5 Ekim 2016 Çarşamba

Fed Başkanı Yellen'in "tape"sini yayınlıyoruz!

 


Fed Başkanı Yellen'in "tape"sini yayınlıyoruz!

Ekonominin en önemli gündemi Fed'in faiz kararı. Faizin ne zaman arttırılacağı herkesin merak konusu. Ekonomistlerin tüm eforu bu konu üzerine artık. Analiz üstüne analiz yapılıyor. İstatistikler, rakamlar, endeksler, grafikler. Acaba Fed faizi ne zaman yükseltecek, tek düşündükleri şey bu. Ekonomistlerimiz heba olup gidecekler bu yolda. Sahi bu faiz neden artmıyor bir türlü?

Geçenlerde iRRasyonel tarafından ele geçirilen bir tape faizin neden arttırılmadığını açıkça ortaya koyuyor. Fed Başkanı Yellen ile "Kadın Beyni" kitabının yazarı Dr.Louann Brizendine arasındaki konuşmanın tam metnini aşağıda bulacaksınız. Yellen yaşadığı biyolojik değişiklikler sonrası Dr.Briendine'e sorunlarını anlatmaktadır. Tape'den anladığımız bir diğer şey ise Dr.Brizendine'nin Türkiye'ye yatırım yapmış olduğu ve olası faiz artışından endişelendiğidir.

DİKKAT Aşağıdaki makale kesinlikle bana ait değildir.
Kaynak bağı makale başlığında yer almaktadır.
İşte, Yellen ve Brizendine arasındaki konuşmanın tam metni:

Yellen: Bu sabah uyandım ve "artık yeter" dedim. Buraya kadarmış. Bencil insanlara ve kurumlara bakıcılık yapmaktan bıktım. Sürekli sorun çözmekten yoruldum. Özverili davranmıyorlar ve sürekli daha fazlasını istiyorlar. Kendi bulaşıklarını kendileri yıkasınlar bundan sonra. Artık yeter! Galiba ben menopoza giriyorum.

Brizendine: Aman efendim, şimdi hiç zamanı değil... Keşke 2000'lerin başında ya da 2008'de girseydiniz. O zaman herkes daha hazırlıklıydı. Hem bilirsiniz 50'li yaşların başı menopoz için en ideal yaştır. Dişinizi sıkmışsınız, biraz daha sıkın. Daha Garan'a yeni girdik.

Yellen: Artık memnuniyetleri umurumda değil. Bugüne kadar ne istedilerse yaptım. İndir dediler indirdim. Kolaylaştır dediler kolaylaştırdım. Yeni bir hayata başlayacağım. Yeni bir bakış açısı ve yeni bir vizyonla bakacağım bundan sonra.

Brizendine: Anlıyorum efendim ama sizi aldatmış olabilirler... Aynı zamanda menstrual döngü nedeniyle oluşan östrejen ve projesteron akımlarının yerini yeni bir denge hali alıyor. Ama büyüme hala %4'lerin altında ve işsizlik oranı da yüksek. Biraz daha beklemeniz iyi olur gibime geliyor.

Yellen: Ani sıcaklık basmalarım da arttı bu aralar. Şahin gibi uçup serinlemek istiyorum.

Brizendine: Size güvercinlik yakışır efendim... Anlıyorum, beyninizin östrejen miktarındaki değişimi algılamaya başladığı dönemlerdesiniz ve hipotalamusunuz tepki olarak hücrelerin ısı ayarını değiştiriyor. Ama ekonomi tam istikrara kavuşmadan arttırırsanız kurlar da mahfolur. Dolar kuru 3'ü aşarsa borsa çakılır alimallah.

Yellen: Eskiden hep başkalarını memnun etmek isterdim. En umutsuz durumlarda bile yardıma koşardım. Parasal yönden o kadar gevşiyordum ki, Japonya, İngiltere ve Almanya'daki arkadaşlarım da benimle gevşemek zorunda kalıyordu. Ama artık istemiyorum.

Brizendine: Siz gevşemeyeceksiniz de kim gevşeyecek efendim... Siz de bilirsiniz ki, öströjen seviyesi düştüğünde oksitosin seviyesi de düşer. Sevecen güdüler yok olur ve yerini "affetmek yok" diyen bir gerçeklik alır. Ama özel sektörün dış borcu bu kadar yüksekken gevşemezseniz valla duman olur bizim garanlar. Birazcık daha affetseniz.

Yellen: Çevremdekilere kendi çamaşırlarınızı kendiniz yıkayın, büyümenizin zamanı geldi demek istiyorum artık. Kimse bana kafa tutmaya kalkışmasın. Kendimi özgür hissediyorum.

Brizendine: Ne kalkışması efendim, zaten ülkede kalkışan kalkışana... Hem siz de bilirsiniz ki, östrojen tarafından beslenen ve dopaminle desteklenen devreler bu dönemde özgür kalır. Ayrıca kimsenin size kafa tuttuğu yok, TCMB faiz indirdi diye alındıysanız, darılırım. Fiyat ayarlamasıdır o.

Yellen: Kendi kahrolası yemeklerini kendileri yapsınlar. İstiyorlarsa gidip dışarıda yesinler. Ben resim yapmaya başlayacağım.

Brizendine: Aman efendim, "şuraya da artan bir faiz çizelim" derseniz şıp diye düşer bayılırım... Sizi gayet iyi anlıyorum, östrojen testesteron oranı değiştiğinden öfke yollarınız da erkeklerinkine benziyor. Fakat dışarıda yemek kolay mı; faiz artarsa ülkeye sıcak parayı bırak, dışarıdan pide bile göndermezler. Benim garanlar eriyip biter valla.

Yellen: Bankalardan aldığım toksik varlıklar yüzünden çok şişman ve değersiz buluyorlar beni. Ruh eşimi bulamadım bir türlü.

Brizendine: BOJmuş, ECBeymiş size ruh eşi olamaz efendim... Elbette ki, üreme hormanlarının yokluğu sefaletinizin kaynağının eşiniz olduğuna inandırabilir sizi. Ama unutmayın ki TCMB her zaman sizin yar ve yardımcınızdır.

Yellen: Artık ne düşünüyorum biliyor musun, belki de hayat en büyük zevklerden bazılarını en sona saklamıştır.

Brizendine: Ağzınızdan yel alsın efendim... Hem menopozun hormonal karmaşasını bu kadar abartmanıza gerek yok. Ben size şimdi bir testesteron bandı bir de Zoloft yazdım mı, birkaç güne bir şeyciğiniz kalmaz. O eski şaşaalı günlerinize geri dönersiniz. Belli mi olur, belki faizi yeniden düşürürsünüz. Aganigi vaziyetleri... (Doktor burada tek gözünü kırparak bir şeyi anımsatır gibidir)

Tape'den anladığımız, Yellen geciken biyolojik değişimini tamamlar tamamlamaz faizin arttırılacağı...


a45UyF587661-161005120100 Oraj Poyraz At Openmail oraj.poyraz@openmail.cc
2016/10/05  12:30 2  65  islamvebilim@googlegroups.com


 


Bir tebessumle dahi olsa, kardesini sevindirmeyi ihmal etme!

Anonim Nasihat

2-Islam Arap Putperesligi mi?

A-Putperesligin Tanimi

Putperestlik, genel anlamda bir nesne, goruntu veya fikre tapim iceren bir dini uygulama, anlayis veya inanctir. (http://tr.wikipedia.org/wiki/Putperestlik)

Peki Islam oncesi Arap yarimadasinda hakim din olan Putperestlik nasil bir inanc? Gelin bunu Kuran a bakarak gorelim:

Lokman-25 Andolsun, eger onlara, Gokleri ve yeri kim yaratti? diye sorsan, mutlaka Allah derler. De ki: Hamd, Allah a mahsustur. Fakat onlarin cogu bilmezler.

Yunus-18 Allah i birakip, kendilerine ne zarar, ne de fayda verebilecek seylere tapiyorlar ve Iste bunlar Allah katinda bizim sefaatcilarimizdir diyorlar. De ki: Siz, Allah a goklerde ve yerde O nun bilmedigi bir seyi mi haber veriyorsunuz? O, onlarin ortak kostuklari seylerden uzaktir, yucedir.

Zumer-3 Iyi bilin ki, halis din yalniz Allah indir. O nu birakip da baska dostlar edinenler, Biz onlara sadece, bizi Allah a daha cok yaklastirsinlar diye ibadet ediyoruz diyorlar. Suphesiz Allah, ayriliga dustukleri seyler konusunda aralarinda hukum verecektir. Suphesiz Allah, yalanci ve nankor olanlari dogru yola iletmez.

Zuhruf-19 Onlar, Rahman in kullari olan melekleri de disi saydilar. Onlarin yaratilisina sahit mi oldular? Onlarin (yalan) sahitlikleri yazilacak ve sorgulanacaklardir.

Yani Islamiyet oncesi donemde putperestler de Allah a inaniyordu. Ama putlari kendilerini Allah a yakinlastirici olarak goruyorlardi.

B-Putperest Orf ve Ibadetleri

Putperestlik, Farsca kokenli bir sozcuk olan put sozcugunden turemistir. Pupereslik inanc sisteminde gorulen orf ve ibadetleri ve islamda ki uygulamalari inceleyelim;

1-Ayinler.

2-Namaz.

3-Oruc.

4-Hac.

5-kurban.

6-Sunnet

7-Taki,tutsu ve buyuler

8-Telbiyeler Ilahiler siirler

9-Sembol ve dovmeler

1-Ayinler

Kutsal ve ozel gunlerde genellikle mabetlerde toplanan putperestler geleneklerine gore cesitli gosterilerde bulunur, ilahiler soyler, toplu ritueller yaparlar. Ates uzerinden atlama ya da ates uzerinde yurume, vucutlarina sis batirma bu gosteri orneklerindendir. Kutsal bir puta, gecmisteki kutsal saydiklari kisiden kaldigina inandiklari bir nesneye saygi gosterisinde bulunur, etrafinda doner ya da koklayip operler.

Yillik ayinlerin disinda mevsim baslarinda, ozellikle ilkbahar ve sonbaharda yapilan ayinler de vardir. Belirli gunlerde gunes ve ay festivalleri yapilir.Turlerine gore ayinlerde kutsal saydiklari sudan icer, kutsal saydiklari yiyecekten yerler. Dualar eder, dileklerde bulunurlar. Putperestlerin bu ayin adetlerinin Ibrahimi dinlere de gectigi gorulmektedir. Noel kutlamalari Mitra paganlarindan gecmedir.

Putperest Araplarin yevmul Arabu dedikleri cuma toplantilari, kandil geceleri, asure gunleri, cem ayinleri pagan kokenlidir.

2-Namaz

Putperest ibadetlerinden biri namazdir. Namaz, gunes kultunun rituellerinden biridir ve Hint kokenli bir ibadettir. Islam oncesi Araplar da namaz kilarlardi. Gunumuzde Hindular da namaz rituellerini devam ettirirler. Sansktitce Surya Gunes, Namaskara ise Selamlama veya Baglanti demektir. Boylece Surya Namaskara Gunesle Baglanti anlamina gelmektedir. Surya Namaskara, bedende akan gunes enerjisinin canlandirma teknigidir. Arap putperestlerinin namaz kildigi Kur an da yazilidir.

Enfal-35 Onlarin Kabedeki namazlari, islik calmak ve el cirpmaktan baska bir sey degildir. Kufrunuzden dolayi azabi tadin.

Bilindigi uzere Arapca da salat namaz demektir. Genelde meallerde dua olarak cevrilmektedir. Bu ayette putperestlerin kildigi namazin sekli elestirilmektedir. Putperestler de gunde 5 vakit namaz kilarlardi.

Saharit namazi - Sabah namazi

Musaf namazi - Ogle namazi

Minha namazi - Ikindi namazi

Neilat Serarim namazi - Aksamustu namazi

Maarib namazi - Aksam namazi

Kaynak; Hayrullah ors, Musa Ve Yahudilik, s.399-405; Doc.Dr. Ali Osman Ates, Asr-i Saadette Islam; Saban Kuzgun, Hz. Ibrahim Ve Hanifilik, s.117; Epstein, Judaism.

Kuran da gecen namaz vakit sayisi 3 olmasina ragmen 5 vakit kiliniyor olmasi zamanla putperest doneme donuldugu suphesi tasimaktadir. Ayni sekilde abdest de putperestlerde vardi. Cunup olunca boy abdesti alirlardi. (Ibn-i habib, Muhabber)

3-Oruc

Gunes kultune sahip putperestlerin ibadetlerinden biri de oructur. Namaz vakitlerini gunes zamanli ayarladiklari gibi oruclarini da gunesin dogus ve batisina gore ayarlarlardi. Orucun baslangici bile Islamiyet teki gibi ay a gore tespit ediliyordu. Tipki, bugunku Muslumanlar gibi, ay i gormek icin gozetleme heyetleri bile kuruluyordu. (Hayrullah Ors, Musa Ve Yahudilik)

Islamiyet oncesi arap paganlarinin ilginc gelenekleri vardi.: Bunlar Ramazan dedikleri ayda bir ay oruc tutarlar, Mekke ye Hacca gidip Kabenin etrafinda 7 kez donerler, Kara Tasi (Hacerul Esved) kutsal sayar Kara Tasi i opeler ve gunde dort veya 5 vakit namaz (salat) kilarlar, seytan taslarlardi. ( Is Allah the Same God as The God of Bible?, M. J. Afshari, p 6, 8-9, Islam, Beliefs And Observances, Caesar E. Farah)

Aise anlatiyor: Islam oncesinde Kureys, Asure gununde oruc tutardi. (Buhari, e s-Sahih, Kitabu s Savm/1.) Sabiilik, yildiz kultune sahip bilinen en eski pagan dinidir. Ilginctir ki Sabiiler de 3 vakit namaz kilar ve 1 ay oruc tutarlardi. Farz orucun disinda nafile oruclara da sahiptiler. (Ibn Nedim, El Fihrist, s. 442-445)

Kuran da onceki toplumlarda da orucun oldugu yazilidir:

Bakara-183. Ey iman edenler, sizden oncekilere yazildigi gibi, oruc, size de yazildi (farz kilindi). Umulur ki sakinirsiniz.

Eski Cag dinlerinde, oruc ozellikle, rahiplerin Tanrilara yakinlasmaya hazir olmalarini saglamaya yarayan bir yoldu. Helenistik Donemin inanclarina gore, Tanrilar bir takim kutsal ogretileri ancak oruc tutan kisilere vahiy yoluyla gonderirlerdi. Bazi eski kulturlerde ise oruc, ofkelenen Tanrilari teskin etme gibi amaclara yonelikti. Sibirya Tungu samanlari ise, ruhlarla iliski kurabilmek icin oruc tutarlardi.

Butun dinlerde, belirli zamanlarda oruc tutma gelenegi vardir. Budha rahipleri, gene belirlenmis gunlerde oruc tutarak gunahlarini itiraf ederek, arinacaklarina inanirlar. Hindistan da Sadhular gene gunahlarindan arinmak icin oruc tutarlar. Cin de goksel Yang ilkesinin baslamasindan once belirli bir sure oruc tutulur.

4-Hac

Islam oncesi Araplar da Kabe putperestlerin en kutsal mabediydi ve bolge halklarinin hac mekaniydi. Putperestler tipki gunumuz muslumanlari gibi Kabe etrafinda 7 kez tavaf yaparlardi. Kureys disindan gelen Bedevi putperestler tavafi ciplak olarak yaparlardi. Putlari ziyaret, Hacerul Esved tasina el surme ve opme, Safa ve Merve tepeleri arasinda gidip gelme, seytan taslama hac ibadetinin en onemli rituellerindendi. Putperestlerin hac sirasinda hep bir agizdan yaptiklari telbiye de aynen soyleydi:

Lebbeyk allahumme lebbeyk.

La serike leke illa serikun huve lek.

Temlikuhu ve ma-melek

Eger Mekke ye bir gun yolunuz duserse insanlar kisve denilen bir ortuye burunmus bir kupun etrafinda toplanmis goreceksiniz. Bu tasin odak noktasi da Hacilarin siyah tas dedigi tastir. Bu tas, kupun guneydogu ucundadir ve kis gunesinin dogdugu yere bakar. Gene Kabe de bu tasi open insanlar goreceksiniz. Neden diye soracak olursaniz tasi optugunuzde gunahlarinizdan arinip YENIDEN DOGMUS gibi olacaginizi soylenecektir. Biraz daha etrafta dolastiginizda insanlarin bu kupu 7 kere tavaf ettigini goreceksiniz. Bunlarin hepsi putperest Arap geleneklerinin kalintilaridir.

Ayrica Kabe hicbir zaman yahudiler ve hristiyanlar tarafindan kutsal sayilmamistir. Tevrat ve Incilde Kabe ile ilgili tek bir ayet dahi olmamasi bunu kanitlamaktadir.

5-Kurban

Eski caglarda insan kurban edilmesi, bir nevi temizlenme ve sihir vasitasiydi. Ailenin ilk cocugu Tanri ya ait kabul edilir ve kurban edilmesi gerekirdi. Misirlilar ise kopek basli olarak tasvir ettikleri insanlara Ani diyorlar ve onlari Ay Tanrisina kurban olarak sunuyorlardi. M. Eliade, Anadolu da ozellikle ilk caglarda hasat mevsimi dolayisiyla yapilan insan kurbani ve kafa kesme ayinlerine ornek olarak Frigyalilar i ele alir. Frigyalilarin yuzyillar once hasat zamaninda insanlari, baslarini kesmek suretiyle kurban ettiklerini, hatta elde mevcut delillere gore, o zamanlar bu adetin Dogu Akdeniz in her tarafinda yaygin oldugunu kaydetmektedir.

Islam oncesi Araplarin da eski donemlerde Sabah Yildizi na daha dogmadan buyuk bir acele ile insan ve beyaz deve kurban ettikleri, yine onemli putlardan Uzza ya oglanlarla, kizlarin ve esirlerin de kurban edildikleri ileri surulmektedir. Yakin donemde ise insandan vazgecilmis, hayvan kurbanina gecilmisti. Putlara ozel kurban kestikleri gibi genelde Safa ve Merve tepelerine dikilmis kayadan putlara kurban keserlerdi. Bu kayalarin bir Isaf digeri Naile adli puttu. Isaf ve Naile iki sevgiliydi ve Kabe nin kutsalligini kirlettikleri icin oldurulmus, daha sonra efsaneleserek kutsallastirilmislardi. Araplar, putlara adak da adarlardi. Dilekleri gerceklestiginde, onemli islerinde ve uzun seyahatlerinde adak keserlerdi. Adaklarinin cogu da ilk cocuklarinin erkek olmasi icindi.

6-Sunnet:

Antropologlar sunnetin baslangici hakkinda gorus birligine varamamistir. 6.000 yil once antik Misir da sunnetin varoldugu eski Misir piramitlerinde bulanan bazi mumyalarin sunnetli olduklari gorulmesi ile kesinlesmistir. Tarih boyunca misirlilar, Yahudiler ve Babillilerin sunnet adetine sahip olduklari tespit edilmistir.

Sunnet pagan geleneginin tek tanrili dinlere uzantisidir. Islam oncesi putperestler de sunnet adetine sahiptiler. Putperest Araplarda hem kadin hem de erkekler sunnet edilirdi. Hadislerde Muhammedin, halifelerin ve ashabin sunnetinden bahsedilmemesi, onlarin zaten putperest adeti geregince sunnetli olduklarini gosterir. Kadin sunneti sadece putperest Araplarda degil, eski Misirlilarda da mevcuttu. Misir da yapilan arkeolojik kazilarda bulunan bazi kadin mumyalarinin sunnetli oldugu belirlenmis, kadin sunnetinin nasil yapildigi M.O 1600 lu yillardan kalan duvar resimlerinde detayli bir sekilde tasvir edilmistir.

Bu, kadin sunneti geleneginin kokeninin cok eski caglara dayandiginin gostergesidir ve sunnet geleneginin tarihinin tek tanrili dinlerden daha eski oldugunu, asil olarak bir pagan gelenegi oldugunu, tek tanrili dinlere pagan toplumlardan gectigini gosterir. Tipta erkek sunnetinin az da olsa bir yararina deginilse dahi kadin sunnetinin hicbir yarari olmadigi, kadinin cinsel istegini oldurdugu, olum ve yaralanmalara neden oldugu biliniyor.

7-Taki, Tutsu ve Buyuler

Putperest toplumlarda sans, ugur ve hayir getirmesi icin birtakim tas ve takilar kullanmak adettendi. Kendilerini kotu ruhlardan, cinlerden, nazardan korumasi icin cesitli nesneleri vucutlarina, boyunlarina takar ya da uzerlerinde tasirlardi. Buyu gunumuzde de suregelen ilk cag pagan rituellerinden biridir. Siradan insanlarda bulunmayan gizli bir gucun sahibi olmak, dusmanlarini, rakiplerini altetmek, ask ve cinsellikle ilgili isteklerine kavusmak amaciyla cok cesitli buyu yontemleri uygulanirdi.

Tutsu ise arinma, temizlenme, kotu ruhlari ve cinleri kovma amaciyla paganlarin okult seremonilerinde, Antik Yunan da, Hitit Uygarligi nda, Babil de, Firavunlar donemi Misir inda, Roma Imparatorlugu nda, Hindistan, Tibet ve Japonya da cok eski zamanlardan beri kullanilmaktadir. Tek tanrili dinlerde bunlar yasaklanmis ve gunah sayilmissa da degi$ik versiyonlarla surduruldugu bir gercektir. Ornegin muskalar, ayet yazili kagitlarin evlere, arabalara asilmasi, hastaliga ve nazara karsi okuyup ufleme, nazar boncuklari, mum yakma vb.

8-Telbiyeler, Ilahiler, Siirler

Putperest toplumlar ayinlerinde telbiyeler, ilahiler soylenirdi. Cenaze torenlerinde agitlar yakilir, naatlar okunurdu. Ornegin eski Misir da olu evinden kadinlar sokaklara cikar dovunerek oluye agitlar soylerlerdi. Islam oncesi Araplar da telbiyeler, ilahiler, siirler cok onemliydi. En begenilenleri Kabe ye asarlar, (Muallakat-i Seba Siirleri) putlari icin okurlardi. Islam oncesine ait ne varsa yakilip yokedildigi icin ne yazik ki bu kulturden elde cok az bilgi kalmistir. Bunlardan biri de 7 Aski denilen siirlerdir.

9-Sembol ve Dovmeler

Pagan inanclarda dilin sembollerle kullanilmasina yogun olarak rastlanilir. Hemen hemen her pagan toplumda cesitli semboller mevcuttur. Pentagram denilen bes koseli ters yildiz en unluleridir. Dovme de pagan toplumlarda $ikca kullanilan bir sembol yontemidir. Hintliler, Japonlar, Amerika Yerlileri ve Afrika daki bazi kabileler dovmeyi bir sus olarak yaparlarsa da pek cok toplumda dovmenin hastaliklara ve kotu ruhlara karsi koruyucu bir tilsim olarak uygulandigi, bireyin toplumdaki konumunu (kole, efendi, ergen, isci, asker) vurgulamak icin kullanildigi bilinmektedir.

Dovme yapma gelenegi hayli eskidir. I.O 2000 lerde Eski Misir toplumunda dovmenin yapildigi mumyalardan anlasilmistir. Misirlilarin disinda Britonlarin, Galyalilarin ve Traklarin da dovmeleri vardi. Eski Yunanlilar ve Romalilar, barbarlara ozgu bir ugras saydiklari dovmeyi suclular ile kolelere yaparlardi.

Hun kurganlarinda cikan cesetlerde son derece kivrak cizgilerle ve dekoratif bir anlayisla yapilmis dussel yaratiklar ve koc figurlerinden olusan dovmeler gorulmektedir. Dinsel-buyusel kaynakli bu dovmelerin is oldugu ihtimali ve deriye siringa edilmesi ile olustugu dusunulmektedir. Hunlara ait Pazirik kurganinda bulunan bir baskana ait cesetten anlasildigi uzere Hunlarda asil ve kahraman kisilerin dovme yaptirabildigi, daha sonralari Kazak ve Kirgizlarda da devam eden bu gelenegin yine kahramanlik niteligi tasiyan bireylere uygulandigi bilinmektedir. Ilkel topluluklarda dovme yapilirken torenler duzenlenir. Dovmeyi yapan kisi birtakim dinsel ve buyusel kurallari yerine getirmek zorundadir.

Sonuc

Buraya kadar anlattigimiz putperest adet ve ibadetleri konusunda sanirim herkes hemfikirdir. Muslumanlar da putperestlerin bu ibadetlere sahip oldugunu reddetmez. Bilmeyenler de inceleyip arastirdiklarinda dogrulugunu goreceklerdir.

Bunlar din derslerinde, din kitaplarinda pek anlatilmadigi icin sanilir ki Kur an da yazili olanlarin tumu Hz.Muhammed tarafindan getirildi. Goruyoruz ki Islam in ve Kur an in getirdigi yeni birsey yok. Zekat ve sadakaya varana kadar hepsi putperestlerde mevcut. Putperestlerde olmayanlar da Yahudilerde var. Peygamberlik, melekler, kiyamet, ahiret, cennet, cehennem gibi. Bu durumda putperestlikle tek tanri dinlerindeki ortak ibadetleri nasil aciklayacagiz?

Islam dininin ibadetleri ile Islam oncesi Arap putperestlerinin hemen hemen ayni ibadetlere sahip olmasinin sebebi nedir?

Dinlere inanmayan biri bu durumu dinlerin evrimine baglar. Islam in yeni hicbirsey getirmedigi, Kur an da yazili olanlarin tumunun putperestlerden ve Yahudilerden derleme, toplama oldugu gercegi karsisinda Islamci savunmaya gecer; Dinlerin evriminin dogru olmadigi, Islamin Adem den itibaren varoldugu, degi$ik adlarla da olsa peygamberlerin daima Islam a cagri yaptiklari, namaz, oruc, hac, zekat, kurban, sunnet vb. ibadetlerin basindan beri oldugu ancak toplumlarin zamanla Islam dan saparak putlar ve ilahlar edindikleri, Islam dan miras aldiklari ibadetleri bu putlara ve ilahlara yaptiklari seklindedir.

Ornegin buyuk cogunlugu musluman olan Turkler zamanla Islam dan saptigini, putlar edindigini ve Allah a ilaveten ay tanrisi, gunes tanrisi vb. ilahlara taptigini ama namaz kilmaya, oruc tutmaya, hacca gitmeye, zekat vermeye, sunnet olmaya devam ettigini dusunelim. Turklerde bunlar var mi? Yok! Bu ibadetlerin Turklerde olmayip Arap putperestlerince korunmasi nasil izah edilebilir?

Kabul etmesi zor olsada sonucta tum muslumanlar Arabistanda inanilan bir disi tanriya inanmaya devam ediyor.

Kuran esas itibariyle Arap putperesligine ve geleneklerine yer verdigi icin Yahudiler, Hiristiyanlar ve Hanifler musluman olmaktan kacinmislardir, Abu Amr olayi bunun tipik orneklerinden biridir.

Medine de Evs lerin liderlerinden biri olan Abu Amr b.Seyfi b. al-Numan, Muhammed in butun israrlarina ragmen Islamiyeti kabul etmez. O kadar ki sirf Islam a karsi oldugunu anlatmak icin kendi toplumunu terkedip Mekke ye goc eder. Fakat az zaman sonra Medine ye doner ve Muhammed in yanina giderek sorar: Nedir senin getirdigin din? . Bu soruya Muhammed: Benim getirdigim din Haniffiya dir, yani Ibrahim in dini dir diye cevap verir. Bunun uzerine Abu Amr soyle der: Eger getirdigin din Ibrahim in dini ise, benim de izledigim zaten o dur . Fakat Muhammed ona : Hayir senin izledigin din, Ibrahim in dini degildir deyince Abu Amr kizar ve soyle karsilik verir: Evet o dur, fakat sen, Ey Muhammed, Haniffiya dinine ait olmiyan seyleri (Ibrahim in dinine) ekledin . Bucevaba karsi Muhammed: Hayir ben onu en saf sekliyle getirdim deyince Abu Amr dayanamaz ve Muhammed i yalancilikla suclayarak soyle der: Tanri yalanciyi evsiz barksiz ve yapa yalniz biraksin ve gurbette oldursun .

Daha baska bir deyimle Abu Amr sunu anlatmak ister ki Hz.Muhammed, Kur an i Arap geleneklerine yer veren hukumlerle doldurmaktadir.

C-FIl Olayi

Birde kuranda Fil Suresi vardir ki bu sureyi ve surede anlatilan olayin islam tarihindeki inis nedenini okuyan biri bu isteki garipligi anlayabilir.

Islami Kaynaklarda Fil Olayi:

Habesistan Kralligina bagli Hristiyan Ebrehe Yemen valiligini surdurdugu sirada San a sehrinde Kulleys denilen ve yer yuzunun hicbir yerinde benzeri gorulmeyen bir kilise yaptirdi. Sonra kral Necasi ye bir mektup yazarak : Ben senin icin esi ve benzeri gorulmemis bir kilise yaptirdim, Arap hacilari bu kiliseye cevirinceye kadar bu isin pesini birakmayacagim. dedi.

Araplar arasinda bu kiliseden bahsedilince, Fukaymogullarindan birisi ofkelenerek cikip bu kiliseye geldi ve def-i hacetini yapip burasini kirlettikten sonra ailesinin yanma geri dondu. Bu durum Ebrehe ye bildirildigi gibi ayrica ona bunu yapan kimsenin Araplarin hac maksadiyla Mekke de ziyaret ettikleri Ka be taraftari birisi oldugunu ve hacilarin Ka be den buraya cevrilecegini duydugu icin ofkelenerek bunu yaptigini, soylediler. Bunun uzerine Ebrehe Ofkelendi ve Mekke ye gidip Ka be yi yikacagina dair yemin etti. Boylece Ebrehe yaninda bulunan Mahmud adindaki fil ile beraber yola cikti. Bir rivayete gore, Mahmud adli filin pesinden giden on uc fil daha vardi. (Kur an da fil kelimesi tekil gecer) Mekke yakinlarinda kendileriyle catisan Nufey lin ordusunu yenip kendisini esir aldilar ve onu rehber olarak kullandilar.

Kureysliler Ebrehe nin ordusunu haber alinca Bu orduyla savasa bizim gucumuz yetmez diyerek sehirden kacip dag eteklerine siginirlar. Ebrehe Ka be yi yikip tekrar Yemen e donmege kararliydi. Nihayet Mekke ye vardiklari bir sirada Nufeyl gelip filin kulagindan tuttu ve ona : Ey Mahmud! Cok, sonra sag salim geldigin yere geri don; cunku Allah in beldesi Haram da bulunuyorsun. dedi ve filin kulagini birakti, bunun uzerine fil kendisini yere birakiverdi. Nufeyl ise butun gucuyle kosup dagin tepesine cikti. Habesli askerler, coken fili kaldirmak icin bir hayli dovduler, fakat fil yine de yerinden kalkmadi. Bu defa fili Yemen tarafina dogru cevirdiler ve fil kosmaga basladi. Ayni sekilde fil Suriye tarafina cevrilince yine kosmasini surdurdu. Bu defa filin yonu doguya cevrildi ve fil yine kostu. Fakat Mekke tarafina cevrilince tekrar yere coktu ve yerinden kipirdamadi.

Bu sirada Allah, onlarin uzerine deniz tarafindan kirlangic kusuna benzeyen suruler halinde kuslar gonderdi; bu kuslarin her birinin gagasinda bir, ayaklarinda ikiser tas bulunuyordu. Mercimek ve nohut tanesi buyuklugunde olan bu taslari kuslar getirip uzerlerine biraktilar. Bu taslar kime isabet ettiyse oldurdu, fakat atilan taslar hepsine isabet etmemisti. Bu defa Allah, bir sel gonderip onlari denize surukledi. Bu sirada Ebrehe ile birlikte kurtulanlar geldikleri yola dogru kosusmaya ve Yemen e giden yolu gostermesi icin Nufeyl i aramaya basladilar.

Nufeyl Allah in onlarin uzerine indirdigi bu felaketi gorunce su mealdeki misralari soyledi: Allah, pesini birakmadiktan sonra nereye kacip kurtulacaksin. Artik Ebrehe galip degil, maglup durumdadir. Ebrehe nin cesedi oyle bir hale geldi ki, butun uzuvlari tek tek dokuldu; oyle ki San a ya getirdiklerinde kus kadar kalmisti. Olmezden once gogsu yarilip kalbi disari cikti ve bundan sonra oldu. Bu olaydan sonra Araplarin katinda Kureyslilerin itibari artti. Bu yuzden Araplar Kureysliler icin: dediler.

(Kaynak: Ibnu l Esir, El Kamil Fi t-Tarih Tercumesi, Bahar Yayinlari: 1/428-432.)

Fil olayinda inanc yonunden tutarsizliklar ve gariplikler vardir. Bunlari gorelim:

1-Habesistan ve Yemen Hristiyan hakimiyetindedir. Habesistan krali Necasi ve Yemen valisi Ebrehe Hristiyandir. Yani, Islam a gore kitap ehlidir ve musrik degildir. Kureysliler ise musriktir.

2-Ebrehe nin buyuk bir kilise insa ettirdigini, insanlari kiliseye yonlendirmek istedigini tarihi kaynaklar yazar ve bu mabette tek bir put yoktur. Ama Kabe putlarla doludur ve bir musrik Arap, Yemen deki bu kiliseyi pisletmistir. Peki Kuran a gore kiliselerin bir degeri var midir?

HAC-40 Onlar, baska degil, sirf Rabbimiz Allah tir dedikleri icin haksiz yere yurtlarindan cikarilmis kimselerdir. Eger Allah, bir kisim insanlari (kotuluklerini) diger bir kismi ile defedip onlemeseydi, mutlak surette, iclerinde Allah in ismi bol bol anilan manastirlar, kiliseler, havralar ve mescidler yikilir giderdi. Allah, kendisine (kendi dinine) yardim edenlere muhakkak surette yardim eder. Hic suphesiz Allah, gucludur, galiptir.

3-Filin her yone gidip Mekke ye gitmemesi ve Kuslarin gagalarinda ates taslari tasiyip orduya atmalari ve bu taslarla ordunun telef olmasi bilimdisidir.

4-Boylesi mucizeleri goren ve duyan herkezin putperest olmasi gerekirdi. Musrikler bu olaydan sonra putlara tapmaya devam etmistir. Allah musriklerin putperestlige devam etmelerine olanak saglamistir. Allah in musriklerden yana olup, kendisine en yakin inananlari helak etmesi mantikli degildir. Kaldi ki belki Ebrehe nin ordusunun icinde putperest bir kavimle savasmaya gittigini dusunen, bolgeyi putlardan temizle amaciyla orduda bulunan Hristiyanlar da olabilir.

5-Eger Allah Kabe yi korudu musrikleri degil dersek, daha sonraki olaylarda Allahin Kabeyi neden korumadigini aciklayamayiz. Kabe Islam tarihi boyunca birkac kez saldiriya ugradi, yakildi-yikildi. Hacerulesved parcalandi, hacilar katledildi. Sel baskinlarina ugradi.

6-Bu olayin dogru olduguna delil olarak, putperestlerin Fil suresine itiraz etmedikleri gosterilir. Putperestlerin itirazlarinin olup olmadigi bilinemez. Cunku Kur an dan baska hicbir kayit-kanit birakilmamis yok edilmistir. Ayrica Fil Vakasi bir putperest efsanesi olabilir. Onemli olan putperestlerin degil, Hristiyanlarin itirazidir ki, Kur an da boyle bir itirazdan soz edilmemisdir.

7-Islam kaynaklari Ebrehe nin maddi cikarlari icin bu seferi duzenledigini yazar. Oyle olsa bile Ebrehe nin amaclarinin arasinda putlari temizlemek ve insanlari kiliseye yonlendirmek oldugunu soylemek sanirim cok yanlis olmayacaktir. Icinde yuzlerce put bulunan Kabe nin tevhid merkezi olarak nitelendirilmesi ise tamamen sacmadir.

Fil Olayi ne zaman meydana geldi?

Bu olay Peygamber in dogdugu yil olmus ve orduda bulunan fil/fillerden dolayi Araplar arasinda Fil Vak asi , gectigi yil ise Fil Yili olarak meshur olmustur. Ebrehe tarafindan yazdirilan, Miladi 543 tarihli bir kitabe vardir Himyeri Kitabesi . Fil Olayi nin bu tarihten sonra oldugu kesindir. Muhammed Hamidullah, Fil Olayi nin peygamberin dogumundan 3 ay once, 569 yilinda meydana geldigini yazmaktadir. Nitekim Arapca tarihi kaynaklarda, Peygamber in Fil Senesi nda dunyaya geldigi bilgisi verilir. (Ibn Hisam, Siyer, Ibnu l-Esir, el-Kamil fi t-Tarih)

Sonuc olarak; Fil Suresi ve Islam Tarihinde anlatilan yazilis nedeni bu olayin bir Putperes efsanesi ve Kuran in da Putperes bakis acisi ile yazildigini net olarak ortaya koymaktadir.

https://islamingercekleri.wordpress.com/2013/07/11/2-islam-arap-putperesligi-mi/

DOGA YASALARI UZERINE DUSUNCELER -4-

Evren hakkinda anlasilmasi en zor sey, anlasilabilir olmasidir. (Albert Einstein)

Yukardaki ironik cumleyi kurarken sanirim Einstein hakliydi. Doga bir yandan sasirtici bir sadelikle kendini sergilerken, diger yandan elimizi attigimiz her noktada yine ayni derecede sasirtici bir matematik barindirmakta. Sularin icinde olusan burgaclardan, bir gezegenin yildiz etrafinda yorungeye oturmasina, bir tasin yamactan yuvarlanmasina, iki atomun birbirleri ile elektron alisverisinde bulunmalarina kadar her yerde dunyanin en ustun beyinlerini zorlayan yasalar hakim. Uzun yillar boyunca insanlar, ortaya bir mantik butunlugune bagli yasalar zinciri koyamadan, seylerin hareketini ancak kopuk kopuk anlayabildiler.

Galileo, Iki buyuk dunya sistemi uzerine dusunceler calismasinda evrenin merkezi nerde? diye sormus ve Simplicio ile Salviati yi konusturarak Aristotales in evren anlayisina ciddi elestiriler getirmisti. Evrenin merkezinin Dunya olup olmadigi sorusu cok ciddi bir soruydu ve kisa sure icinde Galileo nun basini belaya sokacakti. Kendisinden once pek cok dusunur bazi dinsel ve gizemli sebeplerle, evrenin merkezine Dunya yi yerlestirmislerdi. Ayrica Pisagor gelenegine bagli kalan Yunan doga bilimcileri ve ardillari gezegenlerin yorungelerinin tam bir daire biciminde oldugunu savunuyorlardi. Cunku onlarin inancina gore, daire evrendeki en mukemmel geometrik sekildi. Fakat Galileo nun basit bir teleskop ile yaptigi gozlemler bu fikirlerle uyusmuyordu. Galileo Jupiter in 4 tane uydusu oldugunu farketti: Europa, Ganymede, Io ve Callisto. (Bu uydulara Galileo uydulari da denir. Gunumuzde ise Jupiter in 63 uydusu oldugu bilinmektedir.) Bu dort uydu, Jupiter in cevresinde donuyorlardi ve bu durum Galileo nun kafasini karistirmisti. Demek ki, evrendeki gok cisimlerinin illa Dunya cevresinde donmesi gerektigi gibi bir sart olamazdi. Bu durumda, Dunya nin evrenin merkezinde oldugunu ne hakla savunabilirdik? Eserinin bir yerinde sunlari yazdi:
Jupiter in iki uydusunun New Horizons gozlem araci tarafindan cekilen resimleri. Alttaki Io, ustteki Ganymede. Digerleri gorus acisi icinde degiller.

Sunu da eklemeliyim ki, ne Aristotales ne de bir baskasi evrenin merkezinin de facto (gercekten) Dunya oldugunu kanitlayamaz. Eger evrene bir merkez araniyorsa, oraya Gunes in oturtulmasi daha yerinde olur, sirasi geldiginde bunu herkes anlayacak.

Artik Gunes imizin evrenin merkezinde olmadigini, galaksimiz Samanyolu nun dis halkalarindan birinde mutevazi bir sistem oldugunu biliyoruz. Ama elbette Galileo nun bunu bilmesine imkan yoktu. Elindeki imkanlar gayet sinirliydi; buna ragmen dusunceleri kendi cagi icin devrimci ve cok aykiriydi.

Buyuk usta Newton a kadar; gezegenler, isigin hareketi, kutlelerin birbirlerini nasil cektikleri gibi konular, tabiri caiz ise bulanik suda balik avlamak gibi bir karmasa icinde yurudu. Isin icine bolca dinsel inanclar karisiyor ve her doga tartismasinin ardindan teolojik kavgalar patlak veriyordu. Din ile bilimin alanlari netlikle ayrilmamisti ve pek cok insan bilimsel kuramlarin dinsel inanclari tehdit etmeye baslamasindan rahatsizlik duyuyordu. Daha sonra gelistirilecek olan belirsizlik gibi yeni kuramlar ve ozellikle Charles Darwin in evrim teorisi din ve bilim kavgasini doruga tirmandiracakti. Kavga gunumuzde de surmektedir.

Sir Isaac Newton, tam anlami ile fizikte bir donum noktasi oldu. Kendince saplantilari olan, kavgaci, gecinmesi zor bir insandi ve genelde cok yalnizdi. Gencliginde sevmis oldugu bir kadina kavusamamis ve omru boyunca bekar yasamisti. Newton u anlatmak icin bir insanin kendi omrunu harcamasi gerekir. Okul yillarinda hala Aristotalesci gorusler hakimken Newton cebir, geometri, trigonometri dersleri almis, Latince ve Antik Yunanca ogrenmisti. Galileo ve Kepler in calismalarini da okumustu. Neticede, yillar suren bir egitimin ardindan bir ciftlik evine kapandi ve burda kutle cekimi uzerinde dusunmeye basladi. Kafasina bir elma dusunce yercekimi kanununu buldugu seklindeki inanis sadece hos ve gercek disi bir oykuden ibarettir. Gercekte ise, en verimli calismalarini bir kova suyun hareketlerini inceleyerek, merkezkac kuvvetin vakum icindeki etkisini dusunerek yapmistir. Bunun disinda bir prizma ile isigin tayflarini incelemis ve bazi eklemeler yaptigi bir teleskop ile evrensel cekim yasalarini gelistirmistir. Calismalari saymakla bitmez, iyisi mi kendiniz bir yerlerden bulup okuyun derim. En buyuk eseri Philosophiae Naturalis Principia Mathematica (Doga felsefesinin matematik ilkeleri) kitabinda hareket ve kutle cekim kanunlarini 3 yasa ile matematiksel ve geometrik olarak anlatilmistir.

Birinci yasa: Tum cisimler bir kuvvet etkisi tarafindan durumunu degistirmeye zorlanmadikca duzgun dogrusal hareketini veya duraganligini korur. (Eylemsizlik yasasi)
Ikinci yasa: Bir cismin momentumundaki degisim, cisim uzerine uygulanan itme ile orantilidir ve itmenin uygulandigi duz dogru boyunca meydana gelir. Bir cisim uzerindeki net kuvvet cismin kutlesi ile ivmesinin carpimina esittir. (F=m.a) (Momentum bir cismin kutlesi ve hizinin carpimidir.)
Ucuncu yasa: Her kuvvete karsilik, her zaman esit ve ters bir tepki kuvveti vardir: veya iki cismin birbirine uyguladigi kuvvetler her zaman esit ve zit yonelimlidirler.

Newton sadece bazi cikarimlarda bulunmuyor, bir bilim metodolojisi de gelistiriyordu. Kitabinin girisinde bilimin amacini ve yontemlerini kisaca soyle ozetlemisti: Olgulardan doganin kuvvetlerini kesfetmek, sonra da bu kuvvetler yardimiyla diger olaylari aciklamak. Once olgular gozlemlenmeli, bu gozlemler sonucu doganin yasalari kesfedilmeli ve olusturulan kuram olaylari aciklayabilmelidir.
Gelistirilen kuramlar mutlaka gozlem ve deneyler ile pekistirilmeli ve matematiksel olarak modellenebilmeliydi.

Bu yasalardan hareketle Newton daha bir dizi formul gelistirdi. Hepimiz bunlari okul yillarimizdan az cok hatirlayabiliriz. Newton un i$ik hakkindaki calismalarina daha sonra, kuantum bahsinde deginecegim. Simdi artik bilimcilerin elinde, net, formule edilmis ve her zaman sinayabilecekleri yasalar vardi ve bilimsel bir yasanin hangi kriterlere uymasi gerektigi epey sekillenmisti. S.Hawking ve L.Mlodinow un kitabindan devam ediyorum.

Sir Isaac Newton un (1643-1727) uc hareket yasasi Dunya nin, Ay in ve gezegenlerin yorungelerini ve gel-git gibi fenomenleri aciklayan cekim yasasi modern bilim tarihinde yaygin bir kabul gormustur. Olusturdugu denklemler ve onlardan yola cikarak gelistirdigimiz matematiksel cerceve gunumuzde hala ogretilmektedir. Bina cizen bir mimar, araba tasarlayan bir muhendis veya bir roketin Mars a nasil gidecegini hesaplayan bir fizikci tarafindan Newton fizigi (cesitli eklemeler ve revizyonlar ile) kullanilmaktadir.

Doga, bazi yasalar tarafindan yonetiliyor ise, sormamiz gereken uc soru var:

Yasalarin kaynagi nedir?
Yasalarda istisnalar var midir, ornegin mucizeler gibi?
Sadece bir dizi olasi yasa mi vardir?

Bu onemli sorular bilim insanlari, filozoflar ve din bilimciler tarafindan farkli bicimlerde dile getirilmistir. Ilk soruya yaygin olarak verilen yanit -Kepler, Galileo, Descartes ve Newton un yaniti- yasalarin Tanri nin isi oldugudur.

Dr Hawking dogru soyluyor.Descartes, Newton gibi isimler Tanri yi inkar etmediler. Fakat, onlarin Tanri derken anladigi sey ile, gelenekci ve kati bir Hristiyan in, ornegin kadinlari cadilikla suclayan bir engizisyon yargicinin anladigi Tanri arasinda daglar kadar fark vardi. Zaten Dr Hawking bu inceligin farkinda. Filozoflar ve doga bilimciler Tanri ile doga arasinda oyle paralellikler kurmuslardi ki, bir sure sonra Tanri dan mi, yoksa dogadan mi bahsettiklerini anlamak nerdeyse imkansiz hale geliyordu. Diger yandan, dindarlarin tanrisi farkliydi. Bu tanri, yasamin her anina mudahale eden, insanlari cezalandiran ve korkutan, dahasi O nun adina bazi insanlarin diger insanlara ceza tatbik ettikleri askin bir tanriydi.

Felsefeciler Tanri yi inkar etmemislerdir fakat onlarin tarif ettigi Tanri yi doga yasalarinin bir baska ifadesi olarak gorebilmek de mumkundur. Eger Tanri ya farkli ozellikler atfedilmezse -Eski Ahit in tanrisi olmak gibi- Tanri yi ilk sorunun, yani yasalarin kaynaginin yaniti olarak gormek, bir gizemin yerine bir baskasini koymak demektir.

Guzel bir saptama. Tanri kelimesi bazen sorulardan kacis icin mukemmel bir siginak haline gelebilir. Bir seyi anlamiyorsak, isin icinden cikamiyorsak, kisaca Tanri nin hikmeti deyip bir aciklama yaptigimizi dusunebiliriz. Bu olguyu, ABD li bir yazar olan Edward Abbey (1927-1989) su sekilde ifade etmisti: Insanlarin dusunemeyecek kadar yorgun olduklari zaman cikardigi iniltiye Tanri denir. Benzer sekilde Karl Marx da (1818-1883) dunyayi yari felsefi yari teolojik cikarimlarla anlamaya calismanin gerekmedigini, asil onemli olanin dunyayi degistirmek oldugunu dile getirmis ve Tanri inancinin, evreni yorumlamaktan aciz insanlarin afyonu oldugunu soylemisti: Dini istirap, bir ve ayni zamanda, hem gercek istirabin ifadesi hem de gercek istiraba karsi bir protestodur. Din, ezilen yaratigin ic cekisi, kalpsiz bir dunyanin kalbi, ruhsuz kosullarin ruhudur. Din, halklarin afyonudur.

Oyle gorunmekte ki bazi kisiler felsefe ve dinin binlerce yillik teolojik yorumlarindan bunalmislar, tum bu yorumlarin dunyadaki haksizliklari degistirmek icin bir ise yaramadigini anlamislar ve sonunda isyan bayragini cekmislerdi. Hawking e geri donuyorum.

Ilk sorunun yanitina Tanri dersek, isin asil zor yani ikinci soruyla ortaya cikar: Yasalarda mucizeler, istisnalar var midir? Bu sorunun yaniti hakkindaki gorusler kesin bir sekilde ayrilmistir. Eski Yunan in en etkili iki yazari Platon ve Aristotales yasalarda asla istisna olmayacagini savunur. Ancak Kitab-i Mukaddes in bakis acisina gore, Tanri, yasalari yaratmakla kalmaz, ona yakarildiginda istisnalar da yaratabilir: olumcul hastaliklari iyilestirmek, kurakliga son vermek, kroketi olimpik spor olarak kabul etmek gibi.

Hawking in yazdiklarindaki alayciligi sezmemek mumkun degil. Sanki, Dr Hawking kroket sporunun olimpik bir spor olarak kabul edilmemesine biraz karsi. Gencliginde, henuz hastalik semptomlari ortaya cikmamisken kendisi de kroket oynamisti. Devam ediyorum.

Descartes in goruslerinin tersine, neredeyse tum Hristiyan dusunurler Tanri nin mucize yaratmak icin yasalari askiya almaya muktedir olmasi gerektigini savunmuslardir. Newton bile bu turden mucizelere inanirdi. Bir gezegenin cekim gucunun diger gezegenin yorungesi uzerinde bozulma yaratmasindan oturu gezegenlerin yorungelerinin kararsiz oldugunu, bu kararsizligin zamanla buyuyerek gezegenlerin ya Gunes e dusmelerine ya da Gunes sisteminden kopup gitmelerine yol acacagini dusunuyordu. Tanri nin yorungeleri surekli ayarladigina ya da sistemin durmamasi icin goksel saati kurduguna inaniyordu.

Anlasilan Newton ilahi sistemin bir kaosa suruklenmesinden epey korkmus ve Tanri nin bazen ise al atarak ufak tefek ayarlamalar yapmasi gerektigine inanmis. Bugun ise, hem Gunes imizin hem de Dunya mizin geleceginin pek de ic acici olmadigi one surulmekte. Orta buyuklukte bir yildiz olan Gunes in merkezindeki cekirdek fuzyonu sona erdiginde, Gunes icin bir olum-kalim savasi baslayacaktir. Hidrojenin tamami helyuma donusecek, cekirdek buzusecek, yakla$ik 7,3 milyar yil sonra Gunes kirmizi bir dev haline gelecek ve capi 150 kat artacaktir. Parlakligi ise simdikinin 5000 misline ulasacak ve etrafindaki gezegenleri yutmaya baslayacaktir. Ona en yakin gezegen olan Merkur un kurtulmak icin hicbir sansi yoktur. Venus ve Dunya ise once atmosferlerini kaybedecek, ayrica Dunya uzerindeki okyanuslar tamamen kuruyacaktir. Bunun ardindan ise once Venus sonra Dunya, Gunes in cekim alanina kapilacaklar ve onun tarafindan yutulup kaybolacaklardir. Astronomlar, Dunya nin bir kurtulma sansi olup olmadigi uzerinde ciddi olarak dusunmektedirler ama goruldugu kadari ile sevgili Dunya mizin bu gelecekten kacisi yoktur. Gerci o zamana kadar daha epey vaktimiz var, dolayisi ile Dunya uzerindeki senligimize devam edebiliriz.

-devam edecek-

Levent ERTURK
LEVENTERTURK1961
https://leventerturk1961.wordpress.com/


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/










BitCoin URL: 16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo LiteCoin URL:   LTtsCJ2mLUXLLs8v5US8w5zQeq66eakPtU

NameCoin URL       :  N7wbJyxqoueznDHu9tnu56y1V7B9P1Phs4
FeatherCoin URL     :  6rHGzeMefFvzqmBM5VNqmUziCxtga4wpDs
TerraCoin URL        :  1GQFs8GpaTXxoeTAsGmo56WNfYSZRy2mBD

PeerCoin URL         :  PMeBpz6X9RRLQxdFs5Jws5JwFec3Mzen8q6Twg





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder