ' KİŞİLERE DAĞITILDI.
  12. İMAMLARA 'AKADEMİ' MEZUNU ŞARTI GELİYOR
  13. GENCO ERKAL'DAN SAHNE AMBARGOSUNA TEPKİ: SUDAN GEREKÇELERLE KİMİ KANDIRDIĞINIZI SANIYORSUNUZ?
  14. KONYA'DA ESNAF SOKAĞA İNDİ! GECE SAATLERİNDE PROTESTO
  15. MHP ETKİNLİĞİNDE 'KURT' İŞARETİ YAPAN POLİS AMİRİNE TEPKİ
  16. HALUK LEVENT GELECEK YIL YURTDIŞINA YERLEŞECEĞİNİ DUYURDU
  17. NİHAT BEHRAM: SABIR YOBAZI ŞIMARTIP DAHA DA AZDIRIR, ÇARESİ MEYDAN DAYAĞIDIR!
  18. ÖZEL ŞİRKET YAĞMASI: ŞEHİR HASTANESİNİN ÇAMAŞIRLARI 14 KAT PAHALIYA YIKANIYOR!
  19. BAKANLIK SORUŞTURMA İZNİ VERDİ: BÜYÜK 'YOLSUZLUK SARMALI' İDDİASI!
  20. 'AÇIKGÖZLER, TATLI SU KURNAZLARI, ÇÖP ÇATANLAR VE ÇALIŞMADAN EDİNENLER BİTİRİYOR BİZİ'
  21. MÜSİLAJ KABUSU GERİ Mİ DÖNÜYOR?
  22. ERDOĞAN'DAN SOSYAL MEDYA AÇIKLAMASI: "FACEBOOK VE TWİTTER BEDEL ÖDEYECEK!"
  23. DENİZLİ'DE CAMAATE 'AŞI HARAM' DİYEN İMAM AÇIĞA ALINDI
  24. ESAT DAŞDEMİR : ATATÜRK İLE İLGİLİ MEŞHUR İDDİALARA BİR İKTİSATÇI YANITI
  25. ABD'DE KASIRGA NEDENİYLE PETROL ÜRETİMİN YÜZDE 91'İ KESİLDİ
  26. ABD BANKASINDAN TÜRKİYE RAPORU: MERKEZ BANKASI'NIN REZERVLERİ TÜKENMİŞ DURUMDA
  27. "BİLAL ERDOĞAN, DEFİNE ALANINDAN HELİKOPTERLERLE NE TAŞIYOR?"
  28. SARIKLILAR PAVYONDA
  29. "AFGANİSTAN'DAKİ İŞİMİZ BİTMEDİ, GERİ DÖNÜP İŞİD'İ KOVALAYACAĞIZ"
  30. ABD HEYETİ, KÜRTLER ARASI DİYALOG İÇİN ROJAVA'YA GİTTİ
  31. 28 AĞUSTOS 2021 11:51
  32. GAZETECİ-YAZAR AYDIN ÇUBUKÇU: AFGANİSTAN ÜZERİNDEN SAVAŞ YENİ BAŞLIYOR
  33. BÖYLESİ İLK KEZ OLDU: PANDEMİ BİTMEDEN DOKTOR MAAŞLARINA TIRPAN!
  34. DENİZ ZEYREK AÇTI AĞZINI YUMDU GÖZÜNÜ: YÜREĞİN YETİYORSA GİT KARŞILARINA DİKİL!
  35. DOÇ.DR. OYTUN ERBAŞ: TUZLU AYRAN OTİZM YAPIYOR... PSİKİYATRİSTLER DEVREYE GİRDİ
  36. BAKANLIK'TAN K-POP TAKİBİ
  37. CEM GÜRDENİZ : DIŞ POLİTİKADA GÜVEN ENDEKSİ
  38. 'TÜRKİYE VE TALİBAN HAVALİMANI İÇİN ANLAŞTI' İDDİASI… GÜVENLİĞİ SADAT MI SAĞLAYACAK?
  39. 'YAZIKLAR OLSUN!' DENKTAŞ'IN ANIT MEZARI KÖPEK YUVASI OLDU!
  40. 'ZİNCİR MARKETLER WHATSAPP GRUBUNDA ORTAK FİYAT BELİRLİYOR'
  41. DR. ALİ RIZA KUĞU : AFGANİSTAN'DA YENİ 'BÜYÜK OYUN'
  42. KABİL'DE 1 HAFTA GEÇİREN GAZETECİ: ATATÜRK'ÜN BAŞARDIKLARINI DÜŞÜNÜYORSUNUZ...
  43. VAN'DA 43 DOKTOR İSTİFA DİLEKÇESİ VERDİ
  44. NİHAT GENÇ : GULYABANİ VE NATO'NUN PARTİSİ
  45. 'KORONAVİRÜS BİYOLOJİK SİLAH' İDDİASINA ABD İSTİHBARATI NE DEDİ?
  46. ANTONY BLİNKEN AÇIKLADI: AMERİKAN GÜÇLERİ IRAK'TA KALACAK
  47. ENDONEZYA'DA KEŞFEDİLEN 7200 YILLIK İSKELETTE, BİLİNMEYEN BİR İNSAN GRUBU ORTAYA ÇIKTI
  48. KALITSAL TRAVMA NEDİR? ÇOCUKLAR İÇİN NEDEN ÖNEMLİDİR?
  49. ELVADE TANIK : İSTAKOZ, KALAMAR HARAM MI?...
  50. ÜNİVERSİTE HASTANESİNDE SKANDAL! PROTOKOL ÜYELERİ VE İŞ ADAMLARINA ÖZEL UYGULAMA
  51. İŞTE AFGANİSTAN: KADIN VE ERKEK ÖĞRENCİLER BİRLİKTE ÜNİVERİSTEYE GİDEMEYECEK
  52. HAKLARI GASP EDİLEN AİLE HEKİMLERİ İSYANDA
  53. UĞUR DÜNDAR : ALMANYA'DA AĞIR CEZALAR VERİLEN ZİRAAT BANKASI'NI YILLAR ÖNCE UYARMIŞTIK!…
  54. AYTUNÇ ERKİN : "KOZMİK ODA"CI SAVCIYA ÖDÜL

=======================

MEHMET ATAK : YA 30 AĞUSTOS ZAFER OLMASAYDI!

29 Ağustos, 2021

30 Ağustos zafer olmasaydı yani savaşı İtilaf Devletleri, yani İngiltere, yani Fransa, yani İtalya ve Yunanistan kazansaydı ne olurdu?

Allah korusun ama böyle bir şey olsaydı, büyük bir ihtimalle yurtsever ve antiemperyalist aydınlar, bilim insanları ve subaylar sudan sebeplerle ve kurgulanmış komplolarla hapislerde çürütülürdü…

Büyük Taarruz başarısız olsa;

Yunanlılar; 1912 Uşi anlaşmasıyla elimizden çıkan oniki adaya ilaveten bize ait olan onsekiz adayı daha işgal ederdi…

Fransızlar; Anadolu'nun demografik yapısını ve kültürünü bozmak, Suriye ve Irak topraklarını daha kolay sömürebilmek için, Güneydoğu bölgemizdeki sınır kapılarını açar milyonlarca Suriye ve Iraklı'nın Anadolu kentlerini işgal etmesini sağlardı…

İngilizler; yaptıkları köprü ve yollardan geçişleri uluslararası para birimine endeksler (örneğin euro), geçenlerden ve hatta geçmeyenlerden de vergi alırlardı. Hatta olmaz ama ya olursa diye sözleşmeye, "anlaşmazlık halinde İngiliz mahkemeleri yetkilidir." diye madde koydurur, kendini garantiye alırdı. Yani düyunu umumi(*) devam ederdi…

Ermeniler ve Rumlar; işgal ettikleri Karadeniz bölgemizdeki ormanları maden arama bahanesiyle keser, derelerimize olur olmaz yerlere HES'ler kurar, bölge halkımızı dere yataklarında yaşamaya mecbur eder ve her yağmurda telef olmalarını seyrederdi…

İtilaf devletleri, işgal ettikleri İstanbul Ayasofya'da yapılan ayinlerde Mustafa Kemal ve arkadaşlarına lanet okuturdular…

Ve Allah korusun eğer 30 Ağustos bizim için değil de, onlar için zafer olsaydı, ne Türkiye Cumhuriyeti olurdu, ne Bayrağımız kalırdı, ne hoca kalırdı, ne de kıble…

Onun için başta 30 Ağustos olmak üzere tüm milli bayramları kutlayın, çocuklarınıza, torunlarınıza, öğrencilerinize, akrabalarınıza, komşularınıza, diliniz döndüğünce anlatın, öğretin, yaşatın. Yoksa başkaları başka şeyler anlatacaklar, anlatıyorlar.

Nice özgür 30 Ağustoslara, bayramımız kutlu olsun.

İZMİR, 29 Ağustos 2021.

(*):Düyunu Umumiye (Düyun-u Umumiye-i Osmaniye Varidat-ı Muhassasa İdaresi), Osmanlı İmparatorluğu'nun dış borçlarını ödemesi için 1881'de 2. Abdülhamit döneminde kurulan kurumdur.

Düyunu Umumiye'nin yönetiminde ikisi Türk, birer İngiliz, Fransız, Alman, Avusturyalı ve İtalyan toplam 7 kişi bulunuyordu.

Devletin en önemli gelir kaynakları dış borçlara karşılık bu idarenin yönetimine bırakılmıştı. Lozan Antlaşması ile, Osmanlı İmparatorluğu'nu yarı sömürge seviyesine indiren bu kurumun vergi gelirlerini denetlemesi sona erdirildi.

http://www.egeninsesi.com/m/yazilar/12-mehmet-atak/3571-ya-30-agustos-zafer-olmasaydi

=======================

WSJ: TALİBAN BÖLÜNECEK, IŞİD BÜYÜYECEK, ABD GERİ DÖNECEK

August 29, 2021

Araştırmacı yazar Kamran Bokhari, The Wall Street Journal'da yayınlanan analizinde, ABD'nin geri çekilmesi sonrası Taliban'ın yönetimi ele geçirdiği Afganistan'da yaşanabilecek muhtemel senaryoları mercek altına aldı.

Taliban'ın Afganistan'daki askeri zaferinin, grubun gelecekte yaşayacağı sorunların sadece bir başlangıcı olduğunu savunan Bokhari'ye göre, "Yeni hükümet başarısız olacak çünkü Taliban aynı anda hem pragmatik hem de ideolojik olamaz."

Taliban'ın çok parçalı bir yapı olduğunun altını çizen, "İdeolojik saflık olmaksızın bir arada kalması ve bu şekilde ülkeyi yönetmesi zor" diyen Bokhari'ye göre, "Afgan cihatçı hareketinin denge kurmaya yönelik çabaları, ulusötesi bir cihatçı hareket olan IŞİD ve diğer gruplar tarafından, bölgesel ve uluslararası güvenliği tehlikeye atacak şekilde istismar edilecek. Bu olduğunda, ABD ve müttefikleri savaşın parçaladığı ülkeye geri dönmek zorunda kalacak."

TALİBAN – IŞİD ÇEKİŞMESİ

Bokhari'ye göre, "Taliban'ı sahte bir cihatçı hareket olarak kınayan IŞİD, grubun pragmatizm ve ideolojik bağlılık arasındaki iç çekişmesinden yararlanmayı amaçlıyor. Değişkenlik, IŞİD, Pakistan Talibanı ve El Kaide de dahil olmak üzere Afganistan'daki varlıkların yarattığı karmaşa içinde artıyor. Bir emirlik mi yoksa bir halifelik mi inşa edileceği konusunda bir tartışma var, Taliban Afganistan'da İslami bir yönetim peşindeyken, IŞİD tüm Müslüman dünyası için tek bir devlet arıyor."

"Taliban'ın, yeni emirliğin inşasına finansal destek almak için dünyaya ihtiyacı var" görüşünü savunan Bokhari'ye göre, "Radikal İslamcı bir varlık olmasına rağmen dünyayı pragmatik olduğuna ikna etmeye yönelik hararetli çabanın nedeni de bu…" cumhuriyet.com.tr

https://acikgazete.com/wsj-taliban-bolunecek-isid-buyuyecek-abd-geri-donecek/

=======================

"TÜRKİYE VE KATAR TALİBAN İLE HAVALİMANI ANLAŞMASINA YAKIN" İDDİASI

August 28, 2021

Türkiye ve Katar'ın, Kabil havalimanının işletilmesi konusunda Taliban ile uzlaşmaya varmaya yakın olduğu ileri sürüldü. Güvenliğin özel bir şirket tarafından sağlanacağı iddia edildi.

Türkiye ile Katar'ın, Kabil'deki Hamid Karzai Uluslararası Havalimanı'nın işletilmesi konusunda uzlaşmaya yakın olduğu ileri sürüldü. Middle East Eye adlı haber sitesinin konuya yakın iki kaynağa dayandırdığı haberine göre, Kabil havalimanının güvenliğini özel bir şirketin sağlayacağı belirtildi. Konuyla ilgili mutabakatın, ABD güçlerinin çekileceği 31 Ağustos sonrasında resmen imzalanacağı iddia edildi.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, söz konusu anlaşmayı imzalamadan önce NATO üyesi müttefiklerle görüş alışverişinde bulunmasının beklendiği de belirtildi.

TASLAK HAZIR İDDİASI

Middle East Eye adlı haber sitesinin özel haberine göre, tarafların Kabil havalimanının işletilmesi konusunda taslak bir metin üzerinde anlaştığı da iddia edildi.

Buna göre Ankara Taliban'ı Afganistan'ın meşru iktidarı olarak tanıyacak. Havalimanının işletmesini ise Türkiye ile Katar oluşturdukları ortak bir konsorsiyum ile sağlayacak ve havalimanının güvenliğinden de, çalışanları eski asker ve polis olan özel bir güvenlik şirketi sorumlu olacak. İlaveten teknikten sorumlu personelin güvenliğini sağlamada da yine habere göre, sadece havalimanı sınırları içinde olmak üzere sivil özel komando birlikleri görev yapacak.

HAVALİMANI İHALESİ ASLINDA BAE'YE VERİLMİŞTİ

Türkiye, Katar ve Taliban'ın Kabil havalimanının işletmesi üzerinde uzlaştığı bildirilse de haberde, havalimanının güvenliğinin sağlanmasına ilişkin ihalenin eski Afgan hükümeti tarafından Ekim 2020'de Birleşik Arap Emirlikleri merkezli bir ortaklığa verildiği de hatırlatıldı.

Ankara, uzun süre Kabil havalimanının güvenliğini sağlamaya talip olduğunu vurgulamış, ancak bu konuda bir uzlaşı sağlamadığı görülmüştü.

"TEKLİF GELİRSE DEĞERLENDİRİLECEKTİR"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Cuma günü yaptığı açıklamada, Taliban ile yaklaşık 3,5 saatlik bir ilk görüşmenin yapıldığını belirtmiş,"Taliban'ın Kabil Havalimanı'nın işletilmesi noktasında teklifleri var, bize. Bu konuda şu anda henüz verilmiş bir kararımız yok" ifadesini kullanmıştı.

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar da bugün yaptığı açıklamada talep gelmesi halinde Türkiye'nin Kabil'deki havalimanının işletilmesine destek vermeye hazır olduğunu tekrarladı. Akar, "Afgan kardeşlerimizden Hamid Karzai Havalimanı'nın işletilmesine dair teklif gelirse değerlendirilecektir" şeklinde konuştu.

Türkiye, diğer Batılı ülkelerden farklı olarak, Taliban'ın ülkede yönetimi ele geçirmiş olmasına rağmen Afganistan'daki büyükelçiliğini kapatmamış, çekirdek bir ekibin bölgede hala görev yaptığını duyurmuştu. Türk askerinin ülkeden çekilmesi ise dün tamamlandı. Tahliyeler konusunda bilgi veren Bakan Akar, "Tacikistan ve Pakistan'da önceden konuşlandırdığımız 8 uçağımızla süratle Kabil-İslamabad arasında hava köprüsü kurulmuştur. 8 uçak ve 2 helikopterle gerçekleştirdiğimiz uçuşlarla personelimiz ve vatandaşımız 48 saatten az bir sürede Kabil'den tahliye edilmiştir" açıklamasında bulundu. Deutsche Welle Türkçe

https://acikgazete.com/turkiye-ve-katar-taliban-ile-havalimani-anlasmasina-yakin-iddiasi/

=======================

FEZA TİRYAKİ : SÖKÜK DEMİŞ Kİ; GİDİYORUM!

Cmt Ağu 28, 2021 23:04

Sökük demiş ki; "Gidiyorum!" İğne tutmuş.

Ulusal bayramlarımız gitti gidiyor. Tutanı yok. Son on yılda beş kez 30 Ağustos Zafer Bayramımız iptal edildi, kutlatılmadı. Diğer bayramlarımız da tam dokuz kez böyle yasaklanmış.

Geleneksel olarak Genel Kurmay Başkanlığınca verilen 30 Ağustos Zafer Bayramı resepsiyonu (resmikabul töreni) ilk kez 2011'de iptal edildi. Bunun gerekçesi artan terör olayları, şehit haberleri olarak gösterildi.

Ertesi yıl (2012), dönemin Cumhurbaşkanı Gül'e kulağındaki rahatsızlık nedeniyle doktorları resepsiyona katılma izni vermemişler(?). Tören iptal edilmiş. Bunun nedeni, yasaların değiştirilmesi, o yıla kadar Genelkurmay Başkanlığınca yapılan kabul töreninin Genel Kurmaydan alınıp Cumhurbaşkanlığına verilmesiydi. O yılın bir özelliği de Gaziantep ve Şanlıurfa'daki kutlamaların 21 Ağustostaki terör saldırıları nedeniyle iptal edilmesiydi.

Gelelim 2015 yılına. Davutoğlu başbakan. Bir genelgesiyle 30 Ağustos Zafer Bayramı törenleri iptal ettirildi. 30 Ağustos'ta; "Şenlik, eğlence, konser, kutlama yapılmaması uygun görülmüştür", denilerek. Gerekçesi, artan terör olayları. Bayramda, tek çelenk konacak ve tebrikler kabul edilecekti.

Yıl 2016. 30 Ağustos Zafer Bayramı'nın kutlatılmamasını kimse üzerine almadı, dolaylı bir yol izlendi. Önce, Milli Savunma Bakanı bu yıl tören yok dedi, tepki alınca, tören var ama 30 Ağustos törenlerinde askeri araçların gösterisi olmayacak dedi, İstanbul Valiliği de araya girdi, şehitlere saygıdan resepsiyon iptal dedi.

30 Ağustos 2020'de herkes anımsar, salgın bahane edilerek 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamaları tüm yurtta yasaklandı. Kabul törenlerine bile izin yoktu. Oysa aynı yıl pek çok başka etkinlik (Ayasofya'nın açılışı 24 Temmuz) iktidarca serbest bırakılmıştı.

Daha önceki bayram iptallerinde de iktidar yöneticileri bayrama katılamıyor ama partili düğünlerine katılabiliyorlardı. Ya da başka ülkeye gezi düzenleniyor, hastalanılıyor, türlü bahanelerle kutlamalara katılınmıyordu.

Bu bayram böyle yasaklanırken aynı zaman diliminde iktidar pek çok etkinliğe katıldı. Örneğin 2016'da bayramdan dört gün önce köprü açılışı (Y.Sultan Selim) yapılması.

On ikiye beş var derler ya, yumurtanın kapıya dayandığını belirtmek için, şu an da öyle. Bugün 28 Ağustos, yarın 29, öbür gün ise 30 Ağustos. Bu kez farklı bir yol tutturulmuş. Algılar tutsak ediliyor, başka etkinlikler öne çıkarılarak Türk tarihinin en büyük günü ulusa unutturuluyor.

Dört büyük ulusal günümüz - ulusal bayramımız var bizim:

19 Mayıs 1919 Türk Kurtuluş Savaşı'nı Atatürk'ün Samsun'a çıkarak başlatması. (19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı)

23 Nisan 1920, Kurtuluş Savaşını halkın katılımıyla yürütmek için Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılması, Atatürk'ün başkan seçilmesi. (23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı)

30 Ağustos 1922, Atatürk'ün başkomutanlığında Türk Kurtuluş Savaşının zaferle bitirilişi. (30 Ağustos Zafer Bayramı)

Devletin uzun siyasi mücadeleler sonunda tapusunun alınması (Lozan, Temmuz 1923). Dünyaya Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunu ilan etme, ilk Cumhurbaşkanımız Atatürk (29 Ekim 1923). (29 Ekim Cumhuriyet Bayramı)

Bu dört büyük bayramı yeni yetişenler tam anlamıyla kutlayamadılar bu son on yılda. Halk bayramından uzak kaldı. Yaş yaşamışlar eski bayramlarını aradılar, gençlerse bayram nedir bilmediler… Hem, 2013 yılında bayramların statlarda, alanlarda kutlanması kaldırılmıştı. Bayramlar dar alanlara, okullara sıkıştırılmış, yolda elde bayrak yürümek bile bayram kutlamadan sayılmıştı. Görsel şenlikler, törenler, askerin geçit törenleri, okulların geçit törenleri, halk şenlikleri unutulmuştu. Son bir buçuk yıldır da zaten okul kavramı değişti, okullar kapatıldı, sanal eğitim dedikleri şeyle oyalandı çocuklar…

Açın bakın bilgi ağındaki gazetelerin başlıklarına. Bayrama iki gün kala gazetelerimiz nelerin haberini veriyor, görün. Algınızı koruyun, çocuklarınıza, gençlere sahip çıkın… Hem 26 Ağustos'ta Malazgirt Zaferi kutlanıyor da, 30 Ağustos nedense sessizce geçiştiriliyor. 30 Ağustos zaferi olmasaydı, ne Malazgirt'i kutlayabilirdik, ne İstanbul'un fethini… Vatanımızı 30 Ağustos'taki zafere borçluyuz. Cumhuriyetimizi de bu zafer sayesinde kurduk. Şimdi bağımsızsak bu zafer sayesinde…

Dosta düşmana karşı büyük gösteriler yapacağımıza, şenlikler düzenleyeceğimize, askerimizin geçit törenleriyle onurlanacağımıza bakınız nelerle uğraşıyoruz?

*

"KAPADOKYA'DA 2'NCİ ULUSLARARASI KAPADOKYA BALON FESTİVALİ BAŞLADI."

Kapadokya'da ilk kez 2019'da Uluslararası Balon Şenliği düzenlenmiş, Temmuz başında. 2020'de şenlik yapılmamış. Bu yıl 2021'de nasıl bir cinlikse bu, şenlik tarihi değiştirilmiş, 28 – 29 – 30 Ağustos'ta yapılıyor. Bayram güme gitmiş anlayacağınız. Bu en büyük ulusal gün, atalarımızın canları kanları pahasına düşmanı kovdukları, Yunan'ı yendikleri - kovaladıkları bu gün yurdumuzun bir yerinde balon bayramı olarak kutlanacak. Balonlara binecek yerli - yabancı baloncular. Televizyonlar bangır bangır onları gösterecek, hafızalara bu görüntüler kazınacak. Hem biliyor musunuz 2019'daki ilk kutlamalarında programda ne ilgisi varsa Gürcistan halk oyunları var, iki gün üst üste, ayrıca gece gösteriminde de. Başka ülkenin bir şeyi yok, bizim halk oyunlarımız tören geçişinde, gündüz.

Bu yılki programda ayrıca bir konserin adı geçiyor. Pinhani grubuymuş. Gençlik dizilerinin müziklerini falan yapmışlar bu sahnedeyken ayakları şortlu, saç sakal bir yanda, elleri gitarlı orta yaşlı Batı taklitçisi müzikçiler. En son Adana'da bunlara izin çıkmış ortalığa yeniden dökülmüşler. Mırıldanır gibi bir şeyler söylüyorlar, dinleyen gençler baygın, eller havada, bağrışıyorlar, telleri yıkacaklar…

"AFYONKARAHİSAR, DÜNYA MOTOKROS ŞAMPİYONASI'NA HAZIR."

Afyonkarahisar'daki etkinlik bu kadarı da olamaz dedirtiyor insana. 30 Ağustos – Afyon – Kocatepe… Hepsini unutalım mı?

Nereden nereye. Afyon bu günlerde tarihteki en büyük zaferimizin kutlanmasına hazır olacağına, gece gündüz bunu konuşacağına, halk bununla coşturulacağına neye hazırmış duydunuz mu?

"AFYONKARAHİSAR, DÜNYA MOTOKROS ŞAMPİYONASI'NA HAZIR."

Haber DHA'dan (27. 08. 2021). Şöyle başlıyor:

"Cumhurbaşkanlığı himayesinde 4-8 Eylül tarihleri arasında gerçekleştirilecek MXGP Of Turkey ve MXGP Of Afyon yarışları öncesi…"

Belediye başkanı demiş ki: "2020 yılında yapamadığımız bu şampiyonayı 100 bin kişilik bir katılımla gerçekleştirmek istiyoruz." Bu da hediyeleri (!):

"Şehit yakınları, gazilerimiz ve engelli bireylere girişler ücretsiz olacak."

CNN adlı bir yayın kanalının bu günü, 30 Ağustos'u bilgi ağında tanıtması:

"Her yıl kutlanan 30 Ağustos Zafer Bayramı kapsamında birçok kişi Büyük Taarruz'da savaşan ve zaferi armağan eden atalarını anmayı sürdürüyor."

Yukarıdaki sözleri Büyük Taarruzla yurdumuzdan attığımız düşman söylese uyardı da…

Bakın, bu habere ne diyeceksiniz. Özellikle 30 Ağustos öncesi böyle bir işe girişilmesine:

"Büyükada Rum Yetimhanesinde restorasyon başlıyor." (DHA) 28. 08. 2021

Ya eski Yunan'ı, tanrılarını, efsanelerini yine bu günlerde kutsamaları, haberlere taşımaları:

"150'inci yılında Osmanlı belgeleri ışığında Troya Kazıları sergisi açıldı."(DHA) 27. 08. 2021.

Diyanet de boş durmamış, haber Yeniçağ'dan:

"DİYANET 30 AĞUSTOS'U ANDIĞI HUTBESİNDE ATATÜRK'Ü ANMADI." AÇIKLANIYOR:

"Atatürk'ün kurduğu Diyanet İşleri Başkanlığı Büyük Taarruz'u andığı hutbesinde Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu lideri, Büyük Taarruz'un Başkomutanı Mustafa Kemal Atatürk'ten hiç bahsetmedi.

Hutbede Diyarbakır'ı fetheden Hazreti Ömer'in komutanı İyaz bin Ganem'in adını anan Diyanet, Büyük Taarruz'un Başkomutanı Mustafa Kemal Atatürk'ü yine anmadı." 28 Ağustos 2021.

İstanbul'u da bayram öncesi iyice bir bunaltacaklar:

"İstanbul Valiliği, İstanbul'da yapılacak "Tiger 3" filminin reklam çekimleri için bugünden itibaren iki gün boyunca (28 Ağustos – 29 Ağustos) bazı yolların trafiğe kapatılacağını duyurdu."

Kıytırık bir film için eziyete hazır olun. Zamanlama müthiş! Diğer günlere kıran girmiş!

Bu da bir bayram kutlama tanıtımı:

"Aydın'da, 30 Ağustos Zaferinin 99. yıl dönümü kutlama programı belli oldu.

30 Ağustos Zafer Bayramı, geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu yıl da Covid-19 gölgesinde alınan tedbirler kapsamında kutlanacak."

Bayram, tedbirler kapsamında, motor yarışı yüzbinlerin katılımıyla…

Bunlara bir de her gazetede yayınlanan şu haberi ekleyelim, iş bitsin. Artık, isteyen söküğü dikmeye çalışsın isteyen sökmeyi sürdürsün:

"AKP'li belediye, Atatürk'ün resmini ters astı.

Kocaeli'de Çayırova Belediyesi, bayraklama çalışması yaparken Atatürk'ün resmini ters astı. Yurttaşlardan gelen tepki üzerine fotoğraf düzeltildi. 28 Ağustos 2021."

Daha önce Trabzon Üniversitesi bunu 23 Nisan'da yapmıştı. Gebze ticaret odası da denemişti aynı yolu… Çok ucuz, çok çirkin hareketler, ne özrü olur ne açıklaması… Utanç verici…

Siz bunları boş verin. Şu habere bakın şu habere:

"Engin Altan Düzyatan'lı Barbaroslar dizisi gümbür gümbür geliyor."

Masallarla avunma dönemine giriyoruz. Cumhuriyet öncesine dönüş hayalleri.

Bu ne demektir sizce?

"Milli Eğitim Bakanlığı'nın Talim ve Terbiye Kurulu'na son yapılan atamalarda dikkat çeken detaylar ortaya çıktı. Son atanan kişi; Hilafet yanlısı ve harf devrimine karşı."

Böyle kuşun böyle olur kuyruğu.

Başkomutanımız, Başöğretmenimiz, devlet kurucumuz, devrimlerimizin öncüsü yüce Önderimiz Atatürk ne demişti, yeniden anımsayalım:

"Bir millet, savaş alanlarında ne kadar zafer elde ederse etsin, o zaferin sürekli sonuçlar vermesi, ancak kültür ordusu ile mümkündür."

"Öğretmenler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır!"

Kültür ordumuzu güçlendirelim, sökülmelerine izin vermeyelim…

Bayramları kutlamak çok çok önemlidir.

Bayramımızı kutlayalım!

Feza Tiryaki, 28 Ağustos 2021

https://www.guncelmeydan.com/pano/sokuk-demis-ki-gidiyorum-t50269.html

=======================

ZAFER ATUN : ONLARIN MALLARI, KARILARI, KIZLARI SİZE HELAL, ÇÜNKÜ BUNLAR GANİMET.

Cmt Ağu 28, 2021 10:25

Ganimet; Savaşta düşmandan ele geçirilen esirler ve her türlü mal.

Kur'ânda ganimetle ilgili ayetler vardır.

Kur'ân ganimet almayı Müslümanlara helâl sayar (Enfal suresi 1,… 41).

Ganimetin paylaşımı; Ganimetin beşte biri Allah'ın Resulün, yetimlerin, yoksulun ve yolcunundur. (Enfal 41) Ganimetin beşte biri ayrıldıktan sonra kalan kısmı savaşçılar arasında paylaşılır.

Ganimet kelimesi ve türevleri Kur'ân-ı Kerîm'de altı yerde geçmektedir (bk. en-Nisâ 4/94; el-Enfâl 8/41, 69; el-Feth 48/15, 19, 20).

Ülkede kalkışma sonrasında halen devam etmekte olan ve bir türlü bitmeyen bir ganimet paylaşımı var.

Buna isterseniz çökme, el koyma veya ganimet hasılatı ne derseniz deyin.

İktidara gelen siyasal İslâm uzun süredir kendilerinden olmayan, düşmanların her tür varlığına çöküyor.

Çökülen her şey ganimet. Bu yüzden en ufak bir vicdan azabı ya da suçluluk duymuyorlar.

İslamcıların haricinde bir de uyanıklar var onlar da bu güruh ile birlikte iş birliği içerisinde birçok değeri yağmalıyor zimmetlerine geçiriyorlar.

Bir de devlet eliyle/aracılığı ile çökme olayı var. Bunun da baş aktörü TOKİ.

İnsanların evleri, arazileri depreme dayanıksız denilerek geri dönüşüm kapsamına alınarak ellerinden alınıyor.

İnsanlar kule binalarda yaşamaya, yalnızlaştırılmaya kendi evlerini yeniden para vererek satın almaya zorlanıp yoksulluğa mahkum ediliyorlar.

Aynı Çin'deki gibi 30-40 katlı binalar insanlar buralarda yeşilden, insanca yaşamdan uzak kutu kutu küçücük evlerde üst üste yaşamaya çalışıyorlar.

Türkiye gibi adâletin sadece litaratürlerde kaldığı, yaşadığın yerde adı site denilen garabetlerde site aidatının bile bir ev kirasına eşdeğer olduğu, yönetimi ele geçiren eşkıyaların kendilerine her tür nema ve rant sağladığı oluşumlara ülke peşkeş çekildi.

Çarpık zihniyetin eşkıyalığın sonucunu bugün bu coğrafyada yaşayan herkes artık fazlası ile hissediyor.

Ne yapılabilir, şu an yapılacak çok fazla şey görünmüyor.

Çünkü medyasından adaletine kadar her şey bu zevatın ellerinde.

İnsanlar şimdi de seçim veya erken seçim masalları ile oyalanıyorlar.

Zannediyorlar ki yapılacak bir seçim ile her şey düzelebilir.

Bu imkânsız çünkü gücü ele geçiren kolay kolay bu güçten vazgeçemez.

Velev ki vazgeçti, o zaman da karşıtları tarafından yargılanma, hapse atılma olasılığı, yolsuzlukların çarşaf çarşaf deşifre edilmesi gündeme gelir.

Bir Asya atasözü der ki; Kaplanın sırtına binen inemez, indiği an kaplan onu yer.

Fazla söze gerek varmı.

Türkiye Ortadoğu coğrafyasında parlayan bir yıldız, örnek bir ülke, emperyalizme karşı savaş kazanmış bir ülke idi.

80 darbesi ile çeşitli ülkelerin laboratuvarı haline geldi.

Ülke ve ülke insanı üzerine birçok çalışma ve deneme yapıldı.

Sol tu kaka denilerek İslâm'a yol verildi. Bugünkü halimize geldik.

Ülke muazzam derecede göç alıyor.

Arap coğrafyası için Türkiye; Avrupa ile Amerika ile eşdeğer.

Buraya kapağı atmak büyük başarı hele ki bir de bu göçmenleri koruyan kollayan bir hükümet var ise.

Ülke bir yandan göç alıyor bir yandan da göç veriyor.

Verdiğimiz göç, ülkenin belli bir seviyesinde olan, kafası çalışan yeri kolay doldurulamayacak insanlarının ve ülke yerleşik sermayesinin ülkeden kaçırılması oldu. (doktorlar, mühendisler, yazar/çizerler, entelektüel yapı, fabrikalar, teknoloji şirketleri vb)

Türk insanı geçmişten, tarihten, yaşananlardan ders alsaydı, üzerine düşen vatandaşlık sorumluluğunu alıp gereğini yapabilseydi bugün çok farklı olabilirdi.

Ama büyük çoğunluk bu topraklarda sadece yaşıyor.

Yiyor, içiyor, çalışıyor, uyuyor.

Tarihin karanlığına gömülmeye çok az kaldı.

Her şey âyan beyan gözünüzün önünde oluyor.

Ama bakmak ve görmek farklı fiillerdir.

Zafer Atun

28/08/2021

zaferatun.wordpress.com.tr

https://www.guncelmeydan.com/pano/onlarin-mallari-karilari-kizlari-size-helal-cunku-bunlar-ganimet-t50268.html

=======================

8 BİN NÜFUSLU BELDENİN AKP'Lİ BELEDİYE BAŞKANI 600 BİN LİRALIK MAKAM ARACI ALDI

Cmt Ağu 28, 2021 1:22

Kamuda tasarruf tedbirlerine ilişkin yayımlanan genelgeye rağmen Elazığ'ın AKP'li Yurtbaşı Belde Başkanı Yasin Yılmaz'ın 2010 model AUDI marka makam aracının yerine 600 bin TL değerinde 2016 model AUDI marka siyah makam aracı aldığı ortaya çıktı.

Image resized to : 75 % of its original size [ 663 x 373 ]

Resim

2020'nin haziran ayında kamuda tasarruf tedbirlerine ilişkin genelge yayımlamıştı. Genelgede kamu kurumlarında 2020 yılındaki taşıt sayılarının, 2023 sonuna kadar en az yüzde 20 oranında azaltılacağına da yer verilmişti.

AKP'li Belediye Başkanı Yasin Yılmaz'a tepki gösteren DEVA Partisi Elazığ İl Başkanı Mehmet Kangal, "Bir belde belediyesinin dahi, yaklaşık değeri 600 bin civarında olan, AUDI marka lüks makam aracı temin etmiş olması, israf kültürünün en açık örneğidir" ifadelerini kullandı.

AKILALMAZ SAVUNMA: İSTESEM 1.5 MİLYONA SIFIR AUDI ALABİLİRDİM

Yurtbaşı Belde Belediye Başkanı AKP'li Yasin Yılmaz, makam aracı alım kararının geçen sene meclisin onayından geçtiğini belirterek "Eski aracımızı ihaleyle 200 bin TL'ye sattık. 400 bin küsur daha üzerine koyarak 2016 model AUDI marka aracı aldık. Araç alımıyla ilgili 1 sene önce belediye meclis kararı almıştık. Eski aracımız 600 bindeydi, 20-30 bin TL masrafı çıkıyordu. Yoksa ben gidip 1 buçuk milyona sıfır AUDI marka araç da alabilirdim. Paramız var belediyemizin 33 milyon geliri var, şu an kasamızda 10 milyon paramız var. İstesem 1 buçuk milyona araba da alırdım. Devleti neden zarara sokalım 66 binde olan bir araç aldık" dedi.

Image resized to : 70 % of its original size [ 709 x 904 ]

Resim

"ŞAHİN ALACAK HALİMİZ YOK YA…"

AUDI makam aracının ikinci el olduğunu söyleyen Yılmaz, "Ortada lüks bir araba yok. Cumhurbaşkanımızın tasarruf tedbirleriyle ilgili yapmış olduğu uyarı lüks araçlar almayın uyarısında bulunuyor. Bizde bu uyarıya uyarak bu aracı aldık gidip Şahin alacak halimiz yok ya… Ben 4 aydır arabamı satmışım 4 aydır bir arabada kiralamadım kendime ve bu aracı da satın aldım. Birçok belediye başkanı 7 bin TL, 10 bin TL vererek araç kiralıyor ama ben kiralamadım. 4 ay arkadaşlarımın araçlarına binip geziyordum. Hangi belediye başkanı bunu yapar kaldı ki benim bütçem de var" diye konuştu.

"TASARRUF GENELGESİ SADECE YAZI ÜZERİNDE KALMIŞ"

AKP iktidarında döneminde kamuda araç saltanatının yaşandığını vurgulayan DEVA Partisi Elazığ İl Başkanı Mehmet Kangal şu ifadeleri kullandı:

"Lüks makam otomobilleri, uzun süredir Türkiye'nin gündeminden hiç düşmeyen bir konu. Özellikle mevcut iktidar döneminde sürekli eleştirilerin odağı haline gelen bu mevzu, bir kısım yöneticilerin kişisel zevklerinin tatmin edilme arzusu neticesinde, kamu kaynaklarının boş yere israf edilmesi ile sonuçlanmıştır.

Sayıştay raporlarında dahi yer alan bu tespitler, AKP iktidarında kamuda yaşanan araç saltanatını gözler önüne sermiştir. Bu ve daha birçok konuda yıllardır devam eden israf anlayışına karşı yükselen tepkiler sebebi ile yakın bir zaman önce Cumhurbaşkanlığı tarafından kamu kurum ve kuruluşlarının harcamalarında tasarruf sağlanması ve kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli kullanımına ilişkin 'tasarruf tedbirleri' genelgesi yayımladı.

Bu genelgeye göre, kamu kurum ve kuruluşlarınca taşıt edinimleri ihtiyaç analizlerine dayandırılacak, acil ve zorunlu haller dışında her ne suretle olursa olsun yeni taşıt edinilmeyecekti. Ayrıca hiçbir makama yabancı menşeli taşıt, makam aracı olarak tahsis edilmeyecekti. Ancak bu kurallar gördüğümüz o ki sadece yazı üzerinde kalmış, iş uygulamaya gelince eski anlayışların halen devam ettiği görülmüştür."

"İTİBARDAN TASARRUF ZAMANI GELMİŞTİR"

Kangal, ülkede yaşanan ekonomik krize rağmen kamu kurumlarında lüks araç alımlarının devam ettiğini belirterek sözlerine şöyle devam etti:

"Bir belde belediyesinin dahi, yaklaşık değeri 600 bin civarında olan, AUDI marka lüks makam aracı temin etmiş olması, israf kültürünün en açık örneğidir. Ülkemizin içinde bulunduğu bu ekonomik kriz ortamında, kurumların böylesine pervasızca lüks arayışında olması, vatandaşımızın halini hiçe sayma, onların gözünün içine baka baka saltanat sürmekten başka bir şey değildir.

Şunu unutmamak gerekir ki; kamu kaynaklarının maksadına uygun azami tasarruf prensiplerine riayet edilerek kullanılması, her kamu kurumu ve görevlisi için bir görev ve aynı zamanda bir mecburiyettir. Artık mevcut yönetimin ve aynı anlayışa sahip bu tür kurumların eski alışkanlıklarından vazgeçerek, itibardan tasarruf etme zamanı gelmiştir."

https://www.guncelmeydan.com/pano/8-bin-nufuslu-beldenin-akp-li-belediye-baskani-600-bin-liralik-makam-araci-aldi-t50267.html

=======================

ERK ACARER : AFGANİSTAN HAVALİMANI: BU NEYİN TAKINTISI?

"Artık bütün yetkili organlar ve kurumlar olarak, gerçeği kabul etmeli ve söylemeliyiz. Çok vahim bir durum var ortada… Açıkça anlaşılmıştır ki, ciddi bir şekilde rahatsızdır ve görevini yapamayacak durumdadır…" Bu sözlerin sahibi AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dı

Afganistan havalimanı: Bu neyin takıntısı?

29 Ağustos 2021

Mayıs 2002'de, AKP Genel Başkanı olarak yaptığı grup toplantısında, bu ifadeleri dönemin Başbakanı Bülent Ecevit için kullanmıştı. Tarih bir kez daha, 'üstelik ironik şekilde' Erdoğan üzerinden tekerrür mü ediyor?

ERDOĞAN'IN SAĞLIK DURUMU

Genel sağlık durumu konusunda ileri sürülenler ve konuşmasına, oturuşuna, yürüyüşüne yansıyanlar mümkün olduğunu gösteriyor. Yandaş basında da korku temeli üzerinden mırıldanmalar var. 'Erdoğan sonrası Türkiye' Ankara kulislerinin de en çok konuştuğu konuları arasında.

ONSUZ PARTİ OLMAZ!

Erdoğan'dan azade siyaset, AKP'yi de tarihe gömecektir. Partide bir tutkal olan Erdoğan'ın siyaset sahnesinden olası çekilişi, ortada AKP diye bir siyasi yapı bırakmaz. Zaten parti içindeki klikler, çataklar ve sızan bilgiler yekpare bir çöküşün göstergesi.

"EN ÇOK BİLGİ AKP'DEN SIZIYOR"

Sedat Peker cephesinden aktarılanlar, emniyet ya da yargı bir yana kendisine, en çok AKP içinden bilgi geldiği yönünde. AKP'deki klikler ve çataklar bir yana, 'Peker'in video çekmeye başladığı tarihten itibaren', partili önemli oyuncuların etkisi de kalmadı.

HEPSİ SİTESİ MEVTA

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun ne bürokraside ne siyasette ne de halk tabanında karşılığı var. Deyim yerindeyse politik bir mevta! Berat Albayrak ile ilgili, 'kendi siyasi kariyerini bile idamede zorlanan Erdoğan'ın' kafasında bazı tasarruf ya da tasavvurlar olsa bile artık esamesi okunmayacak bir isim de o!

BİNALİ YILDIRIM EVDEN ÇIKMIYOR

Kendisini fesheden dünyanın ilk Başbakanı Binali Yıldırım gibi sözde ılımlı, eski akiller ise siyaset sahnesinden tamamen çekilmiş durumda. Oğlu Erkam Yıldırım'ın, Venezuella'ya 'pazar filesi ile' Covid-19 kiti taşıma macerası hüsranla sonuçlanmıştı. Edindiğimiz bilgilere göre Binali Yıldırım bunalımda, evden dışarı adım atmıyor. Erkam Yıldırım'ın yeni arayışlarına da zinhar izin vermiyor. Baba-oğul çay demliyorlar.

SİYASET DE EKONOMİ DE BİTTİ!

Erdoğan ya da bağlı çevresi ekonomik sıkışıklığı sadece günübirlik adımlar ile aşmayı umuyor. Hala ısrar edilse de nefret siyaseti ile işler gitmiyor. Gerçek manada para bitti, gemi batıyor! Müflis esnaf gibi tehlike dolu, kısa vadeli planlar yapılıyor.

BOŞ KASA VE AFGANİSTAN TAKINTISI

'Gidiş-geliş rotası' Afganistan'da kaynak arama fikri Türkiye'nin başına yeni belalar açacak gibi. Afgan sığınmacılar Avrupa Birliği ülkelerine karşı yeni koz ve para kapısı olarak düşünüldü. Öte yandan, Kabil Hamit Karzavi Havalimanı konusundaki ısrar bitmedi. Soru açık: Bunun nedeni 'sıcak ama el yakan para' arayışı mı?

Mahkeme kararına rağmen Akbelen ormanlarına iş makinaları soktularMahkeme kararına rağmen Akbelen ormanlarına iş makinaları soktular

Afganistan'da yıllarca savaş muhabirliği yapan gazeteci Coşkun Aral, Taliban'ı anlatırken, Kabil Havalimanı'nın en önemli özelliğine de şu ifadelerle dikkat çekiyor: "Kabil Havaalanı, daime esas olarak uyuşturucu kaçakçılığı için kullanıldı."

'AKP ve Saray'ın içindeki sıkışıklık' ve 'daha önceki pratikleri' göz önüne alındığında, 'bu takıntı ve uyuşturucu bağı' komplo teorisi olmaktan öteye gidiyor. Rezza Zarrap, 2016'da, Miami'de banka dolandırıcılığı ve kara para aklamanın yanı sıra ABD'nin İran'a yönelik ambargosunu delmek suçlamaları ile tutuklanmıştı.

ZARRAP VE SBK

İran parası ve İran altını, Halkbank, Sabiha Gökçen üçgeninde geçen konu hâlâ hassas.

Zarrap'a, Sezgin Baran Korkmaz (SBK) eklendi. Kingston kardeşler, enerji şirketleri ile Amerikan devletini dolandırdılar. Ortakları yine enerji işi yapan ABD'li bir Ermeni Levon Termendzhyan'dı. (Lev Arslan) Birlikte ne yaptılar ya da ne yapmadılar?

Kısaca ABD'den 511 milyon dolar teşvik aldılar ama iş yapmadılar! Kara parayı aklamak için tezgâh aranırken Termenmdzhyan, SBK ile tanıştı. ABD'deki ortaklar Türkiye'ye gidip gelmeye, yatırımlar yapmaya başladılar. ABD'de ifşa olan dolandırıcılar tutuklandılar.

Kara paranın, Türkiye'ye Halkbank ve Ziraat Bankası aracılığı ile geldiği ileri sürülüyordu. Avusturya'daki tutukluluk süresi 22 Eylül'e uzatılan SBK'nin bağları devletin en tepe noktası ve bürokrasi çarklarına uzandı. Ama onu da ekarte edip haksız şekilde edindiği serveti ele geçirdiler. Özet şuydu: ABD'ye çökenlerin, kara paralarını aklayana çökülmüştü!

Bu skandalların Türkiye'yi, AKP ve Saray rejimi aracılığı ile pazarlığa, riske, tavize açık bir hale getirdiği biliniyor. Havalimanı takıntısı, 'Saray, daralan çemberini, günübirlik usulsüz politikalar ile bir kez daha kırma çabasında mı?' sorusunu akla getiriyor. Ekonomik çıkış noktası böyle mi aranıyor?

Elbette Afganistan konusunda olası karanlık bir eğilimin, ABD savunma istihbaratı Defense Intelligence Agency (DIA) tarafından fark edilmemesi, kodlanıp dosyalanmaması mümkün değil.

NARKO-DEVLET LEKESİ

Erdoğan ne diyordu: "Artık açıkça anlaşılmıştır ki, ciddi bir şekilde rahatsızdır ve görevini yapamayacak durumdadır…" Haklıydı. Türkiye sürdürülebilir olmayan bir yolda. Keşke bu sıkıcı yolculuğun, bir sonraki kuşaklara devredecek başka şaibeler, narko-devlet lekesi ve ülkeyi pazarlıklara açık hale sokan yeni riskler ortaya çıkmadan bitmesi mümkün olsa.

Erk Acarer

https://www.gunlukbakis.com/afganistan-havalimani-bu-neyin-takintisi/

=======================

AĞAOĞLU'NA ÖZEL ŞEHİR İDDİASI

Bahadır Özgür, "İnşaatçı Ali Ağaoğlu ile KKTC'de kumarhane ve otel işleten Besim Tibuk, 15 yıllık hayallerine kavuşuyorlar" diye yazdı.

Ağaoğlu'na özel şehir iddiası

28 Ağustos 2021 - 20:53

Gazete Duvar yazarı Bahadır Özgür, bugünkü yazısında yangın sonrası dev projelerin onaylandığına dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.

Yangınla beraber turizm bölgelerinde yıllardır bekleyen dev projelerin jet hızıyla onaylanması dikkati çektği belirten Özgür, "Birkaç hafta önce, Sinpaş'ın Marmaris'teki Kızılbük koyuna dikeceği yüzlerce villa ve oteli kapsayan yarım asrı aşkın projesine "ÇED gerekli değildir" kararı verilmişti. Üç gün önce de Tibuk'un Net Holding'i, Borsa İstanbul'a müjdeyi duyurdu. 25 yıllık "Turizm Kenti" hayalinin ÇED raporu kabul gördü." diye yazdı.

BAHADIR ÖZGÜR'ÜN YAZISI ŞU ŞEKİLDE:

Zaten yapılaşma ile tükenme noktasına gelmiş Bodrum-Milas arasına, 30 bin kişilik yeni 'kasaba' kuruluyor. Ama bu 'kasaba', Ağaoğlu-Tibuk'un şahsına özel! Adrese teslim yasalarla önü açılan proje, bölge için bir 'kıyamet' gibi.

İnşaatçı Ali Ağaoğlu ile KKTC'de kumarhane ve otel işleten Besim Tibuk, 15 yıllık hayallerine kavuşuyorlar. Ama o hayal, Türkiye'nin göz bebeği gibi koruması gereken yerlerden biri için "kıyamet projesi" demek. Kendilerine ait bir "kasaba" inşa edecekler çünkü. Dünyanın sayılı sulak alanlarından birinin bulunduğu bölgede Bodrum'un yüzde 2'si kadar bir alana, Milas'ın 5'te biri kadar nüfusu dolduracaklar.

Yangınla beraber turizm bölgelerinde yıllardır bekleyen dev projelerin jet hızıyla onaylanması dikkati çekiyor. Birkaç hafta önce, Sinpaş'ın Marmaris'teki Kızılbük koyuna dikeceği yüzlerce villa ve oteli kapsayan yarım asrı aşkın projesine "ÇED gerekli değildir" kararı verilmişti. Üç gün önce de Tibuk'un Net Holding'i, Borsa İstanbul'a müjdeyi duyurdu. 25 yıllık "Turizm Kenti" hayalinin ÇED raporu kabul gördü.

Ağaoğlu-Tibuk ortaklığının eseri olacak ve yasa değişiklikleriyle, şahsa mahsus düzenlemelerle önü açılan bu proje nasıl bir şey peki?

İlk kez detayları ortaya çıkan ÇED raporundan, Bodrum-Milas hattını bekleyen tehlikeyi ayrıntılarıyla inceleyelim…

9.7 MİLYON METREKARENİN YARISI YAPILAŞMAYA AÇILIYOR

Projenin yapılacağı özel mülk olan arazi, Milas İlçesi'ndeki Mandalya Körfezi'nin kıyısında bulunuyor. Bodrum merkeze 25, havaalanına 5 kilometre uzaklıkta; 9 milyon 700 bin metrekare büyüklüğünde. Bunun 4 milyon 454 bin 395 metrekaresi yapılaşacak.

Tibuk, arazileri 1990'lardan beri parça parça topluyordu. Turizm tesisi kurmak istiyordu. Sık iktidar değişimleri, yasaların çıkardığı engeller, bir şekilde bürokrasinin itirazları derken, nihayet AKP'nin inşaat politikaları imdadına yetişti. Konunun ehli birini de ortak tuttu: İnşaatçıların devr-i saadet döneminin yıldızı Ali Ağaoğlu.

2006'da anlaşma yapılıyor; Tibuk araziyi veriyor ve peşin 100 bin dolar ile yüzde 19 hasılat payı dışında sorumluluk almıyordu. İnşaatı her şeyiyle Ağaoğlu'nun şirketi Akdeniz İnşaat üstlenmişti. 2008'de proje taslağı Çevre ve Orman Bakanlığı'na sunuldu. Ancak projenin yanında kalan Metruk Tuzlası Sulak Alanı dolayısıyla ÇED süreci durduruldu. Hemen Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü devreye girip, izni verdi.

Yine de ihtiyaç duyulan yasal düzenlemelerin yapılmamasından dolayı bürokratik engellerin tamamen kalkmaması, projenin büyüklüğünden dolayı sonuçlarının kestirilememesi gibi nedenlerle 2013'e kadar gelindi. ÇED'de istenen güncellemeler yapıldı ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na yenisi sunuldu. Bu sefer de Ağaoğlu'nun o sıralar Maslak 1453 türü imar oyunlarıyla oldu bittiye getirdiği İstanbul projeleriyle meşgul olması, bürokratik işlerin uzaması derken, olay biraz soğudu. Projenin maliyetinin 1 milyar doları bulması da cabası tabi. Nitekim 2018 krizinde Ağaoğlu finansman sıkıntısı çekiyor, İstanbul Finans Merkezi gibi bazı projelerden parasını alıp çekiliyordu.

Esas konu ise bir takım yasal değişikliklere ihtiyacı olmasıydı. Onlar da bir bir kaldırıldı zaten. Oraya en sonda geleceğiz.

ÇED RAPORUNA GÖRE PROJEDE NELER VAR?

Proje hayata geçiyor şimdi. Mayıs 2021'de Ak-Tel Mühendislik'in hazırladığı ÇED'e son hali verildi ve onay üç gün önce alındı. ÇED raporuna bakıldığında projenin bölgede dehşet bir yapılaşmaya yol açacağını görmemek imkansız:

Konutları, villaları, otelleri, AVM'leri, mağazaları, banka şubeleri, otoparkları, oyun alanları, spor kompleksleri, su oyunları parkı, kahveleri, poliklinikleri, okulları, sinema salonları ile anahtarcısından kuru temizlemecisine, kuruyemişçisinden terzisine bir kasaba planlanıyor. Golf sahası için açılacak 8 yapay göl, havuzlar filan da olacak. Tabloda 1. derece SİT alanı olduğuna dikkat etmişsinizdir. Burada 3. derece arkeoloji ve SİT alanlarının gösterilmediğini ekleyelim.

Projenin maliyeti ve getireceği gelir ne kadar hesaplanmış? ÇED raporunda maliyet dağılımı ve 10 yıllık gelir beklentisi şöyle:

Ağaoğlu-Tibuk ikilisi konut ve villa satışlarından toplam 1.1 milyar dolar, otellerden ve tesislerden de yıllık 12.9 milyon dolar kar bekliyor. Tabi bu hesaplar 2013'te yapıldı. Kaç kişinin yaşayacağına ilişkin nüfus projeksiyonunu da aktaralım:

Yalnız bu hesabın da 2008'den kalma olduğunu unutmayalım. Yani bugün çok daha fazla kişinin yaşayacağını, bizatihi şirketlerin sahipleri söylüyor. Besim Tibuk, Net Holding'in sitesinde yaptığı açıklamada, 30 bin kişiden bahsediyor. Milas merkezin nüfusunun 150 bin civarında olduğu düşünülürse, "yeni bir kent kuruyorlar" sözü abartı olmaz. Haliyle tıkış tıkış Bodrum-Milas arasına kondurulacak bu kadar nüfusun tüketimi ve atıkları da problem. Özellikle su, çevreye verilecek zararların başında geliyor.

Raporda tüketilecek su miktarı ve nereden temin edileceği şu şekilde öngörülmüş:

Afganistan havalimanı: Bu neyin takıntısı?Afganistan havalimanı: Bu neyin takıntısı?

İnsanların tüketimi, golf sahasının sulanması, 8 yapay gölet, havuzlar, park ve bahçeler, su oyunları alanı derken günlük binlerce metreküp suyun son teknoloji olacağı iddia edilen 4 arıtma tesisi ile denizden ve yağmurdan sağlanacağına inanan çıkar mı? Elbette olur lakin maliyete katlanırlar mı? Bölgenin kuraklığı ve su kıtlığı gerçeği ortadayken, SİT bölgesi sulak alanı ve yeraltı suları nasıl korunacak?

Zira, DSİ 21. Bölge verilerine bakılırsa, projenin de bulunduğu coğrafyada 46.1 milyon metrekarelik alan yeraltı suyuna kapalı. Bunun 2.7 milyon metrekaresi projenin içinde kalıyor. Yani sondaj yasak. Milas ve Bodrum'a su sağlayan 3 baraj var: Mumcular, Geyik, Akgedik. Onların hızla artan nüfus karşısındaki yetersizliği biliniyor. Mevcut su kaynaklarının dengesini bozacak, çevreyi tahrip edecek yeni baraj projeleri de sıradayken; ÇED raporundaki plan aksadığı anda suya muhtaç binlerce yeni insan tüketim kuyruğuna ilişecek demek.

İnşaattan çıkarılacak hafriyat ise 1 milyon 337 bin 448 ton hesaplanıyor ve 5 yıl sürmesi planlanıyor. Hafriyatın kesinlikle başka yere dökülmeyeceği, peyzaj ve golf sahasında kullanılacağı iddia ediliyor. Bu öngörülerin ancak ÇED raporlarında kaldığını, bugüne kadarki projelerden biliyoruz.

ÇED raporunda ana başlıklar bunlar. Gelelim çevreye etkilerine…

197 KUŞ TÜRÜ TEHLİKEDE

İlk sırada Türkiye'nin "göz bebeği" gibi koruması gereken bir yer var: Tuzla Sulak Alanı. Önemi nedir buranın?

yüzyıla kadar tuz çıkarılan yer, Varvil Çayı'nın taşıdığı alüvyonlar nedeniyle tuz yerine kuş üretiyor artık. 2001 yılında IBA (Important Bird Area) tarafından tavizsiz korunması gereken dünyaca ünlü kuş bölgesi ilan edildi. 2004'te Ulusal Sulak Alan Komisyonu, koruma kapsamına aldı.

197 kuş türü bulunuyor. 52 tanesi sadece burada ürüyor. 37 tür göç ve kış döneminde görülüyor. 2 tür yaz göçmeni, 11 tür ise ilkbahar ve sonbaharda geçiş yapıyor. Toplam 146 tür, Bern Sözleşmesi kapsamında koruma altında. Dünyada soyu tükenen "Tepeli Pelikan"ın yuvası.

Ayrıca 3 endemik türün yanında hayvan varlığı bakımından zengin bir bölge. Sansardan kaplumbağalara, yılanlardan kurbağaya onlarca farklı yaban hayatı yaşanıyor. Kuş türlerini gözlemek için bile izin gerekli yerin yanına yüzlerce bina dikmenin yaratacağı tahribatı tahmin etmek zor değil.

4.4 milyon metrekarelik projenin 241 bin 565 metrekaresi doğrudan yapılaşmanın içinde kalıyor. 3 milyon 365 bin 984 metrekaresi sulak alanın tampon bölgesinde. Bunun yanında yapılaşmaya açılan kısımda Cindye arkeoloji alanı ve 1 kilometre uzakta Bargylia arkeoloji alanı bulunuyor. Kısaca her açıdan yapılaşmanın yasak veya sınırlı olması gereken bir yer, dibine kadar yapılaşmaya açıldı. Nasıl oldu bu?

Sorunun yanıtı, örneğine çok sık tanık olduğumuz yasal değişiklikler ile sağlandı elbette. Adım adım izleyelim süreci…

ADRESE TESLİM YASAL DEĞİŞİKLİKLER

2012'de Bakanlar Kurulu bazı turizm bölgelerine dair değişikliğe gitti. "Milas-Bodrum Tuzla Gölü Güneyi Turizm Merkezi"nin ismi de "Milas-Bodrum Tuzla Gölü Turizm Merkezi" olarak değiştirildi. Sadece bir isim değişikliği değildi. Sınırlar da yeniden çizildi. 2014 yılında ise Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği çıkarıldı. Zorunlu olmadıkça özel mülkiyete konu olamayacağı, hayvan otlatmadan kuş gözlemeye her faaliyetin iznine tabi kılındığı vb. düzenlemeler getirildi.

Ne var ki Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, "Ekoloji Temelli Bilimsel Proje Araştırmaları" adı altında aralarında inşaat, deterjan şirketlerinin de bulunduğu özel şirketlere, ekoloji bölgelerine dair raporlar hazırlattı. Adı bilimsel raporlara dayanılarak da "koruma" adı altında yeni planlar hazırlandı. Normalde 1., 2. ve 3. derece SİT alanlarında yapılaşma yasakken; bakanlık çadır kampı, bungalov ve günübirlik faaliyetlerin yapılabildiği "Nitelikli Koruma Alanları" ile turizm ve yerleşimlere izin verilen "Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanları" tanımlarını yaptı. Böylece özellikle SİT alanı bol Muğla, inşaatçılara altın tepside sunulmaya başlandı.

"Adrese teslim" planların biri de Ağaoğlu-Tibuk ikilisinin özel şehriydi. 30 Ocak 2017 tarihinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü tarafından dağıtımı yapılan ve askıya çıkan 1/25000 ölçekli Yenişehir-Güllük-Akbük Çevre Düzeni Planı Plan Notu şöyleydi:

"Golf ve Turizm Kompleksi Alanı kapsamı içerisinde, Golf Alanları, Golf Okulu ve Klinikleri, Spor ve Rekreasyon, Sağlık ve Rehabilitasyon Merkezi, Kongre ve Toplantı Merkezi, Konut, Otel, Motel, Apart Otel, Tatil Köyü ve Ticaret kullanımları yer alacaktır. Söz konusu kullanımlar plandaki amacı dışında kullanılamaz ve yapıların münferit olarak satışı yapılamaz."

O notun sonuna şu cümle eklendi: "…Golf ve turizm kompleksi alanı kapsamında yapılacak konut alanların Turizm Tesislerinin Belgelendirilmesine ve Niteliklerine İlişkin Yönetmelik hükümleri çerçevesinde bağımsız bölüm olarak ayrı mülkiyet, irtifak ve intifa hakkı tesis edilebilir."

Bunun anlamı aslında bir turizm tesis alanı olması gereken parselde yapılacak konutların satışının mümkün hale gelmesi demek. Direkt Ağaoğlu-Tibuk'un inşa edeceği kasabanın 1 milyar dolardan fazla gelir getirecek konutlarına izin çıkmış oldu.

İşte Bodrum-Milas'ı biraz daha beter edecek projenin önü bu şekilde açıldı.

https://www.gunlukbakis.com/agaogluna-ozel-sehir-iddiasi/

=======================

ATATÜRK POSTERİNİ TERS ASAN AKP'Lİ BELEDİYEDEN ŞOK EDEN AÇIKLAMA

Kocaeli'nde 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamaları öncesinde belediye binasına Atatürk posterini ters asan AKP'li Çayırova Belediyesi yaşananlardan CHP'yi sorumlu tuttu.

Atatürk posterini ters asan AKP'li belediyeden şok eden açıklama

28 Ağustos 2021 - 20:06

Kocaeli'nde AKP'li Çayırova Belediyesi, 30 Ağustos Zafer Bayramı öncesinde büyük bir skandala imza attı.

Belediye binasına bayraklama çalışması yapan AKP'li Çayırova Belediyesi, Atatürk'ün fotoğrafını baş aşağı astı. Uzun bir süre baş aşağı şekilde asılı kalan Atatürk fotoğrafı vatandaşlardan gelen yoğun tepki üzerine düzeltildi.

BELEDİYEDEN AÇIKLAMA: CHP BİZİ UYARMADI!

Sözcü'den Halil Ataş'ın haberine göre; Kısa sürede gündem olan görüntünün ardından Çayırova Belediyesi'nden bir açıklama geldi. Açıklamada şu ifadelere yer verildi:

Aziz milletimizin en kutlu zaferlerinden birisi olan 30 Ağustos'u büyük sevinç, mutluluk ve coşkuyla yaşamak, gelecek nesillere hatırlatmak ve bu zaferin mimarı olan Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'ü anmak için belediyemizce yapılan afiş çalışması sırasında meydana gelen birkaç dakikalık da olsa kabul edilemez bir hata maalesef hepimizi derinden üzmüştür.

Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'ün posteri Belediye personelimizce asılırken bir anlığına sehven ters sarkıtılmış olup daha sabitleme yapılmadan farkedilerek hızlı bir şekilde düzeltilmiştir. Tüm bu hatanın yapılma, farkedilme ve düzeltilme süresi 5 dakikayı dâhi bulmamıştır.

Afganistan havalimanı: Bu neyin takıntısı?Afganistan havalimanı: Bu neyin takıntısı?

Tüm bu olaylar yaşanırken olaya tanık olan, o kısa süre içerisinde olaya hiçbir müdahalede bulunmayan, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün posterini kısa süre de olsa ters asılmasını çirkin bir siyasi propagandaya dönüştürmeye çalışan, ilçemizde ve ülkemizde yapılan tüm güzel işleri manipüle etmeyi kendine adet edinmiş CHP zihniyeti de maalesef posterin düzeltilmesi konusunda uyarmak yerine yanlış algı oluşturmak için bu üzüntü verici olaydan keyif duymuş ve bundan siyasi çıkar ummuştur.

Olayın gerçeğine şahitlik etmelerine rağmen bu zihniyetin belediye işçilerini zor durumda bırakan bu davranışları her türlü edepten, ahlaktan ve siyasi etikten yoksundur. Zira olay yaşanır yaşanmaz ilgililer hakkında idari inceleme başlatılmıştır.

Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ü kullanmayı kendine adet haline getiren CHP zihniyeti ülkemizde yapılan güzel işleri karalamak adına bu çirkin siyasi propagandayı yaparken aynı üzücü hataların kendi belediyelerinde de yaşanmış olduğunu unutmuş

olmalıdır.

Zira aynı üzücü olaylar değişik tarihlerde Çankaya, Zonguldak gibi bazı CHP'li belediyelerde de yaşanmıştır. CHP İlçe Başkanının milli bayramımız öncesinde yakmak istediği fitne ateşi ve durumdan vazife çıkararak yaptığı bu davranış maalesef kinanacak bir durumdur.

Vatanımızın düşman işgalinden temizlendiği günün anısına Milli Bayram ilan edilen 30 Ağustos Zafer Bayramımızı kutlarken, bu zaferin mimarı Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü saygı ve özlemle anıyoruz.

https://www.gunlukbakis.com/ataturk-posterini-ters-asan-akpli-belediyeden-sok-eden-aciklama/

=======================

27 ASGARİ ÜCRET TUTARINDA 'HUZUR HAKKI' ALAN KIZILAY BAŞKANI'NA İSTİFA ÇAĞRISI

Kızılay Başkanı Kerem Kınık'ın kuruma bağlı 9 şirketten toplamda 27 asgari ücret tutarında "huzur hakkı" almasına Türkiye Komünist Hareketi yaptığı yazılı açıklamayla tepki gösterdi. Türkiye Komünist Hareketi'nin yaptığı yazılı açıklamada "Kızılay, yandaşlara yardım kuruluşu değildir! Kızılay başkanı ve yönetimi istifa etmelidir!" denildi.

28 Ağustos 2021

Açıklamada Kızılay Başkanı'nı ve yönetim kurulunu istifaya davet eden komünistler, "Artık Kızılay bile, arpalık haline getirilmiştir. Kızılay başkanının ve yönetiminin huzur hakkı adıyla milyonlarca lira tutarında para alması, asgari ücretle geçinmeye çalışan emekçilere hakarettir" diyerek tepkisini dile getirdi.

Türkiye Komünist Hareketi'nin yaptığı yazılı açıklamanın tamamı şöyle:

"KIZILAY, YANDAŞLARA YARDIM KURULUŞU DEĞİLDİR!

Kızılay, kar amacı gütmeyen, karşılıksız yardım eden kamu yararına çalışan bir kurumdur. Ama ne yazık ki bugün Kızılay, yandaşlara yardım kuruluşuna dönüşmüş durumdadır.

Artık Kızılay bile, arpalık haline getirilmiştir.

Kızılay başkanının ve yönetiminin huzur hakkı adıyla milyonlarca lira tutarında para alması, asgari ücretle geçinmeye çalışan emekçilere hakarettir

Afganistan havalimanı: Bu neyin takıntısı?Afganistan havalimanı: Bu neyin takıntısı?

Kızılay bünyesinde 9 şirketin yönetim kurulunda bulunan üyelere huzur hakkı adıyla asgari ücretin 27 katı para ödenmesi haramiler düzeninin resmidir!

Kızılay, yandaşlara yardım kuruluşu değildir!

Kızılay başkanı ve yönetimi istifa etmelidir!"

https://www.gunlukbakis.com/27-asgari-ucret-tutarinda/

=======================

YARDIM KOLİLERİ SELDEN HİÇ ETKİLENMEYEN SİNOP'UN GERZE İLÇESİNDE 'SEÇİLMİŞ' KİŞİLERE DAĞITILDI.

Selin vurduğu Batı Karadeniz'e Türkiye'nin dört bir yanından ulaşan yardım kolilerine partizanlık virüsü bulaştı. Üzerinde "Bozkurtlu kardeşlerimize geçmiş olsun" yazan yardım kolileri selden hiç etkilenmeyen Sinop'un Gerze ilçesinde 'seçilmiş' kişilere dağıtıldı.

27 Ağustos 2021 - 21:50

11 Ağustos'ta etkili olan yağış sonrası büyük bir sel felaketi yaşanan Batı Karadeniz yaralarını sarmaya çalışırken, vicdanları sızlatan bir yardım skandalı ortaya çıktı.

Selden en çok etkilenen bölge olan ve büyük bir yıkımın yaşandığı Kastamonu'nun Bozkurt ilçesine gönderilen yardım tırındaki koliler, selin hiç yaşanmadığı Sinop'un Gerze ilçesinde 'seçilmiş' kişilere dağıtıldı.

Ağrı ve Van belediyeleri ile, Türkiye Tarım ve Kredi Kooperatifi'nin gönderdiği tırda yer alan ve üzerinde "Geçmiş olsun", "Bozkurtlu kardeşlerimize geçmiş olsun" yazan kolilerin Gerze Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı'nın deposunda istiflendiği görüldü.

Diğer yandan AFAD yardımlarının yer aldığı tırdaki kolilerin de bir gün önce aynı şekilde Gerze'de dağıtıldığı öğrenildi.

GÖREVLİDEN ŞOK AÇIKLAMA

İYİ Parti Gerze İlçe Başkanı Yavuz Yiğit konu ile ilgili Yeniçağ'a yaptığı açıklamada yaşanan skandalı şu şekilde anlattı;

Afganistan havalimanı: Bu neyin takıntısı?Afganistan havalimanı: Bu neyin takıntısı?

"Sel bölgesine gönderilen yardımların Gerze'de dağıtıldığına dair bir bilgi geldi. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı'nın depo olarak kullandığı yere gittik. Baktık ki selden etkilenen Bozkurt'a gönderilen yardımlar Gerze'de dağıtılıyor. Üstelik kayıtsız şekilde dağıtılıyordu. Kolileri alanlar arabaları ya da Pazar arabaları ile evlerine götürdüler. Sosyal yardımlaşma vakfının görevlisine bu durumu ne olduğunu sordum. Görevli, 'Ben de bir bilsem' şeklinde cevap verdi."

BOZKURT'A YETERİ KADAR YARDIM YAPILMIŞ!

Konu ile ilgili konuşan vatandaşlar ise, Bozkurt'a giden yardımların Gerze'de dağıtıldığı kişilerin AKP üyesi olduğunu ifade etti. Sadece bir kısım insana bu yardımların dağıtıldığını belirten vatandaşlar, söz konusu tırın önce Bozkurt'a gittiğini ancak 'yeteri kadar yardım geldi' denilerek geri gönderildiğine dair duyum aldıklarını belirttiler.

https://www.gunlukbakis.com/yardim-kolileri-selden-hic/

=======================

İMAMLARA 'AKADEMİ' MEZUNU ŞARTI GELİYOR

AK Parti, imam, müezzin, vaiz ve Kuran kursu öğreticilerine, "hizmet öncesi yüksek eğitim" verecek "Diyanet Akademisi"nin kurulmasına ilişkin kanun teklifini tamamladı.

28 Ağustos 2021

Düzenlemenin aynen yasalaşması durumunda, Diyanet'e bağlı din görevlisi olarak atanmak için Diyanet Akademisi mezunu olmak gerekecek. Akademi, "Dini Yüksek İhtisas", "Dini İhtisas" ve "Eğitim Merkezi" olarak üç bölümden oluşacak.

ÇALIŞMA TAMAMLANDI

AK Parti, Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde "Diyanet Akademisi" kurulmasına ilişkin usul ve esasları düzenleyen yasa teklifi çalışmasını tamamladı. Önümüzdeki günlerde Meclis'e sunulması ve 1 Ekim'de başlayacak yeni yasama yılının ilk gündem maddelerinden biri olması beklenen teklife göre, Diyanet kadrolarına atanacak din görevlilerine mesleki ve hizmet öncesi eğitim vermek üzere "Diyanet Akademisi" kurulacak.

AK Partili yetkililer, "model din görevlisi" ihtiyacına dikkat çekerek, düzenlemeyle "din istismarının" önüne geçecek nitelikli, donanımlı, kıraatı, hitabeti iyi din görevlilerinin yetişmesinin sağlanacağına işaret etti.

İKI AYAKLI MODEL

AK Parti, İslam dininin çağın yeni sorularına doğru yanıtları vermesini mümkün kılacak yeterlilikte din personelinin yetişmesinin elzem olduğunu belirtti.

https://www.bursadabugun.com/haber/imamlara-akademi-mezunu-sarti-geliyor-1439226.html

=======================

GENCO ERKAL'DAN SAHNE AMBARGOSUNA TEPKİ: SUDAN GEREKÇELERLE KİMİ KANDIRDIĞINIZI SANIYORSUNUZ?

'Cumhurbaşkanına hakaret' iddiasıyla 4 yıl 8 aya kadar hapis istenen usta sanatçı Genco Erkal, 'fiziki şartların uygun olmadığı' gerekçesiyle engellenen oyununun bu akşam Bozcaada Cumhuriyet Meydanı'nda sahneleneceğini duyurdu. Erkal, 'Sudan gerekçelerle kimi kandırdığınızı sanıyorsunuz?' diye sordu.

29 Ağustos 2021

Usta sanatçı Genco Erkal'ın NOTFEST Tiyatro Festivali'nde 'Bozcaada Kalesi'nin fiziki şartlarının uygun olmadığı' gerekçesiyle iptal edilen yeni müzikli gösterisi "Şahdamarım", bu akşam 20.30'da Bozcaada Cumhuriyet Meydanı'nda izleyicilerle buluşacak.

GENCO ERKAL VE ŞEVKET ÇORUH'UN OYUNLARINA ENGEL

Geçtiğimiz günlerde, tiyatro sanatçıları Genco Erkal ve Şevket Çoruh'un 27 ve 29 Ağustos tarihlerindeki Bozcaada Kalesi'nde sahne alacakları tiyatro oyunları, daha önce resmi izinleri alınmış olmasına rağmen Bursa Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü tarafından, festivale iki gün kala "Bozcaada Kalesi'nin yoğun katılımlı etkinliklere kalenin fiziki şartları müsait değil" diyerek engellenmişti.

Bozcaada Kalesi'ndeki oyunların engellenmesi üzerine oyunları Bozcaada'nın farklı yerlerinde sahnelemek için Bozcaada Kaymakamlığı ile görüşmeler yapıldığı ve festival tarihlerinde bir değişiklik yapılmayacağı belirtildi.

OYUN, CUMHURİYET MEYDANI'NDA SAHNELENECEK

Genco Erkal, sosyal medya hesabından bir açıklama yaparak, müzikli gösterisi "Şahdamarım"ın bu akşam 20.30'da Bozcaada Cumhuriyet Meydanı'nda sahneleneceğini duyurdu.

Erkal paylaşımında şu ifadeleri kullandı:

"Bozcaada'dayız. Bursa Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Müdürlüğü, Bozcaada Notfest Tiyatro Festivali etkinliklerini 'fiziki şartları müsait değil' gerekçesiyle kalede yapılmasını engelledi. Yıllardır bu tür etkinliklerin sürekli yer aldığı kalede en son bir ay önce Gülsin Onay konseri vardı. Bu tür sudan gerekçelerle kimi kandırdığınızı sanıyorsunuz? Biz gerizekalı mıyız? Yıllardır tiyatro, konser, folklor gösterilerine ev sahipliği yapan kaleye ne oldu birdenbire? Başta Bozcaada Kaymakamı olmak üzere bu olayın sorumlularını protesto ediyoruz."

https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/genco-erkaldan-sahne-ambargosuna-tepki-sudan-gerekcelerle-kimi-kandirdiginizi-saniyorsunuz-1864514

=======================

KONYA'DA ESNAF SOKAĞA İNDİ! GECE SAATLERİNDE PROTESTO

Konya şehir merkezinde faaliyet gösteren kafe esnafı, polis ve emniyet güçleri tarafından işletmelerine yazılan cezaları protesto için yürüyüş yaptı.

29 Ağustos 2021

Konya Zafer Meydanı'ndaki kafe işletmecileri canlı müzik yaptıkları gerekçesiyle polis ve zabıta ekipleri tarafından yazılan cezaları alkışlı yürüyüş yaparak protesto etti. Dün gece saat 23:00 sıralarında yaklaşık 50 esnaf alkışlar ve 'küçük esnafa dokunma' sloganları eşliğinde yürüdü.

"KAFECİLERİN EKMEĞİ İLE OYNAMAYIN"

Yürüyüşün ardından açıklama yapan esnaf Covid-19 salgınından dolayı işletmelerinin 2 yıla yakın kapalı olduğunu ve bu süreçte borç yükü altında ezilmelerine rağmen zabıta ve polis ekiplerinin işletmelerine sürekli ceza yazdıklarını söyledi.

Esnaf adına konuşma yapan Mazlum Özkan, yetkililere çağrıda bulunarak şunları söyledi:

"Sizlerin de bildiği üzere 2 yıla yakındır pandemi ile mücadele ediyoruz. Bu süreç içerisinde devletin ve makamların aldığı tedbir ve kurallara uyduk. Biz Konya kafecileri olarak iş yerlerimiz açılalı 2 aya yakın oldu. Hepimiz maddi olarak çöküş yaşadık. Aynı zamanda yüklü miktarda borç içerisindeyiz. Lakin emniyet ve zabıta ekiplerinin ortak uyguladığı uygulamalardan dolayı hepimize müzik yayını yaptığımızdan dolayı cezai işlemler uyguluyorlar. 10 gündür de her gün gelip üzerimizde büyük bir baskı oluşturmaktalar. Biz kafe esnafı olarak 15 seneye yakındır müzik yayını yapıyoruz. Şu an canlı müzik yaptığımız için iş yerlerimizin ruhsat iptali ile karşı karşıyayız. Tüm müzik severlerin ve halkımızın bize sahip çıkmasını istiyoruz. Bu sebepten dolayı kafe çalışanı ve işverenin ekmeği ile oynamayın. Kaş yapacağız derken göz çıkartmayın. Bize gereken yardımı uygulayın"

POLİS YÜRÜYÜŞE ENGEL OLDU

Açıklamaların ardından tekrar ıslık ve alkışlar eşliğinde yürümek isteyen esnafa emniyet güçleri engel oldu. Burada emniyet güçlerine dertlerini anlatmaya çalışan esnaf, "2 senedir kapalı olan kafeler açıldıktan sonra neden iş yaptırılmıyor? Biz gösteri yapmıyoruz. Şehrin birçok yerinde canlı müzik yapılıyor ama onlara dokunmuyorsunuz. Neden Meram'daki kafelere dokunmuyorsunuz? Neden sadece bizim kafelerimize dokunuyorsunuz. Emniyet Müdürlüğünden randevu talep ettik, randevu da vermediler" sözleriyle sitem etti. Esnaf daha sonra eylemini sonlandırdı.

https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/konyada-esnaf-sokaga-indi-gece-saatlerinde-protesto-1864521

=======================

MHP ETKİNLİĞİNDE 'KURT' İŞARETİ YAPAN POLİS AMİRİNE TEPKİ

Ağustos 28, 2021

https://www.devrimgazete.com/wp-content/uploads/2021/08/MHP-696x389.png

MHP'de Dilovası İlçe Başkanı olarak atanan Ali Demiray düzenlenen törenle görevine başladı. İlçe binası önünde düzenlenen törene MHP Kocaeli Milletvekili Saffet Sancaklı, İl Başkanı Yunus Emre Kurt, siyasi parti temsilcileri, sivil toplum kuruluşu yöneticileri ile partililer katıldı.

Etkinlikte güvenliği sağlamak için Gebze'den Dilovası'na gönderilen bir karakol amirinin partililerle birlikte "bozkurt" işareti yaptığı görüldü. Bu fotoğrafı, sosyal medya hesabından paylaşan CHP Kocaeli İl Başkanı Özgür Harun Yıldızlı, şu açıklamayı yaptı:

"657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nu yok sayarak 'Siyasi Memur' sıfatını uyduranlardan güç alanlar, bugün tarafsız olması gereken her mecrada sıkılmadan siyasi şov yapıyor. MHP'nin Dilovası'nda düzenlediği törende karakol amiri partililer ile bozkurt işareti yapıyor."

VALİLİKTEN AÇIKLAMA

Kocaeli Valiliği, Dilovası ilçesinde bir siyasi parti etkinliğine üniformalı emniyet görevlisinin katıldığı iddiasına yönelik soruşturma başlatıldığını bildirdi. Valilikten yapılan açıklamada, bazı basın-yayın organlarında ve çeşitli sosyal medya hesaplarında, Dilovası ilçesinde bir siyasi partinin etkinliğine üniformalı bir emniyet görevlisinin katılım sağladığına dair haberlerin yer aldığı belirtildi. Açıklamada, "Konuyla ilgili detaylı inceleme yapılması amacıyla haberlerde adı geçen emniyet görevlisi hakkında soruşturma başlatılmıştır" ifadesine yer verildi. (ANKA)

https://www.devrimgazete.com/mhp-etkinliginde-kurt-isareti-yapan-polis-amirine-tepki/

=======================

HALUK LEVENT GELECEK YIL YURTDIŞINA YERLEŞECEĞİNİ DUYURDU

Ağustos 28, 2021

Rock müzik sanatçısı ve AHBAP Platformu kurucusu Haluk Levent, önümüzdeki yıl yurtdışına yerleşeceğini ve platformdaki görevlerini devredeceğini açıkladı. Levent, kişisel sosyal medya hesapları üzerinden yaptığı paylaşımda, "Gelecek yılın 26 Kasım günü görevi yeni arkadaşlarımızdan birisine devredip yurtdışına yerleşiyorum. Ahbap üyeliğim devam edecek. Ahbap'ta 6 yıl dolmuş olacak. Artık müzik yapmak ve kendime zaman ayırmak istiyorum. Yani 1,5 yıl daha katlanacaksınız bana :)" dedi.

https://www.devrimgazete.com/haluk-levent-gelecek-yil-yurtdisina-yerlesecegini-duyurdu/

=======================

NİHAT BEHRAM: SABIR YOBAZI ŞIMARTIP DAHA DA AZDIRIR, ÇARESİ MEYDAN DAYAĞIDIR!

Ağustos 28, 2021

Devrimci şair ve yazar Nihat Behram, son günlerde İstanbul'un farklı noktalarında 'tebliğ' adı altında insanlara rahatsızlık veren şeriatçı gruplarla ilgili kişisel sosyal medya hesabı üzerinden bir paylaşımda bulundu. Behram paylaşımında "Tacizin bir türü de bu" derken, tebliğci grupları 'dincilik dayatmakla' suçladı.

https://www.devrimgazete.com/nihat-behram-sabir-yobazi-simartip-daha-da-azdirir-caresi-meydan-dayagidir/

=======================

ÖZEL ŞİRKET YAĞMASI: ŞEHİR HASTANESİNİN ÇAMAŞIRLARI 14 KAT PAHALIYA YIKANIYOR!

Ağustos 28, 2021

Ankara Tabip Odası, Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Ankara Şubesi ve Ankara Diş Hekimleri Odası, "Şehir Hastaneleri Ülkemiz İçin Bir Kara Deliktir" başlığıyla şehir hastanelerinin 2018 ve 2019 yılı Sayıştay raporlarını inceleyen bir çalışma hazırladı. Buna göre, Yozgat Şehir Hastanesi'nin çamaşırhane hizmetlerini yürüten firma ile Sorgun Devlet Hastanesi'ni yürüten firmanın aynı olduğu ortaya çıktı. Ancak firmanın, şehir hastanesine verdiği çamaşır hizmetini, Sorgun Devlet Hastanesi'ne verdiğinin 14 katı fazla fiyat ile sağladığı belirlendi. Çalışmada, bu gibi fiyat farkları örnek gösterilerek "Devletin kamu özel ortaklığı yoluyla özel şirketlere yaptırdığı bu hastaneler, bütçe için bir kara delik niteliğindedir. Sağlık meslek örgütleri olarak, kamu özel işbirliği projelerinden vazgeçilmesini istiyoruz" çağrısı yapıldı.

700 HASTANEYE BEDEL

Cumhuriyet'e konuşan SES Ankara Şube Başkanı Kubilay Yalçınkaya, "Şehir hastanelerinde hizmet alımlarında Kamu İhale Kurumu şartlarıyla piyasa araştırması yapılmıyor. Şehir hastanelerinin sözleşmeleri de 'ticari sır' kapsamında sayılıyor. Piyasa testi yapılmadığı için de kamu tek firmaya mahkûm olmuş oluyor. Bu durumda da yüklenicinin iki dudağından çıkan fiyat, idare tarafından kabul ediliyor. Bu da kamu zararına neden oluyor" ifadelerini kullandı. Bir örnek daha veren Yalçınkaya, "2021 yılı için 13 şehir hastanesinde 19 ana hizmet alanında yapılacak ödeme 6.4 milyar lira. 2014 yılında 700 küsur hastanenin; temizlik, yemek, güvenlik, veri hazırlama, laboratuvar, görüntüleme ve diğer hizmetlere ödediği hizmet bedeli ise yaklaşık 4.8 milyar TL. Bu veri bile fiyat farkının ne kadar piyasanın üzerinde olduğunu gösteriyor" dedi.

https://www.devrimgazete.com/ozel-sirket-yagmasi-sehir-hastanesinin-camasirlari-14-kat-pahaliya-yikaniyor/

=======================

BAKANLIK SORUŞTURMA İZNİ VERDİ: BÜYÜK 'YOLSUZLUK SARMALI' İDDİASI!

Ağustos 28, 2021

İstanbul Teknik Üniversitesi'nin (İTÜ) "depreme dayanıklı değildir" raporu verdiği Kastamonu Üniversitesi Kampüsü içerisinde bulunan öğrenci yurdunun ihale aşamasından iskân aşamasına kadar 120 milyon liralık yolsuzluk yapıldığı iddia edildi. İçişleri Bakanlığı'nın iddialarla ilgili eski Kastamonu Belediye Başkanı AKP'li Tahsin Babaş ve İmar ve Şehircilik Müdür Vekili Ufuk Yücebıyık hakkında soruşturma izni verdiği ortaya çıktı. Babaş, uyuşturucu kullandığı andaki görüntüleri sosyal medyaya düşen Kürşat Ayvatoğlu'nun AKP Genel Merkezi'nde işe başlaması için referans olmuştu.

Cumhuriyet'ten Zehra Özdilek'in aktardığına göre, geçen hafta Kastamonu Üniversitesi Kampüsü içerisine yaklaşık beş yıl önce yapılan öğrenci yurdunun "depreme dayanıklı" olup olmadığı konusunda iki farklı rapor olduğu basına yansımıştı. Kırıkkale Üniversitesi tarafından hazırlanan raporda "Söz konusu binaya ilişkin herhangi bir güçlendirmeye ihtiyaç olmadığı kanaatine varılmıştır" denilirken yapılan itirazlardan sonra İTÜ'den alınan raporda ise "yeterli deprem performansına dayanıklı olmadığı" bilgisi yer almıştı. Aynı öğrenci yurdu ile ilgili eski Kastamonu Belediye Başkanı AKP'li Tahsin Babaş ve Kastamonu Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdür Vekili Ufuk Yücebıyık'ın ihalesinden iskân aşamasına kadar yolsuzluk, usulsüzlük yapmakla suçlandı.

BAKANLIKTAN SORUŞTURMA İZNİ

Yurt inşaatının tamamlanmasının ardından dönemin Kastamonu Üniversitesi Yapı İşleri ve Teknik Daire Başkanı, 11 Temmuz 2016 tarihinde Kastamonu Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulundu. Şikâyet dilekçesinin ardından savcılık AKP'li Babaş, Yücebıyık ve o dönemin rektörünün de aralarında bulunduğu 13 kişi hakkında "evrakta sahtecilik", "kamu zararı oluşturmak", "ihaleye fesat karıştırmak", "görevi ve yetkisini kötüye kullanmak", "organize suç teşekkülü oluşturmak" suçlarını işledikleri gerekçesiyle soruşturma başlattı. Savcılığın başvurusu üzerine İçişleri Bakanlığı 2 Kasım 2020 tarihli kararıyla AKP'li Babaş ve Yücebıyık hakkında soruşturma izni verdi.

ORGANİZE SAHTECİLİK

Kararda 120 milyon liralık yolsuzluk yapıldığının iddia edildiği hatırlatılarak yurt yapımına ilişkin sözleşmede alanın 30 bin metrekare olduğu fakat bu rakamın aşılarak yapının 49 bin 20 metre kareye çıktığı bilgisi yer aldı. Kararda, "Sayıştay Başkanlığı'nca Kastamonu Üniversitesi 2015 yılı Düzenlilik Denetim Raporu'nda geçici kabul işlemlerinin yapılmadan yurdun işletmeye açıldığı ve yüklenicinin gelir elde etmeye başladığı belirtildi. Yapıların ruhsat ve eklerini, sözleşmedeki yapı alanı miktarı aşıldıktan sonra fen bakımından mahzur görülmediğinin tespiti yapılmadan imzalayan Babaş ile Yücebıyık hakkında soruşturma izni verilmesine karar verildi" ifadeleri yer aldı. Kararın iddia kısmında ise "Yurt inşaatının geçici kabulünün yapılmadan alınması imkânsız olan iskânın belediye görevlileri tarafından organize bir şekilde evrakta sahtecilik yapılarak ve kamu zararı oluşturularak alındığı, alınan iskân sonucu Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu'na kiralandığı ve haksız kazanç elde edildiği" ifadeleri yer aldı.

https://www.devrimgazete.com/bakanlik-sorusturma-izni-verdi-buyuk-yolsuzluk-sarmali-iddiasi/

=======================

'AÇIKGÖZLER, TATLI SU KURNAZLARI, ÇÖP ÇATANLAR VE ÇALIŞMADAN EDİNENLER BİTİRİYOR BİZİ'

Ağustos 28, 2021

https://www.devrimgazete.com/wp-content/uploads/2021/08/Erdogan-Bayraktar-696x389.png

Eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın, kişisel sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamalar, AKP'liler arasında tartışmaya neden oldu. Bayraktar, "İlahi nizamda bir erdem olan sorgulamadan kayıtsız şartsız iman etme ilkesini beşeri sistemlerde de uygulamaya kalkarsanız sonuç hiç verimli olmaz. Hiçbir şeyi sorgulamayanlardan oluşan toplumlar sürekli kandırılmaya mahkumdur" ifadelerini kullandı.

"Tavassutla iş yapmanın birçok mahsurları var" diyen Bayraktar, Referanslara ve de verilere bakılmalı. Nasıl iş yapabilirim, nasıl faydalı olurum diye mücadele edenler varken; Açıkgözler, tatlı su kurnazları, tüfekçiler, çöp çatanlar ve çalışmadan edinenler bitiriyor bizi…" diye yazdı.

Erdoğan Bayraktar, Edirne ziyareti sırasında kendisine ilaç alamadığını dile getiren ve daha sonrasında yaşamını yitiren 27 yaşındaki Dilek Özçelik'e uzattığı 100 lira sonrası yaşanan diyalog ile hatırlanıyor.

https://www.devrimgazete.com/acikgozler-tatli-su-kurnazlari-cop-catanlar-ve-calismadan-edinenler-bitiriyor-bizi/

=======================

MÜSİLAJ KABUSU GERİ Mİ DÖNÜYOR?

Haber Girişi: 28.08.2021 - 10:59, Güncelleme: 28.08.2021 - 10:59

Görüntüsüyle vatandaşları tedirgin eden, yapışkan yapısıyla balıkçıların korkusu haline gelen müsilaj, başlatılan çalışmalarla yüzeyden temizlendi. Ancak uzmanların içi o kadar da rahat değil.

Tabaka artık görünmese de Marmara Denizi'nin diplerinde etkisini sürdürüyor. Yeni bir müsilaj patlaması olabileceğini belirten uzmanlar, ntv.com.tr'ye değerlendirmelerde buludu. Prof. Dr. Saadet Karakulak, "Kış periyodlarında su sıcaklığı yüksek kaldığı takdirde müsilaj oluşumu devam edecek" dedi. Müsilajın oluşmasına neden olan etkenlerin henüz ortadan kalkmadığını belirten Prof. Dr. Mustafa Sarı da "Müsilaj azaldı diye gevşersek önümüzdeki yıllarda çok daha yoğun bir müsilaj patlamasıyla karşı karşıya kalabiliriz" diye konuştu.

MARMARA DENİZİ'NDE MÜSİLAJ TAMAMEN BİTTİ Mİ?

Prof. Dr. Saadet Karakulak: Müsilaj belirli yerlerde hala dip tabakada devam diyor, bitmiş değil. Biz son yaptığımız çalışmalarda Marmara ve Kuzey Ege'ye çalıştık. Edremit Körfezi açıklarında müsilaj şu an hala devam ediyor. Saroz Körfezi'nde de etkili. Orada üç metreye kadar görünürlük düşmüş. Marmara'da da kıyısal bölgelerde 10 metreye kadar aralıklarla var. Sadece yüzeyde olmadığı için halk şu an görmüyor. Marmara Denizi'nde müsilajın yarattığı tahribat çok yüksek. Bunun etkileri çok uzun yıllar devam edecek ne yazık ki. Bu yüzden de müsilajın şu anda görünmez olması etkilerinin ortadan kalktığı anlamına gelmiyor. Prof. Dr. Mustafa Sarı: Ağustos itibariyle Marmara'daki müsilaj su kolonunda tamamen görünmez hale geçti. Ama diplerde, derin diplerde, akıntı olan bölgelerde ne yazık ki devam ediyor. Bu yüzden şu an müsilaj su kolonunda görünmez diyebiliriz ancak bitti diyemeyiz. Bütün Marmara denizi için bunu söyleyebiliriz. Bölge bölge farklı derinliklerde görülebiliyor, 17 metre derinde görüldüğü yerlerde var, 85-100 metre civarında göründüğü yerlerde var.

MÜSİLAJ EYLEM PLANINDA YER ALAN HANGİ ADIMLAR HAYATA GEÇTİ?

Prof. Dr. Mustafa Sarı: Eylem planında yer alan maddelerden bir tanesi yüzey temizliğiydi. Bu tamamlandı. Koordinasyon kurulu kuruldu. Atık arıtma tesisleri tamamen ileri biyolojik arıtma tesislerine çevrilecekti. Onlarla ilgili de kararlar alındı, bir plan ortaya konuldu. Ancak mevcut arıtma tesislerinin iyileştirilmesi ya da yeni arıtma tesislerinin geliştirilmesi bu şartlarda üç yıl içinde olabilecek ancak. Hayalet ağlarının temizlenmesiyle ilgilide Tarım Bakanlığı'nda bir çalışma olduğundan haberdarız ancak şu an ne aşamada bunu bilmiyoruz.

Habere ifade bırak !

https://www.canakkaleninsesi.com/musilaj-kabusu-geri-mi-donuyor-19553-haberi

=======================

ERDOĞAN'DAN SOSYAL MEDYA AÇIKLAMASI: "FACEBOOK VE TWİTTER BEDEL ÖDEYECEK!"

Erdoğan, sosyal medya platformları Facebook ve Twitter hakkında konuştu. Erdoğan, "Hiçbirisinin herhangi bir yanlış iş yaptıkları zaman muhatap alınabilecek bir özellikleri yok. Biz bunlarla uğraşamayız. Bedel ödeyecekler" dedi.

29 Ağustos 2021 - 13:45

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sosyal medya platformlarına ilişkin yapılacak düzenlemeye ilişkin açıklamalarda bulundu. Erdoğan, sosyal medya platformları Facebook ve Twitter için "Bedel ödeyecekler" dedi.

Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:

"Twitter gibi sosyal medya platformlarının burada sadece kuru kuruya bir ofis açmasını kast etmiyoruz. Gelecekler, burada personeliyle her şeyiyle bulunacaklar ve herhangi bir ihlal durumunda cezası da verildiği zaman bu cezaları da tahsil edilecek. Şu an itibarıyla bakıyorsunuz Twitter'ın, Facebook'un hiçbirisinin herhangi bir yanlış iş yaptıkları zaman muhatap alınabilecek bir özellikleri yok. Biz bunlarla uğraşamayız. Bedel ödeyecekler. Başka çaresi yok bu işlerin."

https://www.aykiri.com.tr/erdogan-dan-sosyal-medya-aciklamasi-facebook-ve-twitter-bedel-odeyecek/13808/

=======================

DENİZLİ'DE CAMAATE 'AŞI HARAM' DİYEN İMAM AÇIĞA ALINDI

Denizli'de görevli bir imam, camaate COVID-19 aşısı olmamalarını ve aşınının 'haram' olduğunu söyleyince açığa alındı.

28 Ağustos 2021 19:56

Çameli İlçesi'nde Taşçılar Mahallesi'nde görevli cami imamı Ö.T, cemaat ve mahalle halkına aşı karşıtı telkinlerde bulundu. İddiaya göre imam aşının haram olduğunu söylediği cemaatten aşı olmamalarını istedi.

İmam daha da ileri gitti ve virüse inanmadığını bu yüzden maske kullanmaya da gerek olmadığını söyledi. Denizli Çameli Kaymakamlığı Ö.T.'yi iddialar üzerine açığa aldı.

Denizli Müftüsü Mehmet Aşık, olayla ilgili kendisinin ve ailesinin de 3'üncü doz aşıları yaptırdıklarını belirterek "Ülkemizde aşı uygulamasının başladığı tarihten itibaren vaaz ve hutbelerin sonunda halkımızı aşı yaptırmalarının hem dini hem de vatandaşlık görevi olduğu konusunda bilgilendiriyoruz" diye konuştu.

https://www.dunya.com/gundem/icisleri-bakanligi-4-terorist-teslim-oldu-haberi-632149

=======================

ESAT DAŞDEMİR : ATATÜRK İLE İLGİLİ MEŞHUR İDDİALARA BİR İKTİSATÇI YANITI

Ağustos 28, 2021

Emperyalist güçlerin ve yerel gericilerin etkisiyle yurtsuz kalmış insan portrelerinin ne kadar acı olabileceğine çok yakından tanık oluyoruz. Bu üzücü tablolar uzun zamandır unuttuğumuz ülke, yurt, ulus gibi kavramların önemini bizlere hatırlatıyor ya da hatırlatıyor olmalı. Ne yazık ki geçtiğimiz yıllarda etkili olan (neo)liberal ve siyasal İslamcı politikalar bu değerleri ve ulusal kimliğimizi unutturmak için elinden geleni yaptı.

Bu nedenle, bağımsızlığımızı kazandığımız 30 Ağustos Zafer Bayramı yaklaşırken böyle bir yazı yazma gereği gördüm. Bu yazıda politik ekonomi çizgisinin biraz dışına taşmış olsam da bizleri, Türkiye ekonomisinin gördüğü en güzel yıllara götüren süreçle ilgili önemli birkaç noktaya ışık tutmak ve bu yoldaki kahramanlarımızı anmak istedim.

VAHDETTİN'İN GÖREVLENDİRDİĞİ DİĞER İSİMLER VE HİLAFET ORDUSU

İlk olarak sürekli sorulan o soruya farklı bir yöntemle yanıt vermek isterim. Soru, Atatürk'e dönemin sultanı 6. Mehmed ya da bilinen adıyla Vahdettin yardım ettim mi ya da Atatürk'ü o mu görevlendirdi? Bu sorunun yanıtı büyük bir hayırdır.

Bu hayır yanıtını farklı yöntemlerle kanıtlayan tarihçiler ve araştırmacılar oldu, ancak bir iktisatçı olarak kendi çalışmalarımda kullandığım karşılaştırmalı analizleri bu konuya uygulayarak farklı bir açıklama yapmak istiyorum.

Öncelikle, en basit olarak Nutuk'u -gerçekten- okuyan herkes bilir ki, Anadolu'da çıkan ayaklanmaları bastırmak için sarayın görevlendirdiği tek yetkili Atatürk değildi. Örneğin Çerkes asıllı Ahmet Anzavur ve Kuvâ-yi İnzibâtiye -diğer adıyla Hilafet Ordusu- komutanı Süleyman Şefik Paşa bunlar arasındaydı. Sivil paşa ilan edilen Anzavur ve Şefik Paşa'ya, saray tarafından Atatürk'e verilen görevin aynısı verilmişti; Anadolu'da çıkan ayaklanmaları bastırmak. Ancak Atatürk'ten farklı olarak bu iki saray adamı, verilen görevi yerine getirmeyi seçmiştir. Şimdi gelelim çıkarımlarımıza:

Eğer Vahdettin, Atatürk'ü gizli olarak ayaklanmalara destek olması için görevlendirmiş olsaydı, görevlendirdiği diğer kişileri de bu doğrultuda seçmesi gerekmez miydi? Vahdettin'in görevlendirdiği diğer kişiler neden direnen halka zulüm etti?

Eğer Vahdettin, Anadolu'da bir direniş hareketi başlatmak isteseydi, merkezden yetkili göndermek yerine yerel yönetimleri kullanmaz mıydı? Ya da direnişi el altından desteklemek isteyen Vahdettin, direniş için yalnızca bir kişiyi mi görevlendirirdi? Oysa direnişi bastırmak için pek çok girişimde bulunduğunu biliyoruz.

Eğer Vahdettin, Anadolu'da bir direniş hareketi başlatmak isteseydi, neden mevcut direniş hareketini bastırmak için ordu kurdu?

Bu maddeler uzatılabilir. Hatta konu dışına çıkmamak için Atatürk'ün idam fermanı gibi önemli konuları saymıyorum bile. Nitekim bunlar daha önce çoklukla sayıldı. Ben bu yazıda başka çalışmalarda göremeyeceğiniz soruları sormaya ve çıkarımları yapmaya çalıştım.

Gelelim Atatürk'ün görevlendirilme konusuna. Alev Coşkun'unun kitabına istinaden Samsun'da sözde Rumlara karşı çıkan Türk ayaklanmalarını bastırma görevi için Atatürk'ün seçilmesini sağlayan dinamikler Enver Paşa ile bilinen düşünce farklılığı ve Almanya'ya yakın olmaması gibi hususlardır. Ancak ATATÜRK'ü gerçek görevine sevk eden ona muhtaç kalmış, benliğini yitirmekle burun buruna gelmiş Türk ulusundan başkası değildir. Burada önemli olan Samsun görevi değildir. Önemli olan Atatürk'tür. Atatürk görevlendirilsin ya da görevlendirilmesin bu direnişe liderlik edecekti. Kısacası Atatürk Samsun'a da çıksa devrim yapacaktı, İzmir'e de çıksa devrim yapacaktı; gemiyle de gitse devrim yapacaktı, trenle de gitse devrim yapacaktı.

EMPERYALİST DEVLETLER ÜLKEYİ ELE GEÇİRSEYDİ NE YAPARDI?

Yine aynı grubun savunduğu başka bir iddia ise Osmanlı İmparatorluğu işgal edilirse zaten Atatürk'ün yaptıklarının aynısının yapılacağı üzerinedir. Bu iddianın yalan olduğunu kanıtlamak için de basitçe aynı yöntemi kullanabiliriz. Öncelikle Osmanlı zaten işgal edilmişti ve ne hilafet kaldırıldı ne de saltanat. Aksine bunlar daha da desteklendi. Tabii sadece Osmanlı örneğinden gitmeyelim, diğer örneklere de bir bakalım. Birinci Dünya Savaşından sonra Birleşik Krallık, Birleşik Devletler ve Fransa'nın doğrudan yönettiği Arap ve Kuzey Afrika ülkelerini inceleyelim. Hangisinde laiklik getirilmiştir? Hangisinde hilafet, saltanat kaldırılmıştır? Hangisinde harf devrimi yapılmıştır? Hangisinde ulus devlet kurmaya çalışmıştır? Suudi Arabistan'da mı? Birleşik Arap Emirlikleri'nde mi? Tam aksine bu ülkeler cahilliğin karanlığına boğuldu. Tam aksine bu ülkelere İslam aşılandı, dindarlık aşılandı. En büyük mücahitleri, cemaatleri, şeyleri, mollaları Emperyalist ülkeler yetiştirdi ve yetiştirmeye devam ediyor. Marks'ın söylediği gibi bu ülkelerde din, halkın afyonu olarak kullanıldı. Dini kullanan kesimler zenginleşti ve emperyalist devletler ile uluslararası şirketlerin destekleriyle güçlerini korudurlar. İşte bunları bildikten sonra "Keşke Yunan galip gelseydi" diyenlerin, Amerikan gemilerini kıble yapanların bilinç altında yatan düşünce daha bir anlaşılır olacaktır.

Son olarak 99. yıl dönümünde 30 Ağustos Zafer Bayramımızı kutluyor, bu uğurda can veren büyüklerimizi saygı ve minnetle anıyorum. Kurtuluş Savaşı yılları kadar değil belki ama bu kuşak da hatırı sayılır zor dönemlerden geçti ve geçmeye devam ediyor. Umarım önümüzdeki günlerde cumhuriyetin ilk yılları gibi güzel yıllarla ödüllendiriliriz.

Not: Ne yazık ki günümüzde bazı gruplar Atatürk'e hitap ederken adını sıklıkla "Mustafa Kemal" şeklinde kullanılıyor. Bu nedenle yazı boyunca ATATÜRK adını kullanmaya özen gösterdim.

https://www.politikyol.com/ataturk-ile-ilgili-meshur-iddialara-bir-iktisatci-yaniti/

=======================

ABD'DE KASIRGA NEDENİYLE PETROL ÜRETİMİN YÜZDE 91'İ KESİLDİ

ABD'de Ida Kasırgası'nın yaratacağı olası tehlikeler nedeniyle Meksika Körfezi'ndeki petrol şirketleri üretime ara verdi.

29-08-2021 18:43

Amerika kıtasını tehdit eden Ida Kasırgası ABD'nin açık denizdeki büyük petrol sahalarına doğru ilerlerken, petrol şirketleri dün ABD'nin Meksika Körfezi'nde gerçekleştirdiği ham petrol üretiminin yüzde 91'ini kesti. Kesilen üretim günlük yaklaşık 1,65 milyon varil civarında.

Meksika Körfezi'ndeki doğal gaz üretiminin yüzde 84,87'sinin kesildiği tahmin ediliyor.

Petrol ve gaz şirketleri, Meksika Körfezi'ndeki 560 platformun 279'unu tahliye etti. Ayrıca şirketler 11 sondaj gemisini fırtına bulundukları bölgeden uzaklaştırdı.

PETROL FİYATLARI ARTABİLİR

Meksika Körfezi'nde üretilen petrol, ülkenin ham petrol üretiminin yüzde 17'sine denk.

Petrol üretim tesislerinin kasırga nedeniyle ciddi bir darbe alması durumunda ülkede petrol fiyatlarının artışa geçeceği tahmin ediliyor.

4. KATEGORİYE ÇIKTI

Son olarak ABD Ulusal Kasırga Merkezi, Ida Kasırgası'nın hızını artırdığını açıkladı. Yetkililer Mississippi Nehri yakınlarında tespit edilen Ida Kasırgası'nın hızını saatte 215 kilometreye çıktığını duyurdu.Mississippi Nehri'nin 160 kilometre güneyinde tespit edilen kasırga ile ilgili açıklama yapan ABD Ulusal Kasırga Merkezi, "Hızını artırdı ve dördüncü kategoriye ulaştı" duyurusunu yaptı.

https://gazetemanifesto.com/2021/abdde-kasirga-nedeniyle-petrol-uretimin-yuzde-91i-kesildi-460729/

=======================

ABD BANKASINDAN TÜRKİYE RAPORU: MERKEZ BANKASI'NIN REZERVLERİ TÜKENMİŞ DURUMDA

ABD bankası Wells Fargo, hazırladığı Türkiye raporunda "Dolar 10 lira olacak, Merkez Bankası'nda yeni tasfiyelere gidilecek, Merkez Bankası'nın rezervleri tükenmiş durumda" tespitlerine yer verdi.

29-08-2021 11:57

ABD bankasından Türkiye raporu: Merkez Bankası'nın rezervleri tükenmiş durumda

ABD bankası Wells Fargo, hazırladığı Türkiye raporunda "Dolar 10 lira olacak, Merkez Bankası'nda yeni tasfiyelere gidilecek, Merkez Bankası'nın rezervleri tükenmiş durumda" tespitlerine yer verdi.

Amerikan bankası Wells Fargo, Türkiye ekonomisine ilişkin ağustos 2021 raporunu yayınladı. Yayınlanan raporda dolar/TL kuruna ilişkin değerlendirme ve tahminler dikkat çekerken, banka 27 Ağustos'ta 8,35 olan dolar/TL kurunun, yıl sonunda 9,25, eylül 2022'de 10.00, 2022 sonunda 10,25 olacağı tahminini paylaştı.

Ayrıca raporda AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın "faizleri düşürünce enflasyon düşer" görüşüne de geniş yer verildi.

Karar gazetesinin haberine göre raporda bahsi geçen ve dikkat çeken diğer hususlar ise Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) rezervlerinin tükendiği ve TCMB yetkililerinin tasfiye edileceği başlıkları oldu.

TL'NİN DEĞER KAYBI SÜRECEK

Erdoğan'ın 4 Ağustos 2021 tarihinde yaptığı "faiz oranlarında düşüşe geçiyoruz" açıklamasını hatırlatarak Cumhurbaşkanı'nın "faizleri düşürünce enflasyonun da düşeceği" şeklinde geleneksel olmayan bir para politikası görüşüne sahip olduğunu aktaran banka, geçmişte Erdoğan'ın benzer açıklamalarının ardından Merkez Bankası (TCMB) yetkililerinin tasfiye edildiğine ve yerlerine kendisinin faizle ve para politikasıyla ilgili görüşlerini uygulaması daha muhtemel kişilerin atandığına işaret eti.

Banka, yine benzer şekilde TCMB'de tasfiyeler ve görev değişimi olması durumunda TL'nin ciddi bir baskı altında kalabileceğini ve dolar karşısında yüzde 10 değer kaybı yaşayabileceğini öne sürdü.

Banka, bu senaryonun, yıl sonu için açıkladıkları 9,25'lik dolar/TL tahminini desteklediğini yazdı.

REZERVLER ERİMİŞ

Uzun vadeli olarak bakıldığında Türkiye ekonomisinin temellerinin kırılgan kalmasının muhtemel olduğuna işaret edilen raporda, son dönemde Uluslararası Para Fonu'ndan (IMF) gelen 6,3 milyar dolarlık SDR ve Güney Kore ile yapılan 2 milyar dolarlık swap (takas) anlaşmasına rağmen TCMB'nin rezervlerinin tükenmiş durumda olduğu vurgulandı.

Cari açık ve dış finansman ihtiyacı ile yüksek enflasyonun TL üzerinden baskı oluşturmaya devam edeceğine işaret eden banka, 2022'de TL'de kademeli bir değer kaybı öngördüklerini ancak sert değer kaybı risklerinin de bulunduğunu ekledi.

https://gazetemanifesto.com/2021/abd-bankasindan-turkiye-raporu-merkez-bankasinin-rezervleri-tukenmis-durumda-460650/

=======================

"BİLAL ERDOĞAN, DEFİNE ALANINDAN HELİKOPTERLERLE NE TAŞIYOR?"

Ahlat'ta yapılan sarayın bulunduğu bölgenin arkeolojik kazı alanı olduğu daha önce kamuoyuna yansımıştı.

29-08-2021 11:38

HDP'li Hüda Kaya, Bilal Erdoğan'ın Ahlat'taki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nın yapıldığı alandan bazı şeyleri helikopterlerle taşıdığını ifade etti.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Hüda Kaya, AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın küçük oğlu Bilal Erdoğan'ın, Bitlis'in Ahlat ilçesinde Cumhurbaşkanlığı Sarayı ve Millet Bahçesi yapılan alandan helikopterlerle bazı şeyleri taşıdığını söyledi.

Kaya, sosyal medya hesabından şunları yazdı:

"Bilinmesi gereken bir başka konu ise Bilal Erdoğan Ahlat'ta sarayın yapıldığı define alanından helikopterlerle neler taşıyor? Bütün yöre halkı çalınanları biliyor. #Akp artık siyaset yapan bir parti değil bir suç örgütüdür."

Ahlat'ta yapılan sarayın bulunduğu bölgenin arkeolojik kazı alanı olduğu daha önce kamuoyuna yansımıştı. Daha önce define avcılarının hedefi olan bölgede bir süre önce insanlara ait olduğu belirtilen kemikler bulunmuştu.

https://gazetemanifesto.com/2021/bilal-erdogan-define-alanindan-helikopterlerle-ne-tasiyor-460641/

=======================

SARIKLILAR PAVYONDA

Rakı içen yurttaşlara cübbeleriyle 'tebliğ' ileten sarıklılar bu kez de pavyona girdi. Üstelik bu eylemlerinin reklamını "İstanbul'da hocalar pavyona girdi" ifadesiyle yaptılar.

29-08-2021 11:22

Rakı içen yurttaşlara cübbeleriyle 'tebliğ' ileten sarıklılar bu kez de pavyona girdi. Üstelik bu eylemlerinin reklamını "İstanbul'da hocalar pavyona girdi" ifadesiyle yaptılar.

İstanbul'da rakı içenlere tepki gösteren videolarıyla gündeme gelen Tebliğciler, bu kez pavyona gidip "ahireti" anlattığı videolarını sosyal medyada paylaştı.

İstanbul Fatih'te balık restoranlarının yoğun olduğu bölgede rakı içenlere tepki gösteren sarıklılar bu kez pavyona "tebliğ" götürdü.

Kamuoyunda Tebliğ cemaati olarak bilinen Hayırların Fethi Derneği (HAYFED) tarafından gerçekleştirilen eylemde, sarık ve cübbe giymiş birkaç kişinin restoranlarda oturup alkol içen kişilere sözlü bir şekilde müdahale edilmişti.

HOCALAR PAVYONA GİRMİŞ

Hayırların Fethi Derneği adıyla faaliyet yürüten ve kamuoyunda Tebliğciler olarak bilinen cemaat mensupları yine sahnede. Daha önce yılbaşı zamanları sokaklarda insanları çevirerek konuştukları ve bildiri dağıttıkları görüntülerle gündeme sıkça gelen Tebliğciler, bu kez bir pavyona girdi.

Pavyon sahibine 'ahireti' anlatan Tebliğciler "İstanbul'da hocalar pavyona girdi" başlığıyla pavyon sahibiyle olan görüşmelerini paylaştı.

Pavyon sahibiyle konuşan tebliğciler, "Mevlamız dünyaya getirdi bizi, istiyor ki kulluk edelim onlara. Bilmeliyiz ki Kur'an var, sünnet var, o kadar sıkıntı çekilmiş. Bize yemesi kaldı artık. Her şey hazırlanmış pişirilmiş bize yemesi kaldı sadece" ifadelerini kullandı.

https://gazetemanifesto.com/2021/sariklilar-pavyonda-460637/

=======================

"AFGANİSTAN'DAKİ İŞİMİZ BİTMEDİ, GERİ DÖNÜP İŞİD'İ KOVALAYACAĞIZ"

CIA eski direktörü Leon Panetta, geçtiğimiz günlerde Afganistan'da yaşanan bombalı saldırılar sonucunda CNN'e konuştu. Panetta "Afganistan'a geri dönüp İŞİD ve El Kaide ile mücadele etmek zorunda kalacaklarını söyledi."

28-08-2021 17:54

Eski ABD Savunma Bakanı ve eski ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) Direktörü Leon Panetta, üç gün önce yapılan, en az 170 Afgan'ın ve 13 ABD askerinin hayatını kaybettiği bombalı saldırıyı değerlendirdi. Eski ABD Başkanı Barack Obama döneminde görev yapan Panetta, CNN'e yaptığı açıklamada Kabil'deki Hamid Karzai Uluslararası Havalimanı'nda meydana gelen patlamalar ABD'yi çok zor duruma düşürdü dedi

13 ABD askerinin hayatını kaybetmesiyle ABD Başkanı Joe Biden ve yönetiminin şimdiye kadarki en kötü gününü geçirdiğini kaydeden Panetta, Afganistan'dan çekilmenin ülkelerini çok tehlikeli bir pozisyona soktuğunu ifade etti. Eski CIA Direktörü, "Sonuç olarak Afganistan'daki işimiz bitmedi. IŞİD'i kovalamamız gerekecek" dedi.

Panetta sözlerini şöyle sürdürdü: El Kaide, Taliban'la yeniden dirildiğinde muhtemelen geri dönmek zorunda kalacağız. Taliban, daha önce El Kaide'ye sığınak vermişti. Bunu büyük ihtimalle tekrar yapacaklar. Ordumuzu oradan çıkarmaya çalışmamızı anlıyorum. Ama sonuçta güvenliğimizi hâlâ tehdit eden terörizme karşı savaşı terk edemeyiz. Eski ABD Savunma Bakanı, Taliban'ın ılımlı söylemlerine rağmen "terörist olduğunu, kesinlikle teröristleri desteklediğini ve teröristler için kontrol noktaları oluşturduğunu" öne sürdü.

https://gazetemanifesto.com/2021/taliban-sozcusu-turk-halki-ve-devleti-bizim-dostumuzdur-460735/

=======================

ABD HEYETİ, KÜRTLER ARASI DİYALOG İÇİN ROJAVA'YA GİTTİ

ABD'den üst düzey bir heyetin Kürt taraflar arasındaki diyalog süreci kapsamında Rojava'ya gittiği öğrenildi.

27-08-2021 21:58i

ABD Dışişleri Bakanı Yardımcısı Joey Hood başkanlığında üst düzey bir heyetin Kürt taraflar arasındaki diyalog süreci kapsamında Kamışlo'ya gittiği aktarıldı.

Rûdaw'da yer alan habere göre, ABD Dışişleri Bakanı'nın Yakındoğu İşleri'nden Sorumlu Yardımcısı Joey Hood başkanlığında bir heyet Rojava'ya geçti.

Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) kaynaklarından edinilen bilgiye göre dün Kamışlo'ya gelen ABD heyeti, Kürt Ulusal Birliği Partileri (PYNK) ve ENKS ile ayrı ayrı görüşmeler gerçekleştirecek. Heyetin taraflar arasındaki diyalog sürecini takip edeceği ve ayrıca Rakka ile Deyrezor sivil meclisleri ile de birer görüşme gerçekleştireceği öğrenildi.

ENKS ve PYNK arasındaki görüşmeler ABD ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) gözetiminde Nisan 2020'de başlamıştı. Kürdistan Bölgesi hükumeti ve Fransa'nın da destek verdiği müzakerelerde 16 Haziran 2020'de taraflar arasında siyasi görüş birliği ve uzlaşıya varıldığı açıklanmıştı.

Bunun sonucunda Ekim 2014 tarihli Duhok Anlaşması'nın bu uzlaşıya temel alınmasında karar kılındı. Siyasi konularda yaşanan uzlaşının ardından taraflar 32 kişilik bir siyasi yönetim oluşturulmasına karar verdi ancak 2020 sonlarında Kürtler arası diyalog durduruldu.

Son olarak geçtiğimiz günlerde ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Yardımcısı David Brownstein, ENKS yetkilileri ile online bir toplantıda bir araya gelmiş ve konu tekrar gündeme gelmişti.

https://gazetemanifesto.com/2021/taliban-sozcusu-turk-halki-ve-devleti-bizim-dostumuzdur-460735/

=======================

28 AĞUSTOS 2021 11:51

Çin, ABD savaş gemilerinin Tayvan Boğazı'ndan geçmesini kınadı

Çin, ABD Donanmasına ait bir savaş ve sahil güvenlik gemisinin Tayvan Boğazı'ndan geçmesini kınadı.

https://www.evrensel.net/images/840/upload/dosya/192722.jpg

Çin Savunma Bakanlığı, ABD gemilerinin, Çin ile Tayvan arasındaki sulardan geçişinin provokatif bir eylem olduğu ve bölgenin barış ve istikrarı için tehdit oluşturduğu açıklaması yaptı

Açıklamada, ABD gemilerinin Tayvan Boğazı'ndan geçişi "güçlü bir şekilde" kınandı.

ABD Donanması "USS Kidd" muhrip ve "Munro" sahil güvenlik gemisinin boğazdan geçtiğini duyurdu. ABD Donanmasından yapılan açıklamada, gemilerin Tayvan Boğazı'ndan "yasal" geçişinin "ABD'nin Hint-Pasifik taahhüdünü gösterdiği" kaydedildi.

Çin, 17 Ağustos'ta egemenlik ihtilafı yaşadığı Tayvan'a yakın sularda askeri tatbikata başlamış, söz konusu tatbikatın ülkenin bağımsızlığını korumak için gerekli olduğunu ileri sürmüştü.

ABD ve Tayvan arasında imzalanan silah anlaşması da Çin-Tayvan gerilimini artırmıştı.

ABD Başkanı Joe Biden yönetimi, 4 Ağustos'ta Tayvan'a 750 milyon doları bulması beklenen silah satışını onaylamıştı.

Onaylanan silah anlaşmasına göre, ABD, Tayvan'a 750 milyon doları bulması beklenen 40 yeni M109 kundağı motorlu obüs ile 1700 hassas güdüm kiti satacaktı. (Pekin/AA)

https://www.evrensel.net/haber/441408/cin-abd-savas-gemilerinin-tayvan-bogazindan-gecmesini-kinadi?utm_source=rss_feed&utm_medium=rss&utm_campaign=rss_syndication

=======================

GAZETECİ-YAZAR AYDIN ÇUBUKÇU: AFGANİSTAN ÜZERİNDEN SAVAŞ YENİ BAŞLIYOR

28 Ağustos 2021 07:40

Afganistan'daki gelişmeleri konuştuğumuz Gazeteci-Yazar Aydın Çubukçu "Afganistan üzerinden savaş yeni başlıyor" dedi.

Çağrı SARI

İstanbul

Taliban güçlerinin Afganistan yönetimini ele geçirmesinin ardından ülkedeki yabancı askerlerin çekilmesi için 31 Ağustos'a kadar tanıdığı süre dolmak üzereyken Kabil'de peş peşe patlamalar yaşandı. IŞİD'in üstlendiği saldırıda onlarca insan hayatını kaybetti. Peki bundan sonra ne olacak?

Ortadoğu'daki gelişmeleri yakından izleyen Gazeteci Yazar Aydın Çubukçu Çin ve Rusya'nın, politik hegemonyalarının kurulabilmesinin yanı sıra, şimdi İran petrolünün Asya'ya akışının sağlanması, Çin-Avrupa kara ulaşımının "hızlı tren" ve kara yollarıyla sağlanabilmesi gibi hedeflerin peşinde olduğunu aktardı. Çubukçu "Asıl savaş bu hedefler üzerinden yürümektedir. Sözün kısası, savaş yeni başlıyor" dedi.

Afganistan'da Taliban'ın kontrolü ele geçirmesinin ardından tahliyeler sürerken, Kabil Havalimanının çok yakınındaki patlamalar büyük bir katliama neden oldu. Gazeteci Yazar Aydın Çubukçu ile ABD Çin ve Rusya'nın tutumunu, Taliban'ın pozisyonunu ve Türkiye'nin Afganistan emellerini konuştuk.

"SİYASAL İSLAM DENİLEN UCUBE ÖLÜYOR"

Taliban, Afganistan İslam Cumhuriyeti'ni devirip ülkeye hemen hemen hakim olduktan sonra, Türkiye açısından önemli pek çok gelişmenin kapısının açıldığını söyleyen Aydın Çubukçu, bu durumu şöyle açıkladı: Birinci olarak "İslam Cumhuriyeti" adını taşıyan bir devletin, silahlı bir Müslüman güç tarafından yıkılmış ve şimdi de bir başka "radikal Müslüman" grup tarafından bu Müslümanların tehdit ediliyor olmasının ortaya çıkardığı kafa karıştıran bir çelişkiden söz edebiliriz. Bizde de uzun süredir dinsel söylem üzerine kurulmuş olan bir iktidarın yalan, soygun ve en genel anlamıyla ahlaksızlıkla anılır olmasını da bununla birleştirince, "siyasal İslam" denilen ucubenin mezarının kazılmaya başladığını söyleyebiliriz.

İkinci olarak, Amerika'ya kurşun sıkan herkesin antiemperyalist zannedilmesinin de sonu gelmiş sayılır. Kuşkusuz Taliban'ın Amerika'yı çekilmeye zorlamış olması emperyalizmin yenilmezliği yanılgısına vurulmuş bir darbedir; bununla birlikte bu yenilginin demokratik bir devrimin sonucu olmadığı açıktır. Taliban iktidarı, bir halk savaşının sonucu değil, zaman içinde farklı emperyalist güçler tarafından birbirlerine karşı silahlandırılıp kullanılmış bir gücün, çürümüş bir iktidarı devirmesidir. Taliban, emperyalizmle bir biçimde ilişki kurmak için şimdiden kanalları açmaya çalışmaktadır ve buna mecburdur. Tarihte her ulusal bağımsızlık mücadelesi, aynı zamanda bir demokratik devrimle birlikte gerçekleşmiştir. Bu ikisini bir arada görmedikçe, emperyalistlere kurşun atan her silahlı gücü selamlamak aptallığına düşmekten kaçınamazsınız.

Afgan kadınların önceki yönetimde de yok sayıldığını söyleyen Çubukçu şöyle dedi:

Bir diğer yaygın şaşkınlık, emperyalist güçlere, "Niye terk edip kaçıyorsunuz, ne olacak kadınların hali" sızlanmasında görülüyor. Fazla söze gerek yok, ama bilinmeli ki, zaten yıkılan Afganistan İslam Cumhuriyeti'nde, kadın hastalara erkek doktorların bakması bile yasaktı.

"ANKARA ROL ALMA İSTEĞİNDEN VAZGEÇMEZ"

Erdoğan iktidarının havalimanında bulunmaktan vazgeçmeyeceğini söyleyen Aydın Çubukçu şöyle dedi: Türkiye açısından bir diğer kafa açıcı sonucu, mevcut iktidarın dış politikasının açmazlarını bir kez daha sergileme fırsatı vermiş olmasıdır. Anlaşılmaz bir biçimde Afganistan'da silahlı güç bulundurmaya iştahlı olan hükümet medyası, şimdi oradan dönmeye başlamış olan askerlerini selamlamaya başlamıştır. Bununla birlikte hâlâ havaalanını "teknik olarak" işletmeyi istemesinin sebebini karanlık ilişkilerde aramaktan başka yol görünmüyor. Bu rolü oynama isteğinden vazgeçmesi zor.

Afganistan'ın, yüzyıllar boyunca sürekli olarak işgalci güçlerin saldırısına maruz kaldığını ifade eden Çubukçu aslında bu ülkenin bir halk direnişi geleneğine sahip olduğunu ancak bu direnişlerin hiçbir zaman ciddi bir devrimci politika ve örgütlenme düzeyine ulaşamadığını ifade etti. Çubukçu şöyle dedi: Bunda kuşkusuz tarihsel ve sosyal koşulların geriliğinin rolü belirleyicidir. Emperyalistler açısından "jeostratejik" önemi giderek artmaktadır ve bu yüzden "bölge istikrarı" denilen şey hangi emperyalistin tam hakimiyet kuracağına ilişkin bir statüko beklentisidir.

"ÇİN, RUSYA, ABD, AFGANİSTAN ÜZERİNDEN YARIŞACAK"

Gazeteci Yazar Aydın Çubukçu emperyalist güçlerin yeni bir savaşın eşiğinde olduğuna dair de şu tespiti yaptı: Çin ve Rusya, politik hegemonyalarının kurulabilmesinin yanı sıra, şimdi İran petrolünün Asya'ya akışının sağlanması, Çin-Avrupa kara ulaşımının "hızlı tren" ve kara yollarıyla sağlanabilmesi gibi hedeflerin peşindeler. Asıl savaş bu hedefler üzerinden yürümektedir. Amerika, Taliban'ı kazanmak için bu iki büyük güçle yarışacaktır. Bu bakımdan Taliban'la aralarında "Temel bir farklılık bulunmayan" Türkiye'ye yeni görevler düşebilir. Şu anda kafasını göstermiş olan IŞİD bunun için iyi bir bahane teşkil edebilir. Amerika, Taliban'ı sıkıştırmak ve Türkiye'ye sahada bir rol verebilmek için bu kozu kullanacaktır. Sözün kısası, savaş yeni başlıyor.

https://www.evrensel.net/haber/441374/gazeteci-yazar-aydin-cubukcu-afganistan-uzerinden-savas-yeni-basliyor?utm_source=rss_feed&utm_medium=rss&utm_campaign=rss_syndication

=======================

BÖYLESİ İLK KEZ OLDU: PANDEMİ BİTMEDEN DOKTOR MAAŞLARINA TIRPAN!

Sağlıkçıların en büyük gelir kaynağı olan döner sermaye sisteminde doktorlar aleyhine değişiklik yapıldı. Yeni düzenleme yüzünden pandemi yorgunu doktorların aylık geliri azaldı, geçim daha da zorlaştı.

28 Ağustos 2021 07:16

Böylesi ilk kez oldu: Pandemi bitmeden doktor maaşlarına tırpan!

Pandemiyle mücadelede hayatını riske atarak görev yapan hekimlerin döner sermayeden aldıkları pay azaltıldı, 165 bin hekimin aylık geliri otomatik olarak düştü.

Sözcü'den Erdoğan Süzer'in haberine göre; yeni imzalanan toplu sözleşmeyle, hastanelerdeki döner sermaye havuzundan hemşire, radyoloji uzmanı ve benzeri gibi yardımcı sağlık personelinin aldığı paylarda yüzde 20'lik artış yapıldı. Bu artışla aynı havuzdan pay alan hekimlerin payı düştü. Böylece hastanelere göre değişmekle birlikte bazı doktorların örneğin 8 bin lira olan aylık gelirinin 7 bin 200 liraya düştüğü ifade ediliyor.

Sağlık çalışanlarının geliri normal aylık maaş ile döner sermayeden aktarılan paylardan oluşuyor. Verilen sağlık hizmeti karşılığında özellikle SGK'dan hastanelere ne kadar çok kaynak aktarılırsa döner sermaye havuzunda o kadar para birikiyor. Pandemide olduğu gibi hastanelerin daha kısıtlı çalıştığı dönemlerde 'performans' da düşük kaldığı için havuz adeta kuruyor.

Sağlıkçılar yapılan değişiklikle birlikte zaten kuruyan döner sermaye havuzunun hekimler açısından daha da kuruduğunu, hekimliğin de Türkiye'de geçinme sorunu yaşayan meslekler arasına girdiğini ifade ettiler.

HAVUZDA PARA YOK

Döner sermaye havuzundan hekimlerin alabileceği pay, çıplak maaşının yüzde 200'ünü geçemiyor. Örneğin çıplak maaşı 5 bin lira olan bir hekime döner sermayeden aktarılacak pay 10 bin lirayı geçemiyor. Ancak hekimlere hiçbir zaman böyle bir para verilmiyor.

Havuzda para olmadığı için örneğin 2 bin ya da 3 bin lira verilebiliyor. Şimdi oran düşürüldüğü için örneğin 3 bin lira alan hekimlerin döner sermaye gelirinin 2 bin 500 liraya ineceği, hemşirelerin gelirinin ise örneğin 300 liradan 360 liraya çıkacağı hesaplanıyor.

HAVUZUN KAYMAĞI 10 BİN HEKİME

Bilgi veren kaynaklar, hastanelerde gece gündüz çalışan hekimlerin yanı sıra Sağlık Bakanlığı ve il sağlık müdürlüklerinde hasta yüzü bile görmeden idari görevlerde bulunan yaklaşık 10 bin hekime gelirlerinin yüzde 800'üne kadar döner sermaye verildiğini söylediler.

Buna göre çıplak maaşı 7 bin lira olan bir idari hekime döner sermayeden 56 bin liraya kadar pay verilebiliyor. Ancak havuzda para az olduğu için bu yöneticilere de 40 bin lira civarında döner sermaye ödendiği belirtildi. Hekimlerin payının düşürülüp hemşirelerin artırılmasının sağlıkçılar arasında gerginliğe yol açabileceği uyarısında da bulunuldu.

https://www.gercekgundem.com/guncel/295706/boylesi-ilk-kez-oldu-pandemi-bitmeden-doktor-maaslarina-tirpan

=======================

DENİZ ZEYREK AÇTI AĞZINI YUMDU GÖZÜNÜ: YÜREĞİN YETİYORSA GİT KARŞILARINA DİKİL!

Diyanet İşleri Başkanlığı balık sınıfına girmeyecek midye, karides, kalamar, yengeç, ıstakoz gibi deniz hayvanlarının haram olduğunu duyurmuştu.

28 Ağustos 2021 09:56

Diyanet İşleri Başkanlığı, internet sitesinde İslamiyet'te midye, kalamar, yengeç, ıstakoz, karides gibi deniz canlıların yenilmesiyle ilgili fetva yayımladı.

Diyanet, Kur'an'da Maide Suresi'nde denizden elde edilen yiyeceklerin helal olduğunun ifade edildiğini bildirdi. Ancak İslamiyet'te Hanefi mezhebinde midye, kalamar, yengeç, ıstakoz, karides gibi deniz canlılarını yemenin helal olmadığını aktardı.

Sözcü yazarı Deniz Zeyrek de bugünkü köşesinde Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ı eleştirdi.

"Ya başkan! Sen karides de yeme kalamar da yeme yengeç de yeme ıstakoz da… Biz yeriz. Günahı vebali bizim boynumuza. Birilerinin haram yemesini engellemek istiyorsan, git kul hakkı yiyenlerin, 'devletin malı deniz, yemeyen…' diyenlerin karşısına dikil" diyen Zeyrek şöyle devam etti:

"Yüreğin yetiyorsa de ki 'Hiç uçak inmeyen bir havaalanına yüzlerce uçak inmiş gibi 43 milyon Euro ödemek kul hakkına girer!' Yüreğin yetiyorsa, devletin parasını çar çur edenlere, millet açken milletin parasıyla 2 milyonluk makam otomobillere binenlere, israfı günlük hayatın olağan akışı haline getirenlere iki paragraf fetva yayınla!"

https://www.gercekgundem.com/medya/295739/deniz-zeyrek-acti-agzini-yumdu-gozunu-yuregin-yetiyorsa-git-karsilarina-dikil

=======================

DOÇ.DR. OYTUN ERBAŞ: TUZLU AYRAN OTİZM YAPIYOR... PSİKİYATRİSTLER DEVREYE GİRDİ

Tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgının başında 'Koronavirüs Türklere bulaşmaz' açıklamasıyla büyük tepki çeken Doç. Dr. Oytun Erbaş'dan akıllara durgunluk veren yeni bir iddia geldi. Erbaş, tuzlu ayranın otizme neden olduğunu iddia etti. Psikiyatristler devreye girdi.

29 Ağustos 2021 18:04

Doç.Dr. Oytun Erbaş: Tuzlu ayran otizm yapıyor... Psikiyatristler devreye girdi

Doç. Dr. Oytun Erbaş, Haberler.com'a açıklamalarda bulundu. Programda dikkat çekici ifadeler kullanan Erbaş, "tuzlu ayran otizm yapıyor" ifadesini kullandı. Erbaş, otizmin artmasının en büyük sebebini çevresel kirliliğe bağlayarak, kısa bir süre sonra otizmli insan sayısında yüksek bir artış olacağına söyledi.

Erbaş, "Amacım, otizm tanı kitleri yapmak" derken ayrıca "Çeşme suyu şişe sulardan daha güvenli" diye konuştu.

'TÜRKİYE'NİN ELON MUSK'IYIM'

Geçen günlerde bir programa konuk olan Erbaş, "Ben doğru işler yaparsam Türkiye'nin Elon Musk'ıyım" ifadesini kullanmıştı.

PSİKİYATRİSTLER: ELİMİZDEN NE GELİRSE YAPALIM SENİN İÇİN

Oytun Erbaş'ın otizmle ilgili açıklamalarına Psikiyatrist Prof. Dr. Arif Verimli'den tepki geldi. Verimli, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, "Dikkat çekmek için yapıyorsan başka birşey ama buna gerçekten inanıyorsan lütfen tabip odası, sağlık bakanlığı göreve.. Artık lütfen sus oğlum, sen bir Tabipsin.. Elimizden ne gelirse yapalım senin için.." dedi.

Verimli'nin paylaşımını alıntılayan Psikiyatri Uzmanı Dr. Semih Dikkatli de şu ifadeleri kullandı: "Hocam gereğini söylemiş;"elimizden ne gelirse yapalım senin için..."

https://www.veryansintv.com/docdr-oytun-erbas-tuzlu-ayran-otizm-yapiyor-psikiyatristler-devreye-girdi

=======================

BAKANLIK'TAN K-POP TAKİBİ

Gençleri ailelerinden uzaklaştırdığı, cinsiyetsiz bir hayata yönlendirdiği gibi eleştirilere hedef olan K-Pop akımını yakın takibe alan bakanlık, zararlı içeriklerin sosyal medyada yayılmadan kaldırılması için harekete geçti.

29 Ağustos 2021 11:21

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tüm dünyada gençleri etkisi altına alan, son olarak İstanbul'da üç kız çocuğunun Güney Kore'ye gitmek için evden kaçması üzerine Türkiye'de de yeniden tartışılan K-Pop (Güney Kore merkezli pop kültürü) akımını mercek altına aldı.

Milliyet'ten Önder Yılmaz'ın haberine göre bakanlık, "popüler kültür ve çocukların sağlıklı gelişimi" konusunda çalışmalar yapıyor. İnternet ile küçülen dünyada diğer ülkelerin kültürleri ve müziklerinin gençleri daha çok etkilediğini belirten Bakanlık, "Kitle iletişim araçları, internet, teknoloji ve dijitalleşme güçlerinden ustaca yararlanan ülkelerde oluşan akımlar, bu küresel dalganın akıntısına kapılan milyonlarca hayran sayesinde bir yandan bazı ülkelerin ulusal imajının olumluya çevrilmesinde başta rol oynarken, diğer yandan ülke ekonomisinin gelişmesine önemli katkılar sağlamakta" tespitini yaptı.

DİZİLERDEN YEMEKLERE...

Bakanlığın değerlendirmesin internetteki popülerin akımların zaman içerisinde, bütün popüler ürünlerin birbirini desteklediği bir nesneler sistemi görüntüsü verdiğini belirtildi. Bu akımların; televizyon dizileri, film, müzik, moda, estetik, yemek, dil, turizm gibi çıktığı ülkelere ait ve aynı zamanda modern unsurlara sahip içeriklerin melez karışımlarının metalaştırılarak sunulmasıyla kendine özgü tüketim kalıpları üretttiği vurgulandı. Bakanlığın değerlendirmesinde "Böylece birbirinden çok farklı ülke, millet, kültür, dil ve din farklılığına sahip olan küresel popüler akımların hayranları, gündelik hayatlarında ortaklaşa tükettikleri popüler ürünler sayesinde ortak bir yaşam tarzına sahip olmuştur" denildi.

https://www.veryansintv.com/k-pop-bakanlik-tarafindan-yakin-takibe-alindi

=======================

CEM GÜRDENİZ : DIŞ POLİTİKADA GÜVEN ENDEKSİ

Cem Gürdeniz yazdı...

29 Ağustos 2021 09:02

Uluslararası hukukta yapılan bir antlaşmayı uygulamanın en eski kuralı "Pacta Sund Servanda" (Ahde Vefa)'dır. Bu kural devletlerin yazılı anlaşmalar sonucu verdikleri taahhütlere sadık kalma ve uygulama yükümlülüğü getirir. Diğer taraftan tarih sahnesinde pek çok kriz ve savaş, bu temel ilkenin ihlali ve yok sayılmasıyla ortaya çıkmıştır.

AHDE VEFA VE GÜVEN

Ahde vefa, genel anlamda yazılı anlaşma taahhütleri için geçerli bir hukuki kavram iken, iyi niyet ve karşılıklı güven de devletlerarası ilişkilerde en az ahde vefa kadar önemlidir. Bir devletin bu kapsamda güvenilirlik veya iyi niyet endeksi dalgalanma ve değişkenlik için girdiğinde dünya devletler ailesi içinde her geçen gün prestij kaybına uğrar. Bu bir canlının kan kaybı gibidir. Hayatta kalır ancak etkinliği çok azdır veya yoktur. Devletler güven vermez bir konuma girdiğinde diplomatların da işi zorlaşır. Zira devletleri adına yaptıkları açıklamalar, verdikleri notalar ciddiye alınmaz. Zig zag ve yalpalanmalar içinde giden bir dış politika okulunu temsil ettiklerinden sözlerinin değeri kalmaz.

DÖNEKLER VE TARİH

Özellikle kriz ve savaş zamanlarıyla, tarihsel dönemlerin sonlanıp yeni dönemlerin başlamasında keskin dönüş ve ihanetler yaşanır. Tarihte bu tip döneklik ve ihanetlerin pek çok örneği vardır. Birinci Dünya Savaşı başında Osmanlı Donanması için İngiltere'ye sipariş edilen ve parası ödenen iki dretnotun -personeli gemileri donatmaya hazırken- devir teslimin Churchill tarafından iptal edilmesi önemli bir örnektir. Sovyetler ile Hitler Almanya'sı arasındaki 1939 Saldırmazlık Paktının 1941'de Almanya tarafından tek taraflı iptali ve Sovyetlere karşı başlatılan Barbarossa Harekatı; 1980'de Rogers Planı ile Yunanistan'ın NATO'ya dönüşü için Türkiye'nin onay vermesi karşılığında dönemin Yüksek NATO Komutanlığının ve Yunanistan'ın Türkiye'ye taahhüt edilen hiçbir vaadi karşılamaması; ABD'nin 2018'de İran ile BM gözetiminde varılan 5+1 JCPOA Nükleer Anlaşmasından geri çekilmesi değişik örneklerdir. Son olarak ABD'nin Afganistan'dan çekilme kararı da gerek önceki Afgan Hükümetine gerekse NATO müttefiklerine karşı tipik bir ahde vefasızlık örneğidir. Son 20 yılın her NATO zirvesinde tekrar edilen Afganistan taahhüdü, önce Trump sonra Biden tarafından hiçbir NATO müttefikine danışılmadan sonlandırılmıştır. NATO Atlantik Konseyi de bu kararı onaylamıştır. Buradan bir kez daha görüyoruz ki NATO, ABD'nin hedef ve çıkarlarına göre hareket eden bir örgüttür. NATO'yu demokratik bir örgüt olarak görmek çok yanlıştır. Diğer taraftan AB'nin Türkiye'ye verip tutmadığı taahhütleri bu köşeye sığdırmam mümkün değil. Verdiğim örneklerden de görüleceği üzere güvensizliklere neden olan taraflar genelde güçlü olanlar ya da güçler arasında sıkışarak kaypak politika uygulayanlardır. Ancak bu konuda en kötü sicile batı dünyasının sahip olduğunu söyleyebiliriz.

TÜRKİYE'NİN GÜVEN SORUNU

Türkiye'nin de bu konuda sicili özellikle 2002 sonrası bozuk. Türkiye ve Suriye ilişkilerinde vizesiz sınır geçişleri döneminden savaşan taraflara dönülmesi; Çin ile yapılan hava savunma füzesi sözleşmesinin 2015 G-20 Antalya zirvesinde tarafımızdan tek taraflı iptal edilmesi öne çıkan örnekler. Diğer bir alan da şüphesiz Rusya ve ABD politikamız. 15 Temmuz 2016 FETÖ darbe girişiminden sonra Rusya ve Çin ile yakınlaşan Ankara, Türkiye'nin kenar kuşaktaki üstün coğrafi konumunu büyük bir kaldıraç olarak kullandı. Ancak dış politikanın din temalı etki alanında yürütülmesi Mısır ve İsrail ile ilişkileri bozarken, iç savaşların devam ettiği Suriye ve Libya'da sahadaki durumu karmaşık bir hale soktu. Bu süreçte gerek Rusya ve Çin, gerekse ABD ile ilişkilerde ciddi güven dalgalanmaları yaşandığı bir gerçek. Bu alanda Çin için Uygur; Rusya için Kırım sorunları hassasiyet yaratıyor.

ÇOK TARAFLI DIŞ POLİTİKASININ SORUNLARI

Türkiye çok taraflı dinamik bir dış politika uygulaması içinde ABD, Çin ve Rusya arasında bir denge sağlamaya çalışsa da, bu sürecin ciddi yalpalamalar geçirdiğini görüyoruz. Arka kapı diplomasisinde verilen vaatler ve sözlerin resmi ilişkilerde ne kadar yer aldığını bilemiyoruz. Devlet arşivlerine geçmesi gereken görüşme kayıtlarının da mevcut olup olmadığını bilmiyoruz. Ancak görünen şu ki, 15 Temmuz 2016 sonrasından bugüne gelen süreçte büyük güçler zig zag çizen denge politikamız nedeniyle Türkiye'ye güvenmiyor. FETÖ kumpası ve PKK'ya yönelik destekte rol oynayan ABD sorumluluğunu iki taraf da biliyor. Ancak bu sorumluluk yüküne rağmen ABD halen büyük devlet tahakkümü uygulamaya ve Türkiye'ye baskı yapmaya devam ediyor. Bu baskılar S- 400 bahanesiyle CATSAA yaptırımları; Halk Bankası ve Ziraat Bankası davaları üzerinden de siyasi saiklerle yürütülen hukuk baskısı ile devam ediyor. Ancak söz konusu yaptırım ve hukuk davaları Türkiye gibi 21. Yüzyıl dünya jeopolitiğinde merkezi rol oynayan bir devleti esir almamalıdır. Bu durum çok belirgin ve maalesef Türkiye'yi küçük düşürücü durumlara sokuyor. Örneğin NATO zirvesi sırasında Türkiye ve ABD devlet başkanları arasında dışişleri bürokratları olmadan yürütülen ikili görüşme sonrası Kabil Havaalanı koruma sorumluluğunu almaya istekli bir Ankara görüyoruz. Türkiye'nin çok ciddi yakıcı sorunlarla uğraştığı bir dönemde bu gelişme kamuoyunu şaşırtıyor. Daha sonra ABD'nin çekilme kararı sonrası Taliban'dan kaçan Afgan adamların sınırımızdan içeri girdiklerini görüyoruz.

RUSYA'NIN TAVIR DEĞİŞİKLİĞİ BEKLENEBİLİR

Bu gelişmeler Türkiye ile ABD arasında yeniden başlayan bir yakınlaşmanın işaretleri mi derken, 22 Ağustos 2021 tarihinde Rusya'da yayınlanan "Azerbaycan Zaferinde Rusya'nın Rolü" başlıklı bir makalede (http://www.4pt.su/en/content/moscows-role-azerbaijan-victory) Ankara'ya şu mesaj veriliyor: "Putin'in Karabağ konusunda karar vermesi, Paşinyan'ın politikası ve Ermenistan'daki Amerikan yanlısı ve Batı yanlısı lobinin eylemlerine cevaben oldu. Nasıl bir karar olduğunu şimdi anladık. Karar tamamen farklı olabilirdi. Ve korkarım ki bu durumda, Türkiye-Azerbaycan ittifakı bu konu ile ilgili bugünkü sonuçları alamazdı… Ancak Moskova'nın Suriye'de, Libya'da, Irak'ta ve şimdi de Azerbaycan'da birçok şeye göz yuman bu politikası, bizim zayıflığımızın değil, geniş kapsamlı bir jeopolitik hesabın sonucudur… Ankara çok kutuplu bir dünyayı seçerse, 'Kulübe hoş geldiniz ve tüm tarafların isteklerini tartışalım' deriz. Tek başına emperyalist genişleme ya da NATO'nun çıkarlarına yönelik yeni bir hizmet girişiminden bahsediyorsak, bu yapıcı olmamaktan ziyade bir intihardır…" Bu makale ile Türkiye'ye Ukrayna üzerinden ABD ile tehlikeli yakınlaşma için ciddi bir ikazda bulunuluyor. Rusya'nın bir güvenlik devleti olduğunu hatırlarsak özellikle Ukrayna ve Gürcistan'ın batı etki alanına girecek her türlü girişime silahlı güç kullanarak karşı koyacağı söylenebilir. Rusya'nın Kırım'dan vaz geçmeyeceğini ABD çok iyi biliyor. ABD'nin Kırım politikasının temelinde yatan gerçek, Rusya'nın Karadeniz havzasında meşgul edilmesidir. Bu çerçevede Kırım üzerinden Türkiye'yi yanına çekerek kenar kuşağın konsolidasyonunu hedeflediği göz ardı edilemez. Gerek NATO'nun Karadeniz'de yaptığı saldırgan kapsamlı hava ve deniz tatbikatlarına katılarak ve Ukrayna'ya silah satarak, gerekse 23 Ağustos 2021 tarihinde Kiev'de ABD yönlendirmesinde yapılan Kırım Platformu Zirvesine Dışişleri Bakanını yollayarak Türkiye, ABD'nin yanında olduğunu açıkça göstermiştir. Hatta Türkiye bu zirvede Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin temsil edildiği masaya da oturarak tarihi bir ilke de imza atmıştır.

ABD TEHDİTLERİ TAM YOL DEVAM

Türkiye ABD'nin Karadeniz ve kenar kuşaktaki çıkarlarına bu denli hizmet ederken, 23 Ağustos 2021 tarihinde ABD'nin önde gelen neocon yazarlarından M. Rubin, Washington Examiner gazetesinde "Türk dronları ABD Dışişleri Bakanlığının iktidarsızlığını açığa çıkarıyor- Turkish drones expose State Department impotence" başlıklı bir makale yazdı. Makalede baştan aşağı Türkiye'nin dron gücü hedef alınıyor ve bir nevi aba altından sopa gösteriliyor. Rubin'in devleti temsil etmediği ancak Türkiye karşıtı cephede önemli yere sahip olduğu biliniyor. Türkiye ABD'ye bu kadar yakınlaşırken, Rubin neden bu makaleyi tam da Kırım Platformu Zirvesinde yazıyor.

ÇİN'İN FİNANS PROJELERİNİ DONDURMASI

Aynı günlerde Çin'in Türkiye'deki önemli alt yapı yatırımlarının (Üçüncü Köprü, İstanbul Havaalanı vb.) finansmanından çekildiğini öğreniyoruz. Türkiye artık büyük güçlerin hiçbirine güven vermiyor. Kendi jeopolitik çıkarlarını tatmin edecek taahhütleri ABD baskısı ile yerine getirmiyor. ABD'ye açıkça Kral Çıplak diyemiyor.

ÇÖKEN HEGEMONYAYA BAĞLANMAK

ABD hegemonyasının çöküşe geçtiği bir dönemi yaşıyoruz. 2008 ve 2012 finans krizleri; Covid pandemisi ile mücadelede sergilenen zayıf yönetim; 2019 George Floyd olayları ve 2020 seçimlerinde Kongrenin basılması gibi olaylardan sonra Afganistan çekilmesinin tam bir skandala ve trajediye dönüşmesi ABD'nin düştüğü gerileme ve çöküşün somut delilleridir. Üst düzey ABD yetkilisi geçen haftalarda, Çin saldırısı olduğunda Tayvan'ın savunmasına tam olarak katılamayacaklarını söyledi. Washington, Almanya'nın direnişi sonrası Kuzey Akım II boru hattı projesi üzerindeki yaptırımlarını geri çekti. Geçen hafta eski İngiltere Başbakanlarından Tony Blair, ABD'nin Afganistan'dan müttefikleri ile istişarede bulunmadan geri çekilme kararını eleştirirken Biden için "Embesil" kelimesini kullandı. ABD'nin jeopolitik arenada gerilemesinin somut işaretlerine rağmen Türkiye'nin ısrarla ve son dönemde özellikle Karadeniz cephesinde güven kaybedici ve Rusya ile kutuplaşmaya neden olacak hamlelerde bulunması düşündürücüdür. Diğer yandan Mavi Vatan cephesinde de Doğu Akdeniz'de uzun süredir ara verilen sismik ve sondaj faaliyetlerinin başlatılması gerekir. 2019 Kasım'ında Libya ile yapılan deniz yetki alanı sınırlandırma anlaşması sonrası BM'ye deklare ettiğimiz Kıta Sahanlığı sınırlarımız artık mühürlenmiştir. Bu saha içinde sadece askeri tatbikat yapmak yetmez. Sismik ve sondaj faaliyetleri ile bölgenin sahiplenilmesi önem arz etmektedir. Neredeyse son on aydır faaliyet kaydedilmemektedir. Bu durumun devamı iç ve dış kamuoyunda Türkiye'nin AB ve ABD baskısı altında geri adım attığı algısını uyandırmakta, Türkiye'yi Mavi Vatan'da yeni baskılara açık hale getirmektedir.

ABD, ASYA GÜÇLERİ İLE DENGELENEBİLİR

Halen Türkiye'nin en yakıcı sorunu Suriye ve Afganistan'dan gelen geçici koruma statüsündeki göçmenlerin yarattığı fiili durumdur. Bu sürecin barış ve istikrar içinde sonlandırılması, doğrudan günlük hayatımızı ve güvenliğimizi etkilediğinden her vatandaşın beklentisidir. Diğer yandan PKK, PYD/YPG ve FETÖ ile mücadele, KKTC'nin bağımsız varlığının devamı, Mavi Vatan'ın Ege ve Doğu Akdeniz'de kapsamlı sahiplenilmesi hayati savunma ve dış politika önceliklerimiz olmaya devam etmektedir. Türkiye bu yakıcı sorunları ABD politikalarına uyumlu hale gelerek çözemez. Dayatılan emperyal çözümün aktörü olur. Türkiye'nin küresel dengelerin değiştiği ve yeni dünya düzeninin kurulduğu şu günlerde ABD ve AB baskısını ancak Asya güçleri ile aşabilir. Bunun için de güven vermesi gerekir. Usanmadan hatırlatalım. 100 yıl önce Mustafa Kemal, Kafkas Seddini bu yöntemle kırdı.

https://www.veryansintv.com/dis-politikada-guven-endeksi

=======================

'TÜRKİYE VE TALİBAN HAVALİMANI İÇİN ANLAŞTI' İDDİASI… GÜVENLİĞİ SADAT MI SAĞLAYACAK?

Türkiye'nin Taliban'la Kabil Havalimanı'nın işletilmesi konusunda 'taslak anlaşma'ya vardığı iddia edildi. Middle East Eye'nin haberine göre Türkiye Taliban'ı tanıyacak, havalimanı Türkiye ve Katar tarafından ortak olarak işletilecek. İddiaya göre havalimanının güvenliği, eski Türk askerleri ve polislerinden oluşan özel bir güvenlik şirketi tarafından sağlanacak. 'Özel güvenlik şirketi'nin SADAT olup olmayacağı ise merak konusu….

29 Ağustos 2021 10:02

Ankara-Washington hattında başlayan ancak Taliban'ın Afganistan'da kontrol sağlamasının ardından örgüt ile Türkiye arasında devam eden Kabil Havalimanı'nın işletilmesi ve güvenliğinin sağlanmasına ilişkin görüşmelerle ilgili çarpıcı bir iddia ortaya atıldı.

Middle East Eye'den Ragıp Soylu ve Levent Kemal imzalı habere göre Türkiye, Taliban ve Katar arasında "taslak anlaşma"ya varıldı.

"İki kaynağın" iddiasına göre "ABD'nin Afganistan'dan çekilmesinin ardından kesinleşecek" anlaşmanın maddeleri şöyle:

-Türkiye Taliban'ı Afganistan'ın meşru hükümeti olarak tanıyacak

-Türkiye ve Katar havalimanını ortak olarak işletecek

- Ankara havalimanının güvenliğini, personeli eski Türk askerleri ve polislerinden oluşacak özel bir güvenlik şirketi aracılığıyla sağlayacak.

Habere göre "çok sayıda Taliban sözcüsü konuyla ilgili MEE'nin sorularına yanıt vermeyi reddetti ve konuyla ilgili medyayla konuşma yetkilerinin olmadığını söyledi."

TASLAK ANLAŞMA ABD'YE GÖTÜRÜLECEK

Haberde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın anlaşmayı onaylaması gerektiği, başta ABD olmak üzere NATO müttefikleriyle bu konuda istişarelerde bulunmasının beklendiği belirtildi.

ÖZEL GÜVENLİK ŞİRKETİ SADAT MI?

Haberde iddia edilen özel güvenliğin kamuoyunda sık sık gündeme gelen Uluslararası Savunma Danışmanlık İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş'nin (SADAT) tarafından sağlanıp sağlanmayacağı merak konusu…

Suikast ve gayri nizami harp eğitimi veren SADAT'ın kurucusu 1996 yılında irticai faaliyetlerden dolayı TSK'dan emekli edilen eski Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Adnan Tanrıverdi…

'İslam birliği için Mehdi hazretleri gelmeli. Onun gelmesi için ortamı hazırlıyoruz' sözeriyle tepki çeken Tanrıverdi, şirketinin amacını 2012'de şu ifadelerle anlatmıştı:

"Türkiye'nin köklü askeri gelenekleri ve birikimini ihtiyacı olan ülkelere aktarmak. Kendi deneyimi ve birikimi olmayan ülkelerin silahlı kuvvetlerinin eğitim, strateji gibi ihtiyaçlarını karşılayacağız. Dünyada örneği çok. Türkiye'de ilk olacak."

Tanrıverdi'nin kurucusu olduğu SADAT'ın para karşılığında Suriye'deki silahlı gruplarını eğittiği iddiası da basına yansımıştı.

AÇILIM DESTEKÇİSİ

15 Temmuz ABD/FETÖ darbe girişimi sonrasında Cumhurbaşkanı'nın Başdanışmanlığı görevine getirilen Adnan Tanrıverdi'nin, PKK ile yapılan "açılım" sürecine destek verdiği, eyalet sistemini ve Kürtçe eğitimi savunduğu ortaya çıkmıştı.

Tanrıverdi şunları demişti:

"Devletin kurumlarında ve uluslararası ilişkilerde resmi dil Türkçe olmalı. Ancak Kürtlerin ve diğer etnik grupların kendi dillerini konuşma, geliştirme ve kendi dilinde eğitim yapma imkanı anayasa ile koruma altına alınmalıdır. Kürtçe dilinin geliştirilmesi, devletin kültür programlarında yer almalıdır. Devletin resmi okullarında isteyen Kürt vatandaşlarımıza kendi dilinde eğitim hakkı sağlanmalı, ikinci dil olarak da Türkçe öğretilmelidir. Türkçe eğitim yapan devlet okullarında da ikinci dil olarak Kürtçe dili tedrisata dahil edilmelidir…

Eyyubi Hanedanlığı Devleti'nin simgesinin 16 Türk Devleti'nin simgesiyle birlikte Cumhurbaşkanlığı forsuna 17. yıldız olarak dahil edilmelidir. Kürt kimliği tanınmalıdır. 1982 Anayasası'nın 66. Maddesinde geçen, "Türkiye Cumhuriyetine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkese din ve ırk farkı gözetmeden Türk denir" hükmü yerine "Vatandaşlık temel bir haktır. Kanunun öngördüğü esaslara uygun olarak bu statüyü kazanan herkes Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır" ifadesine benzer bir hüküm yer almalıdır."

FETÖ'NÜN TÜRK ORDUSUNA KUMPASLARINI SAVUNMUŞTU

Tanrıverdi, 2010 YAŞ kararları sonrası yazdığı yazıda FETÖ'nün kumpas davalarına şu sözlerle destek vermişti:

"Yeni kadroların en şanssız tarafı; TSK bünyesi içinde, hakkında darbe hazırlığı içinde olmaktan iddianame hazırlanarak suçlanan ve bu iddiaların ciddi bulunarak mahkemeler tarafından kabul edildiği için yargı önünde darbe zanlısı olarak bulunan bir kısım üst düzey komutanların hala aktif görevde olmasıdır. Bu durumu silahlı kuvvetlerimizin ve üst komuta kademesinin başını ağrıtmaya devam edecektir. İfadeye çağrılmalar, yakalanma ve tutuklanma kararları, bu kararlara uyulmaması gibi sebeplerden dolayı TSK'nın üst komuta kademesi yeni dönemde de suçlanmaya devam edecektir. Gönül isterdi ki YAŞ toplantısı bu meseleye son noktayı koysun. Şaibe altında olanlardan TSK temizlensin ve bu yeni dönem temiz bir sayfa ile başlasın. Tabii bu gerçekleşmedi. Şimdi yeni komuta kademesi darbecilikten yargılanan subay ve generalleri kendi isteği ile emekliliğe zorlamalıdır. Emekli olmayanları da Aralık 2010 Şurasında re'sen emekli etmelidir."

Ergenekon kumpasında FETÖ'cü hakimlerin verdiği cezaların yetersiz olduğunu da savunan Tanrıverdi, "TSK dış konulara odaklanıp, asli görevine dönmesin, Türkiye bölgede güçlü olmasın diye Ergenekon'da cezalar fazla ve haksız propagandası yapılıyor. Geleceğimiz için çok dikkatli olmak lazım" demişti.

Balyoz davasında, sanıkların Anayasa Mahkemesi tarafından tahliye edilmesi sonrası bile davayı savunan yazılar yazmıştı.

https://www.veryansintv.com/turkiye-ve-taliban-havalimani-icin-anlasti-iddiasi-guvenligi-sadat-mi-saglayacak

=======================

'YAZIKLAR OLSUN!' DENKTAŞ'IN ANIT MEZARI KÖPEK YUVASI OLDU!

Rauf Denktaş'ın anıt mezarı 9 yıl geçmesine rağmen hala bitirilemedi. Etrafındaki molozlar, kurumuş ağaçlar bir yana anıt mezar bakımsızlıktan köpek yuvasına döndü! Tepki çeken görüntüleri Amiral Mustafa Özbey 'Ağladım, Kahroldum, Acı çektim.' ifadeleriyle paylaştı…

28 Ağustos 2021 18:09

13 Ocak 2012 tarihinde hayatını kaybeden KKTC kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş'ın ölümünün ardından KKTC devleti, anıt mezar yapılması kararı almıştı.

Ancak 2012'den bugüne kadar 8 hükümet görev almasına rağmen anıt mezar, bütçe yetersizliği nedeniyle 9 yıldır bir türlü bitirilemedi.

Anıt mezarının etrafındaki molozlar, otlar ve kurumuş ağaçlar ve anıt mezar içindeki çocuk parkının yanı sıra birçok bölümün de bitirilmemesi dikkat çekiyor.

Anıt mezarın son halini ise emekli Amiral Mustafa Özbey sosyal medya hesabı Twitter'dan görüntülerle paylaştı.

Görüntülerde anıt mezarın köpek yuvasına döndüğü görülürken, Özbey paylaşımında şu ifadeleri kullandı:

"KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın "anıt" mezarını izlerken; Ağladım, Kahroldum, Acı çektim. Bu yüce insana, bunu lâyık gören utanmazlara yazıklar olsun. Egemenliği, Rum'a karşı savaşarak size sunan insana vefa duygunuz bu kadar mı? Makarios'un anıt mezarını görüp, utanın"

İZLEYİN:

https://veryansintv-com.cdn.vidyome.com/videos/08-2021/PADAIfPMp01jV82O9fRa.mp4

https://www.veryansintv.com/yaziklar-olsun-denktasin-anit-mezari-kopek-yuvasi-oldu

=======================

'ZİNCİR MARKETLER WHATSAPP GRUBUNDA ORTAK FİYAT BELİRLİYOR'

Tüketici Başvuru Merkezi Onursal Başkanı Aydın Ağaoğlu, temel gıda ürünlerinde zincir marketlerin ortak fiyat belirlediğini öne sürdü. Rekabet Kurumu'na çağrı yapan Ağaoğlu, 'Bize gelen bilgilerine göre aralarında ortak WhatsApp grubu oluşturmuş bu zincir marketler' dedi.

28 Ağustos 2021 14:34

'Zincir marketler WhatsApp grubunda ortak fiyat belirliyor'

Tüketici Başvuru Merkezi Onursal Başkanı Aydın Ağaoğlu yumurta, süt gibi temel gıdalarda zincir marketlerin fiyatları ortak belirlediğini söyledi. Ağaoğlu, dar gelirlilerin ekonomik olduğu için tercih ettiği zincir marketlerin Rekabet Kanunu'nu ihlal ettiğini belirtti. Aydın Ağaoğlu, ANKA Haber Ajansı'na yaptığı değerlendirmede, ürün fiyatları için şunları söyledi:

"Özellikle ucuzluk marketi diye bilinen bazı zincir marketler, nedense tüketicilere sunulan temel gıda ürünlerinde adeta müşterek fiyat belirliyorlar. Geçtiğimiz yıl yumurta fiyatları çok arttı. Yumurta deyip geçmeyin dar gelirlilerin yegane hayvansal protein kaynağıdır. 30'lu yumurta 17-18 lirayken bir de baktık ki hepsinde 29.90 oldu. Çok ilginç bir gelişme daha oldu. Bir süre sonra kamuoyundan gelen tepkiler, denetlemeler derken hepsi birden 22.90'a düştüler. 4 tane zincir market on binlerce mağazası var bunların. Dördü de 22.90 olur mu neden biri 23, biri 24, biri 22 değil. Bize gelen bilgilerine göre bu zincir marketler aralarında ortak WhatsApp grubu oluşturmuş. Dar gelirli insanlar bunlar ucuz diye tercih ediyorlar."

Ürün ücretinin aynı sektörde bulunan marketler tarafından ortak belirlenmesinin yasaya uygun olmadığına vurgu yapan Ağaoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu yapılan nedir? Rekabet Kanunu ihlalidir. Rekabet Kanunu 4054 sayılı yasadır. Dördüncü maddesi der ki 'rekabeti engelleme, bozma ya da kısıtlama amacını taşıyan, bu etkiyi doğuran ya da doğurabilecek nitelikte olan teşebbüsler arası antlaşmalar, uyumlu eylemler ve teşebbüs birliklerinin bu tür karar ve eylemleri hukuka aykırıdır ve yasaktır.' Alım ya da satım şartlarının ortak tespit edilmesi de bunların içinde yer alır."

https://www.veryansintv.com/zincir-marketler-whatsapp-grubunda-ortak-fiyat-belirliyor

=======================

DR. ALİ RIZA KUĞU : AFGANİSTAN'DA YENİ 'BÜYÜK OYUN'

28 Ağustos 2021 12:22

Ağustos ayı içinde Afganistan'da olaylar baş döndürücü bir hızla gelişti. Taliban bir anda adeta elini kolunu sallayarak ülkenin tamamına egemen oldu. Ülkenin bu kadar çabuk düşeceğini kimse hesap etmiyordu; bu oyunu kurgulayanlar haricinde. Milyarlarca dolar harcanarak kurulan Afgan ordusunun en azından bir süre direnebileceği, Kabil önlerinde çetin çatışmaların olacağı tahmin ediliyordu. Mevcut hükümetin A.B.D.'nin çekilmesinden sonra Taliban ve diğer muhalif grupların yer alacağı geniş tabanlı yeni yönetimde iktidarın paydaşlarından biri olacağı varsayılıyordu.

Bu öngörülerin hiç birisi henüz gerçekleşmedi. Bir önceki yazımızda da belirttiğimiz gibi, Taliban iktidarını kimse ile paylaşmaz. Çoğulculuk ve demokrasi kültürü olmayan bir örgütten bunu beklemek gerçekten abesle iştigaldir. Kaldı ki Taliban Doha sürecinin başından itibaren ülkeyi şeriatla yöneteceğini ilan etmiştir.

Afganistan'daki güncel gelişmeler hakkında yanıt bekleyen birçok soru var. Zaten bunlar basın ve kamuoyunda tartışılıp duruyor. Öncelikle Taliban ülkeyi nasıl bu kadar çabuk ele geçirdi sorusundan başlayalım.

Bu sorunun yanıtının iki ayrı boyutu vardır. Birincisi politik boyuttur. Afgan hükümeti ve Taliban karşıtlarının iplerini elinde tutan küresel güçlerin, Taliban'a direnilmemesi yönünde talimat verdiği açıkça anlaşılıyor. Aksi halde hükümet güçleri direnmese dahi, Kuzey İttifakı şemsiyesi altında yer alan silahlı grupların meydanı Taliban'a bırakmaması gerekirdi. Hatta bunu yapacak güçleri de vardı. Ancak güçlerini Sovyet işgaline karşı verdikleri mücadeleden alan yerel liderlerin A.B.D. ile oldukça çetrefilli ilişkileri vardır. Sonradan her biri hak ve hukuk tanımayan birer savaş ağası haline gelen bu şahısların, A.B.D. hilafına hareket etmeleri olanaksızdır. Onlardan A.B.D.'ye rağmen Taliban'a direnmelerini beklemek nafiledir.

Politik boyut altında değinilmesi gereken bir husus da Batı güdümünde kurulan yönetimin halkla bütünleşmekte ve ulus inşasındaki başarısızlığıdır. Yönetimdeki yolsuzluk ve usulsüzlükler ayyuka çıkmış, halkın hükümete güveni kalmamıştır. Batı ülkeleri ve uluslararası kuruluşların Afganistan'a aktardıkları devasa kaynaklar Afgan halkına ulaşmamış; onun günlük yaşamına refah artışı olarak yansımamıştır. Uyuşturucu ticaretine ülkenin önde gelenleri ve yakınlarının adları karışmıştır. Yönetim ve ordudaki Kuzey İttifakı ağırlığı Peştunlar arasında ciddi rahatsızlık yaratmıştır. Bütün bunlar temelde etnik milliyetçi bir Peştun örgütü olan Taliban'a psikolojik üstünlük sağlamıştır.

Taliban'ın hızlı başarısının ikinci boyutu askeri boyuttur. A.B.D. ve müttefiklerinin en güçlü dönemlerinde dahi ülke kırsalının önemli bir bölümü zaten Taliban'ın kontrolündeydi. A.B.D. yeterli askeri kuvvet toplayamadığı için Sovyetlerin yaptığı aynı hatayı yapmış, sadece şehir merkezleri ve ana ulaşım hatlarını kontrol etmeye çalışmıştır. Oysa Mücahidin'den bu yana silahlı İslamcı muhalefet liderlerinin Mao, Che Guevera ve Ho Chi Minh gibi gerilla harbi ustalarının eserlerini incelediklerini biliyoruz. Bunlar uzun süreli bir kır gerillası harekâtının er geç başarıya ulaşacağına inanırlar. Dolayısıyla kırsal alanı asla boşaltmamışlardır.

Bir diğer merak konusu ise Afgan ordusunun hiçbir direniş göstermeden nasıl dağıldığıdır. Afgan ordu ve polis teşkilatlarını yakından tanıyanlar için bu sonuç sürpriz değildir. Bir kere Afgan ordusu ulusal bir ordu değildir; çünkü ortada bir ulus ve ulus devlet yoktur. Bir ulusal üst kimlik mevcut değildir. Afgan demek Peştun demektir. Aidiyet bir ulusal üst kimliğe değil, grup kimliğine duyulmaktadır. Grup kimliğini belirleyenler ise, aile, klan, aşiret, inanç grubu ve en sonunda etnisitedir. Dolayısıyla grup aidiyetlerini dengeleme endişesiyle kurulan bir kompozisyonda, askerleri ortak bir amaca yöneltmek hiç de kolay değildir. Orduya katılanların çoğunluğu vatanı korumak amacından ziyade, bir tas sıcak yemeğe ve az da olsa sürekli bir maaşa sahip olmak amacını taşıyan fakir köylü çocuklarıdır. Çoğunluğunun okuma yazması yoktur. Onları güdüleyecek bir resmi ideoloji de yoktur. Komuta kademesindekilerin önemli bir kesimi profesyonel askeri eğitim almamıştır. Daha çok Sovyet işgaline karşı direnişe katılmış ya da işgal sonrası iç savaşta rol oynamış sivil kişilerdir.

Orduya sağlanan yepyeni silah, araç ve teçhizatın, kullanacak teknik yeteneğe sahip personel olmadığı için kışlalarda aylarca toz toprak içinde yan yana dizili halde beklediğini görmüş biriyim. Modern ordularda "yıpranma payı" denilen bir kavram vardır ki, bir yılda ordudan ayrılan personel yüzdesini gösterir. Bu oran Afgan ordusunda yüzde 35 civarlarındaydı. Yani her yıl askeri personelin üçte biri istifa, firar, maluliyet, ölüm vb. nedenlerle ordudan ayrılmaktaydı. Böyle bir ordudan muharebe etkinliği beklemek hayalciliktir. Bütün bunlar bir tarafa, ordu ve polise de Taliban'a direnmeme emri verildiği açıktır. Bu emrin bir pazarlığa da konu olduğu, Taliban'ın silah bırakıp evine dönenlere bir şey yapmayacağını açıklamasından anlaşılmaktadır.

Bir sözümüz de Taliban'ın sözde zaferini alkışlayan ve ona selam duranlara olsun. Taliban zafer falan kazanmış değildir. Dün Taliban'ı kovmak için Afganistan'a gelenler, bugün Taliban'ı geri çağırmışlardır. A.B.D. ve müttefikleri isteseler yerlerinde kalırlar ve Taliban sittin sene Kabil'e ve büyük şehirlere giremezdi. Durum bundan ibaret iken, Taliban'ı emperyalist güçleri yenilgiye uğratan bir muzaffer ordu, mücadelesini de bir istiklal mücadelesi olarak nitelemek en hafif ifadeyle ayıptır. Bu tutum sol romantizm ile açıklanamaz; çünkü sol düşüncenin bilimsel determinist bir yanı vardır. Her olayı kendi diyalektiği içinde, sebep-sonuç ilişkisine dayanarak irdeler. Toplumsal olayların ekonomi politiğini araştırır. Taliban'ın olayı İslam'ın işgalciye karşı zaferi de değildir. Böyle olsaydı Müslüman Afganlar akın akın Taliban'dan kaçmazdı. Taliban'ın yönetimini devirdiği ülkenin adının "Afganistan İslam Cumhuriyeti" olduğu unutulmasın. Taliban'ın din anlayışı bizimkinden çok ama çok farklıdır. Hal böyle iken, Taliban'a güzellemeler düzmek gerçekten yakışık almıyor.

Peki her haliyle, yani düşünce ve uygulamalarıyla çağ dışı ve acımasız bir örgüt olduğunu kanıtlamış olan Taliban'ı geri çağıranların gerekçeleri nedir; Taliban iktidarından ne bekliyorlar? Asıl üzerinde durulması gereken nokta burasıdır. Aşağıdaki çözümlemeleri okuduğunuzda, Afganistan'da yüz yıl ve daha öncesinde oynanan "Büyük Oyun"un yeni senaryo, yeni aktörler ve yeni bir dekorla tekrar sahneye konulduğuna kanaat getirmenizi umuyorum.

Öncelikle Afganistan'ın jeopolitik değerinin altını çizmekle başlayalım. Afganistan Türk, Fars, Çin ve Hint medeniyetlerinin kavşak noktasındadır ve bu nedenle tarih boyunca büyük güçlerin dövüş alanı olagelmiştir. Komşularıyla yaklaşık altı bin kilometre sınıra sahip bir kara ülkesidir. Kuzey bölgedeki Türkistan bölgesi hariç dağlarla kaplıdır. Dağların birleştiği yer olan Pamir bölgesi "dünyanın çatısı" diye adlandırılır. Bu yüzden ülke topraklarında hareket belli yol ve geçitlere tabidir. Coğrafyanın ulaşımı kısıtlayan bu özelliği, Afganistan'ı irili ufaklı birçok etnik ya da inanç grubunun sığındığı doğal bir kale haline getirmiştir. Afganistan hâkim olunması ve yönetilmesi zor bir coğrafyadır.

Hindistan alt kıtasının kuzeyden gelecek tehditlere karşı korunması ya da Hindistan'dan Orta Asya'ya yönelecek tehdidin etkisiz kılınması, Afganistan'ın elde bulundurulmasıyla mümkündür. Bu bakımdan Hayber Geçidi, Kandahar-Quetta istikameti ve Hindukuş Dağları üzerindeki Salang Geçidi askeri bakımdan stratejik öneme sahiptir.

Afganistan enerji nakil hatları ve İpek Yolu üzerindedir. Ülkenin su kaynakları hem Orta Asya'nın ihtiyacının karşılanması hem de Pakistan'a hayat veren İndus Nehri'ni beslemesi açısından yaşamsal önemdedir. Ülke altın, bakır ve lityum başta olmak üzere madenler ve değerli taşlar bakımından zengindir. Kuzey bölgede petrol üretim alanları bulunmaktadır.

Bu özellikleriyle Afganistan 19 ve 20'nci yüzyıllarda öncelikle İngiliz ve Rus İmparatorlukları arasında politik ve askeri rekabete konu olmuştur. Dönemin iki emperyal gücü arasındaki bu rekabet "Büyük Oyun" diye anılır. 20'nci yüzyılın ortalarında da "Büyük Oyun" devam etmiş, ancak İngiltere'nin yerini A.B.D., Rusya'nın yerini S.S.C.B. almıştır. Bu rekabetin hem S.S.C.B.'nin hem de A.B.D.'nin Afganistan'ı işgaline yol açtığını biliyoruz.

Şimdi A.B.D.'nin çekilmesiyle birlikte "Büyük Oyun"un yeni bir safhasının başladığına en ufak bir şüphe yoktur. Ancak bu sefer hem aktörler daha fazla hem de senaryo daha karmaşık ve heyecan vericidir. A.B.D. oyundaki yerini korumaktadır. S.S.C.B.'nin yerini ise Rusya almıştır. Bu iki esas aktöre Çin de katılmıştır. Yardımcı aktörler Pakistan ve Hindistan'dır. Ülkenin batı ve kuzey komşuları daha küçük rollere soyunmuşlardır.

Önce A.B.D. ile başlamak gerekirse, Taliban'ın yönetimi devralmasıyla birlikte CIA Başkanı'nın Kabil'de Taliban yetkilileri ile görüştüğü tüm basın ve yayın organlarında yer aldı. Bu bile Afganistan'daki yeni düzen ya da düzensizliğin arkasında kimin olduğunu açıkça göstermektedir.

A.B.D. Afganistan'a yirmi yılda istikrar getirememiş olmaktan şüphesiz rahatsızdır. Harekâtın mali kaynak ve insan kayıpları boyutuyla ilgili olarak ABD'li vergi mükellefleri ve seçmenleri ikna etmek zorlaşmıştır. Ulus ve istikrar inşasındaki bu başarısızlık, 1995'de olduğu gibi A.B.D.'nin yeniden Taliban'a bel bağlamasına neden olmuştur. Taliban Kabil hükümetini reddetmesine rağmen, A.B.D.'nin tek başına Doha'da Taliban'la masaya oturmasının sebeplerinden biri muhtemelen budur. Öte yandan Taliban iktidarını meşrulaştırmak için diğer küresel güçleri de ikna edecek bir gerekçe de bulunmuştur. IŞİD terör örgütü Afganistan topraklarında Horasan İslam Devleti (IS/K) adıyla bir yapılanmaya gitmiş ve kanlı eylemler gerçekleştirmiştir. Bu eylemlerin bazılarında Taliban'ı da hedef almıştır. IS/K ve Taliban çatışmasında hem A.B.D. hem de Rusya Taliban'ın yanında yer almışlardır. Dahası bazı yayın organlarında A.B.D.'nin IS/K ile çatışan Taliban'a hava desteği sağladığı dahi iddia edilmiştir. Rusya da küresel cihat yürüten IS/K'nın Orta Asya ve Rusya Müslümanları üzerinde etkili olmasından korktuğu için Taliban'la irtibat kurmuş ve onu desteklemeye başlamıştır.

Bakın, 26 Ağustos günü Kabil Havaalanı yakınlarında gerçekleşen ve çok sayıda can kaybına neden olan patlamaları IŞİD yani IS/K üstlenmiştir. Böylece Afganistan'da yeni bir cephe açıldığını ve ülkenin Suriyeleşme sürecine girdiğini görmek gerekir. Bu süreçten Taliban'ın da zayıflayarak çıkması ve A.B.D.'nin daha güçlü bir şekilde, hatta Taliban'ın da çağrısıyla geri dönmesi neden sürpriz olsun? Böylece 1990'lı yılların başından beri gündemde olan Türkmen gazı ve Hazar havzası petrollerinin Afganistan yoluyla Pakistan'da denizle buluşması gerçekleşmiş olur.

A.B.D.'nin Afganistan'da en büyük endişesi bölgede Çin'in etkisinin artmasıdır. Çin ülkedeki Uygur muhalefetinden ve Uygurların İslami hareketlerden etkilenmesinden ciddi olarak çekinmektedir. Taliban İslami görünümlü ancak yerel ve etnik milliyetçi bir örgüttür. IŞİD'in aksine küresel cihat iddiası taşımamaktadır. Bu yüzden Çin hem A.B.D. dönemindeki Afgan hükümetine hem de Taliban'a yakın durmaya çalışmaktadır. Son dönemde Çin'in Afganistan'ın altyapısına önemli mali ve teknik katkılarda bulunduğu bilinmektedir. Kuşak-Yol projesi ile İpek Yolu'nu yeniden canlandırarak kendisine ekonomik bağımlılık yaratmayı ve böylece hem yeni pazarlar bulmayı hem de ülkesindeki muhalefeti kontrol altında tutmayı planlamaktadır. Çin, Pakistan'ın Gwadar limanına yaptığı yatırımlarla deniz ticaretini de Malaga Boğazı'ndaki korsan tehdidinden kurtarmayı düşünmektedir. Nitekim liman ve yol projeleri kapsamında Pakistan'la 2015 yılında 45 milyar dolarlık bir anlaşma yapması boşuna değildir. Çin'in bu projelerinin A.B.D. tarafından yakından ve endişeyle izlendiğini söylemeye gerek yok. A.B.D. yönetiminin kendi projelerini gerçekleştirmek için istikrarlı, Çin'in projelerini engellemek için istikrarsız bir Afganistan'a ihtiyaç duyduğu açıktır.

Çin'in Pakistan'la Soğuk Savaş döneminden gelen geleneksel bir dostluğu vardır. Bu dostluk Hindistan'ın Sovyetlerle yakınlığına denge sağlamaya yöneliktir. Böylece Pakistan ve Hindistan aralarındaki anlaşmazlıkta kendilerine birer destekçi bulurken, Çin ve Sovyetler de aralarındaki ideolojik rekabetin gereğini yapıyorlardı. Günümüzde Pakistan'ın Çin ile Hindistan'ın ise Rusya ile dostluğu sürmektedir. Ancak Rusya ve Çin eskiden olduğu kadar birbirine karşı değildir. Hatta A.B.D.ye karşı bazı alanlarda birlikte hareket etme potansiyelleri olduğu da görülmektedir.

Bilindiği üzere, A.B.D.'nin politik kültürü ve dış politika stratejisi oldukça pragmatiktir. Amerikalılar çıkarları değiştikçe sert dönüşler yapmaktan asla çekinmez, bunu gurur meselesi yapmazlar. 1970'li yıllarda Sovyet tehdidine karşı Çin ile işbirliği yapmaktan çekinmeyen A.B.D., bugün de yükselen Çin tehdidine karşı Rusya dahil herkesle işbirliği yapmaktan kesinlikle çekinmez. Afganistan'da Rusya'nın güneye inişini frenlemek için duran A.B.D.'liler, Çin'i bölgeye sokmamak için Afganistan'dan çekildiler ve Ruslarla işbirliğine hazırlar. Bu açıdan bakıldığında, IŞİD'i bölgeye A.B.D.'nin getirdiği ve bununla Çin ve Pakistan çıkarlarına saldırmayı hedeflediği iddiası, mantıksız bir iddia değildir.

Rusya yukarda belirttiğimiz gibi IŞİD tehdidine karşı Taliban'la birlikte hareket etmektedir. Rusya'ya göre Taliban kötünün iyisidir. Ayrıca Rusya'nın temel rahatsızlığı hemen yanı başındaki A.B.D. varlığıydı. Nitekim A.B.D. kuvvetlerinin çekilip Taliban'ın Kabil'i ele geçirmesi üzerine Rus hükümet yetkilisi "Afganistan'ın istikrara kavuştuğu" yönünde açıklamalar yapmıştır.

Pakistan'ın en büyük endişesi, kendi sınırları içindeki Peştun nüfusun bağımsızlık veya Afganistan Peştunları ile birleşme talebiyle ayaklanmasıdır. Kaldı ki Pakistan'ın kuruluşunun önce ve sonrasında buna benzer talepler olmuş ve bu talepler İngilizlerin askeri gücüyle bastırılmıştır. Bu yüzden Pakistan devleti içerde ve dışarıdaki Peştun hareketlerini kontrol altında tutmak istemektedir. Bu politikanın yansımalarından en önemlisi, Peştunların iktidar hevesini öncelikle Afganistan'a yöneltmek ve Kabil'de İslamabad'a müzahir bir yönetim kurmaktır. Taliban'ın kuruluş ve gelişmesinin arkasındaki itici gücün Pakistan ulusal istihbarat örgütü (ISI)'nün olması, bu nedenle şaşırtıcı değildir. Ayrıca Pakistan'ın Taliban'ı Afganistan'ın toprak bütünlüğünü koruyacak yegâne güç olarak gördüğünü unutmamak gerekir. Afganistan etnik fay hatlarından bölünürse Pakistan'ın başına hem Peştun hem de Beluci sorunlarının açılacağı kesindir.

Ancak Taliban'ın kolaylıkla kontrol dışına çıkabildiği 1996-2001 döneminde görülmüştür. Afganistan'da iktidarını konsolide eden Taliban'ın başka küresel ve bölgesel güçlerin desteğini alarak Pakistan Peştunlarını hareketlendirmeyeceğini kimse garanti edemez. Nitekim Taliban'ın Pakistan kolu Tehrik-i Taliban da halen yerinde durmaktadır.

Bu denklemde A.B.D. Afganistan'da iktidarı Taliban'a terk etmekle Pakistan'ın ağzına da bir parmak bal çalmış ve onun Çin'e daha da yakınlaşmasına "dur" demiştir. Gelinen noktada hem Pakistan hem de Taliban bir dereceye kadar A.B.D.'nin kontrolü altına girmiştir. A.B.D. Taliban'a yeşil ışık yakmasa ya da tamamen kayıtsız kalmış olsaydı, kendi gücüyle iktidarı devralan bir Taliban Çin projelerine daha açık olurdu.

Görüldüğü üzere yeni "Büyük Oyun"da çok değişken, dinamik ve bazen birbiriyle çelişen çıkar ve ilişkiler vardır. Tarafların gerçek oyun planlarını görmek için ortalıktaki toz ve dumanın bir miktar dağılması gerek. Genel anlamda Rusya, A.B.D., Çin ve cihatçı grupları kendi nüfuz alanından uzak tutmayı; A.B.D., Çin'in bölgede hakim bir güç olmasını engellemeyi; Çin, A.B.D.'nin bölgedeki etkisini kırmayı; Pakistan, Afganistan'da kendi güdümünde bir iktidarın varlığını, Hindistan, Pakistan'ın elini güçlendirecek gelişmelere müdahil olmayı; İran, hemen yanı başında köktenci Sünni bir iktidar yapılanması olmamasını; Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ise radikal dini akımların ve düzensiz göçmenlerin ülkelerine girmemesini istiyor.

Stratejide yapılan yanlışlıklar sonradan alınan operasyonel önlemlerle giderilemez. Hatta gerçek hayatta birçok şey planlandığı şekilde yürümeyebilir; evdeki hesap çarşıya uymaz. Afganistan'da Taliban iktidarı istikrar değil, kaos üretir. Korkarım ki, Afganistan'da istikrar değil, istikrarsızlık üzerine hesap yapan aktörlerin kazanacağı bir döneme doğru yıldırım hızıyla ilerliyoruz.

Afganistan'da "Büyük Oyun" için kâğıtlar yeniden dağıtılıyor. Masanın etrafındaki poker suratlı oyuncuların ne düşündüklerini anlamak çok kolay değil. Fakat büyük oyuncuların yeni bir vekâlet savaşına hazır oldukları kesin. Onların adına savaşan küçükler kaybetseler de kazansalar da fark etmez. Büyükler hep kazanmak isterler ve kozlarını ona göre oynarlar.

Afganistan'da olan bitene daha yakından bakmak için Pankuş Yayınları'ndan yeni çıkan "İç Çatışma ve Dış Müdahale Kıskacında AFGANİSTAN" isimli eseri okumanızı öneririm.

https://www.pankusyayinlari.com/

https://www.veryansintv.com/afganistanda-yeni-buyuk-oyun

=======================

KABİL'DE 1 HAFTA GEÇİREN GAZETECİ: ATATÜRK'ÜN BAŞARDIKLARINI DÜŞÜNÜYORSUNUZ...

Taliban kontrolündeki Kabil'de bir hafta geçiren gazeteci Mehmet Akif Ersoy, değerlendirmelerini aktardı.

28 Ağustos 2021 09:53

Kabil'de 1 hafta geçiren gazeteci: Atatürk'ün başardıklarını düşünüyorsunuz...

Afganistan'ın başkenti Kabil'e giden Habertürk programcısı Mehmet Akif Ersoy, "Afganistan gibi yerlerde, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyeti insan yüz kere düşünüyor" dedi.

İZLEYİN:

https://veryansintv-com.cdn.vidyome.com/videos/08-2021/ap3LSTmwPprGKwfWYxs2.mp4

Halk Tv canlı yayınında açıklamalarda bulunan Ersoy, "Biz çok şükür Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşıyoruz. Atatürk döneminde çok çok önemli şeyler başarılmış diyorsunuz" ifadelerini kullandı.

Ersoy, "Türkiye kamuoyu çok hassas, biz dedik ki Habertürk ekibi olarak buraya gireceğiz ve ne gördüysek onu anlatacağız. Sokakta kimi görsek, onunla röpotaj yapacağız; bu Talibancı da çıkabilir, Taliban karşıtı da çıkabilir, Amerikancı da çıkabilir, Türkiye'ye de kızgın olabilir, her şey olabilir. Ama biz sadece gazetecilik yapacağız dedik, gerçekten de bunu yaptık" dedi.

İZLEYİN:

https://youtu.be/dS7Xi0iHFcg

https://www.veryansintv.com/kabilde-1-hafta-geciren-gazeteci-ataturkun-basardiklarini-dusunuyorsunuz

=======================

VAN'DA 43 DOKTOR İSTİFA DİLEKÇESİ VERDİ

Van İl Sağlık Müdürü Prof. Dr. Mahmut Sünnetçioğlu, '1 Temmuz'da kalkan yasağın ardından ilimizde 43 hekim istifa dilekçesi verdi' dedi.

29 Ağustos 2021 16:21

Van İl Sağlık Müdürü Prof. Dr. Mahmut Sünnetçioğlu, Sağlık Bakanlığı'nın öngörüsüyle salgın döneminde sağlık sektöründeki iş yükünün artması üzerine 2020 Mart ayı içerisinde bir genelge yayınlayarak kamu ve özel sektörde çalışan hekimlerin istifa etmelerini yasakladığını hatırlattı.

İHA'da yer alan habere göre; Sünnetçioğlu, "1 Temmuz'da kalkan yasağın ardından ilimizde 43 hekim istifa dilekçesi verdi. Zorlu geçen salgın sürecinde tüm sağlık çalışanlarımız canla başla çalıştı, hepsine teşekkürlerimi sunuyorum. Bu sıkıntılı süreçte hekimlerimiz bizi yalnız bırakmadı" dedi.

Kalkan yasağın ardından doktorların istifa etmeye başladığını ve özel sektöre geçiş yaptığını dile getiren Prof. Dr. Sünnetçioğlu şu ifadeleri kullandı:

Hiçbir hekimimiz istifaya zorlanmadı, aksine kendilerinin devlet hastanelerimizde bu zorlu süreçte sabırlı olmak, vatandaşlarımıza sağlık hizmetinin sekteye uğratmaması adına ricalarımız olmuştur. Normalleşme süreci ile istifa yasağının kalkmasıyla birlikte birçok ilde olduğu gibi Van'da da hekimlerimiz kendi hür iradesi ile Sağlık Müdürlüğümüze istifa dilekçelerini verdi. Tabii ki vatandaşlarımızın sağlık yönünde mağdur olmaması için Sağlık Bakanlığımıza giderek kadın doğum uzmanı, çocuk doktoru, anestezi ve enfeksiyon hastalıkları için uzman hekim talebinde bulundum. En kısa zamanda atamalarını bekliyoruz. Ayrıca Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Dursun Odabaş Tıp Merkezinde vatandaşlarımızın mağdur olmaması için 6 uzman ve 5 pratisyen hekim görevlendirdik.

https://www.veryansintv.com/vanda-43-doktor-istifa-dilekcesi-verdi

=======================

NİHAT GENÇ : GULYABANİ VE NATO'NUN PARTİSİ

29 Ağustos 2021 10:18

BİR

Nihat Genç'in youtube programları bir ay öncesine kadar ortalama yüzbin düzeyindeyken üç hafta önce ortalama 50'e, iki hafta önce ortalama 30 bine, ve son haftada 15 bine düşüverdi.

Hastalanıp hızla on kilo verip halsiz mecalsiz program yaptığım dönemlerde dahi bu kadar sert bir düşüşle karşılaşmamıştım.

20'li yaşlarımdan beri yayıncılık içindeyim, ne satar ne satmaz, kaç satar, hangi olaylar satışları tetikler ya da düşürür, birikim sahibiyim, yani böyle sert düşüş görmedim.

Peki bu son dört haftada ne oldu, ağırlıklı olarak İyi Parti'nin Natocu-Fetöcü Türkçü gençliği üzerine yayınlar yaptık ve hatta yayınımız iki gün üst üste trend/topik yani çok izlenen popüler hale geldi.

Özetle, Nato'nun Fetöcü ve Türkçü kanadının deşifresi ana konumuzdu.

Üstüne Enver Altaylı ve Alman istihbaratı BND ilişkisi de..

Unutmayın, Türkiye'de bir dizi kemalist yazar öldürüldü ve faili meçhul kaldı, yani, bu cinayetleri kim işlediğini kesinlik içinde tam da budur kimse diyemiyor, ancak bizim kanaatimiz nettir gladyo-Fetö şüphe ve şaibeleri üzerinedir!

Tıpkı İtalya'da gladyonun faili meçhul cinayetleri gibi.

Türkiye'de olduğu gibi onlarca yıl İtalya'da da Nato'nun gladyö ayağı üzerine davalar dosyalar yeniden açılmış bir daha açılmış ve ama İtalya'da gladyö dosyalarının hepsi kapatılmış tek kişi tutuklanamamıştır!

Gladyonun İtalya ve Türkiye'de işlediği cinayetlerin hala bilinmemesi ve ama herkesin iyi bilip bir şey yapamaması Nato'nun karanlık gücünü gösteriyor!

Bu güç an itibariyle İyi Parti'yi kurmuş ve destekliyor.

Yani İyi Parti'nin Fetöcü-Türkçü kanadının arkası sağlam!

Alman istihbarat teşkilatı BND ve NATO yabana atılacak burun kıvrılacak güçler değildir, aksine teknolojinin ve siyasetin her yerindedir! BND elemanı Enver Altaylı'nın AKP'li gizemli isim Mücahit Aslan'la dahi bine yakın telefon görüşmesi mahkeme kayıtlarında!

Enver Altaylı yakayı ele verdiğinde kendisini tutuklayan polislere ilk sözü: BND bunun hesabını sizden çok fena sorar, demiş, diyebilmiştir!

BND'nin ve Nato'nun bilişim sektörü içindeki gücünü test etmeniz çok kolaydır, bana mısın demeyen çok iyi raitingi olan youtube kanalları bir kaç hafta üst üste BND ve Enver Altaylı ilişkisi ve İyi Parti ve Fetöcü-Natocu gençler ilişkisi üzerine program yapsın, sonuçları görsün!

Sakın bana bilmiş bilmiş bu tür bir engellemenin mümkün olmadığını söylemeye çalışmayın!

Şimdi yazı yazdığımız internet ve konuştuğumuz youtube vb. yapılar üzerinde kaç zamandır istihbarat güçlerinin karanlıkların hortlağı gulyabani gibi çalıştığını bilmeyen-yazmayan yok!

İyi Parti'nin karanlıklar içinde kalmış uluslararası gulyabanilerini, Fetö yıllarında Fetö tehlikesini bir yirmi yıl kimseye anlatamadığımız gibi şimdi de anlatmamız zor.

Ama biz, notumuzu düşelim!

Paranoya suçlamasıyla bu yazımı saf saf eleştirmeyin, önce istihbaratı tanıyın, paranoyayı kasıtla oluşturan da istihbarat güçleridir.

İstihbarat güçleri liberal sitelere sadece fonlarla maddi destek vermez başka tür teknolojik imkanlar da açarlar. Tabii ki herşeyi açığa çıkartacak kadar ayarlarla şüphesiz kimse oynayamaz ama minik küçük dokunuşlarla iz bırakmadan yapacak güçleri vardır!

Açıklama yapmayarak iz bırakmayarak dosyaları kaldırtarak gölgeler ve karanlıklar içinde sizi delilsiz belirsizlikler içinde bırakmak istihbaratın temel siyasetidir!

Çünkü herkesin herkesi suçlayacağı belirsizlikler, acaba? kim? vs. gibi siyaseti manipüle bir ortama sürüklemek işleridir, başedemediklerini önce fişlemek, sonra sonra kriminalize etmek yine başedemezlerse, faili meçhullara hazır olun!

İKİ

Levent Köker Murat Belgeli İletişim çevresinden adı iyi bilinen liberal bir hukukçu.

Tarsus Amerikan Lisesi'ni bitirmiş, kendisini yakinen çok iyi tanırım.

Nazik, kibar, beyefendi, şaşıracaksınız, bir insan güzeli'dir!

İşte bu beyefendilik içinde saklanan çakallıklarını anlatan çok uzun bir hikaye yazmayı çok istedim.

Birebir yüz yüze ilişkilerde insan zerafeti ve ama doktrine edilmiş cinlik tezgah peşinde beyinleri!

AKP'ye verdiği destek ve Fetö'nün Abant Toplantıları'na katılmasıyla tarafımızdan zaten işbirlikçi liberal damgasını çoktan yemiştir!

Bugün zaten nerede konuşabilir, sadece fonlanmış sitelerde!

Cumhuriyet Gazatesi'nde Özdemir İnce Levent Köker'in kemalizm için söylediklerini bugün gündeme getirince tekrar aklıma düştü!

Güya okumuş bir insan evladı Cumhuriyet'in varlığına kurumlarına devrimlerine yobaz bir İslamcı gibi vahşi bir saldırıda nasıl bulunabilir!

Akıl alır gibi değil!

Mesela, cumhuriyet demezler 'kemalist' diye kasıtla kodlarlar.

İslamcılar da bu kavramları aynı şekilde işlerine uygun suistimal etmek için çok kullandı, mesela onlar da 'hukuk' demez, 'kemalist hukuk' derler.

Yani karşılarına çıkan evrensel kavramları kendi beyinlerindeki liberal ideolojiye uygun 'etiketlerler'..

Yani şu çalımı atarlar, biz aslında hukuk'a karşı değiliz 'kemalist hukuk'a karşıyız, demek isterler, ki, bugün geldiğimiz yerde narko siyasetçiler ve tarikatçılar korkusundan tek dava açamayan yargı skandalına böyle böyle geldik!

Mesela açılım tezgahında cumhuriyetçileri 'ulusalcı' etiketiyle özellikle vurguladılar.

Bunda ne var diyeceksiniz. Neo-liberalizmin yani küreselleşmenin bütün dünyada at oynattığı 2000'li yıllarda halk ürker diye 'federasyonculuk'u açıktan aleni destekleyemiyorlardı.

Bunu da şöyle çalımlayarak geçmeye çalıştılar, federasyonculuk'un karşıtı 'ulusalcılık'a faşist ırkçı Hitler Nazizm yakıştırmaları yaparak mahküm edip 'federasyonculuk'u tek çıkış özgürlük yolu olarak dolaylı gösteriyorlardı!

Çünkü ulusalcılık federasyonculuk karşıtı, demek, toprak bütünlüğünden yana olmak demek.

Şimdi size komik geliyor değil mi, işte o zamanlar öyle bir federasyonculuk büyüsü, AB'ye giriyoruz büyüsü, küreselleşme büyüsü, yepyeni özgür bir dünya kuruluyor büyüsü, yarattılar ki, ilk aşılması suçlanması kriminalize edilmesi gereken 'ulusalcılık' olmalıydı, öyle de yaptılar!

Levent Köker bey öyle böyle değil çok ciddi 'alkoliktir'.. Öyle içer ki bir altı ay ülkede dünyada neler oldu bitti duymaz görmez!

Böyle şahsi şeyler söylenmez ayıptır, benim de hiç huyum değildir, ancak alkolizmle dünya dışı kalıp yaşadığı altı aylık uykuları hatırlatan laflar ediyor.

Mesela, şu cümleleri hala edebiliyor: 'Kemalizm manevi yaşam alanlarını devlet denetimi altına almasıyla otoriterdir'

Düşünün, tarikat ve cemaatler an itibariyle anayasaya aykırı yani hukuksuz, düşünün, ülkedeki medrese sayıları on binleri merdiven altı medrese öğrencileri milyonu aştı, ve Afganistan Irak Suriye örnekleri ortada... Ve tarikatlar ve cemaatler devlet kadrolarına bakanlıklarına an itibariyle el koymuş! Fetö örneği sonra İsmailağa ve Menzil örneği ortada!.

Buna rağmen.

Hala kalkmış mezheplerin tarikatların cirit attığı bir dünyayı özgürlük ve işte hukuk bu diye alkışlıyor onaylıyor!

Herhalde Leven Köker bey, 2000'li yıllardan sonra neo-liberallerin etnik milliyetçiliği ve mezhepçiliği ve cemaatçiliği gazlayarak-tetikleyerek ve sahaya sürerek Suriye'nin Irak'ın ve Afganistan'ı iç savaşlara bu yüzden gark olduğunu göremeyecek kadar uzun bir süre 'içmiş'...

İçmesi sorun değil de sızıp kalması uzun sürmüş, uyan ağbim uyan, dünya çoktan neo-liberallerin mezhep ve etnik tezgahlarına karşı acı trajedilerle yüzleşip uyandı!

Hala kalkmış, Cumhuriyet'in etnik ve dini farkları yadsımasını eleştiriyor ve bu yüzden anti-demokratik ve baskıcı ve otoritermiş diyebiliyor.

Gerçek bu, Avrupa'da dahi etnik ve dini farklılıklar siyasi sahaya sürülemez, tanınamaz, ancak kültürel ve tarihi geleneksel alanda yaşarlar, ne var bunda? Bu lafları gidip Fransa'da Almanya'da söyle de senin de icabına baksınlar!

Aksine tarih Cumhuriyet'i haklı kıldı, ve bugün kitleler etnik ve mezhep savaşları yüzünden Cumhuriyet diye diye ağlıyor!

Ve ağbimiz hala uyanmamış olmalı neo-liberalizmin şaha kalktığı 2000'li yılların diliyle Cumhuriyet değerlerini etiketliyor, kriminalize ediyor, suçluyor!

Ve Özdemir İnce'nin de dediği gibi, kemalizm dediğin 30'lu yıllarda kaldı, mesela ülkeyi 80 yıldır sağ iktidarlar yönetiyor...

Ve 'hukuk karşısında herkes eşittir' cümlesini dahi kasıtla çarpıtıyor!

Levent Bey, yoksulları kimsesizleri işçileri köylüleri çalışanları hukuk karşısında güçlü kılabilmek için kooperatifleşmeyi, sosyal sınıfları eşitleyecek kamu politikalarını, ve akim kalan toprak reformu gibi çabaları göz ardı ederek konuşma, yanıltma, lütfen cahil cühela vahşi yobazlar gibi konuşma!

Demek öyle, Levent Köker bey, şu Afganistan gerçeğini gördüğün halde..

Ülkedeki şu cemaat ve tarikatların 'dokunulmaz' hale geldiğini gördüğün halde!

Hala, 'manevi yaşam alanlarını devlet denetimi altına almayı otoriterleşmek olarak' görüyorsun, öyle mi?

İstersen bu söylediklerini biraz daha düşün!

Şeyhlerin kendileri otoriter değil mi?

Etnik milliyetçilerin çete liderleri istediklerinin kafasını kolunu kesecek kadar otoriter değil mi?

Bu yüzden devletin düzenleme hakkı yok mudur, Suriye'den kaçmış on milyon insanı ve kafası kesilerek öldürülen milyonları düşünerek bir daha düşün, Levent bey!

Sizleri hala 2000'li yılların ezberiyle konuşturan kimdir, kimlerdir?

İç savaşlar mezhep savaşlarıyla bütün dünya akıllandı!

Siz hala Fetö'nün Amerikan istihbarat kurumlarının sizi kullandığı kumpasla sahaya sürdüğü aynı yerdesiniz, sayın Levent Köker bey!

https://www.veryansintv.com/gulyabani-ve-natonun-partisi

=======================

'KORONAVİRÜS BİYOLOJİK SİLAH' İDDİASINA ABD İSTİHBARATI NE DEDİ?

ABD istihbaratı, Başkan Joe Biden'ın talimatı üzerine 90 günlük araştırmaları sonucu hazırladıkları raporda Kovid-19'un kökenine karşı ortak bir sonuca ulaşamadıklarını ancak virüsün biyolojik silah olarak geliştirildiğine inanılmadığını vurguladı.

28 Ağustos 2021 00:52

ABD istihbarat ajansları, 90 günlük incelemelerinin ardından ABD Başkanı Joe Biden'a sundukları ve Kovid-19'un kökenini araştırdıkları raporun bir bölümünü kamuoyu ile paylaştı.

İstihbarat ajanlarının Kovid-19'un kaynağına ilişkin henüz ortak bir kanıya varamadığına işaret edilen raporda, ABD İstihbarat Topluluğunun 4 üyesinin virüsün bir hayvandan insana geçtiğine dair inancının az olduğu belirtildi. Öte yandan beşinci bir ajansın da ilk insan enfeksiyonunun bir laboratuvarda başladığına dair orta derecede ikna olduğu vurgulandı.

Raporda, tüm istihbarat kurumlarının virüsün biyolojik silah olarak geliştirildiğine inanmadığının altı çizildi.

Çin'in ABD ve uluslararası toplumla virüsün kökenine yönelik araştırmalar konusunda tam koordinasyona geçmemesinin önlerindeki en büyük engel olduğu vurgulandı.

BIDEN'DAN AÇIKLAMA

Öte yandan ABD Başkanı Joe Biden, yaptığı yazılı açıklamada, istihbarat kurumlarının kendisine rapora ilişkin detaylı bir brifing verdiğini kaydetti.

ABD'de yüz binlerce insanın hayatına mal olan Kovid-19'un kökeni bulunana kadar rahat uyku uyumayacaklarını belirten Biden, Çin'in tavrının virüsün kökeninin bulunmamasındaki en büyük etken olduğunu kaydetti.

BIDEN İSTİHBARATTAN 90 GÜN İÇİNDE RAPOR İSTEMİŞTİ

ABD Başkanı Joe Biden 26 Mayıs'ta yaptığı yazılı açıklamada mart ayında istihbarattan Kovid-19'un kökenini araştırmalarını istediğini ve bu raporu ay başında eline aldığını bildirmişti.

Biden açıklamasında, "İstihbarat Topluluğundan, bizi kesin bir sonuca daha da yakınlaştıracak bilgileri toplama ve analiz etme çabalarını iki katına çıkarmalarını ve bunu bana 90 gün içinde rapor etmelerini istedim." ifadesini kullanmıştı.

https://www.veryansintv.com/koronavirus-biyolojik-silah-iddiasina-abd-istihbarati-ne-dedi

=======================

ANTONY BLİNKEN AÇIKLADI: AMERİKAN GÜÇLERİ IRAK'TA KALACAK

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, ABD güçlerinin Irak güçlerine eğitim ve askeri danışmanlık için şimdi ve gelecekte Irak'ta kalacaklarını bildirdi.

29.08.2021, 19:07

Irak Cumhurbaşkanı Berhem Salih'le telefon görüşmesi gerçekleştiren ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, ABD'nin Iraklılarla uzun vadeli bir bağlılığının olduğunu ve ABD'nin Iraklılara verdiği sözlere bağlı olduğunu bildirdi.

Blinken görüşmede, ABD'nin güçlü ve istikrarlı bir Irak'a bağlı olduğunu kaydederek, Irak ile uzun soluklu stratejik bir anlaşmanın Irak ve ABD halklarına hizmet edeceğini belirtti.

IŞİD'e karşı mücadele görevinin sona ermediğini vurgulayan Blinken, Uluslararası Koalisyon ve NATO'nun Irak misyonunun IŞİD'e karşı mücadelenin başını çekmeye devam edeceklerini söyledi.

Blinken, ABD güçlerinin Irak güçlerine eğitim ve askeri danışmanlık için şimdi ve gelecekte Irak'ta kalacaklarını bildirdi.

https://www.ulusal.com.tr/gundem/antony-blinken-acikladi-amerikan-gucleri-irak-ta-kalacak-h290269.html

=======================

ENDONEZYA'DA KEŞFEDİLEN 7200 YILLIK İSKELETTE, BİLİNMEYEN BİR İNSAN GRUBU ORTAYA ÇIKTI

Besse lakaplı gencin DNA'sı

Bu hafta yayınlanan bir araştırmaya göre, arkeologlar Endonezya'da dünyanın başka hiçbir yerinde bulunmayan "farklı bir insan soyuna" sahip bir kadın avcı-toplayıcıdan 7200 yıllık bir iskeletin kemiklerini ortaya çıkardılar.

2015 yılında Sulawesi'deki Leang Panninge mağarasında Besse lakaplı bir gencin kemikleri keşfedildi.

Anakara Asya ve Avustralya arasında yer alan bir grup ada olan Wallacea'da, erken avcı-toplayıcı bir uygarlık olan Toalean halkının eserleri arasında bir insan iskeleti keşfedildi. İskelet bilinen ilk Toalean iskeletidir.

Daha önce bilim adamları, Austronesianlar olarak bilinen bir popülasyonun, yaklaşık 3.500 yıl önce Doğu Asya DNA'sını Wallacea üzerinden taşıdığına inanıyorlardı. Bununla birlikte, Besse'nin bulgusu, Doğu Asya atalarına sahip insanların o zamandan çok önce var olmuş olabileceğini gösteriyor.

Bilim adamları, Besse'nin iç kulağındaki bir kemikten DNA'sını çıkardıktan sonra, onun Yeni Gineliler ve Avustralyalı Aborijinlerle ve aynı zamanda soyu tükenmiş eski bir insan türüyle aynı soydan geldiğini keşfettiler.

2015 yılında başlayan kazılar, Endonezyalı ve uluslararası araştırmacıların işbirliğiyle gerçekleşti. Çalışma Nature dergisinde yayınlandı.

Griffith Üniversitesi'nin Avustralya İnsan Evrimi Araştırma Merkezi'nde araştırmayı yürüten arkeolog Adam Brumm, Cuma günü AFP'ye verdiği demeçte.

"Bu, anakara Asya ve Avustralya arasındaki geniş ada bölgesinden antik insan DNA'sının keşfini ilk kez bildiriyor" dedi.

Tropikal sıcakta DNA hızla bozulduğundan kazı, araştırmacılar için özellikle zordu. Araştırmacı, konuşmasında nemli iklimlerde eski insan DNA'sını bulmanın zor olduğunu ve bu nedenle şanslı olduklarını belirtti.

DNA analizine göre genç, günümüz Papuaları ve Yerli Avustralyalılarla bağlantılı bir demografik gruba aitti. Öte yandan genom, dünyanın başka hiçbir yerinde bulunmayan, daha önce keşfedilmemiş, farklı bir insan soyuna bağlıdır.

https://arkeonews.com/endonezyada-kesfedilen-7200-yillik-iskelette-bilinmeyen-bir-insan-grubu-ortaya-cikti/

=======================

KALITSAL TRAVMA NEDİR? ÇOCUKLAR İÇİN NEDEN ÖNEMLİDİR?

Kalıtsal travma çalışmaları henüz çok yeni bir alan olmasına rağmen bilim insanları travmatik olayların gelecek nesillere aktarılabileceğini düşünüyor.

Cansu Saçı Cansu Saçı

Çocuklarımız ve torunlarımız bizden miras aldıkları genlerle şekilleniyor. Çocuk ve ebeveynin saç rengi, göz rengi, ya da çene yapısı gibi fiziksel özelliklerinin birbirine benzemesini oldukça normal karşılıyoruz. Ya genlerimizle aktardığımız şeyler bunlarla sınırlı değilse? Son yıllarda yapılan araştırmalar, yaşanan travmaların gelecek nesil üzerinde iz bırakabileceğini ortaya koyuyor. Araştırmalar çocukların en az üçte ikisinin; istismar, şiddet, ağır hastalık, ihmal ya da doğal afet gibi en az bir travmatik olay yaşadığını gösteriyor. Peki bu çocuklar ebeveyn olduklarında travmalarını kendi çocuklarına mı aktarıyor? Gelin kalıtsal travma ismi verilen bu duruma yakından bakalım.

Son yıllarda ebeveynlerin çocukken yaşadıkları travmatik olayları, genler aracılığıyla kendi çocuklarına aktarabileceği iddia ediliyor

Kuşaklar arası travma olarak da bilinen kalıtsal travma; travmanın epigenetik izlerinin bir nesilden diğerine aktarılabileceği anlamına geliyor. Kalıtsal travma araştırmaları nispeten yeni bir alan. Henüz keşfedecek çok şey olsa da bazı araştırmaların bulguları travmanın genler üzerinde kimyasal bir iz bırakabileceğini gösteriyor. Aynı zamanda bu izlerin sonraki nesillere aktarılabileceğini ortaya koyuyor. Ancak bu iz, gene doğrudan zarar vermiyor. Başka bir ifadeyle mutasyona uğramıyor. Dolayısıyla değişiklik genetik değil epigenetik olarak adlandırılıyor.

İçinde yaşadığımız ortamdaki değişikliklere yanıt olarak DNA'mıza küçük kimyasal izler eklenir veya çıkarılır

Bu izler genleri açıp kapatarak, genomlarımızda daha kalıcı bir değişime neden olmadan değişen koşullara uyum sağlamanın bir yolunu sunar. Ancak yaşam boyunca edinilen bu epigenetik değişiklikler gerçekten de sonraki nesillere aktarılırsa bunun sonuçları çok büyük olur. İşte travmanın kalıtsal olabileceğini savunan bilim insanları tam da bu noktanın üzerinde duruyor.

Kalıtsal travma, ilk defa Holokost sırasında şiddete maruz kalan kişilerin çocuklarında fark edildi. 1966 yılında Kanada'daki bir klinikte Holokost'tan kurtulan çok sayıda insanı gözlemlemeye başladılar. Ardından bu kişilerin çocukları üzerindeki araştırmalar yoğunlaştı. Sonuçlar şaşırtıcıydı. Çünkü Holokost'tan kurtulanların çocuk ya torunları genel nüfustaki temsillerine kıyasla daha fazla ruhsal sorunlar yaşıyordu.

Bilim insanları gerçek travmatik deneyimler yaşayan insanların yanı sıra fareler üzerinde de çalışmalar yürüttü

McGill Üniversitesi'nden Moshe Szyf, "Bulduğumuz etkiler küçük ama dikkate değer ölçüde tutarlı ve önemliydi" diyor. Özellikle fareler üzerinde yapılan çalışmalar, travma iletiminin kanıtı olarak bilim dünyasına sunuluyor. Tracy Bale liderliğinde Maryland Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde yapılan bir çalışmada; bilim insanları farelerin kafeslerini periyodik olarak eğmeye başladı. Bu uygulama farelerin oldukça stresli bir ortamda büyümesine neden oldu. Bu tür bir yetiştirme, fareler üzerinde travmatik bir etkiye sahipti. Sonuçlar diğer araştırmalarla benzerlik gösteriyordu. Farelerin davranışları önemli ölçüde değişmişti. Hepsinden önemlisi yavruların stres hormonlarında da dalgalanmalar vardı.

KALITSAL TRAVMAYA KARŞI KİMLER SAVUNMASIZDIR?

Sistematik olarak istismara ve ırkçılığa maruz kalan kişilerde travmanın genetik değişikliklere yol açtığı kanıtlanmış durumda. Ancak daha fazla çalışmaya ihtiyaç olduğunu söylemek gerekiyor. Örneğin yüzyıllardır ırkçılığa maruz kalan Afrika kökenli Amerikalılar, uzun yıllar savaş içinde olan ülkelerdeki insanlar ya da 2004 yılında Asya'da meydana gelen büyük tsunami felaketinden etkilenen aileler kalıtsal travmaya karşı daha savunmasızlar. Aile içi şiddet, cinsel saldırı ve nefret suçları da kalıtsal travmaya sebep olan durumlar arasında bulunuyor.

KALITSAL TRAVMANIN TEDAVİ YÖNTEMİ VAR MI?

Çocuk psikiyatristi Gayani DeSilva; kalıtsal travmanın belirtileri arasında; gelecek kaygısı, güvensizlik, depresyon, panik ataklar, kabuslar, uykusuzluk, savaş ya da kaç tepkisi ve özgüven sorunları olduğunu belirtiyor. Kalıtsal travma araştırmaları henüz çok yeni. Bu nedenle kesin ve net bir tedavi yöntemi söylemek oldukça zor. Ancak uzmanlar bütünsel ve yoğun bir müdahale yapılırsa kalıtsal travmanın tedavi edilebileceğini iddia ediyor. Bireysel terapi başta olmak üzere, kapsamlı bir aile/grup terapisinin işe yarayabileceği konusunda görüşler var.

Kalıtsal travma araştırmaları henüz emekleme döneminde. Her ne kadar bu iddiaları destekleyen bilimsel çalışmalar olsa da kesin ve net ifadeler kurabilmek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç var. Alandaki araştırmacıların kendileri dahi atalarımızın travmatik biyolojik izlerini taşıdığımız fikrinin güçlü bir duygusal çekiciliği olduğunu ancak yapılan araştırmaların tutarlı bir sonuç elde etmekten çok uzak olduğunu belirtiyor.

https://listelist.com/kalitsal-travma-nedir/

=======================

ELVADE TANIK : İSTAKOZ, KALAMAR HARAM MI?...

17:39 29 Ağustos 2021

Her ağızlarını açtıkça, verdikleri fetva ve davranışları inanırlığını ve güvenilirliğini kaybediyor...

Bu ülkenin kurucu lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün adı hutbelerden çıkarılarak, bir fatihanın bile çok görüldüğü bir ortamda, kalamar, ıstakoz, yengeç gibi deniz ürünlerini yemenin haram olduğuna dair fetva iddiası tartışma konusu oldu.

Atatürk'ün adını hurbelerden çıkarsanız ne olur, çıkarmazsanız ne olur? Türk Milleti, düşmanlık yapanlara inan hiç olmadığı kadar bu ülkenin kurucu lideri Atasına sahip çıkarak, bu kahraman kurtarıcı ile silah arkadaşlarına sonsuza kadar dua etmeye devam eder. Sizin gibiler de, yapması gerekenleri değil, yapmaması gerekenleri yapmaya devam edip dursunlar. Bu millet, sizi bu şekilde hatırlar mı bilinmez. Atatürk'ün, ölüm yıldönümünden bir gün önce, "Keşke Yunan Kazansaydı" diyen fesliyi ziyarete gittiniz ama bu ülkenin kurucu liderine bir fatiha okumadınız. Bu ülkenin kurucu lideri Atatürk'le sorununuz nedir?

Şimdi sıra, milletin ne yiyip, içtiğine mi geldi? Bundan daha önemli fetvalar verilmesi gerekmez mi?

Mesela; birçok kadın ve çoluk, çocuk, cinsel istismara uğruyor, işkenceyle öldürülüyor...Bunların yapılmaması gerektiğiyle ilgili hiç fetva verildi mi? Başta bazı din adamları olmak üzere birçok erkek saçını sakalını boyuyor bu caiz midir? Bu, botoks yaptırmaktan ağızları kapanmayan, yüzü boya küpüne dönmüş, duygusuz bir ifadeyle giydikleri kıyafetler ve kullandıkları aksesuarların fiyatları dudak uçuklatan cinsten...Bu kadar geçim sıkıntısı çeken insan var iken, alay eder gibi porsiyonları küçültün, sabredin, şükredin diye açıklama yapanlara, şatavatlı sofraların israf ve dolayısyla haram olduğuyla ilgili bir açıklama yapıldığını duyan var mı?

Millet geçim derdinde bir lokma ekmeğinin peşine düşmüş, vay efendim yengeç, kalamar, ıstakoz, karides, midye, kurbağa gib deniz ürünlerinin yenmesinin haram olduğuyla ilgili açıklama yapıldığı iddiası ortalıkta dolaşıyor.

Alay eder gibi, bunları alacak maddi gücü olmayanlar için helal olsa ne olur haram olsa ne olur? Bunları hangi parayla alacak...Alım gücü olanlar ise, helaline haramına bakmaz...Çünkü bunlardan önce haram olan daha önemli şeyler var. Bu açıklamayı yapanlar önce, yolsuzluğun, hırsızlığın, devletin gelirlerini çarçur edilmesinin, adaletsizliğin, hukuksuzluğun, Nepotizm, adam kayırarak haksız bir şekilde liyakatsız bazı kişilerin işe alınmasının, gelir dağılımının adaletsizliği, lüks makam araçları gibi birçok şeyin haram olduğunun anlatılması gerekirken, istakoz, kalamar ve buna benzer deniz ürünlerinin haram olduğu fetvası çok mu önemli?...

Ben hayatımda bunları hiç yemedim ama bu haram fetvası iddiasından dolayı yiyeceğim. Siz haram deseniz de, parası olmayan zaten bunları yiyemez ama yolsuzluk, ve hırsızlıkla zengin olmuş bazı haramzadeler için bu deniz ürünlerinin haram olması da hiç bir şey ifade etmez...Zira onların birçoğu zaten haram yemeye alışmıştır...

Fakir, fukaranın, bu deniz ürünlerini alıp yiyecek maddi güçleri olmadığından, helal olsa bile alıp yiyemezler. Bu nedenle siz önce bu gelir adaletsizliğine neden olan bazı yolsuzluk, adaletsizlik ve israfın haram olduğunu açıklarsanız, ondan sonra yapacağınız açıklamalar ciddiye alınır... Aksi takdirde, yaptığınız her açıklama doğru da olsa, eleştirilerin odağında olmaya devam eder...

https://www.ngazete.com/istakoz-kalamar-haram-mi-90526h.htm

=======================

ÜNİVERSİTE HASTANESİNDE SKANDAL! PROTOKOL ÜYELERİ VE İŞ ADAMLARINA ÖZEL UYGULAMA

Pamukkale Üniversitesi Hastaneleri Başhekimi Selçuk Yüksel, protokol üyeleri ve iş insanlarının randevu ve muayene işlemleri sırasında beklememeleri için özel birim oluşturdu. Skandal başhekimliğin protokol üyeleri ve iş insanlarına bir yazı yazarak durumu bildirmesiyle ortaya çıktı.

Selami AYDIN

16:34 - 29 Ağustos 2021

Üniversite hastanesinde skandal! Protokol üyeleri ve iş adamlarına özel uygulama

Pamukkale Üniversitesi Hastaneleri'nde protokol üyeleri ve iş insanlarına imtiyazlı muamele yapılmak üzere özel bir birim kurulduğu ortaya çıktı. PAÜ Hastanesi'nde başlatılan yeni uygulamada protokol ve iş insanlarına için yeni bir muayene birimi oluşturuldu. Protokol ve iş insanlarına hastane girişinde ayrı bir kapıyı kullanma olanağı sağlandı ve personel görevlendirildi.

BAŞHEKİMLİK YAZIYLA BİLDİRDİ, SKANDAL ORTAYA ÇIKTI

PAÜ'deki skandal PAÜ Hastaneleri Başhekimi Prof.Dr. Selçuk Yüksel'in protokol üyeleri ve iş insanlarına yazı göndermesi ile ortaya çıktı. Yeni birimin tanıtımını yapan Yüksel'in iş insanlarına gönderdiği yazı İYİ Parti Denizli Milletvekili Yasin Öztürk tarafından sosyal medyada paylaşıldı.

Selçuk Yüksel imzalı yazıda; "Değerli Protokol Üyeleri ve İş İnsanları, PAÜ Hastaneleri olarak siz değerli misafirlerimizin sağlığı ve zamanı bizler için çok kıymetlidir. Bu kapsamda Başhekimlik koridorunda yeni kurulan muayene birimi sizler için hizmet vermeye başlamış olup, randevu ve muayene işlemlerinizi mümkün olan en hızlı, en iyi şekilde verebilmek için düzenlenmiştir. Bölüm başkanı Başhekim Yardımcımız Sayın Doç. Dr. Özer Öztekin olup sorumlusu Kerim Bahçeli ile iletişime geçebilirsiniz. Muayene için plaza girişi ya da Başhekimlik koridor kapısını kullanabilir, randevu ve hizmet almak için +533 810 30 46 numaralı telefondan yardım alabilirsiniz" ifadelerine yer verildi.

PAÜ Hastaneleri Başhekimi Prof. Dr. Selçuk Yüksel

MİLLETVEKİLİ İSYAN ETTİ

PAÜ'deki ayrıcalıklı muameleye tepki gösteren İYİ Parti Denizli Milletvekili Yasin Öztürk sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda; "Bir üniversite hastanesinin hastaları ekonomik ve sosyal statülerine göre sınıflandırması hiç hoş olmamış. Protokol ve İş insanlarının sağlığı ve zamanı çok kıymetli imiş! Vatandaşın canı….." şeklinde paylaşım yaptı.

https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/universitede-skandal-protokol-uyeleri-ve-isadamlarina-ozel-uygulama-6620146/

=======================

İŞTE AFGANİSTAN: KADIN VE ERKEK ÖĞRENCİLER BİRLİKTE ÜNİVERİSTEYE GİDEMEYECEK

"20 yıl önceki Taliban değiliz" açıklamasıyla dikkatleri üzerine çeken Taliban aslında hiç değişmediğini gözler önüne seren bir karar daha aldı.

13:47 - 29 Ağustos 2021

Afganistan yönetimini ele geçiren ve uluslararası kamuoyunda endişe yaratarak tepki toplayan Taliban bugün ülkedeki gidişatın çok da parlak olmadığını gözler önüne seren bir karar aldı.

Taliban altındaki Afganistan Yüksek Öğretim Bakanlığı bugün ilk toplantısını gerçekleştirdi. Afganistan'ın en büyük televizyon kanalı TOLO News'ten gazeteci Ziay Han Yâd sosyal medya hesabı üzerinden gelişmeyi kamuoyuna duyurdu. Yâd, "Bakanlığı vekaleten yürüten yetkili kadınlar ve erkekler artık üniversitede birlikte eğitim göremeyeceğini açıkladı. Kadınlar ve erkeklerin şeriat kapsamında ayrı sınıflarda eğitim göreceğini duyurdu" dedi.

TOPLANTIDA TEK BİR KADIN YOK

Öte yandan Afganistan'da Taliban bünyesindeki ilk toplantısını gerçekleştiren Afganistan Yüksek Öğretim Bakanlığı toplantısında tek bir kadın olmaması da dikkat çekti. Sosyal medyada Afganistan'dan gelişmeleri aktaran basın mensupları eskiden bu toplantılarda kadın/erkek oranının yarı yarıya olduğunu söyledi.

Geçici Yüksek Öğretim Bakanı Abdükbaki Hakkani, daha önce yaptığı açıklamada şu an uygulanan eğitim sistemini eleştirmişti. Hakkani, "Dünya, insanlara zarar veren bilimsel eğitimden dini çıkarmaya çalışıyor" demişti.

Afganistan İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Şehrazad Ekber de bu gelişmeye tepki gösterdi. Ekber, "Dünya hükümetleri, Taliban'ın kadınlara haklarını vermeleri için baskı yapmalılar" dedi.

https://www.sozcu.com.tr/2021/dunya/iste-afganistan-kadin-ve-erkek-ogrenciler-birlikte-univeristeye-gidemeyecek-6620035/

=======================

HAKLARI GASP EDİLEN AİLE HEKİMLERİ İSYANDA

Aile hekimleri önceki gün İstanbul'da yaptıkları eylemde, ceza yönetmeliğinin bir an önce geri çekilmesini istediler.

Deniz AYHAN

00:34 - 29 Ağustos 2021

Yayımlanan yeni yönetmeliğe göre bir aile hekimi 5 nöbete katılmazsa, mazeretli dahi olsa iş akdi feshedilecek. 150 ceza puanına ulaştıklarında ise işten el çektirilebilecek.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca, aile hekimlerinin haklarının gasp edildiğini savunarak, "Yönetmelik, hak ihlaller zincirinin göstergesidir. Aile hekimlerinin anayasal güvence altındaki haklarına kelepçe vuruluyor. Derhal yürürlükten kaldırılması ve iptal edilmesi zorunluluktur" dedi.

Yeni yönetmelikle aile hekimlerinin sağlık müdürlerinin takdiriyle işten çıkarılabileceğini belirten Karaca, "Aile hekimleri 500 ceza puanına ulaştıklarında aile hekimlerine işten el çektirilebilirken, bu yönetmelikle 150 puanı geçtiklerinde sağlık müdürlüklerine takdir hakkı tanınıyor. 150 puanı geçmiş ise sağlık müdürü yetkisiyle aile hekimi çalışma hakkından yoksun bırakılıp, işsiz kalabilecek. Aile hekimleri, ifade özgürlüğünün de ellerinden alınıyor" açıklaması yaptı.

https://www.sozcu.com.tr/2021/ekonomi/haklari-gasp-edilen-aile-hekimleri-isyanda-6619451/

=======================

UĞUR DÜNDAR : ALMANYA'DA AĞIR CEZALAR VERİLEN ZİRAAT BANKASI'NI YILLAR ÖNCE UYARMIŞTIK!…

ugur.dundar@ugurdundar.com.tr

29 Ağustos 2021

Almanya Temsilcimiz Ali Gülen'in, kamuoyunda bomba etkisi yapan özel haberini bir kez daha okuyalım. Çünkü bu konuda bazı hatırlatmalarımız olacak:

"Alman Bankacılık Denetleme Kurulu (BaFin), Ziraat Bankası'nın bu ülkedeki 7 şubesine tarihte benzeri görülmemiş ağır cezalar kesti. Bankanın kredi vermesi ve mevduat toplaması kısıtlandı. Ankara'nın önerdiği 4 genel müdür adayı reddedildi.

Mevduat kısıtlaması ile büyük kredi yasağını da kapsayan ve bankanın kapatılmasına eşdeğer nitelikteki cezaları gerekçesi; yüz milyonlarca Euro'yu bulan yüksek miktardaki kredilerde uyumsuzluk, mevduat toplamadaki kara para şüpheleri…

★★★

Bankanın kapatılmasından bir önceki adım niteliğindeki şoke edici kararlar şöyle;

1) Ziraat Bank AG'ye "Büyük miktarlarda kredi" verme yasağı getirildi. Artık Türkiye'den ipotek karşılığı milyonlarca Euro'luk krediler verilemeyecek.

2) Ayrıca, bankanın yüksek miktarlarda mevduat alması, piyasa üzerinde faiz vermesi yasaklandı.

3) Kurul, yönetimi uyardı ve Türkiye'deki Ziraat Bankası tarafından çeşitli aralıklarla gönderilen 4 genel müdürü de reddetti.

4) BaFin, tüm bankacılık işlemlerinde bankanın daha fazla öz sermaye kullanımını kararlaştırdı ve idari işlemler için özel maddi garantiler talep etti.

5) Ayrıca bankaya yüksek miktarda para cezası kesildi.

★★★

Almanya bankacılık tarihinde görülmemiş bu cezaların nedenleri, bankanın verdiği bazı kredilerin sonuçlarında ve son yıllarda Türkiye'ye kaynağı belirsiz şekilde para aktarımında yatıyor.

Türkiye'deki çeşitli şirketlere Almanya'daki Ziraat Bankası üzerinden kredi verilmesi, GTI Reisen ile Görgülü kardeşlerin açığını kapatmak için Rusya'dan 10 milyon Euro getirtilmesi ve Türkiye'deki 'Varlık barışı' nedeniyle banka üzerinden son iki yılda, denetimsiz- sorgusuz paralar gönderilmesinin bu ağır cezalara yol açtığı öne sürülüyor.

Cezaların banka kapatmaya eşdeğer olduğunu belirten uzmanlar, Türkiye ile diplomatik bir sorun yaşanmaması için Ziraat'ın kapatılmadığı, ama elinin- kolunun bağlandığı yorumlarını yapıyor…"

★★★

Ali Gülen'in haberi özetle böyle. Şimdi hatırlatmamıza geçiyor ve bu köşedeki yazımızı alıntılıyoruz:

* * *

"Konuya ben de yabancı değilim.

Geçen yıl (2012) Cumhuriyet Bayramı etkinlikleri kapsamında Atatürkçü Düşünce Derneği'nin davetlisi olarak gittiğim Frankfurt'ta tesadüfen öğrendim.

Konuyu bana anlatan kişiler 'Ankara'dan gelen bir telefon üzerine Ziraat Bankası'nda eşine rastlanmadık bir uygulama yapıldı ve bu firmaya (Talha ve İsa Görgülü kardeşler) teminat aranmaksızın, milyonlarca Euro'luk bir kredi verildi!' dediler.

Ben de Türkiye'ye döndüğümde bu iddiayı kamuoyuyla (Halk Arenası'nda) paylaştım.

Bunun üzerine Ziraat Bankası'nın kredilerden sorumlu genel müdür yardımcılarından biri beni arayıp 'Firmanın sağlam bir mali yapıya sahip olduğunu, kredinin risk taşımadığını ve gereken tüm prosedürün uygulandığını' söyledi.

★★★

Alman makamlarının kararına bakılırsa firma gerçekten sağlammış!

Görgülü biraderlerin 43 milyon Euro'yu Türkiye'ye indirdikten sonra durumlarının daha da sağlamlaştığına bahse girerim!..

★★★

Artık ben, bon dönemde yaşadığımız olaylara söyleyecek söz bulmakta zorlanıyorum.

Başbakanın (Tayyip Erdoğan) 3Y ile mücadele iddiasının sadece 1Y ile sınırlı kaldığına ve onun da açılımının 'YERSEN' olduğuna inanıyorum!.."

(14 Kasım 2013, SÖZCÜ)

https://www.sozcu.com.tr/2021/yazarlar/ugur-dundar/almanyada-agir-cezalar-verilen-ziraat-bankasini-yillar-once-uyarmistik-6619200/

=======================

AYTUNÇ ERKİN : "KOZMİK ODA"CI SAVCIYA ÖDÜL

28 Ağustos 2021

Karl Marks şu tespiti yaptı "Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı" kitabında:

"… Bir toplumsal oluşum, içerebileceği bütün üretici güçler yeteri kadar gelişmeden önce asla yok olmaz; yeni, daha yüksek üretim ilişkileri, maddi varlık koşulları eski toplumun bağrında olgunlaşmadan önce eskilerinin yerini almazlar."

Sovyet Devrimi'nin lideri Lenin de "Somut durumun somut tahlili" der kitabında ve eylemlerinde… Değişim kaçınılmazdır ve değişim yaşandıkça ortaya yeni koşullar çıkar!

Tarih 14 Temmuz 2020… SÖZCÜ Gazetesi yazarı Soner Yalçın, "AKP-FETÖ anlaşıyor mu?" başlıklı bir yazı kaleme aldı ve şu iddialarda bulundu: "… FETÖ konusunda kitap yazan meslektaşlarıma sordum: AKP, FETÖ ile uzlaşma arayışına mı girdi? FETÖ uzmanı tek gazeteci arkadaşım soruma şaşırmadı; 'yok öyle bir şey' demedi. Toparlarsam: FETÖ, ABD-CIA örgütü… ABD-CIA kurup geliştirdiği örgütünü şimdi Erdoğan ile anlaşmasını sağlamaya mı çalışıyor, hepsi bu… Bakalım, Erdoğan'ın tavrı ne olacak? Göreceğiz…"

Bu yazının üzerinden bir yıl iki ay geçti… Israrla şunu vurgulamıştım: Fetullah'la mücadele AKP'ye bırakılmayacak kadar önemli ve değerli! Çünkü… 28 Şubat kumpas davası, Ergenekon, Balyoz, Odatv, Askeri Casusluk, Aziz Yıldırım/Fenerbahçe operasyonu, Kozmik Oda baskını (28 Şubat'ı başlatan Mustafa Bilgili Kozmik Oda kumpasından 17 yıl hapis cezası aldı), Selam-Tevhid, 17-25 Aralık, MİT Müsteşarı Hakan Fidan'a kurulan kumpaslardan farklı değil Aynı ekip… Savcısı, hakimi, polisinin sahte delilleriyle kurguladığı operasyonlar! Buna rağmen bir el 'intikam operasyonunu' sürdürüyor!

ÜMRANİYE'DEN BUGÜNE…

Karşımızdaki kuvvet, eskinin bağrında hâlâ yaşıyor! O kuvvet, 1960'lardan bu yana ABD kontrolünde… Komünizmle Mücadele Dernekleri eliyle, Soğuk Savaş sürecinde ve sonrasında rolünü oynadı ve oynamaya devam ediyor! Özellikle 12 Haziran 2007'de Ümraniye'de bir gecekonduda başlayan 'Gladyo' operasyonunun 2021'de de devam ettiği "somut durumun somut tahlili" değil mi? AKP'nin içinde bir kanat bu örgütün yok edilmesine karşı çıkıyor! Hatta… TSK, Emniyet, yargı, bürokrasi içindeki bir avuç yurtseveri de tasfiye etmeye çalışıyor. İktidarın "FETÖ ve YPG'yle sorun yaşamayalım" diyen kanadı hâlâ aktif! Düşünün… Günlerdir yazıyorum… Avukatlar anlatıyor… Usta hukukçular tek tek sıralıyor… 28 Şubat davası sahte 5 No'lu CD üzerinden kurgulandı ve uygulamaya kondu. Bunu da Fetullah'ın yargı, emniyet ve askerleri üzerinden operasyona dönüştürdü! Ancak… Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi, 7 Eylül 2015'te ODTÜ'den bir bilirkişi heyeti görevlendirdi.

SAHTE BELGELER KAZANDI

ODTÜ Bilgisayar Mühendisliği Bölümü'nden Prof. Dr. Ahmet Coşar, Uzman Dr. Özgür Kaya ile Öğretim Görevlisi Dr. Cevat Şener'den oluşan bilirkişi, 7 ay boyunca 6 bin 350 sayfadan oluşan dijital dosyaları (5 No'lu CD) inceledi. Mahkemenin görevlendirdiği heyet 5 nolu CD hakkında şu çarpıcı tespitlerde bulundu: "…CD5'in adli bilişim açısından CMK/134'e uygun olarak elde edilmemiş olduğu, genel bütünlüğünün şüpheli, içindeki iki dokümanın bütünlüklerinin bozulmuş olduğunun ise sabit olduğu, bu nedenlerle de adli bilişim açısından güvenilir olmadığından delil niteliği bulunmadığı değerlendirilmektedir…" Buna rağmen mahkeme, 5No'lu CD'ye 826 kez atıf yaptı ve komutanlara ceza verdi.

Yargıtay 16. yeni adıyla Yargıtay 3. Ceza Dairesi de 28 Şubat davasına ilişkin temyiz incelemesini 9 Temmuz'da tamamladı. Daire, 14 sanık hakkındaki müebbet hapis cezalarını onadı. Ancak… Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin 5 No'lu CD hakkındaki değerlendirmesi ilginçti: "… Esas itibariyle belirleyici delil niteliğinde de olmayan '5 nolu CD'nin dolaylı olarak hükme esas alınmasının, yargılamanın genel olarak adil/dürüst icra edildiği niteliğini değiştirmeyeceğinin kabulü gerekir."

Yargıtay, "Delil niteliğinde olmayan 5 No'lu CD" dedi ama… Kararda, 5 No'lu CD'ye 826 kez atıf vardı ve komutanlara ceza verildi.

Yargıtay, soruşturmayı başlatan, sürdüren Fetullahçı savcı, hakim vs … için de şu tespiti yaptı: "… Soruşturma ve kovuşturma safahatında görev almış bir kısım şahısların özellikle dijital delillerle ilgili olarak, tespit edilmişse sorumluluklarının gereğine tevessül edilmesi ne denli hukukun gereği ise, bu durumun sanıkların sorumluluklarını perdelemesine izin vermemek de aynı gerekliliğin sonucudur…"

SONUÇ: 28 Şubat davası, Fetullah'ın sahte delilleriyle kurgulandı ve komutanlar cezaevine konuldu. Delilsiz kararın yaşı olmaz! İster 80 yaşında ister 40 yaşında olsunlar… Önemli olan Fetullah'ın sahte belgelerinin bir kez daha kazanmış olması.

https://www.sozcu.com.tr/2021/yazarlar/aytunc-erkin/kozmik-odaci-savciya-odul-6617522/

==========================

--

- - - - - - - - - - - - - - - -

Bir bucuk milyar nufuslu Islam alemi Musluman-Turk milletinin ayaga kalkmasini bekliyor...
Ayaga kalkacagiz..
Isiklari gorundu, Allahin izniyle kiyam baslayacak..

~Tayyip ERDOGAN~

- - - - - - - - - - - - - - - -

Özledim Seni..

özledim seni...
ayrılık yüreğimi uyuşturuyor karıncalandırıyor nicedir.
beynimi uyuşturuyor özlemin...
çok sık birlikte olmasak bile
benimle olduğunu bilmenin
bunca zamandır içimi ısıttığını
yeni yeni anlıyorum
Yokluğun,
Hatırladıkça yüreğime saplanan bir sizi olmaktan çıkıp
mütemadiyen bir boşluğa
Sabahları seni okşayarak başlamaları
aksamları her isi bir kenara koyup
seninle baş başa konuşmaları özlüyorum;
oynaşmalarımızı,
yürüyüşlerimizi,
sevimli haşarılığını,
çocuksu küskünlüğünü...
Nasılda serttin başkalarına karşı
beni savunurken;
ve ne kadar yumuşak
bir çift kısık gözle kendini
ellerimin okşayışına bırakırken
Gitmeni asla istemediğim halde
buna mecbur olduğunu görmek
ve sana bunları söylemeden
"git artık" demek
"beni ne kadar çabuk unutursan, o kadar çabuk
kavuşacaksın mutluluğa"
demek sana nede zor
seni görmemek ve belki yıllar sonra
karsılaştığımızda
bana bir yabancı gibi bakmanı istemek senden...
yeni bir sevdayı yasakladığım kalbime söz geçirmek....

~Can Yücel~

- - - - - - - - - - - - - - - -

"Dünyayı iyileştiren yer, öncelikle kişinin kendi kalbinde, kafasında ve ellerindedir."

~Robert M. Pirsig~

- - - - - - - - - - - - - - - -

Virtus post nummos
Erdemden once para

~Latin Atasozu~

- - - - - - - - - - - - - - - -

Arkadas, samimi olabildigin yaninda yuksek sesle dusunebildigin kisidir.

~Anonim Nasihat~

- - - - - - - - - - - - - - - -

Dusunmenin urunu olan dusunce her ne kadar goreceli (izafi) bir dogruluk sergilese de, gercegin kendisine en yakin dogruyu cizebilecek temel dusunme ilkesi, bilginin kavramini bilinen ve sezilebilen tum algisal yonleriyle onyargisiz irdeleyebilmektir.

~Dusuncenin Dusunceli Sozleri~

- - - - - - - - - - - - - - - -

Kavramak icin gormek, gormek icin de dikkatle bakmak gerek.

~PITIGRILLI~

- - - - - - - - - - - - - - - -

Hal Çaresi

Sen bezmimize geldiğin akşam
Neler neler olmaz ki bize, bir güzel haller olur
Hallolur eşek davası dahil, bütün davalar
Düşer İsfahan, yıldızlar, Bağdat ve Şam
Kalkar ayağa ayaklar, türkülerle bir halk olur
Sen bezmimize geldiğin akşam
Kainatın padişahı salavatla hal olur

~Can Yücel~

- - - - - - - - - - - - - - - -

Kulak Ver Ki..

Kulak ver ki havasında bahçemizin,
Gök maviliğinden, dal yeşilliğinden
Bir türkü söylenmede kendiliğinden;
Nasıl dinlersen öyle, sen veya hazin.

Kulak ver, dolaşan ruhumuzu tel tel;
Dallardaki tomurcukları ürperten
Bir türkü söylenmede kendiliğinden;
Dinlenmedikçe ömrün artar, öyle güzel

~Cahit Sıtkı Tarancı~
OrajKalip


- - - - - - - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -



Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur-gundem@googlegroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur-gundem+subscribe@googlegroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : 0raj.p0yraz@neomailbox.net  /  oraj.poyraz@openmail.cc
Grup Sayfamiz : https://groups.google.com/g/ozgur-gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/
Özgürlük adam, henüz yeni kurdum.

Siyasi iktidarın sürekli yasakladığı, polisiye önlemler ile gizlemeye çalıştığı şeyleri burada biriktireceğim.

Videolar, resimler, makaleler falan.
:
http://insulaelibertatis.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder