9 Nisan 2017 Pazar

DR. NOYAN UMRUK : GÖRÜNEN KÖY, KILAVUZ İSTEMEZ…


 


DR. NOYAN UMRUK : GÖRÜNEN KÖY, KILAVUZ İSTEMEZ


Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın etrafını saran ve kendilerini fena halde yanılttıkları iddia edilen ekip, flaş(!) isimler haricinde pek gün yüzüne çıkmıyorlar…

Bu ekipte Sözcü ve Genel Sekreter Yardımcısı İbrahim Kalın, Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan, Basın Müşaviri Lütfüllah Göktaş ile Mustafa Varank, Aydın Ünal, Mücahit Arslan ve Yiğit Bulut gibi isimler demirbaş…

Bugünlerde bu ekibe sürekli yeni isimler katılıyor…

Başdanışman sayısı 25'e ulaştı. Sayıları sık sık artıyor. 15'i eski AKP milletvekili…

İlk flaş(!) isim Şükrü Karatepe. Eski Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı. O dönemdeki icraat ve açıklamalarıyla sık sık tartışma konusu olmuş, rüştünü(!) ispatlamış bir isim…"Yeni Türkiye" konusundaki "ilginç" fikirleri o günlerden bu günlere yansımış görünüyor…

Bir diğeri eski gazete sahibi, gazeteci, köşe yazarı İlnur Çevik Kuzey Irak'taki bölgesel yönetimin aktörleriyle yakın diyalogu ve akçalı ilişkileri ile bilinen bir isim. Çevik, 1990'lı yıllarda Süleyman Demirel'e de danışmanlık yapmıştı. Ayrıca Prof. Necmettin Erbakan'a da yakın bir isimdi. Her devrin adamı…

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakanlığı döneminde yakın çalıştığı Maksut Serim'i de başdanışmanları ekibine dâhil etti. Serim, 12 yıl Başbakanlık Örtülü Ödenek Başkanlığı yaptıktan sonra şimdi de Cumhurbaşkanlığı'nın örtülü ödeneğini yönetiyor...

Başdanışmanlar koridorunu sürekli ziyaret eden Kuzu ise hem milletvekili hem danışman olan tek isim. Kuzu, hukuken değil ama fiilen görevde…

Bu ucube rejim değişikliğinin Anayasa profesörleri arasında evlere şenlik tek savunucusu Kuzu'nun hemen ardından 7 Haziran'da Kars milletvekili olan Mehmet Uçum'u hatırlamak lazım. Uçum, 1 Kasım seçimlerinde aday olmadı, Beştepe'nin "hukukçu' başdanışmanları arasına katıldı. Uçum, Başkanlık rejimi konusundaki çalışmalarda koordinasyon görevini yürütüyor; bilumum kanallarda bu ucube rejimi çok karmaşık bir üslupla savunmaya çalışıyor… "Hayır" çıkacağını idrak etmiş olacak ki "Böyle olursa eksiklikleri giderir, yine halka gidebiliriz…deyip, Sarayın bu konuda inatçı tavrını sürdürdüğünü yansıtıyor…

Kuzu ve Uçum dışında, eski Ordu milletvekili İhsan Şener,

Eski Kültür ve Turizm Bakanı Yalçın Topçu,

Eski Şanlıurfa milletvekili Emin Önen,

Eski Konya milletvekili Mustafa Akış,

Eski İstanbul milletvekilleri Reha Denemeç, Özlem Zengin, Alev Dedeğil ve Oktay Saral,

Eski Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşen Gürcan,

Eski Trabzon milletvekili Şeref Malkoç,

Eski Sivas milletvekili, milli güreşçi Hamza Yerlikaya,

Eski Konya milletvekili Gülay Samancı,

Eski Ankara milletvekilleri Seyit Sertçelik ve Bülent Gedikli,

Doping suçlaması nedeni ile Amerika'da spor yaşamına son verilince, ülkeye dönüp Basketbol Federasyonu Başkanlığına getirilen Hidayet Türkoğlu,

Ve nihayet Yıldız Teknik Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Profesörü Gülnur Aybet Saray'a resmen başdanışman olarak atandılar.

Mustafa Akış, Emin Önen gibi genç isimler yeni projeler geliştirmek için görevlendirildi.

Şeref Malkoç ve Özlem Zengin'in de Anayasa değişikliği ve başkanlık sistemi konusunda Kuzu ve Uçum'a destek olması bekleniyor.

Reha Denemeç dış politika ile ilgileniyor.

Bülent Gedikli ise ekonomi konularında çalışıyor.

Geçici hükümetin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşen Gürcan ve Alev Dedeğil'in kadın ve aile konulu çalışmalar yürüttükleri biliniyor.

Yiğit Bulut'un ise daha ziyade kupon araziler, rantsal dönüşüm vb. işlerle uğraştığı söyleniyor… Kendilerini tanıtmaya gerek yok… O, zaten kendi tanıtımını fazlası ile kendisi yapıyor…

Bilinebilenler bunlar…

Bunların hepsi başdanışman… Öyle danışman, danışman yardımcısı falan yok…

Sessiz sedasız oluşturulan bu ekibi referandumdan önce tanımak, bilmek gerek…

Çünki, maazallah bir "evet" çıkarsa sayıları ve nitelikleri keyfe bırakılan sorumsuz, denetimsiz Cumhurbaşkanı yardımcıları ve saray bakanları büyük olasılıkla bu "sınanmış" kişilerin, başta damat olmak üzere eş, dost, akraba-i talukat ve yandaşlardan takviyesi ile ortaya çıkabilir…

Peki, bir de dedikleri gibi 2.5 yıldır hukuken değil ama fiilen kaptan köşkünde olan bu ekibin yönlendirdiği söylenen siyasi iktidarın ülkeyi getirdiği yere bir bakalım:

*Makyajlı olarak 2.9'a düşmüş büyüme hızı, gerileyen reel üretim, büyüyen ithalat, düşen ihracat, çöken turizm,

*Dünyada kendine yeterli 7 ülkeden birini teslim almışken, şeker, buğday vb. en temel ürünleri ithal eden tarım ve hayvancılığı çökertilen bir Türkiye,

*Yine makyajlı olarak %11.7 ve %11.2 oranları ile dünyanın en yüksek enflasyon ve işsizlik oranları… Her dört gençten biri işsiz, kısaca aslında 6.5 milyon işsiz,

* Değer kaybında dünyada zirvede olan Türk Lirası,

* 420 Milyar doları aşmış dış borca rağmen Deli Dumrul köprüleri,

*Uluslar arası ilişkilerde dalaşılmayan ülke yok. AB ülkelerinde şov yapmaya çalışılıp, oralardaki vatandaşlarımızın durumu zora sokulur. İŞİD Süleyman Şah Türbesini Türk toprağından kovar, Yunanistan kuş uçumu adaları işgal eder, silahlandırır. Bulgaristan'da yandaş parti kurmaya çalışılıp, ilişkiler gerginleştirilir; şımartılan Barzani Kerkük'ün üzerine oturmaya çalışır. Bölgede herkes kazan kazan oynuyor; her halukar da kaybeden tek ülke: Türkiye, hazan yaprağı gibi sürüklenmekte…

*3.5 milyon Suriyeli, maliyeti 25-40 milyar dolar arası,

*Çökmekte olan milli eğitim ve yargı sistemleri,

*Köküne kibrit suyu ekilmiş düşünce, ifade, basın ve örgütlenme özgürlükleri,

*Ve de yapıp edip her defasında aldatıldığını ileri süren, hain darbe girişimine "Allahın lütfu" deyip, Cumhuriyete karşı kendi darbesini gerçekleştirmeye çalışan bir siyasi iktidar,

Yine de denemesi bedava diyorsanız, biliniz ki; bundan sonrasının maliyeti çok daha büyük olacaktır…

Yaptıkları yapacaklarının delilidir… Görünen köy kılavuz istemez…

 
a45UyF587661-170409213026 Oraj Poyraz At 0raj.p0yraz@neomailbox.net 0raj.p0yraz@neomailbox.net
2017/04/10  01:38 2  65  alelma@yahoogroups.com


 

--

. . . . . .
DARAGACI
. . . . . .
Ve gunlerden bir gun, bir sabah erken
Kusluk vaktinde, bulbuller oterken
Kentin meydaninda bir daragaci.
Sallaniyor boslukta bir yabanci.
Geciyor sabahin yolu alnindan
Ve yalin ayaklari bir gecede...
(Yeni yollarini mi dusunmede
Bu ayaklar? .. son duragina kadar
Ne uysal yurumustur bu ayaklar!)
. . . . . .
Esintili alanda uc bes adam;
Uykusuz yuzleri donuk birer cam,
Bakadurmuslar oyle... ve garibi,
Hepsi ayri ayri asilmis gibi.
Ben de aralarinda uc bes adam;
Uzatsam elimi, alnini tutsam,
?Uyan, kardesim! Desem, bu uykudan?,
Yuzunu kapardi hemen, korkudan.
. . . . . .
Cekilirken gece batiya dogru,
Konmus da bir catiya karga ruhu
Soylenip duruyordu: ?Gun dogmada
Ben miyim bu? ben mi, bu bas bu eller,
Bu ayaklar? .. ya hani nerde yollar? ?
(Anlamamis ne olup bittigini
Zavalli karga; atin yittigini.
Sadece bir goge, bir yere bakip
Oluyu oluye cekistirir hep.)
?Niye geldin bu cikmaza, be ayak?
Var mi beni boslayip, burda barinmak?
Ben insanoglunun aynasi miyim?
Su garip yolcunun aynisi miyim?
Benzeten kim bana bu dagarcigi*
Orda sadece bir daragaci
Ve onda ruzgarla sallanan bir dal! ..
Yalniz, beni dusunur gibi bir hal! ?
. . . . . .
Bir yagmur golcugu yerde aksamdan,
Icinde titrek bir yansi idamdan...
. . . . . .
Bu bicim uzre bitecekken gece,
Dagilacakken artik seyirci de,
Birden, kargalarla doldu gok yuzu.
Tum asilmislarin ruhlar surusu
Tamusal bir koroyla, disi erkek,
Alcalarak, yukselerek, donerek,
Ilenirlerdi bagrisa cagrisa
Hem asilana, hem asan nebbasa:
. . . . . .
?Iste Olen, ama iste Olduren,
Iste Bulan, ama iste Bulduran,
Filozof ve kurtarici, hem yalvac,
Hem dogrucu bir ruh ve de yalanci
Ve siyasaci ve hakci ve hirsiz
Ve can calan ve ovungen ve arsiz...?
. . . . . .
Gun dogmak uzre, esya kabariyor,
Yeryuzunun catisi agariyor;
Aci bir gun! Karga aglanir durur,
Adam daragacinda sallanir durur..

Ahmet Muhip DRANAS

NISA - 89 Onlar sizin kendileri gibi kafir ve boylece es olmanizi isterler.
Allah yolunda goc etmedikce onlardan dost edinmeyin.
Bunu kabul etmez de yuz cevirirlerse onlari tutun, buldugunuz yerde oldurun...
TEVBE - 5 Hurmetli aylar cikinca Allah a es kosanlari nerede bulursaniz oldurun.
Yakalayip hapsedin.
Gelip gececekleri butun yollari tutun.
Fakat tovbe ederler, namaz kilarlar ve zekat verirlerse onlarin pesini birakin...

Levent Erturk : SIZIN DUYGULARINIZ GERCEK MI? EMIN MISINIZ?

En sonunda, insanin devredilemez sandigi her seyin bir degisim araci oldugu, alisverise konu edildigi ve devredildigi zaman gelmistir. simdiye dek ifade edilen ama asla takas edilmeyen; verilen ama asla satilmayan; edinilen ama asla satin alinmayan erdem, sevgi, inanc, bilgi, vicdan gibi degerlerin, kisaca her seyin ticarete dahil oldugu zamandir bu. Genel bir yozlasmanin, her seyin satilabilir olmasinin evrensellestigi ya da politik ekonomi diliyle konusacak olursak, maddi manevi her seyin pazarlanabilir bir deger haline geldigi ve gercek degerinin saptanabilmesi icin pazara getirildigi zamandir.
(karl marx)

***
Yukardaki satirlari ne zaman okusam, marx a buyuk adammissin demekten kendimi alamiyorum.
Gercek, cok acimasiz ve bayagi gorunebilir. Ama ortada bu tablo varsa, cozum yine ayni tablonun icinden cikacaktir. cagimiz artik bir reklam ve pazarlama cagidir. ustelik, metanin yani uretilebilen, gercek bir karsiligi olan somut urunun kendisinden cok; gercek olarak uretilemeyen her tur duygunun, erdemin, tutkunun, istegin pazarlanmasi daha fazla kazanc getirmektedir. urunun imaji, urunun kendisinden daha cok deger kazanmistir. uzerinde x firmanin logosunun oldugu bir ayakkabi diyelim ki 200 lira bedelle satilabilir. Ama o ayakkabinin temsil ettigi sosyal sinifa ait imaj dunyasi (diger imajlar ile birleserek) trilyonlarca lira kazandirir. Marx in ongorusu fazlasi ile gerceklesti. Her sey pazarlanabilir:

Bir savasta annesi ile birlikte olen cocugun resmi,
Bir insanin hayatindan 2-3 resim alinarak olusturulan tanitim,
Bir dinin ilk temsilcilerinin cektigi cileler,
Bir kahramanin idam sehpasindaki goruntuleri,
Ayni kahraman icin bestelenen sarki,
Bir depremde enkazin altinda kalan bebegin tanitimi ...vs

Ve elbette... sevgi, ask, cesaret, kahramanlik, fedakarlik, dindarlik, annelik, cocuk masumiyeti, doga sevgisi ...akliniza gelebilecek her tur duygu ustalikla pazarlanabilir ve pazarlanmaktadir; ustelik alicilari da cok fazladir.

Bir suru ah vah edebiyati ile dolu bos sozleri birakip, yasadigimiz dunyanin gercekligini en acimasiz sekilde gormek isterseniz, bu kitabi okuyun derim: jean baudrillard. Simulakrlar ve simulasyon .

Cagimiz bir sanal gerceklik cagidir, hatta o sanal gercekliklerin yeniden simule edilerek olusturuldugu hiper gerceklik cagidir. Sanal gerceklikte, gosterenin , yani imgenin gonderme yaptigi bir gerceklik vardir. ornegin bir gul imgesinin gonderme yaptigi gercek bir doga vardir. Hiper gerceklikte o bile yoktur. Hiper gercekligin imgeleri, gerceklikte hicbir karsitligi bulunmayan diger imgelere gonderme yaparlar ve bu durum boyle surer gider. Kendi kendini doguran anlam. Baudrillard bu durumu reklamlarda anlamin hicligi bolumunde cok guzel anlatmis.

Turkiye de ise durum daha da beterdir. Avrupa ve abd medeniyetlerinde carpikliklar olsa dahi, tum bu surecin alt yapisina sahip olan bir medeniyet, kendi icinden ciddi dusunurler ve cozumler cikarabilir. Oysa, bu bilimsel ve teknolojik sureci yasayamamis, hep ithal etmek zorunda kalmis, dolayisi ile felsefesini de gelistirememis bir ulkede verilen tepkiler hep alaturka, vicik vicik ucuz duygu edebiyati ve bol bol gozyasi ile cevrili olacaktir.

Neler oldugunu anlayamadi kucuk elif. Minicik bedeni soguk taslarin ustune yapisti. Cocuklugu, hayalleri, umitleri orda kaldi.

Yalan, yalan, yalan. Arka plandaki olumun ve acinin kendisi dogru olsa dahi, pazarlanmasi ve islenmesi bastan asagi yalan. Acinin simule edilmesi ve tekrar tekrar kullanilmasi cagimizin bir gercekligidir. Bir sure sonra, elif in bedeninin kendisi unutulur, geriye goruntusu kalir; hatta o bile unutulur, geriye bir kac parmak hareketi, iki uc photoshop posteri veya buna benzer sekilde ifade edilen protesto kirintilari kalir. Zaten o arada piyasaya yeni elif, osman, Ilker, funda goruntuleri gelir. Atolye her zaman hazirdir.

Bu durum, insanin kendine yabancilasmasidir ve kacinilmaz bir gercekliktir. Bir insanin diger bir insani oldurdugu bir durum, televizyonda canli yayinda sunuluyorsa ve ancak 2-3 dakikaligina, bir sofra basinda oylesine seyrediliyorsa, her tur gercek duyguya yabancilasma kacinilmazdir.
Simdi geliyorum asil aci verici soruya. Sorunun cevabini bana vermeyin, ben kimsenin yargici degilim. Sadece kendi vicdaniniza cevap verin.

Siz, kendi duygularinizin gercekliginden emin olabilir misiniz?

Ben emin degilim. Artik emin olamiyorum. Bu yuzden buyuk konusmak istemiyorum. Kimseyi elestirmiyorum, bu genel bir durum degerlendirmesidir.

Akliniza gelebilecek her seyin sanala donustugu bir dunyada, insan duygularinin da sanallasmasi kacinilmazdir. Bunda ayiplanacak hicbir sey yok. Zira hepimiz tv, sinema, basin, internet, cep telefonlari, etrafimizi saran milyonlarca ic alan (indoor) ve dis alan (outdoor) reklam araclari ile muthis bir bombardimana tutulmaktayiz. Sokaga cikip 1-2 saat dolastiginiz, sonra evde biraz tv seyrettiginiz ve internette iki uc mesaj yazdiginiz sakin bir gunde bile 25-40 bin arasi degisen reklam mesaji alirsiniz. Bunlarin tamamina yakinini farkedemezsiniz ama bilincaltiniza mesajlar pompalanir. Bunu butun reklamcilar bilirler. Durum o hale gelmektedir ki, insanin kendisi dahi artik sadece bir imgedir. Gercekligini gormeden, bilmeden seveceginiz, hayran kalacaginiz veya kufur edeceginiz bir imge. Ister istemez herkes bu surecin icinde yer alir. Hatta surece karsi cikiyor bile olsa.

Bir sure sonra, akliniza gelebilecek en acikli sahne bile; o sahneyi sunanla, sahneyi alanin ortaklasa sergiledikleri duygusal bir masturbasyona donusecektir. Yasanan da zaten budur.

Sistem, kendi cocuklarini yemekten bile cekinmez.

Tek basina kimsenin sucu yok ve kimse tek basina kurtarici olamaz. cok mu acimasiz yaziyorum?

Baudrillar in kitabindan ufak bir alinti yapmak isterim:
Simulasyon her zaman icin gercege saldirmaktan yanadir. Sisteme karsi, kuskunun oldugu yerde en emin yol budur. Bu, giderek icinden cikilmaz bir duruma donusmektedir. Bunu basarmasini saglayan sey ise, bizi cevreleyen gercegin tepkisizligidir. Artik, bundan boyle sanal gercekligin uretildigi sureci yalitabilmek imkansizlastigi gibi, gercegi kanitlayabilmek de imkansizlasmaktadir.

Maalesef daha fazla alinti yapamiyorum. Aslinda kitabin her sayfasi birbirinden degerli. Konuya mecburen yalap sap degindim.

Her yeri ve her seyi kana buladiktan sonra, ayrica bunu ambalajlayarak yeni bir urun seklinde size sunanlarin ilk istedigi sey, sizin tepkilerinizin gercek degil sanal olmasidir. Iste bu yuzden, oncelikli olarak, gercek tepkiler siddetle bastirilir. Asker, polis, gonullu muhafizlar vs araciligi ile, gercekligin kendisine acimasiz bir savas acilir. Buna elbette medya da katilmaktadir. Bir sure sonra, o sistemin yoneticileri ve dogrudan savas planlarini yapanlar; idealist bir lider, halklarinin koruyucusu, dindar ve ahlakli ornek sahsiyetler olarak parlatilirken, en basit haklarini arayan insanlar birer canavara donustururler. Geri kalanlar ise sindirilir. Bunun ardindan, yonetenlerin hicbir sekilde korkmayacagi, hatta destekleyecekleri bir duygusal rahatlama sureci baslar.

Iste bu ve benzer sebepler yuzunden, ben ah caniiim, nasil da kiymislar yavrucaga seklinde tepkiler veremiyorum artik. Icimin buz gibi sogudugunu soyleyebilirim. Cunku sunu biliyorum ki, istisnaslar haricinde; tum bunlar, her seyden habersiz cocuklarin, onlari oldurenlerin, oldurdukten sonra arkalarindan aglayanlarin, sonra tum bu olaylari verilmek istenen mesaja gore yeniden kurgulayanlarin, nihayet mesaji alip aglayanlarin ..herkesin katildigi sanal bir sahnedir.

Belki bir cozum olabilir.
Nasil ki, gercekligin kendisinden bikip sanala siginiyorsak;
Bir gun tum bu sanal senaryolardan bunalan insanlar, arka plandaki duygularin samimi oldugu yeni bir gerceklige yol verebilirler.
Simdilik oyuna devam...

Saygilar
(not: meraklisi icin kitap kaynagi: jean baudrillar. Simulakrlar ve simulasyon. Dokuz eylul yayinlari.)

Levent Erturk levbaba@yahoo.com >


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/










BitCoin URL: 16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder