17 Ekim 2016 Pazartesi

Serdar Kaangil : İSLAM EFSANESİNİN İLK KAYNAKLARI

 


Serdar Kaangil : İSLAM EFSANESİNİN İLK KAYNAKLARI

Posted on 04/01/2011 by pante

Erken Dönem  İslam Kaynakları

İslam peygamberi Muhammed, doğumundan ölümüne kadar tamamen bilimdışı, akıldışı uydurmalarla şişirilmiş bir efsanedir. Hakkında yazılan bütün kaynaklar ölümünden 200-300 yıl sonrasına aittir. Yaşadığına dair bile tek bir kanıt yoktur. Dönemine ait olaylara ilişkin  eşzamanlı hiçbir tarihi belge mevcut değildir. Kanıt olmaması böyle bir kişinin yaşamadığını göstermez ama hakkında yazılmış olanların hiçbirinin doğru olduğu da ileri sürülemez. Yaşadığı ileri sürülen döneme ait ne bir kitap, ne başka bir yazı ne de bir arkeolojik bulgu bulunamamıştır. Eldeki Kur'an da o döneme ait değildir. En eski Kur'an'lar Muhammed'in yaşadığı iddia edilen dönemden daha sonra yazılmış olup orijinali yoktur.  Dolayısıyla İslam'ın baş kitabı Kur'an bile bir kanıt sayılamamaktadır. Bir harfinin bile değiştirilmeden günümüze kadar ulaştığı iddiası koca bir yalandır. En eski Kur'an'larla bile bugün halkın elinde bulunanlar arasında farklar mevcuttur ki orijinalinin ortada olmaması, mevcutların orijinaliyle birebir aynı olduğu iddiasını çürüten en büyük faktördür. Çünkü bu iddiayı doğrulayacak bir kıyaslama olanağı mevcut değildir. Dolayısıyla Kur'an'ın değişmediği iddiası da basit bir inançtan öte gitmez.

Ayrıca peygamberin ayak izi, hırkası, sakalı vb. kutsal emanetlerin ve sözde diğer ülkelere yazdığı mektupların gerçek olduğunun da kanıtı olmadığı gibi bunların uydurma olduğu kuvvetle muhtemeldir.

En Eski Dış Kaynaklar

İslam ve Muhammed efsanesi hakkındaki tüm yazılanlar 8. Yüzyıl ve sonrasına aittir. Ama efsanenin doğuşu 635 öncesidir. Çünkü elimizdeki en eski dış kaynaklı bilgi bu tarihe aittir. Bu tarihe ait Süryani kayıtlarında "Mhmd'nin Arapları" ifadesi geçer. Ortadoğu erken İslam tarih araştırmacısı Robert G. Hoyland, British Library'de bulunan Süryani elyazmalarında 635 yılında yani İslam kaynaklarının belirttiği Muhammed'in ölümünden hemen 3 yıl sonra Mardin bölgesine saldıran müslümanlar için "Muhammed'in Arapları" ifadesinin yer aldığını yazıyor.

http://en.wikipedia….s_the_Presbyter

Ayrıca;

Patricia Crone ve Micheal Cook'un 1977 yilinda yayınladıkları "Hagarism, the making of the Islamic World" isimli bir kitabı var. Bu yazarların araştırmalarına gore , "Muhammed" ismi Suriye'nin Araplar tarafından 634-638 yıllarında işgali sırasında yazılmış olan Chronica Minora adlı eserin aslında ve 75. çevirisinde de 60. sayfada "mwhmd" şeklinde geçiyormuş. İlk arap akınlarını Muhammed'in yönettiğinin belirtilmesi ise çok önemli bir bilgi. Yani, İslam kaynaklarında belirtilen Muhammed'in ölüm tarihi olan 632 yılından sadece iki yıl sonra.

http://www.opendemocracy.net/faith-e…ammed_3866.jsp

Bunların dışında en eski kaynak Halife Ömer'in Kudüs'ün fethi ile ilgili. 637 tarihinde Kudüs'ün Ortodoks patriği Sophronius'un Halife Ömeri karşıladığı anlatılıyor.
http://www.nationmas…edia/Sophronius

En Eski İslami Kaynaklar

Aşağıdaki açıklama İslam ansiklopedisine aittir:

Kur'an ayetleri indikçe bunları vahiy kâtiplerine yazdıran Hz. Peygamber, önceleri kendi hadislerinin yazılmasını yasaklamış, fakat hadislerin şifai olarak rivâyet edilmesine izin vermiştir. Yazım yasağı, hadislerin ayetlerle karıştırılması endişesi olmalıdır. Okuma yazma bilenlerin azlığı ve yazı malzemesinin bulunamayışı da buna eklenebilir. Daha sonra Allah elçisinin hadis yazımına izin verdiği görülür. Nitekim, hadis yazan 30-40 kadar sahabîden biri olan Abdullah b. Amr, bin dolayında hadis yazmış ve bunları bir sahife haline getirerek adına da es-Sahîfetü's-Sâdıka (Doğru Sahife)" demiştir. Hadislerin büyük çoğunluğunu söz ve fiilleriyle nakleden raviler bu zengin kaynağı sonraki nesillere aktarmışlardır. Hz. Peygamber'in vefatından sonra görülen hadis toplama yolculukları ve Hicrî 1. yüzyılın ortalarından itibaren görülen, dağınık haldeki hadis malzemesini bir araya toplama, hadisleri tasnif etme işi (tedvîn) faaliyetleri, Ömer b. Abdülazîz devrinde valiliklere gönderilen emirnâmelerle resmî tedvîn halinde devam etmiştir. Toplanan bu hadisler konularına göre tasnif edilerek Hicrî II. asır ortalarından itibaren hadis kitapları meydana getirilmeye başlanmıştır. Günümüze ulaşan en eski hadis kitapları bu devreye aittir. Bundan sonra Hicri III. yüzyılda "Kütüb-i Sitte" (6 kaynak kitap) denilen hadis külliyatının meydana getirilmesiyle hadis ilmi tasnif ve tedvînde altın çağına ulaşmıştır. Kütüb-i Sitte; Buharî (o. 256/869) ve Müslim'in (ö. 261/274) el-Câmiu's-Sahih'leri ile Ebû Dâvûd (ö. 275/888), Tirmizî, (ö. 279/892), Nesâî (ö. 279/892) ve İbn Mâce'nin (ö. 275/888) "es-Sünen"lerinden ibarettir.

Ömer b. Abdülaziz 717 tarihinde halife olduğuna göre demek ki hadis toplama ve kitap haline getirme emrini bu tarihten sonra vermiştir. Günümüze ulaşan en eski siyer, hadis ve fıkıh kitapları bu dönemden sonrasına aittir.  İlk Hadisçilerin ölüm tarihleri dikkate alındığında yazılanların Muhammed'den yaklaşık 250 yıl sonra kaleme alındığı görülecektir. Siyerlerde ise 200 yıldan yüksektir.

Muhammed'in hayatını ve savaşlarını anlatan siyerler içinde ilk olanların İmam Zühri'nin Kitabül Megazisi ile İbni İshak'ın Kütabül Mübtede'si olduğu iddia edilirse de bu kitaplar ortada yoktur. İçinde siyer bilgileri de içeren Vakidi'nin (ölümü 207) Kitabül Megazisi elimize ulaşan en eski kitaptır. Tam siyer kitabı olarak ise İbni Hişam'ın (ö. 218) Siyer-i Nebi'si günümüze ulaşmış olup yazdıklarının çoğunu İbni İshak'tan aldığı ve İbni İshak'ın yazdıklarının çoğunu da şerh edip değiştirdiği öne sürülür. Anlaşılan o ki İbni İshak'ın yazdıklarının önemli bir bölümü sakıncalı görüldüğünden yokedilmiştir.

Erken İslam Dönemde Yazı-Kitap Karşıtlığı

Batılı yazarların bazıları, Erken dönem İslam'daki hadis ve kitap yazımındaki eksikliğin İbrani gelenekteki yazı karşıtlığıyla benzerlik taşıdığına dikkat çekerler. Bunlardan M. Cook, Müslümanların bu tutumunun Yahudilerden alındığını ileri sürer. Buna kanıt olarak da yazı karşıtı İslami polemiğin, sık sık "Ehli Kitap"tan kendi elleriyle kitapları yazanların düştüğü ibret verici durumlarına atıfta bulunan ayet ve hadisleri örnek verir.
Yazı karşıtlığının kökeni Kur'an'a, ehli kitabın bölünüp birbirine düşman mezheplere ayrılması ayetlerine, Yahudilerin ayetleri çarpıtmalarına, kendi elleriyle yazdıklarını satmaları eleştirisine kadar varır.

Ömer'in şöyle dediği rivayet edilir:
"Ben, Allah'ın Kitabı'nın yanında bir kitap yazıp, kendilerini o yazdıkları kitaba adayan ve Allah'ın Kitabı'nı terk eden Ehli Kitap'tan bazılarını hatırladım" (Tabakat, III/I, s. 206.5)

Goldziher'in İbn Sa'd'dan aldığı bir hadise göre;
"Ömer b. el-Hattâb zamanında [yazılı] hadisler hızla çoğalmaya artmaya başlamış, bunun üzerine o halka yanlarında olan sayfaları kendisine getirmesini söylemiş; onlar bunları getirdiklerinde, o bu sayfaları yaktırtmış, ve şöyle demiş: "Demek Ehli Kitâbın Mesnâsı gibi bir Mesnâ hâ!" (Tabakât, V, s. 140.3; )
(Mesna: Kur'an dışında yazılmış tüm yazı ve kitaplara verilen ad.)

Erken İslam'daki yazı ve kitap karşıtlığı için:

http://kisi.deu.edu.tr/sait.toprak/kitabet…eyhtarligi.html

İskenderiye Kütüphanesi milyonlarca dökümanıyle, yüzbinlerce el yazması kadim uygarlıkların kitaplarıyla günümüze kadar korunmuş olsaydı, birçok soru işaretine gerek olmaz, bugün çok daha net bilgilere sahip olurduk.

http://en.wikipedia.org/wiki/Library_of_Alexandria

lbn Haldun'a kulak verelim:

"Bilimler çoktur. İnsan toplumları içinde çok sayıda, bilgeler, bilginler gelip geçmiştir. Bize ulaşamayan bilimler, bize ulaşanlardan çok daha kabarıktır. Tann hoşnut olası Ömer'in "fetih" sırasında (özel­likle iskenderiye ele geçirildiğinde) yokedilmesini buyurduğu o bilim belgeleri nerede, var mı şimdi? Kaidelilerin, Süryanların, Babillerin bilimleri, o çağda ortaya konan yapıtlar, belgeler, çalışma ürünleri ne­rede? Nerede eski Mısırlıların ve daha öncekilerin bilim ve kültür ürünleri? Bize bilim ve kültürü ulaşan, sadece bir toplum olmuştur ki o da Yunan'dır.. (İbni Haldun, Mukaddime)

Bugün, Kur'an ayetlerine dahi sansür uygulanmaktadır. Kimi ayetler, medyada yayınlanmaz, camilerde okunmaz. Hadislerin çoğu dile getirilmez. Müslümanların çoğu bunları bilmez. Bir müslümana Ahzap-37'yi, Ahzap-50'yi okusanız yalan söylediğinizi düşünür, inanamaz. Çünkü ilk defa duymaktadır.
Günümüzün yeni İslamcılarına, hadis karşıtlarına ve meal tahrifatçılarına kalsa ve ellerinde olsa tüm hadisleri özellikle İslam ve peygamberi hakkında eleştiri konusu olanları yokeder, ayetlerin de çoğunu değiştirirlerdi.

Ama erken İslam döneminde bu nasıl mümkün olmadıysa bugün de mümkün değildir.
Çünkü eleştirilen ve düşülmek istenilmeyen ehli kitab'ın parçalanmış durumuna daha Muhammed ölür ölmez düşülmüştür. Hatta Muhammed yaşarken dahi kamplaşma ve birbirine muhaliflik başlamıştı. Örneğin Ayşe ve Fatma cepheleşmesi gibi. Ayşe'nin İfk vakası nedeniyle Ali'ye kin beslemesi gibi. Muhammed'in zaman zaman cariyesi Mariya ile ilişkisine karşı Ayşe ve Hafsa'nın bayrak açması ve Muhammed'in diğer hanımlarını da kışkırtması gibi. Tebenni vakası gibi.

Muhammed'in ölümünden sonra halifeliği kaptırmama amacıyla Ali ve yandaşlarına karşı alınan cephe, kısa zaman sonra sünni ve şii cephelerinin oluşmasının kökenindeki olay kabul edilecekti.

Erken İslam döneminde Emevi halifelerin teşvik etmesiyle başlayan hadis yazımında İslam ve Muhammed'e karşı eleştiri konusu olabilecek hadisler yokedilemez miydi?
Bu dönemde tüm müslümanlar doğrucu muydu da ne olmuşsa herşeyi olduğu gibi, bildikleri, duydukları gibi mi nakletmişler ve kaleme almışlardı?

Örneğin Muhammed'in eş sayısı 2-3 olarak gösterilemez miydi?
Ayşe'nin yaşı, günümüzdekilerin yaptığı gibi 17-18 olarak bildirilemez miydi?
Kadınlar aleyhindeki hadisler düzeltilemez miydi?
Akıldışı, bilimdışı, saçma sapan hadisler ortadan kaldırılamaz mıydı?

Hiçbiri yapılamazdı çünkü o dönemde de bunlar normal karşılanıyordu. Çağımızın insan ve yaşam anlayışına, çağımızın ahlak ve kültür anlayışına sahip değildiler. Örneğin sonraki dönemin İslam alimlerinden Gazali, çağımıza yakın dönemin alimlerinden Erzurumlu İbrahim Hakkı, geçen çağın Said Nursi'si dahi o dönem anlayışına sahiptiler. Günümüzde dahi aynı anlayışta olanlar çoktur.

Ayrıca kamplara ayrılmış olmaktan dolayı birbirlerinin denetleyicisi gibiydiler ve hiçbir zaman ittifak içinde olup ortak zemin oluşturamadılar. Birinin eksik ya da yanlış yazdığı hadise karşı bir diğeri kendi hadisini yazdırıyordu. Bir hadisçiye göre diğer hadisçi imansızdı, kafirdi. Ömer'in dahi gerçekten iman etmiş olmadığını öne sürenler vardı. İslam'ın en sahih hadisçileri sayılan Buhari ve Müslim bile birbirine hasımdılar. Müslim'e göre Buhari müslüman değildi. Hadislerine Buhari'de yer alan bir hadisi katmamaya çalışıyordu. Buhari, Hanefi mezhebin kurucusu Ebu Hanife'ye de cephe almış, kitabında ismini bile zikretmemişti. "Bazısı da şöyle demiştir" ifadesiyle geçiştirmişti.

Serdar Kaangil


a45UyF587661-160217140515 Oraj Poyraz At Neomailbox cimcime@neomailbox.net
2016/03/21  10:20 2  65  undefined undefined egemen-turkiye@googlegroups.com

 
--


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder