29 Ağustos 2021 Pazar

YÜCEL ARI : BREE… BU NE BE?

 

YÜCEL ARI : BREE… BU NE BE?

18 Mayıs 2021


"Arkadaşlar! Milletten çok şey istemeye hakkımız yoktur. Millete vazife yapmaya mecburuz…"1


"Bana çok cimri yemez içmez diyorlar. Hepsi tamamıyle yanlıştır. Ben luzumsuz para sarfetmenin aleyhindeyim. Mesela otomobilim var Ford… Mercedes'e de binebilirim daha iyilerine de. Fakat onu kabul etmiyorum kendim için! Doğru değil…

Amma bir lise yaptıracaksın bir hayır işi yapacaksın bir üniversite yaptıracaksın ne bileyim memlekete faydalı bir iş yaptıracaksın. Ondan parayı hiç esirgemem. 10 milyon 20 milyona bir şey demem 20 lira için kıyameti koparırım. Sistem bu…"2


"Kamu kurum ve kuruluşlarının giderlerinden tasarruf sağlanması bürokratik işlemlerin azaltılması ve resmi taşıtların etkin kullanımına ilişkin olarak aşağıdaki tedbirlerin alınması gerekli görülmüştür.

Oluşturulan taşıt havuzlarından makamca günlük çalışma saati dışında ve tatil günlerinde görevde bulunmasına ihtiyaç duyulan personelin işyerine geliş ve gidişleri için birbirine yakın güzergahta bulunanların aynı araçtan yararlanmaları sağlanmak suretiyle servis aracı tahsis edilecektir…

Yılbaşı ve bayram dönemlerinde kamu görevlileri tarafından gönderilecek tebrik telgraf ve benzeri posta hizmetlerine ilişkin kağıt baskı posta ve benzeri giderler hiçbir şekilde kurum ve kuruluş bütçesinden ödenmeyecek!"3

**

Size bizzat tanıyıp kısa sürede olsa çalıştığım bir insandan sözedeceğim. Fakat Allah rahmet eylesin artık aramızda değil…

Bu büyüğüm büyük bir şirketin tepe noktasındaydı. Tanımıyordum ama uzaktan izliyordum. İlkeli dürüst ve yenilikçiydi. En belirgin özelliği birlikte çalıştığı insanlara kendilerini mutlu ve güvende hissettirmesiydi. Çalışanlar da işin hakkını veriyor kurumu yüceltmek için ellerinden ne geliyorsa yapıyorlardı o zamanlar. Tepe yöneticisi şirketin kendisine verdiği primleri gelen çeşitli armağanları bile çalışanlarına dağıtıyordu! Gel zaman git zaman bu yönetici görevinden ayrılıp kendisi bir şirket kurdu. Ben işte bu aşamada tanıdım onu. Fakat çok farklıydı artık. Kendi primini bile çalışanlarına pay eden kişi değildi…

Uzatmayacağım. Başkasının şirketindeyken eli açık kendi şirketini açınca eli pek sıkı olmuştu.

Çünkü dünyanın en kolay işidir başkasının parasını harcamak…

**

Osmanlı'da cuma namazlarını kılmak üzere merasimle camiye gitmelere 'Cuma Alayı' denirdi. Padişahların halkla doğrudan yüzyüze geldikleri önemli bir törendi cuma selamlıkları. Teşrifati Efendi'ler vardı ve tüm törenleri olduğu gibi Cuma Alayı'nı da onlar organize ederdi. Mesela padişahın camiye gideceği yollardaki bozukluklara bile kum döktürüp düzelttirirlerdi! Padişah camiye karayolu ile gidecekse at sırtında cami deniz kıyısında ise saltanat kayığı ile giderdi.

Cuma selamlığı sırasında ilmi askeri ve mülki erkan da mutlaka hazır bulunurdu. İçte ve dışta devletin itibarından tasarruf olmazdı… Bu gelenek saltanat yıkılana dek devam etti…

Biz saltanat döneminin bittiğini sanıyorduk. Meğer devam ediyormuş!

Nereye varacağımı çoktan anlamışsınızdır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi yani bizim meclisimizin Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop'a varacağım…

Bayramı memleketi Tekirdağ'da geçirdi sayın Şentop. Cuma günü de namaz için beraberinde vali ve mülki erkan ile birlikte Süleymanpaşa Eski Camii'ne gitti.

Gidişin videosu var… YouTube'a girip "Bree… bu ne be" yazın karşınıza çıkıyor!

Bir iki üç dört beş altı yedi sekiz dokuz on onbir on iki on üç on dört on beş on altı on yedi on sekiz on dokuz yirmi yirmi bir yirmi iki yirmi üç yirmi dört… Uzayıp gidiyor konvoy!

Sokağa çıkma yasağı var. Bir Tekirdağlı içişleri bakanının 'cep telefonu ile kamu görevlisine ait görüntü almak paylaşmak yasaktır' genelgesini hiçe sayıp balkonundan çekim yapmış. Bunu yaparken de gizleyemiyor şaşkınlığını Şentop'un da iyi bildiği yöreye has şivesiyle "Bree… bu ne be?" diyor…

Sahiden sayın TBMM Başkanımız bu nasıl bir konvoy böyle?

Camiye gidiyorsunuz… Allah kabul etsin. Hafız bir babanın evladısınız imam hatip mezunuzunuz! Siz duayı da iyi bilirsiniz de namazdan sonra ellerinizi açıp "Allahım sen büyüksün. Yaptığım yanlışlar varsa beni affet beni doğru yoldan ayırma" diyeceksiniz.

Peki cami yolunda en önde sizinki ardı arkası kesilmeyen ve şu fakir ama gönlü bol milletin paralarıyla alınan depoları onun alın teri ile doldurulan makam arabası saltanatı doğru yol mu acaba?

İnsan geçmişte yaşayan padişahlarımız için üzülüyor tabi! Makam aracı olarak 'tek beygir' gücüyle gidiyorlardı cumaya. Şimdiki makam araçları öyle mi ya. En az 530 beygir gücünde…

**

Dip not:

(1) Türkiye Cumhuriyeti Büyük Millet Meclisi'nin ilk Meclis Başkanı Mustafa Kemal Atatürk.

(2) 32. Gün'de rahmetli Mehmet Ali Birand ile söyleşi yapan Türkiye'nin en zengin işinsanı rahmetli Vehbi Koç.

(3) 18 Ocak 2007 perşembe Resmi Gazete. Konu: Tasarruf Tedbirleri. İmza: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan…

https://www.sozcu.com.tr/2021/yazarlar/yucel-ari/bree-bu-ne-be-6435972/

- - - - - - - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -
Din bir vicdan meselesidir.
Herkes vicdaninin emrine uymakta serbesttir.
Biz dine saygi gosteririz.
Dusunuse ve dusunceye muhalif degiliz.
Biz sadece din islerini millet ve devlet isleriyle karistirmamaya calisiyor kasde ve fiile dayanan taassupkr hareketlerden sakiniyoruz.

Gazi Mustafa Kemal ATATURK

- - - - - - - - - - - - -
JEAN MESLIER : SAGDUYU TANRISIZLIGIN ILMIHALI

179. DININ YERINE FELSEFE GECSEYDI, EVRENDE NE KADAR MUTLU VE BUYUK DEVRIMLER GERCEKLESIRDI

Her donemin filozoflari, milletler icinde din imamlarina ozgu sanilan rolu almislardir. Din imamlarinin felsefeye kin ve dusmanligi, hicbir zaman bir meslek cekememezliginden baska bir sey olmamistir. Dusunmeyi, dusunce uretmeyi aliskanlik haline getirmis insanlarin birbirine zarar vermeye, birbirini itibardan dusurmeye bakacaklarina; batili curutmek, gercegi aramak ve ozellikle hukumdarlarin ve uyrugun ayni olcude etkilendikleri ve kiskirticilarinin bile er gec kurbani olduklari batil fikirleri kovmak icin cabalarini birlestirmeleri gerekmez miydi? Aydin bir hukumetin elinde, rahipler, vatandaslarin en yararlisi olurdu. Zaten devletten bolca odenek alan ve hayatlarini kazanmak sikintisindan uzak olan bu adamlarin baskalarini egitecek ve aydinlatmaya calisacak bir duruma gelmesi icin, okuyarak, ders alarak ogrenmeye ve aydinlanmaya koyulmaktan daha iyi ne isleri olurdu? Verimsiz, yogun karanliklara dalacaklari yerde, biraz aydinlik gercekler kesfetselerdi, bunlarin zekasi daha cok hosnut olmaz miydi? Insanlara ozgu bir ahlakin cok acik olan ilkelerini belirlemek, ilahi ve teolojik bir ahlakin hayali ilkeleriyle ugrasmaktan daha mi zor olurdu? En siradan kimseler, anlasilmaz deyislerle, hicbir zaman bir sey anlamayacaklari karanlik ve belirsiz tanimlamalarla belleklerini doldurmaktansa, kafalarina gorevlerinin basit ilkelerini yerlestirselerdi, onlar icin, bu daha mi zahmetli olurdu? Insanlara, gercek hicbir yarari olmayan seyler ogretmek icin ne kadar cok zaman, ne kadar beyhude zahmet harcanir. Milletler icin hicbir yarari olmaksizin, bircok ulkede, milletlerin kanlarini emen bu kadar manastir; iyi niyet sahibi hukumdarlar icin, kamu yarari icin, bilimlerin ve bilginin ilerlemesini saglamak icin, gencligin egitimi icin ne kadar arac ve kaynak sunardi!

Ancak, ozellikle kendisinin hukmetmesini isteyen hurafe, yalniz yararsiz yaratiklar yetistirmekten baska bir sey istememis gorunur. Bircok ulkede, hicbir sey yapmamak, insan topluluguna yararli hicbir is gormemek icin mukemmel olarak donatilmis olan kadin ve erkek bir suru papazdan ne yararlar saglanirdi. Bunlari verimsiz hayale dalmalarla, robotlasmis ibadetlerle isgal edecek, oruclar ve cilelerle ezecek yerde; bunlarin arasinda nicin, dunyaya yararli bir sekilde hizmet etme araclarini aramaya kendilerini yoneltecek sonuc verici bir rekabet uyandirilmiyor? Gencliklerinde ogrencilerinin kafalarini masallarla, verimsiz yargilarla, anlamsiz seylerle dolduracaklarina, ruhaniler, ogrencilerine gercek seyler ogretmeye, ogrencilerini vatana yararli vatandaslar yapmaya neden davet ya da mecbur edilmiyor? Rahiplerin egitim tarziyla yetisen insanlar, kendilerinden akil ve muhakeme yetisini yok eden ruhbandan ve kendilerini soyan zorbalardan baska kimseye yararli olmazlar.
- - - - - - - - - - - - -
Buyuk Birader seni izliyor.

George Orwell1984

- - - - - - - - - - - - -
Cocukluk, anlami bilinmeyen derin acilarla doludur.

Bagirsak agrisi, bogmaca oksurugu, hayalet korkusu, cehennemi ve seytani saymiyorum bile, ve cok fazla pasta istedigim icin bana kizan gokyuzundeki Allah Baba.
ELIOT,T.S. (Thomas Stearns) (1888-1965) ABD dogumlu Ingiliz sair, oyun yazari ve elestirmen.
Ateistin Kutsal Kitabi - Aforizmalar - Derleyen Joan Konner

- - - - - - - - - - - - -
TCK Madde 97 Terk

1) Yasi veya hastaligi dolayisiyla kendini idare edemeyecek durumda olan ve bu nedenle koruma ve gozetim yukumlulugu altinda bulunan bir kimseyi kendi haline terk eden kisi uc aydan iki yila kadar hapis cezasi ile cezalandirilir.
2) Terk dolayisiyla magdur bir hastaliga yakalanmis yaralanmis veya olmusse neticesi sebebiyle agirlasmis suc hukumlerine gore cezaya hukmolunur.


- - - - - - - - - - - - -



Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur-gundem@googlegroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur-gundem+subscribe@googlegroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : 0raj.p0yraz@neomailbox.net  /  oraj.poyraz@openmail.cc
Grup Sayfamiz : https://groups.google.com/g/ozgur-gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/
Özgürlük adam, henüz yeni kurdum.

Siyasi iktidarın sürekli yasakladığı, polisiye önlemler ile gizlemeye çalıştığı şeyleri burada biriktireceğim.

Videolar, resimler, makaleler falan.
:
http://insulaelibertatis.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder