22 Temmuz 2015 Çarşamba

Soner Yalçın: Kahroluyorum

Soner Yalçın: Kahroluyorum

Bu ülkede…

Solcu iseniz…

Sosyalist iseniz…

Sizi bekleyen sadece ölüm'dür!

Adınız Mustafa Suphi ise, bir gece 14 yoldaşınızla birlikte Karadeniz'de boğulursunuz.

Adınız Şefik Hüsnü ise, yıllarca hapislerde çürütüldüğünüz yetmez; sürgünde sokak çocuklarına taşlatılarak kalp krizi sonucu öldürülürsünüz.

Sansaryan Han ya da Ankara DAL veya Türkiye'nin dört yanındaki işkence tezgahlarında can verirsiniz, "intihar etti" diye kayıtlara geçirilirsiniz.

Ya da adınız faili meçhul kayıtlara düşürülür.

Bir gece vakti kaybedilirsiniz; mezarınız bile bilinmez olur.

Nurhak'ta, Kızıldere'de, Mirik Mezrası'nda; Şişli, Beyazıt, Taksim Meydanları'nda katledilirsiniz.

Darağaçlarına çıkarılırsınız. Öyle ki, yaşınız büyütülerek asılırsınız.

Maraş'ta anne karnında bile öldürülürsünüz.

Çorum'da 80 yaşındaki babanızla birlikte tüm sol organlarınız kesilerek yok edilirsiniz.

İnsanlık onuru için cezaevinde kendinizi yakarsınız.

Madımak'ta abla ve ağabeylerinizle birlikte 12 yaşında yakılırsınız. 14 yaşınızda cebinizde oyun oynadığınız bilyelerle vurulursunuz. 19 yaşınızda sokakta kıstırıp sopalarla öldürülürsünüz.

Hapisler, sürgünler, işsizlikler-aç bırakılmalar sıradan kalır tüm bunların yanında.

Bu ülkede…

Solculuk-sosyalistlik zordur, meşakkatlidir.

Ama bu ülkede…

Özgürlük, eşitlik, kardeşlik idealinin bir gün mutlaka gerçekleşeceğine inanan…

Ve inadına umudu yaşatan insanlar hiç eksilmez.

Bu topraklarda devrimcilik…

Gecenin ayazında yanan bir çoban ateşidir.

Teorisiz pratik

"Sol Mahalle"nin çocuğu olduğumu bilmeyen yoktur.

Sol bir ailenin, mahallenin içinde doğdum, büyüdüm.

Şiirden, romandan, türküden etkilendim.

Denizlerin, Mahirlerin, İboların mücadelelerini dinledim.

Evet, 68 Kuşağı'nın ardılı 78 Kuşağı'ndandım.

Ele avuca sığmaz bir delikanlıydım; ilk karakola 14 yaşında düştüm; ilk işkenceye orada uğradım!

İllegal örgüte girdim; gizli hücre yapılanmasında yer aldım. Devrim; "kırdan mı başlayıp şehirlere yayılacak", yoksa "şehirden mi başlayıp kırlara yayılacak" tartışmalarına katıldım; kavgalarına girdim!

Duvarlara yazılar yazdım, bildiriler dağıttım, korsan mitinglerde bulundum. Sloganlar attım; "Deniz, Mahir, Ulaş Kurtuluşa Kadar Savaş…"

Çorum olaylarında 40 gün silahlı çatışmaların ortasında bulundum. 14'lü kullanmayı, molotof kokteyli yapmayı öğrendim.

Nice insanı toprağa verdim. Kaç mezar başında bulundum bugün anımsamıyorum; hatırladığım hepsinin başında yumruğum havada devrim yemini içtiğim:

"Ölenler dövüşerek öldüler, güneşe gömüldüler…"

Bir gün…

Bir gece…

Yine evlerin kapı altlarına gizlice bildiri atıyorduk.

Bildiri şuydu; "Sovyet sosyal emperyalizmi Polonya'dan elini çek!"

İşte o gece kafama dank etti…

Türkiye'de 12 Eylül darbesi binlerce insanı hapislere doldurmuştu. Yüzlerce insan asılmış, işkencede ölmüş ve faili meçhul olmuştu.Siyasal ve ekonomik yapı kökten değiştirilmişti.

Biz ise Polonya için mücadele ediyor, halkı aydınlatıyorduk!

Karamı verdim:

Bu mücadele ezberletilmiş ideolojiler ve kavramlarla olmazdı.

Bu mücadele şiirli-türkülü romantizmle olmazdı.

Siyaset bilimdi; sosyalizm bilimsel kuramdı. Nitelikli, kapsamlı bir öğrenme süreci için kolları sıvadım. Kendi kendimin öğretmeni ve öğrencisi oldum.

Öğrenme uğraşım yıllardır sürüyor.

Çokları gibi dönek olmadım; kendimi bu uzun yürüyüşün neferi sayarım hâlâ.

Bunları niye yazdım?..

Peki ya öz eleştiri?

Yenilgi öğretmendir.

Yenilgi insana ileriye görme yeteneği kazandırır.

Sormak durumundayım:

"Bizim Mahalle" yıllardır hatalarında neden ısrar ediyor?

Sorumun; ve bu uzun girişi yapmamın nedeni, Suruç katliamıdır.

İçim yanıyor.

Evet:

Katliamın sorumlusu içte ve dışta bellidir.

Biliyoruz ki: Katiller her on yılda bir isim değiştirip karşımıza çıkıyor; ve biz bunu yüz kez yaşadık. Dün de yaşadığımız katliamların sorumlularını yüksek sesle dile getirdik. Politikaların yanlışlıklarından bahsettik. Ceberrut devletin çocuklarımızı öldürdüğüne, ölümlerini seyrettiğine tanıklık ettik.

Suruç'la ilgili açıklamaların hepsi tamam, hepsi doğru diyelim. Peki…

17-19 yaşındaki öğrenci çocukları çatışmanın göbeğine gönderen politik pratiğin hiç mi kabahati yok?

IŞİD ile PYD/PKK Ayn El Arap/Kobani'de savaşırken bu gencecik filizler neden bu kanlı coğrafyaya sürüldü?

Yoksa… IŞİD'i sadece sınır ötesinde mi var sanıyorlar?

HDP'nin Diyarbakır mitinginde patlayan bombayı değerlendiremediler mi?

Her gün canlı bombaların patladığı bu bölgede neler yaşanacağını nasıl öngörmezler? Bu çocuk oyuncağı mı? Gerçekçilikten bu derece uzaklaşılır mı?

Hadi..

Bölgeyi inşa etmeye gidenler delikanlı, onları anlıyorum. Benim eleştirim ağabeylerine, ablarına, önderlerine, örgütlerine…

Biliriz ki; her sol örgüt için esas olan, "kitleyi kırdırmamaktır!"

Gençleri kimler kırdırdı? Kimse çıkıp özelleştiri yapmayacak mı?

Bunca yıllık provokasyon tarihinden kimse neden ders çıkarmıyor?

Suphi Nejat Ağırnaslı Suruç'ta ölen gençlerin yoldaşıydı; aynı örgüttendiler. Ayn El Arap'ta öldürüldüğünde şunu yazmıştım:

"Hâlâ romantizme yenik düşmeyi hiç tartışmayacak mıyız?

Hâlâ kendini ifade etme, ölüme hayran olma duygusallığının önüne geçemeyecek miyiz?

Türkülü-şiirli-ağıtlı romantik devrimcilik daha kaç gencimizin ölümüne neden olacak?

Yenilgilerden ders çıkarmak için daha kaç genç toprağa düşecek?

Öğretmesi gereken daha kaç kalem, bu erken ölümlere methiye dizmeye devam edecek?

Bu topraklarda maceracılık ne zaman son bulacak?

Yaşamanın/yaşatmanın en büyük mücadele eylem olduğu ne zaman anlaşılacak?" (17 Ekim 2014, Sözcü)

Ne diyeyim…

Ne yapayım…

Hâlâ çocuklarımızı koruyamıyoruz…

Kahroluyorum.


a45UyF587661-150722150028 Oraj Poyraz <oraj.poyraz@openmail.cc>
2015/07/23  00:50 6  64  1 undefined kemalistiz@googlegroups.com

 

Eger bir insan universiteden ciktiktan sonra, ogrenecegi daha cok sey oldugunu ogrenebilmisse, yuksek ogrenim yapmanin bir zarari yoktur.

W.LONGFELLOW

Tek carenin galiplerle uyusmak ve anlasmak olacagi bu kafasizlarca ne zaman anlasilacak?-

Yazar Refi Cevat Ulunay - 23.03.1920

AKP Mitinginde Bir Monser

26 Mart 2014

Bu yaziyi belli bir elitlik seviyesindeyseniz okuyun, degilse lutfen reklamlara tiklayip gidin.

Ote yandan beni gozlemlerimi yazmam icin cesaretlendiren yazinin linki su:

http://sarapvepeynir.blogspot.com/2014/03/akp-mitinginde-bir-capulcu.html

Gectigimiz gun AKP nin Yenikapi mitingine gittim. Ne isim vardi benim AKP mitinginde?

Bu soruyu soran sadece ben degilim, goruslerimi bilen herkes ayni soruyu soruyor. Gumushane den enistem bile arayip orada ne isim oldugunu sordu. Ona cevabim su oldu: SA-NA-NE!!!!

Ama size cevabim bu olmayacak. AKP mitingine gittim cunku halkimin selametini dusunuyordum. Dedim ki, eger halkin arasina karisirsam, onlardan biriymisim gibi davranirsam ne kadar cahil ve seviyesiz olduklarini daha yakindan gorur ve onlari ne kadar cahil ve seviyesiz olduklari konusunda ikna edebilirdim.

Elbette bu, yani onlardan biri gibi davranma meselesi, sandigim kadar kolay olmadi. Mitingde dikkat cekmemek adina annemin yer bezi olarak kullandigi eski gomlegimi giydim. Ustune de uzerinde tepinerek utusunu bozdugum lacivert bir ceket gecirdim. Ama hem gomlek hem de ceket Vakko dan oldugu icin, fotografta gorundugu gibi, en ufak sekilde bozulmadi bile. Saclarimi ozenle dagittim, tuvaletten sonra elimi yikamadim ve biraz yerde yuvarlanmak suretiyle ustumu basimi toz icinde biraktim. Yeterince kotu kokmadigimi, bu sekilde dikkat cekecegimi fark edince tisortume bir miktar da sarimsak surdum. Artik cikmaya hazirdim.

Taksi ile Yenikapi ya gittim. Aslinda halktan biri gibi gorunme adina belediye otobusune binmis ama dayanamayip bir durak sonra kufrederek inmistim. Rahat bir yolculuk oldu.

Miting alani gercekten cok kalabalikti. Dikkat cekmemek adina yere tukurup bir iki gegirdikten sonra miting alanina girdim.

Oncelikle bu kitleden biraz bahsetmek lazim. Kim bu 1 milyon insan?

Onlar gormezden geldiklerimiz... Evet, hani bugune kadar gozumuzun onunde olan ama gormezden geldigimiz, olu taklidi yaparsak gider dedigimiz insanlar var ya, hani farkina varmadigimiz, hani iki kelime konusmaktan $ikildigimiz, hani uc cumle konusunca bayginlik gecirdigimiz...

Iste onlar...

Cocugumuzun bakicisi Sermin Abla...

Sitemizin guvenlik gorevlisi Mustafa...

Tekstil atolyesinde 12 saat sigortasiz calisan Makbule...

Annesi Behiye...

Kardesi Murat...

Kayinbiraderi Hulki...

Eltisi Atiye...

Iski den emekli Muslum amca...

Onlar iste...

Bir CV si olmayan insanlar... Insan usenmeyip bir seyler yazar degil mi? Yazmiyorlar. CV leri yok, anlatabiliyor muyum?

Onlar birbirleriyle konusmayan insanlar... Aralarinda Afrika yerlileri misali tuhaf sesler cikararak anlasiyorlar. Birinin hi dedigini duydum mesela, efendim demekmis, oburu iiih dedi, istemiyorum anlamina geliyormus. Sevindiklerini zaman bizim alkis dedigimize benzer tuhaf bir el cirpma hareketi yapiyorlar. Uzuldukleri zaman iyice kuculuyorlar.

Onlar yanlarinda tek bir gazete tasimayanlar. Evet hicbirinin koltugunun altinda tek bir, bakin tek bir diyorum, tek bir gazete yok. Ikiyi ucu gectim, tek diyorum, yok. Onlar telefonla internete baglanmayanlar, twitter mwitter kullanmayanlar, RT nedir bilmeyenler, FAV dan haberi olmayanlar, DM den yurumeyi hic tatmamis olanlar, interaksiyonun bereketini yasamamis olanlar...

Onlar yorgun bacaklar, nasirli eller. Neutrogena derinlemesine bakimdan haberi olmayanlar, Dove kremi gorse uzerlerine surup yagli gures yapacak olanlar...

Onlar beslenemedikleri icin boyu benden kisa olanlar... En son Japonya ya yaptigim elit seyahatte bunu yasamistim. Ama onlarin gozler cekik oldugu icin gene sempatiklerdi. Bunlar boyle, tovbe Tanrim, cuce gulyabaniler gibi, 1 otuz boylari hepsinin. Japonlarinki genetik ama bunlarinki opera seyretmedikleri icin, kla$ik muzik dinlemedikleri icin kisa kalmisti. Fark edilmemek icin biraz egilmek zorunda kaldim.

Otobusle geliyorlar cunku arabalari yok cogunun...

Olsa da benzine paralari yok...

Olsa da nasil calistiracaklarini bilmiyorlar...

Nasil calistiracaklarini bilseler de ayaklari gaz pedalina yetismez. Cunku kisalar.

Nerede ise tamami geldikleri ilce teskilati tarafindan saglanan anlik veya devamli yardima muhtac... AKP Esenler teskilati karti tasiyan bir genc elinde biberonla insanlara su iciriyor ve bir yandan da agizlarina ekmek sokusturuyordu, onlari en azindan miting suresince hayatta tutmaya calisiyordu. Muhtemelen pek cogu mitingden sonra olmustur.

Bunlar bizim Makarnaya, bulgura oyunu satiyorlar! diye kizdigimiz, asagiladigimiz, yeri geldiginde bir iki tokat caktigimiz, dersini almazsa uzerlerinde sigara sondurdugumuz insanlar.

Ama o makarna oyle degerli ki onlar icin. Kendi onunla doyuyor, cocugunu onunla doyuruyor. Bizim gibi Nusret te yemiyor, steak den haberi bile yok. Birine yaklasip Hanimefendi surada yarimsar porsiyon kofte yer miyiz? dedigimde uzayli gormus gibi bakip benden uzaklasmasi bundandi. Oysa makarna deseydim tipis tipis gelecekti.

Makarnanin neden onlar icin bu kadar onemli oldugunu nerden mi anladim? Yanimda getirdigim bir liralik simit ve 50 kurusluk suya yutkunarak bakmalarindan. Resmen icime duseceklerdi, dudaklarini dilleriyle islatip yalvaran gozlerle bakiyorlardi. Simitten bir parca koparip havaya attim, ortalik birbirine girdi, size su kadarini soyleyeyim, en son bu sahneyi Uskudar-Eminonu hattinda martilarla yasamistim. Pet sisemden de avucuma bir miktar su alip yuzlerine serptim, bu onlari bir sure idare ederdi.

Yalniz bayanlara karsi cok kibarlar. Yoldan bir kadin gectiginde kafasina bir tane gecirmek yerine yol falan veriyorlar. Beni en cok sasirtan bu oldu.

Dunyadan haberleri yok, Roma da moda haftasi baslamis umurlarinda degil, Londra da insasi devam eden opera binasinin iki senedir hala bitmemesini tinlamiyorlar.

Selfie nedir bilmiyorlar. Birine hocam bir selfie alalim mi soyle hep beraber dedigimde sen al, ben yanimda ekmek getirdim diyecek kadar en onemli olaylardan bihaberler. Selfie yi bir cikolata markasi, yahut bir yiyecek turu zannediyorlar. Neden? Cunku ben uykumdan feragat edip gecenin bir yarisi Oscar odul torenini izlerken bu amcamiz aksam 10 da tavuk gibi uyumustur da ondan. O ozel gecede ben dakikalari sayarken, Ellen in cektigi fotografla buyulenirken bu amca ruyasinda makarna goruyordu da ondan.

Derken Tayyip geliyor. Helikopterle once alanin uzerinde bir tur atiyor, sonra asagiya emirler yagdirmaya basliyor, saflari $iklastiralim, arkada bos yerler var gibi. Eski imam-hatipli ve IETT calisani oldugu icin bunlar normal. Normal olmayan ise bu insanlarin bu kadar itaatkar olmasi. Adam gokyuzunden emir veriyor, bunlar uyguluyor. Vay be dedim kendi kendime, bu kitle asagilanmayi cok seviyor. Hemen test etmek icin yanimdaki amcaya naber lan ibis dedim, soyle bir dondu bakti, nasil gidiyo lan dumbuk deyince uzerime yurudu ve kacmak zorunda kaldim. Belli ki baska bir partinin ajaniydi, yoksa hosuna giderdi.

Peki bu insanlar neden mi boyleler? Cunku yonlendirilme disinda alternatifleri yok. Hayatlari boyunca talimat aliyorlar. Ali copu at, Hatice yerleri sil, Memduh boslari al... Ac kalmamak adina itaat etmisler. Oysa ben kimseye itaat etmem, annem copu dok dediginde, masallah benden saglamsin git kendin dok, derim. Hemen dokmem yani, bir sorgularim, irdelerim, once bir miktar kla$ik muzik dinlerim. Boylece uzun boylu ve elit bir insan olurum.

Sonuc:

Bu mitinge katilanlar cahil ve seviyesiz insanlar, boylar bir otuz, fakirler ve ancak disaridan yardimla hayatta kalabiliyorlar. Cok buyuk bir maceraya girdim ama cok onemli bir ders cikardim: Onlarla iletisim kurmamiz gerekiyor. Biliyorum iki cumle sonra $ikiliyoruz ama lutfen onlarla konusalim ve onlara ne kadar cahil ve seviyesiz olduklarini soyleyerek kendi partilerimize oy vermeye cagiralim. Bunu basarabiliriz.

http://beyinsizadam.net/
lukasaluka@gmail.com



Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder