4 Temmuz 2013 Perşembe

15-Mursi'den Tayyip'e ılımlı İslam'ın sonu


Mursi'den Tayyip'e ılımlı İslam'ın sonu

01.07.2013 00:15

30 Haziran'da Türkiye'de neler olduğunu biliyorsunuz: Gazi Koşusu'nda yaşananlar, Taksim'de on binler, başta ODTÜ olmak üzere mezuniyet törenlerindeki gösteriler, binlerce Fenerbahçelinin yürüyüşü, Diyarbakır, Adana, Mersin olayları vd.
hepsi bir güne sığdı.

Ve Tahrir Meydanı'yla başlayıp tüm Mısır'ı saran protestolar.

30 Haziran günü neler oldu neler...

Ve daha da yaşanacak gibi...

Peki bu tüm bu olanları nasıl analiz etmeliyiz?
Neler oluyor?

Önce Mısır'ı anlatalım; Türkiye'nin tarihsel gelişimini biliyorsunuz çünkü:

Mısır küresel kapitalizmin çeperinde yer alıp da "yükselmeyi" denemiş bir ülkedir.
Bunu başaran da bizden biridir: Kavalalı Mehmet Ali Paşa.
Ancak bu
"modernist" ıslahatlar Hıdıv İsmail gibi şeriata göz kırpan yöneticiler tarafından 1870'lerde sekteye uğradı.
Tabii bu başarısızlığın ardında İngilizler vardı; Mısır'ı kendine bağlı bir ülke yaptılar.

Ulusal hareketlerin (Wafd) yarım yüzyıllık mücadelesi sonucu, burjuva tarzı bir anayasal demokrasi belirledi.
Yıl:1923'tü.
Bayrağı; haç ile hilalin birine bağlı olduğunu gösteriyordu.
Tam olmasa da seküler bir anayasaydı bu.

Ancak İngilizler bundan hiç memnun değildi; Mısır'ın bağımsızlığını hiç istemiyordu.(Söz konusu olan Süveyş Kanalı'ydı vs.) Demokratik ilerlemeyi diktatör Sıddık Paşa'yla ittifak yaparak yıktılar.
Güçlerini nereden alıyorlardı; Vahabiliğin en gerici versiyonu Sefefilik'ten esinlenen Müslüman Kardeşler örgütünden.

2.Dünya Savaşı'ndan sonra yapılan seçimi Wafd kazandı.
İngiliz-Mısır anlaşmasını tanımadı; yani Süveyş'in boyunduruğuna son verdi; Müslüman Kardeşler gerilla eylemlerine başladılar ve Wafd bir daha yıkıldı.

1952'de "Özgür Subaylar" yönetime el koydu.
2 yıl sonra yönetimi Nasır ele geçirdi.
Fakat her şeyin tepeden inmeci bir şekilde hayata geçirilmesi; demokrasinin, politik hareketlerin olmaması, siyasal boşluğu siyasal İslam'ın doldurulmasına yol açtı.

1967'de İsrail savaşını kaybetmesi Enver Sedat'ı sağa döndürdü ve Müslüman Kardeşler'le anlaşmaya gitti.
Bunun
"mimarı" ABD idi.
Sonra Mübarek aynı yoldan gitti.
Mısır artık küresel liberalizme ve ABD stratejisine boyun eğen bir ülkeydi.

İç istikrarsızlığı önlemek amacıyla ne yapıldı dersiniz; ordunun mevcut sayısı 500 bine düşürüldü; polis sayısı 1 milyon 200 bine çıkarıldı!
"Ulusalcı hassasiyetleri fazla" diye ordu küçültülmüştü.

Mübarek üç alanı siyasal İslamcılara bıraktı: Eğitim, adalet ve medya!

Bunun karşılığında siyasal İslam, küresel kapitalizme onay veriyordu;"özel mülkiyet İslam'da kutsaldır" diyordu.
Tarım reformu talep eden köylülere
"şeytan" diyordu.
Baş düşman işçiler ve gençlik içinde örgütlü olan solculardı.

Müslüman Kardeşler'in en büyük diğer temsilcisi zengin burjuvaziydi.
Bunların Mısır'daki adı ne biliyor musunuz:
"Yenilikçi Girişimciler!"
Halk ise onlara
"yozlaşmış parazitler" diyor.

İç politik tartışmalar hep benzerdir aslında; ve "liberaller" hep siyasal İslamcılar'ın yanındaydı..
Hani Taliban Komünistlerin açtığı kız okullarını kapattığında bu
"liberal" ne demişti: "Geleneklere saygı!"

Şeyhlerle, Mısırlı "liberaller" geleneklere saygı için kol kolaydı..
Ortak noktaları; neoliberalizm ve ABD'ye boyun eğişti.

Özetle; küresel kapitalizm Mısır'da kitlesel gücünü Müslüman Kardeşler'den aldı.
Medyasında
"liberalleri-dönekleri" çalıştırıp göz boyamaya devam etti.
Ve hatırlarsanız geçen yıl bu
"ittifak" ilk dört gün boyunca Tahrir Meydanı'na gelmemişlerdi!
Ne zaman kalabalık milyonlara ulaştı; o zaman katılmak zorunda kalmışlardı.

Sonuçta bu ittifak bozuldu.

Bunun temel nedeni Müslüman Kardeşler'in "gizli ajandası"ydı.
Seküler yaşamın düşmanıydı.
Bu hiç olmadığı kadar tepki çekti.
Hep destek veren liberaller artık destek vermez oldular.

Ve daha da önemlisi:

Kuşkusuz Mursi ile başlamadı ama onunla da devam eden neoliberalizmin kitleleri yoksullaştıran uygulamaları.
"Kumar ekonomisi" neoliberalizm dün Mısır'da zenginleşen Generalleri temsil ediyordu.
Şimdi gösterdi ki yoksulun sebebi bir yıl içinde hızla zenginleşen Müslüman Kardeşler oldu.

Yoksullar anladı ki Müslüman kardeşler de mevcut rejiminin korucusuydu.
Bu kadar kısa sürede anlaşıldı.

Evet:Tahrir ile Taksim (ve hatta Brezilya) arasında direk bir ilişki var:

Neoliberalizm çöküyor.

Neoliberalizmin yedek lastiği olması için teorileştirilen Ilımlı İslam bu nedenle artık rafa kaldırılmaktadır.

Çünkü kapitalizm biliyor ki Ilımlı İslam böyle devam ederse muhalifler gelecekte çözümü artık kapitalizm içinde görmeyecek.
Sol çok daha güçlenecek.
Yeni bir sol dalganın dünyayı etkilemesine izin vermek istemiyorlar.

Bu nedenle Mursiler, Tayyipler gidici gözüküyor.

1929 dünya krizinden sonra hayata geçirilen Keynesyen ekonomik politikalar tekrar yürürlüğe konulacak.
Bunun için sosyal demokrat partilere ihtiyaç duyuyorlar.

Evet, dünyanın sarkacı tekrar sağdan sola dönüyor...

Bakalım sol'un öncüsü kim olacak; hala neoliberal politikalara boyun eğenler mi yoksa devrimci halkçılar mı?

Gideni biliyoruz da geleceği henüz bilmiyoruz...

Ama şundan eminiz ki geleceği de sokak belirleyecek.

Üzgünüz Tayyip...

Odatv.com

a45UyF587661-201307041345-15
^^^^^ - vvvvv


--

zaryop:jaro

Tarih, kendini tahrif edenleri tekzip etmek icin tekerrur ediyor.

Nail Papatya
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com
Ayrilmak isterseniz de :
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com

Grup Sayfamız :
http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder