Rifat Serdaroğlu: İKİNCİ AŞAMA 26 Haziran 2013 Dış gezilerinde Erdoğan'a eşlik eden gazetecilerin çoğunluğunun ortak kanaati, Erdoğan'ın hiçbir zaman kitap-dergi okumadığı, kendisi için hazırlanan bilgi notlarını incelemediği, kendisine bilgi vermek isteyen Dışişleri uzmanlarını dinlemediği, günlük gazetelerin de demet halinde açılmadan yol boyunca yanında durduğu şeklindedir. Erdoğan'ın konuşmalarındaki ayrımcılık vurgulamalarına, toplumu ilgilendiren konuların tamamında gösterdiği "benim dediğim doğrudur" ilkelliğine, paniğe kapılıp İslamcı söylemlerle dini siyasete alet etmesine bakınca bu değerlendirmenin doğru olduğuna ve 11 senelik Başbakanlık döneminin, Erdoğan'a hiçbir "olumlu" katkı yapmadığı görüşüne biz de katılıyoruz. Bu kafadaki birinin Türkiye'nin başını her zaman belaya sokacağını, gidişin iyi olmadığını, ülkenin süratle bölünmeye gittiğini, ülkede "Adalet" denilen ve herkes için hava-su kadar gerekli olan bu ilkenin kalmadığını, uyarma amacıyla yazdık-söyledik. Bakın bugün ülkemiz ne hale getirildi; -Başkan Obama, Erdoğan'ı telefonda arıyor ve 1 saat kadar görüşüyorlar. Görüşmenin ana temasının, Türkiye'deki "Çözüm Süreci" denilen bela olduğu anlaşılıyor. Obama, ısrarla bu sürecin devamını ve Türk Milletinin bu konudaki gerçek düşüncesinin önemsenmemesini ve verilen sözlerin tutulmasını istiyor. -Aynı anda, ABD Büyükelçisi Hakkâri ve civarında seyahate gidiyor. Tıpkı, işgal ordusunun sivil generali gibi denetime çıkıyor. Basınımızda, "Büyükelçinin böyle hassas bir zamanda Hakkâri'de ne işi var?" veya "Bu gezinin amacı ne?" diye bir yazı var mı? Yok. Sadece, arabasının patlayan lastiğinin tamiri için oradaki tamirciye 10TL verdiği yalakalığı var. ABD Büyükelçisi de, Türk Milletini bir açıklama yapma tenezzülünde bulunmuyor! -PKK kaynakları, kendi silahlı unsurlarının yurtdışına silahlarıyla birlikte çekildiğini açıkladı. Genelkurmay Başkanlığı- MİT- Emniyet Genel Müdürlüğü, kaç militanın sınırımızın ötesine çekildiği konusunda bir açıklama yapmadı, yapamadı! Çünkü AKP Hükümetinin emriyle tüm güvenlik güçlerimiz "seyirci" konumuna getirildiler. Onlar şimdi sadece "seyirci." İp'in ucu PKK'nın elinde! -PKK silahlı unsurları, Türkiye sınırları içinde Korgeneralleri taşıyan helikoptere ateş açıp, vurdular. Türk Ordusunun başındaki "Tombalak Paşa" helikopterin kaçmayı başardığını açıklamakla yetindi. Milletin yatak odasına kadar karışan Erdoğan ise bu konuda tek kelime edemedi! -Türkiye'nin Suriye sınırının hâkimiyeti El-Kaide Terör Örgütünün militanlarının insafına bırakıldı. Hükümet öylesine gaflet içinde ki, kamyon-kamyon gelen giden bombaları görmediler bile. -Şırnak-Cizre'de, PKK'ya bağlı YDG-H (Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi) güçleri, ellerinde PKK bayrakları, üzerlerinde Öcalan'ın fotoğrafı bulunan ve "YDG-H Asayiş" yazılı tişörtlerle, şehirde kontrolü ele geçirdiler. Türk Milliyetçiliğini ayaklar altına aldığını defalarca söyleyen Erdoğan, PKK ve Öcalan'ın korkusuna bu konuda da tek söz söyleyemedi! -Cizre'de bu olaylar olurken "TÜSİAD" denen kuruluş, Cizre'de yatırım hareketi başlattı! Türkiye'nin en iyi yetişmiş ve en varlıklı insanlarını bünyesinde toplayan bu güzide kuruluşun, ülke gerçeklerini hala anlamadıklarını görmek çok üzücüdür. -AKP Hükümetinin medya üzerindeki işgali devam ediyor. Son olarak Show TV ve Akşam Gazetesi de yasalara aykırı olarak AKP'nin malı oldu. Tüm bunlar olurken Cani Öcalan'ın açıklaması geldi; "Ben şahsen sürecin her aşamasının şeffaf bir şekilde yürütülmesi taraftarıyım. Umarım Devlet de ikinci aşamaya dair önerilerimizi değerlendirecektir." Yani Öcalan diyor ki; "Ben ne yaptığımı, ne istediğimi, ne imzaladığımı gayet iyi biliyorum. Fakat Erdoğan açıklanmasını istemiyor. Ben şeffaf olsun diyorum, Erdoğan aman Türk Milleti duymasın, diyor!" PKK Narko-Terör örgütünün ikinci aşama dediği, AKP-PKK anlaşmasının Türk Milletine kabul ettirilerek, yeni anayasaya yazdırılması aşamasıdır. Eğer bu aşama geçilirse üçüncü aşamanın ne olacağını örgütün ikinci adamı Karayılan, 24 Haziran 2013 Pazartesi günü Alman "Die Welt" gazetesine şunları söyledi; "Barış-Demokrasi ve Kürtler için zafer, ama ulusal devlete hayır. Gündemimizde bu yok. Devlet şiddetin kaynağıdır ve insanların sorunlarını çözmez. Bunu değiştirmek istiyoruz. Demokratik Konfederasyon istiyoruz. Üçüncü aşama başlarken Öcalan dâhil tüm tutuklular özgür kalacaklardır." Birinci-İkinci-Üçüncü Aşama derken, Türkiye Cumhuriyeti Devletini çöktürme çabaları açıkça, Türk Milletinin gözünün önünde yapılıyor. Türk Milleti yoğun ve yanlı bir propaganda baskısı altında tutuluyor. Muhalefet Partileri, bu oyunu bozacak beceriye sahip değiller. Türk Milletinin kafasını bilerek karıştırıyorlar. Tüsiad bile Cizrelilere; "Siz ne yapıyorsunuz? Burada ayrı bir devlet mi var ki, sizler kendi asayiş gücünüzü kuruyorsunuz? Kendinizi düzeltmediğiniz ve Türkiye'nin birliğinden yana tavır koymadığınız takdirde, buraya yatırım yapmıyoruz" deme akıl ve yürekliliğini gösteremiyor. Aksine bu bölücü olayları desteklermiş gibi, "oh oh iyi yapıyorsunuz, biraz daha bölün" der gibi bir görüntü vermeye devam ediyorlar! Demek ki, kendi üç kuruşluk menfaatleri uğruna, demokrasiyi ve özgürlüğünü feda etmeye hazır ünlü iş adamları, başlarına geleceklerden hala habersizler. Tarih, Demokrasi ve özgürlük için ter akıtmayan toplumların, kanlarının aktığını defalarca yazmıştır. Görelim bakalım Mevlâ'm neyler, neylerse güzel eyler… Not: Birader Berlusconi fuhuştan 7 yıl hapis cezası aldı. İster misiniz, İtalyan Yargısı bu adamın Türkiye'de- Kuzey Irak'ta ve Türk Cumhuriyetlerindeki işlerini ve ortaklarını araştırıp, açıklasın! Eyvah, eyvah. Gezi Parkının yarattığı sarsıntının yüz misli, Deniz Fenerinin verdiği sarsıntının bin misli sallanır bizim namus ehli delikanlı! Sağlık ve başarı dileklerimle 26 Haziran 2013 İLK KURŞUN |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder