Keşke kendinizi hemen her konuda İsrail'in ya da dünya Yahudiliğinin, ya da bazı Yahudi oligarkların temsilcisi gibi görmeseniz.
Savaşların bir sürü gideri vardır.
Mesela petrol, demir vb olmak üzere yüzlerce kalem hammaddeler.
Ama savaşların en olmazsa olmaz sarf malzemesi insanlardır.
Askerler olmazsa oyun daha kurulmadan biter.
Her çatışmanın, her savaşın bir insan maliyeti vardır.
Misal, Amerika Normandiya çıkartmasında atıyorum, en az elli bin en çok ikiyüzbin gencin ölümünü göze almışlardı.
Misal bizler Kıbrısa çıkarken oraya çıkardığımız bütün askerlerin kaybını göze almıştık.
Misal Arap- İsrail harbinde dünya Yahudi Cemiyeti savaş meydanlarında bulunan bütün Yahudi askerin kaybını göze almıştı.
Savaşlar hep böyledir.
Savaşın insani bir yanı yoktur.
Her zaman analar ağlar.
Savaşta ölen insanlar için ovunmak, darlanmak ise yürüyen bir arabanın yaktığı benzine hayıflanmaya benzer.
Generalin iyisi minimal kayıpla, maksimal kazanıma ulaşandır.
Ama her zaman kayıplar vardır.
İsrail'in II. Lübnan savaşına gelince.
Ben İsrail ordusunu da, devletini de öyle çıtkırıldım, yavrum bir ordu ve devlet olarak bilmem.
İsrail ordusu birilerini yargıladıysa:
Bir bunu bilfiil kendisi yapmıştır, kimselere bırakmamıştır.
İkincisi, yargılamalar, asla ve asla insan hakları nedeniyle olmamıştır. Olsa olsa, kendini ve birliğini tehlikeye düşürmek, savaşma azmini kırıcı hal ve hareketler, basit ahlaksızlıklardan dolayıdır.
Ordu gibi ordu, devlet gibi devlet asla ve de kat'a ordusunun savaşma azmini kıracak işlere girmez.
Bir ordu mensubunun en önemli görevi kendi hayatını koruyarak, hasmını etkisiz hale getirmektir.
Bunu öldürerek mi, yoksa yaralayarak mı yaptığı ise sadece bir ayrıntıdır.
Ordu çift taraflı bir bıçak gibidir.
Bir tarafıyla istediğiniz yeri kesersiniz.
Diğer tarafıyla istemediğiniz yerleri de kesebilirsiniz.
Bunları soruşturmaya başladığınızda ise, elinizde milletinizi koruyacak tek güç olan orduyu köreltir, etkisini azaltırsınız.
Ne tekim bizim, hükümetimiz, ve onun güdümündeki devletimiz bu dediklerimin tam tersini yapmaktadır.
On 19.07.2011 16:05, Mentes Azuz wrote:
Sari ve yesile boyali sorulari yanitlamaya calisayim.Kayıplar 7 kişi olabilir, 70 kişi de olabilir, 700 kişi de olabilir, 70000 kişi de olabilir,Hayir efendim, Turkiye Muz Cumhuriyeti degil. Sen gereksiz yere askerlerinin olumuneneden olursan, kim olursan ol yargilanmalisin. Subaylarin ve pasalarin luks icinde gezip,askerleri yirtik elbise ve postallarla gezdirme, Beyoglu'na ve sosyetik yerlere girmesinienglleme devri gecti. Turkiye'de askeri de adam yerine koyma zamani geldi de geciyor.Benim zamanimda asker az asagilanmadi, daha beterini Dan Amca'ya sorabilirsiniz.Peki, diğer orduların savaş alanında adalet işleri nasıl yürüyor?Ya Mavi Marmara olayında İsrail'liler askerlerini uluslararası yargıya teslim etti mi?
Ya da kendisi yargıladı mı?
Hepsini bilemem ama Israil hakkinda bilgim var. 2006'da II.Lubnan Savasi'nda ikibin kusur kisi olduruldu.Iceri giren yakinlarimdan biliyorum. Hizbullah mevzilerinde tas ustunde tas kalmamis.Ancak sosyetik havaci Gen.kur. Bsk. ve kibutznik savunma bakaninin kifayetsizlikleri nedeniyle130'u asker olmak uzere 150 kusur Israilli olduruldugu icin haklarinda dava acildi ve en kisa zamandakizaga cekildiler.M.Marmara olayinda da Gen.kur. Bsk'dan gorevli en kucuk askere kadar mahkemede yargilandilar.Tek suclari yeterli istihbarat yapmamalari ve karsit saldirilari hesaba katmadan mudahele ettiklerinekarar verilip, aklandilar. Bu mahkeme tum dunyanin gozu onunde yapilmistir.Turkiye, 13 askerin pisi pisine sehit olmalarinda ihmali olanlari (varsa) cezalandirmamasidurumunda muz cumhuriyetlerinden farki kalmaz.Her çatışmada kayıplı çıkan birileri vardır.
Ve elbette her kaybın da ya tedbirsizlik, ya ihmal, ya basiretsizlik şeklinde birtakım sebepleri vardır.
Asker çok yorulmuş olabilir,
asker istirahatte iyi tertiplenmemiş olabilir,
askerin teçhizatı bakımsız, eksik olabilir,
asker iyi eğitilememiş olabilir,
asker pusuya düşmüş olabilir,
askerin sırtına gereğinden çok görev malzemesi yüklenmiş olabilir,
daha başka bir sürü sebep olabilir.
Zaten her zaman sebepler vardır.
Bunlar hep araştırılır, ve zaten araştırılıyor da.
Silahlı kuvvetlerin sadece bu konuları işlediği bir dergisi bile vardır.
Filan tarihindeki falanca çatışma, olayların gelişmesi, görülen ihmaller, kusurlar ve tedbirsizlikler.
Bundan çıkarılacak dersler neleredir? incelenir...
Bunlar zaten hep yapılır.
Kayıplar 7 kişi olabilir, 70 kişi de olabilir, 700 kişi de olabilir, 70000 kişi de olabilir,hatta çok daha fazla da olabilir.
Neticede savaştır, bu bir oyun değil.
Evet Ergun Babahan gibi yumuşak koltuğundan klimalı odasında yazma lüksü olanlar askerliği,üniversitelerdeki faaliyetlerle karıştırabilirler.
Evet, rektörleri içeriye tıkınca üniversiteler normal faaliyetlerine devam edebilirler.
Ancak 30 küsur generali, 100'e varan sayıda subay/astsubayı, özellikle özel harekatçıları,SAS komandoları gibi vurucu elemanları içeriye tıkınca,
yaratılan emsal herkese yeter.
Bakın bu çatışmada sahada kan ve ter döken insanlar karşılarında cumhuriyet savcılarını bulacaklar ve hesap verecekler.
Peki bundan sonra bu insanlar ve bunların silah arkadaşları ne yapacaklar?
Bu çatışmadan sonra işler bitti mi, artık subaylara ihtiyaç kalmıdı mı?
Bundan sonraki çatışmalar ne olacak?Peki ya her çatışmada, her yaralanmalı ya da ölümlü her kazada, hatta öldürülenler PKK'lıbile olsa karşınızda savcıyı bulursanız ne olacak?
Ülkemizde her attığı adımda savcıya hesap veren bir meslek gördünüz mü, duydunuz mu?
Göreviniz dağdaki PKK'yla çatışmaya girmek, çatışmaya giriyorsuzun,
ve her öldürdüğünüz PKK'lı için ayrı ayrı,
birliğinizdeki her yaralı için ayrı ayrı,
her kaybınız için ayrı ayrı hesap vereceksizin,
ve tepenizde Demoklesin kılıcı gibi cemaatçi hakim ve savcılar bulunacak.
Sonra sizden görev yapmanız istenecek.
Kim sürekli olarak ip cambazlığı yapmaya gönüllü olur ki?
Peki ya Amerikan ordusunu savaş alanında kim yargılıyor?
Peki, diğer orduların savaş alanında adalet işleri nasıl yürüyor?
Amerikan, Fransız, Alman, İngiliz garnizonlarında ya da çatışma bölgelerinde işler nasıl yürüyor?
Misal Falkland'da çatışan herkesin ifadesi alındı mı?
İfadesini alanlar sivil savcılar mıydı?
Herkes adli muayeneden geçirildi mi?
Herkes zanlı ilan edeldi mi?
Yine misal, itirafçı Arjantinlilerin ifadelerine göre İngiliz askerlerine suç isnat edildi mi?
Ya İrlanda'da bu işler nasıl yürüdü?
İrlanda da her çatışmadan sonra İngiliz askerleri mahkemeye mi çıkartıldı?
Ya Mavi Marmara olayında İsrail'liler askerlerini uluslararası yargıya teslim etti mi?
Ya da kendisi yargıladı mı?
Bütün bu örneklerde her ordu kendi iç soruşturmasını yapmıştır, yargılanmasına ya dayargılanmamasına kendisi karar vermiştir.
Demokratik ya da demokratik olmayan bütün devletlerde genel geçer usul budur.
Ben komplo teorisi falan üretmiyorum.
Arzu ederseniz, sizlere binlerce kaynaklı makale gönderebilirim.
Hükümet, AKP kadroları ve Fitneci Cemaat işbirlikçidir, bozguncudur, ihanet içindedir.
Bu lafımın arkasındayım.
Ben referanssız konuşmam.
Bunların her kelimesi için ayrı ayrı referanslar gösterebilirim.
Hesap vermeye gelince,
hele şu dönemde,
yani askeri vesayetin en çok kalktığı iddia edilen,
generallerin onar onar hapse tıkıldığı bir dönemde,
elbette bütün sorumluluk siyasi iktidarındır.
Başbakan başta olmak üzere, hükümet sorumludur.
Şu aşamada sorumluların hiçbir bahanesi de yoktur.
Nasıl ki, artı haneye yazılan her şeyden hükümet sorumluysa,
bu kayıplardan da hükümet sorumludur.
İstifa, araştırma, soruşturma herşey en önce buradan başlamalıdır.
Şehitlerden, başarısızlıklardan TSK'yı gagalamak gibi, ekstra yararlar eldeetmeye çabalamak ise tam anlamıyla bozgunculuktur..
Saygılar.
__._,_.___MARKETPLACE.
__,_._,___
-- -~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~ Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir. Yusuf has hacip
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder