Tarikat-ticaret, mürit- militan ve molla- medrese zihniyeti ne yazık ki eğitim kurumlarına egemen olmaya çalışıyor…
Bu gerici örgütlenmeyi görmek için CHP'nin yere göğe sığdıramadığı Cumhurbaşkanı Gül'ün atadığı rektörlerin zihniyetine bakmanız yeterli... Çoğu AKP'yle ya da cemaat ve tarikatlarla ilişkili…
Anlayacağınız, laik eğitim sistemi bu güruhun elinde çaresizce çırpınıp duruyor… Hazır Atatürk ilke ve inkılaplarını müfredattan çıkartan bir YÖK ile Milli Eğitim Bakanlığı da varken, mürit rektörler daha da bir cesaretleniyor ki, durdurabilene aşk olsun…
Anımsarsınız, kimileri internet sitesinden Atatürk'ün fotoğrafını kaldırdı, kimileri de utanmadan üniversitelerinin adından T. C'yi bile çıkarttı...
Üniversiteler, CHP'yi dönüştürmeye çalışan Said Nursi hayranları sayesinde artık türbanın serbest olduğu mekânlara dönüşürken, arkalarına şeriatçı gazeteleri de alan kimi rektörler ise tıpkı Çanakkale Üniversitesi'nde olduğu gibi Atatürkçü bilim insanları üzerinde adeta terör estiriyorlar…
Yani dönem onların dönemi ya; sürgün etmek, sicil bozmak, geri plana itmek, ezmek, azarlamak, sindirmek ve dışlamak ne yazık ki serbest... Bu memleket, TGB'li öğrencileri kameraların önünde açıkça tehdit eden zavallı rektörleri de görmedi mi...
Peki, tüm bu gerçekleri niçin mi anımsattık... Türkiye'nin en büyük eğitim kurumu olan İstanbul Üniversitesi'nin Senatosu da, Atatürk düşmanlığı uğruna utanç verici bir karara imza atmış... Hem de oy çokluğuyla... Bundan böyle üniversitenin mezuniyet yemininde Atatürk ve "T.C" olmayacakmış…
O halde Atatürk'ün çocukları, 1 Temmuz'daki törende Atatürksüz yemine sahip çıkacaklar mı acaba... Atatürk'ten rahatsız olan bu zavallı senato üyelerine gerekli yanıtı verecekler mi...
Peki ya İstanbul Üniversitesi'ndeki öğretim üyeleri bu rezalet karara tepkisiz mi kalacaklar... Bir de, CHP ile MHP milletvekilleri, üniversitenin rektörüne "bu ne saçmalıktır, bu kararı alırken utanmadınız mı" diye soracaklar mı...
Ülkenin en köklü üniversitesinde Atatürk düşmanlığı bu boyutlara ulaşmışsa, Anadolu'da gözden uzak tarikat-cemaat kıskacındaki sözde bilim yuvalarının halini artık siz düşünün...
Teknolojik işkence...
İstanbul Barosu tarafından görevlendirilen avukatlar, Gezi Parkı eylemleri sırasında gözaltına alınan bazı vatandaşlarla ilgili tutanakları medyaya yansıtmışlar…
Tutanaklarda çok dikkat çekici ifadeler vardı…
Örneğin Esra Sert, Semra Tatlıpınar, Büşra Çil, Tan Sezer ve Ufuk Öztürk'e gözaltındayken Erdoğan'ın Kazlıçeşme mitingi zorla izlettirilmiş ve bu konuda yorum yapmaları da yasaklanmış…
Üstelik bir polis memuru, görüntülere yorum yapmak isteyen Büşra Çil'e "S..r git geri zekâlı" diye iğrenç küfürler de etmiş...
Demek ki bu ülkede işkence yöntemleri de teknolojik değişim geçirdi... Artık Filistin askısı, falaka, tazyikli su, biber gazı, dayak gibi işkence yöntemleri yetersiz gelmiş olacak ki, kimi polisler, yurttaşı canlı yayında miting izlemeye zorlayarak sindirme yöntemini keşfetmişler...
Söyler misiniz; tüm konuşmalarında sürekli avazı çıktığı kadar bağıran, öfke kusan ve tehdit eden bir siyasetçinin görüntülerini izletmekten daha etkili bir işkence yöntemi olabilir mi...
Bu çok düşündürücü işkence yöntemini bulan polisleri yürekten kutlamak lazım... Vurmadan, kırmadan sinir bozma yöntemini bulmuşlar ya, aferin onlara...
Çakma Sarıgül...
Dün bu köşede CHP'den İstanbul Belediye başkanı olmak için çırpınan Mustafa Sarıgül'ün "köftecilikten 1 milyar dolar servete ulaştığı" iddialarını yazarken, kendisinin Gezi Parkı eylemlerine sırtını döndüğünü ve ortadan kaybolduğuna da dikkat çekmiştik…
Meğer Sarıgül bu konuda da sinsi bir numara yapmış... Sosyal medyada da Gezi'ye katılmamakla eleştirilen Sarıgül, iddiaları çürütmek için Twitter'da, kendisini Gezi eylemleri içinde gösteren düzmece bir fotoğraf yayımlamış...
Ancak Şişli gazetesi, bu görüntünün foto montaj olduğunu ortaya çıkartmış…
Sarıgül'ün "Gezi'deydim" dediği saatte Kanarya Sevenler Derneği'nin Kemerburgaz'daki pikniğinde olduğunu ortaya çıkartan gazete şunları da yazmış:
"Sarıgül'ün yayınladığı fotoğraf düpedüz fotomontaj. Fotoğrafın sağ alt köşesinde 02.06.2013 tarihi ve 17.38 diye saat var. Zira 2 Haziran'da Taksim'de hiç çatışma olmadı. Saat 17.38'de ise hava günlük güneşlikti. Oysa Sarıgül'ün Twitter hesabından paylaştığı fotoğrafta neredeyse gece yarısı görüntüsü var. Ayrıca fotoğraftaki eylemciler perişan görünürken, Sarıgül kıyafetiyle neredeyse moda dergisinin kapağından fırlamış gibi! Bu ülke bugüne kadar çok şeyin 'çakma'sını gördü ama 'çakma eylemci'yi ilk kez görüyor."
Taksim'de biber gazından kuşlar bile ölürken, kanarya sevenlerle hoşbeş eden Sarıgül bu ciddiyetsizlikle mi İstanbul'u yönetecek...
Bir kez daha vurgulamakta yarar; parti içindeki kimi duygusal kankaları onu aday yapmak için çok uğraşıyor ama CHP, Sarıgül tuzağına düşerse çok yazık olacak…
Sonra demedi demeyin...
Bakırköy'ün tehditçisi...
Bakırköy Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen, 12 yeşil alanı niçin imara açtığını, belediyeye ait kültür merkezini yok pahasına niçin sattığını, bir şirkete 1 milyona yakın usulsüz ödeme konusunda nasıl yargılandığını, ihale skandallarıyla niçin yargı önüne düştüğünü aylardır açıklayamıyor…
Sağlık şirketi bulunan bir meclis üyesini sağlıktan sorumlu başkan yardımcısı yapacak kadar pervasızlaşan Erzen, kimi CHP'lilerle sıkı fıkı olarak yeniden aday olacağını sanıyor…
Herkes biliyor ki, CHP böylesi bir adayla büyük sıkıntı yaşayacak…
Konu Bakırköy'den açılmışken, çete zihniyetinin nerelere vardığını anımsatmakta da yarar var…
CHP Kayseri Milletvekili Şevki Kulkuloğlu ile birlikte geçen hafta Bakırköy'de , "Siyaset ve Yolsuzluk" konulu panelde bir araya geldik…
Paneli Bakırköy Belediyesi'ndeki imar rezaletleriyle mücadele eden "Sivil toplum Kuruluşları Platformu" düzenlemişti…
Bölgedeki bir çeteci zihniyet bu panele ev sahipliği yapacak olan dernekleri tehdit etti, salon verilmesini engellemeye çalıştı! Hatta sahte telefon mesajlarıyla sürekli panelin yapılacağı adresin de değiştiğini duyurdu...
Ancak hepsi nafileydi…
Şiddetli yağışa rağmen derneklerin duyarlı temsilcileri paneldeydi…
"Sol" partiler (!) yoktu ama Demokrat Parti ve Saadet Partililer oradaydı…
Çeteci, ahlaksız zihniyet, değerli milletvekili Kulkuloğlu birlikte siyaset hırsızlarını anlatmamızı engelleyemedi...
YALNIZCA . . . . . . Cicegim, bu yasamak degil Tek tek Ne geceler bir seye benzer, ne yollar boyle Tek tek Kuzular meler mi issizliklarda Kus ucar mi Kavaklar sallanir mi hic Tek tek Iste goruyorsun dogar yavasca Buyur Cogalir yildizlar Tek tek Iste goruyorsun kiyilarda Baslar maviden Kaplar mor dalgalar denizleri Tek tek Cicegim, olmaz ki daglar dag Sular su Olumler olum karanliklarda Tek tek
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder