4 Kasım 2014 Salı

Re: Mediha Abdulhay : Evrenin oluşumu ve diyalektik materyalizm

Çelişki yok aslında.
Dialektik materyalizm aslında komünizmin bilimsel bir temele oturmasını sağlamıştır.
Aslında dine yönelik olumsuz göndermeleri de vardır.

Sizin dilinizle konuşalım.
Zıtlıkların savaşından galip çıkanın barışı hakim olur, buna zıtlıkların uyuma ulaşması diyebiliriz.
Ancak, bir süre sonra hakim olandan yeni bir zıt çıkar ve savaş yeniden başlar.
Bu sonsuza kadar böyle sürer.

Kadın erkek zıtlığı aslında bir metafordur.
Yani gerçeğin temsili örneği.
Nasıl ki, her zaman teşbihlerde az çok hata vardır, bunda da vardır.

Heraklesin temel bir felsefe yöntemi olarak ortaya koyduğu bu yöntem, demode değildir, devre dışında kalmamıştır.
Hala daha günceldir.
Elbette ilk çıktığı haline göre ciddi revizyonlar, rafine ayarlardan geçmiştir.
Günümüzde bahsedilen Dialektik Materyalizmi anlamak için birkaç kalın cilt kitabı okumadan yola çıkmak mümkün değildir.

Bilimsel Komünizm elbette Dialektik Materyalizm temelinde ortaya çıkmıştır.
Ancak, Bilimsel Komünizm fikrine dayalı toplumsal deneyler başarılı olmamıştır.
Bu başarısızlık Dialektik Materyalizm fikrinin değersiz olduğunu göstermez.

Aslına bakarsanız, başarısız toplumsal deneylere bakarsak, İslamiyetin en geç 1000-1100 yıllarında tarihe karışması gerekirdi.

İlahiyatçılar belki de bir gün bilim adamlarının söylediği her şeye bakarak, haaaah tamam işte biz de bunu söylüyorduk diyecekler.
Netekim zaman zaman bunu da söylüyorlar.
Ancak, ilahiyatçılar ne kadar çok konuda, ne kadar doğru laf söylerlerse söylesinler bu bir şeyi değiştirmez.
İlahiyatçıların söylediklerinin hem pratik, hem teorik bir değeri yoktur.
Çünkü herşeyden önce yöntem hatası var.
Deney ve gözleme dayanmayan, gerçeğin sınamasından  geçmeyen laflar ne kadar doğru olursa olsun itibarı değildir.

Bu gün bilim öylesine yüksek bir seviyeye geldi ki, temel yüksek fizik konularını bazen uzmanlarının dışında kimse anlayamıyor.
Muhtemelen Herakles sağ olsaydı o da apışıp kalırdı.
Son yıllarda bilim adamları giderek daha çok kozmolojiyle uğraşır oldular.
Yani evren, evreni doğası, temel unsurları, geometrisi, içi, dışı, başlangıcı, muhtemel sonu.
Konu, burada da kalmamıştır, içinde olduğumuz evrenin dışında başka paralel evrenlerin, hatta beraberce içinde bulunduğumuz daha üst seviyeden evrenlerin zihin jimnastikleri vardır.

Yeterli fizik ve matematik bilgisi olmayan insanların büyük bölümü bu seviyede yüksek fizik söz konusu olunca herhangi bir deneysel yöntemin var olamayacağını, tezlerin, hipotezlerin ve teorilerin ispatlanamaz bir hal aldığını zannetmektedir.
İlginçtir, günümüzde salt boşluğu yüksek enerjili parçacıklarla bombalayarak, boşluktan parça koparmaya yönelik deneysel düzenekler tasarlanmaktadır.
Paralel evrenlerin varlığını ispatlamaya yönelik çok ilginç deneyler tasarlanmıştır.
Çok lafın özü, son derece fantastik lafların için dolduracak deneyler planlanmıştır.

Burada dinin zavallılığı şurada.
Sonuçta aynı lafları biz de söyledik iddiası içinde olsalar da, bu tıpkı kahve falı gibi son derece geniş, esnek lafların eğilip bükülmesiyle ulaşılan bir sonuç.
İş işten geçtikten, olan olduktan sonra konuşmanın kolaycılığı.
Maharet, iş işten geçmeden, olan olmadan önce konuşmakta.

Bilinmeyeni açıklamak, bilinmeyen bataklık  bir alanda ilerlemek gibidir.
Bir yöntem, bir sistem gerektirir.
Batmamak için sürekli sağlam zeminde kalmak kaçınılmaz bir ihtiyaç.
Bu nedenle bataklıkta ilerleyen bir kişinin en az bir ayağı sürekli olarak sağlam zeminde durur.
Tıpkı bunu gibi, bilimsel yöntemde de her bilinmeyen, bilinen başka şeylerle açıklanır.
Açıklanmakla da kalmaz, açıklanan şey mutlaka sınanır.
Bilimsel Yöntem budur.

Din ise bir yöntem, bir sistem işi değildir.
Baştan sona keyfidir, rastgeledir, kişisine, zamana, toplumuna göredir.
Karşıya geçmek zorunda olan bir kişinin bir bataklığın kıyısında dururken, dayanamayarak, bunalarak koşar adım bataklığa dalması gibidir.
Kişi bu yöntemle tesadüfen de olsa karşıya geçebilir, ya da ilk birkaç adımını sağlam şekilde atabilir.
Ancak, eğer belalı bir bataklığa çattıysak, çamura gömülmek kaçınılmaz.

Daha önce de yazdım, çok uzatmıyorum.
Bilebildiğimiz ve bilemediğimiz doğa olayları tanrının varlığına ve yokluğuna isbat değildir.
Sezgiler bilimsel bir veri sayılmaz.
Sağduyu, akla yatkın olma falan, bütün bunlar ancak deney ve gözlemle, mantıklı bir açıklamayla beraber olduğunda değer taşır.

Ve bilimin henüz açıklayamadıkları şeylerin varlığıda, dinin gerçeklinin delili sayılmaz.
Burada esas sorgulanması gereken şey.
Bilim söz konusu olduğunda en temel gereksinim olan deney ve gözlem, bilimsel yöntem din söz konusu olunca neden gereksiz ve anlamsız sayılıyor.
Bu aslında dinin baştan akıl ve mantık dışı olduğunun, gerçek üstü doğasının kabul edilmesi ve itiraf edilmesinden başka bir şey değildir.

Evet, tanrının varlığının da bilimsel bir isbata ihtiyacı vardır.
Aslında zorunludur.
Çünkü bu gerçek bir tezdir.

Tam tersine tanrının yokluğunun isbatı din ve tanrı tanımaz ve bilmez kişilerin sorumluluğu değildir.
Çünkü bu bir tez değildir.
Çünkü her zaman olduğu gibi müddei iddasını isbatlamakla yükümlüdür.
Ve Hz.. Muhammed tanrı ve adına konuşan peygamberi adına ortaya bir iddia koymuştur.
O halde isbat yükümlülüğü ona ve onun savunucularına aittir.
Bilimsel yöntemde olmayanın isbatı diye bir kavram yoktur.

Bir de şöyle düşünün.
Tanrının yokluğunu isbat yükümlülüğümüz olsaydı, daha başka nelerin olmadığını isbatlamak zorunda kalırdık.
Bir düşünün olanları bilmek çok zor değil, ama doğada olmayan ne kadar çok şey var.
İnsan hayal gücünün yettiği ve yetemediği her türden olmayan şeyi belirleyeceğiz, ve hepsinin olmadığını isbat edeceğiz.
Misal olsun, siz arkanıza bakmazken buzdolabının size nanik yapmadığından emin olabilir misiniz?.
Ben diyorum ki, yapıyor, siz de bunun tersini isbat edin.
Ya da Gulyabanilerin olmadığının ispatını istediğimi bir düşünün.
Bunun gibi.

Saygılar.
Oraj POYRAZ
L2fSIJNoA0xfSNxA


On 27.10.2014 23:51, Ali YÜCEL wrote:

Zıtlıklarda ahengin olduğundan bahsetmemişsiniz. Madde dahil varlığın ruhundan, yani varlık metafiziğinden bahsetmemişsiniz. Zıtlıklar üzerinden Uzlaşma Kavramını reddederken, Uyum Kavramını ilginç bir şekilde ikrar ediyorsunuz. Kendi uyuşmazlık içerikli yazınızı nasıl telif edersiniz ve aslında kendi uyumsuzluğunuzu nasıl açıklarsınız? İnsanın, dolayısıyla insanlığın varlığını kadın-erkek zıtlığı olarak tanımlamak, ilmi bir izah mıdır? Aslında yaratılışta  birbirlerine muhtaç  ve birbirini tamamlayan varlıklar mıdır? Filozof Heraklitos kendi çağında sahip olduğu idrak seviyesince bir izah getirmiş ve bugün bile diyalektik materyalizm kavramı üzerinden hala onun durduğu yerde isek, ondan sonraki yeni tespitleri ve inanışları reddedersek, hele hele ondan önce ilk insan ve Peygamber Hz Adem tarafından getirilen mesajı ve öğretileri unutarak yazarsak ve hep bu devrede kalırsak, zihni enginlik bakımından da aslında kendimize de haksızlık yapmış sayılmaz mıyız? Aynı anda iki zıttın asla ictima edemeyeceği ilmi bir gerçek değil midir? Bir yaprağın rüzgarda hareketi ile aynı anda hareketsiz kalmasını diyalektik materyalizmle nasıl açıklarsınız mesela? Çirkin ile güzeli izafilikle tefsir ederek, diğerinin çirkinine siz güzel diyebilirsiniz. Bu normaldir. Ama iyi ile kötüyü aynı anda nasıl aynı olarak izah edebilirsiniz? Görenle görmeyen, karanlıkla aydınlık vb başka zıtlık gibi bilinen şeyleri nasıl tek olarak görebilirsiniz? Belki biri diğerinin yarısı, tamamlayıcısı vb gibi bir izah daha makul kabul edilemez mi? Veya sizin de dediğiniz gibi; bütün bu zıtlıklar ikiliklerine rağmen aynı şey olup bir'in ayrı ayrı yarılarıdır diyebiliyor iseniz, illa da size karşıtlık olsun niyetiyle yazmıyorum ama, burada birazcık olsun bulmaca misali mantıksal kelime oyunları yok mudur sizce? Ya da hedef tevhidi izah ise, bunun yolu yegane bu mudur? Ana madde ateş ise, Güneş niçin kendini hala bitirmedi? Hem de aynel yakın bilinemeyen bir sıcaklığın nasıl hala devam ettiği ve aslında Kur'an-i Kerim (Yasin Suresi, Ayet 38) 'de ki bir ufku unutursak ve dikkate almaz isek, pozitivist bir düzleme inerek metafiziği programında düşünmeyen ve aslında fiziğin de zıttı olan bir şeyi reddetmiş olmaz mıyız? Selam, hidayete tabi olanların üzerine olsun.

 

A.YÜCEL

From: T.C. Oraj POYRAZ [mailto:murte@emaildodo.com] Sent: Monday, October 27, 2014 3:02 PM
To: Ali YÜCEL
Subject: Mediha Abdulhay : Evrenin oluşumu ve diyalektik materyalizm


Mediha Abdulhay : Evrenin oluşumu ve diyalektik materyalizm

12 Eylül 2014|

Evreni yüzyıllardır sorguluyoruz, araştırıyoruz.
Nasıl oluştuğuna dair sürekli akıl yürütüyoruz.
İlk çağ filozoflarından bu yana da hep sorgulanmış.
Hep bilim adamlarından dinledik, şimdi de filozoflarımızın açısından bakalım.
Birçoğu diyalektik materyalizm adı verilen bir olguyla, evrenin oluşumunu bağdaştırmış.

Eytişimsel özdekçilik ve eytişimsel maddecilik olarak da bilinen diyalektik materyalizm, Milat Öncesine kadar dayanan bir kavramdır.
Peki nedir bu kavram?
Neyi açıklar?

Öncelikle, diyalektik kelimesinin kökeninden başlamak istiyorum anlatmaya.
Kelime kökeniyle diyalektik, eski Yunanca'da dır ve batı dilinde tartışma sanatı, münazara, tez-antitezle akıl yürütme anlamında kullanılmıştır.
Materyalizm ise maddecilik anlamındadır.

Diyalektik, bir düşünme, araştırma, değerlendirme yoludur ve yöntem olarak karşıt kavramların, zıtların birliği esasına dayanır.
Bu zıtlar nedir?
büyük-küçük, dişi-erkek, aydınlık-karanlık, az-çok, alt-üst, hızlı-yavaş ve daha nice örnek verilebilir bu konuda.
Doğa zıtlıklar ile doludur.
Her şeyin bir zıttı vardır.
Öyleyse diyalektik ile her şeyi açıklamak mümkün.

Karşıtların birliğini ifade eden bu yasa, oluşu, dolayısıyla da aynı zamanda varlığı anlamanın yasasıydı.
Diyalektik materyalizm, doğadaki gelişim ve değişim sürecinin diyalektik temelde biçimlenmesi anlamında, en basitten en karmaşık yapıya, inorganik düzeyden organik düzeye doğru evrimleştiğinin, farklılaşma ve çoğalmayla birlikte nicel olandan nitel olana doğru bir dönüşümle birlikte karmaşık yapıların ve canlı varlıkların oluştuğunu vurgulamaktadır.

Diyalektik yöntemi benimseyenler, yorumlarını bu zıt kavramlar arasındaki çelişkileri irdeleyerek oluştururlar.
Ne zaman başladığına bakacak olursak: Diyalektik, ilk çağ filozoflarından bu yana süregelen bir olgu.
Ancak M.Ö 535-475 yılları arasında yaşayan Heraklitos diyalektiğin babası sayılır.
Karşıtların savaşı, oluşun zorunlu ve tek şartıdır.
Herakleitos şöyle der; eğer karşıtlıklar arasındaki savaş olmasaydı hiçbir şey olmazdı.
Kozmos karşıtlıkların savaşının meydana getirdiği bir uyumdur:

"Karşıt olan şeyler bir araya gelir ve uzlaşmaz olanlardan en güzel uyum doğar.
Her şey çatışma sonucunda meydana gelir"

Varlıkların meydana gelişi ancak birbirlerine zıt olan ve bundan ötürü birbirlerini devam ettiren zıtların çatışmasına bağlıdır.
Heraklitos, savaşın her şeyin babası ve kralı olduğunu; kimini tanrı, kimini insan olarak ortaya çıkardığını; kimini köle, kimini özgür kıldığını söyler.
Heraklitos, tanrılarda, insanlarda yok olsun o kavga diyen ozanı kınıyor.
Çünkü pes ve tiz sesler olmazsa uyum olmazmış, birbirine karşıt erkek ve dişi olmazsa canlı varlıklar olmazmış.

Evren zıt unsurlardan meydana gelmiştir.
Bu zıtlıklar arkasında ise bir olan hep durmakta olup, tanrı adıyla anılır.
Bu ayrılıklı birliği filozof çeşitli simgelerde ve şekillerde görüyor.
İnen ve çıkan yolun aynı olduğunu, iyi ile kötünün aynı olduğunu, çemberin çevresinde başlangıç ve sonun ortak olduğunu, yazının yolunun düz ve eğri olduğunu, soğuğun ısınıp, sıcağın soğuduğunu; nemlinin kuruyup kurunun nemlendiğini söylüyor.
Bütün bu zıtlıklar, ikililiklerine rağmen aynı şey olup bir'in ayrı ayrı yanlarıdır.

Fragmentlerinde sıkça belirtiyor:

"Bağlanışlar; bütünler ve bütün olmayanlar, bir arada duran ve ayrı duran, birlikte söylenen ve ayrı söylenen.
Her şeyden bir, bir'den her şey"

"Yayın adı yaşamdır, işi ise ölüm"

"Ölümsüzler ölümlü, ölümlüler ölümsüz.
Biri diğerinin ölümünü yaşar, diğeri de ötekinin yaşamını ölür"

Bu üstteki cümleler Heraklitos'un diyalektik materyalizm hakkındaki görüşleri.
Söz konusu Heraklitos'a gelmişken çoğu kişi tarafından da bilinen, benim ise Heraklitos'u bu kadar çok sevmeme neden olan felsefesine de değinmek istiyorum.

Heraklitos'a göre her şey akar, sürekli değişir.
Heraklitos'a göre ana madde ateştir.
Ateş bir an bile hareketsiz kalmayan bir maddedir.
Bu büyük filozofun akış öğretisini anlatan cümlesi şudur:

"Aynı ırmaklara girenlerin üzerinden farklı sular akar"

"Aynı ırmaklara gireriz ve girmeyiz.
Hem varız hem yokuz"

Heraklitos'un evren anlayışı ise şöyledir; Ona göre tüm evren ateşten var olmuştur ve bir süre sonra yine ateşe dönecektir.
Evrenin var oluşu ve yok oluşu olayı, periyodik olarak sonsuz kere yinelenecektir.
Evren, belirli dönemlerde var olan ve yine belirli bir dönemde yok olan bir olgudur.
Heraklitos'ta yeni olan taraf; evrenin birden bire bir oluş ve yok oluş olgusu olarak görülmesidir.
Milet okuluna göre evren özü somut olan bir şeyden; sudan ya da havadan yapılmıştır, her şeyin özünde bu maddeler bulunur.
Heraklitos ise ateşi ana madde yapmakla, varlıkların özde bir madde değil, bir olgu olduğuna dikkat çekmiştir.

Gelelim diyalektiğin diğer filozoflar tarafından nasıl incelendiğine?
Platon'a göre doğru bilgiye ulaşmanın en doğru düşünce yoludur diyalektik.

Aristotales'e göre ise, diyalektiğin babası Elealı Zenon'dur.
Zenon'un diyalektiği bir tür özdeşlik düşüncesine dayanır.
Zenon, diyalektik yöntemi kullanarak hareketin olanaksızlığını gösterir.
Ona göre evrende görünenler yanıltıcıdır, bir dizi paradoksla çokluk ve çeşitliliğin hayali olduğunu öne sürer.
Elealı Zenon bir mantık ustası ve diyalektik düşüncelerin önemli geliştiricilerindendir.
Zenon diğer diyalektik ile ilgili görüşlerin tersine, hareketin ve değişimin olanaksız olduğunu, bunların bir yanılsama olduğunu ve temelde varlığın değişmeyen bir halde bulunduğunu öne sürer.

İlk çağ filozoflarının diyalektik yöntemi, Kant'a gelinceye kadar batı düşüncesinde olumsuz algılanmıştır.
Kant, diyalektiği çelişkilerle açıklayarak her oluşta, her durumda çelişkiler olduğunu ortaya koyarak Herakleitos'un diyalektik anlayışını yeniden canlandırmış ve Hegel'e zemin hazırlamıştır.

Hegel'e göre diyalektik, tez-antitez-sentez üçlüsüne dayanır.
Gerçekleri oluşturan kavramların her biri karşıtını kendi içinde taşır.
Düşünce, bir kavramdan (tez) onun içindeki karşıtına (antitez) bundan da yeniden karşıtına (yani ilk kavrama) dönmekle, diyalektik hareket içinde, iki kavramın birliğini oluşturan üçüncü kavrama (sentez) ulaşır.
Bu süreç, düşüncenin kendisini kavramasını sağlayan bilinç içeriğini artırır.
Hegel'e göre diyalektik, varlığı belirleyen düşüncenin kendi süreci olduğu gibi dünya tarihinin de oluşum ilkesidir.

Marx ve Engels, maddenin hareketinin diyalektik iç çelişkilerinin ürünü olduğunu ileri sürer ve Hegel'in diyalektiğini tersine çevirerek diyalektik idealizm yerine diyalektik materyalizmin temelini atarlar"Diyalektik, 'dış dünyada ve insan düşüncesindeki hareketin genel yasalarını inceleyen bilimdir' tanımı ile diyalektiği bilimle açıklayarak ve bilime dayandırarak günümüzde kullanılan diyalektik yöntem tarifini oluştururlar.

(Das Kapital, Almanca İkinci Baskıya Önsöz)

Marx, kendi teorisini den farklılaştırmaya özen gösteriyor, evrimin önemine ve toplumdaki kıpırtılara dikkat çekiyordu.
Mekanist modeldeki tekrar eden ve geriye dönen fiziksel tepki anlayışına da karşı çıkıyordu.

Her bilim, gerçeğin farklı alanlardaki gelişimini ancak o alanlarda geçerli olan özel yasalara bağlar, diyalektik materyalizm ise, bizzat gelişme olgusunu genel yasalara bağlar.
Bu genel yasalar, kurgusal varsayımlar değil; bizzat doğanın, toplumun ve bilincin işleyişinden çıkarılmış ve onlara uygulanarak denetlenmiş ve doğrulukları saptanmış bilimsel yasalardır.

Bu yasalar:

1.      Karşıtların birliği ve savaşı yasası

2.      Nicelikten niteliğe ve nitelikten niceliğe geçiş yasası

3.      Olumsuzlanmanın olumsuzlanması yasası adlarıyla anılırlar

Bu yasalar, evrende var olan her şeyin bizzat nasıl devinip geliştiğinin, süreklilikte kesintinin ve karşıtlıkların birdenbire dönüşümlerle nasıl aşıldığının, eskinin yıkılıp yeninin nasıl oluştuğunun anahtarını verir.

Diyalektik materyalizm, hem bilme ve hem de yapmanın öğretisi olmakla, teori ile pratiğin bağımlılığını da ortaya koymuştur.
Teorisiz pratik, pratiksiz teori olmaz.
Pratik teori ile başarılı olabildiği gibi, teori de pratikten yansır.
Son cümlemi yine Herakleitos'un başka bir sözü ile daha fazla bilgi yığmadan bitiriyorum .

Referanslar:

1.      http://tr.wikipedia.org/wiki/Diyalektik_Materyalizm

2.      http://tr.wikipedia.org/wiki/Heraklitos

3.      http://www.academia.edu/4619913/HERAKLITOSUN_KARSITLARIN_BIRLIGI_VE_SAVASI_TEORISI

4.      Diyalektik ve Tarihsel Materyalizm, bilim ve sosyalizm yayınları 9.Baskı

5.      http://tr.wikipedia.org/wiki/Eleal%C4%B1_Zenon

 


a45UyF587661-141027144921-01
^^^^^ - vvvvv

 

--

A posteriori
Deneysel verilerden yola cikarak

Latin Atasozu



Islam da zorlama yoktur (K.BAKARA 256)
***
Islam dan gayri bir dine yonelenler sapiktir! (K.IMRAN 85; Tevbe 33 ),
Musrikleri nerede gorurseniz oldurun! (K.TEVBE, 5
Ya da Islam a aykiri bir inanista ise analariniz, babalariniz, yakinlariniz icin magfiret dilemeyin, onlarin namazini kilmayin vs.. (ornegin K.TEVBE 23, 84, 113; AZHAB 60-61)


 

Allah, ahirette peygamberlere kimligini kanitlamak icin bacagini acip baldirini gosterir.

Buhari 97/24, 10/129 ve 68.surenin tefsiri

 

Din elbette bir vicdan isidir.
Lakin din sadece vicdan isidir demek buyuk bir sapikliktir.

Mehmet Sevket Eygi
Murtecilerin cok sevdigi ve onemsedigi fikir adami.

 

Gogsumde iman, basimda kurari ve elimde padisah fermani olarak geliyorum.
Basta Kemal olmak uzere Kuva-i Milliyeci subaylarin hepsini kesecegim,
Kemal'in kafasini padisaha goturecegim.

Anzavur Ahmet (Kuva-i Muhammediye Birlikleri Komutani) - 1.10.1919

 

Adana, Maras, Ayintap ve Urfa gibi en eski Islam memleketleri Fransiz zabitlerinin idaresinde Ermeni kin ve ofkesine, Ermeni ruhunun yirtici kabalik ve dusmanligina yenecek, parcalanacak bir av gibi terkedildi.

(09 Mayis 1920)
K.ATATURK

 

Kuzey Afrika daki zenci bir kadinin resmiydi.
Korkunc bir kuraklik yasiyorlardi.
Ve olu bebegini kucaginda tutup olabilecek en uzgun ifadeyle gokyuzune bakiyordu.
Resme baktim ve dusundum:
Bu kadinin tek ihtiyaci olan sey yagmurken merhametli ya da sevgi dolu bir tanriya inanabilmek mumkun mu?

Charles Templeton

 

Daha gun o gun degil, derlenip durulmesin bayraklar.
Dinleyin, duydugunuz cakallarin ulumasidir.
Saflari siklastirin cocuklar,
Bu kavga fasizme karsi, bu kavga hurriyet kavgasidir.

Nazim Hikmet Ran

 

Zaman icinde Filistin in tamamina yayilacagiz

Prof.Dr.Haim Weizmann, Israil Devlet Baskani
Yilmaz Dikbas-EFENDI TERORISTLER
0532 233 31 52

 

Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com

Ayrilmak isterseniz de :
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com

Grup Sayfamız :
http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/

Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.com/



This eMail was sent by "T.C. Oraj POYRAZ" at cimcime@neomailbox.net.
For questions and changes contact the Group Administrator: at cimcime@neomailbox.net.
If you want to unsubscribe from this murte@emaildodo.com Group click here
To file a complaint please send an eMail to:
complaints@emaildodo.com


--


Herhangi bir aciyi unutmanin caresi, calisma ve faaliyettir.

Anonim



EN AM SURESI - 38 AYET. Kitapta biz, hicbir seyi ek$ik birakmadik..
NUR SURESI - 46 AYET Andolsun ki, biz, bilmediklerinizi size acik secik bildiren ayetler indirdik
***
BAKARA - 159 - apacik ayetleri Kitap ta aciklamamizdan sonra onlari anlamazsiniz diyenler var ya,

 
Tanim: Biz Resulullah (sav) ile birlikte gazveye cikmistik.
Beraberimizde kadin yoktu.
Husyelerimizi aldirmayalim mi?
diye sorduk.
Bizi bundan yasakladi, sonra da muvakkat istifade hususunda bize ruhsat tanidi.
Herhangi birimiz, bir elbise mukabilinde kadinla, bir muddet icin nikah yapiyorduk.

Buhari, Tefsir, Maide 9, Nikah 6, 8; Muslim, Nikah 38, (1404)
Hadis No : 5631


Risale-i Nur , Said-i Nursi ye Allah tarafindan verilmistir

Bediuzzaman cevap veriyor , 1960″ adli yazida :


General Paraskevopulos'un ordusu, simdi surat ve siddetle harekata devam eyleyecek olursa, birkac haftada Ankara onlerinde bulunacaktir.
Yunan ordusunun basarisi icin dua ediniz!
Yunan ordusunun ilerlemesi hukumetimizin programina uygundur.
Bu ordu bizim ordumuzdur!

Adliye Naziri (Medrese cikisli) Ali Rustu - 12.07.1920


Mubarek vatan ve milleti parcalanmak tehlikesinden kurtarmak ve Yunan ve Ermeni emellerine kurban etmemek icin acilan milli mucadele ugrunda milletle beraber serbest surette calismaya resmi ve askeri sifatim artik mani olmaya basladi.
Bu mukaddes gaye icin milletle beraber nihayete kadar calismaya mukaddesatim adina soz vermis oldugum icin pek asigi bulundugum yuce askerlik meslegine bugun veda ve istifa ettim.

(8 Temmuz 1919)
K.ATATURK


Kisisel tanri anlayisi insanmerkezci bir kavramdir, bunu ciddiye alamiyorum.
The idea of a personal God is an anthropological concept which I am unable to take seriously

Albert Einstein, letter to Hoffman and Dukas, 1946; from Albert Einstein the Human Side, Helen Dukas and Banesh Hoffman, eds., Princeton, New Jersey: Princeton University Press, 1981.


PEZEVENK
. . . . . .
Dunya ahvalinden haberi yoktur
Sohbeti din ile acar pezevenk
Komsusu ac iken kendisi toktur
Sanki melek olmus ucar pezevenk
. . . . . .
Karanlik islerde ziplama ister
Evine granit * kaplama ister
Dunya mektebinden diploma * ister
Insanlik dersinden kacar pezevenk
. . . . . .
Herkesin kabina cesmesi akmaz
Erkek sinekleri hareme sokmaz
Fakir komsusunun yuzune bakmaz
Selamsiz sabahsiz gecer pezevenk
. . . . . .
Sanirsin Allah'la akde oturmus
Cennete giderken macun goturmus
Huriler'i dizip isi bitirmis
Simdi gilmanlari secer pezevenk
. . . . . .
Aydinliga dusman yobazin dolu
Hu cekerken sismis agzinda dili
Erbabi, ulkede bunlardan dolu
Durmadan zehrini sacar pezevenk

Asik ERBABI


Bizim verecegimiz bir kurban karsiligi, 1000 Filistinli oldurulmelidir

Michael Kleiner, Israil Herut Partisi Genel Baskani
Yilmaz Dikbas-EFENDI TERORISTLER
0532 233 31 52


Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com
Ayrilmak isterseniz de :
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup Sayfamız :
http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.com/



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder