25 Temmuz 2011 Pazartesi

POLITIK - Laflar biraz ağır olmuş, ama doğru olmuş...

Ama bu generalim kendisine ayrılmış olan şeref köşesinde tek başına değil, en azından 6-7 kişilik bir guruptan söz etmek lazım...

ONURUYLA  YAŞAMAK

H

ayat, biz insanlara tanrı tarafından verilmiş en büyük armağandır.
Doğduğumuz günden itibaren, ölünceye kadar, alacağımız her nefesin bile sayılı olduğunu unutan bazı insanlar hırslarına yenik düşerler ve hayatlarını "Onurlarıyla yaşayamadan"  utanç içinde tamamlarlar.
Elbette ki hayat kalitemizi yükseltmek  ailemize, çevremize, insanlara, faydalı olmak için çok çalışmalıyız.
Fakat bu çaba, bizlere emanet olarak verilen canı, emanet sahibine teslim ederken "Onuruyla Yaşamak" gibi bir güzellikten, böyle  yüce bir duyguyu hissetmekten alıkoymamalıdır.
Bu dünyada hangi işi yaparsak yapalım, işimizi en iyi biçimde yapmanın gayreti içinde olmalıyız.
Hayallerimizin peşinden koşmalı, ona ulaşmak için gayret göstermeli, ama hayal içinde de yaşamamalıyız…

Hele şu kısacık ömrümüzde, Devlet yönetiminde görev alanların sorumlulukları, diğer insanlara göre kat be kat fazladır.
Hem kullandığınız makamın hakkını vereceksiniz, hem işinizi en iyi yapma gayreti içinde olacaksınız, hem de   görevinizden ayrıldıktan sonra aynı saygıyı görmeye devam edeceksiniz.
Bunları başaranlar için,  "Onuruyla yaşadı" , kimsenin adamı olmadı,
çok saygın biriydi;  başaramayanlar için, "Ömrü boyunca başkalarının adamı oldu, hakkında konuşmaya bile değmez" denir…

Bu girişten sonra size yakın dönemde Genelkurmay Başkanlığı yapmış bir  kişiden bahsetmek istiyorum.
Bu kişi  hakkındaki kararı Türkiye kamuoyu çoktan verdi bile.
Hem meslektaşları, hem onu izleyenler, hem de benim  için, onun "parantezi" çoktan kapandı ama, gençlere ibret olması için anlatmak gerek…

Adı,  Yaşar Büyükanıt.
Görevi,  Eski Genelkurmay Başkanı.
Binlerce yıllık tarihi olan Türklerin Ordusunun başı.
Tarihteki son Türk Devleti olan  Türkiye Cumhuriyetinin Ordusunun başı…
Ben ona baktığımda, tıpkı kendisinden önceki meslektaşı Hilmi Özkök gibi, "yetersiz" , "aciz" bir  General görürüm.
Emrinde çalışan, vatan savunması  için can pahasına görev yapan insanları;  ABD'nin görevlendirdiği ajanların,  cemaatin yine ABD'de eğitilmiş adamlarının hazırladıkları ve bunun için terör örgütünün profesyonel militanlarını "itirafçı- gizli tanık" olarak kullanıp,  kurdukları  tuzaklara, göz göre göre yem eden bir general… 
Türkiye'nin binlerce yıllık hafızasına, en mükemmel istihbarat kaynaklarına sahip bir ordunun Komutanlarını, üç beş çapulcuya oyuncak eden bir General…
Emri altında görev yapan askerlerin, onurlarıyla oynanmasına, bilerek göz yuman bir General…
Bu General, kendisinden önceki General gibi,  sadece rütbe almış, zamanı geldiğinde terfi etmiş, en üst rütbe olan Orgeneralliğe hasbelkader yükselmiş fakat , "Komutan" olamamış biridir….

Arkadaşları, küresel bir çete tarafından dijital oyunlarla, gruplar halinde hapse atılırken susan, sinen, korkan, sesini çıkaramayan bir General…

Kimse bu yazdıklarımı yanlış bir yöne çekmesin.
Ömrümüz boyunca darbelere karşı olduk.
Askeri darbelerden en büyük acıları biz çektik.
Yıllarca hapis, işkenceler, alın teri ile kazanılan servetlerin yok olup gitmesi, yaşadıklarımızdan bazıları.
Bizim  asla vazgeçmeyeceğimiz, bugün dahi mücadelesini verdiğimiz şey,  bir gün herkese lazım olacak olan gerçek demokrasi ve gerçek hukuk devletidir

General ile devam edelim.
Emrinde çalışanlar, "darbeye teşebbüs etmek" , " Hükümeti yıkmak" gibi çok ağır ifadelerle suçlanıp, hapse atılırlarken, saraylarda kendi geleceği için pazarlıklar yapabilen birine "Komutan" denebilir mi?
Gerçek Komutan bu suçlamalar karşısında şunları söylemeliydi;
* "Türk Ordusu geçmişteki hatalarından ders almıştır.
Başında bulunduğum Türk Ordusu  artık darbe yapmaz.
Bu yapılanlar tuzaktır.
Bu tuzağı açığa çıkarıp, Türk Milletine anlatacağım…"

*Ya da, "Benim Komutamdaki  bazı kişiler böyle bir teşebbüste bulunmuşlar fakat başarılı olamamışlardır.
Türk Ordusunun Komutanı olarak hatalı ve suçlu olan benim.
Bir Komutan astlarının yaptığı her eylemden sorumludur.
Bağımsız Türk Yargısına teslim oluyorum ve bildiğim her şeyi anlatacağım, milletimden özür diliyorum…"

Onuruyla yaşama kararında olan birinin yapacağı,  bu iki yoldan birini seçmek olmalı idi…
Bu yürekliliği gösteremeyen kişi, asla komutan olamaz.
Olsa olsa,
"Tribün Paşası" olur, onunda kimseye faydası olmaz.
Kendisini o tribüne oturtan kulübün başkanına bile faydası olmadıktan sonra….

Adam tüm ömrünce "Mercedes" bir araba hayal etmiş, çalışmış çabalamış ama alamamış.
Tesadüf bu ya, vefat ettiğinde naşını kabristana taşıyan araç, "Mercedes" marka imiş…
İster misiniz, bizim General'in "Zırhlı Audi'sinin" son görevi de  yükünü, Hasdal'a veya Silivri'ye  arkadaşlarının  yanına götürmek olsun…

Ben, bu ve bundan önceki  General'in "parantezlerini" nasıl kapattım bilmek ister misiniz?
"Hep başkalarının adamı oldular.
Onurlarıyla yaşayamadılar, onurlarıyla da ölemeyecekler
."

Sağlık ve başarı dileklerimle   25 Temmuz 2011

RİFAT SERDAROĞLU
rifatserdaroglu@gmail.
com

twitter.
com/rifatserdaroglu

0532 211 00 11

 


--  -~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~ Canis sine dentibus vehementius latrat Dişsiz köpek daha kuvvetli havlar (havlayan köpek ısırmaz)  Latin Atasözü

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder