9 Ekim 2016 Pazar

Afganistan’da solun yok edilmesi hastalıklı bir toplum yarattı

 


Afganistan'da solun yok edilmesi hastalıklı bir toplum yarattı

09.10.2016 09:33 BİRGÜN PAZAR

Afganistan'ı solun yönettiği zaman kadınlar öğretmenlik işlerinin yüzde 70'ine, sivil memuriyetin de yüzde 50'sine sahipti. Bu olumlu dinamiği bozan Batıydı. Batı'nın ve Suudiler'in parmak izi bulunan her noktada toplum hastalıklı hale geldi

VIJAY PRASHAD / @vijayprashad

Ortadoğu Uzmanı

15 yıl önce, ABD Afganistan'da savaşa girdi. Bu, 'Teröre karşı küresel savaş'ın açılış salvosuydu. Kitlesel bombardımanlar Taliban'ı ve El Kaide'yi Pakistan gibi komşu devletlere ve dağlara sürdü. Olay yerini terkedenler arasında 2011'e kadar hayatta olan Usama bin Ladin de vardı. ABD savaşının amaçları basitti: Afganistan'ın el Kaide için bir liman olmasını engellemek ve Taliban'ı defederek Afganistan'a demokrasi getirmek. Arada, kadınları özgürleştirmek ve halkı eğitmek gibi sesler de çıkıyordu.

15 yıl sonra, Taliban gücü tekrar ele geçirdi. Kırsalın büyük kesimine hakim ve büyük kent alanlarını tehdit ediyor. Kuzeyde Kunduz, Taliban ve devlet güçleri arasında gidip geliyor. Sadece bu hafta bile, Taliban kent merkezlerini ele geçirdiği günün ertesinde, kentten sürüldü. Güneyde Helmend eyaletinde, Taliban ,14 bölgeden altısını kontrol altında tutuyor ve eyalet başkenti Leşkergah'ı tehdit ediyor. Sadece Helmend'in kuzeyinde, Taliban Uruzgan'ın eyalet başkenti Tarin Kot'u tehdit ediyor. Başka bir deyişle, Taliban, Afganistan'ın güneyinin büyük bölümünü yutmuş durumda.

Afganistan'ın pek çok yerinde olan sadece Taliban'ın varlığını geri kazanması değil, aynı zamanda Taliban'dan daha radikal olan unsurlar IŞİD'in Horasan tugaylarını oluşturdular. Pakistan-Afganistan sınırına yakın Nangarhar'da IŞİD, operasyonlarını elini kolunu sallaya sallaya yürütüyor. 4 Ekim'de, ABD'li yaya devriye, güzergâhına konan IŞİD bombasıyla öldürüldü. Bu 2016'da öldürülen üçüncü ABD askeri. IŞİD başlangıçta, Taliban'ın bazı kesimleriyle işbirliği yaptı, ancak sonradan bu işbirliği bozuldu.

Bu sadece, Pakistan ve Afganistan sınırı boyunca siyah bayrak dalgalandıran küçük birliklerden biri… Salim Şahzad'ın 2008'de, "el Kaide ideolojisinin dağlarda yaşayanların zihninin derinlerine yerleştiğini yazmıştı. İdeolojileri dağa taşa öyle bir işlemişti ki, liderleri dünyanın en büyük ordularıyla karşılaşmaktan çekinmiyordu." Yerel birliklerin El Kaide'ye, Hakkani ağına ya da IŞİD'e bağlı olmasının önemi yoktu, hepsi onların amacına hizmet ediyordu. ABD'nin savaştaki hiçbir amacı karşılanmadı: Afganistan hâlâ militanlar için bir liman ve demokrasinin bu koşullar altında gelişmesi mümkün değil.

ABD Afganistan'daki kara kuvvetlerini geri çekti, ancak havadan Taliban ve diğer militanları vurmaya devam ediyor. Çoğunu insansız hava araçlarının (İHA) oluşturduğu bu saldırılar, liderlerini yok etse de Taliban'ı çökertmiyor. ABD cephaneliğindeki tek silah -İHA'larla infaz- Taliban'ı bitirmeye yetmeyecek. Taliban'la barış görüşmeleri yapılması olanaklı değil.

ABD bu yıl, hepsi Afgan ordusu tarafından desteklenen 700'den fazla hava saldırısı düzenledi, Pakistan'da Taliban ve El Kaide liderliğini hedef alan yaklaşık 300 İHA saldırısını yürüttü. 2010'da Belucistan'da Molla Mansur'u öldüren saldırı ABD ve Pakistan'ın üzerinde anlaştığı bölgelerin dışındaydı. Bu, ABD ile Pakistan arasındaki ilişkinin gerginliğine dair tek gösterge değil. ABD açıkça Pakistan'a F-16 jetleri ve askeri yardım tesliminin koşullar sertleştirilmeden yapılamayacağını söyledi. 2016'da yapılan Ulusal Savunma Anlaşması, Pakistan'ın Kuzey Veziristan'da Taliban kuvvetlerini vurmaya devam etmesini, Hakkani ağının dağıtılmasını ve Pakistan'da konuşlanan militanların Afganistan'a geçişlerini önlemesini söylüyor. ABD, Pakistan ve Afganistan arasındaki gerilim sürüyor. Herkes, Pakistan Gizli Servisi'nin Taliban'ı desteklediğinin farkında. Bu konuda kimse kılını kıpırdatmıyor. Afgan hükümetinin kıdemli bir üyesi olan eski bir dostum, Pakistan'ın kendileri için en büyük sorun olduğunu söylüyor. Eğer Afganistan ve Pakistan bu sorunu çözerlerse Kabil'in değişim için bir şansı olabilir.

Afganistan ve Pakistan arasındaki bir anlaşmanın sorunu çözmede yeterli olmasını umut etmek zor. On yıllar önce Batı, Afgan soluna karşı Hizb-i İslami örgütünün lideri Gulbettin Hikmetyar gibi kişilerle birlik oldu. Bugün sol neredeyse yok. Sürgün ya da cinayetle yok edildi ve hafızalardan silindi. Afganistan'ı kabustan uyandıracak kaynaklar solun yok edilmesi nedeniyle azaldı. Batı tarafından salıverilen sosyal güçler, Suudi Arabistan ve Pakistan, Afgan toplumuna eziyet etti. Bu sosyal dönüşüm, zaman içinde, geniş kaynaklarla gerçekleşti. Şu an denge sağlayacak bir güç yok. Afganistan'da barışa açılan pencereler olabilir, ancak uzun dönemli istikrar ve gelişme için hayal kurulmaması gerekiyor.

Afgan Komünist Anahita Ratebzad, solun kesilip atılmasının barışçıl ve müreffeh bir Afganistan için gerekli kaynaklardan yoksun bir toplum yarattığını söylüyor. Ülkeyi sol yönettiği zaman kadınlar öğretmenlik işlerinin yüzde 70'ine, sivil memuriyetin de yüzde 50'sine sahipti. Bu dönemde doktorların yüzde 40'ının kadın olması da kimilerini şaşırtabilir. Bu olumlu dinamiği bozan Batıydı. Afganistan'da, Batı'nın ve Suudiler'in parmak izi bulunan her noktada toplum hastalıklı hale geldi. Anahita Ratebzad gibi gerçek Afgan vatanseverlerinin toplumları için hayalleri vardı. Bugün yaşıyor olsaydı, 15 yıldır teröre karşı küresel savaşın içinde olan ülkesi için, bir kez daha, öfkesinden gözyaşı dökerdi.

http://www.birgun.net/haber-detay/afganistan-da-solun-yok-edilmesi-hastalikli-bir-toplum-yaratti-130794.html 
a45UyF587661-161009161457 Oraj Poyraz At Openmail oraj.poyraz@openmail.cc
2016/10/09  17:20 2  65  islamvebilim@googlegroups.com


 


PIRPIRLI SIIR
. . . . . .
Uyandim baktim ki bir sabah
Gunes vurmus icime
Kuslara,yapraklara donmusum
Pir pir eder durur bahar ruzgarinda
Kuslara,yapraklara donmusum
Cumle azam isyanda
Kuslara,yapraklara donmusum
Kuslara
Yapraklara

Orhan Veli KANIK

Ayse nin yasi
TALAK 4.kadinlariniz icinden adetten kesilmis olanlarla, adet gormeyenler hususunda tereddut ederseniz, onlarin bekleme suresi uc aydir.
Gebe olanlarin bekleme suresi ise, yuklerini birakmalari (dogum yapmalari)dir.
Kim Allah tan korkarsa, Allah ona isinde bir kolaylik verir.
Rivayete gore soyle demistir: ben alti yasinda bir kiz iken nebi salla llahu aleyhi ve sellem beni akd ve nikah eylemisti.(uc sene sonra) biz medine ye hicret ettik.
Haris ibn-i hazrec ogullarinin menziline indik.
Muteakiben ben, sitmaya tutuldum.
Bu cihetle sacim dokuldu.(hastaliktan kurtulduktan sonra) sacim gurlesti, uzayip omuzlarima dokuldu.
Bir kere ben, arkadaslarimla beraber salincakta oynarken annem ummu ruman bana dogru geldi ve beni cagirdi.
Ben de annemin yanina geldim.
Beni ne edecegini bilmiyordum.
Annem elimi tuttu.
Ta evin kapisi onun (e geldigimizde ora) da beni durdurdu.
Ben de yorgunluktan kaba kaba soluyordum.
Nihayet solugum biraz yatisti.
Sonra annem biraz su aldi.
Onunla yuzumu, basimi sivazladi.
Sonra beni eve koydu.
Evde ensar dan birtakim kadinlar hazir bulunyordu.
Bunlar bana: - hayir ve bereket uzere geldin, hayirli kismet getirdin!
Di(ye alkisla) dilar.
Annem beni bu kadinlara teslim etti.
Bunlar da benim kiligimi, kiyafetimi duzlediler ve resulullah a teslim ettiler.
Beni hicbir sey $ikmadi.
Ancak resulullah sallallahu aleyhi ve sellemi habersiz gorunce $ikildim.(resulullah bir sedir uzerine oturmustu.
Yaninda ensar erkeklerinden, kadinlarindan oturanlar vardi.
Beni resulullah yanina oturttu).
Ensar kadinlari beni resulullah a takdim ettiklerinde ben dokuz yasinda bir kizdim.
Buhari, e s sahih, kitabu menakibi l-ensar/44; tecrid, hadis no:1553; muslim, e s-sahih, kitabu n-nikah/69, hadis no:1422

DOGA YASALARI UZERINE DUSUNCELER -3-

Boylece geldik felsefenin en buyuk ustalarindan birine: Rene Descartes. (1596-1650) Yontem uzerine konusmalar felsefeyi seven herkesin kitapliginda olmasi gereken bir eserdir. Bu calismada Descartes, once hinzirca bir bicimde insanlari igneleyerek ise baslar: Sagduyu bu dunyada en adil sekilde dagitilmis seydir; cunku herkes kendi aklinin ve sagduyusunun dogrulugundan emindir! Insanlarin kendi varliklarindan (ve icinde bulunduklari varolussal konumdan) cok emin olmalarina karsilik Descartes alabildigine supheci bir insandir. Oyle ki bir sobanin karsisinda oturup dinlendiginden bile emin degildir. Ruya veya hayal goruyor da olabilir. Icinde bulundugu varolus durumu aslinda gelip gecici bir yanilsama da olabilir. Ama emin oldugu tek sey, kendi varligi uzerinde dusunuyor oldugudur. Boylece meshur sozunu soyler: Dusunuyorum; o halde varim. Descartes in bu dusunce tarzi yuzyillar sonra varolusculuk (egzistansiyalizm) felsefesinde baska bir sekilde dile getirilecektir: Varolus ozden once gelir. Bu dusuncede oz olarak kabul ettigimiz varligimiz bile aslinda secimlerimiz ile olusturdugumuz bir formdur. Aslolan ise varolusumuzun farkina varmamizdir ve bu anlamda insan ile bir agac kurdunun arasinda fark yoktur. Fakat, ilerleyen yillarda buna da karsi cikilacak ve bilinc problemi anlasilmasi en zor sorunlardan biri olarak fenomenal bilimlerin karsisina dikilecektir. Descartes ile devam edelim. Daha once, dogadaki seylerin sanki bir tur zihinleri oldugu gibi algilanmasina Descartes karsi cikti. Alintiliyorum:

Descartes, butun fiziksel fenomenlerin -Newton un unlu hareket yasalarinin onculeri olan- uc yasanin yonettigi devinen kutlelerin carpismalarina dayanarak aciklanmasi gerektigine inaniyordu. Bu doga yasalarinin her yerde ve her zaman gecerli olduklarini one surdu ve bu yasalara uyulmasinin devinen kutlelerin zihinleri oldugu anlamina gelmedigini acikca belirtti. Ayrica Descartes gunumuzde baslangic kosullari dedigimiz konunun onemini de anlamisti. Baslangic kosullari; bir sistemin, hakkinda ongorude bulunulan herhangi bir zaman araliginin baslangicindaki durumunu tanimlar. Doga yasalari, verili bir dizi baslangic kosuluyla bir sistemin zaman icerisinde nasil gelisecegini tayin eder, ancak belirli bir baslangic kosullari dizisi olmaksizin gelisim tamamlanamaz. Ornegin sifir zamanda tam ustumuzdeki bir guvercin pislemis olsun, o dusen nesnenin yolu Newton yasalarinca belirlenir. Ancak guvercinin sifir zamanda bir telefon teli uzerinde kimildamadan duruyor ya da saatte yirmi mil hizla ucuyor olusuna bagli olarak, ortaya cikan sonuclar cok farkli olacaktir. Fizik yasalarini uygulayabilmek icin, bir sistemin nasil basladigi veya en azindan belirli durumu bilinmelidir. (Bu yasalar bir sistemi zaman icinde geriye dogru izlemek icin de kullanilabilir.)

Hawking in degindigi bu konu bazilarinca baslangic durumuna bagli hassasiyet olarak ifade edilmistir. Bir sistemin baslangicindaki durumlarda en ufak bir sapma oldugunda, uzun bir N zaman icinde sistemin ilerleyisinde cok buyuk sapmalar gerceklesecektir. Bunu orneklemek icin bir bilardo masasi gosterilir. Diyelim ki 10 top bulunan bir masada beyaz topa hep ayni sekilde, ayni hizla, ayni kuvvetle vursak dahi asla ayni hareket kombinasyonunu elde edemeyiz. Topa vurus esnasindaki en ufak bir degi$iklik, diger toplara carpildiginda zincirleme olarak ufak sapmalar doguracak bu da rotayi degistirecektir. Bilardo topunun sifir surtunme katsayisina sahip oldugunu ve sonsuza kadar hareket edecegini varsayarsak, zaman ilerledikce sapmanin ne kadar cok artacagini tahmin edebiliriz. Bu fenomen ayni zamanda evrenimizdeki minik seytandir ve duzenli sistemleri beklenmedik sapmalara surukleyen turbulans etkisi olarak bilinir. Musluktan akan suyun aniden yalpalamaya baslamasi, bir ucagin hava bosluguna girmesi ve benzer fenomenlere dogada $iklikla rastlanabilir ve bunlarin onceden ongorulmesi nerdeyse imkansizdir.

Doga yasalarinin varligina duyulan inancin tazelenmesiyle, bu yasalari Tanri kavramiyla uzlastirmaya yonelik yeni girisimler de basgosterdi. Descartes e gore Tanri isterse etik onermelerin veya matematiksel kuramlarin dogrulugunu veya yanlisligini degistirebilir ama dogayi degistiremezdi. Doga yasalarini Tanri in emrettigine inaniyordu, ancak Tanri nin bu yasalardan baska secenegi yoktu; onlari secmisti, cunku sadece bu yasalar mumkundu. Bu anlayis Tanri nin otoritesini cignemek olarak gorulebilirdi ancak Descartes bu yasalarin Tanri nin kendi oz dogasinin yansimalari oldugunu, bu yuzden degistirilemez oldugunu soyleyerek bundan kurtulmanin yolunu bulmustu. Bu dogruysa, Tanri nin her biri farkli baslangic kosullarina karsilik gelen birbirinden cok farkli dunyalar yaratma sansina sahip oldugu dusunulebilir. Ancak Descartes bunu da yadsir. Ona gore, evrenin baslangicinda nasil bir duzenleme olursa olsun, zaman icerisinde tipki bizimkine benzeyen bir dunya (alem) ortaya cikacaktir. Dahasi, Descartes e gore Tanri dunyayi bir kez yaratip duzene soktuktan sonra tamamen kendi basina birakmistir.

Descartes in bu dusunceleri ile, aslinda ateizme genis bir yol acilmisti. Madem ki doga yasalari Tanri nin ozunun yansimalari olarak goruluyordu, o zaman bir Tanri dan bahsetmenin anlami neydi? Tipki fizikte bir donem yer alan esir fikri gibi, bu dusunce de tamamen devre disi birakilip geriye sadece doga yasalari kalamaz miydi? Acikcasi, bu, dinsizce bir fikirdi ve fikrin olgunlasmasi icin sanayi devriminin ardindan gelen modernizm donemine kadar beklemek gerekecekti. Ortacag ve yeni cagdan gunumuze kadar uzanan felsefe sureci icinde, doga yasalari ile Tanri inancini uzlastirma cabalari yogun olarak gozlemlenmektedir. Benzer $ikintilar Islam dusuncesi icinde de yasanmis ve geleneksel kanadin askin ve mutlak hakim Allah fikrine karsilik, Allah in neyi secerse onun dogru oldugu veya Allah in dogru ve iyi olan seyleri sectigi gibi dusunceler birbiri ile carpismistir. Bunlarin bir kismina kisaca deginirsem. Allah cuziyati bilir mi? sorusu, acikca tum partikullerin olasi tum hareketlerinin Allah tarafindan bilinip bilinemiyecegine dair bir tartismaydi. Gelenekciler, Allah in ilmini inkar gibi gorunen bu fikre karsi ciktilar. Buna karsilik, Antik Yunan filozoflarindan etkilenen Musluman dusunurler, Allah i her an her seye mudahale eden bir ilah gibi dusunmek yerine, onun temel yasalari koydugunu ve ilminin alemlerde yansidigini iddia ediyorlardi. Bir baska mesele ise alemin ezeli ve ebedi olup olmadigina dair tartismalarda ortaya cikmaktaydi. Alem eger ezeli ve ebedi ise o zaman kendisi de ezeli ve ebedi olan Allah ile doga arasinda ne fark vardi?

Farabi, Ibn-i Sina, Ibn-i Rusd gibi filozoflar akilla vahyi uzlastirma cabalari sarfederken, gelenekci kanadin buyuk temsilcisi Imam Gazzali (1058-1111) Makasid el-Felasife (Filozoflarin maksatlari) ve Tehafut el-Felasife (Filozoflarin tutarsizliklari) isimli eserlerinde filozoflari kufre dusmekle veya bidat (dine sonradan eklenen yenilikler) icat etmekle suclamistir. Islam alemi genelde bu ekol uzerinde yurumus ve zaman icinde dogal bilimlerden ciddi sekilde kopmustur. Ne yazik ki elestirel ve arastirmaya dayali dusuncenin yerini, kopyaci ve taklitci gelenek almistir. Buna karsilik doga bilimleri ise, salt zihinsel tartismalar yerine gozleme, deneye, modellemeye, yanlislamaya dayali metodlari benimsemistir. Alintilamaya devam ediyorum.

Doga yasasi kavramina iliskin cagdas anlayisimiz filozoflarin uzun uzadiya tartistigi bir konudur ve ilk bakista zannedildiginden daha incelikli bir meseledir. Ornegin, filozof John W. Carroll tum altin kurelerin capi bir milden daha azdir ifadesiyle tum uranyum-235 kurelerinin capi bir milden azdir ifadelerini karsilastirir. Gozlemlerimiz Dunya da capi bir milden daha buyuk bir altin kure bulunmadigini soyler ve gayet guven icinde hicbir zaman olmayacagini savunabiliriz. Yine de olmayacagina inanmamiz icin herhangi bir neden yoktur ve bu nedenle bu ifade bir doga yasasi olarak kabul edilemez. Ote yandan, tum uranyum-235 kurelerinin capi bir milden daha azdir ifadesini bir doga yasasi olarak dusunebiliriz. Cunku nukleer fizik hakkinda bildiklerimize gore, bir uranyum-235 kuresinin capi yakla$ik 16 santimetreden daha fazla buyurse bir nukleer patlamayla kendi kendini yok eder. Dolayisiyla boyle bir kurenin olmayacagini biliriz. Bu onemli bir ayrimdir, cunku gozlemledigimiz her genellemenin doga yasasi olarak dusunulemiyecegini ve cogu doga yasasinin cok daha buyuk, birbirine bagli yasa sistemlerinin bir parcasi oldugunu gosterir. Cagdas bilimde doga yasalari genellikle matematiksel olarak ifade edilir. Kesin ya da yakla$ik olabilirler; ama istisnasiz hepsinin -evrensel olarak degilse de en azindan tam olarak belirlenmis kosullar altinda- gozlemlenmis olmasi gereklidir. Ornegin, devinen nesnelerin hizi i$ik hizina yakinsa Newton yasalarinin degistirilmesi gerektigini artik biliyoruz. Yine de, karsilastigimiz hizlarin i$ik hizinin cok altinda oldugu gunluk yasam kosullarinda, en azindan cok iyi tahminlerde bulunmamizi sagladiklari icin Newton yasalarini yasa olarak kabul ediyoruz.

Yukardaki ifadeler cok onemlidir. Bu ifadelerle artik gorelilik kuramlarina gecis yapilmakta. Bir doga yasasi, belli ve dar bir alan icinde, kendi uzay-zaman gercekligi icinde dogru ve gecerli olabilir. Tipki kutle cekim kanunlarini izah eden Newton cekim yasalari gibi. Hicbirimiz bu yasalarin gecersiz oldugunu one suremeyiz. Iki-uc metre yuksekten, bir balkondan asagi duserseniz veya arabanizla saatte 120 km hizla giderken bir agaca toslarsaniz; cekim, kuvvet, ivme, momentum gibi kavramlari iceren bu yasalarin dogru oldugunu cok aci verici bir bicimde anlayabilirsiniz. Diger yandan, inanilmaz derecede buyuk mesafeleri iceren galaktik olculerde ve isin icine saniyede yakla$ik 299 bin kilometrelik i$ik hizi girdiginde Newton fizigi dogru sonuclar vermeyecektir. Bu durumda genel ve ozel gorelilik kuramlarinin matematigi devreye girer. I$ik hizi C sembolu ile ifade edilir ve genelde bir vakum (bosluk) ortaminda iken hizi tam olarak 299,792,458 m/saniyedir. Ama vakum disindaki bir ortamda, ornegin suyun veya camin icinden gecerken hizi C degerinden dusuk olacaktir.

Yukarda ele alinan bir baska konu ise, gozlemin onemli olmasina karsilik, bir seyin davranis bicimini matematiksel olarak ifade ettigimizde artik tek tek gozlem yapmaya ihtiyacimiz olmadigi gercegidir. Eger bir uranyum-235 izotopu 16 santimetreden daha fazla buyudugunde nukleer bir patlama ile kendini yok ediyorsa, o zaman dogayi gozlemleyip capi 16 santimden buyuk uranyum-235 izotopu aramamizin bir anlami yoktur, cunku dogasi geregi boyle bir sey varolmayacaktir. Uranyum-235 zincirleme bir nukleer fisyon olusturacak kadar guclu bir izotoptur ve nukleer silah yapiminda kullanilmistir.

-devam edecek-

Levent ERTURK
LEVENTERTURK1961
https://leventerturk1961.wordpress.com/


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/










BitCoin URL: 16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo LiteCoin URL:   LTtsCJ2mLUXLLs8v5US8w5zQeq66eakPtU

NameCoin URL       :  N7wbJyxqoueznDHu9tnu56y1V7B9P1Phs4
FeatherCoin URL     :  6rHGzeMefFvzqmBM5VNqmUziCxtga4wpDs
TerraCoin URL        :  1GQFs8GpaTXxoeTAsGmo56WNfYSZRy2mBD

PeerCoin URL         :  PMeBpz6X9RRLQxdFs5Jws5JwFec3Mzen8q6Twg





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder