27 Ocak 2015 Salı

AKP'nin 2012 gaf karnesi


2013 2014 yıllarının gaf listesini hazırlayan varsa iletsin lütfen....     Oraj POYRAZ   L2fSIJNoA0xfSNxA

AKP'nin 2012 gaf karnesi

27 Aralık 2012 09:30

Türk siyasetçileri, kimi zaman komik, kimi zamansa trajik gaflara imza attı yıllar boyunca.

Kenan Evren'in "Asmayalım da besleyelim mi?", Süleyman Demirel'in "Benzin vardı da biz mi içtik" cümleleri hala belleklerimizde.
Son on yıldır iktidarda bulunan AKP'nin üyeleri de gaflar konusunda Türk siyasetine oldukça katkıda bulundu.

Hükümet üyeleri hemen hemen her gün açıklamalar yapıyor, gazete ve televizyonlara demeçler veriyor.
Bu açıklamalardan bazıları gündemin yoğunluğu içinde hemen unutulup giderken öyle açıklamalar var ki uzun yıllar hafızalardan silinmeyecek gibi.

Bu gafların hepsini bir seferde sıralamak elbette ki mümkün değil, ancak Halkın Habercisi olarak son bir yılda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki AKP hükümeti üyelerinin imza attığı gaflarla ve traji komik olayları bir parça da olsa derlemeye çalıştık.

Bakalım 2012 yılında kim neler söylemiş, hangi gafa imza atmış?

BAYRAKTAR'A YOLSUZLUK AZARI

2012 yılının önemli gaflarından birine Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar imza attı.

TOKİ'deki yolsuzlukları açıkladığı için Başbakan'dan azar işittiğini

itiraf eden Bayraktar, sonrasında gazetecilere bunu yazmamaları

ricasında bulundu.

BAYRAKTAR'A YOLSUZLUK AZARI

KENDİ BAKANI BİLE YALANLADI

2012'ye damgasını vuran olaylardan biri de açlık grevleriydi.
Başbakan Erdoğan açlık grevlerinin tamamen şovdan ibaret olup, yalnızca 1 kişinin grevde olduğunu söylerken, Adalet Bakanı bu rakamı 683 olarak açıkladı.

BAŞBAKAN'I KENDİ BAKANI YALANLADI

YA DİNDAR, YA TİNERCİ. ARASI YOK

2012'nin en çok konuşulan konularından biri "Dindar nesil" oldu.

"Dindar nesil yetiştiriyoruz" sözlerine getirilen eleştirilere yanıt veren Başbakan Erdoğan, "Bu gençlik, tinerci mi olsun?
İsyankar bir nesil mi olsun?"
dedi.

DİNDAR OLMASIN DA TİNERCİ Mİ OLSUN?

POLİS, VEKİL OĞLUYLA TARTIŞIRSA

Dörtyol İlçe Emniyet Müdürlüğü'nde yaşanan skandal günlerce gündemden inmedi.

Dörtyol İlçe Emniyet Müdürlüğü'nde AKP Milletvekili Hacı Bayram Türkoğlu'nun oğluyla tartışan Komiser Yardımcısı Murat Emer ertesi gün görevinden alındı.
Polisler teşhis için ellerine numara verilerek duvara dizildi.

DÖRTYOL'DA SKANDAL

ÖNCE KAÇ ÇOCUK İSTEDİĞİNİ SÖYLEDİ, SONRA NASIL DOĞURULACAĞINI

Başbakan'ın başlattığı kürtaj ve sezaryen tartışması sadece 2012'de değil, 2013'te de çok tartışılacağa benziyor.

Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansı Eylem Programı kapsamında konuşan Başbakan Erdoğan, sezaryenle ilgili doğumlara karşı olduğunu, kürtajı ise bir cinayet olarak gördüğünü söyledi.

SEZARYEN'E KARŞIYIM, KÜRTAJ CİNAYETTİR

GÖKÇEK'TEN SERİ GAFLAR

Özellikle sosyal paylaşım sitesi Twitter'ı kullanımıyla dikkatleri üzerine çeken Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, 2012'de seri gaflara imza attı.

İşte o gaflardan ikisi:

"Anası kendini öldürsün"

Samanyolu Haber'de kürtajla ilgili soruları yanıtlayan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, "Anası olacak kişinin hatasından dolayı çocuk niye suçu çekiyor. Anası kendisini öldürsün" dedi.

Çok mu kürtaj yaptırdın?

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, şahsi Twitter hesabında kayıtlı olan bir takipçisiyle girdiği kürtaj polemiğiyle olay oldu.
Gökçek, takipçisine attığı özel mesajda, "Sen çok mu kürtaj yaptırdın?" diye sordu.

GAF İMPARATORU İDRİS NAİM ŞAHİN

Hiç kuşkusuz 2012'nin gaf şampiyonu İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin.
Şahin'in yaptığı gaflar saymakla bitmez ama biz sizin için bir kaçını sıralayalım.

"Netice itibariyle yanmıştır"

Şahin Silvan saldırısını böyle değerlendirdi: "Yangın, ya ateşle çıkar, ya bombayla çıkar, ya roketle çıkar, ya benzinle çıkar.
Netice itibariyle yanmıştır, yakılmıştır.
Sebebini araştırmak, sebebini söylemek bir şey ifade etmiyor"

Hedefi en iyi kim bilir?

Kızılay'daki PKK saldırısı hakkında konuşan Şahin: "Ankara Savcılığının, intikal eden ön bilgilere göre, 3 adet maalesef vatandaşımızın patlamadan dolayı can kaybına maruz kaldığı bilgisi var elimizde.
Hedefi tabi eylemi yapan en iyi bilir.
Ama bu eylemi yapanların hedefini ancak şimdilik tahmin edebiliyoruz(…) Hedef gözetmeden yapılan bir hedeftir"
dedi.

"Sınır ötesi harekat her an yapılabilir"

Kara harekatı konusunda açıklama yapan Şahin: "Görevlilerimiz sürekli karada hareket halindeler.
Kara harekâtından kasıt, sınır ötesi bir kara harekâtı ise o tabii ki ayrı bir konu.
Onun değerlendirmesi devam ediyor.
Ama bizim kendi sınırlarımız dâhilinde kara harekâtımız, karadan kontrol, karadan suç ve suçlularla mücadelemiz devam ediyor.
Sınır ötesi harekât da havadan olduğu gibi karadan da sınır komşumuz ülkeyle yapılan görüşmelere bağlı olarak her an yapılabilir"
diye konuştu.

Şahin yaptığı gaflarla karikatürlere de bol malzeme çıkardı…

"Bu işin hiçbir şeyi olmaz"

Türkiye Muharip Gaziler Derneği Ordu Şubesi ziyaretinde kurduğu cümleler şaşırttı: "Bedel ağır ödendi.
Bu bedeli yok sayamayız.
Bu bedel çocuk oyuncağı değil.
Bu işin şakası olmaz.
Bu işin ciddisi de olamaz, hiçbir şeyi olamaz"

Depremzedelere özendi

Van depremi: Şahin, çadırkenti gezerken bir depremzedenin "Tatlı da geldi bugün" sözleri üzerine, "Ne tatlısı" diye sordu.
Şahin, "Tulumba, baklava, bülbül yuvası" cevabı üzerine Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez'e dönerek "Sayın Başkanım yani biz de bir çadırla burada bir mekan tutalım" dedi.
Şahin, bir başka çadırın önünde de "Koskocaman sarayda oturuyorsunuz hiç gel dediğiniz yok" ifadelerini kullandı.

BAYRAKTAR TOKİ'Yİ "ÖLÜMÜNE" SAVUNDU

Yine Bayraktar, yine TOKİ…

Samsun'da 8 kişinin yaşamını yitirdiği selle ilgili açıklama yapan Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, TOKİ konutlarının da sular altında kalmasıyla ilgili eleştirilere "Ben de gazetelerden öğrendim.
Yer seçimi konusunda yanlış olduğunu zannetmiyorum"
dedi.

TOKİ YANLIŞ YERE EV YAPMAMIŞTIR

ŞAHİN'DEN BİBER GAZI REKLAMI

İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin'in gaflarını yukarıda verdik.
Ancak öyle bir gafı var ki hala esprilere konu oluyor: Tamamen organik biber gazı…

İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, göz yaşartıcı OC gazının tamamen doğal olup insan sağlığı üzerinde kalıcı hiçbir etkisi olmadığını anlatırken, "CS gazı ise üretici firma tarafından 'Uygun eğitim almış personel tarafından kullanıldığında insan sağlığına zararlı olmadığına' dair verilen kalite güvenlik belgesiyle kullanılmaktadır.
Ülkemizde, gaz mühimmatlarından kaynaklanan bir ölüm vakası yaşanmamıştır"
dedi.

GAZIMIZ KALİTE BELGELİ VE DOĞAL

CUMHURİYET DEĞİL, O ÖRMÜŞ

Başbakan Erdoğan, 10 yılık AKP iktidarı döneminde Cumhuriyet'in ilk 10 yılından fazla demiryolu yaptıklarını iddia etti.
Cumhuriyet'in ilk yıllarındaki teknolojiyle, şu andaki teknolojiyi işin içine katmasak bile hesap hatalı çıktı.

"Neyi ördün?
Biz örüyoruz"

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 10.Yıl Marşı'nda yer alan "Demir ağlarla ördük" mısrasını hatırlatarak, "Neyi ördün?
Hiçbir şey ördüğün falan yok.
Demir ağlarla Türkiye'yi biz örüyoruz"
dedi.

TÜRKİYE'Yİ DEMİR AĞLARLA BİZ ÖRÜYORUZ

ATATÜRK VE İNÖNÜ'YE FAŞİST DEDİ

AKP iktidarının 2012 yılında en çok dillerine doladıkları konu 2.Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü oldu.
İnönü'yü önce din düşmanlığıyla ve camileri yıktırıp, din kitaplarını toplatmakla suçlayan AKP'liler üstüne bir de faşist damgası vurmaya çalıştı.

"Mussolini, Hitler ve İnönü"

Başbakan Tayyip Erdoğan, kılık kıyafet yönetmeliğine ilişkin eleştirilere yanıt verirken "Üniforma meselesiyle ilgili birkaç kitap karıştırırsan orada Cizvit Papazlarını, Mussolini'yi, Hitler'i göreceksin, bir de tabi İsmet İnönü'yü göreceksin.
1945'te faşizm çok ağır bir yenilgi aldı, ama maalesef bizde faşist uygulamalar sona ermedi"
dedi.

ATATÜRK VE İNÖNÜ'YE FAŞİST DEDİ

SONRADAN ÇARK ETTİ AMA..

Bülent Arınç da sık gaf yapan AKP'lilerden.
Ancak Arınç'ın en önemli özelliği ne kadar gaf yaparsa, o oranda hızlı çark etmesi.

Arınç: "Ben de dağa çıkardım"

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, bir televizyon kanalında yaptığı açıklamada, "Ben bir BDP'li kadın milletvekiline kızıyordum, çok beddua ediyordum.
Ama onunla ilgili bir hatırayı dinledim, artık kızmıyorum.
Çünkü 17 yaşında genç kız iken Diyarbakır Cezaevi'nde ahlaksızca işkenceye maruz kalmış ki, öyle kendisini zorlamışlar ki, ben de aklıma gelse dağa çıkardım.
Çünkü Diyarbakır Cezaevi'nden çıkanların yarısı dağa gitti, yarısı da dağdakilere övgüler diziyor"
dedi.
Arınç daha sonra bu sözlerinden çark etti.

BEN DE DAĞA ÇIKARDIM

BUNU SÖYLEYEN BAŞBAKAN

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nın Ankara Ulus Meydanı'nda kutlanmasının yasaklanması ve yasağa rağmen kutlama yapan vatandaşlara polisin gazlı müdahalesi hala konuşuluyor.
Ancak bir olay var ki, duyana "Bir Başbakan bunu nasıl söyler" dedirtiyor.

"Ulus'ta Türk bayrağı ile dolaşmak kolay.
Hakkari'de neden dolaşmadın?"

Başbakan Erdoğan 29 Ekim kriziyle ilgili olarak, "Milletten alamadıkları gücü sokakları terörize ederek devşirmeye çalışanlar olduğunu gördük.
Hipodromda olanlar millet değil mi?"
diye konuştu.
Erdoğan, "
Ulus'ta Türk bayrağı ile dolaşmak kolay.
Hakkari'de neden dolaşamadın Türk bayrağı ile"
dedi.

HAKKARİ'DE NEDEN TÜRK BAYRAĞIYLA DOLAŞMADIN?

PKK'LILAR VE LAİKÇİLER

4+4+4 eğitim sistemiyle ilgili tartışmalar 2013'te de hız kesmeden devam edecek gibi.
Yeni sisteme eleştiri getirenlere Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'in yakıştırması ise unutulmayacak cinsten.

Dinçer: 66 aya PKK yanlıları ve laikçiler karşı

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, 66 aylık çocukların okula başlamasıyla ilgili yaptığı değerlendirmede "Vatandaşlarımızın çoğunluğu bizi destekliyor.
Eleştirilerin bir kısmı PKK kaynaklı.
Bir de laikçi kesim bu reformdan rahatsız oluyor"
dedi.

66 AYA PKK'LILAR VE LAİKÇİLER KARŞI

YANLIŞLIKLA DOĞRUYU SÖYLEDİ

Başbakan Erdoğan'ın Twitter hesabında yayınlanan bir mesaj, halk arasında "Yanlışlıkla doğruyu söyledi" espirilerine yol açtı.

İşte o gaf

Erdoğan'ın mesajında, "Milletin iradesini yücelten, elitist anlayış gitti, demokrasiye hak ve özgürlüklere inanan bir anlayış yönetime geldi" ifadeleri yer aldı.
İleti daha sonra silindi.

ERDOĞAN'DAN TWITTER GAFI

KENDİ BELEDİYESİNİ ŞAŞIRINCA

Ve Erdoğan'dan bir gaf daha.

"BDP'li Muş Belediyesi iş yapmıyor" dedi ama unuttuğu birşey vardı.

Muş Belediyesi BDP'li değil, AKP'liydi.

ERDOĞAN KENDİ PARTİSİNİN BELEDİYESİNİ SUÇLADI

NİÇİN BAKTIN BANA ÖYLE

Bülent Arınç'ın imza attığı bu gaf Meclis'te özellikle kadın milletvekilleri tarafından büyük tepkiyle karşılandı.
Arınç'ın hedefindeki isim CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka, Arınç hakkında bu sözlerinden dolayı suç duyrusunda bulundu.

"Mahcup bir insanım, sıkılabilirim"

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, CHP 'li Kamer Genç'e, "Mesir viagra değil.
Ama senin uçkurunda aklın olduğu için, mesir atıldığı zaman aklına başka şeyler geliyor"
derken, CHP'li Aylin Nazlıaka'ya da, "Kürtaj meselesi konuşulurken siz öyle bir söz sarfettinizki benim yüzüm kıpkırmızı oldu.
Bir evli, bir bayan, çocuğu olan milletvekili kendisi ile ilgili bir organını nasıl böyle açıkca konuşabilir"
dedi.

MECLİS'TE VAJİNA TARTIŞMASI



a45UyF587661-150127134907-06
^^^^^ - vvvvv

 

Bir komutan yapacagi uc hatayla ordusunun basina felaket getirebilir. (1) Orduya ilerleme veya geri cekilme emri verdiginde ordunun bu emri uygulayamayacaginin farkinda olmamasi. Buna orduyu topallastirma da denir. (2) Ordudaki kosullari dusunmeksizin orduyu kralligini yonetir gibi yonetmeye kalkmasi. Bu askerin zihninde huzursuzluk yaratir. (3) Zor kosullara uyum askeri prensibini goz onune almaksizin, subay secimi. Bu askerin guvenini sarsar.

Sun Tzu

Secde Suresinin 1.Ve 2.ayetleri de Risale-i Nur a isaret ediyorlarmis...
Ayetlerin anlamlari:
Hakim, Rahman ve Rahim olan Allah in indirisidir
Said-i Nursi ye gore; indirilis sozunun sayi degeri de, Risale-i Nur un sayi degerine denk geliyor.
Ebced hesabiyla ve cifir yoluyla bu sonuc elde ediliyor.
O zaman, ayetlerin anlamlari su demek oluyor: Kur an-i Kerim ve Risale-i Nur, Rahman ve Rahim olan Allah in bir indirisidir Onlar isterler ki, Allah in Nur unu agizlariyla sondursunler.
Oysa inanmayanlar hoslanmasalar bile Allah nurunu tamamlayici ve parlaticidir anlamindaki ayet de Risale-i Nur a isaret ediyormus...
Said-i Nursi ye gore, bir yabanci ulkenin somurgeler bakaninin, Kuran in nurunu sondurmeye calismasina karsilik, kendisinin ortaya atildigina ve o nur u parlattigina isaret ediliyor
Yani Said-i Nursi olmasaymis, o somurgeler bakani, Allah in Nur unu sondurecekmis.
Iste o Nur, Hem Kur an-i Kerimdir, hem de Risale-i Nur dur
Risale-i Nur un 129 parcasi, Kur an dan uzanan elektrik telinin ucuna takilan 129 elektrik lambasi gibidir
Nursi ye gore anlam soyle oluyor:
-Onlar isterler ki Allah in Nur u olan Kuran i ve Risale-i Nur u agizlariyla sondursunler.
Oysa inanmayanlar hoslanmasalar bile, Allah gerek Kuran i ve gerek Risale-i Nur u tamamlayici parlaticidir

Derleyen: Osman Turkoguz
INANCLARA VE AKLA AYKIRI BIR YAKLASIM, NURCULUK.

ALBERT EINSTEIN : NEDEN SOSYALIZM

Ekonomik ve toplumsal konularda uzman olmayan birinin sosyalizm hakkinda gorus bildirmesi dogru mudur?
Ben buna birkac neden yuzunden evet diyorum.
Gelin, bu soruyu once bilimsel bilgi acisindan degerlendirelim.
Ilk bakista astronomi ve ekonomi arasinda onemli yontemsel farkliliklar gorulmeyebilir.
Her iki alanda da bilim adamlari kisitli sayidaki gorungulerin(fenomen) aralarindaki baglantilari mumkun oldugu kadar anlasilir yapmak icin genel kabul gorecek yasalar kesfetmeye calisirlar.
Fakat aslinda yontemsel farklar vardir.
Ekonomi alaninda genel kabul goren yasalarin kesfedilmesini zorlastiran gozlemlenecek ekonomik gorungulerin pek cok faktorden etkilenmeleri ve bu etkilerin tek baslarina degerlendirilememesidir.
Ayrica, -hepimizin bildigi gibi- insanlik tarihinde uygar donem in baslangicindan bu yana edinilen deneyimler ozunde ekonomik olmayan faktorlerden etkilenip kisitlanmistir.
Ornegin, bircok buyuk devlet sekli varliklarini fetihlere borcludurlar.
Fetheden halklar, kendilerini fethettikleri ulkenin -yasal ve ekonomik olarak- ayricalikli sinifi yapmislardir.
Toprak sahipligini tekellerine gecirmisler ve ruhani grubu kendi aralarindan belirlemislerdir.
Egitimi kontrol eden bu rahipler, toplumdaki sinif ayrimini kurumlastirmislar, insanlarin bundan sonra cogunlukla bilincsizce toplumsal davranislarini yonlendirecek bir degerler sistemi yaratmislardir.

SOSYALIZMIN GERCEK HEDEFI

Ancak tarihsel gelenek, insanligin gelismesinin dune kadar Thorstein Veblen in yagmaci donem adini verdigi asamanin otesine hicbir yerde gecemedigini gostermektedir.
Gozlemlenen ekonomik gercekler o doneme aittir ve onlardan turetilecek yasalar insanligin diger donemlerine uygulanamaz.
Sosyalizmin gercek hedefi bu donemin otesine gecerek, insanligin gelisimini yagmaci donemden daha ileri bir doneme tasimak olduguna gore, ekonomi bilimi, mevcut haliyle, gelecegin sosyalist toplumuna cok az i$ik tutabilmektedir.
Ikinci olarak sosyalizm, amaci toplumsal-ahlak olan yone yonelmistir.
Ancak bilim amac yaratmadigi gibi, bunlari insanlara da asilayamaz; bilim, en fazla, amaclara ulasilmasini saglayan araclar yaratabilir.
Ancak amaclar yuce ahlaki ideallere sahip kisiliklerce kavranilirsa ve bu amaclar olu dogmamissa, yasamsal ve guclulerse bir cok insan tarafindan ileri tasinarak, toplumun yavas/agir evrimine yon verir.
Bu nedenlerden oturu insana iliskin sorunlarda bilimi ve bilimsel yontemleri fazla abartmamaya dikkat etmek ve toplumun orgutlenmesini etkileyen sorunlarda sadece uzmanlarin soz hakki oldugunu da varsaymamak gerekir.

BIR CIKIS VAR MI?

Bir suredir cok sayida kisi toplumun bir krizden gectigini one surerek, toplumun dengesinin ciddi olarak bozuldugunu ifade etmektedir.
Boyle durumlarda kisilerin farkli dusunmeleri, hatta ait olduklari gruba karsi dusmanca hisler beslemeleri tipik bir davranistir.
Ne dedigimi anlatmak icin basimdan gecen bir deneyimimi aktarayim.
Gecenlerde zeki ve iyi yetismis bir kisi ile yeni bir savas tehdidini tartisirken, boyle bir savasin insanligin varligini ciddi bicimde tehlikeye sokacagini ve bu tehlikeyi ancak uluslarustu bir organizasyonun onleyebilecegini soyledim.
Bunun uzerine muhatabim bana gayet sakin bir bicimde, Insan irkinin yok olmasina niye bu kadar karsisin? dedi.
Eminim ki daha bir asir onceye kadar hic kimse boyle gayr-i ciddi bir soylemde bulunamazdi.
Bu soylem kendi icinde bir denge saglamak icin bosuna ugrasmis ve bunu basarma umudunu az-cok kaybetmis bir adamin soylemi idi.
Bu soylem aci veren bir yalnizligin ve tecrit olmanin ifadesidir ve bu gunlerde cok kisi ayni aciyi cekmektedir.
Sebebi nedir?
Bir cikis var mi?
Boyle bir soruyu sormak kolay, ancak belli derecede ikna edici bir yanit vermek zordur.
Ancak duygularimizin ve ugraslarimizin celiskili, belirsiz olduklarinin bilincinde olarak ve onlarin kolay ve basit formullerle ifade edilemeyecegini bilerek yine de elimden gelenin en iyisini yapmaya calisip, yanitlamayi deneyeyim.

BIREYSEL VE SOSYAL VARLIK

Insan hem tek basina yasayan hem de sosyal bir varliktir.
Tek basina yasayan bir varlik olarak kisisel isteklerini tatmin etmek ve dogustan edindigi yeteneklerini gelistirmek icin kendisinin ve yakinlarinin varligini koruma cabasi icindedir.
Sosyal bir varlik olarak ise, cevresindeki dostlarinin sevgisini ve takdirini kazanmaya, mutluluklarini paylasmaya, acilarini dindirmeye ve yasam kosullarini iyilestirmeye calisir.
Iste sadece bu cesitli, zaman zaman celiskili cabalarin varligi, insanin ozel karakterini aciklar; bunlarin ozgun bilesimi bireyin icsel bir dengeye erisme derecesini belirler ve toplumun esenligine katkida bulunur.
Genel olarak bu iki durtunun gorece direnclerinin kalitimla duzenlenmis olmasi mumkundur.
Fakat nihai olarak ortaya cikan kisilik, buyuk olcude insanin gelisimi sirasinda kendisini icinde buldugu cevre, icinde buyudugu toplumun yapisi, o toplumun gelenekleri ve belirli davranis bicimlerinin ovulmesi ile olusur.
Soyut toplum kavrami birey acisindan cagdaslari ile ve onceki nesillerle dolayli dolaysiz iliskisinin toplami anlamina gelir.
Birey dusunebilir, hissedebilir, mucadele edebilir ve kendi basina calisabilir fakat -fiziksel, entelektuel ve duygusal varligi ile- topluma oylesine bagimlidir ki- onu toplum cercevesinin disinda dusunmek ve anlamak imkansizdir.
Ona gida, giyecek, ev, is araclari, dil, dusunce bicimleri ve buyuk olcude dusuncenin icerigini saglayan bu toplum dur.
Bu kucucuk toplum kelimesinin ardinda sakli, gecmiste yasamis ve bugun yasamakta olan milyonlarca insanin emegi ve becerisidir ona hayat veren.
Dolayisiyla, bireyin topluma bagimliliginin doganin ortadan kaldirilamayan bir gercegi oldugu kanitlanmistir.
Aynen karincalar ve arilar gibi.
Fakat karincalarin ve arilarin tum yasam sureci en ince ayrintisina kadar kati, kalitimsal icguduler ile belirlenmisken, insanoglunun sosyal kaliplari ve karsilikli iliskileri son derece degiskendir ve degisime aciktir.
Hafiza, yeni birlesimler olusturma kapasitesi, sozel iletisim kurabilme ustunlugu insanoglunun biyolojik zorunluluklarinin buyurmadigi gelismeler saglamasini mumkun kilmistir.
Bu gelismeler kendilerini edebiyatta, bilimsel ve teknik basarilarda, sanat eserlerinde, gelenekler, kurumlar, orgutler olarak gosterir.
Bu bir anlamda insanin kendi yasamini kendinin nasil yonettigini ve bu surecte bilincli dusunme ve istemenin nasil bir rol oynadigini aciklar.

DEGISKENLER-DEGISMEZLER...

Insanoglu dogustan, kalitimsal olarak, insan turunun karakteristigi olan dogal istekleri de iceren, sabit ve degismez olarak niteledigimiz biyolojik bir bunyeye sahiptir.
Buna ek olarak, yasam suresi icinde, iletisim ve baska etkiler araciligiyla yasadigi toplumdan kulturel bir bunye edinir.
Zaman icinde degisime acik olan ve bireyle toplum arasindaki iliskiyi buyuk olcude belirleyen iste bu kulturel bunyedir.
Modern antropoloji bize ilkel denilen kulturlerin karsilastirmali olarak incelenmesi yoluyla, insanoglunun sosyal davranislarinin gecerli kulturel kaliplara ve topluma egemen olan orgut tiplerine bagli olarak cok buyuk degi$iklikler gosterdigini ogretmistir.
Iste insan turunu iyilestirme mucadelesi verenlerin umutlarinin dayanagi sudur: Insanlarin birbirlerini mahvetmek istemelerinin ya da zalim, kendi kendine kasteden kaderin ocagina dusmus olmalarinin nedeni biyolojik bunyeleri degildir.
Yasami olabildigince doyurucu kilabilmek icin toplum yapisinin ve insanin kulturel yaklasiminin nasil degistirilmesi gerektigini kendimize sorarsak, degistiremeyecegimiz bazi kosullarin varligi gerceginin surekli bilincinde olmamiz gerekir.
Daha once de belirtildigi gibi insanin biyolojik yapisi, nereden bakilirsa bakilsin degismez.
Ustelik son birkac yuzyilda yasanan teknolojik ve demografik gelismeler kalici durumlar yaratmistir.
Varliklarinin devami icin vazgecilmez sayilan urunlerle, nufusun gorece yogun oldugu yerlerde, asiri ayrintili bir isbolumu ve son derece merkezi bir uretim aygiti mutlak zorunluluk haline gelmistir.
Bireylerin ve nispeten kucuk topluluklarin tamamen kendine yeterli olduklari, geri donup baktigimizda son derece huzurlu gorunen zaman sonsuza dek yitip gitmistir.
Insanoglunun artik bir uretim ve tuketim gezegeni olusturdugunu soylersek fazla abartmis olmayiz.

CAGIN OZU

Cagimizin ozunu bana gore neyin olusturdugunu kisaca belirtebilecegim bir noktaya simdi varmis bulunuyorum.
Bu toplumla bireyin iliskisi ile ilgilidir.
Birey topluma olan bagimliliginin gecmiste olmadigi kadar bilincindedir.
Ama bu bagimliligi organik bir bag, koruyucu bir guc, olumlu bir varlik olarak gormek yerine, daha cok dogal haklarina hatta iktisadi varligina karsi bir tehdit olarak algilamaktadir.
Dahasi toplumdaki konumu oyle bicimlenmistir ki, yapisinin egoistce suruklenisi surekli vurgulanmakta, dogal olarak daha zayif olan sosyal yapisi gittikce bozulmaktadir.
Toplumdaki konumlari ne olursa olsun tum insanlar bu bozulma surecinde rahatsiz olmaktadirlar.
Kendi egolarinin mahkumu olduklarini bilmeksizin, kendilerini guvensiz ve yalniz, yasamin basit, sade, dogal tadindan yoksun kalmis hissederler.
Insan kisa ve cetin de olsa yasamin tadina varabilir, yeter ki kendini topluma adasin.
Bugunku haliyle kapitalist toplumun iktisadi anarsisi bence belanin asil kaynagidir.
Onumuzde bireylerinin, birbirlerini kolektif emeklerinin meyvelerinden yoksun birakmak icin yilmadan -zor kullanarak degil fakat yasalarla belirlenmis kurallarin tumune gonulden uyarak- ugrastigi dev bir ureticiler toplulugu gormekteyiz.
Bu baglamda uretim araclarinin -yani tuketim mallarini ve buna ek olarak yatirim mallarini uretmek icin gereken tum uretim kapasitesinin- yasal olarak ve cogu kez bireylerin ozel mulkiyetlerinde oldugunun onemini kavramamiz gerekir.
Konuyu basitlestirmek icin, asagidaki anlatimda uretim araclarinin mulkiyetini paylasmayan herkesi isci olarak adlandiracagim, bu terimin yaygin kullanimina tam olarak denk dusmese de.
Uretim araclarinin sahibi, iscinin isgucunu satin alabilecek durumdadir.
Isci uretim araclarini kullanarak kapitalistin mali haline gelecek yeni mallar uretmektedir.
Her ikisi de gercek deger uzerinden olculmek uzere, iscinin urettigi ile ona odenen arasindaki iliski bu surecin esas noktasidir.
Is sozlesmesi serbestce belirlendigi surece, isciye yapilan odemeyi belirleyen urettigi malin gercek degeri degil, iscinin asgari gereksinimleri ve is icin rekabet eden isci sayisina iliskin olarak kapitalistlerin isgucune ihtiyaclaridir.
Teoride bile isciye yapilan odemenin urunun degeri tarafindan belirlenmediginin anlasilmasi onemlidir.

KAPITALIZMIN YASASI

Kismen kapitalistler arasindaki rekabet ve kismen teknolojik gelismelerin ve artan isbolumunun daha buyuk uretim birimlerinin kucuklerin yerini almasini saglamasi sonucunda, ozel sermaye az sayida elde yogunlasmaktadir.
Bu gelismelerin sonucunda, demokratik olarak orgutlenmis bir siyasi toplumda bile etkin olarak denetlenemeyecek devasa bir guce sahip ozel sermaye oligarsisi olusur.
Bu boyledir cunku yasama organlarinin uyeleri, nereden bakilirsa bakilsin secmenle yasama organinin birbirinden ayiran ozel sermaye tarafindan buyuk olcude finanse edilen ya da baska sekillerde etki altina alinan siyasi partiler tarafindan secilir.
Bunun sonucunda halkin temsilcileri gercekte nufusun temel haklardan yoksun kesimlerinin cikarlarini yeterince koruyamazlar.
Ustelik, mevcut kosullar altinda, ozel kapitalistler kacinilmaz olarak temel bilgi edinme kaynaklarini (basin, radyo, egitim) dogrudan ya da dolayli olarak denetlerler.
Dolayisiyla, bir vatandasin bireysel olarak nesnel yargilara varmasi ve siyasi haklarini akillica kullanmasi hayli zor hatta cogu zaman imkansizdir.
Sermayenin ozel mulkiyetine dayali ekonomilerde egemen olan durum iki ana ilke ile nitelendirilir: Birincisi, uretim (sermaye) araclarinin ozel mulkiyetidir ve mulk sahipleri bunu diledikleri gibi kullanirlar; ikincisi serbest is sozlesmesidir.
Bu anlamda tabii ki saf kapitalist toplum diye bir sey yoktur.
Iscilerin uzun ve aci siyasi mucadeleler sonucu, bazi kategorilerde serbest is sozlesmesi nin iyilestirilmis bir bicimini saglamayi basardiklarini ozellikle belirtmek gerekir.
Ama butun olarak ele alindiginda bugunku ekonomi saf kapitalizmden fazla farkli degildir.
Uretime kar icin devam edilir, kullanim icin degil.
Calisabilecek durumda olan ve calismak isteyen herkesin is bulacaginin bir garantisi yoktur.
Hemen hemen herdaim bir issiz ordusu vardir.
Isci her zaman isini kaybetme endisesi tasir.
Issiz ve cok dusuk ucret odenen isciler karli bir pazar olusturmadiklari icin tuketim mallarinin uretimi sinirlidir ve sonuc mesakkatlidir.
Teknolojik ilerleme cogu zaman isin zorlugunu hafifletmek yerine daha fazla issizlige neden olur.
Kar gudusu, kapitalistler arasindaki rekabetin durumuna gore gittikce daha fazla derinlesen bunalima yol acan sermaye birikiminin ve kullaniminin istikrarsizligindan sorumludur.
Sinirsiz rekabet, emegin cok buyuk olcude heba olmasina ve daha once de sozunu ettigim gibi bireylerin sosyal bilinclerinin sakatlanmasina yol acar.
Bana kalirsa kapitalizmin en buyuk kotulugu bireylerin sakatlanmasidir.
Tum egitim sistemimiz bu beladan muzdariptir.
Gelecekteki kariyerine hazirlanmak icin acgozlu bir bicimde basariya tapmak uzere egitilmis ogrenciye abartili bir rekabetci yaklasim asilanir.

BELADAN KURTULMANIN TEK YOLU: SOSYALIZM

Ben bu korkunc beladan kurtulmanin tek yolu olduguna eminim.
Bu yol, toplumsal hedefler dogrultusunda yonlendirilmis bir egitim sisteminin eslik ettigi sosyalist ekonominin insasidir.
Boyle bir ekonomide toplumun kendisi uretim araclarinin sahibidir ve uretim araclari planli bir tarzda kullanilir.
Uretimi toplumun gereksinimlerine uyduran planli bir ekonomi isi calisabilir durumda olanlara dagitir ve erkek, kadin, cocuk herkesin gecimini garanti eder.
Bireyin egitimi, dogustan sahip oldugu yeteneklerin gelistirilmesinin yaninda, gunumuz toplumundaki guc ve basarinin yuceltilmesi yerine, bireyin icinde cevresindekilere karsi sorumluluk hissi gelistirmeyi hedefler.
Yine de planli ekonominin henuz sosyalizm olmadigini unutmamak gerekir.
Boylesi bir planli ekonomiye bireyin tamamen kolelesmesi eslik edebilir.
Sosyalizmin basarisi son derece zor bazi sosyo-politik sorunlarin cozulmesini gerektirir.
Siyasi ve ekonomik gucun merkezilesmesinin yarattigi etki alaninin genisligi gozonune alindiginda burokrasinin mutlak gucunu ve kendini begenmisligini engellemek nasil mumkun olacaktir?
Bireyin haklari nasil korunacak ve burokrasinin gucunu dengeleyecek demokratik bir karsi-guc nasil saglanacaktir?
Yasadigimiz bu gecis surecinde sosyalizmin hedef ve sorunlarinin netligi cok onemlidir.
Mevcut kosullarda, bu sorunlarin ozgurce ve engelsiz tartisilmasi guclu bir tabu haline geldigi icin, bu derginin cikarilmasinin onemli bir kamu hizmeti oldugunu dusunuyorum.

ALBERT EINSTEIN


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder