TSK'daki paralel yapılanma.
Bu doğrudur ve ciddi bir tehlikedir.
Özellikle binbaşı seviyesinde %40'lık bir penetrasyon oranından bahsedilmektedir.
Polis, yargı, herşey bir yana TSK'daki kadrolaşma çok önemlidir.
Neden önemlidir?
Ordunun ve dolayısıyla devletin Amerikan kontrolü ve etkisi altında kalmasından dolayı önemlidir.
Ülke ilk defa bir Amerikancı-cemaatçi darbe yaşayabilir.
Bunlar daha önce hiç yaşanmamış, sonuçları tahmin dahi edilemeyecek şeylerdir.
Oraj POYRAZ
Müyesser Yıldız - Ali Fuat Yılmazer'e yurtdışı yasağı konsun
Hrant Dink cinayetine adı karıştı... Ergenekon ve Balyoz operasyonlarının "beyni"ydi...
Kızağa çekildi.
17 Aralık operasyonundan sonra Tunceli'ye atandı.
Ancak 3 gün önce emeklilik dilekçesini verip, izne ayrıldı.
Bu arada ABD'den 10 yıllık vize aldığı ortaya çıktı.
Cemaate yakınlığıyla bilinen istihbaratçı polis müdürü Ali Fuat Yılmazer'den söz ediyorum.
İşte onun hazırladığı bir "kumpas"la cezaevinde olduğunu öne süren emekli Gazi Üsteğmen, Avukat Serdar Öztürk, "kaçmaya hazırlanıyor" diyerek, Yılmazer'e acilen yurtdışı yasağı konmasını istedi.
DÜN 51 NO'LU DVD YA BUGÜN
4.5 yıldır cezaevinde olan, Ergenekon'dan 25 yıl hapis cezasına çarptırılan emekli Gazi Üsteğmen Serdar Öztürk'le, Ali Fuat Yılmazer ilişkisini anlatmak için meşhur 51 no'lu DVD'den başlamamız gerekiyor.
Öztürk ve emekli Albay Mustafa Levent Göktaş silah arkadaşıydı.
Sonra avukatlıkta da meslektaş oldular.
Ocak 2009'da Levent Göktaş'ın bürosunda o DVD bulundu.
Peki içinde ne vardı; Yüksek yargıdaki hakim ve savcılara ait özel görüntü ve bilgiler.
Yüksek yargının teslim alınması, 12 Eylül 2010 Anayasa referandumu değil, aslında bu DVD'yle başladı.
Hemen bir parantez açıp, bugünlerde olanlarla paralellilik kuralım.
Şimdi yeni bir "yüksek yargı" savaşı, görevden almalar ve saf değiştirmeler var ya, Ankara'da söylentinin bini bin para.
Ancak herkesin aklına geçmişte 51 nolu DVD sayesinde sağlanan "başarı" geliyor ve "Eski müttefikler şimdi de birbirleri için DVD hazırlıyor olabilir mi?" diye soruluyor.
Söylentiler gerçek ya da böyle bir ihtimal veya korku sözkonusu ki, bir hafta önce Zaman Gazetesi'nde "Yüksek yargı mensuplarına sahte plakayla takip" başlıklı şöyle bir haber yayınlandı:
"Türkiye'yi sarsan yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun ardından gözlerin çevrildiği yargı mensuplarının yakın takibe alındığı ortaya çıktı.
Ankara'da yüksek yargıda görevli bir hâkimin izlendiğini fark ettiği aracın çalıntı, plakasının da sahte olduğu belirlendi.
Hakim ve savcıların kimlerle görüştüğünün tespit edilerek fişlendikleri iddia ediliyor.
İstanbul merkezli yolsuzluk soruşturmasının yankıları sürerken Ankara'da bir yüksek yargı mensubunun takip altına alındığı ortaya çıktı.
Yüksek yargıda görevli bir hâkim, Başkent'in en gözde semtlerinden birinde yargı mensuplarının kaldığı sitenin karşısında şüpheli bir araç tespit etti.
Fiat Doblo marka araçta iki kişinin ellerindeki ajandaya bir şeyler yazdığını belirleyen hakim, şüpheli aracın plakasını sorgulattı.
Yapılan araştırmada plakanın sahte ve aracın da çalıntı olduğu belirlendi.
Fark edildiğini anlayan şüpheliler, polis gelmeden olay yerinden uzaklaştı"
Ne ilginç değil mi?
DVD'NİN PEŞİNDEN CEZAEVİNE
Levent Göktaş'ın ofisinde bulunan DVD'ye dönersek; Tek delil oydu, Göktaş bununla tutuklandı.
Ancak polisler bunun üzerindeki parmak izlerini almadığı gibi, uzun süre Savcılığa göndermedi, sonra da Adli Emanet'te "kırıldığı" ortaya çıktı.
DVD o kadar önemli, etkili ve işlevseldi ki, ek ifadesi sırasında ünlü Savcı Zekeriye Öz, Levent Göktaş'a şu itirafta bulundu:
"Aslında biz seni tutuklatmak istememiştik.
Asıl Hüseyin Buzoğlu'nu (Ergün Poyraz'ın Avukatı-MY) tutuklatmak istemiştik.
Fakat hâkim Yargıtay'dan geldiği için herhalde Yargıtay üyelerinin gizli çekimlerine kızmış.
O yüzden seni tutukladılar"
Göktaş böyle hapse kondu.
Onun Avukatlığını üstlenen Gazi Üsteğmen Serdar Öztürk "kumpas"ın peşine düştü.
Ancak 4 ay sonra aldığı tüm tedbirlere rağmen kendi bürosunda da sözde "İrticayla Mücadele Eylem Planı", nam-ı diğer "AKP ve Gülen'i Bitirme Planı"nın kopyası, mermiler ve Genelkurmay'a ait birtakımbelgeler bulundu.
O da tutuklandı.
Bunları polisin koyduğundan adı gibi emin olan Öztürk, savunmalarında isim isim"kumpasçıları"söyledi.
O isimler arasında Ali Fuat Yılmazer de vardı.
Bürosuna gizli belge konması talimatını Yılmazer'in verdiğini, hatta bizzat bu operasyonu yönetmek için İstanbul'dan Ankara'ya geldiğini iddia eden Öztürk, Mahkeme ve Savcılıktan ısrarla şunları talep etti:
"Ali Fuat Yılmazer'in 2-6 Haziran 2009 arası HTS kayıtlarını getirin, hakikaten Ali Fuat Yılmazer o tarihte İstanbul'dan Ankara'ya gelmiş mi?
Benim ofisime girildiği ve arama yapıldığı dönemde Bestekâr Sokak civarında sinyal kaydı var mı, görelim.
Ayrıca Ali Fuat Yılmazer'in 1 Şubat 2009-3 Haziran 2009 tarihleri arasındaki ev, cep ve işyerinden yaptığı tüm telefon dökümleri çıraktılarak, görüştüğü emekli polisler belirlensin, Ankara Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü görevlileri Mehmet Yayla, Metin Ertemur, İbrahim Karabulut, Ahmet Çevik ve Hasan Ertemur'un mukayese için parmak izleri alınsın"
Ancak ne Yılmazer'in HTS kayıtları getirtildi, ne de o polislerle bağlantısı araştırıldı.
İHANET ORTAYA ÇIKTI KAÇACAKLAR
Son gelişmelerin ardından Serdar Öztürk, kaldığı Sincan Cezaevi'nden yeni bir suç duyurusunda bulunmaya hazırlanıyor.
Yarın Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na müracaat edecek olan Öztürk, başına gelenleri özetledikten sonra, Ali Fuat Yılmazer'e yurtdışına çıkma yasağı konmasını isteyecek.
Dün Cezaevinde ziyaret ettiğim Öztürk, Yılmazer'in 10 yıllık ABD vizesi aldığını da hatırlatıp, şunları söyledi:
"Yaptıklarının ihanet olduğu ortaya çıktı.
Kaçmaya çalışacaklar.
Böyle Müslümanlık olmaz.
İhsan Eliaçık'ın da söylediği gibi Cemaat bölünecek.
Samimi olanlar ayrılacak ve hainlerden hesap sorulacak"
HAŞHAŞİ BENZETMESİ VE TSK'DAKİ PARALEL YAPI
Serdar Öztürk, Başbakan Erdoğan'ın Cemaat hakkındaki "Haşhaşiler" benzetmesiyle ilgili ilginç bir rastlantıyı da paylaştı.
2009'da Levent Göktaş tutuklandıktan sonra defalarca İstihbarat eski Daire Başkanı Sabri Uzun'la görüşen Öztürk,"Bir görüşmemizde bu yapılanmayı Haşhaşilerin yapılanmasına benzettim.
Sabri Uzun da hak verdi.
Yani ilk benzetmeyi yapan benim" dedi.
Paralel devletin üzerine gidilirken, TSK'daki yapılanmaya dokunulmamasını eleştiren ve "Yanlış yapılıyor" diyen Öztürk, şu iddialarda bulundu:
"General seviyesinde örgütlenmiş vaziyetteler.
ABD'de okuyan General çocuklarına ve bunların burslarını hangi işadamlarının verdiğine baksınlar.
Tüm bunların kayıtlarının Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı'nda olduğunu düşünüyorum"
Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan, Mamak ve Şirinyer'e kucak dolusu sevgiler
a45UyF587661-201307301451-10
DUUURR BOPCU!!!!!!!!!!!!
. . . . . .
Dur Bopcu! Oval'den oturtuldugun,
O koltuk tasmayi taktigin yerdir !
Turkun mulku diye, satip durdugun,
Bu toprak Sehide tapulu yerdir !
. . . . . .
Bu Tumsek, Mehmedin vatan boyunca,
Uzanan turbesi yer-gok boyunca,
Olusu-dirisi ebed boyunca,
Nobeti nobete devreden yerdir !
. . . . . .
Bu BOP'un sandigin yolun sonunda,
Masayi kuranlar ates yolunda,
Misak-i Milliye cikar sonunda,
Mehmedin muhrunu bastigi yerdir !
. . . . . .
Dusun ki, hasroldu Cengiz Kamalla,
Senin soyun uyur ancak kavalla,
Turku esir aldim sanma cuvalla,
Anani cuvala tiktigi yerdir !
ASLITURKDEN / AYBUKEN
Kurmus oldugum gruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur: Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com | Ayrilmak isterseniz de : Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com | Grup Sayfamız : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ | Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz. http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder