24 Haziran 2013 Pazartesi

15-Işık Kansu: AA, Genel Müdürüne Satıldı

Din, iman, yalan, dolan, kin, intikam, işbirliği ve ihanet.
Adalet ve Kalkınma Partisi ve Fitnebaz Cemaat'in özeti budur.

Oraj POYRAZ

Işık Kansu: AA, Genel Müdürüne Satıldı

24 Haziran 2013

Anadolu Ajansı'nın (AA) yüzde 47.75 hissesi Hazine'ye, diğer kısmı da ajansı kuran Atatürk'ün arkadaşlarının vârislerine aitti.

AA'da sermaye artırımına gidildi.
Hazine, 30 bin liralık sermaye artırımına 14 bin 325 lira ile katılarak hisse oranını korudu.
Ortada kalan yüzde 25.65 oranındaki hisse ise AA Yönetim Kurulu kararı ile Hazine'ye devri ya da satışı yerine AKP'nin atadığı AA Genel Müdürü Kemal Öztürk'e satıldı.

Yani, Kemal Öztürk 12 bin 825 lira karşılığı AA'nın dörtte birine sahip oldu!

Sayıştay, satışa karşı çıktı ve o hisselerin Hazine'ye devredilmesi gerektiğini belirtti.
AA'nın yeni sahiplerinden Kemal Öztürk, Sayıştay raporuna, "KİT değiliz, bizi denetleyemezsiniz" karşılığını verdi.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun vârislerinden yüzde 4.2'lik hisse satın alan ajansın eski Mali Müşaviri Arslan Ataman da hisseleri edinmek istedi, hatta parayı da yatırdı.
Öncelik ortaklarda olmasına karşın Ataman'ın parası iade edildi ve satış kabul edilmedi.
Uzmanlara bakılırsa, yalnızca bu gelişme bile AA'nın dörtte bir hissesinin Öztürk'e satılmasını geçersiz kılıyor.

CHP'li yetkililer, konuyu yakından izliyorlar.
Atatürk'ün kurduğu ajansın, emanete hıyanet edenlerce parsellenmesine izin vermeyecekler.

Bayramdan Bayrama

Bir zamanlar Abdullah Gül ile birlikte Kızılay'da AB'ye giriş bayramı düzenlemişti.
AB, tıpkı demokrasi gibi bir tramvaydı.
İşine gelince bindi, işi bitince de indi…

Avrupa Parlamentosu'nun kararını tanımayacakmış.
CHP'li Osman Korutürk'ün dediği gibi:

"Kabul etse ne, etmese ne…

AP kararını vermiş, tüm dünyaya duyurmuş.
Zaten hükümetin AB'ye girme gibi bir arzusu da yok.
Yelkenlerine rüzgâr verecek bir araç olarak gördüler AB'yi.
Artık AB ile ilişkilere ihtiyaç kalmadı.
Üstelik Recep Tayyip Erdoğan'a ağır gelen standartları var.
Kafasındaki esas standartlar Esad'ın standartları.
O yüzden bir Ortadoğu diktatörü olmaya doğru gidiyor."

Demokrasi bizde her gün değil, bayramdan bayrama…

Yanlış

Prof.Dr.Yaman Örs, Silivri'de iki duruşma izlemiş.
Bir gözlemini aktardı:

"Eski Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Adil Serdar Saçan ve eski Rektör Ferit Bernay kendilerine karşı ileri sürülen savların, sözde kayıtların tümüyle yanlış olduğunu belgelerle, kanıtlarıyla gösterdiler.
Düşündüm ki, bu savunmalarla bu değerli insanlarımıza, hiç kimseye ceza verilemez, verilmemelidir."

Kabinede Bunalım

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Ben istifa etmedim" diye açıklama yaptı.
Ne kadar doğru?

Recep Tayyip Erdoğan'ın kabine toplantılarında, dışarıda olduğundan daha fazla sert bir biçeme sahip olduğu biliniyor.

"Bülent Bey" dediği Bülent Arınç ile "Hocam" dediği Beşir Atalay dışında, kendisinden küçük ya da büyük tüm bakanlara adıyla hitap ediyor.

Bu girişten sonra, gelelim Arınç bunalımına:

Bakanlar Kurulu'nda Başbakan, Bülent Arınç'ın kendisi dışarıdayken Gezi eylemleriyle ilgili olarak "özür dilemesi"ne yine o bildik biçemiyle karşı çıkıyor.
"Benim adıma niye konuşuyorsun?"
demeye getiriyor.
Bülent Arınç da "Gereğini yaparım" diyor.

Olay, buraya kadar doğru.
Daha sonra Arınç istifaya karar vermiş mi, Abdullah Gül devreye girmiş mi, bu noktalar karanlık.

Her ne kadar Arınç, "Birliğimizi bozmaya çalışıyorlar" filan da dese, AKP derinden derine kaynamaya başladı.
Parti içinde şimdiden olası bir bölünmeye karşı hiza alanlar var.
Örneğin, şu anda sesini çıkarmayan ama Köşk krizi üzerinden olası bir tüzük değişikliği umuduyla yaşayan üç dönemlik vekiller.
Ya da konuşmayı yeğleyen Ertuğrul Günay.

Boşuna muhalefet değil onunkisi, ileriye yatırım.

Süreç Bozulma Yolunda

AKPKK koalisyonu sürdürdükleri "pazarlığı" bozacaklar gibi…

Batı'daki halk direnişleri karşısında AKP, gidişin hiç de hayırlı olmadığını gördü.
Yeniden "terörist başı" söylemine dönerek çark etmeye hazırlanıyor.

PKK de, Diyarbakır'da yapılan adı üstünde "Kuzey Kürdistan Birlik Konferansı"nda "özerklik-federasyon-bağımsızlık" diyerek Türkiye'yi parçalama, Barzani ile bütünleşme hedefine kilitlendi.
Murat Karayılan'ın da "Türk devletinin Kürdistan'da askeri faaliyetlerini sınırlamak yerine artırdığını" ifade ederek "Kürt siyasetinin özgürleşmesi"nden söz etmesi, Başbakan'ın şahsi istihbarat teşkilatı haline gelen MİT ile yürütülen işbirliğinin sona erdirileceğini gösteriyor.

PKK, "çekilme süreci"nde elinden alınmayan silahları bu kez Türkiye'den toprak koparmak için kullanmaya başlarsa hiç şaşmayın.

Asıl şaşılması gereken CHP'nin Türkiye'nin geleceğini ilgilendiren son gelişmelerin ayrımında olmaması.

Kapışma

Bir yanda, beyin kıvrımları arasında çakan şimşekleri özgür yaratıcılık için kullanan bilinçli, seçkin gençler…

Öte yanda, olayları Başbakan'ın kılı üzerinden algılamaya çalışan bön bilisizler…

Aydınlanma, ortaçağ ile kapışmasını sürdürüyor.

Cumhuriyet

a45UyF587661-201306240913-15
^^^^^ - vvvvv

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder