14 Ağustos 2021 Cumartesi

ATATÜRK'Ü SAMSUN'A VAHDETTİN Mİ GÖNDERDİ? TAM BİR ÇARPITMA



ATATÜRK'Ü SAMSUN'A VAHDETTİN Mİ GÖNDERDİ? TAM BİR ÇARPITMA

Dr. Naim Babüroğlu 'Atatürk'ü Samsun'a Kurtuluş Savaşı'nı başlatmak amacıyla Padişah Vahdettin'in gönderdiği' iddiasının tamamen çarpıtma olduğunu söyledi. Dr. Babüroğlu "Bu iddiaları bizzat Vahdettin yalanlıyor" dedi.

18 Mayıs 2021 14:27 Güncellendi: 18 Mayıs 2021 15:09

19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı'nın önemini tarihini ve anlamını değerlendiren İstanbul Aydın Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Emekli Tuğgeneral Dr. Naim Babüroğlu zaman zaman dile getirilen "Atatürk'ün Anadolu'ya bizzat Padişah VI. Mehmet Vahdettin tarafından Milli Mücadele'yi başlatması için gönderildiği" iddiasının "yalan ve çarpıtma" olduğunu söyledi.

'BİZZAT VAHDETTİN YALANLIYOR'

Padişah VI. Mehmet Vahdettin ve dönemin Osmanlı hükümetinin Mustafa Kemal'i Samsun'a Milli Mücadele'yi başlatması için değil tersine İstanbul'dan ve göz önünden uzaklaştırmak işgalci devletlere karşı olabilecek hareketleri engellemesi için gönderdiğini kaydeden Babüroğlu şöyle devam etti.

"Malum 'Kurtuluş Savaşı'nı başlatmak için Mustafa Kemal'i Anadolu'ya Vahdettin gönderdi' iddiasında bulunan ve tarihi çarpıtanları daha sonra bizzat Vahdettin yalanlar. Vahdettin 1923'te Mekke'de yayımladığı beyannamede Atatürk'ü Kurtuluş Savaşı'nı başlatması için Anadolu'ya göndermediğini 'Mustafa Kemal'i Anadolu'ya gönderen kabineye uydum' diyerek itiraf eder. Ayrıca Mustafa Kemal Samsun'a çıkmadan önce Padişah Vahdettin ve Sadrazam Damat Ferit Paşa 30 Mart 1919'da İngiltere'nin sömürgesi olmak için İngiltere'ye zaten başvurmuşlardı. Dönemin Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak; 'Mustafa Kemal Paşa Damat Ferit'i sadrazamlıktan uzaklaştırmak için çalışıyordu. Damat Ferit Mustafa Kemal'i İstanbul'dan uzaklaştırmak istediğini Savunma Bakanı Şakir Paşa bana Genelkurmay Başkanı olduğum için söyledi…' demiştir. Özetle Mustafa Kemal Paşa Osmanlı Devleti'ni ve Hanedanı'nı kurtarmak amacıyla değil kayıtsız şartsız ulus egemenliğine dayanan yeni bir Türk Devleti kurmak amacıyla Anadolu'ya çıktı. "

NUTUK'TAN MUSTAFA KEMAL: YETKİYİ BİLEREK VERMEDİLER

Dr. Babüroğlu Mustafa Kemal'in konuyla ilgili değerlendirmelerini ise şöyle aktardı:

"Mustafa Kemal Ordu Müfettişlik görevinin verilmesi konusunu Nutuk'ta şöyle anlatır: 'Bu geniş yetkiyi beni İstanbul'dan sürmek ve uzaklaştırmak amacıyla Anadolu'ya gönderenlerin bana nasıl verdiklerine şaşabilirsiniz. Hemen söylemeliyim ki bana bu yetkiyi onlar bilerek ve anlayarak vermediler. Her ne olursa olsun benim İstanbul'dan uzaklaşmamı isteyenlerin buldukları gerekçe 'Samsun ve yöresindeki düzen bozukluğunu yerinde görüp önlem almak için Samsun'a kadar gitmek' idi… O günlerde Genelkurmay'da bulunan ve benim amacımı bir ölçüde sezinleyen kişilerle görüştüm. Müfettişlik görevini buldular ve yetkiyle ilgili yönergeyi de kendim yazdırdım. "

'GÖNDERENLERLE GİDENİN HEDEFLERİ AYNI DEĞİLDİ'

Babüroğlu "Mustafa Kemal'i Anadolu'ya göndermeye karar verenlerle kendisinin hedefleri arasında hiç benzerlik olmadığı kısa sürede ortaya çıkmıştır" diyerek şöyle devam etti:

"Görevlendirme yönergesinin ayrıntılarını Mustafa Kemal Paşa Genelkurmay İkinci Başkanı Kazım Paşa'yla (İnanç) düzenler. Görev Yönergesi hazırlanırken Mustafa Kemal'in tek ilgilendiği konu yetki sorunudur. Kazım Paşa'ya: 'Şu iki noktayı mutlaka ekle onlar bana yeter. Birinci madde Samsun'dan başlayarak bütün Doğu vilayetlerindeki kuvvetlerin komutanı olabilmem ve bu kuvvetlerin bulunduğu vilayetler valilerine doğrudan emir verebilmemdir. İkincisi bu bölge ile herhangi bir temasta bulunan askeri ve sivil makamlarla yazışmada bulunabilmeliyim' der. "

'ATATÜRK TARİHİN AKIŞINI DEĞİŞTİRDİ'

Osmanlı Devleti'nde toprak kaybının ve geri çekilmenin 1683'teki 2'nci Viyana Kuşatması ile başladığını hatırlatan Dr. Naim Babüroğlu "Osmanlı Devleti 1877-18778 Osmanlı-Rus Savaşı'nda ve 1912-1913 Balkan Faciası'nda Tuna ve Balkanlardaki hemen tüm topraklarını kaybetti. 1914-1918 Birinci Dünya Savaşı sonunda dağıldı. 30 Ekim 1918'de imzalanan Mondros Ateşkes Anlaşması'yla da fiilen sona erdi. 19 Mayıs 1919'da Mustafa Kemal Paşa'nın Milli Mücadele yolculuğu başladı" dedi.

Dr. Babüroğlu Atatürk'ün Samsun'a çıktığındaki durumu ise şöyle özetledi:

"Mustafa Kemal Paşa Samsun'a ayak bastığında şehirde İngiliz işgal kuvvetleri vardı. Pontusçular sokaklarda kol geziyordu. Halk kendisini koruyamayacak durumdaydı. Türkiye Cumhuriyeti'nin doğum sancıları 19 Mayıs 1919'da Samsun yolculuğu ile başlar. Bu zorlu ve engellerle dolu yolculukta tarihin akışını değiştirecek lider hem kendisinin hem de milletinin ve mazlum ulusların kaderine damgasını vuracaktır. "

'O YALNIZCA TÜRK MİLLETİNE GÜVENDİ'

Mustafa Kemal'in 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıktığında kendi ifadesiyle 'elinde hiçbir maddi kuvvet olmadığını yalnızca Türk milletine güvenerek hareket ettiğini' hatırlatan Babüroğlu Milli Mücadele'nin ilk ve temel manifestosu olan Amasya Genelgesi'nin yayımlanması konusunda da fikir ayrılıkları yaşandığını kaydetti.

Babüroğlu "Atatürk Nutuk'ta Amasya Genelgesi'nin imzalanması konusundaki fikir ayrılıklarını Rauf Bey'in (Orbay) misafir olduğu gerekçesiyle imzalamak istemediğini Refet Bey'in ise (Bele) gelecekte olabilecek olumsuzluklar karşısında sorumluluk almamak amacıyla belge üstüne kendine özgü belli belirsiz bir işaret koyduğunu ifade ederek anlatır. Yine Atatürk'ün ifadesine göre Rauf Bey daha sonra Mustafa Kemal tarafından ikna edilerek Amasya Genelgesi'ni imzalamış Ali Fuat Paşa ise (Cebesoy) tereddüt bile göstermemiştir" diye konuştu.

19 MAYIS NASIL BAYRAM OLDU?

Babüroğlu 19 Mayıs'ın bayram oluşunu ise şu ifadelerle anlattı:

"Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'a çıkışını ebedileştirmek isteyen Samsun halkı 1926'dan itibaren 19 Mayıs'ı "Gazi Günü" olarak kutlamaya başladı. 24 Kasım 1934'te Mustafa Kemal'e Atatürk soyadının verilmesinden sonra 1935 yılından itibaren "Gazi Günü'nün adı 'Atatürk Günü' oldu. 4 Temmuz 1938'de çıkarılan bir kanunla 19 Mayıs "Gençlik ve Spor Bayramı" olarak kabul edildi. Böylece Atatürk 19 Mayıs Bayramı'nı gençlere armağan etti. Bayram 19 Mayıs 1939'dan itibaren resmi olarak kutlanmaya başlandı. 1980'de 19 Mayıs'ın adı "Atatürk'ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramı" olarak değiştirildi. "

https://www.veryansintv.com/ataturku-samsuna-vahdettin-mi-gonderdi-tam-bir-carpitma

- - - - - - - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -
Din bir vicdan meselesidir.
Herkes vicdaninin emrine uymakta serbesttir.
Biz dine saygi gosteririz.
Dusunuse ve dusunceye muhalif degiliz.
Biz sadece din islerini millet ve devlet isleriyle karistirmamaya calisiyor kasde ve fiile dayanan taassupkr hareketlerden sakiniyoruz.

Gazi Mustafa Kemal ATATURK

- - - - - - - - - - - - -
JEAN MESLIER : SAGDUYU TANRISIZLIGIN ILMIHALI

179. DININ YERINE FELSEFE GECSEYDI, EVRENDE NE KADAR MUTLU VE BUYUK DEVRIMLER GERCEKLESIRDI

Her donemin filozoflari, milletler icinde din imamlarina ozgu sanilan rolu almislardir. Din imamlarinin felsefeye kin ve dusmanligi, hicbir zaman bir meslek cekememezliginden baska bir sey olmamistir. Dusunmeyi, dusunce uretmeyi aliskanlik haline getirmis insanlarin birbirine zarar vermeye, birbirini itibardan dusurmeye bakacaklarina; batili curutmek, gercegi aramak ve ozellikle hukumdarlarin ve uyrugun ayni olcude etkilendikleri ve kiskirticilarinin bile er gec kurbani olduklari batil fikirleri kovmak icin cabalarini birlestirmeleri gerekmez miydi? Aydin bir hukumetin elinde, rahipler, vatandaslarin en yararlisi olurdu. Zaten devletten bolca odenek alan ve hayatlarini kazanmak sikintisindan uzak olan bu adamlarin baskalarini egitecek ve aydinlatmaya calisacak bir duruma gelmesi icin, okuyarak, ders alarak ogrenmeye ve aydinlanmaya koyulmaktan daha iyi ne isleri olurdu? Verimsiz, yogun karanliklara dalacaklari yerde, biraz aydinlik gercekler kesfetselerdi, bunlarin zekasi daha cok hosnut olmaz miydi? Insanlara ozgu bir ahlakin cok acik olan ilkelerini belirlemek, ilahi ve teolojik bir ahlakin hayali ilkeleriyle ugrasmaktan daha mi zor olurdu? En siradan kimseler, anlasilmaz deyislerle, hicbir zaman bir sey anlamayacaklari karanlik ve belirsiz tanimlamalarla belleklerini doldurmaktansa, kafalarina gorevlerinin basit ilkelerini yerlestirselerdi, onlar icin, bu daha mi zahmetli olurdu? Insanlara, gercek hicbir yarari olmayan seyler ogretmek icin ne kadar cok zaman, ne kadar beyhude zahmet harcanir. Milletler icin hicbir yarari olmaksizin, bircok ulkede, milletlerin kanlarini emen bu kadar manastir; iyi niyet sahibi hukumdarlar icin, kamu yarari icin, bilimlerin ve bilginin ilerlemesini saglamak icin, gencligin egitimi icin ne kadar arac ve kaynak sunardi!

Ancak, ozellikle kendisinin hukmetmesini isteyen hurafe, yalniz yararsiz yaratiklar yetistirmekten baska bir sey istememis gorunur. Bircok ulkede, hicbir sey yapmamak, insan topluluguna yararli hicbir is gormemek icin mukemmel olarak donatilmis olan kadin ve erkek bir suru papazdan ne yararlar saglanirdi. Bunlari verimsiz hayale dalmalarla, robotlasmis ibadetlerle isgal edecek, oruclar ve cilelerle ezecek yerde; bunlarin arasinda nicin, dunyaya yararli bir sekilde hizmet etme araclarini aramaya kendilerini yoneltecek sonuc verici bir rekabet uyandirilmiyor? Gencliklerinde ogrencilerinin kafalarini masallarla, verimsiz yargilarla, anlamsiz seylerle dolduracaklarina, ruhaniler, ogrencilerine gercek seyler ogretmeye, ogrencilerini vatana yararli vatandaslar yapmaya neden davet ya da mecbur edilmiyor? Rahiplerin egitim tarziyla yetisen insanlar, kendilerinden akil ve muhakeme yetisini yok eden ruhbandan ve kendilerini soyan zorbalardan baska kimseye yararli olmazlar.
- - - - - - - - - - - - -
Buyuk Birader seni izliyor.

George Orwell1984

- - - - - - - - - - - - -
Cocukluk, anlami bilinmeyen derin acilarla doludur.

Bagirsak agrisi, bogmaca oksurugu, hayalet korkusu, cehennemi ve seytani saymiyorum bile, ve cok fazla pasta istedigim icin bana kizan gokyuzundeki Allah Baba.
ELIOT,T.S. (Thomas Stearns) (1888-1965) ABD dogumlu Ingiliz sair, oyun yazari ve elestirmen.
Ateistin Kutsal Kitabi - Aforizmalar - Derleyen Joan Konner

- - - - - - - - - - - - -
TCK Madde 97 Terk

1) Yasi veya hastaligi dolayisiyla kendini idare edemeyecek durumda olan ve bu nedenle koruma ve gozetim yukumlulugu altinda bulunan bir kimseyi kendi haline terk eden kisi uc aydan iki yila kadar hapis cezasi ile cezalandirilir.
2) Terk dolayisiyla magdur bir hastaliga yakalanmis yaralanmis veya olmusse neticesi sebebiyle agirlasmis suc hukumlerine gore cezaya hukmolunur.


- - - - - - - - - - - - -



Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur-gundem@googlegroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur-gundem+subscribe@googlegroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : 0raj.p0yraz@neomailbox.net  /  oraj.poyraz@openmail.cc
Grup Sayfamiz : https://groups.google.com/g/ozgur-gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/
Özgürlük adam, henüz yeni kurdum.

Siyasi iktidarın sürekli yasakladığı, polisiye önlemler ile gizlemeye çalıştığı şeyleri burada biriktireceğim.

Videolar, resimler, makaleler falan.
:
http://insulaelibertatis.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder