================================
MURAT YETKİN : YOK ARTIK! ABD'Lİ VEKİLLERDEN BAKANA: TÜRKİYE İHA YAPAMASIN
11 Ağustos 2021
Bir grup ABD'li vekil ABD Dışişlerinden Türkiye'nin kendi insansız hava araçları yapınının bölgesel dengeleri değiştirdiği gerekçesiyle engellenmesini istedi. Fotoğrafta Suriye Azerbaycan ve Libya'da aldığı sonuçlardan da söz edilen TB2 silahlı İHA aracı görülüyor. (Foto: baykarsavunma.com)
ABD Temsicliler Meclisinin 27 üyesi Dışişleri Bakanı Antony Blinken'a mektup yazarak Türkiye'nin ürettiği silahlı insansız hava araçlarının (SİHA) bölgesindeki siyasi dengeleri değiştirip Amerikan çıkarlarına zarar verdiğini öne sürerek engellenmesi için adım atılmasını istedi. 9 Ağustos tarihli mektupta Bakanın Türk İHA'ları konusunda Kongre'ye brifing vermesi istenirken özellikle Bayraktar hava araçlarının ABD ve ABD bağlantılı şirketlerden teçhizat ve teknoloji almasının engellenmesi istendi.
Bu başvuru Türkiye'nin kendi silah sistemlerini üretmesinin NATO müttefiki ABD'de özellikle etnik lobiler arasında yol açtığı rahatsızlığın artık Türkiye'nin kendi silahını üretmesinin de engellenmesinin talep edilmesine dek ileri gittiğini gösteriyor.
Demokrat Partili Rhode Island velili David Ciccilline ve Cumhuriyetçi Partili Florida vekili Gus Bilirakis tarafından imzaya açılan ve Türkiye'ye karşı açık husumet ifadeleriyle kaleme alınan mektupta şunlar söyleniyor:
"Size dünyanın birçok bölgesini istikrarsızlaştıran ve ABD çıkarlarını müttefiklerini ve ortaklarını tehdit eden Türkiye'nin silahlı insansız hava aracı (İHA) programı hakkındaki endişelerimizi ifade etmek için yazıyoruz.
"Uzun süredir devam eden ittifakımızın bir sonucu olarak Türkiye silah sistemleri için ortak üretim hakları gelişmiş silah satışları ve teknoloji transferleri dahil olmak üzere Amerikan savunma sanayisinden yararlandı. Onlarca yıllık yakın iş birliğine rağmen Türkiye ABD'nin Yaptırımlar Yoluyla Amerika'nın Düşmanlarına Karşı Mücadele Yasası'nı (CAATSA) ihlal ederek Rus S400 füze hava savunma sistemini satın alarak bu ilişkiyi ihlal etmeyi seçti.
"TÜRKİYE'Yİ YILDIRAMADIK" ŞİKAYETİ
"Şimdiye kadar [çabalar] Türk hükümetini yıldırmadı ve Türkiye'nin Rusya'dan ikinci bir S400 sistemi satın almakta olduğu bildirildi.
"F35 müşterek taarruz uçağı programından çıkarılmasına ve yaptırımların uygulanmasına rağmen Türkiye'nin eylemleri bir NATO üyesi ülke olarak sorumluluklarına aykırı davranmaya devam etti. İnsansız hava araçlarının yaygınlaşması bu eylemler arasındadır. Geçen yıl boyunca Türk insansız hava araçları Azerbaycan tarafından Artsakh'da [Dağlık Karabağ'a Ermenistan'da kullanılan lisanla atıfta bulunuyorlar] Ermeni sivillere karşı; Suriye'de IŞİD'e karşı savaşta ABD ile ortak olan Kürt güçlerine karşı ve Libya iç savaşında kullanıldı.
"Türkiye Polonya ve Pakistan'a insansız hava araçları satmak için anlaşmalar imzaladı ve Rusya ve Pakistan ile silahlı İHA'ların ve insansız hava araçlarına karşı savunma sistemlerinin ortak üretimini görüşüyor. Türkiye ayrıca işgal altındaki Kıbrıs'ta [Kuzey Kıbrıs'a Güney Kıbrıs ve Yunanistan'da kullanılan lisanla atıfta bulunuyorlar] kalıcı bir insansız hava araçları üssü kurma niyetini de açıkladı; bunlar amfibik hücum gemilerinde saldırı uçağı olarak kullanılacaktır.
"Bu insansız hava araçlarının Kafkaslar Güney Asya Doğu Akdeniz Orta Doğu ve Kuzey Afrika'daki çatışma noktalarını daha da istikrarsızlaştırma potansiyeli göz ardı edilemeyecek kadar büyüktür. Wall Street Journal'ın Türkiye'nin programıyla ilgili yakın tarihli bir yayınında emekli ABD Ordusu Korgenerali Mike Nagata Türkiye'nin insansız hava araçlarının "Türkiye ile ABD ve NATO arasındaki ilişkinin geleceğine ilişkin çok daha büyük bir zorluğun parçası" olduğunu söyledi.
"YAPTIRIM İSTERİZ"
"Ayrıca Artsakh'tan gelen savaş alanı kanıtlarının Türkiye'nin Bayraktar İHA'larının Amerikan firmaları ve ABD merkezli yabancı firmaların yan kuruluşlarından parçalar ve teknolojiler içerdiğini doğruladığını belirtmek isteriz. Devam eden bu teknoloji transferi silah ihracatı kontrol yasalarını ihlal ediyor ve Kongre'nin Türkiye'ye özellikle de Savunma Sanayii Başkanlığı'na uyguladığı CAATSA yaptırımlarına aykırı görünüyor.
"Dışişleri Bakanlığı'ndan Türk insansız hava aracının yayılması istihdamı ve satışının olası sonuçlarını; Türkiye'nin halihazırda uygulanan yaptırımları ihlal edecek malzeme veya teknolojilere sahip İHA'lar geliştirip geliştirmediğini ve Türkiye'nin eylemlerinin NATO kural ve tüzüklerinin bir başka ihlalini oluşturup oluşturmadığını anlatan ayrıntılı bir brifing talep ediyoruz. Ayrıca ABD'nin İHA teknolojisinin Türkiye'ye ihracat izninin Dışişleri Bakanlığı tarafından gözden geçirilinceye kadar derhal askıya alınmasını talep ediyoruz. "
BİR TÜRLÜ ANLAMADIKLARI
Görülebileceği gibi Türkiye'nin kendi İHA başlaması ve Suriye Libya Azerbaycan coğrafyalarında İHA kullanımının sonuç alması ABD yönetimindeki bazı çevreleri hayli rahatsız etmiş bulunuyor. Kongredeki etnik lobilerin etkisiyle bir grup milletvekili Türkiye'nin kendi silahını üretmesinin dahi engellenmesini isteyecek kadar ileri gidiyorlar.
Bayraktar İHA'larında ABD kaynaklı malzeme kullanıldığı iddiasını sormak istediğim Baykar yetkiliklerinden henüz yanıt alamadım alınca paylaşacağım.
Ancak hâlâ dünya jandarmalığı yaptığını düşünen Amerikanlı milletvekillerinin Türkiye'nin İHA üretimini engelleme girişiminde dikkate almadıkları birkaç nokta bulunuyor.
Öncelikle Türkiye kendi İHA programına ABD'den ısrarla almak istediği İHA ve SİHA'ları almasının reddedilmesi üzerine başladı.
ABD 1975'te Türkiye'ye 1974 Kıbrıs müdahalesi ve afyon ekim yasağını kaldırması nedeniyle silah ambargosu uygulamış bu ambargo Türkiye'de elektronik savaş sanayiinin gelişmesini sağlamıştı. Keza 1990'larda PKK'ya karşı mücadele nedeniyle Türkiye'ye yönelik ABD ve AB yaptırımları Türkiye'de zırhlı muharebe aracı top ve roket yapımını hızlandırmıştı.
DIŞİŞLERİ NE DİYECEK?
Amerikalı vekiller on dokuzuncu yüzyıl emperyalizmi kafasıyla yaptırımlar uygulayarak sonuç alma -beyhude- çabasından vaz geçmeli.
Bir sonraki adımda ve isteyecekler acaba? Taş atıp Amerikan çıkarlarını zedelerler diye Anadolu'daki taşların yok edilmesini mi?
Bu kafayla belki oy ve para desteği aldıkları etnik lobilerden alkış alabilirler ama -belki azınlıkta kalacak görüşler dışında- ne Türkiye Büyük Millet Meclisinden ne de bir yandan içeride demokrasi mücadelesi veren Türk halkından alkış alamazlar.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ABD Başkanı Joe Biden ile arayı hoş tutmak için Türkiye'yi Afganistan cehenneminde tutmak için hâlâ pazarlık yapıyor görünüyor ama Dışişleri bu girişimlere karşı sessiz kalmamalı.
https://yetkinreport.com/2021/08/11/yok-artik-abdli-vekillerden-bakana-turkiye-iha-yapamasin/
================================
YAZIŞMALAR İFŞA OLDU: BURHAN KUZU GÖRÜŞMEK İÇİN BÖYLE YALVARMIŞ!
August 10 2021
Uyuşturucu kaçakçısı Naci Zindaşti'nin tahliyesinde rol oynayan dönemin Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu üyesi Burhan Kuzu kendisine dava açan Zindaşti'nin hasmı Orhan Ünğan'la iletişim için avukatlarıyla görüşmüş.
Organize suç örgütü lideri Sedat Peker geçen yıl koronavirüsten yaşamını yitirdiği açıklanan Prof. Burhan Kuzu'nun suç örgütü lideriyle ilişkilerini yeniden gündeme getirdi. Peker'in Burhan Kuzu'nun İranlı uyuşturucu baronu Naci Şerifi Zindaşti'nin hasmı olan Orhan Ünğan'ın hakkında açtığı davayı geri çekmesi için kendisiyle iletişime geçtiğini ileri sürmesinin ardından Cumhuriyet taraf avukatlarının WhatsApp yazışmalarına ulaştı.
Yazışmalarda Burhan Kuzu'nun ısrarla Orhan Ünğan ile bağlantı kurmak istediği belirtilirken "Kuzu görüşmek için resmen yalvarıyor. 'Naci bana kumpas kurdu kandırıldım' diyor. 'Beni günah keçisi olarak seçtiler. Rüşvet aldılar' diyor. Bakırköy'deki dosyada masumum diyor" ifadeleri yer aldı.
İstanbul Küçükçekmece'de 6 Nisan 2018'de düzenlenen operasyonda gözaltına alınan İranlı uyuşturucu baronu Naci Zindaşti beş adamıyla "adam öldürmek" "cinayete azmettirmek" ve "FETÖ üyeliği" suçlarından tutuklandı. Altı ay tutuklu kalan Zindaşti ve üç adamı 19 Ekim 2018 günü 5. sulh ceza hâkimi Cevdet Özcan'ın gece yarısı kararıyla tahliye edildi. Soruşturma savcısının itirazı üzerine üst mahkeme tekrar tutuklama kararı çıkardı. Ancak Zindaşti ve adamları üç saat gibi kısa sürede cezaevinden çıkarak izlerini kaybettirdi.
Dönemin Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu üyesi Burhan Kuzu'nun Zindaşti'nin tahliyesi için hâkimlere baskı yaptığı iddia edildi. Kuzu Zindaşti'yle ilişkilerini reddederken Cumhuriyet 4 Mart 2019 günü yayımlanan manşetinde Kuzu'nun Zindaşti'yle yemek yerken çekilmiş fotoğraflarını "Zindaşti bombası" manşetiyle duyurdu.
'KARDEŞİM ÖLDÜRÜLECEK'
Bu gelişmeler yaşanırken 26 Eylül 2014'te Zindaşti'ye ait aracın taranarak kızı Arzu Şerifi Zindaşti ve yeğeni Devrim Öztunç'un öldürülmesi olayının azmettiricisi olduğu iddiasıyla tutuklu bulunan Orhan Ünğan tahliyesinin bazı üst düzey devlet görevlileri tarafından engellendiğini ve Zindaşti'nin kardeşini öldürmek için plan yaptığını öne sürdü.
Ünğan'ın kardeşi İlhan Ünğan 8 Nisan 2019 günü Kadıköy Bağdat Caddesi'nde vurularak öldürüldü. Ünğan'ın avukatları yargıya baskı yaparak Naci Şerifi Zindaşti'yi tahliye ettirdiği ve Orhan Ünğan'ın tahliyesini engellediği iddiasıyla Burhan Kuzu hakkında suç duyurusunda bulundu. Hakkında "nüfuz ticareti" suçundan beş yıla kadar hapis istemiyle dava açılan Burhan Kuzu yargı süreci devam ederken 1 Kasım 2020'de yaşamını yitirdi.
'GÖRÜŞMEK İÇİN YALVARIYOR'
Burhan Kuzu'nun suç örgütü lideriyle ilişkilerini yeniden gündeme getiren Sedat Peker Kuzu'nun Orhan Ünğan'ın kendisine zarar vermemesi ve şikâyetini geri çekmesi için kendisine başvurduğunu adamlarını göndererek Orhan Ünğün'a ilettiğini açıkladı.
Peker Orhan Ünğan'ın kendisiyle irtibata geçen Burhan Kuzu'yu kullanmaya başladığını Kuzu'nun uyuşturucu davasından 12 yıl hapsi bulunan Ünğan hakkındaki yargı kararını değiştirmek için Bolu Adliyesi'ne gittiğini ve İlhan Ünğan'ın öldürülmesi olayında azemettirici olarak aranan avukat İlker Dağlı hakkında kırmızı bülten çıkarılması için devre girdiğini öne sürdü.
Peker'in iddialarının ardından Cumhuriyet'ten Zehra Özdilek taraf avukatlarının yazışmalarına ulaştı. Yazışmalarda Kuzu'nun ısrarla Ünğan ile bağlantı kurmaya çalıştığı görülüyor. "Kuzu görüşmek için resmen yalvarıyor Avukatı ulaştı neler neler. Bu dosyayı takipsizlikle kapatmanın derdindeydiler. Ses kaydı aldık mesajlar da var" ifadeleri kullanan avukat şöyle devam ediyor:
"Avukat resmen ikrar ediyor bazı şeyleri ve psikolojisi bozuk sürekli ağlıyor diyor avukatı. Kalabalık ortamlarda bile defalarca ağlamış 'ben masumum' diye. Çağlayan konusunda 'masumum demiyor' 'Naci bana kumpas kurdu kandırıldım' diyor. 'Beni günah keçisi olarak seçtiler. Rüşvet aldılar' diyor. Bakırköy'deki dosyada 'masumum' diyor. Ama bilmiyor ki Bakırköy'deki herkes onun aradığını müfettişlere anlattı zaten. Kuzu Orhan Ünğan ile yüz yüze görüşme teklifini iletiyor. "
'FİŞİNİ ÇEKTİKLERİNİ DÜŞÜNÜYORUM'
Organize suç örgütü lideri Sedat Peker'in eski AKP milletvekili Prof. Dr. Burhan Kuzu ile ilgili açıklamaları üzerine Kuzu'nun eski danışmanı Sinan Çiftçi dikkat çeken bir iddia ortaya attı. Bizim TV'deki yayına katılan Çiftçi devletin üst kademesindeki isimlerin Kuzu ile kirli ilişkiler kurduğunu öne sürerek "Burhan Kuzu ciddi paralara iş takibi yapardı.
En çok Berat Albayrak'ı kullanırdı. Fuat Oktay Mustafa Şentop'a da çok iş çözdürdü" dedi. Koronavirüs tedavisi gördüğü hastanede hayatını kaybeden Kuzu'nun ölümüne ilişkin de "Zindaşti dosyasını kapatmak için hastanede Burhan Kuzu'nun fişini çektiler diye düşünüyorum" ifadelerini kullandı. Çiftçi ayrıca Kuzu'nun İranlı uyuşturucu baronu Naci Şerifi Zindaşti'den 100 milyon dolara yakın bir para aldığını iddia etti.
https://acikgazete.com/yazismalar-ifsa-oldu-burhan-kuzu-gorusmek-icin-boyle-yalvarmis/
================================
"KARTAL İMAM HATİP VE VAKIF KARDEŞLİĞİ "A. Ş. " ÜRETMEYE DEVAM EDİYOR"
Yeniçağ yazarı Murat Ağırel Sürat Kargo'nun ihalesinde en yüksek fiyatı veren şirketin Şubat ayında kurulan "Port Kargo" olduğunu belirtti.
11-08-2021 13:37
Yeniçağ yazarı Murat Ağırel Sürat Kargo'nun ihalesinde en yüksek fiyatı veren şirketin Şubat ayında kurulan "Port Kargo" olduğunu belirterek "Bu firma aslında 2021 Şubat ayında "PORT Denizcilik" adıyla 1 milyon TL sermaye ile kuruluyor. Sonrasında Temmuz ayında unvan değiştiriyor ve "Port Kargo" oluyor" dedi.
Firma sahibi Halil İbrahim Bacacı'nın Kartal İmam Hatip mezunu olduğunu belirtti.
"Halil İbrahim Bacacı'nın başka kimlerle ortak işleri var?" diyen Ağırel yazısında şu ifadeleri kullandı:
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün damadı Mehmet Sarımermer ile "Fenn Bilgi Teknolojileri Sanayi ve Ticaret A. Ş. " adlı şirkette ortaklık yaptı. Şirket o dönemde 300 bin YTL sermaye ile kurulurken Mehmet Sarımermer şirkette 60 bin YTL'lik sermayeyle ve yüzde 20 payla yer aldı. Şirketin diğer ortakları ise yüzde 35 payla Ömer Karaca yüzde 20'şer payla Halil İbrahim Bacacı ve Ahmet Kaymak yüzde 5 pay ile de Halit Eyüp Özdemir olarak görünüyor.
SÜRAT KARGO'YU DA ENSAR VAKFI'NA PEŞKEŞ ÇEKTİLER
"İyi de kim bu isimler ortak noktaları nedir" diye sorduğunuzu duyar gibiyim.
Halil İbrahim Bacacı Ensar Vakfı ve Türken Vakfı'nın yönetiminde bulunuyor. Kutsal okul Kartal İmam Hatip Mezunu. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün damadı olan Mehmet Sarımermer Kartal İmam Hatip mezunu. O da Ensar Vakfı'nın yönetiminde. Sinan Çıtak Mustafa Sarımermer ile birlikte Okçular Vakfı yönetiminde. Hikmet Cem Ocakcı Bilal Erdoğan'ın Mütevelli Heyeti Başkanı olduğu Yeni Türkiye Eğitim Vakfı (YETEV)'in mütevelli kurulu üyesi.
SÜRAT KARGO İHALESİNDEN NEREYE GELDİK DEĞİL Mİ?
Kartal İmam Hatip ve vakıf kardeşliği "A. Ş. " üretmeye devam ediyor. "
================================
BAKAN PAKDEMİRLİ'NİN DANIŞMANLARI İLE İLGİLİ CİDDİ İDDİALAR
49 danışmanı olduğu söylenen Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli'nin danışmanları hakkında ciddi iddialar ortaya atıldı. Bir danışmanının 49 ve diğer danışmanının 64 suç kaydı olduğu ortaya çıktı. Hatta bir danışmanı 1 yıl evrakta sahtecilikten hapis bile yatmış. Çok fazla suç kaydı bulunan danışmanların bulunması tepki toplarken AKP içinden de rahatsızlık olduğu söyleniyor.
11-08-2021 09:19
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli'nin 49 danışmanı olduğu; danışmanları Arif Barata'nın 47 Metin Çamlı'nın ise 64 suç kaydının bulunduğu öne sürüldü.
Sözcü'den Hayatı Arıgan'ın haberine göre; AKP'li bir kaynak Pakdemirli'nin 49 danışmanı bulunduğunu bunlardan Metin Çamlı hakkından 64 Arif Barata hakkında da 47 suç kaydı bulunduğunu savundu.
Danışman Arif Barata'nın suçlarını şöyle sıraladı:
"İhaleye fesat karıştırmak suçundan 9 ay cezaevinde kaldı. Hırsızlık suçundan 3 buçuk ay ceza aldı. Kamu görevlilerini tehdit yaralama suçundan 4 ay ceza yedi. Özel hayatın gizliliği ve adam öldürmeye teşebbüs suçundan halen yargılamaları devam ediyor. "
"DOĞRU BİR İNSAN DEĞİL"
Arif Barata hakkında AKP'li eski Bakan Sema Ramazanoğlu da arsa alımı konusunda şikayetçi olduğu öne sürüldü:
Ramazanoğlu Barata hakkında şöyle konuştu:
"Bu benim şahsi meselemdi. Ortak tanıdığımız güvendiğim insanlarla sorunumu çözdüm. Ama bu şahıs sıkıntılı birisi. Çok doğru bir insan değil. Bu tür insanlar her türlü kanalı her türlü şeyi deneyerek bir yerlerde yer edinmeye çalışıyorlar. Orman bakanımız da bazı şeylerin farkındadır. Sonuna kadar olmayan yetkilerini olamayan haklarını kullanmak konusunda sonsuz cüretkar insanlardır. "
HERKES RAHATSIZMIŞ
Pakdemirli'nin danışmanlarının durumundan AKP'li yöneticilerin de rahatsız olduğu partinin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın zarar görmemesi için sustukları belirtildi.
Edinilen bilgilere göre 64 suç kaydı bulunan Metin Çamlı danışmanlığını yaptığı Bakan Pakdemir'le çalışıyor. Resmi belgede sahtecilik suçundan 32 dosyası bulunan Çamlı bir yıl cezaevinde yattı. İhale yasaklısı ve ömür boyu kamu haklarından yasaklı. Çamlı bakan adına et-süt birlikleri ve damızlık birliklerini yönetiyor.
================================
ERDOĞAN SANATÇILARIN ELEŞTİRİLERİNE "ANLAMAZSINIZ BU İŞTEN BURNUNUZU SOKMAYIN" DEDİ
Son Güncellenme Tarihi: 11 Ağustos 2021 22:17
Cumhurbaşkanı Erdoğan sanatçıların başkanlık sistemi eleştirilerine yönelik "Bir kulağımdan giriyor bir kulağımdan çıkıyor anlamazsınız bu işlerden. Burnunuzu sokmayın" dedi.
Tayyip Erdoğan konuşuyor
CNN Türk ve Kanal D ortak yayınında konuşan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan yangınla mücadeleyi överken "Önümüzdeki yıl belki kendimize ait uçağımızı satın alacağız. İtfaiye noktasındaki ekibimizi filomuzu çok daha güçlü hale getirmiş olacağız. " dedi. Sosyal medyayı hedef almayı sürdüren Erdoğan "Sosyal medyaya hiç olumlu bakmıyorum. Meclisin açılmasıyla birlikte sosyal medyaya yönelik düzenleme yapılması gerektiğine inanıyorum" diye konuştu. Başkanlık sistemini eleştirileren sanatçılara dair ise "Bir kulağımdan giriyor bir kulağımdan çıkıyor. Biz ömrümüzü bu işe verdik. Anlamazsınız bu işten. Piyanistsen piyanonu çal. Bu işlere burnunu sokma" ifadelerini kullandı. Erdoğan Taliban'a yeşil ışık yakmayı da sürdürdü "Taliban'la bazı görüşmelere varıncaya kadar şu anda ilgili kurumlarımız çalışıyor. Hatta belki ben bile onların lideri durumunda olacak olanı kabul etme durumum olabilir" dedi.
Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
ORMAN YANGINLARI
"(Batı Karadeniz'deki sel) Vatandaşlarıma bir şeyi hatırlatmak istiyorum zorda kalmadıkça karayollarını tercih etmeyin çünkü her an heyelan olabilir. "
"Şu anda ciddi manada kontrol altına alınmış vaziyette. Programa gelirken nihai kararı vereyim istedim. Tarım ve Orman Bakanı Bekir Bey ile görüştüm. Burdur Bucak'taki yangının kontrol altında olduğunu ifade etti. "
"Coğrafyamızda yangın söndürmede en önemli hava aracı olan helikopterler 2002 yılında 18 adetken 2021 yılında 39'a çıkardık ama bu süreçte bu rakam 60'a yaklaştı. "
"Önümüzdeki yıl belki kendimize ait uçağımızı satın alacağız. İtfaiye noktasındaki ekibimizi filomuzu çok daha güçlü hale getirmiş olacağız. "
"İftira atıyorlar. Biz bütün ekibimizle başarılı olduğumuza inanıyoruz. Toplam 18 su atan uçak 66 helikopter 9 İHA bir insansız helikopter 430 iş makinası görev yaptı. Daha ne olacaktı?"
"Kara ve hava araçlarımızı son yıllarda yenileyerek sayılarını artırdık. Arazöz sayımızı yüzde 70 artırarak 1078'e çıkardık"
"Elbette yangınların çıkış nedeni olarak bütün ihtimaller üzerinde durduk. Polisiye olarak araştırmaları yapıldı. Bütün teşkilatımızın oradaki faaliyetleriyle sabotaj araştırması yapıldı. Gözaltına alınanların aileleri arasında terör örgütü PKK ile iltisaklı kişiler var. Geçen sene Hatay'da bunu yaşadık aralarında teröristler çıktı. Ulaştığımız neticeleri vatandaşlarımızla paylaşacağız. "
"Zarar tespit çalışmaları başlarken bir taraftan durumu kritik olan vatandaşlarımıza çevre ve şehircilik bakanlığımız ilk gün inşaatı başlattı. 1 ay içerisinde inşaatların başlamasıyla alakalı talimatların verilmesiydi. TOKİ işini yüklendi ve süratle inşaatlara başlayacağız. Hedef bir yıl içerisinde inşaatları bitirmek. En uygun yerlerde binaları yapıp bitirmek. Konuyla ilgili olarak bakanlığımız adımlarını atmış vaziyette. Süratle her bölge nerede yangın olursa adımlarımızı atıyoruz birinci yılın sonunda teslimlere başlayacağız. Ahırlı evlerin planlamasını da bakanlığımız yaptı. İlk etapta 50 milyon buna ayrılmış vaziyette. Ben ev bulabilirim gibi talepler olursa kirasını vermek suretiyle buralara çıkabilirler. Bazıları ben abime gideceğim diyor takdiriniz neyse. "
"Anayasa'nın maddesi çok açık; yanan ormanların yerinde orman yetiştirilir. Yanan ormanlarımız küllerinden yeniden doğacak"
"Türkiye 2015 yılında orman varlığını artıran ülkeler sıralamasında dünyada 46'ncı sıradayken 2020 yılında 27'nci sıraya yükseldi. "
"İstanbul'da belediye başkanlığını ben CHP'den almıştım İstanbul kuraktı o zaman. Biz geldik ve süratle ağaçlandırdık. 6 ay içerisinde ne olduğunu İstanbullular şaşırdı. Zaten su da yoktu İstanbul'da biz geldik ve suya kavuşturduk. "
"THK devletin bir kurumu değildir. Bunu vatandaşlarımız bilmiyor. THK nasıl çeşitli vakıflar dernekler var ise THK da bunlardan bir tanesidir. Uçaklara yönelik tartışma yeni bir tartışma da değildir. THK'nın mezarlığa döndüğünü bir yere varılmayacağını söylemiştim ben. THK yetkilileri gerekli adımları atmayıp gerekli bakımları yapmayarak uçakları ölüme terk etmiştir. 3 tanesi pert 6 tanesi eh. 1985 ten itibaren orman idaresine yangın söndürme hizmeti vermiştir. Karşılığında devletten ciddi bedeller almış . Mevcut uçaklarını modernize etmekte bulunmamıştır. Bunun arkasında CHP zihniyeti vardır. Uçakların bakımını yaptırmayan eski yöneticilerdir. Onarım ihtiyacı giderilmediği için uçuşa elverişli değil. Kurumun içine düştüğü durumu kara propaganda ile hükümete yöneltme çabasını ben hayretle izliyorum. "
"SOSYAL MEDYAYA HİÇ OLUMLU BAKMIYORUM"
"Sosyal medyaya hiç olumlu bakmıyorum Meclis'in açılması ile birlikte bir çalışmanın yapılması gereğine inanıyorum. Aklıselimlerin hedefini saptırtıyor bunlar. Dürüst doğru bir şeyi düşüneceğiniz yerde maalesef yalan yanlış haberlerle vatandaşlarımız çok farlı bir yöne evriliyor. RTÜK ney ile uğraşacak. ABD'de Twitter olayı nelere vesile oldu. Türkiye'de ofisimiz var diyorlar ama yalan söylüyorlar Türkiye'de görevlendirdiğin bir elemanı yok ofis açacaksın açmadığınız zaman bedelini ödeyeceksiniz. Bu noktadaki çalışmalarımızı Meclis'in açılması ile birlikte takipçisi olarak yürütmemiz gerektiğine inanıyorum. "
SANATÇILARIN BİLDİRİSİ
"(Sanatçıların eleştirileri için) "Bir kulağımdan giriyor bir kulağımdan çıkıyor. Onların mesleği sanat. Hangi sanatsa sanatlarını icra etsinler biz de onların başarı oranına göre saygı duyalım. Ama kalkıp da erken seçimmiş şu andaki başkanlık sistemi doğru değilmiş o bizim işimiz. Biz ömrümüzü bu işe verdik. Anlamazsınız bu işten. Piyanistsen piyanonu çal. Bu işlere burnunu sokma"
"(Ekşi Sözlük) Bu platform da yalan haber ırkçılık terör çağrılarının yatağı olmuş vaziyette. İtibara suikastı ne ararsan bunlarda var. Yalan tezgahı gibi çalışıyorlar. Adı üstünde Ekşi Sözlük bayağı ekşi"
AFGAN GÖÇÜ
"Her şeyden önce biz biliyorsunuz göçmenlerle ilgili en önemli adımı Suriye'de attık. Bize 4 milyona yakın göçmen geldi. Kapılarımızı açtığımız gibi bunların içerisinde meslek sahibi birçok Suriyeli de vatandaş oldu. Şimdi Afganistan durumu biraz farklı. Gerek İran kapısından gerekse Irak'tan duvarlarımızı ciddi oranda yükseltiyoruz. Yükselen duvarlar bu düzensiz göçün ülkemize girmesini engellemek için. Çok fazla kalmadı sınırlarımız bu duvarlar örülüyor. Gelişmelerde gerçekten Afgan halkının içine düştüğü durum çok sıkıntılı bir durum. Taliban ile yaşanılan süreç çok sıkıntılı bu konuda da biz bazı çalışmalar yapıyoruz. Bazı görüşmelere varıncaya kadar ilgili kurumlarımız çalışıyor. Hatta belki ben bile onların lideri durumunda olacak olanı kabul etme durumum olabilir. Bizim bu tür şeylerde kontrol altına alamazsak. Bu defa Afganistan'daki barışı sağlamamız mümkün olmaz. Afganistan'da bizim kendi soydaşlarımız Konumunda olanlarda var. Yanımızı kimleri alabiliriz bunların çalışmasını yapıyoruz. Aynı şekilde Katar ile görüşmem oldu bu akşam Talibanın attığı adımları nerede durdurabiliriz nerede barışa yönelik bir adım atabiliriz. Her şeyi savaş ile halledeceğiz diye bir şey yok. Askeriyenin geçerli olduğu yer var ama bir de siyasinin geçerli olduğu yer var. Benim siyaset anlayışım nereye kadar başarılı olabilecekse oraya kadar başarmamız lazım. Afganistan'ı bir kenara itemezsiniz. 35 milyon nüfusu olan bir ülke. Bunu bir kenara atmak mümkün değil. Herkes şunu bilsin ki Türkiye yol geçen hanı değildir. Bütün bunları biz ölçüp biçip adım atıyoruz. "
YENİ ANAYASA ÇALIŞMALARI
"Son çalışmayı dün yaptık. Bu arada işin adeta koordinasyonunu yürüten arkadaşımız bütün son bilgileri dün heyetimizden aldı ve tekrar üzerinde çalışmasını yapacak. Son bir sunum daha yapacak heyetimize. Bu arada bize Cumhur İttifakı'nın bir diğer tarafı olarak MHP işin başında hazırlıklarını getirmişti. Bu hazırlık da heyetimiz tarafından çalışıldı. Bu çalışmamızı da nihayete erdirdikten sonra ben Devlet Bey'le tekrar konuşacağım veya Devlet Bey'e bu hazırlığımızı takdim edip istiyorum ki bu çalışmamızı çok daha güzel bir noktaya taşıyalım. Meclis'in açılmasından önce adeta bu hazırlığı bitirme noktasına getirelim. Muhalefet partilerinden ele alınıp değerlendirebilecek bir çalışma görmedik"
OKULLARIN AÇILMASI
"TURKOVAC ile ilgili yoğun şekilde devam ediyor. 3. Doz aşamasındayız neticeler gayet güzel geliyor müjdeyi yıl dolmadan alacağız. "
"Kabine toplantısında yeni Milli Eğitim Bakanımız bize sunumunu yapacak bu da o konular arasında yer alıyor. Temennimiz odur ki yüz yüze eğitime geçebilmek. Bu konuyla ilgili Mahmut Bey hazırlıklarını bu istikamette yapmışsa ve gerçekten okullarımız açalım diyorsa biz de Kabine olarak bu işe ikna olursak hayırlı olsun deriz. "
FINDIK ALIM FİYATI
"Fındık alım fiyatımız yüzde 50 sağlam iç esasına göre Giresun kalite fındık için kilogram başına 27 lira Levant kalite fındık için ise kilogram başına 26 5 liradır. "
"Yüksek randımanlı fındığa en az 1 lira fazla ödeme yapılacaktır. Çiftçilerimize alan bazlı mazot ve gübre desteğini de kilogramda 2 lira olarak veriyoruz. "
"(TMO'nun fındık alım fiyatı) Nihai olarak fındık fiyatları kilogramda 29 5 lira ile 30 lira arasında gerçekleşiyor. "
================================
KILIÇDAROĞLU: "BANA EDECEĞİN HAKARETLERİ BİLE PROMPTERA YAZDIRMAK ZORUNDA KALIYORSUN"
11 Ağustos 2021 23:11
Kemal Kılıçdaroğlu Erdoğan'ın Kanal D ve CNN Türk ortak yayınında promter kullanmasına dair "Bana edeceğin hakaretleri bile promptera yazdırmak zorunda kalıyorsun" dedi.
ERDOĞAN CNN TÜRK KANAL D YAYININDA PROMTERDAN OKUDU
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Kanal D ve CNN Türk ortak yayınında "prompter" kullanmasına dair "Erdoğan bırak 'sorulara' vereceğin cevapları bana edeceğin hakaretleri bile promptera yazdırmak zorunda kalıyorsun" paylaşımı yaptı.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Kanal D ve CNN Türk ortak yayınında "prompter" kullanması dikkat çekti. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Twitter'dan yaptığı paylaşımda Erdoğan'a seslenerek "Erdoğan bırak 'sorulara' vereceğin cevapları bana edeceğin hakaretleri bile promptera yazdırmak zorunda kalıyorsun. Bir ilçe sular altında ciddi felaket haberleri peş peşe geliyor ama senin ülkeyi yönetme kapasiten yok. Gazeteci fısıldaması ile söyleşi de gördü ülke sayende..." dedi.
================================
UĞUR DÜNDAR 'UNUTTURULMAK İSTENEN' SKANDALI YAZDI: 'SEDAT PEKER'İN İDDİALARINDAN...'
Dündar "Sedat Peker'in iddialarından ve Cihan Ekşioğlu'nun açıklamalarından 10 tane Watergate çıkar!. . " ifadelerini kullandı.
Dündar'ın bugünkü "Bu skandal unutturulamaz!. . " başlıklı yazısı şöyle:
Genç gazeteci o cumartesi sabahı deliksiz bir uyku çekmek istiyordu ama olmadı. Yatağının başucundaki telefon zır zır çalmaya başlayınca erkenden uyanmak zorunda kaldı. Arayan çalıştığı gazetenin deneyimli editörlerinden biriydi. "Muhalefet partisinin merkez binasında 5 hırsız yakalanmış. Adliyeye götürülüyorlar. Sen de orada ol!" diyordu. Kalkıp aceleyle giyindi koşar adımlarla evden çıktı. Adliyeye giderken sıradan bir hırsızlık olayıyla karşılaşacağını düşünüyordu. Fakat düşünceleri mahkeme salonuna girer girmez değişiverdi. Çünkü tümü takım elbiseli olan hırsızlık şüphelileri yakalandıklarında üzerlerinde yüzlerce dolarla birlikte dinleme cihazları da çıkmıştı!. .
Sanıklar önce yargıcın sorularına cevap vermemeyi denediler. Ama yargıç olayı aydınlatmaya kararlıydı. Nitekim soru yağmuru karşısında bunalan sanıklardan biri mırıldanmaya başladı. Yargıcın "Yüksek sesle konuş!" diye bağırması üzerine de kimliğini açıklayıverdi: "Ben hırsız değil gizli servis elemanıyım!. . "
★★★
Muhabir gazeteye dönünce güvendiği meslektaşlarından birine bu çarpıcı itirafı anlattı ve üzerlerine birlikte gitmeyi teklif etti. Arkadaşı da kendisiyle aynı kanıdaydı.
Hemen kolları sıvayıp dünya demokrasi tarihinin en büyük skandallarından birini aydınlatmaya koyuldular.
İki gazetecinin bir yığın tehlikeyi göğüsleyerek toplumun gerçekleri öğrenme hakkına hizmet amacıyla yaptığı soruşturma sonuç vermekte gecikmedi.
Başkanın muhalefet partisinin genel merkezini dinlemesi için gizli servise emir verdiği belgelendi.
★★★
Özetini sunduğum Watergate Skandalı Amerika Birleşik Devletleri'nde 1972-74 yılları arasında yaşandı.
Skandalın belgelenme sürecinde soruşturmacı gazeteciler Bob Woodward ve Carl Bernstein tarihe geçen mesleki başarılar sergilediler.
Dünyaca saygın kurumlardan sayısız ödül kazandılar.
Amerikan Gizli Servisi'ne (CIA) muhalefetteki Demokrat Parti'nin genel merkezini dinlettiği ortaya çıkan Başkan Richard Nixon ikinci kez seçilmiş olmasına karşın 1974'te istifa ederek görevini bırakmak zorunda kaldı.
★★★
Bir de bize bakalım:
Son dinleme skandalı bombasını Sedat Peker patlattı. Peker Bodrum'daki Paramount Otel'e Sezgin Baran Korkmaz ve birlikte hareket ettiği kişilerin nasıl çöktüklerini anlatırken iş insanı Cihan Ekşioğlu'nun İsrail'den 3 milyon dolara aldığı bir yazılımı devlete 50 milyon dolara sattığını öne sürdü. Peker ayrıca bu otelde Cihan Ekşioğlu'nun konuğu olarak kalan önemli mevkideki birçok kamu görevlisinin gizlice görüntülendiğini de iddia etti.
İddiaların odağında yer alan Cihan Ekşioğlu'nun ise bir magazin dergisine verdiği röportajda Peker'in dile getirdiği yazılımları devlete sattığını söylediği ortaya çıktı.
Ekşioğlu o söyleşide şunları söylüyordu:
"… Bunun dışında sosyal medya çözümleme ve takip işleri var bizde. Biz takip etmiyoruz bunları çözümleyen sistemleri istihbarat servislerine satıyoruz. Bu da örneğin Twitter'daki hareketliliği takip edebiliyorsunuz hangi noktadan çıktığını çağrıların nereden geldiğini kimin kiminle neler yaptığını çözümleyebiliyoruz.
Bunun içinde sosyal medya ve WhatsApp yazışmaları da var. Bunlar çözümlenebiliyor. Biz bu işleri yapmıyoruz bunları devletin istihbarat teşkilatı yapıyor. Biz bu takibin yapılabilmesi için bir takım yazılım ve sistem geliştiriyoruz. Dubai'de bizimle çalışan 100'e yakın Hintli ve Pakistanlı mühendis var. Bu konuda onlar çok iyidir. Uydu takip sistemleri sosyal medya takip sistemleri üzerine çeşitli yazılımlar var.
Biz bunları istihbarat servislerine satıyoruz. Onlar bunların üstüne kendi teknik alt yapılarını birleştirip halkın can ve mal güvenliği için terörist grupları takip ediyor.
★★★
Normal vatandaşlarımızda bile dinleniyor muyum takip ediliyor muyum gibi bir algı var. Suç işleyen insanın tedirgin olması lazım. Devlet vatandaşın özel yazışmasıyla uğraşmaz. Eğer bir terörist isen devlete karşı faaliyetin varsa kamu düzenine karşı bir faaliyetin varsa o zaman incelenirsiniz. Zaten o zaman gizli haberleşme yöntemlerini benimsediğin için devlet de o yüzden takip eder. Devlet durup dururken vatandaşın WhatsApp'ında ne yazıyor diye onu takip etmez ki. Ailevi ya da özel yatak odası ilişkilerini takip etmez. Ama vatandaşta böyle bir psikoloji var. Devlet düzenine kamu düzenine karşı bir faaliyetiniz yoksa dinlenseniz de bir sıkıntı yok sonuç olarak…"
★★★
Sedat Peker'in iddialarından ve Cihan Ekşioğlu'nun açıklamalarından 10 tane Watergate çıkar!. .
Bugün için unutturulmak istenilse de yarın öbür gün mutlaka çıkar!. .
================================
48 SAAT ARAYLA BU KADAR NET YALAN SÖYLEYEN İNSAN BAKANLIK YAPABİLİR Mİ?
CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli'nin; önce "Yangın söndürme uçağımız helikopterimiz yok" ardından "Uçak olarak dünyada az bulunur bir filo sahibiyiz" diye açıklama yapmasına "Allah kahretsin ya. Yalancı insanlar. Beceriksizler. Yüzsüzler. Gerçekten bu kadar samimiyetsizlik olur mu? Nasıl bir yüze sahipsiniz?" sözleriyle tepki gösterdi.
Bu haber 11 Ağustos 2021 - 22:43
CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç TBMM'de basın toplantısı düzenledi.
Özkoç'un konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
"SATILMIŞ İNSANLARIN SALDIRMASINI SAĞLAYAN KİŞİ ERDOĞAN'DIR:
İnanılmaz olaylar yaşıyoruz ama öncelikle bir tanesi dile getirmek istiyorum. Sayın Meral Akşener bir saldırıya uğradı. Onları kim bu saldırıya teşvik etti benim için önemli olan o. Cumhurbaşkanı daha önceki saldırı sonrası 'dur bakalım başına daha neler gelecek' dedi. Bu ne demektir? 'Benim Tayyip Erdoğan olarak haberim var başına çok şey gelecek' demektir. Halka kin tohumlarının ekilmesi satılmış insanların saldırmasını sağlayan kişi Recep Tayyip Erdoğan'dır. Muhalefet liderleri buna benzer saldırıları göğüslerler ama Türkiye'nin hazmedemeyeceği böyle bir cumhurbaşkanına sahip olmaktır.
TÜİK SARAYIN İSTATİSTİKLERİNİ AÇIKLAYAN KURUMA DÖNÜŞTÜ:
Esnaf tükendi. İşsizlik aldı başını gidiyor. TÜİK açıklama yapıyor. 'İşsizlik rakamları düştü' diyor. Bu yalana kimse inanmaz. TÜİK sarayın istatistiklerini açıklayan bir kuruma dönüştü. TÜİK'in değil milletimizin sokakta söylediğini kaile alarak hareket etmeliyiz.
KENDİ ÇOCUKLARIMIZ ÜZERİNDEN NASIL BİR PAZARLIK İÇİNDESİN:
Suriyeli göçmenden Kılıçdaroğlu hakkında şok sözlerSuriyeli göçmenden Kılıçdaroğlu hakkında şok sözler
Türkiye'de bir göçmen ve sığınmacı sorunu var. Böyle bir sorun yokmuş gibi davranmak sorunu çözmüyor. Bu iktidarın bir göçmen politikası var mı? 88 yılda 2 milyon kişi Türkiye'ye mülteci olarak gelmiş. 6 yılda 4 milyon gelmiş. Böyle bir politikasızlık olur mu? Türkiye böyle bir çaresizliğe itilebilir mi? İstihdam meselesi var. 8 yıllık geçici sığınma statüsü olur mu? Suriyelilerle ilgili sorunu yaşıyorken açlık yoksulluk varken; Afganlılarla ilgili göç başlatıldı. Erdoğan Biden'ın karşısına oturdu. Recep Tayyip Erdoğan oradan açıklama yapıyor. 'Havaalanını korumak için askerlerimizi tutabiliriz' diyor. Afganlı gençler Türkiye'ye geliyor. Türk gençleri oraya ölmeye gidiyor. Nasıl kirli bir yaklaşımdır bu? Kendi çocuklarımız üzerinden nasıl bir pazarlık içindesin? Bütün bunlarla ilgili bizim bir politikamız olması gerekiyor. Türkiye'nin yapması gereken her şeyi yapacağız. Önce programa bağlanarak sonra geldikleri ülkelerle bağlantıya geçerek herkesin kendi ülkesinde özgür ve barış içinde yaşaması için program yapacağız. Bunun için bir an önce sandık diyoruz.
ORMANLARIMIZ ÇIĞLIK ÇIĞLIĞA YANDI:
Çok ilginç bir orman bakanı gerçek yüzü ile tanınmış oldu. Orman Bakanı Pakdemirli 'yangın söndürme uçağımız yok envantere uçak alımıyla ilgili cumhurbaşkanı talimatıyla çalışmalara başlandı' diyor. Peki kendi 13 uçağından sadece bir tanesi satılsa 50 tane yangın uçağı alınıyorken bunca can yanmıyorken Türkiye Cumhuriyeti'nin hiç yangın uçağının olmaması yüz kızartıcı değil mi? Bunu açıklayan Recep Tayyip Erdoğan'ın Bakanı. Aradan 48 saat geçiyor. 'Uçak olarak dünyada az bir filoya sahibiz. ' Allah kahretsin ya. Yalancı insanlar. Beceriksizler. Yüzsüzler. Gerçekten bu kadar samimiyetsizlik olur mu? Nasıl bir yüze sahipsiniz? Nasıl bir vicdana sahipsiniz? Nasıl insansınız? 48 saat arayla bu kadar net yalan söyleyen insan bakanlık yapabilir mi? Bırak bakanlığı. Doğru ve namuslu insanlar böyle bir insanı bu kişilikte insanı misafir olarak eve almaz. Dün Marmaris'te yaptığı açıklama 'Çok sayıda yangında görevlendirilmeyen uçağımız olduğu için komşumuza yardımcı olmamız gerekiyor. ' Bizim bildiğimiz üç uçak kiraladın onlar da zamanında müdahale edemediler yardım uçakları geldi geldi gelmedi derken ormanlarımız cayır cayır yandı. Ormanlarımız senin beceriksizliğin yüzünden çığlık çığlığa yandı. Şimdi kullanmadığımız o kadar yangın uçağı var ki başka ülkelere gönderecekmiş. Allah sizi ıslah etsin. Hala bu kişilere destek veren insanlara sesleniyorum. Aklın sesini dinleyin.
18 YILLIK ÖMÜRLERİNDE 8 EĞİTİM BAKAN DEĞİŞTİ:
Sınava girenler AKP iktidarıyla eşit yaştalar. Tek gördükleri iktidar AKP iktidarı. 18 yıllık ömürlerinde 8 eğitim bakanı değişti. En son Ziya Selçuk ayrıldı. Göreve gelirken hedeflerini açıkladı mı? Açıkladı. Peki görevden ayrılırken nedenini açıkladı mı? Açıklamadı? Cumhurbaşkanına teşekkür edeceksin ayrılıp gideceksin. Böyle bir yaklaşım olabilir mi? Bir yıl önce 'eğitimde başarılı olamadık' dedi. Bir yılda ne yaptınız? Bir iyileştirme mi yaptınız? Hayır. Barajı düşürmüşler. Eğitimde nitelik arıyoruz. Eğitimde kalite arıyoruz. Yazıktır. Böyle bir anlayış Türkiye Cumhuriyeti'ni yok ediyor. Eğitimle ilgili bütün hazırlıklarımız tamam. Ne yapacağımızı biliyoruz. İlk 100 günde ilk bir yılda ne yapacağımızı biliyoruz. Ama şu an ne yapacağını bilmeyen istikrarsız beceriksiz bir iktidarla karşı karşıyayız. Biz Türkiye'yi Millet İttifakı ile yönetmeye hazırız. Türkiye daha fazla sıkıntı yaşamamalı. "
https://www.gunlukbakis.com/48-saat-arayla-bu-kadar-net/
================================
AKP'Lİ EL NUSRACI'DAN GAZETECİ MURAT AĞIREL'E ÖLÜM TEHDİDİ
Yeniçağ Gazetesi yazarı Murat Ağırel El Nusra saflarında savaşıp elinde kesik bir başla verdiği pozlarla gündeme gelen AKP'li Emrah Çelik tarafından ölümle tehdit edildi.
11 Ağustos 2021 - 6:09
Gazeteci Murat Ağırel kesik başla poz veren AKP'li Emrah Çelik tarafından tehdit edildi. Ağırel kendisine yönelik tehdidi "Bu 'klavye yiğidi'ni tanıyın" diyerek sosyal medya platformu Twitter üzerindeki kişisel hesabından paylaştı.
Suriye'nin Lazkiye kentinde El Nusra ile yan yana savaşan 2. Sahil Tümeni içerisinde yer alan ve elindeki kesik başla poz vermesiyle gündeme gelen AKP'nin Kapaklı İlçe Teşkilatı üyesi Emrah Çelik Ağırel'e "Seninle bizzat ben ilgileneceğim" yazdığı görüldü.
Ağırel az sayıda takipçisi olan Çelik'i görevinden istifa ettirilen Ankara Büyükşehir Belediyesi eski başkanı Melih Gökçek'in de takip ettiğini belirtti.
Ağırel tehditleri paylaştığı tweet'inde "Bu 'klavye yiğidi'ni tanıyın. Bunlar bir ekipmiş İST3 ekibiymiş. Bu arkadaş orada görevliymiş ve bizzat gelip benimle görüşecekmiş. Profesyonelce tehdit ediyor aklı sıra. Trol sanmayın sonraki tweetlere bakın" ifadelerini kullandı.
https://www.gunlukbakis.com/akpli-el-nusracidan-gazeteci/
================================
AKP'Lİ MİLLETVEKİLİ ERDOĞAN'I 'PEYGAMBER' YAPTI
AKP Ordu Milletvekili Şenel Yediyıldız bir nikah töreninde AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan peygamber gibi bahsetti. Yediyıldız "Sayın Cumhurbaşkanımızın sünnetini yerine getirmeden de defteri vermek istemiyorum" dedi.
10 Ağustos 2021 - 20:49
AKP'li Şenel Yediyıldız'ın katıldığı bir nikah töreninde AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan peygamber gibi bahsettiği sözleri tepki çekti.
Yediyıldız törende mikrofonu eline alıp konuşma yaptığı sırada "Sayın cumhurbaşkanımızın sünnetini yerine getirmeden de defteri vermek istemiyorum" ifadelerini kullandı.
CHP Mersin Milletvekili Alpay Antmen Yediyıldız'ın söz konusu sözlerini paylaşarak şu notu düştü:
48 saat arayla bu kadar net yalan söyleyen insan bakanlık yapabilir mi?48 saat arayla bu kadar net yalan söyleyen insan bakanlık yapabilir mi?
"AKP Ordu Milletvekili Şener Yediyıldız Recep Tayyip Erdoğan'ı peygamber ilan etti! Nikah töreninde "Sayın Cumhurbaşkanımızın sünnetini yerine getirmeden nikah defterini vermek istemiyorum" diyor. Her konuda konuşan Diyanet Başkanı @DIBAliErbas bu konuda da konuşacak mısın?"
https://www.gunlukbakis.com/akpli-milletvekili-erdogani/
================================
AHMET TAKAN : TÜİK'E YENİ AYAR VERİLDİ… UÇUŞA HAZIR OLUN!. .
11 Ağustos 2021 05:00
"Enflasyon işsizlik rakamları"nı açıklar. .
Hah tamam!. . Bildiniz işte. Uzun yazılımı Türkiye İstatistik Kurumu kısa adı TÜİK…
Saray iktidarı ile devletin kurumu olmaktan çıkarıldı. "Eski Türkiye"de Devlet İstatistik Enstitüsü kurumu idi… Verilerine güvenilirdi. O açıkladığı zaman kimse rakamlardan kuşku duymazdı. Devletin kurumu hileye hurdaya partizanlığa bulaştırılmazdı. İktidara yatacağı iktidarın emir ve talimatları doğrultusunda enflasyon ve işsizlik rakamları açıklayacağı kimsenin aklının ucundan bile geçmezdi. Kadrolarına iktidar partisinin teşkilatlarından ve kaymak tabakasından atamalar yapılmazdı. Enflasyon ve işsizlik rakamları beylerin hoşuna gitmediği zaman kelleler uçurulmaz yerlerine yalakalar biatcılar getirilmezdi. İmama göre değil ülkenin gerçeklerine göre bilimsel olarak çalışılırdı.
"Yeni Türkiye"de TÜİK'in durumunu biliyorsunuz. Aslında kimsenin bir şey demesine en baba belgeleri ortaya dökmesine de gerek yok. Yaşadıklarınızdan çektiğiniz çilelerden iş arayan evlatlarınızın durumundan ay sonunu getiremediğiniz maaşınızdan markete pazara gittiğinizden fırlayan beyninizin tasından biliyorsunuz gerçek enflasyonu işsizliği… Aslında TÜİK'in adı Saray İstatistik Kurumu olmalı. Kısa adını da bir zahmet siz koyuverin!. .
★★★
Aklımızla alay etmeye devam ediyorlar… TÜİK'in dün açıkladığı Haziran ayı işsizlik rakamlarını görmüşünüzdür. Ülke işsizlikten kırılırken Türkiye'deki işsizlik rakamları düşmüş işe girenlerin sayısı da artıyormuş. "AKP il ilçe teşkilatlarından aldıkları rakamları açıklıyorlardır herhalde" demeyin.
TÜİK'de çevrilen fırıldakları daha önceleri çok kez köşe yazılarımda belgeleriyle ortaya döktüm. Çıkıp kamuoyundan özür dilemek yerine "Bilgileri kim gazeteciye sızdırıyor"un peşine düştüler Ankara'da sorgu odaları kurdular. Aynı tas aynı hamam devam ediyorlar…
Saray iktidarının ihtiyaçlarına göre sık aralıklara değiştirilen TÜİK başkanlarının sayısını unuttum!. . Koşulsuz biat düzeninde gevşeme olmasın diye kurum adeta vekaletler cenneti. Bölge müdürleri dahil üst düzey kadroların büyük çoğunluğu vekaletle göreve devam ediyor. Birileri can sıktı mı yerine vekaleten başka birileri atanıyor. Parantezi açalım; enflasyon rakamlarının belirlenmesinde en hayati görev bölge müdürlüklerinde.
Ahali geçen hafta cayır cayır yanan ormanları seyrederken yanan enflasyon ve işsizlik rakamların söndürülebilmesi için TÜİK'de operasyonlar yapıldı. Bölge müdürleri başta olmak üzere üst düzey kadrolarda görevden almalar ve yer değiştirmelerle birlikte yeni atamalar yapıldı. Örneğin:
Bursa Bölge Müdür Vekili Mert Mesut Selçuk TÜİK'e uzman
Edirne Bölge Müdür Vekili Şenol Deniz personel daire başkanlığına matematikçi
Kayseri Bölge Müdür Vekili Mustafa Uslu Manisa bölge müdürlüğüne matematikçi
Konya Bölge Müdür Vekili Hakan Göregen TÜİK'e uzman
Manisa Bölge Müdür Vekili Tahir Baysal TÜİK'e uzman
Nevşehir Bölge Müdür Vekili Arif Şahin Balıkesir Bölge Müdürlüğü'ne istatistikçi
Trabzon Bölge Müdürü Ali Arancı TÜİK'e istatistikçi
Van Bölge Müdürü Tolga Demirel Samsun Bölge Müdürlüğü'ne istatistikçi
Zonguldak Bölge Müdürü Taner Yılmaz Samsun Bölge Müdürlüğü'ne istatistikçi olarak atandılar.
(Merkez üst düzey kadrolarda önemli değişiklikler yapıldı. Ayrıntılara girmiyorum. Belgeleri bende. Mesela; Başkan yardımcısı Umut Serhat'ın imzasıyla 6 Ağustos tarih 18118070-903.02.01-23 sayılı atama yazısı ve ekleri. )
★★★
E bu olup bitenler sadece enflasyon ve işsizlik rakamlarını bozmuyor. Kurum içi de epey bir karışıklığa ve tepkilere sebep oluyor!. . TÜİK merkez teşkilatında bilgi aldığım üst düzey bir yönetici şunları anlattı (İsimler bende saklı):
"Merkez de kurum başkan yardımcısı olan … … bütün bölgeleri arayarak enflasyon da giyim grubunda olan artışları geriye almalarını talep etti. 2 Ağustos'ta çoğu müdür buna karşı çıktı. Şöyle ki alınan fiyatlar tabletlerle fotoğrafları çekilerek alınıyor. Bunları GD (geçen dönem fiyatı) geçmelerini istemiş. Buna karşı çıkanlar resmi yazı istemiş. Resmi yazı yerine talimat maili (e-posta) gönderilmiş. Yaklaşık 84 maddenin fiyatı eski fiyatı girilerek diğer artışları dengeye tutarak enflasyon artışı en aza indirilmiş. Bundan sonraki süreçte operasyon kararı alınıp 5 Ağustos gece saat 21.00 civarı bölgeler aranarak 'Şu ana kadar yaptığınız hizmetlere teşekkür ederiz' denilerek '6 Ağustos'ta görevden ayrılın 9 Ağustos'ta yeni görev yerinde işe başlayın' talimatı verilmiş. Kendi getirdikleri insanlar biraz direnince hemen affetmeden gece gece korku salıp kararname çıkarttılar.
Enflasyon fiyatları derlenmesi şimdi tabletler ile yapılıyor anında merkeze gönderilir fakat yüksek olacak bir enflasyon fark edilirse hemen … bölge müdürünü arayıp düzeltme istiyor ya da hangi maddeler çok artmış ise 'almayın' diye Excel dosyası ile maddeler gönderip düzeltme istiyor. Bu kanunsuzdur. Örneğin kırtasiye artışlarını almayın Eylül'de girilsin diyebiliyor iki ay meydana gelebilecek artış tek aya düşürülüyor. Arabanın madde sepetindeki ağırlığı ekmekten fazla yapılabiliyor. Sonuçta fiyat artışları en aza indirgeniyor fakat şimdi üretici fiyatları nasıl indireceklerinin çalışması yapılıyor. Bu fiyatların bir kısmı firmalar kendisi yaptığı için sorun oluyor. Çünkü ÜFE yüzde 44'lere dayandı. O zaman herkes bu üretici enflasyonu ise tüketici enflasyonu niye bu kadar düşük herkes zararına mı satış yapıyor deniliyor. Kira fiyatları hâlâ eski ve tam tanıma uyamayan dairelerden derlenip ortalama düşük tutulmaya çalışılıyor. Ankara'da en düşük kira oturulabilir bir evde en az 2500 ile 4000 TL arası olmasına rağmen daha aşağı da gösterilen evlerden kira derlenip enflasyon dengelenmesi yapılıyor. "
★★★
Eveet… Şimdi kemerlerinizi sıkı sıkıya bağlayın… Kesin Ağustos ayında uçuşa geçtik!. .
★★★
Ulu Tanrı tüm şehitlerimizle birlikte Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK ve onun kahraman silah arkadaşlarına rahmet etsin. Nur içinde yatsınlar. Mekanları cennet olsun.
https://www.korkusuz.com.tr/tuike-yeni-ayar-verildi-ucusa-hazir-olun.html
================================
HİNDİSTAN'DA KORKUNÇ İDDİA: 5 YAŞINDAKİ KIZ ÇOCUĞU KURBAN EDİLMİŞ OLABİLİR
Hindistan'ın Assam eyaletinde batıl inançları nedeni ile bir grubun 5 yaşındaki kız çocuğunu öldürdüğünden şüpheleniliyor.
SOZCU. COM. TR
Yayınlanma: 19:59 - 11 Ağustos 2021
Hindistan'da batıl inançlar sonucu insan kurban edilen ritüellere bir yenisi daha eklendi. Polis tarafından yapılan açıklamada Assam eyaletinde yer alan Charaideo bölgesinde kayıp olan 5 yaşındaki bir kız çocuğunun cansız bedenine ulaşıldığı aktarılırken küçük kızın batıl inançlı bir grup tarafından kurban edildiğinden şüphelenildiği ifade edildi.
Olayla ilgili bir kişinin tutuklandığını açıklayan polis küçük kızın babası da dahil olmak üzere 10 kişinin sorgulanmak üzere gözaltına alındığını bildirdi.
Hindistan medyasında yer alan haberlerde küçük kızın ablasının geçtiğimiz salı günü kardeşinin kimliği belirsiz kişiler tarafından evde uyduğu sırada kaçırıldığına dair polise şikayette bulunduğu ifade edildi.
Küçük kızın cansız bedeninin ise aynı gece Singlu Nehri'nde bulunduğu aktarılan haberlerde nehir kıyısında kırmızı kumaş kül ve kurban etme ritüellerinde kullanılan malzemelerin bulunduğu belirtildi.
İNSAN KURBAN ETME RİTÜELLERİ ÇOK SIK YAŞANIYOR
Ülkede yakın zamanda 2016 yılında kaybolan 4 yaşındaki kız çocuğunun cansız bedeni parçalanmış halde bulunmuş olayda 1 kişi tutuklanmıştı.
Geçtiğimiz ocak ayında ise Andra Pradeş eyaletinde yer alan Madanapalle kasabasından bir çift bir gün sonra yeniden doğacakları inancıyla 2 küçük kızını öldürmüştü.
Geçtiğimiz mayıs ayında ise Hindu bir din adamı korona virüs salgınının sona ermesi için 52 yaşındaki Saroj Kumar Pradhan isimli kişinin başını balta ile kesmiş ifadesinde salgınını sona ermesi için bir kişinin kurban edilmesi gerektiğini belirtmişti.
================================
ERCAN CANER : YANLIŞ HESAP BAĞDAT'TAN DÖNER Mİ?
4 Ağustos 2021 07:10 A
THK TEKNİK İFLAS
"THK'nin varlık sebebi milletten aldığını yine millete vermektir. Burada amacımız yüksek kâr etmek değil millete hizmet etmektir. THK bu ihaleyle yaklaşık 300 milyon liranın devletimizin kasasından çıkmasına engel olmuştur. Arkadaşlarımızı bu anlamda bir kez daha kutluyorum. " Kürşat Atılgan 05 Mayıs 2018
Ercan Caner Sun Savunma Net 04 Ağustos 2021
Gece uçuş kapasitesine sahip ambulans helikopterin Başbakan Davutoğlu'nun da katıldığı törenle görevine başladığını anlatan ''Gece uçabilen ambulans helikopter görevde'' başlıklı 18 Ocak 2015 tarihli AA haberinden alıntıdır. Fotoğrafta kameralara gururla poz veren Başbakan Ahmet Davutoğlu ve Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu görülmektedir. Kaynak: A
https://i1.wp.com/www.sunsavunma.net/wp-content/uploads/2021/08/ahmet-davutoglu-hava-ambulansi.jpg
Sağlık Bakanlığı Acil Hizmetler Genel Müdürlüğü hava ambulans helikopter ihtiyacını karşılamak maksadıyla 2018 yılında ihaleye çıkar. 04 Mayıs 2018 tarihinde gerçekleştirilen ihaleye altı firma teklif verir.
Türk Hava Kurumu 19 ambulans helikopteri için yapılan ihaleyi yaklaşık 589 milyon TL teklif vererek kazanır. İhale süresi beş yıldır ve teklifler Türk Lirası üzerinden yapılmıştır. İhalenin gerçekleştiği 04 Mayıs 2018 tarihinde Dolar/TRY paritesi 4 2629'dur.
01 Haziran 2018 tarihinde Sağlık Bakanlığı THK ile sözleşme imzalar ve helikopter ambulans faaliyeti kesintisiz olarak devam eder bir önceki ihale döneminde de hizmet THK tarafından verilmektedir.
Zamanın THK Genel Başkanı Kürşat Atılgan çok mutludur; ihale kazanılmıştır ve THK; İstanbul (2) Ankara (2) İzmir Antalya Erzurum Diyarbakır Adana Sivas Bursa Trabzon Afyonkarahisar Çanakkale Kayseri Konya Samsun Malatya ve Van'da birer adet olmak üzere toplam 19 helikopterle beş yıl daha hava ambulans işini yürütecektir.
İhaleyi kazanmanın haklı gururunu yaşayan Atılgan Anadolu Ajansı muhabirine verdiği demeçte; "THK'nin varlık sebebi milletten aldığını yine millete vermektir. Burada amacımız yüksek kâr etmek değil millete hizmet etmektir. THK bu ihaleyle yaklaşık 300 milyon liranın devletimizin kasasından çıkmasına engel olmuştur. Arkadaşlarımızı bu anlamda bir kez daha kutluyorum'' açıklamasını yapar. Takvim yaprakları 05 Mayıs 2018 tarihini göstermektedir.
Bir anlamda 300 milyon liranın devletimizin kasasından çıkmasına engel olan Sayın Atılgan'ın arkadaşlarını biz de kutlayarak devam edelim. Acaba 300 milyon rakamı nereden gelmektedir? THK'nın ihalede verdiği teklifi biliyoruz ancak ihaleye katılan diğer firmaların verdikleri teklifler ticari sır olduğundan bilme imkânımız yok. Sayın Atılgan bu 300 milyon rakamını nereden çıkardığını açıklar ise biz de öğrenmiş oluruz.
Günler geçer takvim yaprakları 25 Eylül 2018 tarihini göstermektedir. Aradan sadece 140 gün geçmiştir gazetelerde; Sağlık Bakanlığı'nın dövizdeki hızlı artış nedeniyle ambulans helikopter ihalesini iptal ettiği ve yeni ihalenin birkaç ay içinde açılacağına yönelik haberler yer alır. Sayın Atılgan hâlâ THK genel başkanıdır ve Teknofest sırasında bir açıklama daha yapar.
İhale yapıldığında doların düşük seviyede (TCMB 04 Mayıs 2018 Döviz Satış: 4 2629) olduğunu söyleyen Atılgan helikopterin fiyatından yedek parçaya her türlü maliyetinin dövizle olduğunu ve ihaleye fiyat verdiklerinde dövizde bu kadar artış (TCBM 25 Eylül 2018 Döviz Satış: 6 1350) olacağını öngörmediklerini ifade eder. Ortada büyük bir dengesizlik olduğunu iddia eden Atılgan Sağlık Bakanlığı'nın ihaleyi iptal ederek yenisine çıkacağını ve THK'nın da 10 adet helikopter ile 10 Nisan 2019'a kadar hizmet vermeye devam edeceğini dile getirir. Sayın Atılgan 20 gün kadar sonra seçimi kaybedeceğini ve THK genel başkanlığı görevinden ayrılacağını henüz bilmiyordur.
Yaklaşık 140 gün önce milletten aldığını millete veren THK genel başkanı gitmiş yerine; dolardaki yaklaşık %44 oranındaki artış nedeniyle Sağlık Bakanlığı'nın ihaleyi iptal ederek yenisine çıkacağını ve böylesine bir artışı öngöremediklerini itiraf eden bir genel başkan gelmiştir. Oysa ihalenin toplam süresi 1 825 gündür (5 Yıl) ve sadece 140 gün öngöremezliğin açığa çıkmasına yetmiştir.
Bu arada maaşları düşürülen ve haklarını alamadıklarını iddia eden ambulans helikopter pilotlarının neredeyse yarısı 12 Ağustos 2018 tarihinde işi bırakmıştır. Oysa ambulans helikopter pilotluğu kutsal bir görevdir; hasta ve yaralılar erken doğmuş bebekler ve karadan ulaşılması çok zor olan yerlerde acil sağlık hizmetine ihtiyaç duyan herkesin ambulans helikopterlerine ihtiyacı vardır. Ve sağlık sektör çalışanlarının grevi nasıl ve hangi şartlarda yapacakları da bellidir.
Devletin kasasından 300 milyon TL çıkmasını engellemek THK'na helikopter pilotlarının yarısına yakınını kaybetmesine neden olmuştur. 2016 yılında da ondan fazla pilotu bayramın ilk günü işten atan THK milli para politikası gibi çok hassas olan konuyu bir kenara bırakarak dövize bağlı maaş talep ettiklerini iddia ettiği 34 pilotu işten atacak ve sağlık gibi çok önemli bir konuda sağduyu ve görev bilinci ile işine devam eden pilotları ile 10 bölgede operasyona devam edecektir.
İkinci İhale Dönemindeki (12 Ağustos 2013-10 Nisan 2019) zorunlu uçuş saati şartını yerine getiremeyen kurum ihale sona erdiğinde yedi milyon ABD dolarından fazla para kaybedecektir. Sağlık Bakanlığı ile yapılan sözleşme gereği; hak edişler helikopterler uçsa da uçmasa da her ayın sonunda ödendiğinden paralar eski yönetim döneminde peşin alınmış peşin alınarak harcanan parayı geri ödemek ise yeni yönetime kalmıştır.
ÖNCEKİ MAKALE TARİHİ ANLAŞMAYI KUTLUYORUZ
THK'nın devletin kasasından 300 milyon TL çıkmasını engelleyerek aldığı ambulans helikopter ihalesi günümüzde hâlâ sürmektedir. Bugün USD/TRY paritesi yaklaşık olarak 8 4 ve ihale tarihine göre artış oranı da yaklaşık olarak %97'dir. THK kendi ifadeleriyle dövizde artış olacağını öngöremeyen yöneticilerinin yanlış karar ve eylemlerinin sonuçlarını çekmeye devam etmektedir…
THK Genel Başkanlığı görevine 14 Ekim 2018 tarihinde başlayan ve 2018-2019 yıllarında bu görevi sürdüren Ahmet Bertan Nogaylaroğlu uluslararası bağımsız bir değerlendirme şirketine kurumun mali durumunu inceletir. Bağımsız kurum tarafından hazırlanan rapora göre; 14 Ekim 2018 itibarıyla kurum ve vakıf şirketlerinin tamamı teknik iflas statüsündedir tüm taşınır ve taşınmaz mallar demirbaşlar araçlar ipotekli ve haciz altındadır ve kurumun altı ayrı bankaya 1.280.000.000 TL (Bir milyar iki yüz seksen milyon) borcu bulunmaktadır.
https://www.sunsavunma.net/m/yanlis-hesap-bagdattan-doner-mi/
================================
OSMAN BAŞIBÜYÜK : TÜRKİYE DÜZENSİZ GÖÇÜN YIKTIĞI İLK ULUS-DEVLET OLABİLİR
ANALİZ - 11 Ağustos 2021 22:45 A
Türkiye göç üzerinden çok büyük bir tehdit ile karşı karşıya. Tehdidin büyüklüğünü görebilmek için göç mekanizmasının yeni dünya düzenini kurmak için nasıl kullanıldığını anlamamız gerekiyor.
DÜNYADA DÜZENSİZ GÖÇ HER GEÇEN GÜN ARTIYOR
Birleşmiş Milletler Mülteci Yüksek Komiserliği raporlarına göre dünya nüfusunun %3 6'sı göçmen durumunda. Uluslararası göçmen sayısındaki artış son yirmi yılda katlanarak attı. 2000 yılında dünyada 173 milyon göçmen varken bu rakam 2020 yılında 281 milyonu buldu. Geçtiğimiz yıl 11 milyon 200 bin kişi ülkesini terk etmek zorunda kaldı.
Dünya Bankası'nın tahminlerine göre 2050 yılına kadar Latin Amerika Sahra Altı Afrika ve Güneydoğu Asya'dan iklim değişikliği sebebiyle göç edenlerin sayısı 143 milyonu bulacak. Çevre Adaleti Vakfı (The Environmental Justice Foundation) ise 2050 yılına kadar yine iklim değişikliği sebebiyle dünya nüfusunun %10'unun ülkesini terk etmek zorunda kalacağını iddia ediyor. Bu rakamlar göçü kabul edecek ülkelerin demografik yapısını kökünden değiştirecek. Demografik yapının değişmesi beraberinde çok büyük sorunlar getirerek yeni çatışmalara yol açacak. Hedeflenen de bu galiba.
TÜRKİYE NASIL HEDEFE KOYULDU?
Türkiye olarak daha küresel ısınma ve iklim değişikliği sebebiyle göç almadık diyebiliriz. Ancak 2000'li yılların başından beri kontrolsüz göçün hedef aldığı en önemli ülke haline geldik. Neden Türkiye hedefte ve nasıl hedefe koyuldu? Bu sorunun cevabını bulmamız gerekiyor.
İnsanları kurulu düzeni bırakıp ülkelerini terk etmeye zorlayan en önemli etken iç savaştır. İç savaş zulüm işkence siyasi baskı insan hakları ihlalleri açlık ve işsizlik gibi yarattığı korkunç etkilerle insanları göçe zorlar.
Türkiye'nin en çok göç aldığı ülkelere bakalım. Birinci sırada 3 6 milyon sığınmacı ile Suriye geliyor. İkinci sırada 170 bin ile Afganlar var. 142 bin sığınmacı ile üçüncü sırayı Iraklılar alıyor.
Halep kentinden Suriyeli sığınmacı bir aile yağmurlu bir günde Üsküdar İstanbul'da görülürken 08 Mart 2014. Kaynak: Bülent Kılıç/Getty Images
Göç İdaresi Genel Müdürü Dr. Savaş Ünlü'nün beyanına göre Türkiye'de 196 farklı ülkeden yaklaşık 5 5 milyon sığınmacı/mülteci var. Kayıt dışı ile toplam rakamın 7 milyonu bulduğunu iddia eden güvenilir kaynaklar görüyoruz.
En çok sığınmacı aldığımız üç ülkenin ortak bir özelliği var: Hepsi de iç savaş yaşayan ülkeler. Peki bu saydığımız ülkelerde iç savaş tesadüfen mi çıktı? Analizin püf noktası burada yatıyor.
ABD 2001 yılında Afganistan'ı 2003 yılında da Irak'ı işgal etmiş 2004 yılında da Türk kamuoyu Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ile ilk defa tanışmıştı. Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan da bu projenin eş başkanı olduğunu ilan etmişti. ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Condoleezza Rice Washington Post gazetesinde yazdığı makalesinde BOP projesi ile hedefe koydukları 22 ülkeye demokrasi getireceklerini iddia ediyordu. Hatta bazı ülkelerin sınırları da değişecekti. Proje demokrasi ve özgürlük söylemleriyle süslenmişti ama asıl amaç hedef ülkeleri istikrarsızlaştırmaktı. Mesela Irak'a demokrasi getirmek için Saddam Hüseyin'in devrilmesi gerekiyordu bu ise iç savaş demekti ve öyle de oldu. Arkasından BOP'un devamı olan Arap Baharı başladı ve Tunus'ta çıkan demokrasi rüzgârı çok geçmeden Suriye'ye geldi. Esad'ı devirme çabaları iç savaş ile sonuçlandı ve şu an yaşadığımız göç sorunu ile böylece tanışmış olduk.
İşin ilginç yanı BOP projesiyle eş zamanlı olarak dünyaya mayın temizleme işini dayatmışlardı. Bütün ülkeler sınırlarını koruyan mayınları temizlemekle mükellefti. Türkiye'de bu kapsamda 25 Eylül 2003'de Ottowa sözleşmesine katıldı. Peyderpey Suriye Irak ve İran sınırımızdaki mayınları temizledik. Mültecilerin sınırlarımızı kolayca geçmesi için gerekli hazırlıkları yaptığımızı anlayamamıştık bile.
Vatansız Para (küresel sermaye)'nın en önemli istihbarat kuruluşu STRATFOR'un kurucu başkanı George Friedman Gelecek Yüzyıl (The Next 100 Years) isimli kitabında Afganistan ve Irak operasyonlarını kastederek; "ABD'nin bir savaşı tamamen kazanmak gibi bir hedefi de yoktur. Vietnam ve Kore örneklerinde olduğu gibi ABD'nin amacı basitçe bir gücü engellemek veya bir bölgeyi istikrarsızlaştırmaktır; her zaman için bir düzen getirmek ana hedef değildir" demektedir.
Amerikan askerleri ve bürokratları Afganistan ve Irak gibi ülkelere operasyon yaparlarken gerçekten de bu ülkelere demokrasi ve özgürlük getireceklerini zannetmiş olabilirler. Ama Vatansız Para'nın asıl niyeti hedef ülkeleri istikrarsızlaştırmaktı. Bu planın temelde iki amacı vardı: 1) İstikrarsızlaşan ülkenin yer altı ve yer üstü zenginliklerine ucuza çökmek 2) Göç hareketlerini tetiklemek.
İç savaşın göçü tetikleyen en önemli unsur olduğunu daha önce yazmıştık. Vatansız Para iç savaş çıkacak ortamı hazırlayarak göçü bilerek ve isteyerek tetiklemekteydi.
YENİ PROJE ULUS-DEVLETLERİ YIKMAK
Vatansız Para'nın nihai hedefi bu yüzyılda ulus devletleri yıkmaktır. İmparatorlukları yıkıp ulus devletleri kuran da onlardı. 1'inci Dünya Savaşı bu planın bir parçasıydı. Yeni planda ülkelerin daha da küçülmesi ve hatta şehir devletleri kurulması var. Büyük devletlerden cumhurbaşkanlarından başbakanlardan ve meclislerden kurtulmayı planlıyorlar. Şimdi bu konuyu Afganistan örneğinden hareketle anlatmaya çalışalım.
Kaynak: History
ABD 11 Eylül olaylarını bahane ederek 2001 yılında Afganistan'a yerleşmişti. Bu hamle ile Washington'un Çin ve Rusya'ya yakın bir noktaya yerleştiği olası bir savaşta Afganistan'daki üslerden bu ülkelere operasyon yapma imkânı elde ettiği düşünülebilir. Çok zayıf bir Rusya ve Çin için bu denklem doğru olabilirdi ama son 20 yılda Çin ve Rusya askeri kapasitelerini çok ciddi oranda geliştirdiler. Artık bu denklem mümkün değil. Denize çıkışı olmayan Afganistan ABD'nin Çin ve/veya Rusya ile girişeceği olası bir savaşta üs olarak kullanılamaz. Havadan yapılacak sınırlı ikmal ile ABD hava kuvvetlerinin ciddi bir savaşta Afganistan'da tutunma ihtimali sıfırdır. Washington'un kurmayları bu askeri gerçeği biliyordur. Yani Washington açısında askeri anlamda Afganistan'da bulunmanın bir anlamı kalmamıştır. O zaman bu ülkeden çekilirken yaratılacak boşluğun değerlendirilmesi gerekiyordu.
Amerikan İstihbarat Teşkilatı tarafından Kongre için hazırlanan bir raporda Afganistan Ulusal Ordusu'nun savunma kapasitesinin Taliban saldırıları karşısında yetersiz kalacağı ve 6 ay içinde çökeceği söyleniyor. Amerikalı analistler de aynı görüşü destekliyorlar. Onlara göre Amerikan kuvvetlerinin çekilmesiyle Afganistan'da güç dengesi tamamen Taliban lehine değişecek Taliban kuvvetleri merkezi hükümetin güvenlik güçlerini ezerek Kabil'e girecek Taliban'ın kuracağı çağ dışı rejim büyük bir insanlık faciasının yaşanmasına neden olacak. [1] Peki nedir bu yaşanacak büyük insanlık faciası? Çok açık; yaşanacak iç savaş sonrasında milyonlarca insanın göçe zorlanması.
Ekonomik açıdan her ülkeyi yutma kapasitesi olan Çin'e sorunsuz bir Afganistan bırakılamazdı.
ABD Dışişleri Bakanlığı 02 Ağustos'ta yaptığı açıklama ile ABD bağlantıları nedeniyle Taliban şiddetine maruz kalabilecek bazı Afganların "Öncelikli-2" ismini verdikleri bir mülteci programı ile ABD'ye yerleştirileceklerini açıkladı. Daha önceden de Amerikan ordusuna hizmet eden Afganlara yönelik Özel Göçmen Vize Programı ile 73 bin civarında Afgan'a ABD'de oturma izni verilmişti.
Kaynak: Youtube
Böylece ABD Afganistan'dan çekilmek üzereyken yeni bir mülteci programı açıklayarak ABD'ye mülteci olarak kabul edilebileceklerin kapsamını genişletti. Artık ABD tarafından finanse edilen projelerde çalışanlar ABD merkezli sivil toplum kuruluşları ve medya kuruluşlarında görev yapanlar da mülteci olmak için başvurabilecekler. Hatta ABD Dışişleri Bakanı Antony J. Blinken gelecekte kapsamın daha da genişletileceğini Özel Göçmen Vize Programı ve Öncelikli-2 programı çerçevesinde ABD'ye mülteci olarak gitmeye hak kazanamayan ama zulüm ve şiddetten korkan diğer Afganların da mülteci olma haklarından yararlanabileceklerini söyledi.
Fakat Afganların ABD'ye mülteci olarak başvurabilmeleri için öncelikle yapmaları gereken ilk şey kendi imkânlarıyla ülkeyi terk edip başka bir ülkede 12 ila 14 ay sürecek başvuru sırasını beklemek. Bu arada şunun altını çizelim. Bu 12-14 ay sadece başvuruyu beklemek için gereken süre başvurunun cevabının ne zaman geleceği olumlu mu olumsuz mu olacağı da belli değil.
Bu arada ABD'li Bakan uygun şartları sağlayan Afganların hızla güvenli ülkelere giderek orada mülteci işlemlerinin gerçekleşmesini beklemeleri için üçüncü ülkelerle anlaşma sağlamaya çalıştıkların söylüyor. [2] Yani Türkiye gibi ülkelere bu mülteciler biz durumlarını değerlendirene kadar siz de kalsın diyorlar. ABD Dışişleri Sözcüsü ise potansiyel çıkış dalgasına hazırlıklı olunması gerektiğini Pakistan sınırının açık olmasının önemini vurguluyor ve mültecilere kuzeye yani Tacikistan ve Özbekistan'a gidebilecekleri veya İran üzerinden Türkiye'ye geçmeleri tavsiyesinde bulunuyor. [3]
ABD'nin yapmak istediklerini daha açık yazacak olursak: 1) Afganistan'dan çekilerek iç savaşı tetikliyor 2) Kendi ülkesine götürmeyi planladığı mülteci kapsamını genişleterek hem daha çok insanın göçe heveslenmesini sağlıyor hem de Taliban'a "aslında bu gruplar da işbirlikçi haindi" mesajı vererek hedef kitleyi büyüterek göç potansiyelini daha da artırıyor. 3) Göçü Türkiye Özbekistan ve Tacikistan'a yönlendirerek gelecekte istikrarsızlaştırılacak ülkelere sorun ihraç ediyor. Bu çıkarımı rahatlıkla yapabiliriz. Çünkü yukarıda Amerikan İstihbarat Kuruluşlarının raporlarından bahsetmiştik bunların olacağını bile bile Vatansız Para'nın kuklası Biden bu kararı alıyorsa demek ki küresel sermaye bu yönde bir gelişmeyi istemektedir.
Vatansız Para geçmişte imparatorlukları milliyetçilik akımları ile yıkarak ulus-devletlerden oluşan bir dünyayı yaratmayı başarmıştı. Bu seferki plan şehir devletlerinden oluşan bir dünya yaratmak. Fakat bu dünyada herkese özgürlük görülmüyor. Blok zincir teknolojisi ile bağlanan insanlar özgürce hareket edemeyecekler. Giderek yalnızlaşan insan sermaye ile tek başına karşı karşıya kalarak köleleşecek.
ÜMMETÇİ ZİHNİYET BU TUZAĞA DÜŞMEYE ÇOK MÜSAİT
İmparatorlukları yıkma süreci 1848'de tüm Avrupa'da yaşanan devrim hareketleri (Avrupa Baharı) ile başlamış ve 1. Dünya Savaşı ile son bulmuştu. Yaklaşık 70 yıl süren bu dönemin ilk ve en acılı kurbanı Osmanlı İmparatorluğu olmuştu. Bunun sebebi Osmanlının "Kaht-ı rical" olarak adlandırdığı devlet adamı kıtlığı anlamına gelen büyük bir sorun yaşamasıydı. Bugün de planlanan yeni operasyonun ilk ve en acılı kurbanlarından birisinin Türkiye olacağı gözüküyor. Çünkü maalesef yine devlet adamı kıtlığı çekiyoruz.
Kaynak: Middle East Institute
Türkiye'nin en büyük şansızlığı iktidarda AKP gibi ümmetçi zihniyette "İslam Birliği"nin hâlâ bu çağda hayata geçebileceğini zanneden bir partinin olmasıdır. AKP'nin ümmetçi zihniyeti seçmenini ne olduğu belli olmayan ensar-muhacir safsatasıyla uyuturken ülkenin kapılarını Müslüman kökenli mültecilere ardına kadar açmaktadır. AKP Hükümeti bu davranışıyla İslam'a liderlik ve hizmet ettiğini zannetmektedir. Oysaki durum tam tersidir. Ulus-devletlerde çözülme önce Müslüman inançlı olanlarda başladı sonra bu çözülme göç ile Hristiyan olanlara doğru yayılacak ancak kendi etnik ve dini kimliğinden olmayan hiç kimseyi kabul etmeyen İsrail bu dalgada ayakta kalan tek ulus-devlet olarak hayatta kalacak. Sözün özü AKP'nin milliyetçilikten çok uzak ümmetçi kimliği ulus-devleti yıkmak isteyen Vatansız Para'nın işine geliyor.
AKP Türkiye'yi gelecekte yıkacak paralı askerleri kendi eliyle ülkeye yerleştiriyor
Vatansız Para Fransa ve Almanya gibi bazı ulus-devletlerin karşı çıkmasına rağmen Müslüman Kardeşler Örgütünü Türkiye'nin hizmetine vererek çoğunluğu Suriye kökenli paralı askerlerden oluşan Ankara'nın kontrolünde cihatçı bir güç kurmayı başardı. Bu birlikler önce kendi toprakları Suriye'de sonra Libya'da takiben Karabağ'da kullanıldılar. Türkiye yaptığı bu operasyonlarda başarılı olmalıydı ki her operasyondan sonra yeni maceralara atılacak cesareti kendinde bulsun. İşte bu maksatla Türkiye'ye el altından başta İHA/SİHA olmak üzere birçok askeri teknoloji transferi yapıldı. Böylece sadece AKP iktidarı değil Türk kamuoyu da gelişen özgüven duygusuyla yeni operasyonlara hazırlanmış oldular. Şimdi sırada Afganistan var.
SİHA'larımız ve Mehmetçik orada destan yazacak! Pardon! Libya'da olduğu gibi Mehmetçiği oraya götürmeyeceğiz. Ya kimi götüreceğiz? SADAT'ın kurduğu paralı Afgan birliklerini eğitip tekrar kendi ülkelerinde savaştıracağız. Plan bu. Zaten uluslararası medyada Türk istihbaratının Suriye'de konuşlu iki bin kadar cihatçı savaşçıyı Afganistan'a götürdüğü yönünde haberler yer aldı. Anlaşıldığı kadarıyla Suriyeli savaşçılardan devşirdiğimiz Suriye Özgür Ordusunu Libya ve Karabağ'da kullandıktan sonra şimdi Afganistan'a götürmüşüz. Tabi ki Kabil şehri ve havalimanını korumaya iki bin paralı askerin gücü yetmez. Bu rakama Afganistan'dan devşirilip eğitilecek savaşçılar da eklenmelidir. NATO Afganistan'daki askeri eğitim programını artık ülke dışında sürdürme kararı aldı. Bu kapsamda ilk eğitim programı Türkiye'de başlayacak. Afgan özel askeri birliklerine mensup ilk kafile Ankara'ya geldi bile.
AKP Hükümeti cihatçı savaşçılardan oluşan küresel operasyonlarda kullanabileceği çok büyük bir güç oluşturduğunu zannediyor. Çok büyük bir yanılgı içerisindeler. Cihatçı savaşçı modelini geliştiren ABD Başkanı Jimmy Carter'in ulusal güvenlik danışmanı Macar asıllı Yahudi Zbigniew Kazimierz Brzezinski idi. Dünyanın dört bir tarafından getirilen cihatçı savaşçılar 1979 yılında Afganistan'da başlayan Sovyet işgaline karşı Taliban ile birlikte kullanılmıştı. Sovyetler Afganistan'dan çekildikten sonra bu cihatçı guruplar Müslümanların en çok probleminin olduğu İsrail'e gidip Filistinli kardeşleriyle birlikte Siyonistlere karşı savaşmak isteyince Brzezinski'ye karşı büyük tepkiler doğmuştu. Brzezinski'ye "bir politik İslam yarattınız şimdi bu hareket bize karşı yönelip başımıza bela olmaz mı" diye sorulduğunda Brzezinski; "hiç önemli değil onlar ancak parasını ödediğimiz müddetçe aktif olabilirler gidecek ülkeleri yok biz parayı kesince dağılacaklardır" diye cevap vermişti[4]. Bu cihatçı grupların İsrail'e giderek Siyonizm'e karşı savaşmak isteyen liderleri öldürüldü sonra bu gruplar sırasıyla Bosna-Kosova ve Çeçenistan savaşlarında kullanıldı.
Türkiye birileri tarafından emrine verilen bu cihatçı savaşçıları ancak parasını ödediği müddetçe kontrol altında tutabilir. Daha fazla para veren birisi olduğunda veya daha güçlü bir aktör çıktığında bu paralı askerlerin kontrolünü kaybedecektir. Türkiye benzer süreci daha önce iki defa yaşamıştır. Apocular Güneydoğudaki aşırı sol hareketleri bastırmak için Türk istihbaratı tarafından kurulmuştu. Zamanı gelince yabancı istihbarat bu örgütün kontrolünü ele geçirerek ismini PKK yapıp Türkiye'ye karşı kullanmaya başladı hâlâ kullanıyor. Aynı şekilde Hizmet Hareketini de Türk istihbaratı kurmuştu. Belli bir süre sonra örgütün kontrolü dış istihbaratın eline geçti ve örgüt Türkiye'de operasyon yapmak için kullanılan bir Gladyo aparatı haline dönüştü. Büyük çabalarla adı FETÖ yapılan örgütten devlet hâlâ tam anlamıyla arınmış değil. Şimdi bu bilgiler ışığında bugün SADAT'ın topladığı paralı cihatçı savaşçıların zamanı geldiğinde Türkiye'ye karşı kullanılacağından emin olabilirsiniz.
Şu an Türkiye'de 170 bin civarında kayıtlı Afgan var. Gelen Afganların neredeyse hepsi genç bekar ve erkek. Bu yalnız adamların gelecekleri için kaygı duyacakları bir aileleri veya kaybedecek hiçbir şeyleri yok. Türkiye'de evlenip aile kurmaları da çok zor. Dolayısıyla çok uzun süre pervasızca yaşayabilecekler. Afganistan'da yaşanan iç savaşta Afgan Ulusal Ordusu çöktüğünde genç ordu mensubu eli silah tutan ve bekâr erkeklerden oluşan çok daha büyük bir göç dalgası Türkiye'ye doğru yönelecektir. Türkiye Afganistan'a gider Kabil'in düşmemesi için ne kadar direnirse direnişle doğru orantılı olarak Afganistan'dan alacağı mülteci sayısı da artacaktır.
Bir ülkede kaybedecek çok şeyi olmayan hayatı savaş ile geçmiş gözü kara savaş haricinde para kazanma şansı olmayan çok büyük bir genç kitlenin olduğunu düşünün. Bir de bu ülkenin demografik yapısının şimdiden %10 oranında değiştiğini ülkede 7 milyon sığınmacı olduğunu ve zamanla dışlanan bu insanların Türklere karşı duymaya başlayacakları nefreti hesaba katın. Bütün bunlar ulus-devleti parçalayacak bir saatli bombanın içimize yerleştirildiği anlamına gelmektedir.
Suriye'de halk ayaklanması başladığında ülke dışından getirilen cihatçı savaşçılar başta Türkiye olmak üzere komşu ülkelerden Suriye'ye sokulmasaydı Suriye'de iç savaş çıkar mıydı? Kesinlikle çıkmaz ordu ayaklanmayı bastırır ve iç savaşı önlerdi. Şimdi biz kendi elimizle cihatçı savaşçıları ülkeye yerleştirip uykuya yatırıyoruz. Böyle bir hata olamaz. Bu hata değil ihanettir.
SONUÇ VE ÖNERİLER
Türkiye bu kontrolsüz göç ihanetine bir an önce dur demelidir. Bu maksatla:
1) Afganistan'dan Türk askeri derhal çekilmeli Kabil Havalimanı'nın güvenliğini sağlama sorumluluğu kesinlikle alınmamalıdır. Türkiye Afganistan'a gittiği takdirde kendisini Afganistan'ın komşuları Çin İran Pakistan Özbekistan ve Kırgızistan ile birlikte bölgede ciddi çıkarları olan Rusya ve ülkede ciddi yatırımları olan Hindistan'ın içinde yer aldığı çok karmaşık bir denklemde Amerika'dan gelen paraya muhtaç zayıf bir oyuncu olarak bulacaktır. Çin Afganistan ile sınır komşusudur. Bu sınırda Uygur kökenli Türk ve Müslüman halk yaşamaktadır. Vatansız Sermaye'nin planlarından birisi de Afganistan'dan komşu ülkelere dağılacak sığınmacıların gerektiğinde bu ülkede savaşçı olarak kullanılmalarıdır. Bu manada Çin Türkiye'nin olası Afganistan operasyonundan tehdit algılayacaktır. Benzer tehdit algılaması Rusya için de geçerlidir. Çünkü Türk Cumhuriyetlerinde ciddi ölçüde Rus kökenli halk yaşamaktadır. Dolayısıyla bu ülkelerdeki din veya etnik temelli gerginlikler her zaman Rusya'yı işini için çeker. AKP Hükümeti Afganistan'a giderek Çin ve Rusya'nın şimşeklerini üzerine çekerse bu iki ülkeyi Türkiye'nin içini karıştırmaya sevk ederek ilk yıkılacak ulus-devletin Türkiye olmasına sebep olabilir.
2) Türkiye ile AB arasında 2016 yılında yapılan "18 Mart Mutabakatı" derhal sonlandırılmalıdır. Mutabakat kapsamında AB'nin Türkiye'ye Yunanistan üzerinden Avrupa'ya gitmek isteyen düzensiz göçmenleri ülkede tutması şartıyla 6 milyar avroluk bir mali yardım yapması öngörülmüştü. AB'nin vaatleri arasında Türkiye'nin AB üyeliğinin hızlandırılması Gümrük Birliği'nin güncellenmesi ve vize muafiyetinin getirilmesi de bulunuyordu. Fakat AB paranın ilk 3 milyar avroluk kısmını vermenin dışında hiçbir sorumluğunu yerine getirmedi. Geçtiğimiz Haziran ayında da ikinci parti 3 milyar avronun kullanılmasına izin verdi. Ancak bu parayı Türk hükümeti kendi istediği gibi kullanamıyor. AB ancak paranın Türkiye'deki sığınmacıların yerleşik düzene geçmesini sağlayacak şekilde kullanılmasına izin veriyor. Zaten yapılan araştırmalarda bir ülkeye gelen sığınmacıların 5 sene geçtikten sonra o ülkede yerleşik düzene geçtiğini aile kurup iş güç sahibi olduklarını başka ülkelerde daha iyi şartlar olsa bile yerleştiği ülkeyi tekrar sığınmacı durumuna düşmemek için terk etmediklerini aynı zamanda kendi ülkelerine de geri dönmediğini gösteriyor. Suriyeli sığınmacılar Türkiye'ye geleli 5 sene oldu. Anlaşılacağı üzere AB 3 miyar avroyu Suriyeli sığınmacıları Türkiye'de yerleşik hayata geçirmek için vermişti. Şimdi de 3 milyar avroluk dilimi serbest bıraktılar. Bu paranın da Afganistan'dan gelen sığınmacıları Türkiye'de yerleşik hayata geçirmek için kullanılacağı anlaşılıyor. Türkiye bu tuzaktan kurtulmak için bütün kapılarını ardına kadar açarak sığınmacıları Avrupa'ya doğru yönlendirmelidir. Avrupa'nın küresel sisteme baskısı olmadan Türkiye kendisine yönelen göçü durduramaz ve kendine biçilen kaderi değiştiremez. 6 milyar avro ve iktidar için memleket satılmaz.
3) Türkiye en kısa sürede Suriye yönetimi ile anlaşarak ülkede sığınmacı statüsünde bulunan Suriyelilerin gönderebildiği kadarını ülkelerine geri göndermelidir. Suriyeliler doğurganlık oranlarıyla özellikle Suriye sınırındaki şehirlerimiz için ciddi demografik ve dolayısıyla çatışma riski yaratmaktadır.
4) Bütün bu bilgiler ışığında sade vatandaş olarak sizlere düşen görev elinizden gelen her türlü çaba ile düzensiz göç ile mücadele etmek ve siyasiler üzerinde baskı kurmaktır. Türkiye'nin bekası ve çocuklarınızın geleceği buna bağlıdır.
DÜZENSİZ GÖÇ İLE MÜCADELE BİR VATAN BORCUDUR.
Önceki Makale ''İçimizdeki Bizanslıların'' Hazırlığından Haberiniz Var mı?
[3] https://www.state.gov/briefings/department-press-briefing-august-4-2021/
[4] https://www.youtube.com/watch?v=tUwC63uo42Q (Prof. Gilles Kepel)
https://www.sunsavunma.net/turkiye-duzensiz-gocun-yiktigi-ilk-ulus-devlet-olabilir/
- - - - - - - - - - - - - - - -
Her kitaplik bir hapishaneyi kapatir.
~Seneca~
- - - - - - - - - - - - - - - -
Göklerden Süzüldüm Tertemiz İndi
Göklerden süzüldüm tertemiz indim
Yere indim yedi renge boyandım
Boz bulanık bir sel oldum yürüdüm
Çeşit çeşit türlü renge boyandım
Azgın azgın çağlayarak akarak
İnsafsızca tahrip edip yıkarak
Ne utandım ne kimseden korkarak
Kusur günah kirli renge boyandım
Bir kuru sevdanın peşine düştüm
Nice kayalardan taşlardan uçtum
Irmağa kavuştum kendimden geçtim
Utandım da kirli renge boyandım
Yüzlerimi yere vurdum süründüm
Çok dolandım ırmak oldum göründüm
Eleklerden geçtim yundum arındım
Kamilane karlı renge boyandım
Irmak olup kavuşunca denize
Dalgalandık coştuk taştık biz bize
Çok zaman seyrettim aya yıldıza
Aydın parlak nurlu renge boyandım
Veysel yoktan geldim yok olup geçtim
Ben deyenler yalan gerçeği seçtim
Bir buhar halinde göklere uçtum
Kayboldum o sırlı renge boyandım.
~Aşık Veysel~
- - - - - - - - - - - - - - - -
Ulula cum lupis, cum quibus esse cupis
Kurtlarla dolasan ulumayi ogrenir.
~Latin Atasozu~
- - - - - - - - - - - - - - - -
Yaşlılar Her Şeye İnanırlar; Orta Yaşlılar Her Şeyden Kuşkulanırlar; Gençler De Her Şeyi Bilirler.
- - - - - - - - - - - - - - - -
Sonunda, Clover, "Gözlerim artık iyi görmüyor," dedi."
Gerçi gençken de doğru dürüst okuyamazdım ya.
Ama bana öyle geliyor ki, yazılarda bir değişiklik var.
Yedi Emir eskisi gibi duruyor mu, Benjamin?"
~George Orwell-Hayvan Çiftliği~
- - - - - - - - - - - - - - - -
"Olmayan bir şeyle, görünmez bir şey arasında çok az fark vardır."
~Delos B.McKown~
- - - - - - - - - - - - - - - -
Kafanı çevirip durma
AkIından geçenIeri okuyamıyorum.
~Sadece gülmece olsun diye~
- - - - - - - - - - - - - - - -
Şeytandan Bir Not; Ben daha iyisini yapana dek en iyisi Kadınlar. :)
~Bilinmeyen Birisi~
- - - - - - - - - - - - - - - -
İnanmak, düşünmekten kolay.
Bu yüzden, düşünenden çok inanan var.
~Bruce Calvert~
- - - - - - - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -
| Grup eposta komutlari ve adresleri | : | |
| Gruba mesaj gondermek icin | : | ozgur-gundem@googlegroups.com |
| Gruba uye olmak icin | : | ozgur-gundem+subscribe@googlegroups.com |
| Grup kurucusuna yazmak icin | : | 0raj.p0yraz@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc |
| Grup Sayfamiz | : | https://groups.google.com/g/ozgur-gundem/ |
| Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz | : | http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Özgürlük adam, henüz yeni kurdum.Siyasi iktidarın sürekli yasakladığı, polisiye önlemler ile gizlemeye çalıştığı şeyleri burada biriktireceğim. Videolar, resimler, makaleler falan. | : | http://insulaelibertatis.com/ |
Özgürlük adam, henüz yeni kurdum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder