3 Kasım 2011 Perşembe

POLITIK - Büyük Ortadoğu’da çatallanma - 1 [Barış Zeren]


"İsrail'de aynı dönemde kabine değişti. Belki de en çarpıcı biçimde, dünya siyonizminin aykırı çocuğu Jabotinskiy'nin Rusya yanlısı öğretilerine bağlı, radikal Lieberman kanadı Dışişleri Bakanlığı'na oturdu. Bu kanadın özelliği, hem öğretilerinde hem de güncel yorumlarında Türkiye'den uzak durmalarıdır; Türkiye'yi umursamıyorlardı."
Yazar böyle söylüyor. Ve zincirleme her şeyi buna bağlıyor.
Gerçekten böyle mi?
Bu samimi bir sorudur.
İsrail'le ABD yollarını ayırmış mıdır?
Bu nedenle mi Türkiye'den uzak düşmüştür?
İsrail gerçekten ABD'nin kontrolü dışında yeni arayışlara girmiş midir?
İsrail, Yunanistan, Azerbaycan hatta Çin ittifaklarının arkasında kendi göbeğini kendisinin kesmesi mi vardır?
Olgular söylenenlere uyumlu olsa da, gerçek bu mudur?


Büyük Ortadoğu'da çatallanma  - 1

 

 

BARIŞ ZEREN

AYDINLIK, 26 Ekim 2011

bariszeren@aydinlikgazete.com

 

Amerikan Savunma Bakanı Leon Panetta, Ekim başında İsrail'in "yalnızlaşma tehlikesiyle" karşı karşıya olduğunu söylediğinde, İsrail Dışişleri Bakanlığı'nın yanıtı belliydi: "Hiç de yalnız hissetmiyoruz."

Anlaşılan Türkiye'yle gerginliği umursamıyorlardı ve mutlaka güvendikleri vardı.

Yalnızlaşmamaları, bir yeni Ortadoğu Projesi denemesidir ve önümüzde, "İki Büyük Ortadoğu Projesi olabilir mi?" sorusu bulunuyor.

Büyük Ortadoğu Projesi sanıyorum başka hiçbir yerde olmadığı kadar Türkiye'de işlendi.

Rastlantı değildir; proje, Türkiye'nin 28 Şubat sürecinden beri açık "ortağı" ilan ettiği İsrail'i yalandan ilgilendiriyor; ayrıca Kuzey Irak'ta bir Kürt devletimsi oluşumunun kurulmasını öngörüyordu.

Hepsinden önemlisi, bu süreçte, Türkiye, "kubura süpürülmemek" için her türlü yasa, kural ve normu hiçe sayabilecek bir siyaset ekibine teslim edilmişti.

Projenin temeli, Ortadoğu'yu, Kuzey Kafkasya'dan Tunus'a kadar olan bir coğrafyayı kapsayacak biçimde yeniden tanımlamaktı.

Net biçimde İsrail'in genişlemesini, söz konusu coğrafyada İsrail merkezli bir nüfuz alanı kurulmasını öngörüyordu.

Bu noktada, İsrail'in genişlemezse daralacağı saptaması başı çekmektedir.

Tarihşinaslar aşina olabilir, bu bir tür imparatorluk motivasyonudur.

ABD-AB-İsrail arasında, neo-konservatiflerin başını çektiği bir bütünlük kurulmuş, emperyal tasarılar büyük hız ve ödünsüzlükle uygulanmaya başlamıştı.

Irak saldırısı gibi zorbalıklar, onu izleyen iç savaş kışkırtmaları, bu projenin en çarpıcı adımlandın Ayrıca neo-konservatif projenin asıl gösterilerinden biri, bütün eski Sovyet coğrafyasındaki "renkli darbeler" olmuştur.

Büyük Ortadoğu'ya darbe

İlginçtir, Türkiye'de "emperyal proje" deyince akan sular duruyor; sanki kadir-i mutlak ve karşı konulması neredeyse imkansız bir siyasetten söz ediyoruz. Oysa, BOP dediğimiz, bu denli bütünlüklü emperyal projenin bile başarıya erdirildiğini söylemek mümkün değildir. Tersine, proje, iki ağır darbeyle dağılmıştı.

Bunlardan birincisi, Irak'ın düşüşünden itibaren cüreti artan İsrail'in, 2006 yılında siyasal açıdan bölünmüş Lübnan'a saldırması vakasıdır.

Araplar'ın Harb-i Temmuz dedikleri bu savaştan İsrail ordusu, Hizbullah ile Lübnan Komünist Partisi'ne bağlı milislerin direnişiyle eli boş döndü. Milisler Suriye tarafından eğitilmişti ve İsrail'in çok güvendiği tankları, Rus yapımı son model füzelerle durduruluyordu. Büyük travmadır ve İsrail kamu kanaatinde "Daha bunları yenemezken Suriye'yi nasıl geçeceğiz?" yollu yakınmalar eksik olmuyordu.

Ağustos savaşı

İkincisi, çok daha ağır bir darbe, 2008 yılında Rusya'nın, müfrit bir renkli darbe hükümeti olan Gürcistan'ı çökerttiği Ağustos Savaşı oldu. 2008 yılında kadar Putinist dengeci politikalarla, diplomatik pazarlıklarla Batı yayılmasını dizginlemeye çalışan Rusya, emperyal iştahın en fütursuz hali olan Sakaşvili karşısında bir seçim yapmaya zorlandı. Kabinesinde aşırı siyonist bakanları bulunan Sakaşvili, 90'lı yıllardan beri gerilediği Kafkasya'dan Rusya'yı siyaseten silecek hamleyi yapmış, Rusya yanlısı Osetya'ya girmisti. Rusya "kırmızı çizgilerinin" ihlal edilmesine göz yummadı.

Rusya'nın bu savaşta Gürcistan'ı ezerek Batı'ya karşı büyük bir güç gösterisi yaptığına kuşku yoktur.

Ama şuna dikkat çekmek gerekir: Güç gösterisinde, askeri başarılarından ziyade, seferberlik yeteneği göz korkutucuydu.

Gerçekten de bu savaşta, emperyal güçler, Rusya'nın konvansiyonel kuvvetlerinin yanında, bölge halklarından çok sayıda milis kuvveti rahatlıkla harekete geçirebildiğini görmüştü. Dünya medyasına, ele geçirilen Gürcü kentlerindeki bankalara saldıran sarhoş askerler olarak yansısa da bu milisler aslında Rusya'nın bölge halkları üzerinde imparatorluk döneminden beri var olan nüfuzunu tazelediğini gösteriyordu.

Hiç kuşkusuz, Rusya'nın imparatorluk ve SSCB dönemini andıran bu seferberlik gücünü görünce bizde Yeni Osmanlı etiketiyle ortaya çıkan muhafazakar maskaralığa gülmemek elde değildir.

Yeni ABD'ye Yeni İsrail

Ağustos Savaşı, Bush yönetiminin son dönemlerine denk gelmişti. Bush'un projeleri bir bir çözülmeye başladı; İsrail, açık destek verdiği Gürcistan'a askeri yardımdan vazgeçtiğini duyurdu; renkli darbe hükümetleri bir bir düşmeye başladı. Bundan sonra, ortalığı toparlamak, Obama hükümetine düşecekti. Dünya kamu kanaatinde bu yönetimle birlikte, artık "çok tarafllılık" ve diplomasi gibi araçların öne çıkacağı beklentileri oluşturuluyordu.

Kuşkusuz bunlar "medyatik" birtakım etiketlerdir. Tercümesi ise Obama'nın artık İsrail'e karşı dizginleyici politikalar izleyeceğidir.

Nitekim, Obama yönetimi, gelir gelmez İsrail'le arasına mesafe koymayı tercih etti. İsrail, artık Bush dönemindeki gibi ABD'nin koşulsuz desteğinden yararlanamayacaktı.

İsrail'de aynı dönemde kabine değişti. Belki de en çarpıcı biçimde, dünya siyonizminin aykırı çocuğu Jabotinskiy'nin Rusya yanlısı öğretilerine bağlı, radikal Lieberman kanadı Dışişleri Bakanlığı'na oturdu. Bu kanadın özelliği, hem öğretilerinde hem de güncel yorumlarında Türkiye'den uzak durmalarıdır; Türkiye'yi umursamıyorlardı.

Bu, ABD'nin bölgedeki uzantılarına da mahkum olmadıkları anlamına gelmektedir.

ABD'nin sınırsız gücünden yararlanamayacaklara, başkalarıyla devam ederlerdi, düşünceleri budur.

ABD'nin biçtiği dizginleri kırma hevesleri vardı.

Bundan sonra, Büyük Ortadoğu Projesi'nin temel hedeflerinde değilse de yapısında köklü değişikliklere gebe bazı gelişmelere tanık oluyorduk, İsrail, artık geleneksel "Türkiye-İsrail-Mısır" çizgisini terk etmeye hazırlanıyor, Obama yönetimiyle daha özgül bir ilişki kuruyor, bölgede başka ittifaklar arıyordu. Hangi ittifaklar mı?

Ayrıntıları önümüzdeki yazıya bırakmak üzere şunu söyleyebilirim:

Azerbaycan, İsrail'e karşı "van münüt" şovunda Türkiye'ye destek vermeye hiç de gönüllü olmamıştır.

http://www.gazetevatanemek.com/index.php/vatan-emek-analizler/2318-buyuk-ortadouda-catallanma-1.html

--   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .   FENA SIKILDIM (MISAFIR)  Dun fena sikildim aksama kadar Iki paket cigara bana misin demedi Yazi yazacak oldum, sarmadi Keman caldim omrumde ilk defa Dolastim Tavla oynayanlari seyrettim Bir sarkiyi baska makamla soyledim Sinek tuttum bir kibrit kutusu Allah kahretsin, en sonunda Kalktim buraya geldim  Orhan Veli KANIK   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .   Kurmus oldugum guruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir guruptur.  Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .    Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.  http://orajpoyraz.blogspot.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder