26 Nisan 2017 Çarşamba

AYDIN FINDIKÇI : SİYASAL İSLÂM'IN İHANETİ

Aslında tam bir ihanet söz konusu değil.

Öncelikle İslam'ın siyasi olmayan bir türevi yoktur.
İslam oluşundan siyasidir.
Kur'anın siyasi mesaj içermeyen sureleri çok azdır.
Hadislerin büyük bölümü de siyaset üzerinedir.
Bu nedenle dinin siyasallaşması gibi kavramlar anlamsızdır.
Din zaten özünde siyasal bir kurumdur.
Bizim görüp yaşadığımız şey dinin özüne dönmesinden ibarettir.

Daha önceleri çağdaşlama öncüleri tarafından sokaklardan toparlanarak ibadethanelere tıkılan ilahiyatçıların, sokaklara, medyaya, ticarete, siyasete ve gündelik yaşamın her alanına nüfuz etmesi, kontrol altına almasını biz dinin siyasallaşması olarak anlıyoruz.
Bu dönüşümün tam tersine de Rönesans denir aslında.
Rönesan denilen Avrupa'da büyük mücadele ve sıkıntılarla başarılan, tam olarak Atatürk ve çağdaşlarının yapmaya çalıştığı aynı şeydi.
Ve günümüzdeki sonuçları itibariyle bu İslam ve Türk rönesansının başarısının sınırlı olduğunu anlıyoruz.

Evet. İlahiyatçıların tekrar tapınaklara tıkılmasına biz Rönesans diyoruz.

Oraj POYRAZ ( 0raj.p0yraz@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc / oraj_poyraz@alpinaasia.com )
           L2fSIJNoA0xfSNxA      
 


AYDIN FINDIKÇI : SİYASAL İSLÂM'IN İHANETİ

22 Nisan 2017

Başta Avrupa demokrasileri olmak üzere günümüzdeki çoğulcu demokratik parlamenter anayasal rejimlere sahip özgürlükçü demokrasilerin temeline bakalım.

Peki bu temelin harçlarında ne var? Yanıtı oldukça net: Ortaçağ karanlığına karşı insanlığın vermiş olduğu uzun soluklu mücadele bulunuyor.

Direniş, gerek bir bütün olarak tüm toplumun, gerekse de tek tek bireylerin yaşam alanlarına karşın icra ettiği dinsel uygulamalara ve buna aracılık eden kilisenin dinci anlayışına karşı oluşan ruhta.

TEMELİ ÇÜRÜK

Laik ve çoğulcu parlamenter demokrasi, insanlık tarihinde, dinsel kurum ve kurallara karşı verilen ve bu uğurda milyonlarca insan hayatına mal olmuş şanlı bir direnişin de tarihidir.

Bu şanlı direniş ve tarihsel gerçek, İslâm coğrafyasında yaşanmadı. Bu nedenle, bu coğrafyada çoğulcu demokrasinin, laik ve demokratik parlamenter sistemlerin inşaa edilerek hayat bulmasının maddi temeli çürük. Bu çürük maddi zemin üzerine kurulan demokratik parlamenter rejimlerden tek istisnaysa Atatürk Cumhuriyeti.

ERDOĞAN'IN TARİHSEL HESAPLAŞMASI

Türkiye'de, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan önderliğindeki siyasal İslâm'ın tarihsel hesaplaşmasını zirveye çıkarttığı günlerdeyiz.

Erdoğan, cılız da olsa laik demokrasiyi, katılımcı demokratik parlamenter sistemi, ulus devleti ve onun organlarını bir türlü kabullenememişti. Kendisi, başta liberal geçinenler ve diğer malum çevrelerin de büyük katkısıyla, 16 Nisan referandumuyla, Atatürk Cumhuriyeti'nin evrensel insan hakları, demokrasi, ulusal egemenlik, laiklik, ibadet özgürlüğü gibi kazanımlarını alaşağı etmeye girişti.

Hem de referandumda, dünyanın gözü önünde oy hırsızlığı yaparak ve büyük bir şaibeli sonuçla.

Erdoğan'ın siyasal İslâm'ın dayattığı mevcut anayasanın kimi maddelerini referanduma sunması, Türk ulusuna ve onun tüm evrensel değerlerine karşı gerçekleştirdiği tarihsel bir ihanet olarak not edilmelidir.

Bu ihanetin, başta Türkiye olmak üzere, yakın coğrafyasında büyük ekonomik, siyasal, kültürel, dinsel ve sosyal tahribatın bir miladı olduğu aşikar. Yine siyasal İslam'ın bu milada uygun olarak yol haritasına devam edeceği gün ışığı gibi açık, net ve dehşet verici.

FITRATLARI

Erdoğan önderliğindeki siyasal İslam'ın yeni yol haritası demokrasiyi ve onun kurumlarını dozajı artan bir süratla ortadan kaldırmaya yönelik.

Çoğulcu demokrasi, evrensel insan hakları, ulusun hakimiyeti, ABD ve Fransa örneğinde olduğu gibi Başkanlık ve parlamenter sistemlerde var olan kuvvetler ayrılığı, her ne pahasına olursa olsun, siyasal İslâm'ın fıtratına uygun bir hal alacak. Başta her türlü insan hakları olmak üzere evrensel değerlerin tümünden yoksun Cahiliye dönemi İslam anlayışı yeniden yapılandırılmak istenecek.

HESAPLAŞMA

Dolayısıyla bundan sonraki süreç, Türkiye'de siyasal İslâm'ın bu yeni yapılanmasına, "Evet" ya da "Hayır" diyenler arasında geçecek. Bu kanlı sürecin, insanlık tarihinde eşine az rastlanır türden kanlı bir hesaplaşma olacağını kestirmek güç değil.

Siyasal İslam'ın bu kanlı hesaplaşma projesi, dolaysıyla er ya da geç ama mutlaka ve mutlaka Türkiye'de tadacağı tarihsel yenilgisiyle sonuçlanacak. Türkiye ve İslam coğrafyasında, siyasal İslâm'ın zulümü altında yaşamak zorunda kalan milyonlarca gerçek inanç sahibi insanların da tarihsel kurtuluşu olacak.

Ve artık o zaman laik ve katılımcı demokratik, çağdaş, evrensel insan haklarına saygılı, din ve ibadet özgürlüğünün gerçek yaşamda olduğu yeni bir Türkiye doğacak. Böylelikle yeni bir İslâm anlayışı tesis edilerek, demokratik, laik ve parlamenter siyasal rejimine kavuşmuş ve evrensel dünyada yerini ebediyen almış olacaktır.

Kıssadan hisse: Ne kadar ekmek, o kadar köfte. Beleşe demokrasi olmaz.

Not: Siyasal İslam'ın Türkiye'de yok saydığı‚ "23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı" kutlu olsun.

 
a45UyF587661-170426120600 Oraj Poyraz At 0raj.p0yraz@neomailbox.net 0raj.p0yraz@neomailbox.net
2017/04/26  12:36 2  65  alelma@yahoogroups.com


 

Sevgi her zaman kollarin acik durusudur. Sevgi icin kollarinizi kaparsaniz kendiniz disinda tutacak hic bir seyin kalmadigini gorursunuz.

Anonim Nasihat

Islam da zorlama yoktur (K.BAKARA 256)
***
Islam dan gayri bir dine yonelenler sapiktir! (K.IMRAN 85; Tevbe 33 ),
Musrikleri nerede gorurseniz oldurun! (K.TEVBE, 5
Ya da Islam a aykiri bir inanista ise analariniz, babalariniz, yakinlariniz icin magfiret dilemeyin, onlarin namazini kilmayin vs.. (ornegin K.TEVBE 23, 84, 113; AZHAB 60-61)

Sessiz Gemi

Artik demir almak gunu gelmisse zamandan,
Mechule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hic yolcusu yokmus gibi sessizce alir yol;
Sallanmaz o kalkista ne mendil ne de bir kol.

Rihtimda kalanlar bu seyahatten elemli,
Gunlerce siyah ufka bakar gozleri nemli.
Bicare gonuller! Ne giden son gemidir bu!
Hicranli hayatin ne de son matemidir bu!

Dunyada sevilmis ve seven nafile bekler;
Bilmez ki giden sevgililer donmeyecekler.
Bircok gidenin her biri memnun ki yerinden,
Bircok seneler gecti; donen yok seferinden...

Yahya Kemal Beyatli
. . . . . . . .
Yahya Kemal Beyatli nin yasami boyunca iki aski oldugu soylenir, bunlardan biri Nazim Hikmet in annesi Celile Hanim dir, digeri ise siirlerinde hep anlattigi Istanbul...

Celile Hanim siddetli gecimsizlik nedeniyle 1917 de Nazim in babasi, esi Hikmet Bey den ayrilir.
Ilk esi Hikmet Bey den ayrilmak uzere oldugu sirada tanistigi unlu sair Yahya Kemal ile buyuk bir ask yasar.
Ancak bu iliski arzu ettigi gibi evlilikle sonuclanmaz.
Bazi kaynaklara gore Nazim Hikmet, bir gun Celile Hanim ile Yahya Kemal i evde samimi bir sekilde gorunce cok ofkelenir ve Yahya Kemal in cebine Ogretmenim olarak geldiginiz bu evden babam olarak cikamayacaksiniz yazili bir kagit birakir.

Yahya Kemal in Sessiz Gemi siiri hep olume yazilmis bir siir olarak bilinir.
Oysa demir alip bu limandan kalkan gemi Yahya Kemal in, hayatindaki en buyuk aski olan Celile sinin, Ada dan gemiyle Istanbul a dogru uzaklasirken yasadigi caresizligi anlatir.
Olumdur elbette Sessiz Gemi nin konusu ama askta aranan olumdur ve Celile nin ardindan Ada limaninda bakakalan Yahya Kemal in acilarini anlatir aslinda...


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/










BitCoin URL: 16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder