28 Ocak 2014 Salı

10-Bülent ESİNOĞLU : Davos’un mali elitleri!

Değerli dostlar,
Herkes şunu çok iyi bilmeli, 1800'lerden bu yana bu topraklarda ve genelde dünya üzerinde, ne olmuşsa ve bugünlerde gündelik siyasette neler yaşanıyorsa olanların en tepesinde bulunanlar küresel elitlerdir.

İngiltere, Amerika gibi küresel ölçekte güç kullanan ulus devletlerin karar vericileri bu oligark hanedanlardır.

Özellikle, İngiliz hanedanı başta olmak üzere, Avrupa hanedanları Avrupalı oligarklarla evlilikler yoluyla akraba olmuştur.
Bu nedenle Avrupa kökenli oligarklara ait şirketlerin çoğunda kraliyet hissesini belirten, royal ön eki vardır.
Ve yine bu guruptan olan oligarkların çoğunun Baron, Lord, Dük gibi asalet ünvanları vardır.

Ülkemizdeki yerel güç odakları, İngiltere'yle yaşanan balayı dönemlerinde Rotschilds ve onun bağlaşıklarıyla, Amerikayla flört ettiğimiz dönemlerindeyse Rochefeller ve onun bağlaşıklarıyla bağlantılı olmuştur.

Küresel oligarklar dünyanın her yerinde milliyetçiler ve komünistlere hasım olmuştur.
Çünkü milliyetçiler ve komünistler millileştirir.
Millileştirme, ya da milli bakış çok önemlidir.

Küresel oligarklar yine her zaman sultanlar, emirler, prensler, krallar, diktatörler yani monarklar ve oligarklarla ittifak etmişlerdir.
Çünkü yerel monark ve oligarklar üzerinde oturdukları kitlelere rağmen ülkelerinin kaynaklarının rahatça paylaşırlar, işbirlikçidir.

Bütün dünyada mürteciler küresel oligarkların en büyük yardımcısıdır.
Üç işe yararlar:

  • Bulundukları ülkede takoz görevi yaparlar.

  • Bulundukları ülkelerde düzeni bozarlar.

  • İşbirliği yaparlar.

Ab ordo chaos, yani yıkımdan düzene ilkesini hepiniz bilirsiniz.
Bir omlet yapmak için önce birkaç yumurta kırmak zorundasınız.
Ya da eski evinizin yerine bir apartman dikmek için önce var olanı yıkıp, yer açmanız lazım.
İşte mürtecilere burada görev düşer.

Mürteciler mevcut statükonun yıkılmasında, yıkılamıyorsa da destabilizasyonunda, işbirliği yapma mecburiyeti nedeniyle de küresel oligarkların ülke işlerine müdahil olma imkanı kazanmasında işe yararlar.

Eğer bir ülkede mürteciler mevcut statükoyu yıkmışlar ve iktidara gelmişlerse bu o ülkede genellikle demokrasinin sonu, monarşinin başlangıcı olmuştur.
Mürteciler bu durumda da faydalı olurlar.

Sömürgecileri her zaman meclislere, meclislerin yetkilerine karşı çıkmışlardır.
Çünkü meclisler seçmenlerin en iyi temsil edildiği yerdir.
Bu nedenle hedef tahtasına koydukları ülkelerde meclislerin yetkilerinin Putin tarzı seçilmişlere aktarılmasını önermişlerdir.
Genellikle temsil adaletini istemezler, onun yerine güçlü iktidar üretme bahanesiyle demokratik tabanı dar güçlü hükumetler üretecek seçim sistemleri arzu ederler.
Genellikle parti meclisi güçlü olan partileri değil, lider ya da tek adam partilerini tercih ederler.
Genellikle başkanlık, yarı başkanlık sistemi gibi, yüksek yetkilerle donatılmış tek adam yönetimlerini teşvik ederler.

Küresel oligarklarda en çok bulunan şey paradır.
Parayla siyaseti kolayca satın alırlar.
Bu nedenle genellikle demokrasi kolayca deforme edilebilen, suistimal edilebilen bir kandırmaca haline gelir.


Demokratik standartları daha yüksek olan ülkelerde paranın siyaseti satın alamasını engellemeye ve denetlemeye yönelik tedbirler vardır.
Bunlar anayasal sistem içerisinde kurumsal olarak, siyasi sistemin finansmanının saydamlaşması, denetlenmesi, muhasebeleştirilmesine yönelik tedbirlerdir.

  • Partiler seçmen üye aidatlarıyla ayakta dururlar.

  • Partiler ve partililerin alabilecekleri azami bağış sınırları vardır.

  • Partiler ve partililer bütün gelir ve giderlerini anayasal kurumlar önünde saydam şekilde muhasebeleştirmek zorundadır.

  • Partilerde ön seçim sistemi vardır.

  • Partililerin partilerin en aşağıdan, en tepeye ulaşan siyasi kariyer yolundan geçmeleri zorunludur.

İşte bu nedenle batılı ülkelerde, özellikle de İskandinav tipi demokrasilerde yolsuzluk ya da suistimal yapan politikacı kolayca belirlenir.
Bir politikacı uçak biletini, tatilini, alışverişini bir zengine ödetemez, hemen yakalanır.

İyi işleyen demokrasilerde en güçlü kurumlar meclislerdir.
Zenginler para kudretiyle siyasete müdahale edemezler.
Siyasetin bir menfaat ilişkileri ağı olması imkanı kalmamıştır.
Bu nedenle politikacılar halkın oyladığı memurlar konumundadır.

Dışarıdan atanan prensler yoktur.
Politika uzun soluklu bir uzmanlık,  bir kariyer işidir.
Politikacıların faziletleri bu uzun kariyer döneminde sınanmış olur.

Bu şekilde namussuz bir politikacı bir büyük metropolün il teşkilatından, büyük şehir belediye başkanlığına, oradan da parti liderliğine ve en sonunda başbakanlığa kadar asla ulaşamaz.

Küresel oligarklar aynı zamanda hedef aldıkları ülkelerin sağlam, gelenekleri olan, stabil anayasal kurumlarının olmasını arzu etmezler.
Çünkü bu tarz kurumlar frenleyici, sınırlayıcı etki yaparlar.
Bu manada sağlam gelenekleri olan, adli, mülki, hukuki ve askeri kurumları muhafazakar, demode, halka karşı, bürokratik oligarşi olarak gösterirler.
Vesayet tartışmalarını bu pencereden değerlendirmek daha uygundur.

İyi işleyen demokrasilerde en önemli konu halkın demokrasi kültürü, bilgi ve beceri seviyesidir.
Bu türden ülkelerde halkın büyük bölümü meslek sahibidir, uzmandır, profesyoneldir, eğitimlidir.
Oyunun değerini bilirler ve asla odun, kömür ve makarnaya satmazlar.

Küresel oligarklar fukaralaşmış, köşeye sıkışmış kitleler arzu ederler.
Tasarruf kabiliyeti olan, refaha ulaşmış kitleler ilkeler ve prensiplere daha çok önem verir.
Aç insanları yedmek her zaman çok daha kolaydır.

Küresel oligarklar eğitimsiz, cahil, ilkel, dogmatik kitleler arzu ederler.
İrticai fikir akımlarının en önemli görevi budur.
Çünkü hesap kitap bilmeyenleri kandırmak, yönlendirmek, sömürmek çok daha kolaydır.

Hangi din olursa olsun, kitleleri düşünmekten alı koyma, dini liderlere biat etme yönüyle küresel oligarkların her zaman çok işine yaramıştır.
Dinlerin çoğunun zorunlu olarak bünyesinde bulunan biat, itaat kültürü küresel oligarşinin işbirlikçi dini önderleri kolayca bulmaları, hareketlerin başına getirmeleri nedeniyle oldukça elverişlidir.
Ülkemizdeki gelmiş geçmiş neredeyse bütün cemaatler ve onların liderleri yabancı gizli servislerle, küresel oligarkların örgütleriyle her zaman işbirliği, en azından temas halinde olmuştur.

Saygılar.
Oraj POYRAZ.
--------------


Bülent ESİNOĞLU : Davos'un mali elitleri!

Dünyayı yöneten zenginler ve onların temsilcilerinin, her yıl Davos'ta toplandıklarını biliyorsunuz.

Aldıkları kararları uygulayacak, hükümet ve devlet başkanlarını da, davetleri gelenektendir.

Dünya ekonomisinin 2008 yılından beri, baş aşağı gittiğini, Davos zenginleri de biliyor.

Eğer dünya bir ekonomik felakete doru gidiyorsa, gerçek sorumlularının bunlar olduğu kesindir.

Başta medya olmak üzere, ellerindeki araçlarla, dünya insanının nasıl düşünmesi gerektiğini belirleyen imal edenler onlar…

Bir başka deyişle, dünyayı yönetenler onlar…

Ama ne gariptir ki; dünyanın geldiği bu durumdan, şikâyet edenler onlar…

Diyorlar ki, gelir dağılımı çok bozuk, işsizlik dayanılmaz boyutlara geldi, küresel risk arttı…

Özetle, küresel mafya, kendi yapıp ettiklerini, sanki gaipten birileri geldi, onlar yaptı gibi anlatıyorlar.

Emperyalistler, olan biteni emperyal düzen yapıp etti diyemediklerinden, "hayali bir suçlu" tayin ederek, onun üzerinden bir şeyler söylüyorlar.

Kesin olan bir şey varsa, o da, gelinen bu felaket durumunu çözecek bir çözümlerinin olmadığıdır.

Çünkü gerçek çözüm; bu küresel mafyanın, bu sülüklerin dünya üzerindeki tasallutlarının kaldırılmasından geçiyor.

Peki, dünya insanı bu işe nereden başlayabilir?

Emperyalizme emperyalizm diyerek.

Sol kesimin dışında hiç kimse, emperyalizme emperyalizm diyemez.

Sanki büyülü bir durum vardır.

Bazı bilimsel sözcükleri, Davos'takilerin söyleyemediği gibi, söyleyemezler.

Baktığınız zaman, sosyal demokratlar da, emperyalizm sözcüğünü kullanmaktan korkarlar.

Siz, Kılıçdaroğlu veya Bahçeli'den emperyalist sözcüğünü duydunuz mu?

Hadi diyelim, sosyal demokrasi kapitalizmin bir parçasıdır.

Milliyetçilik öyle mi?

Milliyetçiliğin özü; emperyalizme karşı olmaktan geçer.

Hatta ulusal kimliğin oluşması; ötekine yani emperyalizme karşı olmakla mümkündür.

Davos'takilerin, emperyalizm demeyip, gelinen felaketi başkalarının üzerine atması, onlar bakımından anlaşılacak bir şeydir.

Sanki Irak'ı, Libya'yı, Afganistan'ı Yugoslavya'yı biz işgal ettik!

Sanki Suriye'de, bu kadar insanın katledilmesini, dünya halkları yapmış da…

Biz bunlara emperyalistler diyorduk. Hala da öyle…

Ancak bu sözcük artık yetersiz kalıyor.

Mali elitifadesi de, finans terörünü gizlemek ve emperyalizmi kibarlaştırmak için kullanılıyor.

Onlar beğense de, beğenmese de, küresel mafya ifadesi daha çok yakışıyor.

27.1.2014, bulentesinoglu@gmail.com


a45UyF587661-201307301451-10

  ^^^^^ - vvvvv

 

zaryop:jaro
Contraria contraiis curantur.
* * *
Zitlar zitlara iyi gelir.

Latin Atasozu
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com
Ayrilmak isterseniz de :
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup Sayfamız :
http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.com/


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder