15 Haziran 2013 Cumartesi

15-Prof.Dr.M.Kerem Doksat: MÜSTAKBEL AKP MİTİNGLERİ, METEİKOS’LAR ve KÖLELER


Prof.Dr.M.Kerem Doksat: MÜSTAKBEL AKP MİTİNGLERİ, METEİKOS'LAR ve KÖLELER

14 Haziran 2013

Şu anda Başbakan'ı dehşet içerisinde seyrediyorum.

Gene herkese verip veriştiriyor ve hakaretamiz sözlerinden nasibini almayan kalmıyor!

"Bazı vatandaşlar daha az vatandaştır" demeye getiriyor.

Kadim Atina Demokrasisinde vatandaşları şöyle ayrıma tabi tutarlardı:

Yurttaşlar (politai): Polisin yerli halkını oluşturan ve belli haklara sahip olan özgür kişilerdir.

Polis'in (kentin) ilk dönemlerinde yurttaşlık toprak sahipliğiyle (oikos) özdeşti.

Daha sonra silah kullanma hakkı olan her ergin erkek, yurttaşlığa kabul edildi.

Yurttaşlar da çeşitli sınıflara bölünmüştü:

Eupatrid'ler (iyi doğmuşlar): Yönetim mekanizmasını ellerinde tutup diğerlerini bundan yoksun bırakmış olan asiller.

Demiurgoi: Ticaret ve zanaatlarla zenginleşen kentli orta sınıf.

Georgoi: Küçük toprakları olan köylüler.

Thetes'ler: toprakları ve belli bir işleri olmayan kentli emekçiler.

Şimdi dikkat edin:

Yabancılar (Metoikos'lar): Genellikle zanaat ve ticaretle uğraşan yabancılar, özgür olmalarına rağmen yine de hiçbir yurttaşlık hakkına sahip değillerdi.

Yurttaşlık çeşitli maddi çıkarlar sağladığından, yabancılardan bazıları çeşitli yollarla kendilerini yurttaş kütüklerine yazdırmayı başarmışlardı.

Fakat yurttaş sayısındaki artışın devlet harcamalarını da artırması, polisleri bu konuda tedbirler almaya zorladı.

450 yılında Perikles Atina'sı bir yasa çıkararak yurttaşlığa kabul edilmeyi Atinalı bir ana veya babadan doğmuş olma şartına bağladı.

Böylece yurttaşlık metioikos'ların hiçbir şekilde ele geçiremeyecekleri kalıtsal bir ayrıcalık durumuna dönüştü.

Köleler: Hiçbir hakları ve özgürlükleri yoktu.

Sayıları ticaret ve endüstri de büyük atılım göstermişti.

Köle Yunanlıların gözünde üretim aracıydı.

İnsan sayılmazdı.

Zengin polislerin yurttaşları servetlerini kölelere yatırıp onların ürettikleriyle geçinmeye başladılar.

Üretim 5.yüzyılda köle emeğine dayanıyordu.

Kölelerin polisin maddi gereksinimlerini sağlamaları, yurttaşların çeşitli kültürel etkinliklerde bulunmaları ve siyasetle uğraşmaları için gerekli boş zaman yarattı; böylece doğrudan demokrasinin gelişmesine uygun bir ortam hazırlamış oldu.

KISSADAN HİSSE

Bu zihniyetle ve bu Başbakan'ın bu retoriğiyle "süslenerek" yapılacak mitinglerin sonu kan, zulüm ve kin olacaktır.

Neden mi?

Retoriğin Logos, Pathos ve Ethos boyutları vardır:

Ethos: Ben simgesi, karakter, hayat ve amaç tercihidir.

Ethos hatiptir, daha doğrusu hatibin erdemidir.

Söylevcinin mesleği ya da sosyal kökeni ne olursa olsun ahlaken herkese örnek olması gerekir.

Ethos, Latince mores (ahlak) anlamındadır.

Yani güzel konuşan kişi ahlaki yetiye sahip olmalıdır.

Hatip, tartışma yaratan ve üstünde tartışılan sorulara cevap vermesi gereken kişidir ve karşı karşıya bulunduğu sorunsala göre kendisini gizler veya gösterir, silinir veya çarpıcı biçimde sergiler.

Temkinlidir veya en azından öyle görünür.

Pathos: Hatibin kandırmak, razı etmek, heyecanlandırmak ya da büyülemek istediği dinleyiciyi niteler.

Pathos dinleyicinin duygulanımıdır.

Ethos cevaplara gönderme yapar, Pathos ise soruların kaynağıdır.

Yani dinleyici çekingendir; kendi duygularının ve hatibin etkisinde kalır.

Logos: Dinleyici ve hatibi kendi kurallarına bağlar.

Dinleyiciyi güçlü delillerle ikna eder ve güzel üslubuyla onun takdirini kazanır.

Soruları ve cevapları farklılıklarını koruyarak açıklayabilmedir.

Retorik, kendi içinde bir bilgi bütünü oluşturmaktan çok kendi dışındaki bir nesneye, düşüncenin gerçeklikle, önermelerin verili bir olguyla uyuşmasına yani doğruluğa (Aletheia) erişme yolu, yordamıdır.

Retoriğin nesnesi olan doğruluk türü bilimsel tanıtlamayla (Latince demonstratio) doğruluğu bilinen öncüllere (a priorilere) dayanarak yapılan çıkarımla gösterilemez; konuşanla dinleyeni ortak varsayımlar temelinde buluşturan olası öncüllere dayalı çıkarımla ancak yaklaşık olarak tasvir edilebilir.

Antik retoriğin kurucu ilkesi, bu sebeple, doğruluğun mecburi olarak ancak belli şartlarda, belli kişiler içinde geçerli olduğu biçimindedir.

Peki, Başbakan'ın Hitabetinde Bunlar Var mı?

Yok!

Kendi doğrusunu en doğru zannediyor ama bu tam olarak Alethia'ya uyuyor mu?

Kendisinin peşinden gelenleri ve polisleri yurttaşlar (politai) olarak görüyor.

Hatta huzura çağırılmayan Bülent Ersoy Hanımefendi dahi ancak uzaktan göz kırpabiliyor.

Onun ne kabahati vardı?

Neden çağırmadınız?

Kabahati cinsiyet değiştirerek kadın olması mıydı?

Buna seksizm (cinsel ayırımcılık ve dışlayıcılık) denir ve hiç hakkınız yoktur.

Diğerlerin hepsini Yabancılar (Metoikos'lar) ve Köleler olarak görüyor.

Hâlâ peygamberlerden örnek veriyor.

Bu arada olaylara cinlerin yol açtığını da öğreniyoruz.

Artık 2013'teyiz ve bu retorik (hitabet) logos'tan (bilgi), gerçekten objektif alethia (doğruluk) ve ethos'tan (halk) yoksun.

Muhataplarınız ise bunlarla dopdolu Sayın Başbakan.

Halk oylamasına giderek diktatör olan Hitler'den bahsetmiştik, onu da yok sayıyor.

Bu gidiş çok tehlikelidir.

Bilinçli midir, değil midir?

Bilmiyorum…

İLK KURŞUN

a45UyF587661-201306151002-15
^^^^^ - vvvvv


--

zaryop:jaro

Barika-i (serare-i) hakikat, musademe-i efkardan dogar.

Namik kemal
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com
Ayrilmak isterseniz de :
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com

Grup Sayfamız :
http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder