25 Temmuz 2011 Pazartesi

MEB’de yeni düzenleme talebi

From: Azo <azizgulertr@superonline.com>

KİM TUTAR SİZİ?

DAHA YOBAZ, DAHA CAHİL, DAHA ACIMASIZ, DAHA İNSAFSIZ, DAHA VİCDANSIZ,

*************************************

MEB'de yeni düzenleme talebi

YENİ AKİT -  Abdurrahman Dilipak

25 Temmuz 2011

En fazla ve en acil değişiklik beklenen 3 konu: Anayasa değişikliği, TSK'nın yeniden yapılandırılması ve Milli Eğitim'de yapılacak değişiklikler.

MEB'de ilk beklenen değişiklik, Mesut Yılmaz'ın "Siyasi hayatıma da malolalacak olsa, 8 yıllık kesintisiz işi olacak" diyerek başlattığı ve İmam-Hatiplerin orta kısımlarının kapatılması, küçük çocuklara Kur'an öğretme yasağı getiren düzenleme ile başörtüsü sorununun çözülmesi.
Bugün Mesut Yılmaz siyasetten silindi ise bu yüzdendir.
Daha bu iş bitmedi.
28 Şubat hesaplaşması ile bir kez daha karşı karşıya geleceğiz.
Sonra da asıl büyük hesaplaşma din gününde yaşanacak!
Özal'ın partisini CHP çizgisine götürüp bağlayanlar bu işin hesabını verecekler.

Her boğazı geçişte karşıma çıkan "Gökkafes"i gördükçe Yılmaz'a içimden sayıp sayıştırıyorum.
Kulağı çınlıyor olmalı!.
Adını anıyorum çünkü.
Ve eminim benim gibi adını anan daha bir çok insan vardır.
O Gökkafes'in nasıl yapıldığını da biliyoruz ve unutmadık.
Süzer'i de unutmadık.
Onu da anıyoruz.
Park Otel'den farkı neydi o otelin?
28 Şubat'ın çirkin yüzünü bütün dehşeti ile anlatır o otel ve bu anlamda lanetli bir anıt gibi durur orada.
Hukukun nasıl ayaklar altına alındığını ve hukuka nasıl meydan okunduğunu!

Özgürder ve Mazlumder'in öteden beri ısrarla üzerinde durduğu konular var.
Geçtiğimiz günlerde bir kez daha bu konu gündeme getirildi.
Bunlar neydi, sırası ile hatırlayalım:

1- 28 Şubat darbe sürecinde, İmam Hatip okullarının orta kısımlarının budanması maksadıyla uygulamaya konulan kesintisiz eğitim dayatması terk edilmelidir.

2- İlköğretimden başlayarak bütün öğretim süreçlerinde kız öğrencilerin başörtülü eğitim görme hakları tanınmalı; insan hakları ilkeleriyle çelişen, dünyada da benzeri zor görülen, despotik, zalimane başörtüsü yasağına son verilmelidir.

3- "Andımız" adlı İslâm akidesine aykırı öğeler içeren, kişi putlaştırmasına ve kişilik tahribine yönelik ırkçı metnin her sabah çocuklarımıza zorla söylettirilmesi ayıbına, ilkelliğine, zulmüne son verilmelidir.

4- İsteyen vatandaşlara okullarda ana dillerinin öğretilmesi imkanı tanınmalı, Allah'ın ayetlerinden olan ana dillerin eğitim dili olarak kullanılmasına yönelik engeller kaldırılmalıdır.

5- Okullarda askeri denetim ve vesayet aracı olarak işleyen ve kışla tipi eğitimin simgesi haline gelen Milli Güvenlik dersleri kaldırılmalıdır.

Aslında bugün için seslendirilmeyen başka talepler de var: Askeri liseler kapatılmalı, tek parti döneminin "tek tip insan yetiştirme" dayatmasının ürünü olan Tevhid-i Tedrisat uygulamasından vazgeçilmeli.
Ahmet Şişman rahmetlinin teklif ettiği Müslümanlar için Kur'an okuma ve anlama dersinin seçmeli ders olması, bu hakkın diğer din mensuplarına da tanınması.
Din Kültürü ve Ahlak dersi yerine din dersinin seçmeli ders olarak yeniden yapılandırılması ve herkese bu imkanın sağlanması, resmi ideoloji ve resmi tarih misyonerliğinden vazgeçilmesi.

Düz liselerde de inanç ve değerler sistemine ilişkin seçmeli ders imkanı sağlanması, askeri otoritenin eğitim alanındaki denetim ve gözetim yetkisinin kaldırılması, YÖK ve Üniversitelerarası Kurul'un askeri yüksek öğretim kurumlarının denetiminden de sorumlu olması.

Eğitim kademeli olarak yerel yönetimlere devredilmeli.
Okul aile birliklerinin, eğitimin her kademesinde daha etkin bir rol almasının sağlanması gerek.

Gün gelecek belki de, Gestapo şefleri gibi ya da Komünist Parti ajanı gibi, öğretmeni oldukları okullarda, insanları, arkadaşlarını ve öğrencileri, kıyafet, dini pratikler ve düşünceleri sebebi ile fişleyip, üstlerine raporlayan milli güvenlik dersi öğretmenleri de sanık sandalyesine oturtulacaklar.
Kimileri emir gereği yapıyordu bu işi, kimi terör estiriyordu!

Bu arada askerde çocuklarımıza ideolojik eğitim verilmesini istemiyoruz.

Keşke askerler gerçeği görüp kendileri meşruiyet çizgisine geri çekilseler.
Bu daha onurlu bir girişim olur.
Şunu istiyoruz: Topyekun, hukuk çizgisine bir geri çekilme, protokoldeki yerine kadar.

Taş yerinde ağırdır.
Hukuk dışı konumlar ya da darbe iktidarlarının dayattığı konumlar saygınlık ifade etmez.
Haddinden fazla yetki gayedeki hikmeti kaybedeceği gibi, olağanüstü ve hukuk dışı yetkiler geri teper.
Gün gelir sahibinin elinde patlar.

Biz çocuklarımızın biyonik robotlar ve "cehaletin bu kadarı ancak eğitimle mümkündür" dedirten sistematik gerizekalılar olmasını istemiyoruz.
Biz resmi törenlerin, tapınma ritüelleri içeren, resmi ideolojiye bağlılık törenine dönüşmesini istemiyoruz.
Biz devletin nesnesi değil objesiyiz!
Selam ve dua ile.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder