Bekir Coşkun : Hüzzam…
27 Eylül 2015
Komşunun radyosunda Şevval Sam hüzzam şarkıyı söylüyordu:
"Böyle mi esecekti son günümde bu rüzgar
Bütün kuşlar vefasız
Mevsim artık sonbahar…"
*
Mevsimlerden zaten hüzzam…
Çulluklar Güney'e uçmaya başladılar, kırlangıçlar yavrularını alıp gittiler, yazlıkların kepenkleri kapatıldı…
Dışarıda unutulmuş bahçe hortumları, rüzgarda yuvarlanan bir oyuncak, balkonda boş bir sandalye…
Oğlan iskeleye yalnız geldi dün, kız gitmiş, telefon kulağında, gidip gidip geliyor…
Biliyorum; belki de terk edilmeyi, özlemi, hasreti, acıyı öğreniyor…
*
Bu mevsim niye böyle oluyorum ben?..
Birisi yolu sorsa dudaklarım titriyor…
Kolundan tutup "Sakın sen de gitme bak…" demek geliyor içimden…
Kargocuymuş…
*
Aloş kedi çok hasta…
14 sene önce bu terasta doğmuştu, biz gelince saklanmış, ilk iki kulağını görmüştük…
Her yaz kapı açıldığında, öbür kedilerle birlikte bizden önce girerdi içeri…
Veterinerler umutsuz Aloş için, belli ki seneye geldiğimizde olmayacak…
Bu son ayrılık…
Mevsimlerden hüzzam…
Dün gece terastaki kanepede Andree'nin kucağında uyudu, onun olduğundan emin olmak için arada başını kaldırıp kaldırıp bir bakışı vardı…
*
İbadet için keseceği boğayı bıçaklayan adamın resimlerine bakıyorum bir yandan…
Bir yanda ömrünün son günlerinde huzuru bulmak için gittiği hacda ölen yaşlı insanların haberleri var…
Bir yandan şehit çocuklarımızın tabutları gelmeye devam ediyor…
Bir yanda; tüm bu topraklardaki ilkelliklerden kaçıp kurtulmak isteyen bebeklerin kumsallara vurmuş bedenleri…
*
Komşunun radyosunda hüzzam şarkı çalıyor: "Bütün kuşlar vefasız……"
a45UyF587661-150927111942 Oraj Poyraz cimcime@neomailbox.net
2015/09/27 12:00 1 39 undefined undefined add_anadoluhareketi@googlegroups.com
Oguz Kagan ava gitti.
Onunde, bir gol ortasinda bir agac gordu.
Agacin kovugunda bir kiz vardi.
Yalniz oturuyordu.
Cok gorumlu (guzel) kizdi.
Gozu gokten daha gok (mavi) idi.
Saclari dere gibi dalgali, disleri inci gibiydi.
O kadar guzeldi ki, yeryuzu insanlari onu gorse Ay ay, ah ah, oluyoruz! diye sutten kimiz olurlardi.
. . . . . .
Oguz Kagan onu gordukte usu (akli) gitti, yuregine od dustu.
Onu sevdi, aldi.
Onunla yatti, dilegi oldu.
Kiz dolboga (hamile) kaldi.
. . . . . .
Gunler ve gecelerden sonra (bu hatunun da) gozleri parladi ve uc erkek cocuk dogurdu. Birincisine Gok, ikincisine Dag, ucuncusune Deniz adini koydular.
. . . . . .
Ondan sonra Oguz Kagan buyuk bir toy verdi.
Halka yarlig gonderdi.
Cagirilan halk, birbirine danisti ve geldi.
Oguz Kagan kirk masa ve kirk sira yaptirdi.
Turlu yemekler, turlu saraplar, tatlilar, kimizlar yediler ve ictiler.
. . . . . .
Toydan sonra Oguz Kagan beglere ve halka yarlig verdi. Dedi ki:
. . . . . .
Ben sizlere oldum kagan,
Alalim yay ile kalkan,
Nisan olsun bize buyan,
Bozkurt olsun bize uran,
Demir kargi olsun orman,
Av yerinde yurusun kulan,
Daha deniz, daha muren,
Gunes tug olsun, gok kurikan.
Olum melegi Musa ya gelerek:
Rabbine icabet et dedi.
Bunun uzerine Musa olum meleginin gozune tokat vurarak onu cikartti.
Melek hemen Allah a donerek Sen beni olmek istemeyen bir kuluna gondermissin, o benim gozumu cikardi dedi.
Muslim 10/176
Safsata [( Ing:Fallacy), (Osm;Kiyasi-i batil)], bir dusunceyi ortaya koyarken ya da anlamaya calisirken yapilan yanlis cikarsamalarin tamamina safsata denir.
Safsatalar, ilk anda gecerli ve ikna edici gibi gozuken ancak yakindan bakildiginda kendilerini ele veren sahte argumanlardir.
Gunumuz Turkce sinde safsata kelimesi kusurlu akil yurutme anlamini kaybetmis, yanlis inanc manasinda kullanilir olmustur.
Oysa, safsata, insanin muhakeme yetisinin yanlis yonde kullanimidir ve cogu kez onyargi, ek$ik bilgi, batil inanclar, duygusallik, yersiz gondermeler, acelecilik, ozensizlik, genelleme, duygu somurusu, Turkce yi kotu kullanma gibi sebeplerden kaynaklanir.
---
Adam Karalama Safsatasi (Argument Against the Man) :
Bir kisinin onerileri yerine, onerinin reddedilmesini saglamak icin, kisiye sovgu mahiyetinde yapilan saldiri.
Ornek 1:
Tanrinin olmadigini mi tartisiyorsun?
Sen bir delisin.
Ornek 2:
Baris: Hukumetin enflasyonu dusurmede basarili oldugunu dusunuyorum.
Taner: Ne o, hukumetten kemik mi bekliyorsun?
Ornek 3:
Senin mudur hakkinda soylediklerini duydum.
Nankor adam, sen mudurun o kadar ekmegini yedin!
Guncel Ornek 1:
Koksal Toptan, Mehmet Niyazoglu ndan 10 milyar dolari alirken bu paranin kaynaginin ne oldugunu hic merak etmez mi?
Bu paranin vergisi odenerek kazanilmis bir gelir olup olmadigini hic aklina getirmez mi?
Etmez.
Ve getirmez...
Cunku hortlak...
Hortlaklar hortlarlar...
Asla merak etmezler..
10 milyari ceplerine koyarlar.
(Necati Dogru, 15.8.2000, Sabah)
Yazar, Koksal Toptan a, Mehmet Niyazoglu dan aldigi paranin kaynagini merak etmeden kullanmasi iddiasini hakaretle percinlemeye calisiyor..
Guncel Ornek 2:
Mrs.Merwe o gun Genel Kurul salonuna Nazli ablasinin kolunda, refakatte giriyor.
O ablasi ki, gecmis yasamini herkes cok iyi biliyor.
Yalisinda duzenlenen partiler, verilen ickili davetler, sarap ve rakinin su gibi aktigi gorkemli sofralar, sauna partileri..
Ve kocasini mektupla Demirel e $ikáyet etmekten utanmamis, en sonunda kapagi Fazilet Partisi ne atip milletvekili olmayi basarmis bir vatandasimiz!
(Emin Colasan, 30.8.2000, Hurriyet)
Yazar, Fazilet Partisi milletvekili olan Nazli Ilicak in gecmisiyle, su anda bu partide olmasini bagdastiramiyor.
Bunun gerekcelerini de muhatabini asagilayarak anlatiyor.
Guncel Ornek 3:
Biz;yerine gore efendi de oluruz, nazik de!..
Hak edene kabalik yapmaktan da cekinmeyiz.
Ama; Luup-men lerin cirit attigi, gariban halkin kanini emdigi, iliklerini somurdugu ve yetim hakki yiyip domuzlar gibi semirdigi bir ulkede, gerekirse kabadayi da oluruz!
Soyguncu larin, vurguncu larin, dinsiz ve donsuz larin, lezbiyen ve homo larin egemen olmaya calistigi ve de kendilerinden olmayan lari ayak takimi gibi goren asagilik soysuz larin borusunun ottugu bir ulkede, gerekirse ayak takimi olur, bozariz hepsinin fiyaka larini!
Uymayiz onlarin toplu seks partilerine!..
Bu yuzden uyumsuz gorunmekten de asla rahatsizlik duymayiz!
(Hasan Karakaya, 2.9.2000, Akit)
Yazar, adaletsizligin olmadigi yerde kibarligin geregi yoktur cikarimini guclendirmek amaciyla, adaletsizlik yaptigini dusundugu kisilere hakaret ediyor...
Guncel Ornek 4:
Fakat anlama ozurlu bir ogretmen, adi hic onemli degil, kendisinin ne kadar fasist ve merhametten uzak bir zihniyete sahip oldugunun farkinda bile olmadan, savundugum teze degil de sahsima yuklenen bir e-mail gondermis.
(Ilker Sarier, 20.9.2000, Sabah)
Yazar, kendisini elestiren kisinin fikrine degil, kendisine saldirdigini soyledigi sahsin fikirlerine degil kendisine saldirarak ayni safsataya dusuyor...
Guncel Ornek 5:
Evet!
Limited akillarinca pek ince hesaplarla dokuduklari yazilar, gonul ve mide bagiyla bagli olduklari hazretlere alenen hizmet etmektedir.
Ama bunlarin asil islevi, yillardir enseye tokat olduklari Cok Muhim Zevat a bir telefonla is hallettirebilmeleri.
Iste milyon dolari, savcilara dosyalarin varligini unutturabildikleri icin, polislere kostebeklik vs. hizmetleri verdirebildikleri icin, icabinda pek gerekli bir KHK yi cirpistirtirabildikleri icin boyle ciddi bir anahtar gorevini gordukleri icin hak ediyorlar.
Bir de bunlar her bes on yilda bir, bir muhim gazeteden digerine transfer olurlar.
O zaman ortalik yikilir.
Sanki bir halt oldu!
Bu transferlerin de guc simsarligi liginde muhim karsiliklari var tabii.
Yoksa cidden, bunlar gazete degistirse ne yazar; o can $ikici formullerle isleyen koselerini yazsa ne yazar, yazmasa ne
Yazar.(Perihan Magden, 14.10.2000, Radikal)
Yazar burada, bazi gazetelere transfer edilen kose
Yazarlarini tavirlarini hakaret ederek elestiriyor.
Guncel Ornek 6:
Sahsen ben, demokrasiyi bir turlu sevemiyordum.
Inancimin demokrasiye ihtiyac duyacagina inanmiyordum.
Demokrasi yokken, biz, uc kit aya 7 denize hakimdik.
Simdi emperyalistlerin kolesi durumuna dusmustuk.
Hindistan a gitsem, inegin onunde onumu dugmelerdim.
Gerci bu bana zor da gelmezdi.
Zira nice okuzlerin karsisinda onumuzu iliklemeye zaten alismistik.
(Huseyin Uzmez, 9.10.2000, Akit)
Yazar, birilerinin karsisinda saygi gostermek zorunda kalisini mecburen saygi gosterdiklerini asagilayarak anlatiyor.
Guncel Ornek 7:
Dolayisiyla, bizim serserilerin Katmandu ozlemi bile, cok gereksiz bir Amerikan ozentisi olabilmisti ancak...
Ulan, elin Amerikalisi nin sorunu o, bizi baglamaz, biz istedigimiz zaman gider herhangi bir torbacidan aliveririz plakayi da diyemiyorlardi salaklar...
Sonra ne mi oldu?
Kimi genc yasinda sebil oldu, ziyan oldu gitti, kimi topluma donup coluk cocuga karisti...
Burada da, Amerika da da...
Simdi cikip da Katmandu edebiyati yapmalarina biz agzimizla gulmeyiz.
Hele gunumuzde buna hic gerek yok, cunku genclik artik bol ve kolay uyusturucu da bulabiliyor, sehirli ve parali kesimi tavsanlar gibi hababam da ciftlesebiliyor...
Yani bir nevi kucuk Amerika olduk bile...
Haa, sanayi toplumunun getirdigi ozel sorunlardan bunalmak istiyorsaniz, once o sanayiyi kurun da $ikintisini ondan sonra yasarsiniz!
Katmandu ha? ..
Hadi yuruyun be emekliligi gelmis kart zibidiler.
(Engin Ardic 11-10-2000 Star )
Yazar, muhataplarini elestirirken, elestirilerini hakaretleriyle destekleme gayreti gosteriyor.
Grup eposta komutlari ve adresleri | : | |
Gruba mesaj gondermek icin | : | ozgur_gundem@yahoogroups.com |
Gruba uye olmak icin | : | ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com |
Gruptan ayrilmak icin | : | ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com |
Grup kurucusuna yazmak icin | : | ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com |
Grup Sayfamiz | : | http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ |
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz | : | http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder