28 Ekim 2013 Pazartesi

10-Mehmet Faraç: Rekoru kıran soruyu kim yanıtlayacak?

Aslında aynı sorular benim de kafamı kurcalıyor.

  • İran gibi mi olacağız?
    Suudi Arabistan, Mısır, Pakistan gibi mi olacağız?

  • Bölüncek miyiz?
    Irak gibi, Suriye gibi bölünecek miyiz?

  • İç savaş mı yaşayacağız?
    Dini ve etnik cepheleşmelerde yüzbinlerce gencimiz, insanımız ölcek mi?
    Katliamlar, etnik arındırmalar, defakto toprak ele geçirmeler falan olacak mı?

Umusayan vardır ya da yoktur.
Bunlar ülkeni kalan kesiminin ortak kaygılarıdır.
Bu kaygıları umursamadan yola devam etmek iktidar ve cemaat için büyük hata olur.

Kimse umursamazsa, korkulanların hepsi de olur.
Ülke bölünür, bu olduğunda katliamlar, etnik arındırmalar, mübadeleler, defakto toprak kazanımları olur.

Rejim değişir, değişim olurken, direnenler ve mürteciler arasında kanlı çatışmalar olur, rejim darbeler ve mürteci kalkışmalar arasında ülke yalpalar durur, demokratik nizam tatil olur, uzunca bir süre hayal olur.
Eli palalı milisler mahalleri basar, maskeli hükümet güçleri de başka mahalleleri.


İç savaş çıkar, çıktığında ülkeye BM, ABD/AP önderliğinde koalisyon güçlerinin askeri ve siyasi müdahalesi olur, dünyanın süper güçleri komşularımızdan topraklarımızdaki isyancılara yardım eder, kurtarılmış bölgeler olur, bilinen her türlü hukuki sistem yok olur.

İşte bu kadar açık.
Bilmem anlatabildim mi?


Saygılar
Oraj POYRAZ


Mehmet Faraç: Rekoru kıran soruyu kim yanıtlayacak?


Sokakta yürüyün; yanınıza yaklaşan her yurttaşın sorusu aynıdır: "Nereye gidiyor bu memleket, peki biz ne yapacağız?."

Haziran ayındaki "Gezi" eylemlerinin ardından yoğunlaşan bu sorunun ısrarla sorulması, yurttaşın sıradan oldubitti muhabbetinin bir sonucu değil…

İnsanlar laf ola diye sormuyor bu çok yaşamsal soruyu…
Yüzlerindeki kaygı ifadesi, neyin yanıtını almaya çalıştıklarını çok net gösteriyor…

Kaygılar, korkular ve giderek büyüyen bir panik var bu sorunun altında…"Gelecek" endişesi, bu soruyu yaşanan her günde, vatandaşın doğru gündeminin manşetine çekiyor ve sorgulamalar ne yazık ki giderek artıyor…

Çünkü artık daha çok insan bu soruyu soruyor ve daha çok yurttaş "umut" verecek, ışık yakacak bir etkili yanıt bekliyor…

Artık çoğuna inanmıyorum ama AKP'yi her defasında yüzde 50″ oranında, muhalefeti ise yüzde 25 ve altında gösteren anketler toplumdaki kaygıyı artırırken, çözüm arayışının da bir o kadar hızlandığı gözlemleniyor…

İşte bu kıskaçta, "ne olacak bu memleketin hali, ne yapacağız biz" sorusunu, bir sihirli sözcük tetikliyor; "seçenek…"

Ülkede; her sabah uyanan yurttaş, bırakın ekonomideki sıkıntıları, çocuklarını karmaşaya sürükleyen eğitim meselesindeki sorunları, işsizliği ya da başka çıkmazları bile ikinci planda tutmak zorunda kalıyor…

Çünkü Türkiye'de, tarihin hiç bir döneminde "ne olacak" sorusu bu kadar yaygın sorulmadı, yurttaşın kaygısı da hiçbir zaman bu kadar büyümedi…

Çünkü bu kez kaygıları artıran sorun yalnızca "gelecek korkusu" değil, rejimin sürüklendiği karanlık gidişatın nereye varacağı endişesi de hızla büyüyor…

Yüzde 50′ye karşı seçenek!..

Türkiye, ne yazık ki etnik ve dinsel siyaset yapan çevrelere taviz verme uğruna, gerici-bölücü yasaların dayatması altında artık daha hızlı kaosa sürükleniyor…

Adına "demokrasi paketi" denilen tuzak hem toplumdaki endişeleri artırıyor hem de kitleler arasında sosyal ve siyasal uçurumu büyütüyor…

"İran'a mı döneceğiz"sorusu da işte bu yüzden son dönemde sıklıkla kulaklarımıza çarpıyor…"Hilafeti mi getirecekler" sorusu işte bu yüzden okumuş-yazmış insanların dilinde dolaşıyor!..

Tarikat-cemaat baskısının iktidarı her fırsatta ve her alanda yönlendirdiği bir süreçte; Genelkurmay Başkanı'nın bile son konuşmasında devletin Anayasa'daki tanımlamasına dikkat çekerken, "laik" sözcüğünü bir tarafa atması ve bu konuda suskun kalması da, rejim karşıtı kuşatmanın nereleri ve kimleri etkilediğini kanıtlıyor…

Peki; tüm bunlar yaşanırken AKP'nin karşısında "seçenek" olması gereken muhalefet ne yapıyor?..
AKP'nin gerici-bölücülere taviz içeren sözde "demokrasi paketi"ne esaslı bir tepki göstermeyen, siyasal rant uğruna sessiz kalan muhalefet kime hizmet ediyor acaba?..

Muhalefetin, bırakın yurttaşın "nereye gidiyor bu ülke" sorusunun önemini anlamasını ve kaygıları giderecek bir adım atmasını, kendi kısırdöngüsünün içinde çırpınması da ülkedeki umut beklentisini boşa çıkartıyor…

BDP halen "Cumhuriyet yıkılsın" havasında…
MHP ne yazık ki Devlet Bahçeli'nin Salı günleri yapılan grup toplantısındaki konuşması dışında bir varlık gösteremiyor, bırakın AKP'yle laf dalaşına girmesini, hükümetin getirdiği yasaları onaylamaktan geri durmuyor…

Güçbirliği kaçınılmaz…

Yazmak istemiyorum ama ne yazık ki, sıkıntıların en önemli bölümü en çok umut görülen bir partide kilitleniyor…
Bu yüzden bir kez daha sormak gerekiyor; peki ya muhalefetin en büyük partisi CHP bu çıkmazda, bu kaygı denizinde ne yapıyor?..

Halkın umut olmasını istediği ana muhalefet, toplumdaki derin kaygıları niçin görmüyor, yurttaş arasında giderek büyüyen "AKP'den bir an önce kurtulalım" çığlığına niçin kulak veremiyor?..

Çünkü Mustafa Sarıgül adlı şaibeli bir ilçe belediye başkanı; uyduruk anketler, tabansız dernekler, şişirilmiş taşıma mitingler, pohpohlayan kiralık medya yazılarının gazıyla, cumhuriyeti kuran partiyi neredeyse 1 yıldır parmaklarında oynatıyor!..

Çünkü CHP içinde kümelenen Sarıgül-Gürsel Tekin yandaşlarının egemenlik kavgası, koca partiyi her geçen gün daha fazla kilitlerken ne yazık ki umut olmaktan da çıkartıyor…
Söyler misiniz enerjisini boş tartışmalara harcayan bir parti halkın umudu olabilir mi?..

CHP "kim aday olacak" kısırdöngüsünden bir an önce kurtulmalıdır…
Kılıçdaroğlu, CHP'yi cemaatlere teslim ederek kuşatmaya çalışan sinsi çetelerin, holding baronlarının, yandaş medya tuzağının karanlık çabalarını bir an önce dağıtmalı ve AKP'yi İstanbul'da yıkacak şaibesiz, lekesiz, temiz ve vizyonlu bir siyasal seçeneği bir an önce yaratmalıdır…

CHP lideri başta İşçi Partisi olmak üzere cumhuriyet ve Atatürk yanlısı parti, dernek ve kuruluşların "güçbirliği" çağrısına da bir an önce kulak vermeli, AKP'yi yerel yönetimlerde bertaraf etmenin tek yolunun Altıok'a sarılmak olduğunun bilincine varmalıdır…

Aksine "ne olacak bu ülkenin sorusu" daha fazla seslendirildikçe, ülkeyi saran karanlık tablo da giderek büyüyecek ve CHP de, tıpkı kurduğu cumhuriyet gibi derin bir çıkmazda debelenmeye devam edecek…

Tesettür paketi!..

Üniversitelerde artık yüzlerce öğrenci "tesettür" adı altında kara çarşafla dolaşıyormuş…

Kamu kuruluşlarında başı açık çalışanlara baskı yapıldığına ilişkin şikâyetler artmaya başlamış…

Öğretmenlerin kara çarşafla derslere girdiği Balıkesir'de; mini etek giyen öğrenciler fişlenince aileler ayaklanmış…

THY'nin teknik servislerinde ise yüze yakın çalışan; işe cübbeli, sarıklı ve sakallı gelmeye başlamış…

AKP din sömürüsü uğruna Meclis'e de türbanlı vekilleri sokunca, hilafetin rövanş tablosu da tamamlanır herhalde…

İnsanların çağdışı kıyafet giymeye sürükleyen bir iktidarın böylesi bir sömürüsüne dünyanın neresinde "demokrasi paketi" diyebilirler acaba?
..
Keşke "tesettür paketi" deseydiler, en azından ikiyüzlü takiyecilik yapmaktan kurtulurlardı!..


a45UyF587661-201307301451-10

  ^^^^^ - vvvvv

 

zaryop:jaro
Kadinin hayirlisi, sevgi dolu, dogurgan olanidir.

Hz.Ali
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com
Ayrilmak isterseniz de :
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup Sayfamız :
http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.com/


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder