20 Kasım 2014 Perşembe

CHP İzmir milletvekili ve PM üyesi Dr. Aytun Çıray : "Kaçak Saray için 3,5 milyar lira daha harcanacak" , "Kaçak Saray'ın güvenliğini İsrailli bir şirket mi sağlayacak?"

Ben bu noktada araya gireyim.
3,5 milyar lira ne demektir?
1,57 milyar dolar demektir.
TÜK verilerine göre 2013 yılı ihracatı 151 milyar dolar, ithalat ise 251 milyar dolardır.
Aradaki fark kadar yani 100 milyar dolar kadar da dış ticaret açağımız vardır.

DİKKAT, Eyyyyyy, hesap kitap bilmez adamla, eyyyy mürteciler.
Bu rakamlar koskoca bir ülkenin rakamlarıdır.
Dile kolay, on kişilik bir köyden bahsetmiyoruz, 70 küsur milyon kişiden bahsediyoruz.
Bir metropol holdinginden bahsetmiyoruz, devletten bahsediyoruz.

Bu sarayın maliyeti, 1,5 milyar dolar ülkenin yıllık dış ticaret açığının, yani yüz milyar liranın içinde yer alan bir rakamdır.
Ve bu rakam daha bu güne kadar harcanmış rakamın dışında, bundan sonra harcanacak olan rakamdır.
Bu güne kadar 1,37 milyar dolar harcandığı söylenmektedir.
Toplam rakamın 2,9 milyar dolara çıkması beklenmektedir.

Hesap bilmeyenleri bu rakamlar kadar sopalamak lazım.
Ben yine de başka yerlerden derlediğim örnekleri sıralayayım.
Bu güne kadar harcanmış olan 1,37 milyar dolarla mirasyedi bonkörlüğü içinde çarçur edilmeseydi de, adam gibi harcansaydı neler yapılırdı?

  1. 1 AKSaray=1 milyon 600 bin asgari ücretlinin aylığı

  2. 1 AKSaray= 1 asgari ücretlinin 133 yıllık maaşı

  3. 1 AKSaray=274 tane tam donanımlı okul.

  4. 1 AKSaray=200 tane tam donanımlı hastane.

  5. 1 AKSaray=92 tane Üniversite.

  6. 1 AKSaray=2000 tane yaşam odası!

Yine de Recep Tayyip ERDOĞAN(RTE)'a yakışır, bunlar devletin, milletin binasıdır diyenlere de artık diyecek bir şey yok.
Yüce Dei sizi bildiği gibi yapmış zaten.
Bundan sonra ağlamak, zırlamak yok.

Aslında sonradan düşündüm de ortalam Türk vatandaşı bu rakamları normal bulacaktır.
Ben boşuna hoplayıp zıplıyorum.
Asgari ücretli olup da elinde Samsung Note 4 olan hademeler, kapıcılar, yeni yetme delikanlılar, genç kızlar gördüm.
Demek ki, bu topraklarda ölümüne borçlanmak normal.
İşin tuhafı bunların hepsi de sürekli olarak ağlıyor.


Oraj POYRAZ
L2fSIJNoA0xfSNxA


CHP İzmir milletvekili ve PM üyesi Dr. Aytun Çıray TBMM Başkanlığına verdiği soru önergesi ile "Kaçak saray" ile ilgili yeni iddialar ortaya attı:

  1. "Kaçak Saray için 3,5 milyar lira daha harcanacak"

  2. "Kaçak Saray'ın güvenliğini İsrailli bir şirket mi sağlayacak?"

(Dr. Aytun Çıray Basın Bürosu- 19 Kasım Çarşamba) Recep Tayyip Erdoğan'ın partisinin isminde yer aldığı gibi "ak" siyaset yapacağı umuduyla seçildiğini, ancak zamanla totaliter ve çağdışı rejimlere has bir yönetim anlayışı ile "devasa yolsuzluklar batağına" battığını anlatan Çıray, Erdoğan'ın Anayasa'yı askıya alarak ülkeyi kanun tanımaz bir keyfilikle ülkeyi yönetmeye başladığını ifade etti.

Çıray, "Nitekim bu durumunun farkında olan AKP, 2015 seçimleri öncesi kaybettikleri iç ve dış desteklerini kazanmak için yeniden AB projesine dört elle sarılmaya başlamıştır.
Ancak unutulmamalıdır ki AB standartlarında zorbalık ve hırsızlık yoktur.
AB gibi çağdaş demokrasilerde Reza Zerrab ve bakanların çocukları hakkında verilen takipsizlik kararları 9 şiddetinde deprem yaratır ki, hayal bile edilemez,"
dedi.

"Türkiye'nin daha Erdoğan'ın gecekondudan villalara terfi etmesini, çocuklarının gemi sahibi olmalarını, para kutularını hazmedemeden muazzam bir kamusal ahlâksızlıkla karşılaştı.
Milletin 1 milyar 370 milyon lirası ile kuyruklarda bekleyen hastalara hastane, sayıları % 10'a yaklaşan işsizlere fabrika, öğrencilere üniversite yapılmadı; köylüye destek, işçiye memura zam verilmedi; ne yazık ki Erdoğan'a "Kaç-ak Saray"
yapıldı," diyen CHP milletvekili Çıray, Başbakan Davutoğlu'na şu soruları yöneltti:

  • Yapılan anketlerde halkın yüzde 75'inin Kaçak Saray'ı ''gereksiz bulduğu'' ve "paranın israf edildiği"ni düşündüğünü gösteriyor.
    Bu durumda Sayın Bekir Bozdağ'ın Erdoğan'ın lüks tutkusuna kılıf aramasını ahlâki buluyor musunuz?

  • Danıştay'ın "Buraya inşaat yapamazsınız" yönündeki kararına rağmen dikilen kaçak binayı Adalet Bakanı'nızın savunmak yerine yıkılması için yargı kararını uygulatması gerekmez mi?

  • Gerçek Gündem isimli bir internet gazetesinin başyazarı, "Ankara'da yaşayan AKP'nin aktif isimlerinden biriyle konuştum birkaç gün önce.
    Anlattığına göre, Kaçak Saray için toplamda beş katrilyon
    (3 milyar dolar) harcanması öngörülüyor" diye yazdı.
    Bu durumda Kaçak Saray için 3,5 milyar lira daha harcanacağı doğru mu?

  • MİT, polis ve bakanlıkların bazı dairelerinin de Kaçak Saray'a taşınacağı ifade ediliyor, bu güvenlik riski oluşturur mu oluşturmaz mı?

  • Siz de Kaçak Sarayda mı oturacaksınız?

  • Kaçak Saray'ın güvenlik koordinasyonu ve plânlamasını hakkında atıp tuttuğunuz İsrailli bir şirketin üstlendiği doğru mu?



Dr. Aytun ÇIRAY

CHP İzmir Milletvekili

Parti Meclisi Üyesi

Tel: 0312 420 64 16

Twitter : AytunCiray

Facebook beğen: https://www.facebook.com/tcAytunCiray


a45UyF587661-141119161727-03
^^^^^ - vvvvv

 
--
a45UyF587661
^^^^^ - vvvvv



Insanlarin en buyugu, en yuksek mevkide iken tevazu gosteren , kudret sahibi iken affeden, kuvvetli iken adaletle hukmedendir.




Sudan sonra goklerin yaratilmasi
HUD 7.
O, hanginizin amelinin daha guzel olacagi hususunda sizi imtihan etmek icin, ars i su uzerinde iken, gokleri ve yeri alti gunde yaratandir.
Yemin ederim ki, (resulum!): olumden sonra muhakkak diriltileceksiniz desen, kafir olanlar derhal bu, acik bir buyuden baska bir sey degildir derler.

 
Resulullah (sav) a bir hirsiz getirilmisti.
Oldurun onu!
diye emretti.
Kendisine:
Ey Allah in Resulu, bu adam sadece caldi denildi.
Bunun uzerine Oyleyse (elini) kesin!
dedi ve derhal eli kesildi.
Sonra ayni adam ikinci sefer getirildi.
Yine: Oldurun onu!
diye emretti.
Kendisine:
Ey Allah in Resulu, bu adam hirsizlik yapti dendi.
Bunun uzerine Oyleyse kesin!
dedi ve derhal sol ayagi kesildi.
Sonra ucuncu sefer getirildi ve hirsizlik yaptigi soylendi.
Hz.Peygamber:
Oldurun onu!
diye emretti.
Kendisine:
Ey Allah in Resulu, bu adam hirsizlik yapti denildi.
Bunun uzerine: Sol elini kesin!
diye emretti.
Sonra ayni adami dorduncu kere getirdiler.
Oldurun onu!
buyurdu.
Kendisine:
Ey Allah in Resulu, bu adam hirsizlik yapti dediler.
Bunun uzerine Sag ayagini da kesin!
diye emir buyurdu.
Ayni adam besinci sefer getiririldi.
Hz.Peygamber (sav): Oldurun onu diye emretti.
Hz.Cabir (ra) der ki:
Adami goturup oldurduk.
Sonra suruyerek goturup bir kuyuya attik.
Uzerini de tasla doldurduk.

Ebu Davud, Hudud 20, (4410); Nesai, Sarik 15, (890, 91)
Hadis No.1603


Sait Nursi ye gore elektrik kontagi ve meteor :
Bunlarin hepsi Kur anda vardir ve fizik kanunlarina gore aciklama yapmak Kur anin kudretine, hikmetine aykiri dusmektedir

Sait Nursi, Ramazan Risalesi, s.1-15..


Ankara'dakilerin Yunanlilara hala meydan okumalarina cilginliktan baska bir sifat verilemez. Yunanlilarla aramizda akilca da, ilimce de, kuvvet bakimindan ve her acidan bu kadar fark varken onlarla muhabereye girisilemez.

Yazar Refik Halit Karay - 07.08.1920


Ermeni sorunu denilen ve Ermeni milletinin gercek olmayan isteklerinden cok, dunya kapitalistlerinin ekonomik yararlarina gore cozulmek istenilen sorun, Kars antlasmasi ile, en dogru sekilde cozume ulastirilmis oldu.(Alkislar) Yuzyillardan beri dostluk icinde yasayan iki caliskan halkin iyi iliskileri memnuniyetle yeniden kuruldu.

(1 Mart 1922)
K.ATATURK


ALBERT EINSTEIN : NEDEN SOSYALIZM

Ekonomik ve toplumsal konularda uzman olmayan birinin sosyalizm hakkinda gorus bildirmesi dogru mudur?
Ben buna birkac neden yuzunden evet diyorum.
Gelin, bu soruyu once bilimsel bilgi acisindan degerlendirelim.
Ilk bakista astronomi ve ekonomi arasinda onemli yontemsel farkliliklar gorulmeyebilir.
Her iki alanda da bilim adamlari kisitli sayidaki gorungulerin(fenomen) aralarindaki baglantilari mumkun oldugu kadar anlasilir yapmak icin genel kabul gorecek yasalar kesfetmeye calisirlar.
Fakat aslinda yontemsel farklar vardir.
Ekonomi alaninda genel kabul goren yasalarin kesfedilmesini zorlastiran gozlemlenecek ekonomik gorungulerin pek cok faktorden etkilenmeleri ve bu etkilerin tek baslarina degerlendirilememesidir.
Ayrica, -hepimizin bildigi gibi- insanlik tarihinde uygar donem in baslangicindan bu yana edinilen deneyimler ozunde ekonomik olmayan faktorlerden etkilenip kisitlanmistir.
Ornegin, bircok buyuk devlet sekli varliklarini fetihlere borcludurlar.
Fetheden halklar, kendilerini fethettikleri ulkenin -yasal ve ekonomik olarak- ayricalikli sinifi yapmislardir.
Toprak sahipligini tekellerine gecirmisler ve ruhani grubu kendi aralarindan belirlemislerdir.
Egitimi kontrol eden bu rahipler, toplumdaki sinif ayrimini kurumlastirmislar, insanlarin bundan sonra cogunlukla bilincsizce toplumsal davranislarini yonlendirecek bir degerler sistemi yaratmislardir.

SOSYALIZMIN GERCEK HEDEFI

Ancak tarihsel gelenek, insanligin gelismesinin dune kadar Thorstein Veblen in yagmaci donem adini verdigi asamanin otesine hicbir yerde gecemedigini gostermektedir.
Gozlemlenen ekonomik gercekler o doneme aittir ve onlardan turetilecek yasalar insanligin diger donemlerine uygulanamaz.
Sosyalizmin gercek hedefi bu donemin otesine gecerek, insanligin gelisimini yagmaci donemden daha ileri bir doneme tasimak olduguna gore, ekonomi bilimi, mevcut haliyle, gelecegin sosyalist toplumuna cok az i$ik tutabilmektedir.
Ikinci olarak sosyalizm, amaci toplumsal-ahlak olan yone yonelmistir.
Ancak bilim amac yaratmadigi gibi, bunlari insanlara da asilayamaz; bilim, en fazla, amaclara ulasilmasini saglayan araclar yaratabilir.
Ancak amaclar yuce ahlaki ideallere sahip kisiliklerce kavranilirsa ve bu amaclar olu dogmamissa, yasamsal ve guclulerse bir cok insan tarafindan ileri tasinarak, toplumun yavas/agir evrimine yon verir.
Bu nedenlerden oturu insana iliskin sorunlarda bilimi ve bilimsel yontemleri fazla abartmamaya dikkat etmek ve toplumun orgutlenmesini etkileyen sorunlarda sadece uzmanlarin soz hakki oldugunu da varsaymamak gerekir.

BIR CIKIS VAR MI?

Bir suredir cok sayida kisi toplumun bir krizden gectigini one surerek, toplumun dengesinin ciddi olarak bozuldugunu ifade etmektedir.
Boyle durumlarda kisilerin farkli dusunmeleri, hatta ait olduklari gruba karsi dusmanca hisler beslemeleri tipik bir davranistir.
Ne dedigimi anlatmak icin basimdan gecen bir deneyimimi aktarayim.
Gecenlerde zeki ve iyi yetismis bir kisi ile yeni bir savas tehdidini tartisirken, boyle bir savasin insanligin varligini ciddi bicimde tehlikeye sokacagini ve bu tehlikeyi ancak uluslarustu bir organizasyonun onleyebilecegini soyledim.
Bunun uzerine muhatabim bana gayet sakin bir bicimde, Insan irkinin yok olmasina niye bu kadar karsisin? dedi.
Eminim ki daha bir asir onceye kadar hic kimse boyle gayr-i ciddi bir soylemde bulunamazdi.
Bu soylem kendi icinde bir denge saglamak icin bosuna ugrasmis ve bunu basarma umudunu az-cok kaybetmis bir adamin soylemi idi.
Bu soylem aci veren bir yalnizligin ve tecrit olmanin ifadesidir ve bu gunlerde cok kisi ayni aciyi cekmektedir.
Sebebi nedir?
Bir cikis var mi?
Boyle bir soruyu sormak kolay, ancak belli derecede ikna edici bir yanit vermek zordur.
Ancak duygularimizin ve ugraslarimizin celiskili, belirsiz olduklarinin bilincinde olarak ve onlarin kolay ve basit formullerle ifade edilemeyecegini bilerek yine de elimden gelenin en iyisini yapmaya calisip, yanitlamayi deneyeyim.

BIREYSEL VE SOSYAL VARLIK

Insan hem tek basina yasayan hem de sosyal bir varliktir.
Tek basina yasayan bir varlik olarak kisisel isteklerini tatmin etmek ve dogustan edindigi yeteneklerini gelistirmek icin kendisinin ve yakinlarinin varligini koruma cabasi icindedir.
Sosyal bir varlik olarak ise, cevresindeki dostlarinin sevgisini ve takdirini kazanmaya, mutluluklarini paylasmaya, acilarini dindirmeye ve yasam kosullarini iyilestirmeye calisir.
Iste sadece bu cesitli, zaman zaman celiskili cabalarin varligi, insanin ozel karakterini aciklar; bunlarin ozgun bilesimi bireyin icsel bir dengeye erisme derecesini belirler ve toplumun esenligine katkida bulunur.
Genel olarak bu iki durtunun gorece direnclerinin kalitimla duzenlenmis olmasi mumkundur.
Fakat nihai olarak ortaya cikan kisilik, buyuk olcude insanin gelisimi sirasinda kendisini icinde buldugu cevre, icinde buyudugu toplumun yapisi, o toplumun gelenekleri ve belirli davranis bicimlerinin ovulmesi ile olusur.
Soyut toplum kavrami birey acisindan cagdaslari ile ve onceki nesillerle dolayli dolaysiz iliskisinin toplami anlamina gelir.
Birey dusunebilir, hissedebilir, mucadele edebilir ve kendi basina calisabilir fakat -fiziksel, entelektuel ve duygusal varligi ile- topluma oylesine bagimlidir ki- onu toplum cercevesinin disinda dusunmek ve anlamak imkansizdir.
Ona gida, giyecek, ev, is araclari, dil, dusunce bicimleri ve buyuk olcude dusuncenin icerigini saglayan bu toplum dur.
Bu kucucuk toplum kelimesinin ardinda sakli, gecmiste yasamis ve bugun yasamakta olan milyonlarca insanin emegi ve becerisidir ona hayat veren.
Dolayisiyla, bireyin topluma bagimliliginin doganin ortadan kaldirilamayan bir gercegi oldugu kanitlanmistir.
Aynen karincalar ve arilar gibi.
Fakat karincalarin ve arilarin tum yasam sureci en ince ayrintisina kadar kati, kalitimsal icguduler ile belirlenmisken, insanoglunun sosyal kaliplari ve karsilikli iliskileri son derece degiskendir ve degisime aciktir.
Hafiza, yeni birlesimler olusturma kapasitesi, sozel iletisim kurabilme ustunlugu insanoglunun biyolojik zorunluluklarinin buyurmadigi gelismeler saglamasini mumkun kilmistir.
Bu gelismeler kendilerini edebiyatta, bilimsel ve teknik basarilarda, sanat eserlerinde, gelenekler, kurumlar, orgutler olarak gosterir.
Bu bir anlamda insanin kendi yasamini kendinin nasil yonettigini ve bu surecte bilincli dusunme ve istemenin nasil bir rol oynadigini aciklar.

DEGISKENLER-DEGISMEZLER...

Insanoglu dogustan, kalitimsal olarak, insan turunun karakteristigi olan dogal istekleri de iceren, sabit ve degismez olarak niteledigimiz biyolojik bir bunyeye sahiptir.
Buna ek olarak, yasam suresi icinde, iletisim ve baska etkiler araciligiyla yasadigi toplumdan kulturel bir bunye edinir.
Zaman icinde degisime acik olan ve bireyle toplum arasindaki iliskiyi buyuk olcude belirleyen iste bu kulturel bunyedir.
Modern antropoloji bize ilkel denilen kulturlerin karsilastirmali olarak incelenmesi yoluyla, insanoglunun sosyal davranislarinin gecerli kulturel kaliplara ve topluma egemen olan orgut tiplerine bagli olarak cok buyuk degi$iklikler gosterdigini ogretmistir.
Iste insan turunu iyilestirme mucadelesi verenlerin umutlarinin dayanagi sudur: Insanlarin birbirlerini mahvetmek istemelerinin ya da zalim, kendi kendine kasteden kaderin ocagina dusmus olmalarinin nedeni biyolojik bunyeleri degildir.
Yasami olabildigince doyurucu kilabilmek icin toplum yapisinin ve insanin kulturel yaklasiminin nasil degistirilmesi gerektigini kendimize sorarsak, degistiremeyecegimiz bazi kosullarin varligi gerceginin surekli bilincinde olmamiz gerekir.
Daha once de belirtildigi gibi insanin biyolojik yapisi, nereden bakilirsa bakilsin degismez.
Ustelik son birkac yuzyilda yasanan teknolojik ve demografik gelismeler kalici durumlar yaratmistir.
Varliklarinin devami icin vazgecilmez sayilan urunlerle, nufusun gorece yogun oldugu yerlerde, asiri ayrintili bir isbolumu ve son derece merkezi bir uretim aygiti mutlak zorunluluk haline gelmistir.
Bireylerin ve nispeten kucuk topluluklarin tamamen kendine yeterli olduklari, geri donup baktigimizda son derece huzurlu gorunen zaman sonsuza dek yitip gitmistir.
Insanoglunun artik bir uretim ve tuketim gezegeni olusturdugunu soylersek fazla abartmis olmayiz.

CAGIN OZU

Cagimizin ozunu bana gore neyin olusturdugunu kisaca belirtebilecegim bir noktaya simdi varmis bulunuyorum.
Bu toplumla bireyin iliskisi ile ilgilidir.
Birey topluma olan bagimliliginin gecmiste olmadigi kadar bilincindedir.
Ama bu bagimliligi organik bir bag, koruyucu bir guc, olumlu bir varlik olarak gormek yerine, daha cok dogal haklarina hatta iktisadi varligina karsi bir tehdit olarak algilamaktadir.
Dahasi toplumdaki konumu oyle bicimlenmistir ki, yapisinin egoistce suruklenisi surekli vurgulanmakta, dogal olarak daha zayif olan sosyal yapisi gittikce bozulmaktadir.
Toplumdaki konumlari ne olursa olsun tum insanlar bu bozulma surecinde rahatsiz olmaktadirlar.
Kendi egolarinin mahkumu olduklarini bilmeksizin, kendilerini guvensiz ve yalniz, yasamin basit, sade, dogal tadindan yoksun kalmis hissederler.
Insan kisa ve cetin de olsa yasamin tadina varabilir, yeter ki kendini topluma adasin.
Bugunku haliyle kapitalist toplumun iktisadi anarsisi bence belanin asil kaynagidir.
Onumuzde bireylerinin, birbirlerini kolektif emeklerinin meyvelerinden yoksun birakmak icin yilmadan -zor kullanarak degil fakat yasalarla belirlenmis kurallarin tumune gonulden uyarak- ugrastigi dev bir ureticiler toplulugu gormekteyiz.
Bu baglamda uretim araclarinin -yani tuketim mallarini ve buna ek olarak yatirim mallarini uretmek icin gereken tum uretim kapasitesinin- yasal olarak ve cogu kez bireylerin ozel mulkiyetlerinde oldugunun onemini kavramamiz gerekir.
Konuyu basitlestirmek icin, asagidaki anlatimda uretim araclarinin mulkiyetini paylasmayan herkesi isci olarak adlandiracagim, bu terimin yaygin kullanimina tam olarak denk dusmese de.
Uretim araclarinin sahibi, iscinin isgucunu satin alabilecek durumdadir.
Isci uretim araclarini kullanarak kapitalistin mali haline gelecek yeni mallar uretmektedir.
Her ikisi de gercek deger uzerinden olculmek uzere, iscinin urettigi ile ona odenen arasindaki iliski bu surecin esas noktasidir.
Is sozlesmesi serbestce belirlendigi surece, isciye yapilan odemeyi belirleyen urettigi malin gercek degeri degil, iscinin asgari gereksinimleri ve is icin rekabet eden isci sayisina iliskin olarak kapitalistlerin isgucune ihtiyaclaridir.
Teoride bile isciye yapilan odemenin urunun degeri tarafindan belirlenmediginin anlasilmasi onemlidir.

KAPITALIZMIN YASASI

Kismen kapitalistler arasindaki rekabet ve kismen teknolojik gelismelerin ve artan isbolumunun daha buyuk uretim birimlerinin kucuklerin yerini almasini saglamasi sonucunda, ozel sermaye az sayida elde yogunlasmaktadir.
Bu gelismelerin sonucunda, demokratik olarak orgutlenmis bir siyasi toplumda bile etkin olarak denetlenemeyecek devasa bir guce sahip ozel sermaye oligarsisi olusur.
Bu boyledir cunku yasama organlarinin uyeleri, nereden bakilirsa bakilsin secmenle yasama organinin birbirinden ayiran ozel sermaye tarafindan buyuk olcude finanse edilen ya da baska sekillerde etki altina alinan siyasi partiler tarafindan secilir.
Bunun sonucunda halkin temsilcileri gercekte nufusun temel haklardan yoksun kesimlerinin cikarlarini yeterince koruyamazlar.
Ustelik, mevcut kosullar altinda, ozel kapitalistler kacinilmaz olarak temel bilgi edinme kaynaklarini (basin, radyo, egitim) dogrudan ya da dolayli olarak denetlerler.
Dolayisiyla, bir vatandasin bireysel olarak nesnel yargilara varmasi ve siyasi haklarini akillica kullanmasi hayli zor hatta cogu zaman imkansizdir.
Sermayenin ozel mulkiyetine dayali ekonomilerde egemen olan durum iki ana ilke ile nitelendirilir: Birincisi, uretim (sermaye) araclarinin ozel mulkiyetidir ve mulk sahipleri bunu diledikleri gibi kullanirlar; ikincisi serbest is sozlesmesidir.
Bu anlamda tabii ki saf kapitalist toplum diye bir sey yoktur.
Iscilerin uzun ve aci siyasi mucadeleler sonucu, bazi kategorilerde serbest is sozlesmesi nin iyilestirilmis bir bicimini saglamayi basardiklarini ozellikle belirtmek gerekir.
Ama butun olarak ele alindiginda bugunku ekonomi saf kapitalizmden fazla farkli degildir.
Uretime kar icin devam edilir, kullanim icin degil.
Calisabilecek durumda olan ve calismak isteyen herkesin is bulacaginin bir garantisi yoktur.
Hemen hemen herdaim bir issiz ordusu vardir.
Isci her zaman isini kaybetme endisesi tasir.
Issiz ve cok dusuk ucret odenen isciler karli bir pazar olusturmadiklari icin tuketim mallarinin uretimi sinirlidir ve sonuc mesakkatlidir.
Teknolojik ilerleme cogu zaman isin zorlugunu hafifletmek yerine daha fazla issizlige neden olur.
Kar gudusu, kapitalistler arasindaki rekabetin durumuna gore gittikce daha fazla derinlesen bunalima yol acan sermaye birikiminin ve kullaniminin istikrarsizligindan sorumludur.
Sinirsiz rekabet, emegin cok buyuk olcude heba olmasina ve daha once de sozunu ettigim gibi bireylerin sosyal bilinclerinin sakatlanmasina yol acar.
Bana kalirsa kapitalizmin en buyuk kotulugu bireylerin sakatlanmasidir.
Tum egitim sistemimiz bu beladan muzdariptir.
Gelecekteki kariyerine hazirlanmak icin acgozlu bir bicimde basariya tapmak uzere egitilmis ogrenciye abartili bir rekabetci yaklasim asilanir.

BELADAN KURTULMANIN TEK YOLU: SOSYALIZM

Ben bu korkunc beladan kurtulmanin tek yolu olduguna eminim.
Bu yol, toplumsal hedefler dogrultusunda yonlendirilmis bir egitim sisteminin eslik ettigi sosyalist ekonominin insasidir.
Boyle bir ekonomide toplumun kendisi uretim araclarinin sahibidir ve uretim araclari planli bir tarzda kullanilir.
Uretimi toplumun gereksinimlerine uyduran planli bir ekonomi isi calisabilir durumda olanlara dagitir ve erkek, kadin, cocuk herkesin gecimini garanti eder.
Bireyin egitimi, dogustan sahip oldugu yeteneklerin gelistirilmesinin yaninda, gunumuz toplumundaki guc ve basarinin yuceltilmesi yerine, bireyin icinde cevresindekilere karsi sorumluluk hissi gelistirmeyi hedefler.
Yine de planli ekonominin henuz sosyalizm olmadigini unutmamak gerekir.
Boylesi bir planli ekonomiye bireyin tamamen kolelesmesi eslik edebilir.
Sosyalizmin basarisi son derece zor bazi sosyo-politik sorunlarin cozulmesini gerektirir.
Siyasi ve ekonomik gucun merkezilesmesinin yarattigi etki alaninin genisligi gozonune alindiginda burokrasinin mutlak gucunu ve kendini begenmisligini engellemek nasil mumkun olacaktir?
Bireyin haklari nasil korunacak ve burokrasinin gucunu dengeleyecek demokratik bir karsi-guc nasil saglanacaktir?
Yasadigimiz bu gecis surecinde sosyalizmin hedef ve sorunlarinin netligi cok onemlidir.
Mevcut kosullarda, bu sorunlarin ozgurce ve engelsiz tartisilmasi guclu bir tabu haline geldigi icin, bu derginin cikarilmasinin onemli bir kamu hizmeti oldugunu dusunuyorum.

ALBERT EINSTEIN


PEZEVENK
. . . . . .
Dunya ahvalinden haberi yoktur
Sohbeti din ile acar pezevenk
Komsusu ac iken kendisi toktur
Sanki melek olmus ucar pezevenk
. . . . . .
Karanlik islerde ziplama ister
Evine granit * kaplama ister
Dunya mektebinden diploma * ister
Insanlik dersinden kacar pezevenk
. . . . . .
Herkesin kabina cesmesi akmaz
Erkek sinekleri hareme sokmaz
Fakir komsusunun yuzune bakmaz
Selamsiz sabahsiz gecer pezevenk
. . . . . .
Sanirsin Allah'la akde oturmus
Cennete giderken macun goturmus
Huriler'i dizip isi bitirmis
Simdi gilmanlari secer pezevenk
. . . . . .
Aydinliga dusman yobazin dolu
Hu cekerken sismis agzinda dili
Erbabi, ulkede bunlardan dolu
Durmadan zehrini sacar pezevenk

Asik ERBABI


Yahudi dininin temel ilkesi, Hasmadat Goyim yani Yahudi olmayanlarin imhasidir

Haham Rav Leor
Yilmaz Dikbas-EFENDI TERORISTLER
0532 233 31 52


Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com
Ayrilmak isterseniz de :
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup Sayfamız :
http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.com/



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder