14 Kasım 2014 Cuma

Re: Fw:

................

Birleşik Krallık'da uygulanan bu modelde yasama gücü halkın temsilcilerinin oluşturduğu yasama organında vücut bulur.

Bu güç başka hiçbir kurum tarafından paylaşılamaz.

Üstelik, serbest ve hakça seçimlerle temsilcilikleri tescil olunmuş bulunan milletvekilleri halk adına siyasal karar alma yetkisine meşru olarak sahip olan tek heyettir.

Çünkü, egemen olan iradeyi temsil yetkisi meşru olarak tescil edilmiş olanlar onlardır.

Halk (seçmenler) bu gücü onlara seçildikleri yasal süre boyunca kullanmak üzere devir ve teslim ettiğini seçim işlemiyle tescil etmiş bulunmaktadır.

Dolayısıyla, halkın (seçmenin) temsilcisi konumunda bulunan parlamento (uygulamada alt-meclis konumundaki Avam Kamarası üyeleri) her türlü konuda meşru otoriteye dayalı karar alma yetkisine sahiptirler.

................

Yasama organı iki meclisli olup alt meclis siyasal egemenliğin kullanıcısı durumundadır.

Parti hükümeti esastır; ve yürütme gücünü kullanan başbakan ve bakanlar kurulu, aynı zamanda yasamayla kaynaşmıştır ve onu etkisi altında tutar.

Bu rejim iki partili bir parti sistemine dayalı olarak çalışır.

Sağ-sol ayırımı sosyal sınıf esasına dayalı tek bir boyuttan ibaret bir yalınlık içerir.

Seçim sistemi dar bölge ve çoğunluk esasına göre düzenlenmiştir.

Merkezi ve üniter bir yönetim sistemi egemendir.

................

Britanya Milletler Topluluğu üyesi devletler.

Westminster modeli demokraside parti sisteminin bir başka özelliği ise tek boyutlu olmasıdır.

Politik partileri birbirinden ayıran şey sağ ve sol yelpaze uyarınca sosyo-ekonomik politikaların ne olacağı hususudur.

................

Yine Birleşik Krallık örneğine bakılacak olursa parlamentonun gücü açık bir şekilde görülebilir.

Birleşik Krallık'da parlamentoyu denetleyecek bir organ yoktur.

Hukuki açıdan yasama gücüne konulmuş hiçbir sınır yoktur.

Parlamento anayasal nitelikli kuralları da aynı adi yasalar gibi koyar veya kaldırır.

Parlamentonun dikkate aldığı tek etken kamuoyudur.

................
http://tr.wikipedia.org/wiki/Birle%C5%9Fik_Krall%C4%B1k

Sayın Kavik,
Siz de biliyorsunuz, Cumhuriyet lafı sadece devlet erkinin çoğunluğun elinde olmasını anlatır.
Ancak, biliyoruz ki, bu çoğunluğun ne şekilde belirleneceğini, devlet erkini nasıl kullanacağını anlatmaz.
Onlar ayrı ayrı kavramlar halinde.
Demokrasi, hukukun üstünlüğü, hukuk devleti, azınlık ve insan hakları gibi ayrı kavramlarla anlatılır.
Cumhuriyet bir temeldir, daha iyi şeyleri üstüne bina etmek için en altta yer alması gerekir.

2014 yılı itibariyle, aristokrasi, meşruti ya da mutlak monarşi önerilebilecek bir şey değildir.
Avrupa da da bu iş böyledir.
Hanedanlar açsından Avrupa'da defakto bir durum vardır.
Ve bu durumu ortadan kaldırmanın da büyük bir maliyeti vardır.

Esasen en köklü monarşilerde dahi hanedanların varlıkları ve statüleri çok yoğun şekilde tartışılmaktadır.
Ve halen ayakta olan monarşiler meclislerin kararlarına uyumlu davrandıkları için bulunduğu yerdedir.

Ve dikkat ederseniz görebilirsiniz, Avrupadaki monarşilerin hiçbirisi mutlak monarşi değildir.
Aslında meşruti monarşi olduğunu dahi söylemek mümkün değildir.
Çünkü hepsinde de hanedanlar bizdeki cumhurbaşkanından dahi az yetkilerle sınırlanmıştır.
İngiliz hanedanı ve lordlar kamarasının hükumetlerin görevlendirilmesi, istifa ettirilmesiyle ilgili hiçbir yetkileri yoktur.
Ne İngiliz hanedanı, ne de diğer Avrupa hanedanları meclislerin üzerinde değildir.
Eğer en ufak bir tereddüt oluşursa, hanedanların statüleri tartışmaya açılır.
http://tr.wikipedia.org/wiki/Birle%C5%9Fik_Krall%C4%B1k

Ve en önemli ayrıntıyı söyleyeyim.
Dünya monarşileri içinde işgalde düşmanla işbirliği yapmış, işgale boyun eğmiş, onur korumamış, mücadele etmemiş, hiçbir hanedan ülkesinde barınamamıştır.
Osmanlı hanedanının Romanof Hanedanı gibi topluca katledilmemiş olmaları büyük şanstır, büyük lütuftur.
Şimdilerde hanedanın günümüzdeki üyelerinin egemenlik ve mülkiyet için hak iddialarına ve sizin gibilerin monarşi önermelerine bakarak bu yola sapmayan dönemin devlet adamlarının yanlış yaptığını düşünmekteyim.

Bir başka önemli ayrıntı daha var.
Avrupa hanedanları 1700'lerden itibaren ahlaksızca bir tavır içinde bölenin ve ülkelerinin oligark hanedanlarıyla evlilikler yapmayı tercih etmiştir.
Bu şekilde oligarşik hanedanlar asalet sahibi olmuş, varlıkları ve politik operasyonları ahlaki bir temel kazanmıştır.
Dikkat edin, Rothschild Hanedanı üyelerini büyük bölümü sir, baron, kont ünvanlarına sahiptir.
Yine bütün Avrupa hanedanları aslında akrabadır.
Bunların hepsini tek bir aile gibi düşünmeniz gerekir.
Ve bütün bu hanedanlarda da İngiliz Hanedanı gibi oligark hanedanlar arasında evlilikler yoluyla simbiyotik ilişkiler vardır.
Günümüz küresel şirketlerinde Royal önekli olanlar hanedanların ortak olduğunu gösterir.

İşte bu nedenle İngilizler eski sömürgeleriyle bağlarını devam ettirmek için İngiliz Hanedanına mahkum durumdadır.
Eğer hanedanı ülkelerinde kovmuş olsalardı, eski sömürgeleriyle bağlarını da kopartmış olurlardı.
Böylesi bir boşanmadan hanedan zarar görse de, İngiliz ulus devleti de zarar görürdü.
Avrupa Hanedanları böylesi bir açmaz yaratarak kendilerini ve varlıklarını garanti altına almıştır.
Bu ahlaksız bir tavırdır.

Zannetmeyin ki, İngiliz halkı hanedanı yürekten bağrına basmış olsun.
Hanedanlar Avrupa'da turistik, kültürel bir unsur olduğu sürece, İngiliz ulus devletinin ve meclisinin egemenliğine boyun eğdiği ve menfaatlerine zarar vermediği sürece halkın ve devlet nizamının taşıyacakları bir safradı.
Çünkü bunları tasfiye etmeni büyük maliyeti vardır.
Bu maliyet içinde en önemli olanı ulus devletin eski sömürgeler ve hanedanın mülkiyetinde olan çok ulusul şirketler üzerinde sahip olduğu etkinin yitirilmesidir.

Avrupalı entellektüellere, kime sorarsanız sorun, onlar da bu açmazı ve mecburiyeti söyleyeceklerdir.
Kimsenin de ideolojik anlamda monarşi savunucusu olacağını beklemeyin.
Bir aydın için açıklaması çok zor bir çelişki olurdu çünkü.

Oraj POYRAZ
L2fSIJNoA0xfSNxA


On 14.11.2014 12:46, Yunus Kavik wrote:
 
Değerli arkadaşlar
 
Cumhuriyet nötr bir kavram olmakla, öncelikle onun içini doldurmak ve "Hangi Cumhuriyet" sorusuyla meseleye yaklaşmak gerekir.
 
Malumunuz, dağılan Sovyetler Birliği bir zamanlar kendini SSCB (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği) olarak tanımlamakta ve tanıtmaktaydı.
1960 yıllarından bu yana yıllarca diktatörlükle yönetilen Suriye devleti de kendisini "Suriye Cumhuriyeti"  olarak tanımlıyor ve tanıtmakta.
Hafız Esad , Saddam Hüseyin, Kaddafi, Hüsnü Mübarek gibi diktatörlerin yönetildiği rejimlere de Cumhuriyet denilmekte idi hatırlarsanız.
Oysa bu tür tek adam yönetimi şeklinde olan rejimler adlarını Cumhuriyet olarak koysa ne olur koymasa ne olur?
Tek adam ve tek parti rejimleri, monarşilerden çok daha tehlikeli olabiliyor.. Tiranlığa, diktatörlüğe dönüşebiliyor.
Hatta bu tip cumhuriyet rejimlerinde sık sık darbe yapılması bile sıradan olağan hadiseler gibi görülüyor.
Nitekim bizde de sık sık darbelerle Cumhuriyet rejimi ınkıtaya uğratılmadı mı?
 
Ancak buna karşı Kanada, Japonya, Yeni Zelenda, Danimarka, Liechtenstein, Lüksemburg, Belçike, Norveç, Hollanda, Büyük Biritanya, İspanya, İsveç, Monako gibi ekonomik yönden kalkınmış ülkeler monarşi , meşruti monarşi ve krallıkla yönetilmektedir.
Cumhuriyetle yönetilmeyi akıllarından bile geçirmemektedirler. Bizde olduğu gibi cumhuriyet rejimine övgüler düzmemektedirler.
Bu ülkelerin monarşiyle yönetilmeleri onlarda herhangi bir eksiklik , aksaklık olarak, bir utanç vesilesi gibi de görülmüyor.
Cumhuriyet bir fazilet rejimi ise neden bu zengin batılı ülkeler Cumhuriyet gibi bir fazilete öykünmezler? hiç düşündünüz mü?
Hepsi de aptallar taifesi mi?
 
Cumhuriyete büyük bir değer ve fazilet atfedenlerin şu yukarıda saydıklarım çelişkilerle ilgili olmak üzere neden kafalarını iki elleri arasına alarak ciddi ciddi düşenmez kafa yormazlar bilmem ki?
 
İşin daha da garibi İran'da Humeyni ile birlikte Cumhuriyete bir de İslam gömleği giydirildi. Adı İran İslam Cumhuriyeti oldu. Ne garip değil mi?
 
Demek ki Cumhuriyet denilen rejim her gelenin içini istediği gibi doldurduğu meçhul bir muamma . Hiç de öyle aman aman denilecek, öykünülecek ve kendisine fazilet yüklenecek bir şey değil.
 
Türkiye'de de nev-i şahsına münhasır içi Atatürk tarafından doldurulmuş çerçevesi O'nun tarafından çizilmiş ve bir benzeri de olmayan Cumhuriyetimiz var. El bebek gül bebek özenle korunmaya çalışılan, ama her ne hikmetse arada bir orasından burasından çekiştirilen, darbelerle ınkıtaya uğratılıp hırpalatılmasına da hiç ses çıkartılmayan nazlı bir gelin gibi. Azıcık öksürünce hemen yataklara düşen narin bedenli bir Cumhuriyet.  Tek parti dikdatoryasının hüküm sürdüğü 1938-1950 arasında devlet reisinin kendisini ebedi şef ilan etmesi ve paralara ve resmi dairelere kendi resmini bastırmasının bile Cumhuriyet vasfını taşımasına halel gelmediği düşünülen bir Cumhuriyet.
 
Madem cumhuriyet her gelenin içini kendi istediği gibi doldurduğu bir rejim ise ve bunun böyle olduğu yukarıdaki verdiğim örneklerden anlaşılıyorsa, şu andaki patlak lambalı iktidarının da bu ucube yönetim şeklini kendi istediği şekilde doldurmayı istemesinde ben herhangi bir gariplik görmüyorum.
 
Dr.Anıl Çeçen ve O'nun gibi düşünen kimseler meseleye bile bile kasten doğru bir teşhis koymuyor ve meseleyi kasten çarpıtıyorlar diye düşünüyorum.  Neden ? Patlak lamba iktidar mensupları ile patlak lamba partisini destekleyen ve iktidarla aynı zihniyete sahip çevreler bana göre asla Cumhuriyet düşmanları olduğunu kabul etmiyorum. Bilakis sapına kadar cumhuriyetçi olduklarını düşünüyorum.
Sayın Çeçen'in onlar hakkındaki tanımlaması tamamen yanlış.
Doğru tanımlama şöyle olması gerekir :
Parantezi Atatürk tarafından açılarak içi ve çerçevesi O'nun tarafından doldurulmuş olan Cumhuriyet tanımlamasını bir parantezle kapatarak, rejimin adı değiştirilmeksizin yine Cumhuriyet kalmak üzere patlak lamba zihniyetinin kendisinin tarafından içi ve çerçevesinin doldurulması noktasında yeni bir parantez açma gibi bir düşünce söz konusu.
Bu tür bir düşünüş, Cumhuriyet denilen rejimin bizatihi kendisinin yıkılması gibi ajite ederek tarif edilemez. Sadece ona (yani cumhuriyete) daha önce Atatürk tarafından biçilen gömleğin patlak lamba tarafından yeni gömlekle değiştirilmesi denilmesi daha uygundur.
 
Sayın Çeçen ve benzeri arkadaşlar Monarşi ile yönetilen gelişmiş ülkelere gitseler ve Türkiye'de Cumhuriyet rejimi düşmanlığından endişe duyduklarını orda yaşayan insanlara belirtseler , o ülkelerdeki insanlar bu arkadaşların yüzlerine ablak ablak bakarlar. Yahu bu adam ne diyor diye. Çünkü orada böyle bir endişenin karşılığı yok ve oldukça da anlamsız.
 
Türkiye'de cumhuriyet düşmanları ve cumhuriyeti yıkmak isteyenler yok mu? Var elbette.  Ama asla onlar patlak lamba çevreleri değil.
Sayın çeçen gibiler bu adresi yanlış yerde aradıklarından meseleye doğru teşhis koymuyorlar. Bunu ya bilerek kasten böyle yapıyorlar. meseleyi sulandırıp saptırıyorlar. Yani çok uyanıklar. Ya da bu konuda oldukça cahiller.
 
Türkiye'de cumhuriyet düşmanları oldukça azınlık kesimlerdir. Onları kabaca anlamanız için genel çerçevede şöyle tarif edeyim. Onlar hiç bir şekilde demokratik hareketlerin içerisinde bulunmayan, seçimlere iştirak etmeyen, demokratik partilere ve yapılanmalara şiddetle karşı olan, demokratik yollarla gelen iktidarlarla asla dirsek temasında bulunmayan kimselerdir.
Bu çevrelerin de çok kısa vadede cumhuriyet rejimini yıkmalarını beklemek ham hayal ve ütopyadır.
 
Sayın çeçen ve benzeri arkadaşların bir başka yanlışları da (Türkiye açısından) cumhuriyet karşıtlığını padişahlık savunusu, Osmanlıya öykünme , geriye dönüş şeklinde saptama ve saplantı içerisinde olmalarıdır. Cumhuriyet rejiminin tek alternatifinin sanki sadece padişahlıkmış aldatmacası. Bu 90 yıllık cumhuriyet rejimince ezberletimiş bir algıdır. Osmanlı karşıtlığı üzerine kendini tarif eden bir rejimi cumhuriyet rejimi sayma ve sanma.  Bu nedenle asıl cumhuriyet karşıtları ve karşıtlığını anlayamama ve algılayamama gibi bir zihinsel özür söz konusu.
Mesela ben onlara desem ki , ben hem cumhuriyet karşıtıyım ve hem de monarşik krallık, padişahlık karşıtıyım. Osmanlı padişahlık rejimine de cumhuriyet rejimine de eşit uzaklıkta karşıtım. Bu çevreler benim bu duruşumu kendilerine ezberletilmiş kalıplar içerisinde izah etmeleri ve anlamaları mümkün değildir.
 
"Ulus devlet"  itikadına iman hususuna da değinmem gerekiyordu. Ancak yazı oldukça uzayacak. Bir başka sefere inşallah bu konuya değinelim.
Ulus devlet modeli gerçekten tanıtıldığı gibi ideal bir devlet modeli midir? 19 ncu yıl pozitivizminin ve aydınlanma felsefesinin toplumları ulusçuluğa nasıl sürükledikleri, ulusçuluğun modern sömürgeciliğe katkıları, ve bunun gibi daha bir çok yönden ele alınmayı gerekli kılıyor.
 
Selamlar
Yunus Kavik
 
 
 
 

 
14 Kasım 2014 09:23 tarihinde ZEKI SAHIN <zekisahin@yahoo.com> yazdı:
Değerli Dostlar,

Malum çevrelerin ve tanıdık çehrelerin "100 yıllık parantez" ile ne kast ettiklerini değerli bilim ve fikir adamı Hocamız Sayın Profesör Doktor Anıl ÇEÇEN Bey'in kaleminden ekli yazıda okuyabilirsiniz.

Olaylara bakış açınızı değiştireceğini umarım.

Saygılarımla. 



On Friday, November 14, 2014 2:19 AM, Anıl Çeçen <anilcecen@hotmail.com> wrote:







Halkin en mutlusu, insanlarla iyi gecinen kimsedir.

Hz.Ali



Mitolojik varlik ejderha
A RAF 107.bunun uzerine musa asasini yere atti.
O hemen apacik bir ejderha oluverdi!
SUARA 32.bunun uzerine asasini birakiverdi, o hemen bir apacik ejderha kesildi.

 
Tanim: Istanbul un fethi kiyamet aninda olacaktir.

(Kutubu Sitte, Kiyamet bolumu)
Hadis No : 5045


Din elbette bir vicdan isidir.
Lakin din sadece vicdan isidir demek buyuk bir sapikliktir.

Mehmet Sevket Eygi
Murtecilerin cok sevdigi ve onemsedigi fikir adami.


Milli Mucadelenin basladigi 1919 yilinda Milli Mucadeleye karsi cikan isbirlikci parti ve cemiyetler:
Bunlarin tamami Osmanlici, Hilafetci, Seriatci, Kurtcu ve yabancilarin mandasini isteyen parti ve cemiyetlerdir.

- Selamet-I Osmaniye Partisi (Seriatci, Ingiltere'nin kontrolunde)
- Kurdistan Teal-i Cemiyeti (Dogu ve G.Dogu'da Kurdistan kurulmasi icin Ingiltere ve ABD tarafindan destekleniyordu.)
- Teal-i Islam Cemiyeti (Seriat isteyenler)
- Ingiliz Muhipleri Cemiyeti (Ingiltere himayesi isteyenler)
- Wilson Prensipleri Cemiyeti (Amerikan Mandasi isteyenler)
- Hurriyet ve itilaf Partisi (Kendilerini Sevr'i savunan liberaller olarak tanimlamaktadirlar, ancak Ingiltere'nin kontrolundedirler, Milli Kurtulus Hareketine ve Mustafa Kemal'e en siddetli tepkiyi bu parti gostermistir.)
- Mavri Mira Cemiyeti (Rum Patrikhanesi tarafindan kurulmus olup, Yunan hukumetinin kontrolundeydi. Amaci ceteler kurarak Milli Mucadeleye karsi cikmak ve Anadolu'daki Yunan Ordusuna yardim etmekti.)
Bu parti ve cemiyetlerin tamami Sevr anlasmasindan yana Anadolu'nun isgalini savunmuslardir. Bunlar tam bir isbirligi halinde Anadolu Hareketine cephe almislar, tum isyanlari ve ayaklanmalari da desteklemislerdir.


Adana da 1170, Toprakkale-Islahiye simendifer hatti uzerinde 270, Osmaniye-Adana uzerinde 200, Katma da 300, Kilis te 600, Antep te 1200, Maras ta 1200 kadar Fransiz somurge ve Ermeni askeri olmak uzere isgal kuvvetleri bulundugu anlasilmistir.

(24 Ocak 1920)
K.ATATURK


Din %99 u sekerli kurabiye ve %1 i oldurucu arsenik olan fare zehiri gibidir.
Din in %99 u gercekler ve iyi mesajlardir ama geriye kalan %1 sizi oldurebilir.

Anonim.


Bir ulus kendi icindeki aptal ve hatta muhteris olanlarla bas edebilir
Fakat icersindeki satilmis ve hainlerle yasayabilmesi olanaksizdir.
Sinirlari zorlayan dusman silah ve alemlerini acikta tasidigi icin daha az tehlikelidir.
Fakat bir hain, hain gibi gorunmez,
kurbanlari ile ayni aksanda konusur,onlarin cehresine burunur ve
onlarin argumanlarini kullanarak ulusun politik yapisina nufuz eder,
butun kapilardan serbestce gecer, sesi en ust duzey hukumet koridorlarinda duyulur,
ulusun ruhunu curutur
Politik yapiya her turlu hastalik bulastirarak yasam gucunu elinden alir
Bir katil daha az korkuludur.

Marcus Tullius Cicero
(M.O.106-M.O.43)


Ben askerlerimi, Arap kizlarinin irzlarina gecmesi yolunda cesaretlendirdim.
Cunku Filistinli kadinlar Yahudilerin kolesidir ve biz bu kolelere istedigimizi yapariz ve kimse bizden hesap soramaz.
Asil biz herkesten hesap sorariz

Ariel Saron, Israil Basbakani
Yilmaz Dikbas-EFENDI TERORISTLER
0532 233 31 52


Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com
Ayrilmak isterseniz de :
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup Sayfamız :
http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.com/



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder