2 Ocak 2015 Cuma

Latin harfleriyle ilgili bilinmeyen gerçek


Latin harfleriyle ilgili bilinmeyen gerçek

Osmanlı Ortaçağını diriltmek için bir "restorasyon" hareketine girişmiş olanlar, son zamanlarda 1928'de kabul edilmiş yeni Türk alfabesine karşı da bir kampanya başlattılar. Yeni harfleri Türkçenin bir gecede yok edilmesi ve dilde sadeleşmeyi de "Türkçe ile bilim yapılamaz, felsefe yapılamaz. Bunlar Osmanlıca ile yapılabilir" gibi akıl almaz düşünceler ileri sürdüler. Osmanlıca ile ilgili düşüncelerimi daha önceki yazılarımda anlatmıştım.

Bu kez, Latin harflerinden yeni Türk Alfabesine geçiş aşaması ile ilgili bir belge sunuyorum. Bu belgeyi, iki yıl önce "Eğitim Tarihimizden" başlığı altında Öğretmen Dünyası dergisinin Kasım 2012 tarihli 395. Sayısında yayımlamıştım. Ancak yazı son tartışmalar ışığında güncellik kazanmıştır. Onu bu kez özgün belgenin fotokopisi ile yayımlıyorum. Bu belge Millî Eğitim Bakanlığı'nın arşivlerinde bulunabilir mi bilmem. Bakanlığın arşivi daha sonra çıkan bir yangında tamamen yok olmuştu. İyi ki gazeteler var. Belge konu ile ilgili olarak Tercümanı Hakikat gazetesinin 16 Ağustos 1922 tarihli sayısında yayımlanmış bir haberden ibarettir. Belge, o zaman Millî Eğitim Bakanlığı'nın Talim ve Terbiye Kurulu görevini yapmakta olan Telif ve Tercüme Encümeni'nin yeni alfabe ile ilgili yaptığı bir çalışmayı anlatmaktadır. Latin alfabesinden uyarlanmış Türk alfabesinin 1928'de öyle ileri sürüldüğü gibi bir gecede alınmadığı, bu konudaki çalışmaların oldukça eskilere dayandığını da göstermektedir.

Cumhuriyetin ilanına daha 14 ay varken ve ordu Büyük Taarruza hazırlanırken yeni Türkiye'nin bilim ve eğitim uzmanlarının yeni alfabe çalışması yaptığı anlaşılmaktadır. O tarihte Mehmet Rauf Bey Vekiller Heyeti Başkanı (Başbakan), yaklaşık iki yıldır da Mehmet Vehbi Bey Maarif vekili idi. Bu iki şahsiyet de radikal isimler değillerdi. Mehmet Vehbi Bey, milliyetçilikle muhafazakârlığı şahsında birleştirmiş bir kişi idi.

Türkiye Cumhuriyeti'ni yönetenlerin 92 yıl sonra yeni yazının aleyhinde başlattıkları kampanyaya herhalde hiç ihtimal veremezlerdi.

Onlar Osmanlılıktan gelen aydınlardı. Yani sorun "Türklük veya Osmanlılık" değil, düpedüz "ilerilik-gerilik" davasıdır. (Metinde ayraç içindeki açıklamaları ben koydum) (30 Aralık 2014)

YAZI MESELESİ

Latin Hurufatı

Hakkında Telif ve Tercüme Encümeni'nin Noktai Nazarı

Yazımızı asri ihtiyaçlara göre ıslah etmek için Latin harflerinin kullanılmasına öteden beri bazı taraftarlar çıkmıştı. Meşrutiyetin ilk zamanlarında inkişaf eden bu fikir bilahare -mahdut olmakla beraber- müspet bir cereyan haline girmişti. Bir aralık bu vadide oldukça hararetli münakaşalar da vukua gelmişti. Üdebamızdan (ediplerimizden) bazıları açıktan açığa bu fikre taraftar olarak Latin harflerinin kabulü cihetini iltizam etmişlerdi (gerekli görmüşlerdi). Bu cereyanın aleyhinde bulunanlar imlamızın ıslahı için Türkçenin muharic ve mutabakatı esvat (seslerin çıkış ve bırakılış) kaideleri esasına raptedilmesi lazım geldiğini göstermişlerdi. Latin harfleri taraftarlığının son bir inikası (yankısı) ahiren bu defa Azerbaycan'dan duyulmaya başlamıştı. Bazı Azeri mütefekkirlerini müttefik bir kararla yazımızı Latin hurufuna (harflerine) tahvil için teşebbüsat ve faaliyette bulunmaya karar vermişlerdi. Milli lisanda büyük bir inkılâp hazırlamak gayesini istihdaf eden (hedefleyen) bu maksat karşısında Maarif Vekâleti de lakayt kalamamış, Telif ve Tercüme Encümeni yazı bahsi hakkında müzakereye davet etmişti. Bu husus encümende uzun uzadıya müzakere edildikten sonra bu bahsin kâfi derecede tenviri için ihtisas dairesinde tetkiki encümen heyeti reisi Samih Rıfat Bey'e havale edilmiştir.

Bu husustaki tetkikat ve müdellel (kanıtlı) kanaatlerini altmış, yetmiş sahifelik büyük bir eseri ilmiyede toplayan Samih Rıfat Bey, ahiren vazifesini ikmal etmiştir. Samih Rıfat Bey, eserine elifba tarihini icmalden (anlattıktan) sonra lisanların tekâmülatına (gelişmelerine), yazının ve telaffuzun lisanlar üzerindeki tesirlerine, yazıların nevilerine, harflerin ıslahı çarelerine dair uzun uzadıya izahat vermektedir. Encümenin son içtimaında (toplantısında) kıraat olunan rapor alkışlarla kabul edilmiş, Yusuf Akçora Bey'in teklifi üzerine matbu nüshalarından kâfi miktarda bütün İslam merkezleri ile İstanbul'daki müessesatı âliyeye (yüksek kurumlara), vilayat maarif müdürlüklerine gönderilmesi kararlaştırılmıştır. Telif ve Tercüme Encümeni muvaffakiyetli mesaisinden dolayı Samih Rıfat Bey'e beyanı teşekkür etmiştir.

Tercümanı Hakikat  Sayı 14851  16 Ağustos 1922

Zeki Sarıhan  Odatv.com.

 


a45UyF587661-150102132526-06
^^^^^ - vvvvv


Her seye ibretle bakiniz.

Hz.Ali

Enes bin Malik ( Radiyallahu Anh ) soyle dedi : Rasulullah ( Sallallahu Aleyhi ve Sellem ) :
...Cehennem de nefsin arzulariyla kusatilmistir buyurdu.

( Buhari - Muslim - Tirmizi )
Cehennemle ilgili hadis. Sahihmis bilenler denetlesin.

Asiriliga kacan seyleri seviyorum.
Olcusuz davranislari seviyorum.
Olcusuz dili.
Olcusuz siddeti.
Bu eglenceli.
Ilginic.
Heyecan verici.
Tabiat azgin oldugunda bu hosuma gidiyor.
Bu yuzden dogal afetleri de seviyorum.
Meydana gelen dogal afetler.
Lanet olsun, cok seviyorum.
Gercekten kendimi alamiyorum.
Doga cildirdigi zaman, etraf dagildiginda, insanlar korkup, mulke zarar geldiginde inanilmaz derecede mutlu oluyorum.
Olaya soyle bakiyorum.
Yuzyillardir insanoglu elinden geleni yapti.
Yikmak kirletlmek ve doga nin duzenini bozmak.
Agac kesme, maden ocaklari, atmosferi zehirleme, okyanus balikciligi, nehirleri ve golleri kirletme.
Bataklik ve akiferleri kurutma.
Simdi de doga da karsiligini aliyor.
Insanoglu afetlerle kafasina darbe yiyor, hayalari tekmeleniyor.
Bu hosuma gidiyor.
Ne olursa olsun insanoglu na karsi gram acima duymam ben.(2007 Yili nda yaptigi bir gosteri den)

George Carlin



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder