14 Ocak 2014 Salı

10-Utku Erişik: İTİN KUMPASI ile KOPUĞUN PASPASI

Abi yürek soğutan bir yazı yazmış.
Nisbeten kibar, nisbeten nezih.

Ben soruyorum, vatan hainine, işbirlikçiye alenen küfretmek caiz midir?
Hakaret sayılır mı?
Sonuçta bunlar alnının çatından kelimelerle değil, mermilerle vurulması gereken kişiler değil mi?

Saygılar
Oraj POYRAZ
--------------


Utku Erişik: İTİN KUMPASI ile KOPUĞUN PASPASI

Önce iki "kötü polis" oyununu oynadınız memlekette.
Nice hanenin içine sabahın seherinde dalıp, PKK'lılara yapmaya bir tarafınızın yemediği ne varsa, PKK ile mücadele eden yiğitlere yaptınız.

İki kötü polistiniz…
Rant sahanızdakilere iyi, din pazarladığınız tapınaklarınızdakilere iyi, hak yediğiniz yasalarınızın uşaklarına iyi, ağaç kesen baltalarınızı tutanlara iyi, sizi beyinsiz bir ayaktakımı gibi koruyanlara iyi, "he" dediğiniz her şeye "he" deyip ayindeymişçesine el kaldıran eli kırılasılara iyi, sizi yerlere göklere sığdıramayan dalkavuklara iyi, dolar yeşillendirdiğiniz tarlalarınızda tarla sıçanı olmayı ibadet bilenlere iyi, makam aracınızın zırhı olmuş tenekelere iyi…
Bir bizim askerlerimize kötüydünüz!
Yani Mustafa Kemal'in askerlerine!

Ağzınızın suyunu o hanelerimizin halılarına akıta akıta delil aradınız.
Uyduracak delil bulamadığınızda, bir çocuğun çizgi film CD'lerine bile el koyacak kadar kör olası gözünüzün döndüğünü bu yaşlı gözler gördü.
O çocuk, babası "Cumhuriyet" Savcısı İlhan Cihaner'in çocuğuydu.
O çocuğun babasını makamında yaka paça tutuklatan siz değil miydiniz?
Siz, yani iki kötü polis…
Siz Şirinler'in köyüne dalan Gargamel oldunuz o çocuk gibi nice çocuğun dünyasında…
Bizim babalarımızı geçtim, bizim çocuklarımızın günahı neydi ki, onlara kötü oldunuz şerefsizler?
Havaalanlarının tuvaletlerinde milyon dolarları sayan çocuklara iyi, ergenlik sivilcesini patlatmadan internet üzerinden ticareti patlatan çocuklara iyi, geminin kıçı kadar aklı olmadan gemi şirketinin başına geçen çocuklara iyi, askere gitmemek için akrobasinin her türlü taklasını bürokraside atan çocuklara iyi…
Bir bizim çocuklarımıza kötüydünüz!…
Yani Mustafa Kemal'in çocuklarına!

Kadınlarımızı sutyenlerine varana kadar X-Ray cihazlarında soyan siz değil miydiniz, ahlâksızlar?
Cezaevlerindeki ağababalarınıza kokoreç makinelerine varana kadar her türlü metali sokarken ötmeyen elektronik kapılarınız, bizim kadınlarımızın sutyen kopçalarıyla mı öter oldu?
Bizim erkeklerimizi geçtim, bizim kadınlarımızın suçu neydi ki, onlara kötü oldunuz pislikler?
Devletin malıyla nasıl semireceğini şaşıran kadınlara iyi, görgü yüzü görmeden protokole oturtulmuş görgüsüz kadınlara iyi, fıldır fıldır oynayan gözleriyle koruma memurlarına emirler yağdıran kadınlara iyi, hastane üstüne hastane açan hasta kafalı kadınlara iyi, haydan geldiğini unutup huya doğru kıvırtan kadınlara iyi…
Bir bizim kadınlarımıza kötüydünüz!…
Yani Mustafa Kemal'in kadınlarına!

Şimdi birdenbire oluverdiniz "iyi polis – kötü polis"
Beş para etmeyen ciğerinizle üç kuruşluk rantın kavgasını verirken, hiç utanmadan "iyi polis – kötü polis" oldunuz…
Ben sizin en iyinizin içine tüküreyim!

Neymiş?
Masum insanlar yıllardır hapisteymiş…
Siz beylerle beyzadelere "günaydın" diyeceğim; ama ben sizin en aydın gününüzün de içine tüküreyim!
Ne hayatları kararttınız aşağılık yaratıklar!…

Maaşlarını kestiğiniz o yiğitlerin çocukları ne durumda, hiç düşündü mü o kalın kafalarınız?
Maaşlarını kestiğiniz o yiğitlerin kadınları o evleri nasıl çekip çevirdi, bir an olsun aklınıza geldi mi?
Yok…
Ama şimdi, "iyi polis"in aklına geliverdi durduk yere…
Sevsinler senin "iyi"liğini…
Şeytanı ters çevirip onu bile "Allah ile aldatacak" kadar iyi lâf yapar kopası dilin!

Fatih Hilmioğlu geceleri duvarlarla konuşmaya başlamış.
Bre vicdansız köpekler, "siroz" denildi, "olsun" dediniz; "kanser" denildi, "ölsün" dediniz…
Nodül birdi, iki oldu; ikiydi, şimdi üç oldu.
Hâlâ yok "Şu yasayı da değiştirelim!", yok "Bu yasayı da değiştirelim!"
Sizin yapacağınız en iyi yasanın içine tüküreyim ben, adam gibi bir adam ölüyor!
Ölüyor, anlıyor musunuz?
Ölüyor…

Biz, "Fatih Hilmi"nin "oğlu"yuz; ama sizin de hangi Hilmi'nin oğlu olduğunuzu çok iyi biliyoruz…
Şimdi o da oldu "iyi polis", değil mi?…
Susmaktan şişen vücudunda ihanetin ödemi çıkmış belli ki, ödemi boşaltacak yer arıyor.
Lağım faresi gibi yaşayana, o ödemi kendi yarattığı lağıma boşaltmak yaraşır!
Tuncay Özkan
'ın hücresini lağım suları bastığında sesini çıkarmayan bu lağım faresi, varlığını cemaatin varlığına armağan etmeye and içmişti.
Onun bu sinsi varlığının da içine tüküreyim ben!

Kumpas kurulmuşmuş da, yeniden yargılama olabilirmişmiş de, falanmış da, filanmış…
Bir şey sorabilir miyim?
Siz kimsiniz?
Hani Nâzım soruyor ya, "İnsan olan vatanını satar mı?" diye, siz insan mısınız?
Kumpası yapan siz, "Kumpas var!" diye öten siz, bizi üzen siz, bize üzülen siz…
Ne yavşak bir zihniyetsiniz ki, gözümüzün içine baka baka yavşıyorsunuz şimdi bize…

Kan kustuk, kan…
İçerdekimiz ayrı, dışardakimiz ayrı…

İçerdekiyle hiçbir akrabalık veya arkadaşlık bağı olmadığı halde Silivri'ye, Hasdal'a onlarca defa gidenleri bilirim.
Emekli maaşını Silivri'deki nöbet çadırına bırakanları, Silivri'ye kalkan otobüslere toplamda yüz kıyafet parası verip de, yüz seferinde de aynı kıyafetle gidip gelen onurlu yoksulları bilirim.
Dükkânını boşverip, iflas edenler oldu bu uğurda; sorsan, binlerce kez helâl eder, Hasdal'daki bir yiğidin bir anlık gülümsemesine.
Cezaevindeki yiğitler duysun diye çadırlardan sesi kısılana kadar bağırarak türkü söyleyenleri, buz kesen gecelerde kalkıp çadır nöbeti tutanları bilirim.
Sicilini düşünmeyip gelen memurları, sınavlarına girmeyip duruşmaya giren öğrencileri, giysisindeki metal tozunu bile çırpamadan ayağının tozuyla mitinge gelip bayrak tutan işçileri bilirim ben.
Siz kim oluyorsunuz ki, bize üzülüyorsunuz alçak herifler!
Sizin en üzgün haliniz bile, bizim yıllardır yaşadığımız en büyük sevinçler kadar hazin olamaz…

İçimiz kan ağladı; yandaş televizyonlarınızın kameralarına güçlü görünmek için zorladık kendimizi.
İçimiz kan ağladı; babalarımızın, kocalarımızın karşısında gülümsemek için zorladık kendimizi.
İçimiz kan ağladı; cezaevinden gelen telefonda sesimiz gür çıksın
diye zorladık kendimizi.
Lokma diye acımızı yutkunduk yıllarca, su diye gözümüzden akan yaşı aldı bu dudaklar…
Siz kim oluyorsunuz ki, bizim neler yaşadığımızı anlayacaksınız?
Bizim yaşadığımızı anlamanız için önce babanızı Taner Balkış yapacaksınız mesela, sonra kendinizi Özlem Balkış yapıp ağlayacaksınız.
Babanız İhsan Balabanlı olacak, siz Merve Balabanlı olup kahrolacaksınız.
Babanız Tuncay Özkan olacak, siz Nazlıcan olup genç kızlık rüyalarınızı bırakıp yüreğinizi daraltacaksınız.
Kocanız Çetin Doğan olacak, Nilgül Doğan gibi dik durmaya çalışacaksınız.
Kocanız Doğu Perinçek olacak, Şule Perinçek gibi "Kocasız yaşanır; ama vatansız yaşanmaz!" deyip mücadeleye koyulacaksınız.
Kocanız Mustafa Balbay olacak, Gülşah Balbay gibi iki çocuğunuzu Ankara'nın ayazında "sıcak bir yuva" yalanıyla ısıtacaksınız.
Bizim yaşadığımızı anlamanız için nişanlınızı Mehmet Ali Çelebi yapacaksınız, siz de Keziban olup cezaevindeki nikâhta kurdelayı kesmek için makası gardiyandan isteyeceksiniz.

Neymiş?
Bizi iyi anlıyorlarmış…
Sizin en iyi anladığınız neyse, onun içine tüküreyim ben!

Düşünüyorum da, tersi bir durum olsaydı, içinizden acaba kaç tane böyle kadın, kaç tane böyle çocuk çıkardı?
Bir nöbet çadırı kurup da, parasal yokluğa rağmen o çadırı hep var edebilir miydiniz?
Düşünüyorum; ama yanıtını da veriyorum: HİÇ…
Sizde bu yüreğin binde biri varsa, beni de bin kere lanetlesin bu kutsal Anadolu toprağı!

Ama öyle yok beylerle beyzadeler!

İki "kötü"nün kavgasından asla "iyi" kazanmaz"İyi" olan iyiliğin devrimini yapmadıkça, kötü hep şekil değiştirerek varlığını sürdürür.

Biz, bunu çok iyi biliyoruz.

Ağzımıza sürdüğünüz bir parmak bala karnımız tok.
Bir defolup gidin artık!

Şu hale bak!
Atatürk'ümün Türkiye Cumhuriyeti'nde bir itle bir kopuğun kavgası meşgul ediyor gündemi.
Biri "kumpas" olmuş, biri de "paspas"
İkisi de, vatansever namuslu insanların hayatıyla oynadı, hem de gözünü bile kırpmadan, hem de hiç kimsenin gözünün yaşına bile bakmadan!
Neymiş?
Kumpasmış…
Sizin gibi dalaverenin ustası iyi bilir masada dönen kumpası, doğru…
Ama martaval okumayın bize; ikiniz de, emperyalizmin paspası olmuşsunuz, her gelen üstünüzden geçiyor önce!

Hepsinin hesabını ikiniz de vereceksiniz, iki "kötü polis"
Er ya da geç, ama mutlaka vereceksiniz.
O günlerin geleceğine tüm yüreğimle inanmasam, bir saniye bile ikinize karşı bu mücadeleyi vermezdim.

Birinizi diğerinizden daha "ılımlı" görüyorsam namerdim…

En ılımlı halinizin tam orta yerine tüküreyim ben!

utku@tiyatrobirileri.com

 


a45UyF587661-201307301451-10

  ^^^^^ - vvvvv

 

zaryop:jaro
Turk milletinin son yillarda gosterdigi harikalarin, yaptigi siyasi ve sosyal inkilaplarin gercek sahibi kendisidir.

K.Ataturk
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com
Ayrilmak isterseniz de :
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup Sayfamız :
http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.com/


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder