Bu ülkenin en büyük sorunu, Fitnebaz Cemaat başta olmak üzere, ABD emperyalizminin ve küresel oligarşinin işbirlikçisi olan cemaatlerdir.
Tanrıya ulaşmak, kişilik gelişimi, nefis terbiyesi, toplumsal ve kişisel huzurun artırılmasını hedefleyen cemaat ve dini gurupların konuyla alakası yoktur.
Sonuçta ilahiyatçıların devlet yönetmesiyle sonuçlanacak gündemi olan cemaatlerdir sorunlu olan.
Biz bunlara kısaca politik islamcı, şeriatçı, mürteci diyoruz.
Tayyip Erdoğan bir fani kişidir.
AKP ise tıpkı geçmişin Hürriyet ve İhtilaf Partisi gibi bünyesinde bölücüler, mürteciler ve liboşların öbeklendiği bir siyasi oluşumdur.
Bütün bu kesimleri bir araya getiren tek sebep, devletin birliğinden kaygı duyanlara karşı gelişen bir refleksdir.
Tıpkı Osmanlı son yüzyılı gibidir.
Bunlar, yani kişiler, partiler geçici olgulardır.
Ancak, devlet katına sızmış olan müritler kalır.
Kadro esastır, sıkıntı mürteci kadroların devlete sızmış olmasıdır.
Evet, ülkemizde demokrasi sahtedir.
Evet, devletin tepesine bir mürteci-bölücü-liboş koalisyonu çöreklenmiştir.
Evet, bütün bunlara ait ajandalar ve yapılacaklar listeleri işbirliği yaptıkları emperyalistler ve küresel oligarşi tarafından hazırlanmaktadır.
Evet, halen ülkemizin en önemli sorunu demokrasi değildir, ülkemiz ve halkımız bir varlık yokluk mücadelesinin arefesindedir.
Sakın şaşırmayın, öyledir.
Herkes demokrasiyi varlık ve yokluk mücadelesinden de önde gösterir, değildir, kanmayın.
Var olmak ve yaşamak herşeyden önemlidir.
Bakterilerde, insanlarda, kurumlarda, toplumlarda, devletlerde hep böyledir.
Önce var olacak ve yaşayacaksınız.
Bu evrende olan herşey yaşayan ve varolanlar içindir.
Öldüyseniz ligden düştünüz demektir.
Esas olan ligde kalmak ve kazanmaktır.
Bu akıl ve iradeyle olur.
Ancak, türlü türlü siyasi gelişmeler sonucunda, eğer Recep Tayyip ERDOĞAN(RTE) milli bir duruş sergileyen bir diktatör olarak karşımıza çıkarsa,
ben şahsen sadece bir milli duruş karşılığında başka birçok kıymetten vaz geçmeye hazırım.
Çin'li bir firmaya verilen füze ihalesi doğru bir tercihtir.
Yapılması gereken budur.
Türkiye milli gereksinimlerine göre, milli bir orduyu donatmak üzere, milli bir silahlanma programı içinde olmalıdır.
Halen Ergenekon, Balyoz, şu ya da bu davalar sonucu hapse tıkılanların söyledikleri şey budur.
Kavga bundan çıkmıştır.
Türkiye batılı oligarklara bağımlı olmaya devam mı edecek, yoksa bağlantısız, bağımsız, milli bir devlet mi olacaktır?
Bu nedenle, şeytan bile olsa, ki ben öyle görürüm.
Recep Tayyip ERDOĞAN(RTE) ya da AKP ya da cemaat milli bir duruş sergilemeyi öğrendiği andan itibaren işler değişir.
Benim nazarımda fahişenin bile milli olanı makbuldür.
Aynı mantıkla cemaatin dahi milli olanını tercih ederim.
Bu derece net ve açık.
Benzetmeme bakarsanız çok iyi anlarsınız.
Saygılar
Oraj POYRAZ
--------------
Sabahattin Önkibar - İşte Tayyip'in deliğe süpürüleceği tarih!
Olanların hiç biri tesadüf değil.
Eğer 2,5 yıl önce yaşanan Mossad ajanlarını İran'a jurnalleme hadisesini David Ignatius gibi bir kalem Washington Post'da ansızın kaleme alıyorsa bu açık bir işarettir ve hedef alınan da sonradan istihbaratçı memur Hakan Fidan değil Fidan'ın çok sadık olduğu Tayyip Erdoğan'dır.
Başbakan olmaksızın Beyaz Saray'da ağırlanan tek lider olan Tayyip Erdoğan eğer ABD ve NATO'ya rağmen Çin füzelerine olur veriyorsa biliniz ki ipler kopmuş ve şantaj günleri başlamışıtır.
Dahası ABD teşviki ile Suriye bataklığına saplanan Erdoğan eğer El Kaide ile başbaşa bırakıldı ise bunun tercümesi okyanus ötesi deyimle Tayyip artık topal ördektir.
Taksim Gezi Direnişi sürecinde ABD'nin takındığı açık tutumdan F Cemaatle Tayyip'in restleşmeleri ve de Gül'ün ansızın hacca gitmesi ile Tayyip'in yakın olduğu Suudilerle pazarlık yapmasına kadar bütün göstergeler Erdoğan'ın deliğe süpürüleceğine işaret ediyor.
Evet bütün göstergeler Batı'nın siyasal islam bilinç altılı gördüğü Tayyip'in ABD nezdinde son kullanma tarihinin dolduğunu ve yeni bir dizaynın eşikte olduğunu gösteriyor.
Diyeceksiniz ki süpürülme nasıl ve ne zaman olacak?
Tayyip bir yılı bulmaz Baykal misali bir gece ansızın büyük bir itibar suikastına uğrayacak!
Bunun için ellerinde yeterli verilerin olduğu Wikileaks'a kadar pek çok belgeye yansımıştır.
Ziya Kalkavan'ın İslamcı bakana verdiği rüşvet
"Babaların Babası" diye bilinen ünlü armatör Ziya Kalkavan'ı 1992′de Demirel'in ABD gezisi esnasında tanıdım.
Yol boyu bazı anılarını paylaşan Kalkavan'a göre, herkesin bir fiyatı vardır:
"Fiyat bazen paradır, bazen kadın; bazen korkutmaktır, bazen hatır.
Bazen de mesela camii ya da Kur'an kursu yaptırmaktır.
1970′lerde Ecevit-Erbakan koalisyonunda MSP'li bir bakanlıkta önemli bir işimi yaptırmak için servet teklif ettim, sonuç alamadım, bilahare imzayı atacak olanın beldesine camii ve Kur'an kursu sözünü verip işimi hallettim"
Bu anektodumu şimdi niye mi hatırladım:
Bürokraside yaygınlaşan umre ve hac rüşveti için!
Bayramlaşma vesilesiyle beraber olduğum iki bürokrat, bakanlıkların alt düzeylerinde, hac ile umreye götürmenin yeni rüşvet biçimi olarak yaygınlaştığını anlattılar.
Sahi, rüşvet karşılığı yapılan camii ya da rüşvetle gidilen haccın gerçek İslamda yeri var mıdır?
'Silahlar konuşur' sözünü İşçi Partisi etseydi?
BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak, açıktan tehdit ediyor ve silahlar konuşur mesajını veriyor.
Ve heyhaat, önüne gelene posta koyan Kasımpaşalı Tayyip Erdoğan suspus; zira "PKK kitlesel terör yapar ve gizli müzakerelerimizi afişe edip bana seçim kaybettirir" diye korkuyor.
Olması mümkün değil ya varsayalım ki "Silahlar konuşacak" tehdidini BDP yerine mesela İşçi Partisi yapsa ne olurdu; hiç düşündünüz mü?
Tayyip Erdoğan, bu partiye karşı cihat ilan edip yeni bir taarruz başlatır ve bütün mensuplarını lider ve önder kadroları misali zindanlara doldurur.
Dahası günler ve haftalarca dehşet suçlamalar yapar ve kontrol ettiği medya bloku ile hücuma geçip imaj katliamları yapar!
Peki, bunu neye dayanarak mı söylüyorum:
Bugüne kadar yaptıklarına!
Tayyip böyle Erbakanlaştı!
Yeni kuşak bilmez 1970′li yıllarda Erbakan'ın dilinde "Ağır Sanayii" sakız misaliydi.
Dahası, proje ve finans olmaksızın çukurlar açtırıp her here hayali temeller atardı.
Tayyip Erdoğan da bugünlerde Erbakan gibi davranıyor ve hayali projelerle ses bombaları patlatıyor.
Evet, kaynak bulunmadan sallıyor da sallıyor!
Örnek mi?
Üçüncü havalimanı ve Kanal İstanbul Projesi.
Financial Times'ı bilirsiniz; küresel finansın yayın organıdır.
İşte bu gazete dün ilginç bir haber yayımladı.
Buna göre, üçüncü hava limanı ve Kanal İstanbul için para bulunamıyor yani finansal belirsizlikler var.
Oysa hatırlayın; Tayyip bunları topluma adeta bitmiş, yani anahtar teslimi misali sunmuştu!
Eh böyle saça böyle baş ne diyelim!
a45UyF587661-201307301451-10
Surekli olarak kendini yonetebilmek insanin sahip olabilecegi en degerli yeteneklerden birisidir.
Bertrand russell
Kurmus oldugum gruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur: Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com | Ayrilmak isterseniz de : Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com | Grup Sayfamız : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ | Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz. http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder